İnsan hakları kuruluşu: 34 İranlı kadın mahkûm açlık grevine başladı

Başörtüsü olmayan İranlı bir kadın Tahran sokaklarında yürüyor. (EPA)
Başörtüsü olmayan İranlı bir kadın Tahran sokaklarında yürüyor. (EPA)
TT

İnsan hakları kuruluşu: 34 İranlı kadın mahkûm açlık grevine başladı

Başörtüsü olmayan İranlı bir kadın Tahran sokaklarında yürüyor. (EPA)
Başörtüsü olmayan İranlı bir kadın Tahran sokaklarında yürüyor. (EPA)

2021'den bu yana Tahran'da tutuklu bulunan Nobel Barış Ödülü sahibi Nergis Muhammedi adına konuşan bir insan hakları kuruluşu, ülkeyi sarsan Mahsa Amini protestolarının ikinci yıl dönümünde, dün (Pazar) Evin Cezaevi’nde 34 kadın mahkumun açlık grevine başladığını duyurdu.

Kuruluşun X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, “Bir kez daha, Evin Cezaevi'ndeki siyasi ve ideolojik geçmişe sahip kadın mahkumlar, hükümetin baskıcı politikalarına karşı İran'daki protestocularla dayanışma amacıyla açlık grevine başladılar” denildi.

Açıklamanın devamında, “Bugün, 15 Eylül 2024'te, Evin Cezaevi’ndeki 34 siyasi mahkûm, Kadın, Yaşam, Özgürlük hareketinin ikinci yıldönümünü ve Tahran'da ahlak polisi tarafından başörtüsü kurallarına uymaması nedeniyle gözaltına alınıp günler sonra ölümü ülke çapında protestolara yol açan genç İranlı Kürt kadın Mahsa Amini'yi anmak için açlık grevine başladı” ifadesi yer aldı.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre açıklama şöyle devam etti: “Demokrasi, özgürlük ve eşitliği tesis etmeye ve teokratik tiranlığı yenmeye olan bağlılığımızı bir kez daha yineliyoruz. Bugün sesimizi daha yüksek çıkarıyor ve irademizi güçlendiriyoruz.”

yukı
Başörtüsüz İranlı bir kadın Tahran sokaklarında yürüyor. (EPA)

Daha önce aktivist Nergis Muhammedi'nin Instagram hesabında Evin Cezaevi’nden bir grup kadın siyasi mahkûmun protestoların yıldönümü münasebetiyle şarkılar ve sloganlar attığı bir ses kaydı yayınlanmıştı.

Kayıtta, ‘Kadın, Yaşam, Özgürlük’, ‘Reformistler, Muhafazakârlar, hikâye bitti’ sloganları ile kadın mahkumların serbest bırakılması ve infazların durdurulması çağrısında bulunan diğer sloganlar duyuluyordu.

Bu olay, yetkililerin protestoların yıldönümünde huzursuzluk çıkmasından korkarak dört batı vilayetindeki Kürt şehirlerinde sıkı güvenlik önlemleri aldığı bir zamanda meydana geldi.

Mahsa Amini'nin ölümünden sonraki birkaç ay boyunca, yetkililerin özellikle başörtüsü konusunda kadınlara uyguladığı baskıyı kınayan benzeri görülmemiş halk protestoları devam etti. Sivil toplum kuruluşları ve insan hakları örgütlerine göre bu gösteriler sırasında en az 551 kişi öldürüldü ve binlerce kişi gözaltına alındı. Kadın, Yaşam, Özgürlük hareketiyle bağlantılı davalarda on erkek idam edildi; bunlardan sonuncusu olan 34 yaşındaki Gulam Rıza Resai, yeni Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın göreve gelmesinden birkaç gün sonra ağustos ayında asıldı.

İnsan hakları örgütleri, çeşitli suçlardan hüküm giyenlere karşı ölüm cezasının giderek daha fazla kullanılmasını kınayarak, bunun bir korku iklimi yaratmayı ve muhalifleri susturmayı amaçladığını ileri sürüyor.

Özellikle idam cezasına karşı verdiği mücadele nedeniyle 2023 Nobel Barış Ödülü'ne layık görülen 52 yaşındaki Nergis Muhammedi, Kasım 2021'den bu yana tutuklu bulunuyor.

İranlı aktivist geçtiğimiz haziran ayında ‘devlete karşı propaganda’ suçundan bir yıl daha hapis cezasına çarptırıldı. Bu ceza, 12 yıl 3 ay hapis, 154 kırbaç, iki yıl sürgün ve çeşitli sosyal ve cezai yaptırımlardan oluşan uzun bir listeye eklendi.



İsrailliler için yeni ‘vaat edilmiş toprak’: Kıbrıs

Kıbrıs Rum Kesimi'ndeki  Limasol kentindeki bir konut kompleksinin genel görünümü (Şarku’l Avsat)
Kıbrıs Rum Kesimi'ndeki Limasol kentindeki bir konut kompleksinin genel görünümü (Şarku’l Avsat)
TT

İsrailliler için yeni ‘vaat edilmiş toprak’: Kıbrıs

Kıbrıs Rum Kesimi'ndeki  Limasol kentindeki bir konut kompleksinin genel görünümü (Şarku’l Avsat)
Kıbrıs Rum Kesimi'ndeki Limasol kentindeki bir konut kompleksinin genel görünümü (Şarku’l Avsat)

Bugün Kıbrıs'ta yaklaşık 15 bin İsrailli yaşıyor ve bu kişilerin varlığı medya ve siyaset çevrelerinde hararetli tartışmalara yol açıyor. Bu çevreler, olanların küçük adada ‘İsrail yerleşim yerleri’ kurulmasına yakın olduğunu düşünüyor.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Kıbrıs’a yerleşen İsraillilerin büyük bir kısmı emlak, tıp, teknoloji ve ticaret alanlarında başarılı kişiler olup, Kıbrıs'ta yaşamayı İsrail'de yaşamaktan daha iyi buluyorlar ve yakın zamanda ülkelerine dönmeyi düşünmüyorlar. Bu göç, okulları, sinagogları, koşer restoranları, yüksek binaları ve ana şehirlerde çoğunluğu İsraillilerden oluşan mahalleleri olan bir topluluk oluşturdu ve artık bir Yahudi mezarlığı da var.

Bazı Kıbrıslılar bu durumdan rahatsızlık duyuyor ve ‘İsrailliler için İsrail dışında istikrarlı bir yer bulma yönünde organize bir eğilim’ olduğunu düşünüyorlar. İsrailliler ise bunu şaşkınlıkla karşılıyor ve ‘antisemitizm’ olarak değerlendiriyor.

Ancak dikkat çekici olan, eleştirilerin refah ve güvenlik arayışıyla adada yaşamayı seçen kişilere odaklanması, İsrail'in güvenlik ve askeri varlığı ile son İran savaşında açıkça ortaya çıkan stratejik iş birliğine odaklanmamasıdır.