Mısır ile İsrail arasında giderek artan savaş söylemi politikacılar arasında destekçi bulamıyor

Savaş söylemi, ‘soğuk barışı’ çevreleyen gerilim ve baskıyı yansıtıyor

1973 Ekim Savaşı sırasında Süveyş Kanalı'nın doğu kıyısındaki Mısır askerleri (Arşiv - AP)
1973 Ekim Savaşı sırasında Süveyş Kanalı'nın doğu kıyısındaki Mısır askerleri (Arşiv - AP)
TT

Mısır ile İsrail arasında giderek artan savaş söylemi politikacılar arasında destekçi bulamıyor

1973 Ekim Savaşı sırasında Süveyş Kanalı'nın doğu kıyısındaki Mısır askerleri (Arşiv - AP)
1973 Ekim Savaşı sırasında Süveyş Kanalı'nın doğu kıyısındaki Mısır askerleri (Arşiv - AP)

Şarku’l Avsat'a konuşan Mısırlı kaynaklar, Mısır ile İsrail arasındaki gerilimin iki ülke arasında büyük bir askeri ya da siyasi krize yol açmayacağını söyledi. Kaynaklar, son birkaç gündür medyada ve sosyal medyada artan gerilime rağmen patlamaya hazır bir durum ihtimalini küçümsedi.

İki tarafın 1970'lerde barış anlaşması imzalamasından bu yana Mısır ile İsrail arasındaki ilişkilerde, Gazze Şeridi'nde 15 ay önce patlak veren savaştan bu yana yaşanan türden bir gerginlik görülmedi.

Filistin meselesinin nasıl çözüleceği konusundaki anlaşmazlıklardan kaynaklanan gerilimin yanı sıra, farklılıklar geçtiğimiz mayıs ayından bu yana daha da yoğunlaştı. İsrail, Mısır'la arasındaki Philadelphia Koridoru ve Refah Sınır Kapısı’nı ele geçirdi ve Mısır'ı tüneller aracılığıyla Gazze Şeridi'ne silah girişini engellemek için yeterince çaba göstermemekle suçladı; Kahire ise bunu reddetti ve İsrail’in adımlarını barış anlaşmasının ihlali olarak değerlendirdi.

Mısır-Katar-ABD arabuluculuğuyla İsrail ile Hamas arasında bir ateşkes anlaşması imzalanmasının ardından anlaşmazlıklar bir nebze yatıştı. Ancak ABD Başkanı Donald Trump'ın Filistinlilerin Gazze'den Mısır ve Ürdün'e göç ettirilmesini önermesi ve bunun İsrail tarafından desteklenmesinin ardından gerilim yeniden arttı. Bu durum Kahire tarafından şiddetle kınandı ve Mısır'ın resmi tepkileri de bunu izledi; Kahire'nin pozisyonuna Arap ve uluslararası destek geldi.

Buna paralel olarak, Mısır ve İsrail'deki medya ve sosyal medya platformları karşılıklı paylaşımlarını arttırdı. Bu durum, bazılarının durumun patlak verebileceği ve iki taraf arasında askeri bir çatışmaya yol açabileceği korkusunu dile getirmesine neden oldu.

Ancak Mısır eski Dışişleri Bakanı Muhammed el-Arabi Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, Mısır ve İsrail arasında ‘askeri bir çatışma’ olmayacağını, İsrail'in ‘tükenmiş’ olduğunu ve Mısır büyüklüğünde bir ülkeyle çatışmaya girecek askeri kapasiteye sahip olmadığını vurguladı.

İlişkilerde ya da medyada yer alan mevcut gerginliklerin Gazze savaşı ve bu savaşla ilgili anlaşmazlıklar nedeniyle normal olduğunu ve bu savaş devam ettiği sürece devam edeceğini, ancak ‘her iki taraf da diğerinin kapasitesini bildiği için’ daha fazla şiddetlenmeyeceğini ifade eden el-Arabi, Mısır'ın bölgede barış istediğini belirtti.

Mısırlı askeri uzman Semir Ferec Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, özellikle İsrail medyasında Mısır'la askeri bir çatışmaya girileceği yönündeki tüm söylemlerin ‘sadece laftan ibaret’ olduğunu ve hiçbir gerçekliğe dayanmadığını söyledi.

Ferec, İsrail kuvvetlerinin Filistin ve Lübnan'daki silahlı direniş gruplarıyla bir buçuk yıldır süren bir çatışmaya girdiği dönemde İsrail'in Mısır'la savaşa ‘girmeyeceğini’ vurguladı.

Ferec, İsrail'in bölgedeki bir numaralı düşmanının Tahran'ın nükleer programı nedeniyle İran olduğunu ve Mısır ile barış anlaşmasını riske atmayacağını belirtti.

1979 yılında Mısır ve İsrail, her iki ülkenin de ‘Camp David'de kararlaştırılan Ortadoğu'da barış çerçevesine’ bağlılıklarını teyit ettikleri bir barış anlaşması imzaladı.

Anlaşma, iki taraf arasında güç kullanma tehdidini ya da kullanımını yasaklıyor ve tüm anlaşmazlıkları ‘barışçıl yollarla’ çözmeyi taahhüt ediyor.

Tarihi anlaşma, iki ülke arasındaki sınırda askeri varlığın şeklini düzenliyor. Ayrıca, anlaşmanın uygulanmasını ve anlaşmaya uyulmasını izlemek üzere ortak bir askeri koordinasyon komitesi kurulmasını öngörüyor.

Daha önce Mısır istihbarat servisinde müsteşar olarak görev yapan Muhammed Reşad, ‘Camp David Anlaşması'nda hiçbir tarafın diğerine saldırmayacağına dair hükümler bulunduğunu’ doğruladı. Ancak ne olduysa İsrail'in anlaşmayı ihlal ederek Mısır'ın ulusal güvenliğine tehdit olarak gördüğü Philadelphia Koridoru’nu işgal etmesiyle oldu. Bunun üzerine Mısır, anlaşmanın sınırlı kuvvet bulundurulmasını öngördüğü İsrail sınırlarına yakın B ve C bölgelerinde kuvvetlerini harekete geçirdi.

Reşad, Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “Mısır, İsrail'in Philadelphia Koridoru’nu işgal ederek yaptıklarına karşılık olarak ulusal güvenliğine yönelik herhangi bir tehdidi püskürtmek için güçlerini buraya seferber etti. İsrail şu anda Mısır'ın barış anlaşmasını ihlal ettiğini iddia ediyor ve Mısır da ihlalin önce Tel Aviv'den geldiği yanıtını veriyor. Dolayısıyla İsrail Philadelphia Koridoru'ndan çekildiğinde Mısır'dan güçlerini Mısır-İsrail sınırı yakınlarından çekmesi istenebilir” ifadelerini kullandı.

Reşad, ‘iki taraf arasında bu konuları görüşen ve çözüme kavuşturmak için çalışan bir askeri komite olduğu ve her iki ülke de barış anlaşmasını sürdürme konusunda istekli olduğu için konunun askeri bir çatışmaya varmayacağına’ inanıyor.

Mısır-İsrail barış anlaşmasının ekine göre Philadelphia Koridoru, İsrail'in 2005 yılında ‘ayrılma’ planı olarak bilinen planla Gazze Şeridi'nden çekilmesinden önce İsrail tarafından kontrol edilen ve korunan bir tampon bölgedir.

Gazze savaşı sırasında İsrail, Mısır ve Gazze Şeridi arasında 14 kilometre boyunca uzanan üç yönlü bir koridor olan Philadelphia Koridoru’nun kontrolünü yeniden ele geçirdi ve buradan çekilmeyi reddediyor.

Coğrafi olarak Mısır ve Gazze Şeridi arasındaki bu sınır şeridi kuzeyde Akdeniz'den güneyde Kerem Şalom Sınır Kapısı’na kadar uzanıyor.

İsrail, Mısır'la olan bu sınır koridorunun Hamas'ın altından geçen tüneller aracılığıyla kaçak silah elde etmek için kullandığı ana kapı olduğuna inanırken, Mısır sınırlarının kontrol altında olduğunu ve toprakları üzerinden tünel ya da kaçakçılık yapılmadığını söylüyor.

İki ülke arasında İsrail'in bu koridoru işgali ve Mısır birliklerinin sınıra yakın konuşlanması nedeniyle medyada artan gerilime rağmen, Kahire ya da Tel Aviv'den iki taraf arasında olası bir askeri çatışmaya dair resmi bir tehdit gelmedi.



Trump, üçüncü dönem için yeniden aday olma fikrini gündeme getirdi

ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'ın Doğu Salonu'nda düzenlenen resepsiyonda konuşuyor, 20 Şubat 2025. (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'ın Doğu Salonu'nda düzenlenen resepsiyonda konuşuyor, 20 Şubat 2025. (AP)
TT

Trump, üçüncü dönem için yeniden aday olma fikrini gündeme getirdi

ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'ın Doğu Salonu'nda düzenlenen resepsiyonda konuşuyor, 20 Şubat 2025. (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'ın Doğu Salonu'nda düzenlenen resepsiyonda konuşuyor, 20 Şubat 2025. (AP)

ABD Başkanı Donald Trump dün, başkanların iki dönemle sınırlı olmasını öngören anayasaya aykırı olmasına rağmen üçüncü dönem için aday olma fikrini yeniden gündeme getirdi.

Şarku’l Avsat’ın Washington Post'tan aktardığı habere göre Trump son günlerde kendisini bir krala benzetti ve Napolyon’un şu sözünü hatırlattı: “Ülkesini kurtaran kişi hiçbir yasayı ihlal etmez.”

Trump, Beyaz Saray'da düzenlenen ve siyahi Amerikalıların tarihinin kutlandığı Siyahi Tarihi Ayı resepsiyonuna katılanlara yeniden aday olup olmayacağını sordu. Katılımcılar, “Dört yıl daha evet” sloganlarıyla karşılık verdi.

xz cvdfgb
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)

Trump'ın üçüncü dönemle ilgili tekrarlanan söylemleri, ülkeyi otoriter bir şekilde yönettiğini söyleyen ve 2020 seçimlerini kaybettikten sonra yapmaya çalıştığı gibi demokratik olmayan bir şekilde iktidarı ele geçirmeye çalışacağından korkan muhalifleri arasında daha fazla endişe yaratıyor.

Washington Post, Trump'ın Beyaz Saray'daki açıklamasının ardından eski danışmanı Steve Bannon'ın Baltimore'daki Muhafazakâr Siyasi Eylem Konferansı sırasında 2028 seçimlerine atıfta bulunarak “Trump'ı istiyoruz” sloganı attığına dikkat çekti.

Bannon dinleyicilere şöyle seslendi: “2028'de Trump'ı istiyoruz, onun gibi bir adam ülke tarihinde sadece bir ya da iki kez gelir. Bu doğru değil mi?”

x cvfdbg
ABD Başkanı Donald Trump eski danışmanı Steve Bannon ile birlikte (AFP)

Trump'ın gücünün sınırları, başkanlığının ilk haftalarında önemli bir siyasi tartışma konusu haline geldi.

Göreve geldiğinden bu yana Trump, başkanlık yetkilerini genişletmek için hızla harekete geçti, Hükümet Verimlilik Departmanı federal kurumlara karşı birçok durumda federal yasaları ihlal ettiği görülen eylemlerle federal kurumlar arasında paniğe neden oldu ve yönetimi yargıçlara açıkça meydan okudu.

Trump ayrıca, sosyal medyada kendisinden ‘kral’ olarak bahsetti. Beyaz Saray, New York'un trafik sıkışıklığı ücretlerine ilişkin federal onayı iptal etme hamlesiyle ‘kurtarıldığını’ duyurduktan sonra Trump taç taktığı bir fotoğrafını paylaştı ve altına “Çok yaşa kral” yazdı. Beyaz Saray da bu ifadeyi resmi hesaptan paylaştı.

Amerikan halkından ezici bir yetki aldığını iddia eden Trump, yanlış bir şekilde seçimleri ‘ezici bir çoğunlukla’ kazandığını söyledi. Ancak bu iddialar seçim sonuçları göz önüne alındığında doğru değil.

Aslında Trump'ın zaferi, 1968'de Richard Nixon'dan bu yana halk oylamasını kazanan herhangi bir başkan için ulusal halk oylamasında en küçük zafer marjı ile tarihsel olarak küçüktü.

Washington Post ve Ipsos'un bu hafta yayınladığı bir ankete göre Trump'ın şu ana kadar attığı pek çok adım Amerikalılar arasında hoş karşılanmadı. Çoğu kişi Trump'ın yetkilerini aştığını düşünüyor.

Her 10 Amerikalıdan 8'inden fazlası, bir federal mahkemenin Trump'ın göreve geldiğinden bu yana yasadışı bir şey yaptığına hükmetmesi halinde, mahkemenin kararına uyması gerektiğini söyledi.

Washington Post, Trump'ın üçüncü bir dönem için aday olma ihtimalini defalarca dile getirdiğini bildirdi. Trump bu fikri görevdeki ilk döneminde birden fazla kez dile getirdi ve kasım ayındaki zaferinden bu yana da görevde kalmak ve seçim sonuçlarını iptal etmek niyetiyle bunu yaptı. Destekçilerini 6 Ocak 2021'de seçim sonuçlarını protesto etmek için ABD Kongre Binası'na gitmeye çağırdı ve destekçileri de bunu yaptı. Yeniden başkanlığa seçilen Trump, Kongre Binası baskınıyla ilgili suçlardan hüküm giymiş yüzlerce kişiyi affetti.

scdfvgt
ABD Kongre Binası'nı basan Trump destekçileri (Arşiv - Reuters)

Trump, seçim kampanyası sırasında Hıristiyan muhafazakâr destekçilerine de şunları söyledi: “Dört yıl içinde bir daha oy vermek zorunda kalmayacaksınız… Bu durumu o kadar iyi düzelteceğiz ki oy vermek zorunda kalmayacaksınız.”

Seçimi kazandıktan günler sonra Temsilciler Meclisi’ndeki Cumhuriyetçilere ise “Sanırım siz bunun çok iyi olduğunu, başka bir şey bulmamız gerektiğini söylemediğiniz sürece bir daha aday olmayacağım” dedi.

Trump geçtiğimiz ay Temsilciler Meclisi’ndeki Cumhuriyetçilerin yıllık toplantısında, tekrar aday olmasına izin verilip verilmeyeceği konusunda bir espri yaptı.

Aralık ayında Bannon, New York'taki bir akşam yemeğinde kalabalığa Trump'ın yeniden aday olması gerektiğini söyledi. “Trump 2028 için hazır mısınız?” diye sordu ve anayasal bir boşluğun Trump'ın üçüncü bir dönem için aday olmasına izin verebileceği fikrini ortaya attı.

Washington Post, Trump'ın açıklamalarına en çok tepki gösteren eski Çalışma Bakanı Robert Reich'ın “Şu anda seçim demokrasi ya da diktatörlük… Tahmin ettiğimden daha hızlı bir şekilde ikincisine doğru kayıyoruz” şeklindeki sözlerini de değerlendirdi.

Illinois Valisi J.B. Pritzker de ‘tiranlık’ uyarısında bulunarak, “Kimse için diz çökmeye niyetim yok” dedi. New York Valisi Kathy Hochul ise “Donald Trump bir kral değil… Onunla mahkemede görüşeceğiz” ifadelerini kullandı.