Barron Trump'ın yükselişi: ABD yeni liderini mi yetiştiriyor?

Neredeyse 150 yıl önce yazılan kitaplar, zaman yolculuğu iddialarına neden oldu

Barron'ın yaşı itibarıyla daha da uzaması mümkün (AFP)
Barron'ın yaşı itibarıyla daha da uzaması mümkün (AFP)
TT

Barron Trump'ın yükselişi: ABD yeni liderini mi yetiştiriyor?

Barron'ın yaşı itibarıyla daha da uzaması mümkün (AFP)
Barron'ın yaşı itibarıyla daha da uzaması mümkün (AFP)

5 Ekim'de düzenlenen ABD seçimleri, yeni bir figürü dünya kamuoyuna sundu. Kutlamalar sırasında perde arkasından gün yüzüne çıkan genç adam, boyuyla babasını bile gölgede bıraktı.

Donald Trump'ın en küçük oğlu Barron, bir anda en çok merak edilen kişilerden biri oldu. 

ABD dışındaki siyaset yorumcuları da "Barron, 2044'te başkanlığa aday olacak mı?" gibi sorular sormaya başladı. 

Brexit'in mimarlarından olan Britanyalı siyasetçi Nigel Farage, X (Twitter) hesabında yaptığı açıklamada Donald Trump'ın zaferinde Barron'ın "büyük rol" oynadığını savundu. 

Eric Trump'ın eşi Lara da, Barron'ın rolüne dikkat çekenler arasında. Yengesi, Trump kardeşlerin en küçüğünün "ciddi bir övgüyü" hak ettiğini, zira seçimlerde "fark yarattığını" söylüyor:

Çok havalı. Onun için bir tanım yapmam gerekirse 'çok havalı' derim. Spot ışıklarından biraz uzak kaldı ama muhtemelen bunu bilerek yapıyor. Çok akıllı ve çok eğlenceli. Babasının oğlu, buna şüphe yok. Gerçekten muhteşem şeyler yapmayı sürdürecek. Her zaman ortaya bir fikir atıyor.

Seçimin üzerinden henüz birkaç gün geçmişken dünyanın önde gelen ekonomi gazetelerinden Wall Street Journal, "Barron Trump, babasının erküreyle (manosphere) bağlantısını nasıl sağladı?" başlığıyla 18 yaşındaki gencin zaferdeki payını vurguladı. 

Cumhuriyetçi Parti liderinin erkeklere odaklanan yayıncılar, bloggerlar, sosyal medya fenomenleri ve internet sitelerinde yankı bulması için Barron Trump'ın bizzat çalıştığı bildiriliyor.

Donald Trump'ın ağustosta Adin Ross adlı internet fenomenine verdiği röportajla başlayan sürecin maskülenliği önemseyen çevrelerin desteğini artırdığı belirtilirken bağlantıları sağlayan kişinin Barron Trump olduğuna işaret ediliyor.

Trump da milyonlarca takipçisi olan 24 yaşındaki Ross'a "Tüm bildiğim şu ki, çocuğum bana 'Baba, bu röportajın ne kadar önemli olduğu konusunda hiçbir fikrin yok' dedi" diyerek oğlunun payına dikkat çekmişti.

Sunucu Joe Rogan ve psikolog Jordan Peterson gibi idollere sahip bu topluluğun çoğu, Trump'ın yönetimine alacağı Elon Musk, Robert F. Kennedy, Jr. ve JD Vance gibi kişileri de seviyor. Sosyal medya fenomenleri Jake ve Logan Paul, Romanya'da yargılanan kickboksçu Andrew Tate ve UFC Başkanı Dana White gibi isimler de aynı çevrelerde çok konuşuluyor. 

Bo Loudon, en iyi arkadaşı Barron'ın çizilmesine yardımcı olduğu yolu şöyle anlatıyor:

Strateji, göz ardı edilen bir kitleye ulaşmak. Onun da kesinlikle bir rolü var. O benim yaş grubumda, bu dönemde kimin popüler olduğunu biliyor.

vhrtyj
O, Donald Trump'ın beşinci, Melania'nın ise ilk ve tek çocuğu (AP)

Donald Trump'ın Joe Rogan'a verdiği röportaj 50 milyon, komedyen Theo Von'la çektiği videoysa 15 milyon izlenmeyi geçti.

2020'de 18-28 yaş erkek seçmenlerin yüzde 41'i Trump'ı desteklerken bu oran 2024'te yüzde 56'ya çıktı. 

Barron'ın da tavsiyesiyle verilen bu röportajların seçim sonucunda önemli rol oynadığı tahmin ediliyor. 

"Gerçek bir sürprizdi"

22 Ocak 2005'te evlenen Melania ve Donald Trump çifti, kısa bir süre sonra çocuk sahibi olacağını öğrendi. 20 Mart 2006'da kucaklarına aldıkları çocuğa Barron William adını verdiler.

Barron'ı beklerken verdikleri röportaj sırasında 35 yaşında olan Melania, eşine müjdeyi duyurduğu ağustos gününü şöyle anlatmıştı:

Eve geldi ve ona baba olacağını söyledim. Önce durumu anlamaya çalıştı. Gerçek bir sürprizdi. Sonrasındaysa çok mutlu oldu.

scdvf
Melania, 8 saat süren doğumun ardından yaklaşık 4 kiloluk Barron'ı kucağına aldıktan sonra "çok çok kolay" bir süreç yaşadığını ifade etti (AFP)

O dönem 59 yaşında olan Donald Trump ise "Çocuğumuz olmasını bekliyordum, yani tam olarak şaşırdım sayılmaz. Ancak çok hızlı olması beni şaşırttı" demişti. 

Doğum sırasında Donald Trump doğumhaneye girmemeyi tercih ederken Melania için böylesinin daha rahat olacağını söyledi. 

Adı, zaman yolculuğu iddialarına yol açtı

Barron'ın adını babası seçmiş. Donald Trump, önceki erkek çocuklarına da koymayı tasarladığı bu isimden son anda vazgeçmeyi düşündüğünü ancak Melania'nın kendisini "Karnımdayken ona Barron diye seslendim. Şimdi bundan vazgeçemezsin" diyerek ikna ettiğini aktarmıştı. 

Bu adın komplo teorilerine çanak tutan bir tarafı da var. Amerikalı yazar ve avukat Ingersoll Lockwood'un imzasını taşıyan, 1889 ve 1893 tarihli iki kitabın baş karakteri Baron Trump. 

Önceden pek de bilinmeyen bu eserler, 2017'de Trump'ın başkan olmasıyla birlikte gün yüzüne çıktı. 

Köpeğiyle bilinmeyen yerlerde dolaşıp sıradışı yaratıklarla karşılaşan Baron'un gerçek Trump ailesi gibi Alman asıllı olması, onlar gibi kendi adını taşıyan bir yerde yaşaması (Trump Kalesi) ve babasını anımsatacak şekilde Don adını taşıyan ve New York'taki 5. Cadde'de yaşayan akıl hocasına işaret ediliyor. 

Donald Trump'ın MIT'de uzun yıllar hocalık yapan amcası John Trump ya da kitabın yazarının, Nikola Tesla'dan zaman yolculuğunu öğrendiği gibi inanması güç iddialar dahi var. 

xcdvfg
Barron Trump'ın 2017-2021'de resmi danışmanlık yapan Ivanka Trump ve eşi Jared Kushner gibi resmi bir rol alıp almayacağı henüz bilinmiyor (AFP)​​​​​​

"Bu Barron: Güçlü, zeki, sert, yırtıcı ve vahşi"

Barron Trump, İngilizce'nin yanı sıra Slovence de biliyor. Slovenya doğumlu annesi Melania, Barron'ın küçükken anneannesi Amalija Knavs'ı sık sık telefonla arayıp Slovence konuştuğunu anlatıyor. Ancak ABD'de hangi dili konuşması gerektiği konusunda da uyarıda bulunmuş:

Bence ne kadar çok dil konuşabiliyorsanız o kadar iyi ama Amerika'ya geldiyseniz İngilizce konuşursunuz.

Son seçimlerin ardından yeniden gündem olan 2007 tarihli bir videoda Donald Trump oğlunu "Bu Barron. Güçlü, zeki, sert, yırtıcı ve vahşi. Girişimci olmak için gereken tüm şeyler bunlar. En önemlisi umarım, zeki. Bu konuda asıl unsur zeki olması. Bol şans Barron. Önünde uzun bir yol var" diye tanıtıyor.

Bu tanıtımın ardından Barron'ın mikrofonu bırakmaması dikkat çekiyor. 

@dailymail Barron Trump as a baby in a resurfaced clip is sending fans into a frenzy. Donald Trump was making a speech to a crowd while holding his son at a ceremony where he was honored with a star on the Hollywood Walk of Fame. Trump, then a 60-year-old billionaire, bizarrely praised the 10-month-old as a 'vicious' and 'violent' future businessman. 🎥Getty Images #trump #barrontrump #donald #news #clip ♬ original sound - Daily Mail

Barron'ın 4 yaşındayken çekilmiş bir videosu daha gün yüzüne çıkarak iki yönüyle dikkat çekti. 

2010'da Larry King Live'a çıkan Trump çiftinden Melania, Barron için "Bir aksana sahip" diyen sunucuya gülerek "Evet, zamanının çoğunu benimle geçiriyor" yanıtını veriyor. 

Donald Trump da "Bence müthiş, ne yaparsa yapsın benim için sıkıntı yok" diyor.

Aynı videoda küçük çocuğun "Çantamı seviyorum. Artık okula gitmem lazım" ifadelerini kullanması da seçim sonrasında viral oldu. Louis Vuitton çantanın değerinin 10 bin dolar olması, Barron'ın içinde büyüdüğü zenginliğün boyutlarını adeta göze sokuyor.

Ağzında gümüş değil, altın kaşıkla doğdu

Podcast sunucusu Patrick Bet-David, Barron'ın kendi zenginliğinin boyutuyla alay ettiğini söylüyor. Ne doğrulanıp ne de yalanlanan bu hikayeye göre Barron Trump, Mar-a-Lago'da verdiği yemekte herkes yaşadığı zorlukları anlatırken bunu yapmış:

Bir binanın ta en üst katında, bir terasta doğdum. Hayat zordu. Kim gümüş kaşıkla yemek yer ki, benimki altındı.

Çocukluğunun çoğunu New York'taki Trump Tower'ın en üst katlarındaki lüks evlerinde geçiren Barron, Manhattan'ın prestijli özel okullarında okudu.

Columbia Gramer ve Hazırlık Okulu'nda 5. sınıftayken düzenlenen okul gezisinde yaklaşık 80 öğrenciyle birlikte Donald Trump yönetimindeki Beyaz Saray'ı ziyaret ettiler. 

Ocak 2017'de babası Beyaz Saray'a taşındığında, annesi Melania'yla birlikte orada bir süre daha kalıp dönemi bitirmeyi beklediler. 

Yazın Barron'ın kaydının Maryland'deki St. Andrew’s Episcopal School'a alınmasıyla birlikte Donald Trump'ın yanına geçtiler. 

Çocuklarını Quakerlerın okulu Sidwell Friends'e gönderen Obama, Bush ve Clintonlardan sonra Trump'ın farklı bir inanç çevresinin okulunu tercih etmesi dikkat çekti.  

scdvfg
Barron; Ivana Trump'tan olan Donald Trump Jr. (46), Ivanka Trump (43), Eric Trump (40) ve Marla Maples'tan olan 31 yaşındaki Tiffany Trump'la kardeş (AFP)

Küçücükken "Otistik mi?" sorularına muhatap oldu

Donald'ın diğer eşlerinden olan çocukları Ivanka, Donald Trump Jr., Eric ve Tiffany daha fazla kamuoyunda görülürken Barron'ın mahremiyeti sıkı bir şekilde korundu. 

ABD Başkanı, oğlunun New York'taki hayatını bırakıp Beyaz Saray'a taşınmaktan çekindiğini şu sözlerle anlatmıştı:

New York'ta çok iyi bir okulda ve pek çok arkadaşı var. Ona eğer bu gerçekleşirse babasının insanlara ve onun gibi çocuklara yardım edeceğini ve bunun onu mutlu edeceğini söyledim. O, 9 yaşındaki küçük bir oğlan. Güçlü, zeki ve anlıyor. Durumu görüyor.

Gerçekten de babasının Beyaz Saray'da olması, Barron'ı da etkiledi. Trump'a pek de sıcak bakmayan Bush ve Clinton ailelerinin çocukları onu savundu. 

Bill-Hillary Clinton çiftinin kızı Chelsea ve George W.-Laura Bush çiftinin kızı Jenna Bush Hager "Barron Trump'ı rahat bırakın" mesajı yayımladı. 

Rosie O'Donnell'ın bir videoya yaptığı "Barron Trump Otistik Mi?" yorumu, Melania Trump'ı derinden etkilemiş ki bu sene yayımladığı biyografide ünlü komedyene tepki gösterdi. 

O dönem 10 yaşında olan çocuğunun bu tarz laflar yüzünden gerçek hayatta da zorbalıkla karşılaştığına dikkat çeken Melania, şu ifadeleri kullanıyor:

Otizmle ilgili utanacak hiçbir şey olmasa da Barron otistik değil. Sırf eşimi sevmiyor diye çocuğuma saldırdığını hissettim. 

Donald Trump'ın sonradan özür dileyen Rosie O'Donnell'a tepkisiyse daha sert olmuştu. 2016 seçimlerindeki rakibi Hillary Clinton "Kadınlara niye 'şişko domuz' ve 'iğrenç hayvan' gibi hitaplarla sesleniyorsun?" diye sorduğunda Cumhuriyetçilerin adayı "Yalnızca Rosie O'Donnell'a öyle diyorum" yanıtını vermişti. 

cdvfgbh
Lise döneminde yıllıkta ya da sosyal medya paylaşımlarında Barron'ın görünmemesine özen gösterilmiş (AFP)

Trump daha Beyaz Saray'dan ayrılmadan Barron, Florida'daki meşhur malikaneleri Mar-a Lago'ya yakın Oxbridge Academy'ye geçti. 

Bu lisedeki arkadaşları, Jack adıyla okula kaydolan gencin sınıf kapısının önünde Gizli Servis ajanlarının beklediğini ve Barron tuvalete giderken bile ona eşlik edildiğini bildirdiler.

Çoğunluğu Cumhuriyetçi ailelerin çocuklarının oluşturduğu okulda Trump'ın oğlu başta merakla karşılansa da zamanla durum normal görülmeye başlanmış. 

Clash of Clans ve futbol seven eğlenceli, çekici ve düzgün bir öğrenci gibi anlatılan Barron'ın spor etkinlikleri, partiler ya da yemeklere katılmaması dikkat çekmiş. Arkadaşlarıyla kantinde vakit geçirirken hiçbir şey yememesi de… 

xs
Sosyal medyada yayılan iddiaların aksine; yasadışı yollarla göçenlerin, ABD topraklarında doğurduğu çocukların vatandaşlık haklarını iptal etme planı, Barron Trump'ı etkilemiyor (AFP)

Donald Trump: Onunla fotoğraf çektirmek istemiyorum  

Mar-a-Lago'ya Melania'nın ebeveynleri Viktor ve Amalija Knavs da taşınırken Barron'ın yetiştirilmesinde önemli rol oynadılar. 

1.93'lük Abraham Lincoln ve 1.92'lik Lyndon B. Johnson'ın ardından 1.90'la en uzun boylu üçüncü ABD Başkanı olan Donald Trump, oğlunun kendisine 16 santimetre fark atmasını da Ocak 2024'te ölen kayınvalidesine bağlıyor:

Sadece onun yemeğini yiyerek bu kadar uzadı. Ona basketbolcu olacaksın dedim. O da 'Ben futbolu seviyorum baba' dedi. Ben de 'Senin boyunda basketbol daha iyi olur' desem de onları her şeye ikna edemiyorsunuz.

Trump, Mike Tyson'la dövüşerek dikkat çeken Jake Paul'ün kendisi gibi sosyal medya yıldızı olan abisi Logan Paul'e haziranda verdiği röportajda da 2.06'lık oğlunun boyuna takıldı:

O büyük bir çocuk. Ona basketbol oynatamadım. Ona 'Barron, seninle fotoğraf çektirmek istemiyorum' diyorum.

Mayıs 2024'te liseden mezun olan Barron, New York Üniversitesi'ne (NYU) kaydoldu.

Cumhuriyetçi Parti Kurultayı'nda Florida delegesi olması teklif edilse de annesi, oğlu adına açıklama yaparak bunun kabul görmediğini bildirdi. Barron'ın "önceden yaptığı programlar" gerekçe gösterildi.

Temmuzdaki ilk seçim mitingi sırasında babasının yanında yer aldı. Trump, en küçük oğlunu seyircilere alkışlatarak şu ifadeleri kullandı:

Bir hayli popülersin, Don ve Eric'ten de popüler olabilir. Barron burada olman çok güzel. Güzel ve rahat bir hayatı oldu. Artık işler biraz değişti.

Başkanlık kampanyası sırasında çok göz önünde olmasa da oynadığı kritik rol seçim zaferi sonrasında herkes tarafından dillendirilmeye başladı. 

İlk kez oy kullandı, babası için!
 

People'a konuşan kaynaklar, annesinin oğlunu niçin çok yakınında tuttuğunu şöyle anlatıyor:

Melania'nın asıl işi Barron'a bakmak. Barron utangaç ve ketum. Yıllar boyunca ona iyi annelik yaptı. Melania, Barron'ın geleceği üzerinde karar sahibi olmayı sürdürecek. Onu dünyalara değişmez. Onunla gurur duyuyor ve Barron'la geleceği hakkındaki asli karar verici de Melania.

Melania oğlunu babasına benzetiyor:

O çok iradeli, çok özel, çok zeki bir çocuk. Bağımsız ve dik kafalı, tam olarak ne istediğini biliyor. Bazen ona küçük Donald diyorum. Görünüş olarak ikimizin karışımı ama kişiliği nedeniyle ona küçük Donald diyorum.

Donald Trump, zeka konusunda eşine katılsa da seçime haftalar kala verdiği bir röportajda küçük oğlunun aşk hayatını gözler önüne sererek onu utandırmış olabilir:

O çok akıllı, çok iyi bir öğrenci. Çok da iyi bir adam. Ancak henüz bir kız arkadaşı oldu mu, sanmıyorum. Yalnız kalmayı dert etmeyen ama insanlarla da geçinebilen biri.

Barron Trump artık New York'taki Trump Tower'daki eve geri döndü. Melania buna oğlunun karar verdiğini söylüyor. NYU'daki kütüphanenin dışında Gizli Servis ajanlarıyla birlikte görülen Barron bundan sonra spot ışıklarından kaçacak mı, zaman gösterecek.

Kaynaklar: Daily Mail, Hello, Huffington Post, Newsweek, People, Politico, Sky News, Snopes, USA Today, Wall Street Journal



Tayvan, Trump - Şi görüşmesinden endişeli: Çıkarlarımız tehlikede

Çin, geçen yıl mayıs ve ekimde, Tayvan'ın etrafında kapsamlı askeri tatbikatlar düzenlemişti (AFP)
Çin, geçen yıl mayıs ve ekimde, Tayvan'ın etrafında kapsamlı askeri tatbikatlar düzenlemişti (AFP)
TT

Tayvan, Trump - Şi görüşmesinden endişeli: Çıkarlarımız tehlikede

Çin, geçen yıl mayıs ve ekimde, Tayvan'ın etrafında kapsamlı askeri tatbikatlar düzenlemişti (AFP)
Çin, geçen yıl mayıs ve ekimde, Tayvan'ın etrafında kapsamlı askeri tatbikatlar düzenlemişti (AFP)

Tayvan, Çin lideri Şi Cinping'le görüşecek ABD Başkanı Donald Trump'ın desteğini kaybetmemek için onun muhafazakar tabanına erişmek istiyor.

ABD ve Tayvan arasında resmi diplomatik bağlar olmadığından Taipei yönetimi, Beyaz Saray'ın desteğini sürdürebilmek için Amerika'yı Yeniden Harika Yap (Make America Great Again/MAGA) hareketine ulaşmaya çalışıyor.

Tayvan, gelecek hafta Güney Kore'de bir araya gelecek Trump ve Şi'nin görüşmesini yakından takip edecek.

Reuters'ın aktardığına göre Taipei yönetimi, Trump'ın Çin'le ticaret anlaşması karşılığında "Tayvan'ın çıkarlarını satmasından" endişeleniyor.

Kimliklerinin paylaşılmaması şartıyla konuşan Tayvanlı yetkililer, ülkenin Çin'e karşı kendisini savunmaya kararlı olduğunu ve bu mesajı MAGA destekçileri arasında yaymak istediklerini söylüyor.

Kaynaklardan biri, "Trump'ı öylece arayamayız, bu yüzden onunla konuşmak için başka yollar bulmak zorunda kaldık" diyor.

Tayvan lideri Lai Ching-te, ABD'li muhafazakar yorumculardan Buck Sexton'a bu ay söyleşi vermişti. Lai, 7 Ekim'de yayımlanan röportajda Trump'ın Çin'in Tayvan'ı işgal planlarından vazgeçirmesi halinde onu Nobel Barış Ödülü'ne aday göstereceğini söylemişti. Sexton da ABD'lileri Tayvan seyahatine teşvik eden ayrı bir program yapmıştı.

Trump'ın kabinesinden ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Tayvan'ın bağımsızlığını destekleyenlerden. Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, ABD'nin Tayvan'la güvenlik, teknoloji ve üretim alanlarında derin bir ortaklığa sahip olduğu belirtildi. Ayrıca iki ülkenin "yakın ve sürekli temas halinde olduğu" ifade edildi.

Pekin, "tek Çin" politikası kapsamında Tayvan'ı kendi toprağı olarak görüyor. Son yıllarda askeri baskıyı artıran Çin, adanın anakarayla yeniden birleşmesi için gerekirse güç kullanabileceğini vurguluyor.

Taipei yönetimiyse Çin tehdidine karşı ABD'nin askeri ve siyasi desteğine güveniyor. ABD'de 1979'da yürürlüğe konan Tayvan İlişkileri Yasası kapsamında Washington, olası bir Çin saldırısına karşı Tayvan'a kendini koruyacak askeri teçhizatı sağlamak zorunda. 

Ancak Trump, Tayvan'ın kendilerine ödeme yapması gerektiğini savunarak Taipei yönetiminde soru işaretleri yaratmıştı.

Independent Türkçe, Reuters, Taiwan Today


Ortadoğu’daki ateş Afrika Boynuzu’nu da yakar mı?

Mevcut yansımaların, Afrika Boynuzu ve Ortadoğu’daki ülkelerin ve halkların istikrarı, ekonomisi ve geleceği açısından geniş kapsamlı sonuçlar doğurması bekleniyor (AFP)
Mevcut yansımaların, Afrika Boynuzu ve Ortadoğu’daki ülkelerin ve halkların istikrarı, ekonomisi ve geleceği açısından geniş kapsamlı sonuçlar doğurması bekleniyor (AFP)
TT

Ortadoğu’daki ateş Afrika Boynuzu’nu da yakar mı?

Mevcut yansımaların, Afrika Boynuzu ve Ortadoğu’daki ülkelerin ve halkların istikrarı, ekonomisi ve geleceği açısından geniş kapsamlı sonuçlar doğurması bekleniyor (AFP)
Mevcut yansımaların, Afrika Boynuzu ve Ortadoğu’daki ülkelerin ve halkların istikrarı, ekonomisi ve geleceği açısından geniş kapsamlı sonuçlar doğurması bekleniyor (AFP)

Haşim Ali Hamid Muhammed

Dünyanın dikkati Kızıldeniz ve buradaki gelişmelere, ayrıca Büyük Etiyopya Rönesans Barajı'nın tamamlanmasının ardından Mısır ve Etiyopya arasında Nil Nehri suları konusunda yaşanan rekabete ve bölgedeki ülkeler arasında uluslararası yarış ve bölgesel sürtüşmeye yönelirken, Ortadoğu ve Afrika Boynuzu için yeni bir aşamaya işaret eden birçok değişken bulunuyor. Afrika Boynuzu, Ortadoğu ile gelecekteki çatışmaların yükünü paylaşacak mı? İki bölgedeki olayların gidişatına ne gibi beklentiler var?

Jeopolitik ve ekonomik önemi ile Ortadoğu, gerek Gazze, Filistin, Lübnan, Suriye, Yemen ve Sudan'daki olaylar gerekse özellikle Mısır ve Etiyopya arasındaki su anlaşmazlığı bağlamında Afrika Boynuzu’ndaki değişiklikler olsun devam eden uluslararası çatışmaların etkisiyle değişmeye zorlanıyor. Tüm bunların yanında dikkatler, bazı bölge ülkelerinin, rakip güçlerin çıkarlarına hizmet edecek şekilde durumu şekillendirmeyi amaçlayan uluslararası ve bölgesel desteklerle yeni bir gerçeklik dayatmaya çalıştığı Kızıldeniz bölgesine ve burada yaşanan karmaşık jeopolitik rekabete çevrilmiş durumda.

Kanıtlar, Ortadoğu ile Afrika Boynuzu’nu birbirine bağlayan stratejik bir arter olarak kabul edilen ve bazılarına göre bölgenin jeopolitiğinin anahtarı olan Kızıldeniz'deki gelişmelerin, bu bölgenin artık sadece bir ticaret yolu olmaktan çıkıp askeri ve stratejik etki alanı haline geldiğini ortaya koyuyor.

Filistin ve Lübnan'da yaşananlar, Suriye'de tanık olunanlar, Libya ve Sudan'daki çatışmalar ve Nil Nehri suları üzerindeki anlaşmazlık, strateji analistlerinin Ortadoğu ve Afrika Boynuzu’nun haritasını yeniden çizeceğini ve her iki bölgedeki devletlerin ve halkların istikrarı, ekonomisi ve geleceği üzerinde derin etkileri olacağını öngördükleri değişikliklerin birer işaretidir.

Ortadoğu ve Afrika Boynuzu

Ortadoğu, bazıları Batı Asya'da, bazıları ise Kuzeydoğu Afrika'da bulunan 17 ülkeden oluşuyor. Asya kısmı Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Kuveyt, Umman, Yemen ve Irak, Suriye, Lübnan, Ürdün ve Filistin'in yanı sıra İran, Türkiye ve İsrail gibi Arap olmayan bölgesel güçleri kapsıyor. Mısır ve Sudan, Kuzeydoğu Afrika ülkeleri arasında yer alıyor. Bölgenin stratejik coğrafi konumu, Doğu Akdeniz'den Arap Körfezi'ne uzanan genişliği ve Asya, Afrika ve Avrupa olmak üzere üç kıtayı birbirine bağlaması nedeniyle önemli olarak kabul ediliyor. Süveyş Kanalı, Hürmüz Boğazı ve Babu’l-Mendeb Boğazı gibi en önemli uluslararası deniz koridorlarını ve başta petrol ve doğalgaz olmak üzere doğal kaynakları barındıran bu bölge, kültürel, dini ve tarihi boyutlarıyla da uluslararası çatışmaların ve ittifakların merkezi haline geldi.

zx
Kızıldeniz artık sadece bir ticaret koridoru değil, aynı zamanda askeri ve stratejik nüfuz alanına dönüştü (AFP)

Afrika Boynuzu, Kızıldeniz ve Aden Körfezi'nden batıya doğru boynuz şeklinde uzanan bir kara parçasıdır. Somali, Cibuti, Eritre ve Etiyopya olmak üzere dört ana ülkeden oluşur. Bölge, siyasi ve ekonomik olarak Kenya, Sudan, Güney Sudan ve Uganda'yı da kapsayacak şekilde genişlerken, Afrika Boynuzu, dar veya geniş tanımla, Arap Yarımadası ve Arap Körfezi'ndeki petrol kuyularının aksine, Aden Körfezi ve Babu’l-Mendeb Boğazı’na bakan stratejik bir bölge olarak kabul edilir.

İngiliz asıllı ABD’li Yahudi tarihçi Bernard Lewis, modern tarihin sonu hakkındaki öngörülerinde şöyle diyor:

“Tarihçiler arasında, Ortadoğu tarihinin 18’inci yüzyılın sonu ve 19’uncu yüzyılın başında, Fransa’nın General Napolyon Bonapart liderliğindeki seferinin sonucu olarak Mısır'ı işgal etmesiyle başladığı genel olarak kabul görür. Bu olay, Batı'nın İslam dinin kalbine yaptığı ilk seferdi. Batı'nın İslam dünyasına yönelik bu ilk istilası, iki gerçeği ortaya koydu. Bunlardan birincisi, Bonaparte'ınki gibi küçük bir seferberlikle bir Arap ülkesini fazla zorluk çekmeden işgal edip ele geçirebilmek, ikincisi ise ikinci bir Batı seferberliğinin ilk işgalciyi ülkeden çıkarabilmesidir.”

Lewis, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“21’inci yüzyıl tarihçileri, bölgenin tarihsel dönemlerinin tarihleri konusunda fikir ayrılığına düşebilirler, ancak Bonaparte ve Nelson ile başlayan Ortadoğu tarihinin, Bush ve Gorbaçov ile sona erdiği konusunda hemfikir olacaklarına şüphe yok. Saddam Hüseyin'in Kuveyt'i işgal etmesiyle başlayan 1990-1991 krizinde, hiçbir uluslararası güç bu tür durumlarda geleneksel olarak kendilerinden beklenen rolü oynamadı. Bu koşullar altında Ortadoğu'nun gerçek sorumluluğun ve önemli kararların başka, uzak yerlerdeki insanlar tarafından alınacağını varsaymaya devam etmesi doğal. Bu inancın, İsrail, Yahudiler, ABD ve genel anlamda Batı gibi düşman olarak görülenlere karşı komplo teorilerine yol açması da normal. Hiçbir teori, inanılmayacak veya kabul edilemeyecek kadar mantıksız veya uçuk olmaz.”

Politikacılar, yetkililer ve analistler arasında bile, belirli politikaların arkasında her zaman yabancı bir ülkenin olduğu yönünde benzer bir inanç olduğunu ve bazılarının, yalnızca yabancı bir gücün kararlar alıp uygulayabileceğine inanarak dış güçlerin müdahalesini talep edecek kadar ileri gittiğini belirten Lewis’e göre bunun en çarpıcı örneği, Amerikan sömürgeciliği suçlamalarının yöneltildiği bir dönemde, Arap-İsrail çatışmasına ABD'nin müdahalesi etmesi için art arda yapılan çağrılardı. Bu düşünce biçiminin uzun bir süre daha devam etmesi bekleniyor.

Jeo-medeniyet boyutu

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Akademisyen ve uluslararası ilişkiler uzmanı Muhammed Hasib er-Rasul, Ortadoğu ve Afrika Boynuzu bölgeleriyle ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi:

“Afrika Boynuzu, coğrafi olarak Ortadoğu'ya komşu olmakla kalmayıp, sosyo-kültürel boyutuyla da Ortadoğu'nun ötesine uzanıyor. Tarihsel olarak ve çıkarlar açısından, Kızıldeniz havzasının bir parçası olan Afrika Boynuzu’nun Ortadoğu'da gelecekte yaşanabilecek çatışmalardan etkilenmesi mümkün. Önümüzdeki dönemde zorlukların yaşanabileceğine işaret eden birçok gösterge var. Bunlar arasında Etiyopya'nın limanlara erişme çabalarıyla gerilimin tırmanması, Arap-İsrail çatışmasıyla ilgili denizcilik endişeleri ve seyrüsefer güvenliği ve İsrail'in özellikle de Aksa Tufanı Operasyonu’ndan sonra Yemen'deki Husilere yönelik askeri operasyonlarının yanı sıra bölgedeki üsler, limanlar ve doğrudan çıkarlar konusunda bölgesel ve uluslararası güçler arasındaki rekabet yer alıyor. Cibuti'de 2017 yılından bu yana ABD, Fransa ve diğer ülkelerin askeri üslerinin yanı sıra Çin’e ait bir askeri üs bulunuyor. Bu durum rekabeti kızıştırırken Afrika Boynuzu'nun Washington, Pekin, Rusya ve bölge ülkeleri arasında stratejik çıkarların arenası haline gelmesine yol açabilir.”

Rasul, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

“Nil Nehri suları üzerindeki anlaşmazlık, Büyük Etiyopya Rönesans Barajı ve bunun bölgesel ve uluslararası yansımaları ile Ortadoğu'daki krizler, karmaşık uluslararası ve ekonomik boyutlarla bağlantılı. Bir çatışmanın patlak vermesi halinde bölge ve bazı büyük ülkeler için ortaya çıkabilecek olası sonuçlar arasında Kızıldeniz'deki küresel tedarik zincirlerinin kesintiye uğraması ve nakliye ve sigorta maliyetlerinin artması yer alıyor. Koridor ülkelerinin (Cibuti, Sudan ve Eritre) ekonomileri, artan jeopolitik faaliyetler ve bölge ülkelerinin bazı ülkelerin iç işlerine etkisi ve bölgedeki askeri üslerin yaygınlaşması nedeniyle güvenlik gibi alanlarda da etkileneceği kesin. Nil Nehri havzası ülkeleri arasında Nil bölgesi ve su rekabeti konusunda birbirlerine karşı sergilemeye başladıkları tutumların siyasi bir boyutu da var. Bu durum gelecekte derin diplomatik krizlere dönüşerek askeri faaliyetlere ve eylemlere yol açabilir.”

cdfgt
ABD’nin Cibuti'deki Lemonnier Askeri Üssü, 10 Kasım 2022 (AFP)

Öte yandan Afrika meseleleri araştırmacısı Ammar el-Arki, bir makalesinde şunları yazdı:

“Afrika Boynuzu şu anda, dünyanın en hassas bölgelerinden birinde uluslararası ve bölgesel nüfuz haritasını yeniden çizen olağanüstü bir stratejik dönüşüm geçiriyor. Bölgedeki hızlı gelişmeler, özellikle Kızıldeniz ve geçiş koridorları, su sorunu, Büyük Etiyopya Rönesans Barajı ve Mısır ile Etiyopya arasındaki gerilimler nedeniyle bölgenin hızla Ortadoğu çatışmalarının yeni cephesi haline geldiğini ortaya koyuyor. Afrika Boynuzu’ndaki durum, hayati çıkarların ve nüfuz alanlarının birbiriyle çatışması ve bölgedeki uluslararası ve bölgesel varlıkların artması, nüfuz alanlarının yeniden dağıtılması için kıyasıya bir yarış olduğunu yansıttığından, Ortadoğu'nun dinamiklerinden ayrı düşünülemez. ABD, Çin ve Rusya birbiriyle rekabet eden nüfuz elde etme projeleri yürütürken, bölgesel güçler de bölgesel güvenlik denkleminde kilit bir eksen haline gelen bu bölgedeki varlıklarını pekiştirmeye çalışıyor.”

Kızıldeniz'in Ortadoğu ile Afrika'yı ve küresel ticaret yollarını birbirine bağlayan hayati konumu nedeniyle bahsi geçen güçler arasındaki rekabetin en önemli arenası haline geldiğini vurgulayan Arki, “Sudan, Cibuti ve Eritre’de yabancı askeri üslerin sayısının artmasıyla birlikte, Afrika kıyılarındaki nüfuz haritasında gerçek bir değişiklik ve deniz kontrol dengesinde bir kayma görülmeye başladı. Bu durum, bölgeyi daha geniş bir uluslararası güvenlik denkleminin parçası haline getirdi. Büyük Etiyopya Rönesans Barajı ve Nil Nehri suları sorunu, Afrika Boynuzu ile Ortadoğu arasındaki en tehlikeli temas noktasını temsil ediyor. Çünkü su çatışması artık sadece teknik bir sorun değil, güvenlik, siyasi ve stratejik hesaplamaların kesiştiği, herhangi bir tırmanışın tüm bölgede kartların yeniden dağıtılmasına yol açabileceği, jeopolitik bir soruna dönüştü” diye ekledi.

Afrika meseleleri uzmanı Arki, şöyle devam etti:

“Bu bağlamda, Arap dünyasındaki çatışmaların gidişatının yavaş yavaş el-Maşrık (Levend) bölgesinden Körfez'e, ardından Kuzey Afrika'ya ve şimdi de bu zincirin bir sonraki halkası olarak Afrika Boynuzu'na kaydığı açıkça görülüyor. Uluslararası ve bölgesel rekabet açıkça bu bölgeye kayıyor. Kıyı şeridinde ve deniz yollarında büyük güçlerin etkinliğinin artmasıyla birlikte, nüfuz haritasında gerçek bir değişim yaşanıyor. Burada yaşananlar izole bir durum değil, ancak Gazze savaşı sonrası dönemde Ortadoğu'da yaşanan dönüşümlerin doğal bir uzantısı. Nüfuz alanları yeniden dağıtılıyor ve Kızıldeniz'in her iki yakasında yeni ittifaklar kuruluyor. Bu açıdan bakıldığında, Afrika Boynuzu’nun Ortadoğu ile gelecekteki çatışmanın yükünü paylaştığı söylenebilir. Ancak Afrika Boynuzu, bu çatışmaya sadece bir kurban olarak değil, deniz yolları, su ve hayati kaynakları kontrol etmek için çılgınca bir yarışa giren bölgesel ve küresel güçler arasındaki nüfuz mücadelesinin alternatif bir sahnesi olarak giriyor.”

Kızıldeniz çatışmaları

Afrika meseleleri konusunda uzman ve akademisyen Najla Marai ise şunları söyledi:

“Bölgesel güçler arasındaki rekabet, Afrika Boynuzu ve Kızıldeniz bölgesinin güvenliği ve istikrarı için doğrudan bir tehdit oluşturuyor. Benim tahminime göre olayların hızı öngörülebilir gelecekte artacak ve birçok gözlemci, İran’ın Afrika Boynuzu’nda yeni cepheler açma yönündeki eşi görülmemiş hamlesini arka plan olarak görüp Kızıldeniz’in önümüzdeki dönemde bölgesel ve uluslararası silahlı çatışmaların yeni arenası olmaya aday olduğunu öne sürüyor. Buna, Somali’deki aşırılıkçı kökten dinci grupların ve Yemen'deki Husilerin desteği, ayrıca Büyük Etiyopya Rönesans Barajı’nın getirdiği zorluklar ve bazı ülkelerin Kızıldeniz’de başlattığı bölgesel çatışmalarla temsil edilen Afrika Boynuzu’ndaki gelişmeler de ekleniyor. Bu yüzden iki bölge arasındaki çatışma olaylarını yoğunlaştırıyor.

ty
Büyük Etiyopya Rönesans Barajı'nın tamamlanmasının ardından Mısır ile Etiyopya arasında Nil Nehri suları konusunda anlaşmazlık yaşanıyor (AFP)

Marai, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Gelişmelerle ilgili olarak uluslararası ve bölgesel taraflar, Somali, Sudan ve Etiyopya’daki siyasi krizler ve iç çatışmalar ile Büyük Etiyopya Rönesans Barajı krizi nedeniyle, Afrika Boynuzu’nun güvenlik sistemlerine ve bölgesel düzenlemelerine sızmak için aktif olarak çalışıyorlar. Bu tehlikelerin yanı sıra İran ve Husiler daha yakın iş birliği yaparsa, Afrika Boynuzu için daha da büyük bir tehdit ortaya çıkacak. Husiler, geçtiğimiz haziran ayında İsrail-İran savaşının yansımaları ve bölge ülkeleri arasında yaşanan zorlukların gölgesinde Somali’deki eş-Şebab üyeleri iş birliği yapmaya başladı. Bu durum, Afrika Boynuzu ve Ortadoğu olmak üzere her iki bölgedeki bölgesel dengeleri şüphesiz etkileyecek.”

Marai, şöyle devam etti:

“Ortadoğu ve Afrika Boynuzu’ndaki karışıklıklar, genel olarak bölgedeki ülkelerin güvenliğini ve ekonomilerini ve ayrıca Kızıldeniz'i de etkiliyor. Bu durum kendini; militarizasyon, artan terörizm ve deniz korsanlığı, deniz ticaret akışlarının azalması ve bunun Doğu Afrika ve Afrika Boynuzu ülkelerinin ekonomileri üzerindeki etkisi, bölgedeki ülkelere insani yardımın tehdit edilmesi şeklinde gösteriyor. Bu da bölgede ülkelerine yapılan insani yardımları tehdit ediyor. Kötüleşen açlık krizi ve gıda güvensizliği de iç savaşın habercisi olarak görülüyor.”

Afrika meseleleri uzmanı ve yazar Yusuf Reyhan, Afrika Boynuzu bölgesinin, şu anda dünyanın dikkatini çeken ve hem hükümet hem de halk çevrelerinde, özellikle Filistin-İsrail çatışması ve bunun Gazze’deki savaşta güncel tezahürü ile ilgili olarak geniş çapta tartışılan önemli bir çatışmanın merkezi olan Ortadoğu’nun önemli bir kısmına komşu olduğunun altını çizdi.

Reyhan, şunları söyledi:

“Bazıları bu coğrafi yakınlığı ‘Ortadoğu’ teriminin Maşrık bölgesi, Mısır ve Körfez’in ötesine uzanan ve Sudan gibi diğer ülkeleri de kapsayan coğrafi alanları içerdiğinin bir göstergesi olarak görürken, diğerleri bu tanımı Afrika Boynuzu’ndaki diğer ülkeleri de kapsayacak şekilde genişletiyor.”

Reyhan’a göre terminoloji ve tanımlar konusundaki tartışmaların ötesinde, Afrika Boynuzu ile Ortadoğu arasında coğrafi yakınlığın olmasının yanı sıra önemli ve etkili bir nüfuz alanı olarak kabul edilmeleri ve Kızıldeniz tarafından birbirinden ayrılmaları nedeniyle aralarında benzerlikler olduğuna şüphe yok. Tüm bunlar iki bölgenin ortak yönlerinin kanıtıdır. Etki ve nüfuz fikri halen sahada aktif olmaya devam ediyor. Kızıldeniz, ülkeler arasında geçiş, çıkar alışverişi ve aktif hareket için bir alan ise, siyasi etkileşimler de burada ve orada hareket eden ve etkileyen aynı dinamizmi ortaya koyuyor.

İklim değişikliği ve küresel ısınmaya dayalı, kıt kaynaklar ve artan nüfusla birlikte su konusunda gelecekte yaşanacak çatışmanın, bu hassas konuya ilgi duyanların zihninde varlığını sürdürdüğünü, Mısır, Sudan ve Etiyopya arasında Büyük Etiyopya Rönesans Barajı konusunda önemli anlaşmazlıkları akla getirdiğini ve bu konuyu fikir dünyasından gerçek dünyaya taşıdığını vurgulayan Reyhan, “Bu, henüz çözülmemiş sıcak konulardan biri olmaya devam ediyor ve kimse geleceğin ne getireceğini bilmiyor” dedi.

Uluslararası ilişkileri kullanarak bir tarafın vizyonunu diğerine karşı desteklemek için manipüle etmeye çalışmanın siyaset dünyasında yeni veya şaşırtıcı bir durum olmadığını belirten Reyhan, “ABD Başkanı Donald Trump, kısa bir süre önce 15 Ekim'de Büyük Etiyopya Rönesans Barajı sorununa adil bir çözüm aradığını belirten bir tweet attı. Bazı açıklamaları, barajın Mısır'a etkisi konusunda Mısır'ı desteklediği şeklinde yorumlandı. Bu, onun birçok konuyu ilerletmek ve bir atılım yapmak için yaptığı bir girişimdir” değerlendirmesinde bulundu.

Reyhan, değerlendirmesine şöyle devam etti:

“Kızıldeniz ise, Ortadoğu ile Afrika Boynuzu arasında yer alması, iki bölgeyi birbirine bağlaması ve deniz yoluyla enerji ve küresel ticaret açısından en önemli bölge olarak kabul edilen bir alanı dünya ile buluşturmasından ötürü rekabet ve çatışma çemberinde önemli bir unsur haline geldi. Kıyıları, jeopolitik, güvenlik ve ekonomik önemi nedeniyle uluslararası ve bölgesel güçlerin bir dayanak noktası kurmaya çalıştığı kıyı şehirlerine ev sahipliği yapıyor. Etiyopya'nın denize erişmek için ciddi çabaları var ve bunu nasıl başarılabileceğine dair ortaya çıkan tartışmalar ve yorumlar, Kızıldeniz'in öneminin bir başka kanıtıdır. Bu durum, Afrika Boynuzu'nu Ortadoğu'nun sıcak noktası haline getiriyor. Afrika Boynuzu'ndaki siyasi etkileşimlerin ve bunların sonuçlarının, Mısır, Türkiye, BAE ve İsrail gibi Ortadoğu'daki etkili taraflarca, rekabetçi çatışma olarak nitelendirilebilecek müdahaleler yoluyla etkilendiği artık herkesçe biliniyor.”

Afrika Boynuzu'nun Ortadoğu'daki çatışmaya kaçınılmaz olarak dahil olabileceğini ve bu çatışmadan doğrudan etkilenebileceğini yahut bunun tersinin de gerçekleşebileceğini belirten Reyhan, “Bu etkileşimler yeni veya şaşırtıcı değil. Zira bu etkileşimlerin amacı siyasi, ekonomik ya da başka türlü ortak çıkarları olan tüm tarafların çıkarlarını gerçekleştirmek. Ancak önemli olan, bundan ne kadar fayda sağlanabileceği ve hükümetlerimizin, iç barışı bozmadan ve birbirlerinin iç işlerine karışmadan ‘kazan-kazan’ ilkesine dayalı ikili ilişkiler kurmaya yatırım yapma becerisi sorusuna cevap vermektir. Bunun, bölgedeki istikrarı koruyan ve taraflar arasındaki ortaklıkların tüm tarafların yararlanabileceği meyvelerini verdiği bir denklem olduğuna inanıyorum” ifadelerini kullandı.


Rubio: Gazze Şeridi'ndeki uluslararası görev gücü, ‘İsrail'in kabul ettiği’ ülkeleri içerecek

(foto altı) ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Sivil-Askeri Koordinasyon Merkezi'ni ziyaret etti. (AFP)
(foto altı) ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Sivil-Askeri Koordinasyon Merkezi'ni ziyaret etti. (AFP)
TT

Rubio: Gazze Şeridi'ndeki uluslararası görev gücü, ‘İsrail'in kabul ettiği’ ülkeleri içerecek

(foto altı) ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Sivil-Askeri Koordinasyon Merkezi'ni ziyaret etti. (AFP)
(foto altı) ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Sivil-Askeri Koordinasyon Merkezi'ni ziyaret etti. (AFP)

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İsrail ziyareti sırasında yaptığı açıklamada, ateşkes anlaşması kapsamında Gazze Şeridi'ne konuşlandırılacak uluslararası görev gücünün ‘İsrail'in kabul ettiği’ ülkelerden oluşması gerektiğini söyledi.

Rubio, Gazze Şeridi'ndeki yönetimin geleceğinin İsrail ve müttefik ülkeler tarafından tartışılması gerektiğini ve Hamas'ın bu sürece dahil olmayabileceğini bildirdi.

y
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Sivil-Askeri Koordinasyon Merkezi'ni ziyaret etti. (Reuters)

Rubio, Filistin Yönetimi'nin potansiyel rolünün henüz belirlenmediğini ifade etti.

İsrail'in Batı Şeria'yı ilhak etmesini reddeden Rubio, Knesset'in bu konudaki oylamasının önemini küçümsedi. Rubio, Knesset üyelerinin ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu utandırmak için siyasi bir manevra olarak oylama yaptıklarına inanıyor.

zxcdvf
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Sivil-Askeri Koordinasyon Merkezi'ni ziyaret etti. (Reuters)

İsrail'in güneyindeki Kiryat Gat'ta ABD'nin denetimindeki Sivil-Askeri Koordinasyon Merkezi'ni ziyaret eden Rubio, “Bunun gerçekten olacağını düşünmediğimizi söylemek yeterli” dedi.