ABD’den Gazze'de 28 günlük ateşkes ve esir takası anlaşması teklifi

100 bin Filistinlinin mahsur kaldığı bildirilirken, ABD sivillerin aç bırakılmasına itiraz etti

İsrail güçlerinin Kamal Advan Hastanesi çevresindeki bölgeden çekilmesinin ardından Filistinliler hasarı inceliyor (Reuters)
İsrail güçlerinin Kamal Advan Hastanesi çevresindeki bölgeden çekilmesinin ardından Filistinliler hasarı inceliyor (Reuters)
TT

ABD’den Gazze'de 28 günlük ateşkes ve esir takası anlaşması teklifi

İsrail güçlerinin Kamal Advan Hastanesi çevresindeki bölgeden çekilmesinin ardından Filistinliler hasarı inceliyor (Reuters)
İsrail güçlerinin Kamal Advan Hastanesi çevresindeki bölgeden çekilmesinin ardından Filistinliler hasarı inceliyor (Reuters)

ABD merkezli haber sitesi Axios'un İsrailli üç yetkiliye dayandırdığı habere göre ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörü William Burns, Gazze Şeridi’nde 28 günlük ateşkes, Hamas'ın elindeki sekiz kadar rehine ile İsrail'in elindeki onlarca Filistinli mahkumun takas edilmesi teklifinde bulundu.

Axios, Burns'ün pazar günü İsrailli ve Katarlı mevkidaşlarıyla yaptığı görüşmede bu teklifi ele aldığını aktardı.

Netanyahu: Gazze'de ateşkes teklifi bana ulaşmadı

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, dün yaptığı açıklamada, İsrail ile Hamas arasında Gazze Şeridi’nde devam eden savaşta rehinelerin serbest bırakılmasını da içeren iki günlük ateşkes teklifinin kendisine ulaşmadığını söyledi.

Likud Partisinin grup toplantısında konuşan Netanhyahu, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi'nin pazar günü açıkladığı teklife atıfla, İsrail'in ‘Gazze'de 48 saatlik ateşkes karşılığında dört rehinenin serbest bırakılması yönünde bir teklif almadığını’ belirtti. Netanhyahu, eğer böyle bir teklif yapılmış olsaydı, bunu hemen kabul edeceğini söyledi.

cdwevr
Kudüs'teki İsrail Başbakanlık konutu yakınlarında rehinelerin serbest bırakılmasını talep eden bir protesto (AFP)

Filistin topraklarında Hamas'a ve Lübnan'da Hizbullah'a karşı savaş devam ederken, İsrail dün, Katar'da bir araya gelen müzakerecilerle Gazze Şeridi’nde tutulan rehinelerin serbest bırakılmasına ilişkin bir anlaşma taslağı üzerinde görüştüklerini açıkladı.

İsrail Başbakanlık Ofisinden yapılan açıklamaya göre Mossad şefi David Barnea’nın CIA direktörü Burns ve Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile ‘yeni bir anlaşma taslağını’ görüşmek üzere bir araya geldiği belirtildi.

Açıklamada, önümüzdeki günlerde arabulucular ve Hamas arasında müzakerelerin uygulanma imkanının ve bir anlaşma arayışının devamını görüşmek üzere toplantıların sürdürüleceği kaydedildi. Görüşmeleri yakından takip eden bir kaynağa göre önceki önerileri içeren ve aynı zamanda önemli zorlukları ve bölgedeki son olayları dikkate alan yeni bir birleşik çerçeve müzakere edildi.

Müzakere ekibinin bir üyesi istifa etti

Hamas rehineleri için İsrail müzakere ekibinin bir üyesi olan Oren Setter’in istifa ettiğini açıkladı. Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kuruluşu KAN’dan aktardığına göre Setter, ‘görüşmelerdeki çıkmaz’ nedeniyle istifa ettiğini bildirdi.

İsrail ordusundan yapılan açıklamada, ordunun esir takası ve ateşkes anlaşmasına varmayı amaçlayan Kayıp Kişiler ve Esirler Kurumu'nun başkan yardımcısı olarak görev yapan Setter'in esirlerin serbest bırakılması çabalarını ilerletmek için yorulmadan çalıştığı belirtildi.

ABD’den sivillerin aç bırakılmasına itiraz

ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamada, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye'de insani yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmadığı belirtildi. Bakanlık Sözcüsü Matthew Miller, Washington'ın sivillerin aç bırakılmasını kabul etmediğini söyledi.

Miller, açıklamasında:

“Cibaliye’deki insanların almaları gereken gıda, su ve ilacı alamadıklarını tahmin ediyoruz. Bu durumun değiştiğini görmek istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Miller, Washington'ın kuşatma, sivillerin aç bırakılması ya da Gazze'nin kuzeyinin bölgenin geri kalanından tecrit edilmesi yönündeki her türlü çabayı açıkça reddedeceğini vurguladı.

Anlaşma için bir fırsat

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Miller, ABD'nin ‘Gazze'deki savaşı durduracak anlaşmaya varmak için bir fırsat olduğuna inandığını’ belirterek, “Biz de bu fırsatın peşinden gideceğiz” dedi.

csdvf
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahiye'de bulunan Kemal Advan Hastanesi önünde duran BM logolu araç (AFP)

Hamas'ın yeni bir lider seçme sürecinde olduğunu hatırlatan Miller, önümüzdeki haftalarda alınacak sonuçların, ateşkes müzakerelerine yönelik tutumlarında bir değişiklik olup olmayacağını belirleyeceğine işaret ederek, “Yeni liderin kendi durum değerlendirmelerine ya da değişen gerçeklere dayanarak yeni bir tutum sergileyip sergilemeyeceğini bilmiyoruz. Fakat anlaşmaya varmak için bir fırsat olduğuna inanıyoruz ve bunun peşinde olacağız” ifadelerini kullandı.

100 bin Filistinlinin mahsur kaldığı bildiriliyor

Filistin Sivil Savunma Müdürlüğü'ne göre İsrail tankları Gazze'nin kuzeyindeki iki beldeye ve bir mülteci kampına girerek yaklaşık 100 bin sivilin dış dünya ile iletişimini kesti. İsrail ordusu operasyonların yeniden toparlanan Hamas üyelerini ortadan kaldırmayı amaçladığı açıklamasında bulundu.

İsrail ordusu tarafından dün yapılan açıklamada, Cibaliye Mülteci Kampı’ndaki Kemal Advan Hastanesi’ne düzenlenen baskında, Hamas üyesi olduğundan şüphelenilen yaklaşık 100 kişinin tutukladığı belirtildi. Hamas ve sağlık görevlileri ise hastanede silahlı unsur bulunduğu iddialarını reddettiler.

Gazze Sağlık Bakanlığı, dün İsrail'in hava saldırıları ve bombardımanlarında 13'ü harap haldeki kıyı şeridinin kuzeyinde olmak üzere, en az 19 kişinin öldüğünü açıkladı.

Gazze'deki Sivil Savunma Müdürlüğü, Cebaliye, Beyt Lahiye ve Beyt Hanun'da yaklaşık 100 bin kişinin tıbbi ve gıda malzemelerinden mahsur kaldığını bildirdi. Bu sayı bağımsız olarak doğrulanamadı.

Sivil Savunma Müdürlüğü, İsrail'in bir yılı aşkın bir süredir devam eden savaşın başlarında Hamas güçlerini ortadan kaldırdığı Gazze'nin kuzeyine yönelik üç haftadır süren saldırısı nedeniyle faaliyetlerin kesintiye uğradığını duyurdu.



Sidney saldırısının faillerinden biri Hindistan uyruklu

TT

Sidney saldırısının faillerinden biri Hindistan uyruklu

Adli tıp uzmanları, Sydney'deki Bondi Plajı'nda silahlı saldırganların ateş açtığı köprüde duruyor (EPA)
Adli tıp uzmanları, Sydney'deki Bondi Plajı'nda silahlı saldırganların ateş açtığı köprüde duruyor (EPA)

Hindistan yetkilileri, Sidney'deki Bondi Plajı'nda düzenlenen Yahudi etkinliğinde 15 kişinin ölümüne yol açan toplu katliamın faillerinden biri olan 50 yaşındaki Sajid Akram'ın aslen Haydarabadlı olduğunu doğruladı.

Hindistan'ın güneyindeki Telangana eyalet polisi yaptığı açıklamada, "Sajid Akram aslen Hindistan'ın Haydarabad şehrindendir. 1998 Kasım ayında, yaklaşık 27 yıl önce iş aramak için Avustralya'ya göç etti" denildi.

Hindu gazetesi, yetkililerin Akram'ın Hindistan'ı en son 2022'de ziyaret ettiğini ve ilk soruşturmaların ülke içinde herhangi bir yerel bağlantı tespit edemediğini söylediğini belirtti. Yetkililer ayrıca Akram'ın 1998'de öğrenci vizesiyle Avustralya'ya göç ettiğini ve o zamandan beri Hindistan'a nadiren geldiğini ifade etti.

Sajid Akram ve oğlu Naveed, Yahudi Hanuka kutlamasını hedef alan toplu bir silahlı saldırıda 15 kişiyi öldürdü. Yetkililer saldırıyı Yahudi karşıtı bir terör eylemi olarak nitelendirdi, ancak saldırganın daha derin motivasyonları hakkında şimdiye kadar çok az ayrıntı verdi.

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, Sydney'deki saldırganla yüzleşen kahraman Ahmad el-Ahmed ile görüşmek üzere bugün Sydney'in güneyindeki St. George Hastanesi'ni ziyaret etti; bu arada kahramanın ilk video mesajı internette dolaşmaya başladı.

Ziyaretin ardından gazetecilere konuşan Avustralya Başbakanı, el-Ahmed ile görüşmenin "büyük bir onur" olduğunu söyledi. Sözlerine şöyle devam etti: "O gerçek bir Avustralya kahramanı, büyük bir alçakgönüllülük sahibi insan ve bana, gözlerinin önünde yaşanan vahşetleri izlerken aklından geçenleri anlattı."

Başbakan sözlerine şöyle devam etti: "Harekete geçme kararı aldı ve cesareti, tüm Avustralyalılar için bir ilham kaynağı."

Başbakan ayrıca, Suriye'den Avustralya'yı ziyaret eden dükkan sahibinin anne ve babasıyla görüştüğünü belirterek, "Onlar gururlu anne babalar" dedi.

Bu sabah erken saatlerde, Ahmed el-Ahmed'in hastane yatağından Arapça konuşurken çekilmiş bir videosu sosyal medyada yayılmaya başladı.

Videoda, "herkesin çabalarını takdir ettiğini" söyledi.

Avustralya polisi dün yaptığı açıklamada, Bondi Plajı'ndaki saldırıyı gerçekleştirdiğinden şüphelenilen iki silahlı saldırganın (baba ve oğlu) kullandığı araçta iki DEAŞ bayrağı ve bombalar bulunduğunu açıkladı.


Rusya, Ukrayna'nın doğusundaki stratejik şehir Kupiansk'ın kontrolünü ele geçirdiğini duyurdu

(foto altı) Ukrayna'nın Donetsk bölgesindeki Pokrovsk şehrinde Rus bayrağıyla poz veren bir asker (Arşiv – Reuters)
(foto altı) Ukrayna'nın Donetsk bölgesindeki Pokrovsk şehrinde Rus bayrağıyla poz veren bir asker (Arşiv – Reuters)
TT

Rusya, Ukrayna'nın doğusundaki stratejik şehir Kupiansk'ın kontrolünü ele geçirdiğini duyurdu

(foto altı) Ukrayna'nın Donetsk bölgesindeki Pokrovsk şehrinde Rus bayrağıyla poz veren bir asker (Arşiv – Reuters)
(foto altı) Ukrayna'nın Donetsk bölgesindeki Pokrovsk şehrinde Rus bayrağıyla poz veren bir asker (Arşiv – Reuters)

Rusya bugün yaptığı açıklamada, kuzeydoğu Ukrayna’daki stratejik şehir Kupiansk’ın kontrolünü ele geçirdiğini duyurdu. Bu açıklama, Ukrayna güçlerinin son dönemde şehrin bazı mahallelerini geri aldığını açıklamasının ardından geldi.

Rusya’nın resmi haber ajansı TASS, bölgedeki Rus Zapad askeri grubunun sözcüsünün “Kupiansk şehri beşinci Rus ordusunun kontrolü altında” ifadesini aktardı.

Rusya, geçtiğimiz kasım ayında Kupiansk’ın kontrolünü ele geçirdiğini duyurmuş, ancak AFP’ye göre Ukrayna daha sonra şehrin bazı mahallelerini yeniden kontrol altına aldığını açıklamıştı.

Bu arada Ukrayna ordusu bugün yaptığı açıklamada, 24 Şubat 2022’de başlayan savaşın başından bu yana öldürülen ve yaralanan Rus askeri personel sayısının, son 24 saatte öldürülen veya yaralanan bin 150 kişi dahil olmak üzere yaklaşık 1 milyon 190 bin 620’ye yükseldiğini duyurdu.


Tom Barrack'ın Netanyahu'nun masasındaki kırmızı çizgileri

Fotoğraf: İsrailliler, Türkiye'nin Gazze'deki uluslararası güce katılımını reddeden pozisyonlarında ısrarcılar (İsrail medyası)
Fotoğraf: İsrailliler, Türkiye'nin Gazze'deki uluslararası güce katılımını reddeden pozisyonlarında ısrarcılar (İsrail medyası)
TT

Tom Barrack'ın Netanyahu'nun masasındaki kırmızı çizgileri

Fotoğraf: İsrailliler, Türkiye'nin Gazze'deki uluslararası güce katılımını reddeden pozisyonlarında ısrarcılar (İsrail medyası)
Fotoğraf: İsrailliler, Türkiye'nin Gazze'deki uluslararası güce katılımını reddeden pozisyonlarında ısrarcılar (İsrail medyası)

Emel Şehade

ABD Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın İsrail ziyareti, sadece Binyamin Netanyahu ile Başkan Donald Trump arasında beklenen ve Suriye ile güvenlik anlaşması konusunda ilerleme sağlamayı umduğu görüşmeden önce gerçekleşmesi nedeniyle değil, aynı zamanda Washington ve Tel Aviv arasında, özellikle Suriye ve Gazze dosyaları konusunda artan anlaşmazlıkların ortasında gerçekleşmesi nedeniyle de önceki ziyaretlerden farklıydı.

Barrack, İsrail üzerindeki sürekli ABD baskısı altında Netanyahu ile görüştü. Bu baskı, özellikle Lübnan dosyasıyla ilgili olarak, iki kurum arasında anlaşmazlıklara yol açtı. Siyasi kurum Washington'un diplomatik yolu destekleme talebine tamamen uyarken, askeri kurum Lübnan'a yönelik saldırıyı genişletmeyi ve Hizbullah'ın gücünü yeniden kazanmaya devam etmesini engellemeyi gerekli görüyor.

Ancak, görüşmelerin seyri ve Washington'un Tom Barrack’ın taşıdığı mesajları hakkında bilgili kaynaklara göre Netanyahu için sürpriz olan, Amerikalı konuğun İsrail'in Suriye'ye karşı operasyonları için kırmızı çizgiler belirlemesiydi: “Washington, Ahmed eş-Şara rejimini korumak istiyor ve onu istikrarsızlaştırmaya katkıda bulunan her türlü eylemi reddediyor.” Amerikan mesajında ​​ayrıca, Trump yönetiminin İsrail'in sınır ötesi saldırılarının, Washington'un Şam hükümetini istikrarı sağlama konusunda destekleme çabalarını baltaladığına, Suriye ile İsrail arasında yeni bir güvenlik anlaşmasına varma çabalarını zayıflattığına inandığı, Trump yönetiminin bunu reddettiği ve tekrarlanmaması konusunda uyardığı da yer alıyordu.

İkinci aşama öncelikler arasında

Barrack'ın ziyareti, Gazze meselesinde eyleme geçmeyi desteklemek ve Başkan Trump'ın Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirme, yeni bir yönetim sistemine geçiş, uluslararası gücün konuşlandırılması planının tamamlanmasını sağlamak amacıyla Amerikalı yetkililerin İsrail'e yaptığı bir dizi ziyaretin parçası olarak önceden planlanmıştı.

İsraillilere sunulan ve Washington tarafından desteklenen model, ABD liderliğinde uluslararası bir istikrar gücünün kurulmasını ve bunun da Hamas'ın kademeli olarak silahsızlandırılmasına ve alternatif bir yönetim otoritesinin oluşturulmasına olanak tanımasını öngörüyor. Bu noktada, Türkiye'nin katılımı konusunda Washington ve Tel Aviv arasında önemli görüş ayrılıkları mevcut.

İsrailliler Türkiye'nin katılımına karşı çıkmaya devam ederken, Tom Barrack, Ankara'nın askeri gücü ve Gazze'deki nüfuz kanalları göz önüne alındığında istikrar gücünün bir parçası olacağını savunan Amerikan görüşünü dile getirdi. Bir güvenlik yetkilisi, “Türkiye'nin katılımı İsrail için kırmızı çizgidir” diyerek, bu konudaki anlaşmazlığın planın ikinci aşamasına yönelik herhangi bir ilerlemeyi engelleyebileceğini ifade etti. Yetkili ayrıca, “Hem siyasi hem de güvenlik açısından, Hamas ile ilişkilerini sürdüren bir taraf istikrar gücü olarak kabul edilemez. Dahası, bunu uluslararası çerçeveye dahil etmek, bir bütün olarak girişimin özünü baltalayabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Tom Barrack, Ankara'nın önemli askeri kapasiteye ve bölgesel etkiye sahip olduğu ve durumun istikrara kavuşmasına katkıda bulunabileceği varsayımına dayanarak, Türkiye'nin istikrar gücüne entegre edilmesini destekliyor. İsrail ise buna şiddetle karşı çıkıyor. Siyasi kaynaklar, iki ülke arasındaki gergin ilişkiler ve savaşın başlamasından bu yana Türk hükümetinin İsrail'e yönelik aleni tutumları göz önüne alındığında, Gazze'de Türk varlığının Tel Aviv için kırmızı çizgi oluşturduğunu belirtiyor.

İsrail'in bu muhalefeti, uluslararası gücün oluşturulmasındaki daha geniş zorluklara ekleniyor. Zira birçok ülke, Hamas'ın askeri gücünün tasfiye edilmesi, izleme mekanizmalarının ve sınır kapıları ile kaçakçılık yollarının kontrolü konusu netleşene kadar asker göndermekte tereddüt ediyor. İsrailli kaynaklar, gelecekteki herhangi bir çözüm planının İsrail'in güvenlik ihtiyaçlarına net bir yanıt içermesi ve Gazze'den yeni bir tehdidin ortaya çıkmayacağına dair garanti içermesi gerektiğini vurguluyor.

Raid Saad suikastı bir İsrail ihlaliydi

Hamas askeri lideri Raid Saad suikastı da Netanyahu-Barrack görüşmesinde ele alındı. Sızan bilgilere göre, Washington, İsrail Başbakanı'na Saad suikastının ateşkes anlaşmasının ihlali olduğunu belirten sert bir mesaj iletti.

İsrailli Kanal 12 televizyonu, Amerikalı yetkililerin Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Başkan Donald Trump'ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve danışmanı Jared Kushner'in Netanyahu'nun eylemlerinden dolayı hayal kırıklığına uğradığını söylediğini aktardı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre son ikisi, İsrail hükümetinin Saad suikastı hakkında ABD'yi önceden bilgilendirmediğini ve suikastı gerçekleştirmeden önce onlarla istişare etmediğini vurguladı.

Televizyonun haberinde, bir İsrailli yetkilinin Washington'un operasyondan memnun olmadığını doğruladığı, ancak Amerikan mesajının daha az sert olduğunu iddia ettiği belirtildi.

Yetkili, İsrail hükümetinin Trump yönetimine Hamas'ın İsrail askerlerine saldırarak ve silah kaçakçılığına yeniden başlayarak anlaşmayı ihlal ettiğini bildirdiğini söyledi. İsrailli yetkili “Raid Saad suikastı bu ihlallere karşılık olarak gerçekleştirildi ve ateşkesin devamlılığını sağlamayı amaçlıyordu” dedi.

Lübnan'da fırsat penceresi

Barrack'ın ziyaretinden önce bir güvenlik yetkilisi, ABD'nin Lübnan'da yeni bir çatışma turunu veto etmeye devam ettiğini söyledi. Yetkili, “İsrail kuzeyde büyük ölçekli bir operasyon düşünüyor, ancak Amerikalılar şu anda bunu engelliyor. Çatışma, bu aşamada sınırlı ve nokta operasyonlarla yönetiliyor ama İsrail bunların Hizbullah'ın İran desteğiyle kendisini yeniden inşa etmesini durdurmadığının farkında” diye ekledi.

Yetkili, İsrail'in karmaşık bir stratejik ikilemle karşı karşıya olduğunu belirtti: Hizbullah tehdidini sınırdan uzaklaştırmak için Lübnan'da büyük ölçekli bir askeri operasyon başlatmalı mı, yoksa en azından bu aşamada başka bir cephenin alev almasını istemeyen uluslararası ve özellikle de ABD'nin baskısı altında nokta saldırılar politikasını sürdürmeli mi?

Bir İsrail raporu, güvenlik birimlerinin Lübnan'da büyük ölçekli bir operasyon için baskı yaptığını ve hava kuvvetlerinin tam teyakkuzda olduğunu belirtti. Raporda ayrıca, “Hizbullah'ın yeniden güçlenmesini, özellikle füze, roket ve insansız hava araçları alanlarında askeri kapasitesini yeniden inşa etmesini engellemek için özel ve önemli bir fırsat penceresinin açıldığı hissi var” denildi.

Güvenlik birimlerinin değerlendirmelerine göre, “Rıdvan Gücü'ne ait eğitim kampları ve altyapıların hedef alınması ile komutanlarına yönelik suikastlar dahil olmak üzere bugüne kadar gerçekleştirilen nokta saldırılar, Hizbullah'ı önemli ölçüde zayıflattı, ancak kuzeydeki beldelere ve ötesine yönelik roket saldırıları tehdidini ve Lübnan'dan İsrail'e silahlı sızma tehlikesini tamamen ortadan kaldırmadı.”

İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, Tom Barrack'ın gelişinden önce Lübnan sınırına giderek 91. Tümen ile Hanuka mumunu yakma törenine katıldı. Orada, Hizbullah'ın silahsızlandırılması konusundaki İsrail'in kararlı duruşunu açıkladı ve hatta büyük ölçekli bir saldırı olasılığına işaret etti.

Kuzey Komutanlığı ile yaptığı değerlendirme toplantısında, “Ordu kısa sürede Hizbullah'ın kilit isimlerini ortadan kaldırdı” diyerek, “Düşmanın yeniden güçlenmesine izin vermeyeceğiz ve anlaşmaya yönelik her ihlale karşılık vereceğiz. Ayrıca İran destekli örgütlerin sınırlarımızda varlık göstermesine izin vermeyeceğiz ve önleyici operasyonlarla onları engelleyeceğiz” tehdidinde bulundu.

Lübnan sınırındaki incelemelerinin ardından, “İsrail ordusunun bakış açısından, mevcut strateji sınırlı nokta operasyonlara, hava saldırılarına ve gizli baskınlara odaklanıyor. Bu icraatlar Hizbullah'ı zayıflatmaya devam ediyor, ancak özellikle kuzey sakinlerinin karşı karşıya kaldığı zor durum göz önüne alındığında, tehdide kapsamlı ve kalıcı bir çözüm sağlamıyor” dedi.

Lübnan konusundaki Amerikan tutumu hakkında bilgili bir İsrailli yetkili, “İstenen sonuçlar elde edilemezse ve Hizbullah'ın yeniden yapılanması durdurulmadan veya İsrail-Lübnan sınırından etkili bir şekilde uzaklaştırılmadan süre dolarsa, Amerikan vetosu kalkabilir ve İsrail'in kaçınılmaz bir savaşa başvurmaktan başka seçeneği kalmaz” dedi.

Eski Kuzey Komutanlığı komutanı yedek General Eyal Ben-Reuven ise aceleci adımlara karşı uyararak, İsrail'in Lübnan'a karşı siyasi zekâ ve önemli bir güçle hareket etmesi gerektiğini söyledi. Sözlerini şöyle tamamladı: “Bugün Hizbullah'ın zayıflığı nedeniyle durumu değiştirme fırsatımız var ve bu nedenle eş zamanlı olarak hareket etmeliyiz; Lübnan içinde aynı zamanda hem diplomatik hem askeri olarak hareket etmeliyiz. Uluslararası alanda da Hizbullah’a karşı hareket etmeliyiz. En önemlisi, ABD ile tam iş birliği içinde, atılım gerçekleştirmeye istekli bir Amerikan Başkanımız var, bu yüzden onu destekleyelim. Ve eğer askeri olarak hareket etmeye ihtiyaç varsa, böyle hareket edelim.”

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.