İsrail'in Demir Kubbe’si Hizbullah'ın füzelerini durdurabilir mi?

İsrail’in hava savunma sistemi Demir Kubbe tarafından Lübnan'dan atılan roketlerin imha edildiği bir kare (AFP)
İsrail’in hava savunma sistemi Demir Kubbe tarafından Lübnan'dan atılan roketlerin imha edildiği bir kare (AFP)
TT

İsrail'in Demir Kubbe’si Hizbullah'ın füzelerini durdurabilir mi?

İsrail’in hava savunma sistemi Demir Kubbe tarafından Lübnan'dan atılan roketlerin imha edildiği bir kare (AFP)
İsrail’in hava savunma sistemi Demir Kubbe tarafından Lübnan'dan atılan roketlerin imha edildiği bir kare (AFP)

İsrail ile Lübnan’daki Hizbullah Hareketi arasındaki gerilim, Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın İsrail'in Beyrut'un güney banliyölerine düzenlediği saldırı sırasında öldürülmesiyle tırmanırken, Lübnan ile İsrail arasında topyekûn bir savaşın hayaleti dolaşıyor.

Avustralya gazetesi Sydney Morning Herald (SMH), İsrail'in hava savunma sistemi Demir Kubbe’nin büyük bir cephaneliğe sahip olan Hizbullah'ın füzelerini durdurup durduramayacağını sorguladı.

Gazete, Hizbullah'ın son günlerde bir dizi saldırıya maruz kalmasına rağmen İsrail'in füze savunma sistemini test edebileceğini belirtti.

sdfegrth
Demir Kubbe, Lübnan'ın güneyinden fırlatılan roketleri engellemeye hazırlanırken (AFP)

İsrail’in hava savunma sistemi Demir Kubbe son yıllarda komşu bölgelerden fırlatılan binlerce roketi engelleyerek İsraillileri korumayı başardı. İsrail, geçtiğimiz eylül ayında Hizbullah'ın roket saldırılarına karşılık olarak saldırılarını yoğunlaştırırken, Demir Kubbe, Hamas Hareketi tarafından geçtiğimiz yıl 7 Ekim’de İsrail’e düzenlenen saldırıdan bu yana ilk kez sirenlerin çaldığı Hayfa kentine atılan roketleri savuşturuyordu. İsrail'in başkenti Tel Aviv, Hizbullah tarafından düzenlenen bir füze saldırısı uyarısı yapan siren sesleriyle uyandı. Hizbullah ilk kez İsrail'in merkezine ulaşabilecek bir füze fırlatmıştı.

Avustralya Stratejik Politika Enstitüsü'nde savunma stratejisi ve kabiliyeti alanında kıdemli analist olan Malcolm Davis, Hizbullah'ın elinde hala büyük miktarda füze olduğunu ve önümüzdeki hafta içinde Hizbullah'tan büyük çaplı bir misilleme görebileceğimizi söyledi.

Gazete İsrail'in yaklaşık kırk yıl öncesine dayanan füze kalkanı geliştirme çabalarına da yer verdi. İsrail ve ABD, 1986 yılında dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan'ın ‘Yıldız Savaşları’ olarak bilinen ‘Stratejik Savunma Girişimi’ ile bağlantılı olarak füze savunma sistemini geliştirmek üzere bir mutabakat anlaşması imzaladı.

Çalışmalar 1991 yılında Irak'ın Körfez Savaşı sırasında İsrail'e Scud füzeleri atmasıyla yoğunlaştı. O tarihten bu yana İsrail ve ABD birçok füze savunma programında iş birliği yaptı. Bu iş birliğine ortak teknoloji geliştirme, endüstriyel ortaklık, test ve eğitim programı da dahil. Ayrıca 2013 yılında yayınlanan bir analize göre bu iş birliği için ortak finansman da sağlandı.

İsrail, 2006 yılında Lübnan ile yaşanan 34 günlük savaşın ardından Demir Kubbe üzerinde çalışmaya başladı.

İlk mobil batarya 2011 yılında Gazze'den gelen roket saldırılarının ardından konuşlandırıldı ve İsrail ordusu kıyı kenti Aşkelon'u hedef alan bir roketi engellemek için Demir Kubbe'yi kullandığını açıkladı.

Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi'ne (CSIS) göre Demir Kubbe, 2012 ile 2014 yılındaki Gazze savaşı arasında ABD'nin desteğiyle geliştirildi ve savaş başladığında dokuz batarya çalışır durumdaydı. Savaş sırasında İsrail'e yaklaşık 4 bin 500 roket ve top mermisi fırlatıldı, bunlardan 735'i başarıyla engellendi.

Colorado Üniversitesi Ulusal Güvenlik Girişimleri Merkezi Direktörü Ian Boyd, Demir Kubbe'nin 4 ila 70 kilometre uzaklıktan (kabaca Lübnan'ın güneyinden Hayfa'ya ya da Gazze'den Tel Aviv'e kadar olan mesafe) fırlatılan füzeleri vurabildiğini ve daha kısa menzilli füzeler için radarın bunları tespit edip durdurmasının 30 saniyeden az sürebileceğini söylüyor.

Avustralya Stratejik Politika Enstitüsü’nden (SAA) savunma analisti Michael Shoebridge, Demir Kubbe'nin güçlü yanlarından birinin hareket kabiliyeti olduğunu belirtti. Shoebridge, “Statik bir şey değil, tehdit değişirse sistemler hareket ettirilebilir. Bu aynı zamanda onu yok etmek amacıyla hedef alınmasını zorlaştırıyor, çünkü hareket ettirilebiliyor” ifadelerini kullandı.

Demir Kubbe'nin İsrail'in tek füze savunma sistemi olmadığını, ancak vitrin yüzü olduğunu söyleyen Shoebridge, İsrail'in kendisini olası uzun menzilli balistik füze saldırılarına karşı yüksek irtifadan uzaya kadar füzeleri vurabilen, en gelişmiş uzun menzilli hava savunma sistemi Arrow 3 ile koruduğunu kaydetti. Hava savunma sistemi Arrow 2’nin ise orta menzilli füzelere karşı koruma sağladığını belirten Shoebridge, Davut'un Sapanı (David's Sling) hava savunma sisteminin de 40 kilometre ila 300 kilometre mesafeden gelen füzeleri önleyebildiğini ve balistik füzeler ile insansız hava araçlarını (İHA) tespit etmek üzere tasarlandığını söyledi.

sjukı
İsrail'in hava savunma sistemi Demir Kubbe Lübnan'dan atılan füzeleri böyle engelledi (AP)

İsrail, bu sistemi Gazze Savaşı'ndan önce nadiren kullanmıştı. Ancak Gazze Savaşı’nın başlamasından bu yana Hamas Hareketi tarafından 2023 yılında Tel Aviv ve Kudüs'e fırlatılan birçok roketi düşürmek de dahil olmak üzere sınırlı bir şekilde kullandı.

Demir Kubbe, ayrıca geçtiğimiz eylül ayında Lübnan'dan Hizbullah'ın liderlerine suikast düzenlemek ve çağrı cihazları ile telsizleri patlatmaktan sorumlu tuttuğu yüksek değerli bir hedef olarak gördüğü Tel Aviv'deki İsrail Dış İstihbarat Servisi MOSSAD’ın karargâhına doğru atılan bir balistik füzeyi de önledi.

Peki, Hizbullah'ın füzeleri Demir Kubbe'yi atlatabilir mi?

Hamas'ın geçtiğimiz yıl 7 Ekim'de İsrail'e düzenlediği saldırı Demir Kubbe'nin delinebileceğini gösterdi. Hamas o gün Gazze'den çoğu kısa sürede olmak üzere yaklaşık 3 bin 500 roket fırlatarak üyelerinin motosikletlerle ve hatta yamaç paraşütleriyle saldırması için koruma sağladı.

Ian Boyd, Hizbullah'ın füzelerinin bazılarının ev yapımı ve genellikle etkisiz olduğunu, bazılarının ise İran ve Suriye'den geldiğini ve daha güvenilir olduğunu söylüyor. Hizbullah'ın füzelerinin birçoğunun güdümsüz olduğu ve savaş alanında kısa mesafede etkili olabileceği, ancak uzun mesafede büyük olasılıkla hedeften sapacağı ve isabetsiz olacağı düşünülüyor.

Sidney Üniversitesi'nden direniş hareketleri ve Ortadoğu siyaseti konusunda uzman bir akademisyen olan Martin Kerr, Hizbullah'ın büyük bir cephaneliğe sahip olduğunu söyledi. Kerr’e göre Hizbullah’ın sahip olduğı roketler güdümsüz ve İkinci Dünya Savaşı sırasında Ruslar tarafından kullanılanlardan sadece iki versiyon ileride. Ian Boyd ise Hizbullah'ın sahip olduğu roket ve füze sayısı ile İsrail'in sahip olduğu önleyici füze sayısı arasındaki basit bir denkleme göre Demir Kubbe'nin atlatılabileceğini ifade etti.

Avustralya'daki Stratejik Analiz Merkezi'nin Araştırma Bölümü Başkanı Marcus Hillier, İsrail'in Hizbullah'a yönelik saldırılarını son dönemde tırmandırmasının nedenlerinden birinin de bu olduğunu söylüyor. İsrail son bir hafta içinde, bazıları sivil altyapının altında gizlendiğini iddia ettiği roket, füze ve fırlatma rampaları da dahil olmak üzere 2 binden fazla Hizbullah hedefini vurduğunu duyurdu. Lübnanlı sağlık yetkililerine göre saldırılarda yaklaşık bin kişi öldü.

Michael Shoebridge, Hizbullah'ın lider kadrosunun ağır bir darbe aldığını, dolayısıyla Hizbullah’ın organize saldırılar düzenleme kabiliyetinin büyük ölçüde azalmış olabileceğini söyledi. Shoebridge, “İsraillilerin Hizbullah'ın kendilerine saldırma kabiliyetini sınırlamak için saldırgan bir şekilde yaptıkları ile savunma sistemlerinin etkinliği arasındaki dengeye bakarsanız, İsraillilerin avantajlı olduğunu düşünüyorum. Bu büyük bir değişim. Çünkü İran, Hizbullah ve Hamas, roket ve füze cephaneliklerindeki ezici üstünlüklerine güveniyorlardı. Ancak İsrailliler bu avantajı yok edebilecek gibi görünüyor” şeklinde konuştu.

csdjuk
İsrail'in hava savunma sistemi Demir Kubbe, Lübnan'dan atılan füzeleri engellerken (Arşiv - AP)

Ancak İsrail'in kuzey bölgesini güvence altına alma hedefine ulaşması zor olacak. Lübnan’da 1998-2006 yılları arasında görev yapan Avustralyalı asker Roger Shanahan, İsrail'in bunu bir hava harekatıyla yapmasının şüpheli göründüğünü söyledi. Hizbullah'ın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun hedeflerini bozmak için hassas füzelere ihtiyacı olmadığını belirten Shanahan, “Eğer sınırlı stratejik hedefleriniz varsa, ki bu Netanyahu'nun siyasi başarısını engelliyor, şu an öldürülen tüm insanlar nedeniyle kaos içindesiniz. Sadece zaman zaman birkaç uçak geçirmeniz gerek. Savaş alanına iniş yapsalar bile sorun olmaz. İsrail'in kuzeyinde olmayan insanlar, ‘Burası artık güvenli değil’ diyeceklerdir” diye konuştu.



"Sarhoş bir komünist" az kalsın Thatcher'ı öldürüyormuş

Uzun süre başbakanlık yapan Margaret Thatcher, 2013'te 87 yaşındayken ölmüştü (AP)
Uzun süre başbakanlık yapan Margaret Thatcher, 2013'te 87 yaşındayken ölmüştü (AP)
TT

"Sarhoş bir komünist" az kalsın Thatcher'ı öldürüyormuş

Uzun süre başbakanlık yapan Margaret Thatcher, 2013'te 87 yaşındayken ölmüştü (AP)
Uzun süre başbakanlık yapan Margaret Thatcher, 2013'te 87 yaşındayken ölmüştü (AP)

Birleşik Krallık Ulusal Arşivleri'ndeki gizlilik kararı yeni kaldırılan belgeleri inceleyen Daily Mail, 1979-1990'da ülkeyi yöneten Margaret Thatcher'ın atlattığı büyük tehlikeyi dünya kamuoyuna açıkladı.

1989 baharında Afrika turuna çıkan Muhafazakar Partili siyasetçi, o dönem hapiste olan Nelson Mandela'nın serbest bırakılması ve Güney Afrika'daki apartheid rejiminin sonlandırılması için kıtayı dolaşıyordu. 

30 Mart'ta Zimbabve'den Malavi'ye gitmek üzere Mozambik hava sahasından geçen Thatcher'ın bindiği Vickers VC-10'a yerden havaya atılan füzelerin gönderildiği ortaya çıktı. 

Füzelerin hepsinin Kraliyet Hava Kuvvetleri'ne ait uçağı ıskalamasıyla birlikte Margaret Thatcher saldırıdan kıl payı kurtulmuş.

Bu olay üzerine, o dönem iktidardaki Marksist-Leninist Mozambik Kurtuluş Cephesi'yle (FRELIMO) Güney Afrika destekli Mozambik Milli Direnişi (RENAMO) arasında iç savaşın sürdüğü ülkenin yöneticilerinden resmi açıklama talep edilmiş. 

Kasım 1989'da Mozambikli yetkililer, sarhoş bir uçaksavar bataryası komutanının füzeleri kazara ateşlediği yanıtını vermiş. 

Birleşik Krallık, RENAMO'ya karşı destekledikleri Mozambik ordusuna 1980'lerde askeri eğitim yardımı vermişti.

Demir Leydi lakaplı siyasetçi, 1984'te kendi ülkesinde İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) tarafından hedef alınmıştı.

Muhafazakar Parti konferansının düzenlendiği Brighton'daki Grand Hotel'i bombalayan ayrılıkçı örgüt, 5 kişinin ölümüne, 31 kişininse yaralanmasına yol açmıştı.

Eski Sinn Fein lideri Gerry Adams, bu saldırı sırasında Margaret Thatcher ölseydi, Birleşik Krallık'ın bazı bölgelerinde "çok az gözyaşı" döküleceğini iddia ederek önceki yıllarda gündem olmuştu.

Independent Türkçe, Telegraph, Daily Mail


İranlı göçmenlerle dolu bir uçak daha ABD'den kalktı

Eylülde ülkelerine gönderilen İranlılar, Devrim Muhafızları'nın kendilerini sorguladığını söylemişti (Reuters)
Eylülde ülkelerine gönderilen İranlılar, Devrim Muhafızları'nın kendilerini sorguladığını söylemişti (Reuters)
TT

İranlı göçmenlerle dolu bir uçak daha ABD'den kalktı

Eylülde ülkelerine gönderilen İranlılar, Devrim Muhafızları'nın kendilerini sorguladığını söylemişti (Reuters)
Eylülde ülkelerine gönderilen İranlılar, Devrim Muhafızları'nın kendilerini sorguladığını söylemişti (Reuters)

Eylül sonunda Tahran'la anlaşarak onlarca İranlıyı sınır dışı eden ABD, bir uçağı daha doldurdu. 

New York Times'ın (NYT) iki İranlı yetkiliye dayandırdığı habere göre, pazar günü Arizona'nın Mesa kentinden havalanan uçakta 50'ye yakın İran yurttaşıyla birlikte Arap ülkelerinin veya Rusya'nın pasaportlarını taşıyıp da sınır dışı edilenler de var.

Ad ve görevlerinin gizlenmesini isteyen yetkililer, kiralanan uçağın Mısır ve Kuveyt'e gideceğini söyledi. 

Ruslar ve Arapların Kahire'de ineceği, İranlılarınsa Kuveyt'te bir başka uçağa binerek ülkelerine döneceği aktarıldı. 

Uçaktaki kişilerin kimlikleri açıklanmadı. ABD'den gönüllü mü zorla mı ayrıldıkları da bilinmiyor. 

Yaklaşık 2 bin İranlının ABD'de kaçak statüsünde olduğu tahmin ediliyor. Geçmişte ABD, sınır dışı ettiği İranlıları ticari uçaklarla ülkelerine gönderiyordu. 

Washington ve Tahran arasında aylardır yürütülen görüşmelerin ardından iki ülke eylülde nadir görülen bir işbirliğine imza atmıştı. 

İran Dışişleri Bakanlığı'nın kendi vatandaşlarının dönüşünü koordine ettiği ve bu kişilerin herhangi bir sorunla karşılaşmayacağı güvencesini verdiği yine NYT tarafından bildirilmişti. 

Ancak uçaktaki 45 kişiden en az 8'i zorla gönderildiğini ve hayatından endişe ettiğini de söylemişti. 

ABD Başkanı Donald Trump, sınır dışı edilen kaçak göçmen sayısında rekor kırmayı planlıyor.

79 yaşındaki Cumhuriyetçi, Demokrat Partili selefi Joe Biden döneminde çok fazla kişinin yasadışı yollarla ABD sınırlarından girdiğini ve bu durumun düzeltilmesi gerektiğini savunuyor. 

Ancak Trump yönetimi yeni yollar bulsa da bu hedefi gerçekleştirmekte zorlanıyor. 

Kaçak yollarla ABD'ye giden göçmenlerin, yurttaşları olmadıkları ülkelere gönderilmesi de bu yeni yöntemlerden biri. 

Bu hamleler, insan hakları örgütlerinin tepkisini çekiyor. Göçmenlerin gönderildikleri yerlerde zor durumlara düşmesinin önemsenmediği vurgulanıyor. 

Independent Türkçe, New York Times, Reuters


Hindistan'ın stratejik bağımsızlığı ve Moskova ile Washington arasında denge kurma çabası

Yeni Delhi'de Hindistan Başbakanı Narendra Modi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in fotoğraflarının önünde bisiklet süren bir adam, 4 Aralık 2025 (Reuters)
Yeni Delhi'de Hindistan Başbakanı Narendra Modi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in fotoğraflarının önünde bisiklet süren bir adam, 4 Aralık 2025 (Reuters)
TT

Hindistan'ın stratejik bağımsızlığı ve Moskova ile Washington arasında denge kurma çabası

Yeni Delhi'de Hindistan Başbakanı Narendra Modi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in fotoğraflarının önünde bisiklet süren bir adam, 4 Aralık 2025 (Reuters)
Yeni Delhi'de Hindistan Başbakanı Narendra Modi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in fotoğraflarının önünde bisiklet süren bir adam, 4 Aralık 2025 (Reuters)

Samir İlyas

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Hindistan ziyareti, Yeni Delhi'nin çok kutuplu dünyada ‘Önce Hindistan’ çerçevesinde süper güçlerle ilişkilerinde ‘stratejik bağımsızlık’ ilkesini ısrarla sürdürdüğünü bir kez daha gösterdi.

Putin, Ukrayna'daki savaşın başlamasından bu yana Yeni Delhi'ye gerçekleştirdiği bu ilk ziyaretinde sıcak bir şekilde karşılandı. Havaalanında kendisini bekleyen Hindistan Başbakanı Narendra Modi tarafından gayri resmi bir toplantı için konutuna götürüldü. Ertesi gün, iki lider ikili bir toplantı ve her iki ülkenin heyetleriyle başka görüşme gerçekleştirdi. Rus ve Hint iş adamları için bir ekonomi forumuna katıldı.

Ziyaretin sonunda yayınlanan ortak bildiride, atom enerjisi ve silahlanma dahil olmak üzere ekonomi, ticaret ve enerji alanlarında ilişkilerin geliştirilmesine odaklanıldı. İki ülke, Sovyet döneminden beri güçlü olan ikili ilişkilerini güçlendirmek için 29 anlaşma ve iş birliği mutabakatı imzaladı.

Putin ve Modi'nin açıklamalarında ekonomik iş birliği ve ticaretin mümkün olan en kısa sürede 100 milyar dolara çıkarılmasının planlandığı öğrenilirken, savunma ve güvenlik konuları da müzakere masasındaydı. Ziyaret öncesinde ve sırasında bazı önemli anlaşmaların imzalandığı duyuruldu. Putin, ülkesinin güvenilir bir enerji kaynağı olduğunu ve Hindistan'ın tüm ihtiyaçlarını karşılamaya devam edeceğini vurguladı. Hindistan'ın Rusya'ya ihracatını artırmayı ve ticaretteki dengesizliği azaltmayı istediklerine işaret eden Modi, ülkesinin dünyanın önde gelen ilaç üreticilerinden biri olduğunu belirtirken, ülkesinin diğer birçok sektördeki ilerlemesini övdü.

Trump, Hindistan'ı Rusya'dan petrol satın aldığı için cezalandırmak amacıyla gümrük vergilerini yüzde 50'ye çıkardı ve Yeni Delhi'ye daha fazla Amerikan silahı satın alması için baskı yaptı.

Bu ziyaret, Rusya’nın Batı’nın izolasyon iddialarını çürütmesine olanak sağlarken, Hindistan'a da ABD ile devam eden ticaret anlaşması müzakerelerinde ilave bir koz verdi.

Öte yandan Putin'in Hindistan’da sıcak bir şekilde karşılanması ve tüm alanlarda Rusya ile daha derin bir iş birliği yapılacağına dair yapılan açıklamalar, Hindistan'ın dünya güçleriyle ilişkilerinde ‘stratejik bağımsızlık’ ilkesini sürdüreceği yönünde Donald Trump yönetimine güçlü bir mesaj gönderdi. Ziyaretin sonuçları, Yeni Delhi’den Trump yönetimine yeni bir meydan okumayı temsil ediyordu. Bu durum, daha önce Rusya-Hindistan askeri iş birliği ve Rusya'nın Hindistan'a petrol ihracatının artmasından duyduğu memnuniyetsizliği açıkça gösteren Trump yönetimi ile Yeni Delhi arasındaki gerilimi tırmandırabilir.

Geçen mayıs ayında Hindistan ve Pakistan arasında yaşanan kısa süreli savaşın ardından Trump yönetimi ile Yeni Delhi arasındaki ilişkilerin tarihinin en düşük noktasına ulaştı. Bununla birlikte Washington İslamabad ile yakınlaştı ve Trump, Hindistan'ın Rusya'dan petrol almasını cezalandırmak için Hindistan'a uygulanan gümrük vergilerini yüzde 50'ye çıkararak, Yeni Delhi'ye daha fazla ABD silahı satın alması için baskı yaptı. Washington, Hindistan'ı Rus petrolü alımlarını artırarak Rusya’nın Ukrayna'ya karşı savaşını desteklemekle suçluyor.

Ancak Hindistan, Ukrayna'daki savaşa karşı temkinli bir tutum sergileyerek, müzakere yoluyla savaşın sona erdirilmesi çağrısında bulunurken, Moskova'yı kınamayı reddediyor ve onunla ilişkilerini güçlendirmeye istekli davranıyor. Hatta Hindistan, Birleşmiş Milletler'de (BM) savaşı kınayan kararların oylamasında çekimser kaldı.

frg
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Yeni Delhi'deki resmi karşılama töreninde Hindistan Cumhurbaşkanı Droupadi Murmu ile Başbakan Narendra Modi arasında, 5 Aralık 2025 (Sputnik/Reuters)

Rusya, ucuz ham petrol fiyatlarından yararlanan Hindistan ile petrol ticaretini sürdüreceğini düşünürken, Hindistan ucuz ham petrol ihtiyacını ABD'nin gümrük vergileri ve yaptırımlarından kaçınma çabasıyla dengelemek zorunda kalıyor.

Hindistan, tarihsel olarak Rus petrolünün önemli bir ithalatçısı olmamıştır ve Rusya'nın Ukrayna'daki savaşından önce Rus petrol ihracatındaki payı %2,5'i geçmemiştir. 2022'de savaşın başlamasının ardından Hindistan, Rusya’dan deniz yoluyla taşınan petrolün en büyük alıcısı haline geldi.

Enerji ve Temiz Hava Araştırmaları Merkezi'nin (CREA) 13 Aralık tarihli raporuna göre geçtiğimiz ay Rusya'nın petrol ihracatında Çin yüzde 47 ile ilk sırada yer alırken, onu yüzde 38 ile Hindistan izledi. Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) ise yüzde 6 ile üçüncü sırayı paylaştı.

İki ülkenin enerji ve silah alanlarının ötesinde iş birliğini artırmak için bu ziyareti kullanma isteğinin bir göstergesi olarak, Modi ve Putin geçtiğimiz cuma günü özel şirketleri çekmek için bir iş forumuna katıldı. Putin ve Modi, ikili ticaretin hacmini yıllık 68 milyar dolardan 2030 yılına kadar 100 milyar dolara çıkarmayı ve yerel para birimleriyle ödeme sistemlerini iyileştirmeyi hedeflediklerini açıkladılar. Putin, iki ülke arasındaki ikili ticaretin yüzde 96’sının yerel para birimleriyle yapıldığını belirtti.

Yerel para birimleriyle ticaret hacminin artırılması, Moskova'ya Hindistan şirketlerine petrol satışlarından elde ettiği gelirle Hindistan rupisi cinsinden Hindistan ürünleri satın alma fırsatı veriyor. Rusya'nın en büyük ikinci bankası VTB, ziyaretin yan etkinliği olarak Yeni Delhi'de bir şube açtı ve Ruslar, banka şubesinin açılmasının SWIFT sistemine alternatif transfer sistemleri aracılığıyla iki ülke arasındaki ikili ticareti ve şirketler arasındaki hesapları artırmaya katkıda bulunacağını umuyor.

Savaşın başlamasından bu yana ticarette istikrarlı bir büyüme olmasına rağmen, ticaret dengesi büyük ölçüde Rusya'nın lehine. Geçen yılın mali tablosuna göre Rusya Hindistan'a yaklaşık 60,8 milyar dolarlık ürün ihraç ederken, Hindistan'dan 4,2 milyar dolarlık ilaç, pirinç, çay ve diğer malları ithal etti.

Moskova'nın Hindistan'a gerekli silahları tedarik etmeye açık olmasına rağmen, yeni anlaşmaların tamamlanması gecikebilir. İki ülke arasındaki ikili ticaret, 2020'de sadece 8,1 milyar ABD doları iken, bu yılın mart ayı sonlarında 68 milyar ABD dolarına yükseldi. Bu keskin artış, Hindistan'ın indirimli Rus petrolü alımlarındaki yükselişten kaynaklanıyor.

Bu durum, dengeleri önemli ölçüde Rusya'nın lehine çevirdi. Bu durumu düzeltmeye çalışan Modi, ABD’nin gümrük vergilerinden etkilenen Hint ihracatçıların, Rusya pazarına erişimini artırmak amacıyla Hindistan’ın deniz ürünleri ve gıda ürünlerinin yanı sıra teknoloji, giyim ve diğer malların ihracatını artırmayı umuyor. Hindistan’ın umutlarına rağmen, Rusya pazarına erişim kolay olmayacak. Yerli ürünler ve Çin malları rekabetçi fiyatlarla piyasada yaygın olarak bulunuyor ve Hint ihracatçılar için pazarlanabilir ürünlerin listesi oldukça daralıyor.

Savunma

Silah alımı, geçtiğimiz yüzyıldan bu yana iki ülke arasındaki geleneksel iş birliğinin en önemli alanlarından biri olsa da son yıllarda bu alanda bir düşüş görülüyor. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün (SIPRI) raporuna göre Rusya'nın Hindistan'ın savunma alımlarındaki payı, 2010 ile 2015 yılları arasında zirveye ulaşarak savunma alım portföyünün yüzde 72'sini oluşturduktan sonra düşmeye devam etti. SIPRI’ye göre Hindistan'ın Rusya'dan silah ithalatı 2020 ile 2024 yılları arasında toplam alımların yüzde 36'sına geriledi.

Hindistan, silahlanma konusunda ABD, Fransa ve İsrail'e olan bağımlılığını artırdı ve son yıllarda Rusya ile önemli bir silah anlaşması imzalamadı.

Bu düşüş, büyük ölçüde Hindistan'ın savunma portföyünü çeşitlendirme ve yerel üretimi teşvik etme çabasının bir sonucu olsa da Hindistan savunması büyük ölçüde Rus yapımı S-400 savunma sistemlerine bağımlı. Hindistan Hava Kuvvetleri'nin birçok filosu MiG-29 ve Suhoy Su-30 uçaklarını kullanıyor. Hindistan'ın, güncellenmiş S-500 savunma sistemleri ve beşinci nesil Su-57 savaş uçağı satın almakla ilgilendiği bildiriliyor. Geçtiğimiz bahar Pakistan ile yaşanan kısa süreli çatışmadan alınan dersler, Hindistan'ı Rusya ile askeri iş birliğini artırmaya itmiş olabilir.

Moskova, Hindistan'a ihtiyaç duyduğu silahları tedarik etmeye açık olsa da yeni anlaşmaların tamamlanması gecikebilir. Rusya, Batı'nın yaptırımları ve Ukrayna’daki savaş nedeniyle hava savunma sistemleri ve uçakların üretimi için gerekli olan önemli bileşenlerde sıkıntı yaşıyor. Raporlara göre bazı S-400 savunma sistemi birimlerinin teslimatı için verilen son tarih 2026'ya ertelendi.

2022 yılında 300 bin yedek askerin kısmi seferberliği, askere alınmaktan korkan gençlerin kitlesel göçüne yol açtı ve bu da krizi daha da şiddetlendirdi.

İki ülke, havacılık ve hava savunma alanındaki iş birliğinin yanında denizcilik alanında da iş birliğini geliştirmeye çalışıyor. Bloomberg, geçtiğimiz perşembe günü bilgili kaynaklardan aktardığı haberde, Hindistan'ın Rusya’dan nükleer enerjili bir denizaltıyı kiralamak için 2 milyar dolar ödemeyi kabul ettiğini ve Hindistan'ın denizaltıyı 2028 yılında teslim alacağını bildirdi. Bloomberg'in bilgili olarak nitelendirdiği kaynaklar, Rusya'dan saldırı denizaltısını kiralamak için yapılan görüşmelerin fiyat müzakereleri nedeniyle yıllardır durma noktasına geldiğini söyledi. Hindistan hükümeti daha sonra sözleşmenin 2019 mayısında imzalandığını, ancak teslimatın ertelendiğini ve geminin artık 2028'de teslim edilmesinin planlandığını açıkladı. Bloomberg’in kaynaklarına göre Rusya, Rus saldırı denizaltısının savaşta kullanılmamasını şart koştu.

sdfg
Hindistan Başbakanı Narendra Modi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Yeni Delhi'deki görüşmeleri öncesinde kameralara poz verirken, 5 Aralık 2025 (Sputnik/Reuters)

Rusya ve Hindistan arasındaki askeri iş birliğinin artmasına ABD ile Avrupa'nın tepkisinin yanı sıra, Hindistan'a gelişmiş silahlar sağlanması Çin'i kışkırtıyor. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre Rusya ve Hindistan'ın belirli türdeki gelişmiş silahları ortaklaşa geliştirmesi halinde, Rusya-Çin ilişkileri zarar görebilir.

Hindistan’ın işgücü

İki lider, yasadışı göçle mücadele etmek ve her iki ülkenin vatandaşları için diğer ülkede istihdam fırsatlarını teşvik etmek amacıyla bir anlaşma imzaladı.

Modi, ziyaretin sonunda yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Hindistan, sanayi ve diğer alanlarda yüksek vasıflı insan kaynağı ihraç etme potansiyeline sahip. Rusya’daki demografik önceliklerden bahsederken, vatandaşlarımızın Rusça öğrenmesine izin verebilir ve her iki ülkenin refahına katkıda bulunabiliriz.”

Anlaşmanın öncelikle daha fazla Hint işçiyi Rusya'ya çekmeyi amaçladığı açık. Anlaşma çerçevesinde bazı Rus şirketleri, 2024 ilkbaharında Moskova'daki Crocus City Hall'da meydana gelen terör saldırısı ve ardından çoğunluğu Müslüman ülkelerin vatandaşlarına yönelik uygulanan baskılar nedeniyle, Orta Asya'dan gelen işgücündeki azalmayı telafi etmek için belirli alanlarda Hint işçiler ve iş profesyonellerini istihdam etmeye başladı.

Rusya’nın Hint işçilere kapılarını açması, ciddi bir işgücü eksikliğinden kaynaklanıyor. 2022 yılında 300 bin yedek askerin kısmi seferberliği, askere alınmaktan korkan gençlerin kitlesel göçüne yol açtı ve bu da krizi daha da şiddetlendirdi. Rusya Çalışma Bakanlığı'nın tahminlerine göre ülkenin 2030 yılına kadar 3,1 milyon işçi açığı ile karşı karşıya kalması bekleniyor.

Rus şirketleri teknik eğitimli işçiler arıyor. Orta Asya vatandaşlarının aksine, Hintler tek bir bölgedeki tek bir işverenle sözleşme yaparlar ve daha yüksek ücretler için sık sık iş değiştirme özgürlüğüne sahip olmazlar.

Hindistan iş gücünün artması, Rusya'dan Hindistan'a para transferleri için yeni bir kanal açarak, yurt içi işsizlik baskısını hafifleterek ve Hindistan'ın Rusya’nın Uzak Doğu ve Arktik bölgelerindeki projelere katılımını genişleterek, ikili ticaret dengesizliğini düzeltmeye yardımcı olabilir.

Rus ve Hint yetkililerin açıklamalarında, ABD'nin Hindistan'a, özellikle enerji ve savunma sektörlerinde Rusya ile iş birliğini azaltması için yaptığı baskıdan bahsetmemeleri dikkati çekti.

Ancak ziyaretin sonuçları, Modi'nin ülkesinin Rusya ve ABD ile ilişkilerini dengeleme çabalarını baltalayabilir. Hindistan, Rusya’nın petrol fiyatlarındaki büyük indirimlerden yararlanırken, Rusya Hindistan'a yeni bir pazar sağlıyor ve Pakistan ile kısa süreli çatışmanın ardından savunmasını güçlendirmesine yardımcı oluyor. Yeni Delhi, Moskova ile ‘özel ve ayrıcalıklı stratejik ortaklığını’ sürdürmeye çalışıyor.

Bunun yanında ABD ile gergin olan ilişkileri düzeltmek, bir ticaret anlaşması imzalamak ve mallarına uygulanan yüzde 50'lik yüksek gümrük vergilerinden muafiyet elde etmek için çalışıyor. Hindistan ayrıca Çin'e baskı uygulamak isteyen ABD'nin politikalarına da uyum sağlıyor.

Putin'in ziyareti sırasında imzalanan anlaşmalar ve oluşan olumlu atmosfere rağmen, pratik sonuçlar büyük ölçüde Trump yönetiminin tepkisinin niteliğine bağlı olmaya devam ediyor.

Putin'in ziyareti sırasında imzalanan anlaşmalar ve oluşan olumlu atmosfere rağmen, pratik sonuçlar büyük ölçüde Trump yönetiminin tepkisinin niteliğine bağlı olmaya devam ediyor. Beyaz Saray'ın Hindistan ile ticaret müzakerelerinde sergilediği katı tutum ve Hindistan-Rusya yakınlaşmasının hızını frenlemek için verdiği tavizler, Modi'yi pragmatik yaklaşımla çözülemeyecek zor bir duruma sokabilir. Zira bu durumda ikisi arasında yapılacak olan seçim karmaşık jeopolitik ve ekonomik hesaplamalara tabi olacaktır.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.