ABD Senatosu Rubio'nun Dışişleri Bakanlığını onayladı

Rubio, Senato Dış İlişkiler Komitesi'ndeki bir oturum sırasında 15 Ocak (Reuters)
Rubio, Senato Dış İlişkiler Komitesi'ndeki bir oturum sırasında 15 Ocak (Reuters)
TT

ABD Senatosu Rubio'nun Dışişleri Bakanlığını onayladı

Rubio, Senato Dış İlişkiler Komitesi'ndeki bir oturum sırasında 15 Ocak (Reuters)
Rubio, Senato Dış İlişkiler Komitesi'ndeki bir oturum sırasında 15 Ocak (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump’ın Dışişleri Bakanlığına aday gösterdiği Marco Rubio, Kongre'nin Senato kanadında yapılan oylamayla yeni yönetimin ilk bakanı olarak onaylandı. Rubio böylece Başkan Donald Trump'ın zaman zaman çatışmacı ve dengesiz politikalarının direksiyonuna geçti.

Dışişleri Bakanı olarak görev yapacak ilk Hispanik Amerikalı ve Trump yönetiminde Senato tarafından onaylanan ilk isim olan Rubio, ülkedeki keskin partizan bölünmeye rağmen Rubio'nun adaylığı 99-0 oyla onaylandı. Birçok Demokrat senatör onu bir dost olarak tanımladı. Senatör JD Vance’in Trump’ın başkan yardımcısı olarak göreve başlamasıyla Senato’da bir koltuk boşaldı.

Senato Dış İlişkiler Komitesi’nin en kıdemli Demokrat üyesi Senatör Jeanne Shaheen, “Şu anda dünyadaki belirsizlik göz önüne alındığında, gecikmemek ve koltuğu derhal doldurmak ABD’nin yararına” şeklinde konuştu. Senato'daki oturumda “Her zaman aynı fikirde olmasak da, Dışişleri Bakanı olmak için gerekli beceri, bilgi ve niteliklere sahip olduğuna inanıyorum” dedi.

Shaheen ve ABD Senatosu'na bağlı Dış İlişkiler Komitesi'nin Cumhuriyetçi Başkanı Jim Risch, Rubio'nun adaylığının hızla oylanması konusunda anlaştı ve komite oylama kabinine gitmeden sadece bir saat önce adaylığı kesinleştirdi. Çin'den Rusya'ya, Kuzey Kore'den İran'a kadar düşman güçlerin ABD'yi zayıflatmayı amaçlayan bir otoriterlik ekseni oluşturduklarının herkes tarafından bilindiğini söyleyen Risch, “Bunlara karşı koymak için diplomasinin dümeninde Marco Rubio gibi ilkeli, eylem odaklı birine ihtiyacımız var” diye konuştu.

Trump’ın potansiyel olarak istikrarsız dış politikasını uygulama görevini üstlenecek olan Rubio, pazartesi günü yaptığı açılış konuşmasında, Panama Kanalı'nı ele geçirme tehditlerini yinelese de aynı zamanda ‘barış yanlısı’ olma sözü verdi. Trump’ın ilk başkanlık döneminde görev alan iki dışişleri bakanı da bu zorlukla karşı karşıya kalmıştı. Trump Kuzey Kore’yi yok etme tehdidinden, Kuzey Kore Lideri Kim Jong-un'a ‘aşık olduğunu’ ilan etmesine kadar farklı açıklamalarda bulunmuştu.

Fidel Castro'nun komünist devrimine şiddetle karşı çıkan Kübalı göçmenlerin çocuğu olarak dünyaya gelen Rubio, Latin Amerika'daki otoriter devletlerin yanı sıra Çin'e karşı takındığı sert tutumuyla da tanınıyor. Rubio geçtiğimiz hafta bir Kongre’deki bir oturumda Çin'i hile yaparak süper güç statüsüne ulaşmakla suçlamış ve Asya devini ulusun bugüne kadar karşılaştığı ‘en güçlü ve tehlikeli düşman’ olarak tanımlamıştı.

Rubio faaliyetlerine bugün itibariyle başlayacak. Diplomatlara göre ABD, Avustralya, Hindistan ve Japonya dışişleri bakanları arasında bir görüşme yapılması bekleniyor. Merhum Japonya Başbakanı Şinzo Abe tarafından tasarlanan ve eski Başkan Joe Biden tarafından geliştirilen Dörtlü İttifak (ABD, Avustralya, Hindistan ve Japonya) Çin’in etrafını sararak kontrol altına almanın bir yolu olarak görülüyor, ancak dört ülke bunu reddediyor. Rubio'nun da Trump gibi, bir gün önce Hamas ile ateşkes imzalayan İsrail'in sadık bir savunucusu olması bekleniyor.

Rubio, 2016 yılında Cumhuriyetçi Parti’den başkan adayı olarak gösterilmesini istediğinde kendisiyle alay eden ve ona ‘Küçük Marco’ diyen Trump'ın en azılı muhaliflerinden biriydi. Ancak, Rubio o zamandan bu yana Trump'ın yanında yer alıyor. Rubio, oylama oturumunda dış politikayı Başkan Trump’ın belirlediğini defalarca kez vurguladı.

Trump'ın Ulusal İstihbarat Direktörü adaylığı için Tulsi Gabbard, Sağlık ve İnsan Hizmetleri Bakanlığı adaylığı için Robert F. Kennedy Jr. ve Federal Soruşturma Bürosu (FBI) Direktörlüğü için Kash Patel gibi önemli pozisyonlar için aday gösterdiği pek çok ismin tartışmalı sicilleri nedeniyle oylama oturumları henüz yapılmadı.



Trump'ın "Atomu biz parçaladık" iddiası, Yeni Zelanda'yı kızdırdı

Ünlü bilim insanının adı, 1997'de rutherfordiyum elementine verilmişti (Rutherford Müzesi/McGill Üniversitesi)
Ünlü bilim insanının adı, 1997'de rutherfordiyum elementine verilmişti (Rutherford Müzesi/McGill Üniversitesi)
TT

Trump'ın "Atomu biz parçaladık" iddiası, Yeni Zelanda'yı kızdırdı

Ünlü bilim insanının adı, 1997'de rutherfordiyum elementine verilmişti (Rutherford Müzesi/McGill Üniversitesi)
Ünlü bilim insanının adı, 1997'de rutherfordiyum elementine verilmişti (Rutherford Müzesi/McGill Üniversitesi)

ABD Başkanı Donald Trump'ın "Atomu biz parçaladık" demesi, Yeni Zelanda'nın tepkisini çekti. 

ABD'nin 47. Başkanı Trump, pazartesi günü yaptığı yemin konuşmasında ülkesinin tarihteki başarılarına yer verdi. 

Cumhuriyetçi lider, atomu Amerikalı bilim insanlarının parçaladığını öne sürerken, bunun ülke tarihinde en gurur duydukları başarılardan biri olduğunu söyledi.

Ancak Yeni Zelandalılar, sosyal medyada Trump'ın sözlerine tepki göstererek, bu unvanın bilim insanı Lort Ernest Rutherford'a ait olduğunu hatırlattı.

Rutherford, Yeni Zelanda'nın Güney Adası'nda yer alan Nelson şehrinde 1871'de doğmuştu. Nelson Belediye Başkanı Nick Smith, Facebook'tan yaptığı açıklamada Trump'ın sözlerine "şaşırdığını" belirtti.

Smith, Trump'ın Yeni Zelanda'ya atayacağı büyükelçiyi, "atomu kimin parçaladığına dair tarihi kayıtların doğru anlaşılması için" Nelson'a davet edeceğini söyledi. 

Rutherford, 1917'de Birleşik Krallık'taki (BK) Victoria Manchester Üniversitesi'nde yaptığı araştırmada, yapay olarak nükleer reaksiyon başlatarak atomu parçalayan ilk bilim insanı olmuştu.

"Nükleer fiziğin babası" olarak da nitelenen Rutherford, radyo iletişimi ve ultrason teknolojisi alanındaki çalışmalarıyla da tanınıyor. 

Bilim insanı, BK'de Cambridge ve Manchester Üniversitesi'ne ek olarak Kanada'daki McGill Üniversitesi'nde de çalışmıştı. Cambridge'deki Cavendish Laboratuvarı'nın direktörlüğünü yürüttüğü dönemde, bilim insanı James Chadwick, 1932'de nötronu keşfetmişti. 

Rutherford, radyoaktivite üzerine araştırmalarıyla 1908'de Nobel Kimya Ödülü'nü kazanmıştı.

Trump, 2020'de yaptığı bir konuşmada da atomu Amerikalı bilim insanlarının parçaladığını öne sürmüştü.

Independent Türkçe, Guardian, AP