Lübnan ve Gazze: Bağlantı savaşı ve bağlantının kesilmesinin önündeki engeller

Uluslararası diplomatik baskı Netanyahu'nun savaşta sonuna kadar gitmesine engel olamıyor

Güney Lübnan'ın Sur şehrine bağlı bir köyde şiddetli İsrail bombardımanının izleri (AFP)
Güney Lübnan'ın Sur şehrine bağlı bir köyde şiddetli İsrail bombardımanının izleri (AFP)
TT

Lübnan ve Gazze: Bağlantı savaşı ve bağlantının kesilmesinin önündeki engeller

Güney Lübnan'ın Sur şehrine bağlı bir köyde şiddetli İsrail bombardımanının izleri (AFP)
Güney Lübnan'ın Sur şehrine bağlı bir köyde şiddetli İsrail bombardımanının izleri (AFP)

Refik Huri

Lübnan, bölge ve dünya liderleri ikinci bir Gazze'ye dönüştürülmemesi konusunda uyarıda bulunmadan önce ikinci bir Gazze idi. Lübnan, Hizbullah'ın, Gazze Savaşı'na yol açan 7 Ekim 2023 operasyonunun ardından Hamas'a destek savaşına girişmesinden bu yana böyle ve destek savaşının ilk yılının sonunda ve Gazze Şeridi'nde savaşın biraz yatışması ile birlikte Gazze'den daha büyük, Filistin meselesinden daha geniş bir savaşın merkezi haline geldi.

İsrail'in vahşi saldırganlığının sınırının olmadığı, sahadaki Hizbullah üyelerine odaklanmayan, bölgesel ve uluslararası boyutları olan tam teşekküllü bir savaş yaşanıyor. Hiçbir uluslararası diplomatik baskı Binyamin Netanyahu'nun savaşta sonuna kadar gitmesine engel olamıyor.  Keza  Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah ile Hizbullah’ın birinci ve ikinci kademe liderlerine yönelik suikastlar da Lübnanlı Hizbullah’ın liderliğini, kontrolünü ve İsrail'in kara saldırısına karşı koyma gücünü kaybetmesine neden olamadı. Celile, Hayfa, Safed ve Hayfa'nın ötesine yönelik füze saldırılarını yoğunlaştırmasına engel olamadı. Lübnan'daki yıkım henüz Gazze Şeridi'ndeki yıkımın boyutuna ulaşmadıysa da türü ile Gazze'de yaşananları aşıyor.

 Başlangıçta farklılık, Güney Lübnan cephesinde Ağustos 2006'daki 33 günlük savaşın ve (1701) sayılı BM Kararının akabinde yaşanan sükunetten sonra ile Ekim 2023’teki Hamas saldırısının akabinde olayları okuma şeklinde yatıyor. Hizbullah,  Nasrallah'ın açıklamaları ile İsrail'in "örümcek ağından daha zayıf" olduğunu tekrarladı. Lübnan'ın geleceği ile Hamas'ın Gazze'deki geleceği arasında İran Dini Lideri Ali Hamaney'in söylediği gibi “direniş ekseninin üstün olacağı” bölgenin geleceği ile bağlantılı bir stratejik fırsat penceresi gördü.

Öte yandan Lübnan'daki diğer dini grupların liderleri, sivil toplumun elitleri ve sokaktaki insanlar yaklaşan tehlikeyi görüyorlardı. Lübnan ile Gazze arasında bağlantı kurulmasına karşı uyarıda bulunuyorlardı ve Lübnan'ın mali, ekonomik ve sosyal çıkmazının üstesinden gelebilmesi için siyasi ve ulusal çıkmazdan kurtarılması çağrısında bulunuyordu. Güney cephesindeki ateşkesi Gazze'deki ateşkese bağlamaktan kaynaklanan hesap hatasını sürdürmekte ve böylece düşmanın Netanyahu'nun kontrol ettiği kararının esiri olmakta neden diretildiğini sorguluyorlardı.

Resmi otoritenin kalıntıları ise, suç ortaklığı ya da korku nedeniyle Hizbullah'ın kararının arkasında durdular ve anayasanın askıya alınmasından yararlanmaya devam ettiler. Dahası Lübnan ile Gazze arasındaki bu bağlantı, cumhurbaşkanlığı koltuğundaki boşluktan, kurumların zayıflaması, idari yıpranma, bozulma ve krizlerin ağırlaşmasına kadar Lübnan'daki her şeyi içerdi. Nitekim tek başına savaşa girme kararını alan ve bir cumhurbaşkanının varlığının çalışmalarına engel olacağını düşünen Hizbullah, sanki iki hususu hesaba katmamış gibi görünüyor. Birinci husus, savaş sırasında dünyaya seslenecek ve savaşın ertesi günü kurulacak müzakere masasına oturacak resmi bir başlığa duyulan ihtiyaçtır. İkincisi ise direnişi besleyen ortamın göç etmek zorunda kalması, diğer mezheplerin ve bölgelerin 1 milyondan fazla yerinden edilmiş insanı kucaklamasıdır. Oysa hiç kimse arkasına bakmadan, kendi iç cephesini kollamadan önce savaşa girmez.

Bugünkü sahne üzüntü ve öfke uyandırıyor; 1,2 milyon yerinden edilmiş Lübnanlı ile iki milyon yerinden edilmiş Suriyeli, bazıları çadırlarda, bazıları okullarda, barınma merkezlerinde, evlerde, bir kısmı da Beyrut'ta kaldırımlarda yaşıyor ve uyuyor. Ülkenin bu kişilere yardım etme gücü çok sınırlı. Dışarıdan gelen yardımlar sınırlı. Dahası inisiyatif almış gibi görünen, bir cumhurbaşkanının seçilip 1701 sayılı kararın uygulanmasının gerekliliğinden bahsedenler bile bunları Lübnan ve Gazze'deki ateşkese bağladılar. Ateşkes kararı ise içeridekilerin değil Netanyahu ve Hamaney'in elinde.

İslamcı grubun, Lübnan'a bir cumhurbaşkanı seçmekte acele eden Arap ve uluslararası başkentlerdeki hareketliliği “Siyonist planın hizmetinde olan bir Amerikan-Avrupa-Arap komplosu” olarak tanımlaması alışılmadık bir durum değil. Zira bu grubun önceliği, sanki sahadaki başsız mücadele, bir devlet olarak mücadele etmekten daha önemliymiş gibi, kriz içindeki Lübnan'da otoritenin yeniden oluşturulması değil, İsrail saldırganlığına karşı koymaktır. Oysa bir cumhurbaşkanının ve bir devletin varlığı, tüm Lübnanlıların bu saldırganlığa karşı harekete geçmesine katkıda bulunacaktır. Lübnan’ı Gazze’ye bağlama hesapları Gazze'de Hamas'ın, Lübnan'da Hizbullah'ın, Sana'da Husilerin, Suriye'de İranlı milislerin, Irak'ta Haşdi Şabi Güçlerinin korunmasıyla başlıyor, İran'daki rejimin korunması ve bölgesel projesi için Filistin'in denizden nehre kurtuluşu bayrağı altında çalışılmasına uzanıyor.

Ancak İran ekseni Filistin'in özgürleştirilmesinin şu aşamada gündemde olmadığını biliyor ve bazen de itiraf ediyor. Zira Filistin’i özgürleştirmek, 20. yüzyıl ve 21. yüzyılın ilk çeyreği boyunca birbirini takip eden nesillerin hikayesidir ve tek bir savaşın değil, savaşların hikayesidir. Bu, yalnızca İsrail ile değil, ABD ve Avrupa ile bir mücadelenin, Rusya ve Çin ile de bir anlaşmazlığın hikayesidir. Bu durumda sorumuz şu; madem ki çatışma nesillerin ve on yılların hikayesi, neden Lübnan bu nesilde de yıkıma maruz bırakılıyor?  İmam Humeyni'nin Irak-İran savaşında ateşkesi kabul ederek “zehri yudumladığını” söylediği andan itibaren yapılan hesaplarda çatışmanın hep var olduğunu varsayıp, mevcut muharebelerin ortasında geri çekilmek için çok geç kalınmışsa da, gözden geçirmenin, kesin ve belirli bir seçimde bulunmanın zamanı geldi. Yani ya Lübnan ile sadece Gazze savaşı değil, İran'ın bölgesel projesi arasındaki bağlantı sürdürülecek ya da bağlantı koparılıp Lübnan ulusal projesi yeniden canlandırılacak, mesele budur.

1928'de İngiliz tarihçi Frederick Morris, savaşların gidişatını tahmin etmenin zorluğu hakkında şunları yazmıştı: “1914 yazında Birinci Dünya Savaşı başladığında, analistler savaşın Noel'de biteceğini tahmin ediyorlardı ama dört yıl sürdü.” Geçmişten alınan ders gelecekte daha güçlüdür.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan  çevrilmiştir.



Şarku’l Avsat’a konuşan kaynaklar: Sinvar ile iletişimde yaşanan gecikme nedeniyle müzakereleri ilerletebilecek üç fırsat elden kaçtı

İsrail, Nasrallah’tan sonra Yahya es-Sinvar’ı öldürmekle tehdit etti (AFP)
İsrail, Nasrallah’tan sonra Yahya es-Sinvar’ı öldürmekle tehdit etti (AFP)
TT

Şarku’l Avsat’a konuşan kaynaklar: Sinvar ile iletişimde yaşanan gecikme nedeniyle müzakereleri ilerletebilecek üç fırsat elden kaçtı

İsrail, Nasrallah’tan sonra Yahya es-Sinvar’ı öldürmekle tehdit etti (AFP)
İsrail, Nasrallah’tan sonra Yahya es-Sinvar’ı öldürmekle tehdit etti (AFP)

Hamas Hareketi’ne yakın kaynaklar, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada, Hamas Siyasi büro Başkanı Yahya Sinvar’ın birkaç gün önce Hamas’ın lider kadrosu aracılığıyla bazı arabuluculara bir mesaj gönderdiğini söylediler. Kaynaklara göre Sinvar mesajında, Hamas Hareketi’nin, İsrail'in Gazze Şeridi’nden tamamen çekilmesi, Gazze Şeridi'nin yeniden inşasını taahhüt etmesi, ablukayı tamamen kaldırması, yerinden edilenlerin herhangi bir engelle karşılaşmadan geri dönmesi ve bir esir takası anlaşması yapması gerektiği yönündeki daha önceki açıklamalarını yineledi.

Kimliklerinin gizli tutulması kaydıyla konuşan Hamaslı kaynaklar ise bazı kararlar ve mesajlar gecikse de Sinvar'ın Hamas içinde ve dışında neler olup bittiğinden her zaman haberdar olduğunu vurguladılar.

Müzakerelerdeki gidişatı yakından takip eden kaynaklar, Sinvar'la iletişimde yaşanan gecikme nedeniyle en az üç fırsatın kaçırıldığını belirterek “Eğer doğru yolda ve doğru zamanda olsaydı bu üç fırsat, nihai bir anlaşmanın ilk adımlarını oluşturabilirdi” diye konuştular.

ABD, Mısır ve Katar tarafından ağustos ayı sonlarından bu yana Hamas ve İsrail arasında arabuluculuk yapmak üzere yürütülen müzakereler fiilen donmuş durumda ve savaşan taraflar birbirlerini ABD'nin ateşkes ve esir takası anlaşması için sunduğu teklifin şartlarını değiştirmekle suçluyorlar.

Sinvar “kendi yöntemiyle iletişim kuruyor”

Hamaslı kaynaklar, Sinvar ile Hamas’ın lider kadrosu arasındaki iletişimin hiçbir zaman kesilmediğini, ancak bazı durumlarda tamamen güvenlik nedenleriyle gecikmelerin yaşandığını belirttiler. Aynı zamanda saha ve siyasi koşullar nedeniyle ve Sinvar'ın sistematik olarak benimsediği bir plan dahilinde, arabulucuların ya da herhangi bir tarafın istediğine göre değil, kendi belirlediği bir yönteme göre arabulucularla iletişim kurduğunu da ifade ettiler.

Şarku’l Avsat’a konuşan Hamas dışındaki diğer kaynaklara göre Sinvar’a ve Hamas’ın siyasi ve silahlı kanadının lider kadrolarına geçmiş dönemlerde zamanında ulaşılamaması, müzakerelerle ilgili bazı dosyalarda ilerleme kaydedilmesi fırsatının kaçırılmasına neden oldu.

Esir takassı anlaşmasıyla ilgili müzakereleri yakından takip eden kaynaklar, iletişim kurulmasındaki gecikmenin müzakereler üzerindeki etkisine işaret ettiler. Kaynaklar, geçtiğimiz aralık ayında, İsrail'in arabulucularla yapılan görüşmelerin ardından maddelerinin büyük bir kısmını kabul ettiği yeni bir teklif olduğunu, ancak Sinvar ve Hamas’ın silahlı kanadı İzzettin el-Kassam Tugayları komutanlarıyla iletişim kurmakta yaşanan zorluklar nedeniyle Hamas'ın yanıtının gecikmesi, ilerleme için önemli bir fırsatın kaçmasına neden olduğunu söylediler.

Geç gelen yanıtların arabulucuların işini zorlaştırdığını söyleyen kaynaklar, müzakerelerin Hamas içinde ele alınış biçiminin zaman zaman İsrail'in üzerinde mutabık kalınan konularda geri adım atmasına neden olduğunu belirttiler.

Hamas Siyasi Büro Üyesi Usame el-Hamdan, geçtiğimiz ağustos ayında verdiği bir röportajda savaşın doğası ve İsrail'in saldırganlığı nedeniyle iletişimde bazı zorluklar yaşandığını, ancak iletişimin kalıcı olduğunu ve istenen çıkarlara ulaşıldığını, Hamas yönetiminin iyi idare edildiğini itiraf etti.

Hamdan, Hamas’ın lider kadrosunun Sinvar ile liderlik çalışmaları için gerekli düzenlemelerin tamamlanması sürecini takip ettiğini ve işlerin sorunsuz ilerlediğini, ancak güvenlik gereklilikleri nedeniyle bu sürecin biraz zaman alabileceğini söyledi.

Hamas, eski Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye'nin Tahran'da düzenlenen bir operasyonda öldürülmesinin ardından 6 Ağustos'ta Sinvar'ı siyasi büro başkanı olarak seçti. Sinvar'ın geçtiğimiz pazartesi günü 7 Ekim 2023 tarihinde gerçekleşen Aksa Tufanı Operasyonu’nun birinci yıldönümünde hiçbir fotoğrafta yer almaması ya da mesaj yayınlamaması dikkati çekti.

Birkaç gün önce İsrail kaynaklı haberlerde Sinvar'ın son haftalarda ‘arabuluculara herhangi bir mesaj göndermemesinden dolayı’ öldürüldüğü iddia edilmişti.

Şarku'l Avsat'ın Axios'tan aktardığına göre pazartesi günü İsrailli bir yetkili, Sinvar'ın Katar'daki Hamas yetkilileriyle iletişim kurduğunu açıkladı. Ancak kaynak, Hamas'ın savaş cephesindeki askeri durumuyla mı yoksa Gazze’de ateşkesle mi ilgili olduğunu belirtmedi.

İsrail, Gazze Şeridi’deki Han Yunus şehrinin dört bir yanında üç ay boyunca yürütülen geniş çaplı bir askeri operasyon sırasında Sinvar'a ne yerin altında ne de üstünde ulaşabildi. İsrail, Gazze Şeridi'nin herhangi bir yerinde de Sİnvar’a ulaşmayı başaramadı.

Daha önce Şarku’l Avsat’a konuşan kaynaklar, Sinvar'ın nerede olduğunu sadece birkaç kişinin bildiğini ve yerinin teyit edilemediğini söylediler. Sinvar, savaş sırasında pek çok durumda hazır bulunmuş, her iki haftada bir, bazen de ayda bir talimatlar vermişti. Bazı durumlarda haftada bir kez Hamas'ın siyasi liderlerine talimatları ulaşıyordu.

Kaynaklar, Sinvar’ın mesajlarını ve talimatlarını el yazısıyla yazdığını, bazen imzasıyla birlikte basıldığını, bulunduğu yerden güvenli ve gizli yollarla taşındığını ve tüm yetkili makamlara takip edilemez ve izlenemez olmalarını sağlayacak şekilde ulaştırıldığını belirttiler.

Gazze Şeridi dışındaki Hamas kaynaklarına göre Snvar’ın özellikle kritik dönemlerde en az iki kez, müzakerelerin akıbetiyle ilgili bazı konularda arabuluculara yazılı mesajları ve bir ses kaydı iletildi.