Trump ile ilişkiler için zemini hazırlamak

Gelecek dönem başkanının ilk döneminden memnun olmayan pek çok isim ona kur yapma yöneldi

ABD Başkanı seçilen Donald Trump televizyonlara açıklamalar yaptığı sırada (AFP)
ABD Başkanı seçilen Donald Trump televizyonlara açıklamalar yaptığı sırada (AFP)
TT

Trump ile ilişkiler için zemini hazırlamak

ABD Başkanı seçilen Donald Trump televizyonlara açıklamalar yaptığı sırada (AFP)
ABD Başkanı seçilen Donald Trump televizyonlara açıklamalar yaptığı sırada (AFP)

Nebil Fehmi

Donald Trump'ın Kamala Harris'e karşı başkanlık yarışını kazanmasıyla birlikte, bir sonraki ABD yönetimi Demokrat Parti yerine farklı kişiliklere ve yeni yönelimlere sahip Cumhuriyetçi kişilerden oluşacak. İç siyasi arenadaki aktivistler, çıkarlarını güvence altına almak, emellerine ulaşmak ya da Beyaz Saray'ın yeni patronunun kendisine karşı çıkanlara vereceği tepkilerin sonuçlarından kaçınmak için gelecek olana hazırlanmakta acele ediyorlar.

Geçtiğimiz haftaları takip ederken, başkan oğul George W. Bush'un Bill Clinton'dan başkanlığı devralmasından önceki haftaları, ikimiz de Washington büyükelçisi iken ben, Prens Bender bin Sultan ve merhum Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat’ı bir araya getiren sohbetleri hatırladım. O dönemde Demokrat yönetim, Arafat'ı, Filistin-İsrail anlaşmazlığının çözümüne yönelik “Clinton Çerçevesi” olarak adlandırılan çerçeveyi kabul etmeye ikna etmeye çalışıyordu. Clinton Grubu'nun bazı uygulamalarına ilişkin çekincelerime ve bu aşamada amaçlarının siyasi miraslarını korumak olduğuna dair kesin inancıma rağmen, Filistin Devlet Başkanı'na tavsiyem şuydu; seçilmiş herhangi bir başkan zorluklarla dolu bir meseleye dalmakta acele etmeyecektir, bu nedenle, Filistinlilerin bazı hedefleri yerine getirilirse, tekliflerini koşullu olarak olumlu bir şekilde ele alabilir ve yeni başkan ile birlikte geliştirmek üzere bazı notlar kaydedebilirsiniz.

Artık yeni bir geçiş aşamasının eşiğindeyiz ve bunun Trump'ın eski döneminin değiştirilmiş, daha sert ve çatışmacı bir versiyonu olacağına inanıyorum. Kendisi ve ekibi, daha önce yaptıkları en büyük hatanın, bazı politikaları kökünden söküp atmak veya ortadan kaldırmak yerine uzlaşmacı çözümler aramayı abartmak olduğunu düşünüyor. Bu eğilim, yeni yönetimdeki pozisyonları doldurmak üzere tartışmalı ancak Trump’a çok sadık isimlerin aday gösterilmesi şeklinde de yansıdı. Trump daha önce kendisine düşman olanlardan hesap soracağını defalarca vurguladı; bu da Federal Soruşturma Bürosu başkanı gibi önemli isimlerin görevinden istifa etmesine ve pek çok kişinin gelecek olana hazırlanmasına yol açtı.

Trump çeşitli açıklamalarla uluslararası arenayı da bir sonraki dönemine hazırlamaya yönelik adımlar attı. Danimarka'yı endişelendiren ve savunma rezervlerini artırmasına neden olan Grönland topraklarına yönelik hak iddiası da buna dahil. Buna bir de geçiş ücretlerinin düşürülmemesi halinde Panama Kanalı'nı geri alma talebi eklendi. Cumhuriyetçi milyarder ayrıca çeşitli sebep ve düşüncelerle Meksika, Kanada, Çin ve BRICS üyesi ülkelere vergi ve gümrük vergisi uygulama tehdidinde bulundu. Ama ynı zamanda, ülkesinin birinci rakibi Pekin olmasına rağmen Çin Devlet Başkanını yemin törenine davet etti.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Trump'ı şiddetli bir yangından sonra restore edilen Notre Dame Katedrali'nin açılışına davet etmesiyle, gelecek olana hazırlık meselesi net bir şekilde ve uluslararası aciliyetle genişledi. Rus hükümeti Trump'ı seçildiği için tebrik etmekte acele etmezken, Başkan Vladimir Putin önce davranarak Soçi'deki Valday Konferansı sırasında alenen tebriklerini sundu. Trump’ın Amerikan desteğinin hiçbir zaman devam etmeyeceği tehdidinde bulunduğunu kesin olarak bilmelerine rağmen Ukraynalı liderler de çeşitli vesilelerle Trump'a yaklaşmaya çalıştılar. Görev süresi sona eren Başkan Joe Biden yönetimiyse, önce davranarak Kiev'e yeni silahlar temin etti ve Amerikan füzelerinin Rus topraklarına karşı kullanımını onayladı. Ukrayna da Rus askeri liderlere yönelik saldırılarını artırdı.

Buna ek olarak, Trump'ın ilk döneminden memnun olmayan pek çok isim, Avrupa sağının, özellikle de İtalya'nın Trump'a yakın en önemli taraflar haline geleceğine dair giderek artan işaretler ile ona kur yapmaya yöneldi.

Ortadoğu, zemini hazırlamaya yönelik kayda değer bir faaliyete sahne oluyor. Türkiye'ye yakın olan Heyet Tahrir el-Şam'ın, Trump'ın zaferinden sonra ve görevi teslim almasından önce Suriye'de Beşşar Esed rejimini devirmek için harekete geçmesi basit bir tesadüf değil. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ilk döneminden itibaren Trump'la iyi ilişkiler içinde olduğunu unutmamalıyız. Trump'ın Suriye'deki olaylara ilişkin ilk yorumu ABD'nin müdahaleden kaçınması gerektiği ve Ortadoğu'nun anahtarlarının Türkiye'de olduğu yönünde oldu.

İsrail'in de zemin hazırlamakta aktif olduğu dikkat çekiyor çünkü Trump'ın İbrahim Anlaşmasını geliştirmeyi arzu ettiğini çok iyi biliyor. Filistinlilerin kendilerine toprağın yalnızca yüzde 30'unu verdiği için reddettikleri Yüzyılın Anlaşmasını da yeniden canlandırmaya çalışabilir. Bilindiği üzere Binyamin Netanyahu bu anlaşma kapsamında bir Filistin devletini onaylama vaadini yerine getirmedi. Netanyahu'nun güçleri Batı Şeria'da genişliyor, hükümeti ateşkes anlaşmasına varılmasını, Gazze'de esir ve rehine değişimini engelliyor. Suriye ile 1974 tarihli “Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması”nı ihlal ederek daha fazla toprak işgal etme konusunda acele ediyor. İran'a karşı gerilimi tırmandırıyor, taviz vermeden ve tereddüt etmeden güç kullanımını Ortadoğu'ya yayıyor. Bütün bunları gelecekte Trump ile yapılacak görüşmelerde onu ayrıntılara boğarak, sunulacak çeşitli müzakere kartlarını güvence altına almak için yapıyor. Ayrıca ilk dönemindeki başarılarını geliştirmek için Trump’ın sınırlı da olsa bir Filistin devletini kabul etme yönündeki baskısından kaçınma umuduyla iş birlikçi bir müttefik gibi görünmek istiyor.

Öte yandan Dini Lider Ali Hamaney’in etkili açıklamalarına ve mevcut İran Dışişleri Bakanı'nın eski Suriye cumhurbaşkanı Beşşar Esed'in Astana Platformu ile iş birliği yapmadığına dair eleştirilerine rağmen, İran'ın, İsrail'in İran komuta ve hava savunma merkezlerine yönelik saldırılarına yanıt konusuna son derece temkinli ve dikkatli politikalarla yaklaştığını görüyoruz. Eski İran dışişleri bakanı ve yeni Cumhurbaşkanının Danışmanı Muhammed Cevad Zarif’se, İran’ın yönelimleri hakkında bazı geleneksel pozisyonları kaydettiği iki makale yayınladı. Bu da, uluslararası toplumla iletişim kurma arzusunu yansıtıyor ve bunların hepsi, İran'ın, Trump'ın ilk döneminde benimsediği azami baskı politikalarından kaçınmak veya bunları sınırlamak istediğinin göstergeleri.

Dikkat çeken husus, Trump'ın Türkiye ve İsrail'deki dostlarının, Trump gelmeden önce nüfuzlarını genişletmeye çalışmakta acele etmeleridir. Amaçları da güç kullanmada aşırıya kaçıp, Amerikan desteği talep etmeleri halinde, Trump’ın herhangi bir baskısından kaçınmak için pozisyonlarını ve taleplerini pekiştirmektir. İran gibi sevilmeyen taraflarsa felaketten kaçınmak için temkinli davranıyor. Birçoğunun Trump veya yardımcılarıyla resmi veya gayri resmi temasları bulunuyor. Örneğin İran'ın, ABD'nin gelecek dönem başkanına yakın milyarder Elon Musk ile temasa geçtiği bildirildi. İsrail ayrıca Başbakan Netanyahu'nun Trump ile birçok doğrudan temasta bulunduğunu duyurdu; hem de kabul görmüş diplomatik gelenekler, kendisi ve yönetimi resmi olarak göreve gelene kadar bu önemli temasların ertelenmesini gerektirdiği halde.

Herkes geleceği planlıyor ve biz de gelecek olana hazırlanmalıyız. Ortadoğu'da bunun adımlarından ilki, özellikle son yıllarda, zeminin hazırlanması aşamasında yapılanlar da dahil olmak üzere, çekincelerin tescil edilmesi ve her türlü ihlalin reddedilmesidir. Ayrıca, ihlalcilerden gelmesi beklenen önerilere, ulusal güvenliğin ve bölgesel istikrarın gerekliliklerini öne çıkararak ve genel olarak tüm bunların olumlu getirilerini açıklayarak karşı argümanlar hazırlamalıyız. Keza bir yandan iç ve dış politikamızı geliştirirken, bir yandan da Trump yönetiminin Amerikan çıkarları için  meşru pozisyonlar almamasının maliyetine de hazırlanmalıyız.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Indpendent Arabia’dan çevrilmiştir.



Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud: Ortadoğu’daki çatışmanın topraklarımıza sıçramasına izin vermeyeceğiz

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)
Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)
TT

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud: Ortadoğu’daki çatışmanın topraklarımıza sıçramasına izin vermeyeceğiz

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)
Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud, bugün yaptığı açıklamada, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Somaliland’ı bağımsız bir devlet olarak tanıma kararının ‘kabul edilemez bir adım, uluslararası normların ihlali ve ülkenin bağımsızlığına açık bir saldırı’ olduğunu söyledi.

İsrail, cuma günü tek taraflı olarak ilan edilen Somaliland’ı ‘bağımsız egemen devlet’ olarak resmen tanıyan ilk ülke oldu.

Bu karar, bölgesel dinamikleri yeniden şekillendirecek, Somali'nin uzun süredir devam eden ayrılıkçılığa karşı muhalefetini sınayacak ve Tel Aviv'e Afrika kıtasının en uzun deniz sınırına sahip ülkede, hassas Afrika Boynuzu bölgesinde bir dayanak noktası oluşturacak.

Somali Cumhurbaşkanı Şeyh Mahmud, parlamentoda yaptığı konuşmada, ‘Ortadoğu’daki çatışmanın ülkemize taşınmasını’ reddettiğini belirterek “Birliği sağlamak için Somaliland ile diyalog konusunda kararlıyız” dedi. Şeyh Mahmud, ülkesinin, saldırıların başlatılabileceği askeri üslerin kurulmasını kabul etmeyeceğini vurguladı.

Arap Birliği'nin olağanüstü toplantısı

Öte yandan Somali'nin Kahire Büyükelçisi ve Arap Birliği (AL) Daimi Temsilcisi Ali Abdi Avari bugün, Tel Aviv’in Somaliland’ı tanımasına atıfla, İsrail'in Filistin halkını topraklarından zorla çıkarmak amacıyla Somali'deki ayrılıkçı bir oluşumu desteklediğini söyledi.

j6y
Hargeisa Savaş Anıtı önünde Somaliland bayrağı taşıyan bir genç (AFP)

Avari, Arap Birliği’nin acil toplantısında “Somali, Filistinlileri topraklarından çıkarmaya yönelik hiçbir girişime taraf olmayacak” dedi.

Bu planları engellemek ve İsrail'in aleni emellerine karşı durmak için çalışacaklarını belirten Avari, İsrail'in Somaliland'ı tanıma kararının ‘tüm Arap ulusal güvenliğini ve Kızıldeniz'deki seyrüseferi etkileyen doğrudan bir saldırı’ olduğunu vurguladı.

Birleşmiş Millerler Güvenlik Konseyi (BMGK), İsrail'in Somaliland'ı bağımsız bir devlet olarak tanımasıyla ilgili olarak pazartesi günü acil bir toplantı düzenleyecek.

Avari, toplantı öncesinde, çoğu Müslüman olan 21 ülke dün geç saatlerde ortak bir bildiri yayınlayarak İsrail'in kararının ‘Afrika Boynuzu'ndaki barış ve güvenlik’ ile daha geniş kapsamda Kızıldeniz bölgesi üzerinde ‘ciddi yansımaları’ olacağı konusunda uyarıda bulundu.

Somali'nin kuzeyinde bulunan ve çoğunluğu Müslümanlardan oluşan nüfusu birkaç milyonu bulan Somaliland, otuz yılı aşkın bir süredir fiilen bağımsız bir bölge.


Lavrov: Ukrayna'daki Avrupa güçleri Rusya için meşru hedefler olacak

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (Reuters)
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (Reuters)
TT

Lavrov: Ukrayna'daki Avrupa güçleri Rusya için meşru hedefler olacak

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (Reuters)
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (Reuters)

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov bugün yaptığı açıklamada, Rusya'nın Tayvan'ın bağımsızlığına her şekilde karşı olduğunu ve adayı Çin'in ayrılmaz bir parçası olarak gördüğünü söyledi.

Rusya merkezli haber ajansı TASS’a konuşan Lavrov, Japonya’nın artan askeri eğilimlerine atıfla, Japonya'yı ‘askerileşme’ olarak nitelendirdiği eğilimini ‘dikkatlice düşünmeye’ çağırdı.

Öte yandan Lavrov, Ukrayna'da konuşlandırılan herhangi bir Avrupa askeri birliğinin Rusya ordusu için meşru hedef haline geleceğini vurguladı.

Lavrov ayrıca, kanıt sunmadan, Avrupalı politikacıları Kiev ile ilişkilerinde ‘açgözlü’ şekilde hareket etmekle ve Ukrayna halkının ve kendi ülkelerinin halklarının çıkarlarını göz ardı etmekle suçladı.


Trump neden Nijerya'daki askeri operasyonunun hedefi olarak Sokoto şehrini seçti?

ABD saldırısının ardından Oufa köyünde bölge sakinleri hasarı incelerken 27 Aralık 2025 (AFP)
ABD saldırısının ardından Oufa köyünde bölge sakinleri hasarı incelerken 27 Aralık 2025 (AFP)
TT

Trump neden Nijerya'daki askeri operasyonunun hedefi olarak Sokoto şehrini seçti?

ABD saldırısının ardından Oufa köyünde bölge sakinleri hasarı incelerken 27 Aralık 2025 (AFP)
ABD saldırısının ardından Oufa köyünde bölge sakinleri hasarı incelerken 27 Aralık 2025 (AFP)

ABD'nin perşembe günü Nijerya'da DEAŞ’a karşı düzenlediği füze saldırılarının ayrıntıları ve terör örgütlerinin kalelerinin kuzeydoğuda yoğunlaşmasına rağmen ülkenin kuzeybatısında bulunan Sokoto şehrinin seçilme nedenleri hala belirsizliğini koruyor.

Bu gizem, ABD ve Nijerya'nın de hedefin DEAŞ olduğu konusunda anlaşmaya varmış olmalarına rağmen açıklamaları arasındaki tutarsızlığın yanında saldırılar sırasında kimlerin veya nelerin vurulduğu konusunda ayrıntıları açıklamamış olmaları nedeniyle daha da artıyor.

Bu gerçekleri açıklığa kavuşturmak amacıyla, Nijerya Cumhurbaşkanı Bola Tinubu'nun Sözcüsü Daniel Bwala, dün Fransız Haber Ajansı AFP'ye yaptığı açıklamada, ABD’nin perşembe günü Nijerya'da gerçekleştirdiği hava saldırılarının, ‘Lakurawa’ adlı yerel bir terör örgütü ve ‘otoyol soyguncusu’ çetelerle iş birliği yapmak üzere Sahel bölgesinden gelen DEAŞ üyelerini hedef aldığını söyledi.

Bwala, yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“DEAŞ, Lakowara ve çetelere ekipman ve eğitim sağlayarak onlara yardım etmek için Sahel bölgesinden geçmenin bir yolunu buldu.”

Nijerya Enformasyon ve Kültür Bakanı Muhammed İdris, cuma akşamı yaptığı açıklamada saldırıların Sahel koridoru üzerinden Nijerya'ya sızmaya çalışan DEAŞ üyelerini hedef aldığını söyledi.

Lakowara Grubu

Nijerya gazetesi Premium Times tarafından yayınlanan bir haberde, Sokoto’nun terör örgütlerinden çok çete faaliyetleri ve haydutluktan şikayetçi olduğu belirtildi. Haberde, ABD tarafından düzenlenen hava saldırılarının, yerel liderlerin 2017 yılında haydutlukla mücadele çerçevesinde kurdukları Lakowara Grubu'nu hedef aldığına dikkat çekildi.

adre
ABD Savunma Bakanlığı tarafından yayınlanan ve 25 Aralık'ta belirsiz bir konumda bir askeri gemiden füze fırlatıldığını gösteren videodan alınan bir görüntü (Reuters)

Gazete, haberini New York'taki West Point Askeri Akademisi'ne bağlı bir araştırma ve akademik merkez olan West Point Terörle Mücadele Merkezi (CTC) tarafından 2022 yılında yayınlanan bir araştırmaya dayandırdı. Araştırma, Lakowara üyelerinin Mali'den geldiğini doğruladı. Çalışmada, yerel liderlerin gruba mali destek, sığır ve silah şeklinde lojistik destek sağlayarak grubun büyümesine katkıda bulundukları açıklandı. Aynı kaynak, o dönemde Nijerya polisinin silahlı grubu önemsiz göstererek, üyelerini hayvanları için su aramak üzere göç etmiş ‘şiddet kullanmayan çobanlar’ olarak tanımladığını belirtti. Ancak grup, kısa sürede bölgede kendi kanunlarını uygulamaya başladı ve borçlarını ödemeyi reddeden yerel bir lideri öldürdü.

Lakowara, Müslümanların nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu bu ülkede, alkol tüketimini ve müzik dinlemeyi yasakladı, yerel çobanlara vergi uyguladı ve ardından Nijer sınırındaki ordu mevzilerine silahlı saldırılar düzenleyerek Nijer ve Nijerya’nın 2018 yılında silahlı gruba karşı ortak devriye gezileri başlatmasına neden oldu.

Nijer'de 2023 yılında gerçekleşen askeri darbe sonucu Nijerya sınırındaki ortak devriyelerin sona ermesinin ardından Lakorawa, daha cesur hale geldi, faaliyetlerini Kibi şehrine doğru genişletti. Burada polis karakollarına ve yerel kurumlara saldırılar düzenledi.

DAEŞ ve El Kaide ile bağlantıları

Bu silahlı grubun oluşturduğu tehlikeye rağmen, dış bağlantıları konusunda hala büyük bir belirsizlik var. Birçok uzman bu grubu bir grup paralı asker ve hayduttan ibaret olarak görse de DAEŞ ve El Kaide ile olan ilişkisi konusunda fikir ayrılıkları hakim.

West Point Merkezi’nden Mortala Rufai, James Barnett ve Abdulaziz Abdulaziz tarafından yürütülen bir araştırma, Lakowara'nın El Kaide ile, özellikle de Mali merkezli İslam ve Müslümanları Destekleme Grubu (Cemaat Nusret el-İslam vel Müslimin/JNIM) ile bağlantılı olduğunu doğruladı.

Ancak Barnett, son araştırmasında Lakowara’nın artık DEAŞ’ın Sahel eyaletiyle bağlantılı olduğu sonucuna varmıştır.

Sahel bölgesindeki terörist ittifakların çakışması nedeniyle, Lakowara’nın bazı orijinal üyelerinin Ensar’ul-İslam ve Müslümanlarla bağlantılı olabileceğini, ancak bugün DEAŞ’ın Sahel eyaletiyle daha yakından bağlantılı olduklarını açıkladı.

Öte yandan Afrika’da İyi Yönetişim Vakfı'nda araştırmacı olan Malik Samuel, sosyal medya platformu X'te Lakorawa’nın El Kaide’ye daha yakın olduğunu iddia ederek JNIM’e atıfla “DEAŞ ile bağlantısı olduğuna dair herhangi bir kanıt görmedim” ifadelerini kullandı.

Çelişkiler ve şüpheler

Amerikalılar ve Nijeryalılar DEAŞ’ı hedef aldıklarından bahsetmelerine rağmen, ABD saldırılarının hedef aldığı bölgedeki bazı yerel sakinler şaşkınlıklarını dile getirdi. AFP'ye konuşan bölge sakinlerinden Haruna Kalh, “Şaşırdık çünkü bu bölge hiçbir zaman silahlı grupların kalesi olmamıştı” dedi.

d8
ABD’nin Oufa köyüne düzenlediği hava saldırısının ardından meydana gelen hasar, 27 Aralık 2025 (AFP)

Diğerler bölge sakinleri ise ABD’nin hava saldırılarında fırlattığı füzelerin boş tarlalara düştüğünü, can kaybına yol açmadığını ve füze enkazının zarar verdiği Jabo köyünün saldırılarından kısmen etkilendiği söyledi. Militanların son saldırısının iki yıl önce gerçekleştiğini belirttiler.

Nijerya televizyonunda yayınlanan görüntülerde, tarım arazisi gibi görünen bir alanda yanmış metal parçaları görüldü.

d
Jabo köyünde ABD'nin saldırı düzenlediği bölgeye toplanan köylüler 26 Aralık 2025 (Reuters)

Öte yandan Nijerya, hava saldırılarının ‘terör yuvalarını’ hedef aldığını açıkladı.

Açıklamada, hedef alınan bölgelerin ‘Nijerya'ya sızan yabancı DEAŞ üyelerinin toplanma ve hareket noktası olarak kullanıldığı’ belirtildi.

Ancak Nijeryalı analistlerden bazıları, hava saldırılarının Sokoto şehrini hedef almasını şaşırtıcı bulduklarını ifade ettiler. Boko Haram'ın aktif olduğu kuzeybatıda Nijer ve Kano, kuzeydoğuda Borno gibi diğer eyaletlerin çok daha yüksek düzeyde şiddet olaylarına tanık olduğunun altını çizerek Nijerya hükümeti tarafından yapılan dikkate açıklamayı sorguladılar.

Sokoto'nun önemi

Güvenlik analisti Mustafa Gimbo, hava saldırılarının hedefi olarak Sokoto'nun seçilmesinin ‘oldukça tartışmalı’ olduğunu söyledi.

Gimbo, nüfusun çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu bu şehirde neredeyse hiç bulunmayan Hıristiyanları hedef alan terör saldırılarından ziyade haydutluk vakalarının yaşandığını vurguladı.

Bu eyaletin ülkedeki terör yuvası olmadığını belirten Gimbo, daha çok ‘Müslümanların çoğunlukta olduğu bir bölge, ‘Sokoto Halifeliği'nin tarihi merkezi ve Nijerya'daki İslam'ın manevi merkezi’ olduğunu düşündüğünü belirtti.

Sokoto Halifeliği, 1804 yılında kurulan, Batı Afrika'da oldukça etkili bir siyasi ve dini oluşumdu. 19’uncu yüzyıl boyunca, yüzölçümü ve etkisi bakımından Afrika'nın en büyük imparatorluklarından biri haline geldi. Halifeliğin gücü, 20’nci yüzyılın başlarına kadar devam etti, ancak 1903 yılında İngilizlerin Nijerya'nın kuzeyini kolonileştirmesinin ardından fiilen yıkıldı. Sokoto Halifeliğinin dini ve siyasi mirası, kuzey Nijerya ve Batı Afrika'daki Müslümanlar arasında hala varlığını sürdürürken büyük bir sembolik önem taşıyor.

yu7
ABD’nin hava saldırısının Oufa köyünde neden olduğu yıkım, 27 Aralık 2025 (AFP)

Nijerya gazeteleri, ABD Ordusundan emekli subay Pesh Johnson'ın, özellikle Sokoto eyaletinin son zamanlarda Amerikalıların zihninde Hıristiyanlara yönelik saldırıların yuvası olarak anılmaya başladığını söylediği açıklamalarına yer verdi.

Johnson, söz konusu açıklamalarda şunları söyledi:

“Sorun aslında daha karmaşık. Nijerya'nın kuzeyinde şeriat hukuku sorunu da var. Ne yazık ki, Sokoto’da 2022 yılında Deborah Samuel adlı genç bir kadının sınıf arkadaşları tarafından güpegündüz taşlanarak öldürüldüğünü gördük.”

Deborah Samuel, WhatsApp'ta dolaşan ses kayıtlarında İslam dinine hakaret etmekle suçlanmıştı.

Johnson, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bugüne kadar, bu masum genç kadının öldürülmesinden sorumlu olanların hiçbiri adalete teslim edilmedi. Bunlar, Amerikalıların takip ettiği konulardan bazıları ve bu yüzden olanları dini zulüm olarak nitelendiriyorlar.”

Öte yandan Nijeryalılar bu olayı özellikle ABD Başkanı Donald Trump saldırıyı kasıtlı olarak Hıristiyanların Noel kutlamalarıyla aynı zamana denk gelecek şekilde planlamasından ötürü ABD'nin saldırılarıyla ilişkilendirdi.

Nijerya Dışişleri Bakanı Yusuf Tuggar, ABD Başkanı Trump’ın saldırıyı duyururken ‘öncelikle masum Hıristiyanları hedef alan ve acımasızca öldüren DEAŞ’lı terörist pislikleri’ hedef aldığını söylemesine rağmen, ABD’nin düzenlediği hava saldırılarını ‘dini bir anlam taşıdığı’ tezini şiddetle reddetti.