Ukrayna'nın Rusya'ya Putin'i utandıran saldırısı savaşın gidişatını nasıl etkileyecek?

Rusya sınırı yakınlarındaki Sumy bölgesinde Sovyet yapımı T64 tanklarını kullanan Ukraynalı askerler, 11 Ağustos 2024 (AFP)
Rusya sınırı yakınlarındaki Sumy bölgesinde Sovyet yapımı T64 tanklarını kullanan Ukraynalı askerler, 11 Ağustos 2024 (AFP)
TT

Ukrayna'nın Rusya'ya Putin'i utandıran saldırısı savaşın gidişatını nasıl etkileyecek?

Rusya sınırı yakınlarındaki Sumy bölgesinde Sovyet yapımı T64 tanklarını kullanan Ukraynalı askerler, 11 Ağustos 2024 (AFP)
Rusya sınırı yakınlarındaki Sumy bölgesinde Sovyet yapımı T64 tanklarını kullanan Ukraynalı askerler, 11 Ağustos 2024 (AFP)

Associated Press (AP) bir haberinde, Ukrayna'nın Rusya'nın Kursk bölgesine yönelik ani saldırısı, Kiev güçlerinin iki buçuk yıllık savaşta gerçekleştirdiği en büyük sınır ötesi saldırı olurken Rusya'nın zayıf noktalarını ortaya çıkararak Kremlin'e ağır bir darbe indirdiğini yazdı.

Ukrayna'nın ani saldırısı on binlerce Rus sivilin bölgeden kaçmasına neden olurken, Rusya ordusu da saldırıyı püskürtmek amacıyla karşı saldırı başlattı.

Ukrayna için bu sınır ötesi saldırı, Ukrayna güçlerinin yetersiz silah ve teçhizatla bin kilometreden uzun bir cephe hattı boyunca amansız Rus saldırılarına maruz kaldığı bir dönemde çok ihtiyaç duyulan bir motivasyon kaynağı oldu. 

Ukrayna saldırısı ve etkilerine genel bir bakış: Ukrayna saldırısı nasıl gelişti?

Ukrayna birlikleri 6 Ağustos'ta Kursk bölgesine çeşitli yönlerden hücum başlatarak hafif silahlı Rus sınır muhafızları tarafından yönetilen birkaç kontrol noktasını ve saha tahkimatını hızla aştı ve Rusya'nın Ukrayna ile olan 245 kilometrelik (152 mil) kara sınırındaki Rus piyade birliklerini atlattı.

Ukrayna güçlerinin yanında savaşan Rus gönüllülerden oluşan küçük grupların daha önceki saldırılarının aksine, Ukrayna’nın Rusya’nın Kursk bölgesine yaptığı saldırıda eski Ukrayna ordusunun birkaç tugayından birliklerin yer aldığı bildirildi.

Rus askeri blog yazarları, birkaç zırhlı araçtan oluşan Ukraynalı mobil grupların, Rus tahkimatlarını atlatarak Rus topraklarının onlarca kilometre derinliklerine girdiğini ve bölge genelinde panik havası estirdiğini ifade ettiler.

Londra merkezli Kraliyet Birleşik Hizmetler Enstitüsü (RUSI) Askeri Bilimler Direktörü Matthew Saville, son gelişmelere ilişkin değerlendirmesinde, “Ukrayna güçleri bazı yönlerde 30 kilometreye kadar ilerledi. Saldırıların kapsadığı toplam alan yaklaşık 400 kilometrekare gibi görünüyor, ancak bu bölgenin ne kadarının gerçekte Ukrayna güçleri tarafından kontrol edildiği belli değil” ifadelerini kullandı.

Saville, Ukrayna birliklerinin en az dört tugaydan ve muhtemelen daha fazlasından oluştuğuna, sayılarının 10 bini bulduğuna ve piyade muharebe araçları gibi Batı ülkelerine ait teçhizatı kullandıklarına dair kanıtlar olduğunu da sözlerine ekledi.

Ukrayna kuvvetleri, Rus askeri araçlarını vurmak için insansız hava araçlarını (İHA) yoğun olarak kullandı. Rus İHA’larının sinyallerini karıştırmak ve Rus kuvvetleri arasındaki askeri iletişimi engellemek için teknolojiye başvurdu.

Ukrayna askerleri küçük mobil gruplar halinde Kursk bölgesinde kontrolü sağlamaya çalışmadan ilerlerken, diğer Ukrayna güçlerinin Ukrayna sınırından yaklaşık 10 kilometre (6 mil) uzaklıktaki Rus kasabası Suca'nın batı tarafında ve diğer bazı bölgelerde mevzi kazmaya başladığı bildirildi.

Rusya ordusu buna nasıl karşılık verdi?

Ukrayna güçlerinin ani saldırısı karşısında şaşıran Rus kuvvetleri saldırıya karşı hızlı bir karşılık veremedi. Rusya ordusunun büyük bir kısmı Ukrayna’nın doğusundaki Donetsk bölgesinde saldırıya geçince Kursk sınır bölgesini koruyacak çok az asker kalmıştı. Sınırdaki Rus birlikleri çoğunlukla, deneyimli Ukrayna birlikleri tarafından kolayca alt edilebilen, kötü eğitimli askerlerden oluşuyordu. Bu acemi askerlerden bazıları Ukrayna güçlerinin eline geçti.

İnsan gücü eksikliği, Rus komuta kademesini Ukrayna’nın ani saldırısını durdurmak için başta savaş uçaklarını ve helikopterlerini kullanmaya itti. Rus askeri blog yazarlarına göre ilerleme kaydeden Ukrayna güçleri en az bir Rus helikopterini düşürdü, bir diğerine zarar verdi.

Aralarında seçkin özel kuvvetler birlikleri ve Wagner gazilerinin de bulunduğu Rus takviye birlikleri Kursk bölgesine gelmeye başladıysa da şimdiye kadar Ukrayna güçlerini ne Suca'dan ne de sınıra yakın diğer bölgelerden çıkarabildi.

xcd
Ukrayna'nın Rusya sınırı yakınlarındaki Sumy bölgesinde bir zırhlı personel taşıyıcıyı tamir eden Ukrayna askerleri, 11 Ağustos 2024 (Reuters)

Bölgeye yeni gelen bazı Rus birliklerinin savaş konusunda yeterli kapasitesi yoktu ve kayıplar verdiler. Örneğin Rus askeri kamyonlarından oluşan bir konvoy dikkatsizce çatışma bölgesinin yakınlarında yol kenarında mola verdi ve Ukrayna güçlerinin ateşi altında kaldı.

Rusya Savunma Bakanlığı tarafından cuma günü yapılan açıklamada Ukrayna'nın dört gün süren çatışmalarda 945 askerini kaybettiği belirtildi. AP’in haberine göre iddia bağımsız kaynaklardan doğrulanamazken Rusya Savunma Bakanlığı, Rus askerleri arasındaki kayıplara ilişkin herhangi bir rakam açıklamadı.

Ukraynalı yetkililer saldırı hakkında ne dedi?

Ukrayna Genelkurmay Başkanı Oleksandr Syrski, Ukrayna'nın yaklaşık iki buçuk yıldır süren topyekûn savaştaki en büyük sınır ötesi saldırıyı başlatmasından bu yana kamuoyuna yaptığı ilk açıklamada, Kiev'in Rusya'nın Kursk bölgesinin yaklaşık bin kilometrekaresini kontrol ettiğini söyledi.

Ukrayna'nın başkentindeki yetkililer başlangıçta sınır ötesi saldırıyla ilgili yorum yapmayı reddettiler. Ancak Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, ‘savaşı düşmanın topraklarına itme operasyonlarından’ ötürü Ukrayna ordusunu övdü.

Zelenskiy, videolu açıklamasında “Ukrayna, adaleti nasıl tesis edeceğini ve saldırgan üzerinde baskı kurmak için tam olarak ne tür bir araçlara ihtiyaç duyulduğunu gerçekten bildiğini kanıtlıyor” dedi.

Zelenskiy’nin danışmanı Mikhailo Podolyak, perşembe günü yaptığı açıklamada, böyle bir operasyonun Moskova ile gelecekte yapılacak müzakerelerde Kiev'in konumunu iyileştireceğini söyledi. Podolyak, “Rusları püskürtebileceğimiz ya da onlardan bir şeyler alabileceğimiz şekilde bir müzakere süreci yürütmek, ancak savaş Rusların senaryolarına göre devam etmediğinde mümkün olur” ifadelerini kullandı.

Kremlin Ukrayna saldırısı hakkında ne dedi?

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Ukrayna'nın ani saldırısını ‘sivil binaların, konutların ve ambulansların ayrım gözetmeksizin bombalandığı geniş kapsamlı bir provokasyon’ olarak nitelendirdi.

Pazartesi günü üst düzey Rus yetkililerle konuşan Putin, Moskova'nın tüm askeri hedeflerine ulaşacağı sözünü verdi.

Rusya’nın Kursk Bölgesi Valisi Smirnov, Ukrayna güçlerinin şu an Rusya içindeki 28 yerleşim birimini kontrol ettiğini açıkladı. Saldırının başlamasından bu yana 12 sivilin öldüğünü ve aralarında 10 çocuğun da bulunduğu 121 kişinin yaralandığını belirten Smirnov, çatışma bölgelerinden yaklaşık 121 bin kişinin ya tahliye edildiğini ya da kendi başlarına terk ettiğini söyledi.

Rusya, Kursk bölgesinde federal olağanüstü hal (OHAL) ilan ederken bölgenin yanı sıra komşu Belgorod ve Bryansk bölgelerinde de terörle mücadele operasyonları için yerel makamlara acil durum müdahalesini hızlı bir şekilde koordine etmeleri ve güvenliği sıkılaştırmaları için daha fazla yetki verdi.

Ukrayna'nın saldırısının hedefleri neler ve ne gibi gelişmeler olabilir?

Kiev, bu saldırıyı başlatarak Kremlin'i, Rusya ordusunun çeşitli bölgelerde saldırılar başlattığı ve üstün ateş gücüne dayanarak yavaş, ama istikrarlı kazanımlar elde ettiği Ukrayna'nın doğusundaki Donetsk bölgesinden takviye güç sevk etmeye zorlamayı amaçlıyor olabilir. Bu durum Kiev'in gelecekteki barış görüşmelerindeki konumunu güçlendirecek ve bu kazanımları Moskova tarafından işgal edilen Ukrayna topraklarıyla takas etmesine olanak sağlayabilecektir.

Ukrayna, söz konusu saldırıyla Kremlin’e ağır bir darbe indirerek Rusya’nın topraklarını korumadaki başarısızlığını ortaya koyarken Putin’in Rusya’nın çatışmalardan büyük ölçüde etkilenmediğine dair söylemini de yerle bir etti.

dcfvgrthy
Ukrayna'nın Rusya sınırı yakınlarındaki Sumy bölgesinde bir zırhlı personel taşıyıcının üzerindeki Ukrayna askerleri, 11 Ağustos 2024 (Reuters)

Ukrayna’nın Rusya’ya girmesi aynı zamanda Kiev’in müttefiklerine Ukrayna ordusunun inisiyatifi ele geçirebileceği ve Rusya ordusunu yenebileceği yönünde güçlü bir sinyal gönderdi. Bu sinyal, ABD’de kasım ayında yapılması planlanan başkanlık seçimleri öncesinde özellikle önemli bir mesajdı.

Ancak Ukrayna saldırısının ilk başarılarına rağmen Rusya’ya yapılacak bir akın Ukrayna'nın en yetenekli birliklerinden bazılarını tüketebilir ve (Ukrayna’nın doğusunda yer alan) Donetsk’teki Ukrayna güçlerine hayati öneme sahip takviyelerin yapılmasını engelleyebilir. Kursk bölgesinde kalıcı bir Ukrayna varlığı oluşturmaya çalışmak, ikmal hatları Rus ateşine karşı savunmasız olacak Ukrayna kuvvetleri için zorlu bir görev olabilir.

RUSI Askeri Bilimler Direktörü Saville, Ukrayna'nın elindeki sınırlı rezervler göz önüne alındığında, Rusya'da herhangi bir büyüklükte bir Ukrayna gücünü muhafaza etmenin ve Rus karşı saldırılarını savuşturmanın güç olduğunu vurguladı.

Saville, Kiev’in daha yüksek bir hazırlık seviyesinde oldukları için birliklerini doğudaki cephe hatlarından çektiği yönündeki haberlere işaret etti. Bunun “Ukrayna ordusu için kısa vadeli bir kazanç, ancak uzun vadeli bir dezavantaja yol açabileceği” uyarısında bulundu.

Barışa dair ne gibi beklentiler söz konusu?

Moskova ve Kiev'in müzakere pozisyonları birbirinden çok uzak. Rusya Devlet Başkanı Putin Ukrayna'nın teslim olmasını isterken Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, Rusya ordusunun ülkesini terk etmesini talep ediyor.

Her iki taraf da nihayetinde kabul edilebilir bir barış anlaşmasına varılmasına yardımcı olmak için savaş alanındaki durumdan faydalanmaya çalışıyor.

Putin, Batı ülkelerinin Ukrayna'ya milyarlarca dolar yardım göndermeye devam etme isteğini yavaş yavaş azaltmayı umduğu nispeten düşük yoğunluklu bir çatışma sürdürmekten mutlu görünürken Zelenskiy, Ukrayna'nın devam eden saldırıları aracılığıyla çatışmayı Rusya topraklarına taşıyor. Böylece savaş sıradan Rus vatandaşlar arasında sevimsiz hale getirebilir.

Arka planda ise önümüzdeki kasım ayında yapılacak ve savaşan tarafların kaderini değiştirebilecek olan ABD seçimleri var. Sonbaharda, savaşı sona erdirmek için ikinci bir uluslararası diplomatik toplantı yapılabilir ve bu kez Rusya da müzakere masasına oturabilir.

 



Ukrayna’nın parası bitiyor: Sağlam bir B Planı yok

Kiev'e bağlı güçler, Rus ilerleyişine karşı koymak için direniyor (Reuters)
Kiev'e bağlı güçler, Rus ilerleyişine karşı koymak için direniyor (Reuters)
TT

Ukrayna’nın parası bitiyor: Sağlam bir B Planı yok

Kiev'e bağlı güçler, Rus ilerleyişine karşı koymak için direniyor (Reuters)
Kiev'e bağlı güçler, Rus ilerleyişine karşı koymak için direniyor (Reuters)

Rusya'nın başlattığı savaş nedeniyle Ukrayna ekonomik zorluk yaşarken Avrupa Birliği (AB), Kiev yönetimini Kremlin'in dondurulmuş varlıklarından oluşturulacak bir krediyle finanse etmeyi hedefliyor. 

AB, Rusya yönetiminin Belçika Merkez Bankası'ndaki varlıklarını kullanarak Ukrayna'ya 140 milyar euro kredi aktarmayı planlıyor. Ancak finansman çalışmaları blok üyeleri arasındaki anlaşmazlık nedeniyle ilerleyemiyor. 

New York Times'ın (NYT) haberinde, Belçikalı yetkililerin Rusya'nın dava açıp parasını geri talep etmesi durumunda zor durumda kalmaktan endişelendiği yazılıyor. 

Brüksel yönetimi, bu riski azaltmak için diğer AB ülkelerinin de mali yükün bir kısmını üstleneceği garantiler vermesini istiyor ancak Slovakya bu talebe karşı çıkıyor. Bratislava hükümeti ayrıca Avrupa Komisyonu'ndan Ukrayna'ya para aktarmak için diğer seçenekleri değerlendirmesini istiyor. 

Komisyon, bu alternatifleri pazartesi günü AB hükümetlerine gönderdiği bir mektupta açıkladı. NYT'nin incelediği mektuba göre seçeneklerden biri AB'nin Kiev'in ihtiyaç duyduğu parayı toplamak için ortak borç ihraç etmesi olabilir. Diğer bir seçenekse üye ülkelerin Ukrayna'ya doğrudan hibe vermesi. 

Öte yandan her iki alternatifte de sorun yaşanabilir. Ortak borçlanma planı, faiz maliyetleri gerektireceği için pahalıya mal olabilir. Doğrudan hibe seçeneğiyse halihazırda borçlu ülkelerin bütçelerine yük bindirebilir.

Uzmanlar ve diplomatlar, ortada gerçek bir B Planı'nın olmadığına dikkat çekerek, Kiev yönetiminin fonlanması gerektiğini ve bunun için en iyi yöntemin Rus varlıklarıyla sağlanacak kredi olduğunu savunuyor. 

Washington'daki Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsü'nden Nicolas Véron, şunları söylüyor: 

B Planı'nın A Planı'ndan daha az iyi olduğu açık. Ukrayna'ya para vermemek bir seçenek olabilir mi? Cevap hayır.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de geçen haftaki konuşmasında Rus varlıklarına dayalı kredi sisteminin en iyi seçenek olduğunu savunmuştu. 

NYT'nin aktardığına göre bu plan dahilinde, Rusya'nın tazminat vermesi durumunda Ukrayna'nın geri ödemesi gereken sıfır faizli bir kredi sağlanacak. Bu hem Kremlin'e Kiev'in savaşı daha uzun süre sürdürebilecek gerekli fona sahip olduğunu gösterecek hem de “manşetlere taşınacak büyük bir nakit aktarımına” olanak sağlayacak. 

IMF'nin tahminlerine göre 2026-2027 için Ukrayna'nın bütçe açığı 65 milyar doları bulacak. AB de Kiev'e nakit transferinin mart ya da nisana kadar gerçekleştirilmesi gerektiğini belirtiyor. Paketle ilgili bir sonraki toplantının 18 Aralık'ta yapılması bekleniyor. 

Independent Türkçe, New York Times, Bloomberg 


Karayipler'deki Sam Amca... ‘Gambot diplomasisine’ dönüş

ABD Savaş Bakanlığı tarafından yayınlanan, Atlantik Okyanusu'nda belirsiz bir konumda bulunan uçak gemisi USS Gerald R. Ford ve saldırı gücünü gösteren bir fotoğraf (Arşiv – Reuters)
ABD Savaş Bakanlığı tarafından yayınlanan, Atlantik Okyanusu'nda belirsiz bir konumda bulunan uçak gemisi USS Gerald R. Ford ve saldırı gücünü gösteren bir fotoğraf (Arşiv – Reuters)
TT

Karayipler'deki Sam Amca... ‘Gambot diplomasisine’ dönüş

ABD Savaş Bakanlığı tarafından yayınlanan, Atlantik Okyanusu'nda belirsiz bir konumda bulunan uçak gemisi USS Gerald R. Ford ve saldırı gücünü gösteren bir fotoğraf (Arşiv – Reuters)
ABD Savaş Bakanlığı tarafından yayınlanan, Atlantik Okyanusu'nda belirsiz bir konumda bulunan uçak gemisi USS Gerald R. Ford ve saldırı gücünü gösteren bir fotoğraf (Arşiv – Reuters)

Fransız akademisyen ve tarihçi Alexis de Tocqueville, Amerika'da Demokrasi (Democracy in America) adlı kitabında, hem Rusya hem de ABD’nin kaderinin süper güç olarak zirveye çıkmak olduğunu öngörmüştü. Gerçekten de öyle oldu. Ancak zirveye çıkmanın göstergeleri ve gereklilikleri, öncelikle iç işlerin siyasi olarak sağlamlaştırılmasını, devletin güç unsurlarının (özellikle askeri kapasitenin) bir araya getirilmesini, coğrafi ve demografik derinliğin sağlanmasını ve ayrıca imparatorluk projesinin yükünü taşıyabilecek bir iç üretim altyapısının varlığını içerir. Bunun ardından doğrudan çevreye, yani etki alanına yönelik ilgilenme gelir. İşte büyük güçlerin yükseliş yolu budur.

ABD’nin süper güç olarak yükselişinin izleri, doğrudan çevresinde bir etki alanı düşünmeye başladığı dönemlerde ortaya çıktı. Bu bağlamda, 1823 yılında Başkan James Monroe’nun Karayipler ile ilgili doktrini bu yaklaşımın bir örneğidir. Günümüzde Çin de benzer şekilde kendi doğrudan çevresine odaklanmaktadır; önce iç düzenini sağlamış, gelişmiş bir askeri sanayi altyapısına sahip olmuş, siyasi istikrarı yakalamış ve ekonomik olarak da ABD’den sonra dünyanın ikinci büyük ekonomisi konumuna gelmiştir.

edw
Porto Riko'daki bir üssün pistinde bulunan ABD askeri uçakları (Arşiv – Reuters)

Monroe Doktrini’nden iki yüzyıldan fazla zaman geçtikten sonra ABD yeniden Karayipler’e, yani süper güç olarak ilk yükselişinin başladığı noktaya dönüyor. Ancak bu kez hedefi Avrupa değil; doğrudan rakibi olan Çin’den kendi yakın çevresindeki etki alanını geri almak ve Latin Amerika’nın jeopolitik şeklini, Amerika’nın eski-yeni hedefleriyle uyumlu biçimde yeniden çizmek. Bunun yanı sıra Latin Amerika’nın sahip olduğu doğal zenginlikler, ABD’nin bölgeyi en üst düzeyde bir ulusal güvenlik meselesi olarak görmesine neden olmakta.

ABD, 1962 Küba Krizi’nden bu yana Karayipler’de bu ölçekte bir askeri güç toplamamıştı; bugün orada ABD’nin sahip olduğu deniz unsurlarının yüzde 10’undan fazlası bulunuyor. Bu durum, Küba Krizi’nin aslında ABD’nin başarısız olan Domuzlar Körfezi Çıkarması sonrasında ortaya çıktığı gerçeğine rağmen böyledir; söz konusu operasyonun amacı Küba’daki rejimi değiştirmek ve Fidel Castro’yu devirmekti.

Büyük çaplı seferberlik

Venezuela çevresindeki Amerikan güçleri ile belirtilen hedefler arasında orantılılık (Proportionality) yok. Venezuela'dan ABD'ye uyuşturucu kaçakçılığını durdurmak için 10 binden fazla deniz piyadesi ve özel kuvvetlerin konuşlandırılması gerekli mi?

Nükleer savaş başlığı taşıyabilen B-52 ve B-1 stratejik bombardıman uçaklarının uçurulması mı gerekiyor?

sa
Trump ve ‘gambot diplomasisine’ dönüş (AFP)

Dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'u Avrupa'dan Karayipler'e göndermek gerekli mi? Buna ek olarak, uçak gemisine eşlik eden ve yaklaşık 180 Tomahawk füzesi fırlatma kapasitesine sahip üç muhrip de bulunuyor. Bu muazzam ateş gücü nasıl, ne zaman ve neye karşı kullanılacak?

Nükleer denizaltı konuşlandırmak ve CIA'yı Venezuela'da gizli operasyonlar yürütmekle görevlendirmek gerekli mi? CIA'nın çalışmaları kesinlikle gizli olmalı ve sosyal medyada duyurulmasına gerek yok.

Uyuşturucu kaçakçılığı yapan tekneleri havaya uçurmak, daha büyük bir stratejiye hizmet eden bir taktik mi? Bu güçler, hedeflerine ulaşamadan bir süre sonra geri çekilebilir mi? Başarı ve görevin yerine getirilmesi nasıl ölçülecek?

ABD'nin stratejisi, askeri kurumu Venezuela Devlet Başkanı’na karşı kışkırtmak için askeri baskı uygulamak mı? Venezuela içinde askerî harekât olacak mı?

Venezuela'nın dünyadaki en büyük bilinen petrol rezervine (303 milyar varil) sahip olduğu göz önüne alındığında, ABD’nin stratejisi, Venezuela Devlet Başkanı’nı Trump ile müzakere masasına oturup enerji anlaşması imzalamaya zorlamayı mı amaçlıyor?

xcdf
ABD’nin stratejisi, Venezuela Devlet Başkanı’nı müzakere masasına oturtmayı mı amaçlıyor? (EPA)

ABD Başkanı Donald Trump, özellikle ABD Güney Saha Komutanlığı (SOUTHCOM) bölgesinde yer aldığı için Latin Amerika'yı Rusya ve Çin'den geri almaya mı çalışıyor? Trump, ABD'nin iç güvenliği ve yakın komşularına odaklanacağı söylenen ulusal savunma stratejisini önceden mi engelliyor?

Bu bağlamda, bazı açık kaynaklar, Venezuela'nın doğusundan batısına ve kuzeyine kadar ABD'nin askeri konuşlandırmasının şu şekilde olduğunu belirtiyor: Doğuda, Kolombiya ve Panama'da ABD güçleri bulunuyor. Kuzeyde, Küba'da Guantanamo lojistik üssü var. Kuzeybatıda, Porto Riko'da biri lojistik, diğeri F-35 uçaklarını barındıran iki üs bulunmakta. Batıda, Grenada'da özel kuvvetler ve Trinidad ve Tobago'da önemli bir radar istasyonu bulunuyor.

scdf
Porto Riko'daki bir üsten kalkışa hazırlanan Amerikan insansız hava aracı (Arşiv – Reuters)

Sonuç olarak, ABD'nin davranışlarına bakıldığında, ABD'nin orijinal jeopolitik konumuna, yani yakın çevresindeki etki alanına geri döndüğü söylenebilir. Aynı zamanda, özellikle Latin Amerika ülkeleri karşısında, ‘gambot diplomasisi’ (Gunboat diplomacy) olarak bilinen politikaya da geri dönmüştür. Ancak, gambot diplomasisi genellikle deniz gücünü kullanmadan göstermek ve ilgili ülkeden taviz koparmak amacıyla uygulanır.

Şu ana kadar, bu diplomasinin ilk aşamasındayız (güç gösterisi). Hedef kesinlikle işgal değil, özellikle de mevcut Amerikan kara kuvvetleri yetersiz olduğu için. Ayrıca, ABD’nin Karayipler’e fazlaca gömülmesi, özellikle Çin’in çevresindeki diğer küresel sahnelerden mutlaka kaynak kaydırılması anlamına gelecek.

*Bu makale Şarku’l Avsat için bir askeri analist tarafından kaleme alındı.


Muhammed bin Selman ve ABD... Kısa sürede başarıya ulaşmak

Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Mayıs 2025'te Suudi Arabistan'ı ziyaret eden ABD Başkanı Donald Trump ile birlikte yürüyor. (SPA)
Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Mayıs 2025'te Suudi Arabistan'ı ziyaret eden ABD Başkanı Donald Trump ile birlikte yürüyor. (SPA)
TT

Muhammed bin Selman ve ABD... Kısa sürede başarıya ulaşmak

Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Mayıs 2025'te Suudi Arabistan'ı ziyaret eden ABD Başkanı Donald Trump ile birlikte yürüyor. (SPA)
Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Mayıs 2025'te Suudi Arabistan'ı ziyaret eden ABD Başkanı Donald Trump ile birlikte yürüyor. (SPA)

2015 yılının eylül ayında Beyaz Saray'da İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz ile eski ABD Başkanı Barack Obama arasında düzenlenen Suudi Arabistan-ABD zirvesinde, Veliaht Prens Muhammed bin Selman, 21. yüzyılda iki ülke arasındaki stratejik ilişkiye dair Suudi Arabistan'ın vizyonunu içeren bir brifing sundu.

O dönemde genç prens, 80 yılı aşkın bir süredir birçok aşama ve gelişmeden geçen Suudi Arabistan-ABD ilişkileri için yeni bir vizyona sahip gibi görünüyordu ve bu ilişkilerin gelecekteki seyrini yeniden şekillendirme konusunda kararlıydı.

Görsel kaldırıldı.
İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz, Eylül 2015’te Beyaz Saray’da Başkan Barack Obama ile görüşürken (SPA)

Amerikan başkanlığı sonraki on yıl boyunca Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasında değişti. En önemli dönüm noktası, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın Mart 2017’de Beyaz Saray’da Başkan Donald Trump ile yaptığı ilk görüşme oldu. Bu görüşme, Trump’ın görevdeki ilk dönemi sırasında Riyad’ı ilk yurt dışı durağı olarak seçmesine yol açtı.

Trump, Mayıs 2017’deki tarihi Riyad ziyaretinde Arap ve İslam dünyasının liderlerine hitap eden bir konuşma yaptı; konuşmasında Ortadoğu’daki terör ve çatışmalar gibi meseleleri vurguladı. Bu ziyaret sırasında Kral Selman bin Abdulaziz, Trump ile iki ülkenin ortak stratejik vizyon bildirisini imzaladı.

Ocak 2020’de Joe Biden başkan olarak göreve başladı ve en yakın ortağıyla ilişkiyi sınırlayacağına dair söz verdi.

Ancak bu söz tutulmadı. Zira Rusya-Ukrayna krizi ve küresel sahnedeki diğer gelişmeler ışığında Suudi Arabistan-ABD ortaklığının önemi fark edildi. Biden, Temmuz 2022’de Cidde’ye gelerek Kral Selman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile görüştü.

Görsel kaldırıldı.
Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Temmuz 2022'de Riyad'da dönemin ABD Başkanı Joe Biden ile görüştü. (Reuters)

Suudi yetkililer, ABD ile ilişkilerin istikrarlı olduğunu ve Beyaz Saray'daki yönetim değişikliklerinden etkilenmediğini her zaman vurguladı.

Aynı on yıl boyunca Suudiler, kapasitelerini geliştirmeye, potansiyellerini artırmaya, vizyon hedeflerine ulaşmaya ve küresel konumlarını güçlendirmeye devam ettiler.

Suudi Arabistan-ABD ilişkilerindeki değişimler, Çin'in Washington'un stratejik rakibi olarak yükselişi ve ekonomik ağırlık merkezinin Asya'ya kayması gibi dünyanın tanık olduğu köklü değişikliklerden bağımsız değil. Ukrayna'daki savaş, enerji güvenliğinin ve pazarlarını istikrara kavuşturabilen ülkelerin önemini daha da artırdı.

ABD'nin Ortadoğu'ya müdahalesi de diğer öncelikler lehine azaldı; bu da Riyad'ın siyasi yumuşamadan ekonomik ortaklıklara ve bölgesel güvenliğe yönelik yeni yaklaşımların formülasyonuna kadar etkili bölgesel girişimlere öncülük etmesinin önünü açtı.

Aynı zamanda, teknoloji ve yapay zekâ küresel ekonominin temel itici güçleri olarak ortaya çıktı ve yatırım ve teknoloji ortaklıklarını Washington'un hesaplamalarında daha merkezi bir konuma getirdi.

Bu değişiklikler, Riyad ile Washington arasındaki ilişkiyi, durumsal ihtiyaçlara dayalı bir ilişkiden, eşitlik, ortak çıkarlar ve geleceği şekillendirme üzerine kurulu bir ilişkiye dönüştürdü.

Amerikan başkanlığını ikinci kez devraldıktan sonra, Başkan Donald Trump Mayıs 2025’te tekrar Riyad’ı ziyaret etti ve uzun bir konuşma yaptı. Bu konuşmada terör ve savaşlardan söz etmedi; aksine bölgenin parlak geleceği ve Kral Selman ile Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın liderliğinde gerçekleşen büyük ve olağanüstü dönüşüm üzerinde durdu. Riyad’da Suriye yetkilileri de hazır bulundu, Suudi Arabistan’ın talebiyle yaptırımlar konusu kapatıldı ve Başkan Trump, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera’yla görüştü.

Konuşması sırasında Başkan Trump, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'a “Geceleri uyuyabiliyor musun?” diye sordu ve ardından Muhammed bin Selman’ın ‘işleri nasıl daha iyi hale getirebileceğini düşünerek bütün gece uykusuz kaldığını’ söyledi. “Suudi Arabistan’ın başarıları dışarıdan gelmedi, aksine liderleri ve halkının devletlerini geliştirme, vizyonlarını ilerletme ve kendi yollarıyla geleceklerini inşa etme kararlılığı sayesinde elde edildi” diyen Trump, bunu ‘Arap tarzında modern bir mucize’ olarak tanımladı.

Görsel kaldırıldı.
2025 yılının mayıs ayında Riyad'da düzenlenen Suudi Arabistan – ABD – Suriye üçlü toplantısından (SPA)

Bu konuşma bizi, Amerikan Life dergisinin 1943 yılının mart ayında Kral Abdulaziz ile yaptığı röportaja geri götürüyor. Röportajda Kral, ‘asla uyumayan gözlerle krallığının dizginlerini elinde tutan’ bir adam olarak tanımlanıyor. Dünün birleştirici büyükbaba hakkındaki konuşmaları, bugünün başarılı torun hakkındaki konuşmalarına benziyor.

Tüm bu bağlamlar ve bölgenin tanık olduğu dönüşümler ışığında, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın Washington ziyareti, Başkan Trump ile görüşmesi ve bu görüşmeden çıkması beklenen anlaşmalar devreye giriyor. Ziyaretle ilgili manşetleri siyasi ve güvenlik konuları domine etse de, ekonomi ve yatırım konuları da gündemde olacak. Belki de en anlamlı tanım, Başkan Trump'ın bunun sadece bir toplantı değil, Suudi Arabistan ve genç prense bir övgü olduğunu belirten yorumudur.

Medya raporları ile bazı Amerikan siyasetçilere atfedilen sızıntılar ve açıklamalar hâlâ ABD himayesinde bir Suudi normalleşmesine bahis açıyor; ancak tüm baskılara ve girişimlere rağmen Suudi duruşu Filistin konusunda kararlı kalacaktır. Suudi Arabistan’ın en önemli ortağı olan ABD ile çıkarları -ki ABD’nin İsrail’i desteklemesi siyasi bir ilke olarak kabul edilir- hiçbir zaman Suudi Arabistan’ın Filistin’i destekleme konusundaki köklü siyasi ilkesi önüne geçmemiştir. Suudi dış politikası, 1967 sınırları üzerinde bağımsız bir devlet kurulmasını içeren kapsamlı bir çözüm sağlanmadan normalleşmeye gitmemek yönünde devam etmektedir.

İsrail’in katliam makineleri Gazze’de ne yaptıysa yaptı ve Filistin meselesini tasfiye etmeye çalıştı; ancak Kral Selman ve Veliaht Prens liderliğindeki Suudi çabaları, yalnızca ateşkes sağlamakla sınırlı kalmadı. İki devletli çözüm çabasında tarihi bir atılım gerçekleştirildi; ‘zorunlu çözüm’ ilan edildi ve Filistin, Balfour Vaadi’ni (Balfour Deklarasyonu) veren devlet başta olmak üzere birçok etkili ülkeden ve Birleşmiş Milletler’in (BM) bölünme kararının alındığı kürsüden tanınma hakkı kazandı. Aynı zamanda Suudi diplomatik mücadelesi, uzun yıllar boyunca Filistin hakkını savunmak yönünde devam etti.

ABD’nin karşı çıkmasına rağmen Filistin devletinin kurulmasını dayatma çabaları ve nükleer cephaneliğe sahip Pakistan ile ortak savunma anlaşması imzalaması gibi girişimlerine rağmen, Başkan Trump, Suudi Arabistan’a, liderliğine ve özellikle Veliaht Prens Muhammed bin Selman’a birçok kez takdirini ifade etti. Çünkü güçlü ve net ilkelere sahip bir dost, bazı konularda görüşler farklı olsa bile saygıyı zorunlu kılar. Amerikan deneyimi yalnızca güçlüleri kutlar; miras veya sloganlarla değil, elde edilen başarılarla güçlü olanları…

İki ülke arasındaki olağanüstü görüşme sırasında hangi tür anlaşmalar yapılır veya hangi sonuçlar elde edilirse edilsin, kesin olan şudur ki bu sonuçlar stratejik ortaklığı pekiştirecektir. Gözlemciler, Washington’daki toplantıların bölge için güvenlik ve refah ile stratejik ilişkilerin geleceğine dair bir vizyon oluşturacağını ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın zekâsıyla, ‘brifingden başarıya’ dönüşen süreçle bu stratejik ilişkileri şekillendireceğini öngörüyor.