Rusya Sana'da perde arkasında ne yapıyor?

ABD merkezli Atlantik Konseyi tarafından hazırlanan bir rapor, Moskova'nın ABD’ye ve Batı ülkelerine rağmen Husilere destek verdiğine işaret etti

Suudi Arabistan ve ABD, Rusya'yı daha önce Sana'daki milisleri desteklememesi konusunda uyarmıştı (EPA)
Suudi Arabistan ve ABD, Rusya'yı daha önce Sana'daki milisleri desteklememesi konusunda uyarmıştı (EPA)
TT

Rusya Sana'da perde arkasında ne yapıyor?

Suudi Arabistan ve ABD, Rusya'yı daha önce Sana'daki milisleri desteklememesi konusunda uyarmıştı (EPA)
Suudi Arabistan ve ABD, Rusya'yı daha önce Sana'daki milisleri desteklememesi konusunda uyarmıştı (EPA)

ABD merkezli düşünce kuruluşu Atlantik Konseyi tarafından hazırlanan bir raporda ABD’nin 4 Mart'ta Yemen'deki Husileri Yabancı Terör Örgütü (FTO) listesinde sıraladığı bildirildi. Rapora göre bu adım, geleneksel olarak İran destekli Husiler ile Rusya arasında gelişen askeri ve siyasi ittifakın yeni boyutlarını ortaya çıkararak Moskova'nın Husileri desteklemedeki kritik rolünü vurguladı. Husiler artık sadece Tahran'ın vekilleri değil, Kremlin'in bölgedeki nüfuzunu güçlendirmek ve Batı'ya karşı koymak için kullandığı bir araç haline geldiği vurgulanan rapora göre Husilerin FTO’da listelenmesi, Yemen'deki çatışmanın dinamiklerinde stratejik bir değişim olduğunu ortaya koyuyor.

Rusya ile Husiler arasındaki ittifak artık geçici bir taktik ilişki olmaktan çıkmış, tam teşekküllü askeri ve istihbarat ortaklığına dönüşmüş durumda. ABD Hazine Bakanlığı’na göre Rusya Askeri İstihbarat Teşkilatı (GRU), Husilerin kontrolündeki Sana'ya insani yardım kılıfı altında doğrudan teknik destek sağlıyor. Bu destekte Husilerin Kızıldeniz'deki gemileri isabetli bir şekilde hedef alabilme yeteneklerini arttıran gelişmiş veri takip sistemleri de yer alıyor. Bazı raporların ünlü Rus silah tüccarı Viktor But'un Husiler lehine silah kaçakçılığı faaliyetlerine katıldığına işaret etmesi de Rusya ile Husiler arasındaki askeri iş birliğinin derinliğini yansıtıyor.

ABD ve Suudi Arabistan durumun farkında

Rusya, Husileri terörist faaliyetlerinde desteklediklerini kabul etmezken, ABD'li yetkililer Riyad'ın da Moskova ile Husiler arasındaki şüpheli ilişkiyi kabul ettiğini ve daha sonra bunu Rusya ile görüştüğünü belgeledi.

ABD'nin Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking, Independent Arabia'ya daha önce verdiği bir röportajda Rusya'nın Husilere silah sağlamak için görüşmeler yaptığını belirterek “Ruslarla doğrudan konuştuk ve bunu ABD'nin ve Yemen'deki bölgesel çıkarlarının önünde ciddi bir tehdit olarak gördüğümüzü söyledik” dedi.

Lenderking, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İki yıl önce, Rusya'nın Yemen'de barışçıl bir çözümü desteklemek üzere BM Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) beş daimi üyesinden biri olarak uzlaşıda yer almasının faydasını gördük. Ruslar neden şimdi çatışan taraflardan, uluslararası ve Yemen halkına yönelik tutumuna aykırı hareket eden birini silahlandırıyor?”

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre ABD Hazine Bakanlığı insan kaçakçılığı gibi bu ittifakın yeni bir karanlık yüzünü daha ortaya çıkardı. Husi General Abdulvali Abduh Hasan el-Cabiri, Yemenlileri Rusya adına Ukrayna'da savaşmak üzere silah altına alan bir ağ kurdu ve ayda 2 bin dolar maaşla inşaat işleri gibi sahte vaatlerle halkın yoksulluğundan faydalandı. Husilerin Rus askeri çıkarlarına hizmet etmek için bir araç olarak kullanılmasının çarpıcı bir örneği olarak, geçtiğimiz yılın ortalarına kadar binlerce Yemenli, Rusya’nın askeri eğitim kamplarına gönderildi. Bu durum, Zeydi bir cihatçı grubun laik bir diktatörlük için ‘insan’ kaynağı haline gelmesindeki ironiyi de ortaya koyuyor.

Rusya, diplomatik olarak BMGK’da Husileri destekledi. Moskova 2015 yılında Husilere silah ambargosu uygulanmasını öngören 2216 sayılı kararın oylamasında çekimser kalarak Husilerin etkili bir siyasi ve askeri kart olarak kalmasını sağladı. Atlantik Konseyi’ne göre Rusya daha sonra BM uzmanları tarafından hazırlanan bir raporda bu ambargonun ihlal edildiği ortaya çıktığında bulunan bulguları baltalamaya çalıştı ve ABD'li analist Gregory Johnson'ın yeniden atanmasını engelledi, böylece Husileri uluslararası arenada daha fazla korudu.

İran'dan Rusya'ya uzanan destek paradoksu

Husiler hakkındaki uluslararası söylemler genellikle İran'ın vekilleri olarak oynadıkları rolü öne çıkardı. Bu söylemler, Husilerin İran Devrim Muhafızları Ordusu tarafından İHA’larla ve balistik füzelerle desteklenmesi etrafında dönüyordu. Ancak bu durum, yıllarca Rusya'nın artan rolünün arka planda kalmasına neden oldu. Bu da büyük bir paradokstu. Batı Tahran'ın hamlelerini izlerken, Ukrayna'daki savaş nedeniyle izole olan Moskova, yakaladığı Husileri ABD ve müttefiklerine karşı bir baskı aracına dönüştürme fırsatını kullandı. Atlantik Konseyi’ne göre Rusya, Batı karşıtı bir eksen oluşturmak için İran ve Husiler de dahil olmak üzere onun vekilleriyle askeri iş birliğini güçlendirdiğinde bu değişim Hamas'ın 7 Ekim 2023 tarihinde İsrail'e gerçekleştirdiği saldırının ardından hız kazandı.

Gözlemciler, Riyad'ın desteklediği ABD-Rusya barış görüşmelerini, Sana'daki Husiler üzerindeki baskının bir parçası olarak görüyor. Gözlemcilere göre bu, Arap koalisyonu tarafından desteklenen Aden'deki meşru hükümetin aksine birçok kişinin askeri çözümü zor durumda olan Yemen’deki bölünmeyi sona erdirecek uygun yol olarak görmediği bir dönemde, müzakere masasına ciddi bir şekilde dönme şansını artırabilir.



Netanyahu, Şin Bet başkanını görevden almak için harekete geçti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
TT

Netanyahu, Şin Bet başkanını görevden almak için harekete geçti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)

İsrail Başbakanlığı dün yaptığı açıklamada, Benjamin Netanyahu'nun, Şin Bet Güvenlik Servisi Başkanı Ronen Bar'a görevden alınışını bu hafta hükümete sunmayı planladığını bildirdiğini duyurdu. Reuters'in haberine göre Netanyahu, Bar'a karşı "sürekli bir güvensizlik" hissettiğini de belirtti.

Barr ise Netanyahu'nun kendisini görevden alma kararının 7 Ekim 2023'teki Hamas saldırısıyla "ilişkili" olmadığını vurgulayarak, konuyu "başbakanın kişisel sadakat arzusuna" bağladı.

Ronen Barr yaptığı açıklamada, "Şin Bet'in başkanı olarak 7 Ekim'de ajanstaki sorumluluklarımı üstlendim ve görev sürem bitmeden bu sorumluluklarıüstleneceğimi açıkça söyledim. Dolayısıyla görevden alınmamın Hamas saldırısıyla bağlantılı olmadığı açıktır (...). "Başbakan'ın kendisine yönelik kişisel sadakat arzusu kamu çıkarlarıyla bağdaşmamaktadır" ifadelerini kullandı.

İsrail Başsavcısı Gali Beharav Miara, resmi bir mektupta Başbakan Binyamin Netanyahu'ya, Şin Bet Başkanı Ronen Bar tarafından "kararınızın dayandığı gerçek ve hukuki temeller ve ayrıca şu anda konuyu ele alma yetkiniz tam olarak incelenene kadar görevden alma sürecinin başlayamayacağını" bildirdi.

zxscdvfg
İsrail İç Güvenlik Teşkilatı (Şin Bet) Başkanı Ronen Bar (AP)

Şarku’l Avsat’ın "Times of Israel" web sitesinden aktardığına göre şöyle devam etti: “Bunun nedeni, konunun olağanüstü hassasiyeti ve eşi benzeri görülmemiş doğasıdır. Şin Bet'in başkanı pozisyonunun başbakana hizmet etmek için kişisel güvene bağlı bir pozisyon olmadığı göz önüne alındığında, sürecin hukuka aykırılık ve çıkar çatışmasıyla lekeleneceğine dair endişeler var."

Netanyahu'nun kararı, ikisi arasında, esas olarak Gazze'de savaşın başlamasına yol açan Hamas saldırısının sorumluluğunu kimin üstleneceği etrafında dönen keskin anlaşmazlığın artmasının ardından geldi. Şin Bet'in Filistinli silahlı grupların izlenmesinden sorumlu olması dikkat çekiyor ve görevden alınması durumunda Netanyahu'nun Bar'ın yerine kendisine sadık bir kişiyi atamasının beklenmesi, 7 Ekim saldırısı olaylarıyla ilgili soruşturma komitesi oluşturulmasına yönelik ivmeyi yavaşlatacaktır.

Netanyahu, İç Güvenlik Teşkilatının (Şin Bet) liderleriyle doğrudan çatışmaya girdi ve teşkilatın eski başkanı Nadav Argaman'ın kendisini "başbakan çok ileri giderse ve teşkilata tam mesleki bağımsızlık tanıyan yasayı ihlal ederse" skandalları açığa vurmakla tehdit etmesinden sonra, onları kendisine "mafya tarzı" şantaj yapmakla suçladı.

Bu çatışma, Netanyahu ile güvenlik aygıtı arasında uzun süredir var olan ve Gazze savaşı sırasında daha da şiddetlenen anlaşmazlığın doruk noktasıdır. Bu turda Netanyahu, eski Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi'ye yaptığı gibi Bar'ı da istifaya zorlamaya çalışıyor. Ancak Bar istifa etmeyi reddediyor ve “Netanyahu ve hükümeti Bar'ı henüz görevden almadı, çünkü görevden alınmasının yasadışı olduğunu Netanyahu'nun kendisi de dahil olmak üzere çok iyi anlıyorlar” açıklamasıyla heyecan yaratan Nadav Argaman gibi pek çok güvenlik servisi başkanı istifa etmeyi reddediyor.

Argaman şöyle devam etti. “Bugün Şin Bet, Başbakanlık Ofisi'ndeki bazı üst düzey isimleri soruşturuyor. Eğer Başbakan Ronen'i kovarsa, bu bir çıkar çatışması ve mahkemede kabul edilemeyecek açık bir yasa ihlali olacaktır. Ben de sessiz kalmayacağım ve kendisiyle ikili görüşmelerim sırasındaki bazı şeyleri ve skandalları açıklamak zorunda kalacağım.”