Rusya, Batı'nın Ukrayna'ya uzun menzilli füze iznine nasıl tepki verecek?

Rusya Savunma Bakanlığı, nükleer cephanelikteki bir kıtalararası balistik füzenin deneme görüntülerini martta paylaşmıştı (AFP)
Rusya Savunma Bakanlığı, nükleer cephanelikteki bir kıtalararası balistik füzenin deneme görüntülerini martta paylaşmıştı (AFP)
TT

Rusya, Batı'nın Ukrayna'ya uzun menzilli füze iznine nasıl tepki verecek?

Rusya Savunma Bakanlığı, nükleer cephanelikteki bir kıtalararası balistik füzenin deneme görüntülerini martta paylaşmıştı (AFP)
Rusya Savunma Bakanlığı, nükleer cephanelikteki bir kıtalararası balistik füzenin deneme görüntülerini martta paylaşmıştı (AFP)

Ukrayna'nın, Birleşik Krallık ve ABD yapımı uzun menzilli füzelerle Rus topraklarına düzenlediği saldırıların yankısı sürüyor. 

Londra ve Washington'ın Ukrayna'ya uzun menzilli füzelerle Rus toprağına saldırı izni vermesinin ardından gözler Kremlin'e çevrildi. 

Rusya nükleer silah kullanır mı?

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, son gelişmelerin ardından bu hafta nükleer silahların kullanımına ilişkin yenilenmiş doktrini imzaladı. Böylelikle Rusya'nın balistik füze saldırılarına uğraması halinde, buna nükleer silahla yanıt verilmesinin önü açıldı. 

Rusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna'nın Britanya üretimi Storm Shadow ve Amerikan menşeli Ordu Taktik Füze Sistemleri'ni (ATACMS) kullanarak saldırı düzenlediğini duyurdu. Kremlin, bu saldırılara nükleer silahla karşılık verilebileceği uyarısında bulundu.

Ancak uzmanlara göre Moskova'nın bu seçeneği kullanması çok düşük bir ihtimal. Birleşmiş Milletler Silahsızlanma Araştırmaları Enstitüsü'nden Pavel Podvig, Bluesky hesabından yaptığı paylaşımda şu yorumlara yer verdi: 

Bu ciddi bir kumar olacaktır. Ancak yine de Kremlin'in şansını denemeye hazır olduğunu göz ardı edemem. Özellikle de Moskova böyle bir hamleye zayıf bir yanıt alabileceğini düşünüyorsa. Bunu yapıp yapamayacağını bilmiyoruz.

Rus devletine bağlı düşünce kuruluşu Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi'nden Aleksandr Yermakov da revize edilen doktrinin "öncelikle potansiyel düşmanlara yönelik bir deklarasyon niteliği taşıdığını" savunuyor. 

Britanyalı tarihçi Mark Galeotti'nin, köklü The Spectator dergisinde yayımladığı analizde, ATACMS füzeleriyle Rus toprağına saldırı düzenlenmesinin doğrudan bir nükleer misillemeye yol açmayacağı yorumu yapılıyor. Galeotti, Rusya'nın bu ve benzeri hamlelerle Batı ülkelerinde panik ve kafa karışıklığı yaratmayı hedeflediğini ileri sürüyor.

Diğer yandan Ukrayna Hava Kuvvetleri'nden bugün yapılan açıklamada, Rusya'nın Dnipro şehrini vurmak ı̇çı̇n RS-26 Rubezh kıtalararası balistik füzesini kullandığı bildirildi. 5 bin 800 kilometre menzile sahip füze, nükleer savaş başlığı taşıma kapasitesine sahip.  

Nükleer saldırı dışında hangi seçenekler masada?

Britanya'nın önde gelen gazetelerinden Guardian, Rusya'nın çeşitli taktiklerle "hibrit savaş" yürüttüğüne dikkat çekiyor. 

Analizde, Kremlin'in Polonya, Litvanya ve Finlandiya sınırlarına göç akınlarını "silah olarak kullandığı" savunuluyor. Moskova, Avrupa ülkeleri tarafından da dile getirilen bu iddiaları defalarca reddetmişti. 

Ayrıca ABD ve Avrupa'daki sosyal medya platformlarında Rusya'dan yönetilen bot hesapların büyük bir dezenformasyon kampanyası yürüttüğü öne sürülüyor. Bunun amacının radikal sağcı siyasi görüşleri güçlendirmek ve toplumsal huzuru bozmak olduğu savunuluyor. 

Analizde, Rusya'nın önümüzdeki dönemde bu tür "gri bölge" taktiklerini daha yoğun kullanabileceği yorumu paylaşılıyor.

Tarihçi ve yazar Galeotti de Rusya'nın "enformasyon operasyonlarına" dair şu değerlendirmeleri yapıyor:

Hem Ukrayna'daki hem de Batı'daki enformasyon operasyonları, Rusya'ya düşman olanları bile öngörülemez ve durdurulamaz gibi görünen bir rakip karşısında korku içinde tutmak içindir. Amaç direnme iradesini kırmak ve insanları neyin gerçek tehdit olup neyin olmadığı konusunda kararsız bırakmak.

Rusya, Baltık Denizi'ndeki kablo hatlarına saldırı düzenledi mi?

Baltık Denizi'nde Finlandiya, Almanya, İsveç ve Litvanya arasında bağlantı kuran denizaltı telekomünikasyon kablolarının kopmasıyla sabotaj şüpheleri artıyor. 

Danimarka Savunma Komutanlığı'ndan dün yapılan açıklamada, kabolaların kopmasından sorumlu olabileceği gerekçesiyle Çin'e ait bir kargo gemisinin yakın takibe alındığı bildirilmişti. Geminin Rus bir kaptan tarafından kontrol edildiği ve Rusya'nın Leningrad Oblastı'ndaki Ust-Luga limanından yola çıktığı belirtilmişti.

Finlandiya ve Almanya, kabloların kopmasını "sabotaj" diye nitelemiş, Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, "Kimse bu kabloların kazara koptuğuna inanmıyor" demişti. 

Fakat Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov, "Hiçbir sebep yokken her şey için Rusya'yı suçlamaya devam etmek oldukça saçma" diyerek iddialara tepki gösterdi. Peskov, Rusya'nın olayla alakası olmadığını savunurken, Baltık Denizi'nde sabotaj faaliyeti yürüten tarafın Ukrayna olduğunu iddia etti.

Independent Türkçe, Guardian, BBC, The Spectator, Politico, Reuters



Aile içi şiddet dünya genelinde her 10 dakikada bir kadını öldürüyor

 Kadınlar, Berlin'deki Brandenburg Kapısı önünde Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nü anma protestosuna katıldı (AP)
 Kadınlar, Berlin'deki Brandenburg Kapısı önünde Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nü anma protestosuna katıldı (AP)
TT

Aile içi şiddet dünya genelinde her 10 dakikada bir kadını öldürüyor

 Kadınlar, Berlin'deki Brandenburg Kapısı önünde Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nü anma protestosuna katıldı (AP)
 Kadınlar, Berlin'deki Brandenburg Kapısı önünde Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nü anma protestosuna katıldı (AP)

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından bugün yayınlanan istatistiklere göre, 2023 yılında dünya genelinde en az 85 bin kadın ve kız çocuğu, çoğunluğu aile üyeleri tarafından olmak üzere, kasten öldürüldü ve kadın cinayetlerinin “önlenebilir” seviyesinin “endişe verici” olduğu belirtildi.

Viyana'daki Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC) ve New York'taki BM Kadın Birimi tarafından hazırlanan bir raporda, 2023 yılında öldürülen 85 bin kadının yüzde 60'ının, yani her gün ortalama 140 ya da her on dakikada bir kadının, “kocalarının ya da diğer aile üyelerinin” kurbanı olduğu belirtilerek, kadınlar için “evin en tehlikeli yer olmaya devam ettiği” kaydedildi.

Raporda, bu olgunun "sınırları aşarak tüm sosyal grupları ve yaş gruplarını etkilediği" ifade edilerek, Karayipler, Orta Amerika ve Afrika'nın en çok etkilenen bölgeler olduğu, ardından bu bölgeleri Asya'nın takip ettiği belirtildi.

Amerika ve Avrupa kıtalarında kadın cinayetlerinin çoğunluğu hayat arkadaşları tarafından işlenirken, dünyanın geri kalanında çoğu vakada katilleri aile bireyleri oluşturuyor.

Bazı ülkelerdeki verilere göre, birçok mağdur ölmeden önce fiziksel, cinsel veya psikolojik şiddete maruz kaldıklarını bildirdi. Raporda, örneğin "ihtiyati tedbirler ve adli emirler" yoluyla "birçok cinayetin önlenebileceği" ortaya çıktı.

BM Uyuşturucu ve Suç Ofisi'nin (UNODC) 107 ülkeden aldığı rakamları analiz ettiği rapora göre, bir eğilimin tespit edilebildiği bölgelerde kadın cinayeti oranı 2010 yılından bu yana sabit kalmış veya çok az bir düşüş göstermiştir; bu da bu tür şiddetin “sosyal uygulamalara ve normlara kök saldığını” ve ortadan kaldırılmasının zor olduğunu göstermektedir.

Şarku’l Avsat’ın rapordan aktardığına göre, birçok ülkede gösterilen çabalara rağmen “kadın cinayetleri endişe verici düzeyde.” Ancak BM Kadın Birimi İcra Direktörü'nden alıntı yapılan bir basın açıklamasında, bu gerçeğin "kaçınılmaz bir kader olmadığı" ve ülkelerin yasama yönünü güçlendirmesi ve veri toplama sürecini iyileştirmesi gerektiği vurgulandı.