Trump fırtınası: Tarih yaşanmadan önce yazılıyor

ABD'nin müttefiklerine ve rakiplerine yüksek gümrük tarifeleri uygulayan ve dünyanın en büyük ekonomisini korumacı politikalara yönelten bir başkanla birlikte dünya nasıl bir hal alacak?

ABD Başkanı ve First Lady, 24 Ocak Cuma günü Helen Kasırgası’ndan etkilenen bölgeleri ziyaret ettikten sonra Kuzey Carolina'dan ayrılırken (AFP)
ABD Başkanı ve First Lady, 24 Ocak Cuma günü Helen Kasırgası’ndan etkilenen bölgeleri ziyaret ettikten sonra Kuzey Carolina'dan ayrılırken (AFP)
TT

Trump fırtınası: Tarih yaşanmadan önce yazılıyor

ABD Başkanı ve First Lady, 24 Ocak Cuma günü Helen Kasırgası’ndan etkilenen bölgeleri ziyaret ettikten sonra Kuzey Carolina'dan ayrılırken (AFP)
ABD Başkanı ve First Lady, 24 Ocak Cuma günü Helen Kasırgası’ndan etkilenen bölgeleri ziyaret ettikten sonra Kuzey Carolina'dan ayrılırken (AFP)

Refik Huri

Amerikan başkanının yemin töreni, bağımsızlıktan önce ABD'yi yöneten İngiliz krallarının tarzında bir kralın yemin töreni geleneğidir. Başkan Donald Trump kral rolü oynamayı seviyor ve daha önceki birçok başkanın da iddia ettiği gibi, ilahi takdirin kendisini ABD'yi kurtarmak için göreve getirdiğini iddia ediyor. Ama Trump'ın tarzı ne kraliyet tarzı ne de başkanlık tarzı. O kendi yeteneklerini abartıyor, kendisinden önceki devlet başkanlarını küçümsüyor. Yemin töreni konuşmasında ise abartıda uç noktalara vardı. Ama Amerikalılar abartıyı sever, çünkü abartı onlara, ister içeride ister dışarıda, ne kadar zor olursa olsun, her şeyi başarabilecekleri duygusu verir. Trump’ın abartılarının en büyüğü , sanki ABD “teneke çağı”ndaymış da Trump’ın bir el hareketiyle “altın çağ”a geçmiş gibi, selefinin yaptıklarını yerle bir eden bir fırtına şeklinde Beyaz Saray’a geri dönüş yapmasıydı. Başkan Joe Biden tarafından imzalanan 80'den fazla başkanlık kararnamesini iptal etti. İmzaya hazır onlarca kararname imzaladı. Dünya Sağlık Örgütü'nden ve Paris İklim Anlaşması'ndan çekildi. Çevresel tehlikeye rağmen enerji alanında petrol ve gaz çıkarma üzerindeki tüm kısıtlamaları kaldıran bir ulusal acil durum deklare etti. Milyonlarca kaçak göçmenin sınır dışı edilmesi ve anayasaya aykırı olarak doğum yoluyla vatandaşlık edinme hakkının ortadan kaldırılması kararlarını imzaladı. Dört yıl önce Biden'ın seçim zaferinin onaylanmasını engellemek için Kongre Binası'na baskın düzenleyenleri de affetti.

Başkan Eisenhower veda konuşmasında “askeri-endüstriyel kompleks” tehlikesine dikkat çekmişti. Biden ise veda konuşmasında iki tehlike konusunda uyardı: “oligarşi ve tekno-endüstriyel kompleks.” Ancak Trump bir oligarşi, yani zengin azınlık yönetimini hayata geçirmeye başladı ve zengin teknoloji krallarını etrafında topladı. 2025 Heritage Vakfı projesine göre gündeminde “derin devlet” ve “idari devlet”in ortadan kaldırılması da yer alıyor. İlk ve ikinci seçim kampanyalarında benimsediği slogan, Ronald Reagan'ın 1980'deki “ABD'yi Yeniden Harika Yap” sloganıydı. “Güçle barış” ise Reagan ve Trump'tan önceki başkanların sloganıydı.

ABD, Birinci Dünya Savaşı'nda Woodrow Wilson, İkinci Dünya Savaşı'nda Franklin Roosevelt, Soğuk Savaş'ta ve sonrasında Reagan ve George H.W. Bush ile harikaydı. Fareed Zakaria'ya göre Vietnam, Afganistan ve Irak'tan sonra başına gelenler ve “kendinden şüphe eden bir süper güç” haline geldiği hissi bunu ortadan kaldırmıyor. Robert Gates'e göreyse ABD “işlevsiz bir süper güç.”  Profesör Hal Brands'ın ifadesiyle, Trump'ın deklare ettiği gibi “ABD'nin düşüşü artık bitmedi”, şimdi büyük savaş “hangi dünya ve ne ile şekillendirileceğine dair bir mücadeleden başka bir şey değil? Dünya liberal demokrasi tarafından mı yoksa otokratlar tarafından mı yönetilecek?” Trump, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ABD'nin inşa ettiği liberal demokratik sistem çerçevesinde pozisyonları ve politikaları şekillenenlere değil, otokratlara hayranlık duyuyor. Şimdiki büyük soru şu; Trump'ın ABD'nin müttefiklerine ve rakiplerine yüksek gümrük tarifeleri uygulaması ve dünyanın en büyük ekonomisinin korumacı politikalara yönelmesiyle dünya nasıl bir hal alacak? Trump'ın savaşları bitirme söylemleri ve “barış elçisi” olma emelleri bir yana, yeni ticaret savaşı ve yeni  soğuk savaş nerede duracak? Peki ya Çin ve Rusya'nın çabaladığı, ABD'nin ise engellemeye veya en azından yavaşlatmaya çalıştığı çok kutuplu dünya düzeni için dünyanın tepesindeki jeopolitik ve stratejik mücadele nasıl olacak? Tarihi, yaşanmadan önce yazmak ne demek?

Ticaret savaşları en az askeri savaşlar kadar tehlikelidir. Buradaki uzlaşılar zorlu ve hassas olup, karar almada etkili olmuş, hatta bazıları fiili savaşlara katılmış iç cephelere yarar sağladığı gibi zarar da vermektedir. Yeni Soğuk Savaş'ın daha da uzayacağı tahmin ediliyor ve ABD, George Kennan'ın önerdiği “çevreleme stratejisi” ve Letonya devlet başkanının tanımıyla “yoksullaştırma ve intihar etmeye yardım” stratejisi çerçevesinde uyguladığı çok sayıda politikayla eski Soğuk Savaş'ı kazandı. Çin ve Rusya, yeni Soğuk Savaş'ı kazanmaya veya en azından Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra yaşananları “düzeltmeye” ve Çin'in kaydettiği gelişmenin kabul edilmesini sağlamaya kararlılar. Herkes Trump'ın Ukrayna savaşında uzlaşma sağlamak için neler yapabileceğini merakla bekliyor. Zelenski’yi, ele geçirdiği toprakları Putin'e teslim etmeyi kabul etmeye zorlayacak ve böylece Avrupa Rusya'nın nüfuzu karşısında zor durumda mı kalacak? Yoksa Kiev'in NATO'ya katılım arzusuna son vererek hem Rusya hem de Avrupa'yı memnun mu edecek?

Ukrayna'daki herhangi bir cevap Ortadoğu'da da yankı uyandıracak. Değişimci Başkan Trump, Gazze ve Lübnan savaşları, Suriye'de Esed rejiminin devrilmesi ve İran etkisinin azalmasından bu yana bölgede yaşanan büyük değişimler konusunda ne yapacak? İsrail ile birlikte İran'ın nükleer projesine saldırmaya mı yönelecek, yoksa Tahran ile kârlı bir anlaşma yapmayı mı tercih edecek? Filistinlilere “iki devletli çözüm” çerçevesinde hiçbir şey sunmazsa “İbrahim anlaşmalarını” nasıl genişletebilir?

Tarihçi Niall Ferguson, Trump'tan “Çin ile rekabette Reagan'dan ders almasını” istedi. Oxford Üniversitesi'nde dünya tarihi dersleri veren Margaret MacMillan ise “Sorunlu bir sistem, işlevsiz bir liderle ayakta kalabilir mi?” diye soruyor ve “Geleceği tahmin etmek zordur çünkü çok sayıda olasılık vardır, özellikle de olayların ortasında olduğunuzda” diyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.



İsrail'in Güney Lübnan'da açtığı ateş sonucu bir kişi hayatını kaybetti, 7 kişi yaralandı

TT

İsrail'in Güney Lübnan'da açtığı ateş sonucu bir kişi hayatını kaybetti, 7 kişi yaralandı

İsrail'in Güney Lübnan'da açtığı ateş sonucu bir kişi hayatını kaybetti, 7 kişi yaralandı

Lübnan Sağlık Bakanlığı bugün, Güney Lübnan'daki sınır köylerine girmeye çalışan bölge sakinlerine İsrail tarafından açılan ateş sonucu bir kişinin hayatını kaybettiğini, yedi kişinin de yaralandığını bildirdi.

İsrail güçlerinin dün Güney Lübnan'ın çeşitli bölgelerinde kasabalarına dönmeye çalışan bölge sakinlerine ateş açması sonucu aralarında bir Lübnan ordusu askerinin de bulunduğu en az 22 kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi de yaralandı.

Dün sabahtan bu yana yüzlerce Lübnanlı, üzerlerine ateş açan İsrail ordusunun çekilmediği sınır kasabalarına ve köylerine araçlarıyla ya da yaya olarak girmeye çalışıyor. Bu olay, İsrail güçlerinin Hizbullah ile savaş sırasında girdikleri sınır bölgelerinden çekilmeleri için tanınan sürenin dolduğu gün meydana geldi.

Beyaz Saray'ın dün Lübnan ile İsrail arasındaki ‘anlaşmanın’ İsrail'in güçlerini Güney Lübnan'dan çekmesi için verilen son tarihe uymaması üzerine 18 Şubat'a kadar uzatıldığını duyurmasının ardından bugün halk Lübnan'ın güneyindeki sınır köylerinin dış mahallelerine akın ederek Lübnan ordusuyla birlikte bu köylere girmeye hazırlandı.

ZXCDVF
Güney Lübnan'da bulunan Meys el-Cebel kasabasındaki Lübnan askerleri (AP)

Hizbullah ile İsrail arasındaki savaşı durduran anlaşma uyarınca İsrail güçlerinin savaş sırasında girdikleri sınır bölgelerinden pazar gününe (dün) kadar çekilmeleri gerekiyordu. Ancak İsrail dün sona eren sürenin ötesinde de kuvvetlerinin Güney Lübnan'daki bölgelerde kalacağını duyurdu. Lübnan ordusu ise İsrail'i kendisini ‘oyalamakla’ suçladı.

Lübnan Ulusal Haber Ajansı (NNA), ‘Lübnan ordu birliklerinin sınır kasabası Meys el-Cebel'in dış mahallelerine geldiğini ve vatandaşların orduyla birlikte kasabaya girmeye hazırlanmak üzere kasabanın girişlerinde toplanmaya başladığını’ bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın NNA’dan aktardığı habere göre İsrail ordusu, Meys el-Cebel'in batısında konuşlanmış olan Lübnan ordu personeline doğru ateş açtı. Açılan ateş sonucu yaralanan olmadı.

XCDVFGB
Güney Lübnan'da bulunan Meys el-Cebel kasabasında konuşlanmış bir İsrail tankı (AP)

NNA, komşu kasaba Hula'da halkın ‘Lübnan ordusunun bazı mahallelere konuşlanmasının ardından’ kasabaya girdiğini belirtti.

Burc el-Muluk kasabasında, bu sabah olay yerinde bulunan bir AFP muhabiri, aralarında kadın, çocuk ve erkeklerin de bulunduğu onlarca sakinin, ordu ve Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü (UNIFIL) araçlarının konuşlandığı bir ortamda, İsrail güçlerinin çekilmediği sınır kasabası Kafr Kila'ya doğru gidebilmek umuduyla, sarı Hizbullah bayrakları sallayarak toprak bir setin arkasında toplandığını kaydetti.

AFP muhabiri, ileri karakol köylerine giden yolda bu sabah kadın, erkek ve çocukları taşıyan onlarca arabanın memleketlerine doğru ilerlediğini aktardı.

Güney Lübnan'daki pek çok sınır kasabası ve köyünün giriş kapısı olan Bint Cubeyl kasabası sakinleri ve Hizbullah destekçileri, 27 Eylül'de İsrail saldırısında öldürülen Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın resimlerini yoldan geçenlere dağıttı. Kadınlar savaş sırasında öldürülen Hizbullah savaşçılarının fotoğraflarını taşıdı.

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee bugün güneyde yaşayanlardan köylerine dönmeden önce ‘beklemelerini’ istedi ve ‘dönecekleri yerler hakkında’ kendilerine bilgi verileceğini kaydetti.

Lübnan Sağlık Bakanlığı'na göre dün ‘vatandaşlar halen işgal altında olan kasabalarına girmeye çalışırken düzenlenen İsrail saldırılarında’ 22 kişi öldürüldü.

CDFVGTRH
Lübnanlı bir asker, Güney Lübnan’daki Aytarun kasabasına girmeye çalışırken İsrail ordusu tarafından vurulan yaralı bir Lübnanlıyı taşıyan ambulansa yol açıyor. (DPA)

Lübnan hükümeti bugün yaptığı açıklamada, ABD'nin arabuluculuğunun ardından İsrail ile ateşkes uygulamasını 18 Şubat'a kadar uzatmayı kabul ettiğini duyurdu.

Lübnan ordusu dün akşam yaptığı açıklamada, ‘güney sınır kasabalarına dönen halka eşlik etmeye ve onların yanında olmaya devam ettiğini’ bildirdi.

Açıklamada, “Güneydeki bazı kasabalara girmeye ve konuşlanmaya devam ediyoruz. Vatandaşları askeri birliklerin direktiflerine uymaya çağırıyoruz” denildi.