Musk: Solcular, Nazizmin ne olduğunu bilmiyor

Milyarder Elon Musk, solun Nazizmin ne olduğunu "resmen" bilmediğini iddia etti (Reuters)
Milyarder Elon Musk, solun Nazizmin ne olduğunu "resmen" bilmediğini iddia etti (Reuters)
TT

Musk: Solcular, Nazizmin ne olduğunu bilmiyor

Milyarder Elon Musk, solun Nazizmin ne olduğunu "resmen" bilmediğini iddia etti (Reuters)
Milyarder Elon Musk, solun Nazizmin ne olduğunu "resmen" bilmediğini iddia etti (Reuters)

Milyarder Elon Musk, C-Span'de canlı yayınlanan bir konuşmasında solun, Nazizmin ne olduğunu “resmen” bilmediğini iddia etti.

Tesla CEO'su ve X'in sahibi, sol “tamamen diğer yöne sapana kadar” kendisini sağcı olarak sınıflandırmadığını da söyledi.

Musk, “Kendimi sağcı olarak görmüyordum, kendimi merkezci olarak görüyordum ama sonra sol tamamen diğer yöne gitti ve şimdi herkes Nazi oldu” dedi. 

Bir saniye, bunun ne anlama geldiğini biliyor musun? Belli ki hayır.

Musk'ın yorumları, ocak ayında Başkan Trump'ın göreve başlamasını kutlamak üzere Capitol One Arena'da yaptığı konuşma sırasında birçok kişinin faşist olduğunu düşündüğü bir selam vermesinin ardından internet ve kablolu haber kanallarında yaşanan öfkeyi takip etti.

Musk, Mars'a insan indirme ve Amerikan bayrağı dikme ihtimalinden bahsederken göğsünü yumruklamış ve sağ kolunu gökyüzüne doğru uzatmıştı.

Daha sonra bu hareketi sahnenin üzerindeki Amerikan bayrağına doğru tekrarladı.

Gelen tepkiler üzerine Bay Musk, eski adı Twitter olan X'te bir paylaşım yaptı:

'Herkes Hitler'dir' saldırısı çok yorucu.

C-Span'de yayımlanan son konuşmasında Amerikan Merkez Bankası (FED) de unutulmadı.

Musk, ABD merkez bankacılığı sistemi hakkındaki düşünceleri ve niyetleri sorulduğunda yumruğunu kaldırarak haykırdı.

FED'e son verin!

“Bunu hep söylemek istemişimdir” diye gülerek devam etti.

Sanırım Fed'de çalışan 20 bin kişi var. Epey yüksek.

“FED'de neden bu kadar çok insan var ve ne yapıyorlar?” diye ekledi.

Musk, faiz oranları konusunda FED'le gireceği bir rekabette Magic 8-Ball'un (fal bakmada kullanılan bir oyuncak -çn.) kazanacağını söyledi.

“Bence Magic 8-Ball kazanabilir... Çok daha ucuz” diye ekledikten sonra asıl önemli olanın hükümet harcamalarının geliri aşmaması olduğunu söyledi.

ABD'nin “temel sorununun” 2 trilyon dolarlık açık olduğunu ve faiz ödemelerinin tüm askeri bütçeyi aştığını bilmenin kendisini “uyandırdığını” söyledi.

Bu bir felaket. DOGE ekibinin çok basit ve anlaşılır rolü israftan kurtulmaktır.

Beyaz Saray, Musk'ın Başkan Trump'ın kıdemli danışmanı olarak atandığını ancak teknik olarak yeni oluşturulan Hükümet Verimliliği Departmanı'nın ya da DOGE'nin bir parçası olmadığını söylemişti.

Hassas hükümet verilerine erişime dair mücadelede Musk'a bahşedilen rol kilit bir önem taşıyor.
Independent Türkçe



Trump kabul etmez ama Çin'le ticaret savaşında gözünü ilk kırpan o oldu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Trump kabul etmez ama Çin'le ticaret savaşında gözünü ilk kırpan o oldu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

ABD Masters Turnuvası'nda golf izleme, bu oyunu bizzat oynama, masaları gezme ve Mar-a-Lago'da yemek yiyenleri selamlama arasında Donald Trump'ın Bertrand Russell'ı incelemek için çok az zaman bulduğunu tahmin etmek makul olur.

Bu üzücü çünkü Britanyalı filozofun 1922'de yayımlanan Çin Sorunu kitabını özümsemek, sadece bu pasajla bile ona ve Amerika'ya fayda sağlayabilir:

Çin ulusu dünyadaki en sabırlı ulus, yüzyılları diğer ulusların on yılları gördüğü gibi görüyor. Temelde yok edilemez ve beklemeye gücü yeter.

Mandarin dilinde Donald Trump'ın bile dikkatini çekebilecek bir başka kısa ifade de var: Birebir çevrildiğinde "Acı yemek" anlamına gelen "chi ku", şikayet etmeden acı çekmek manasında kullanılıyor.

Russell'ın gözlemlediği gibi, Çin'in kültürünü ve yaklaşımını böyle özdeyişler tanımlar. Bugün Pekin'in, ABD'nin dünyanın en kalabalık ülkesiyle ekonomik rekabetini çarpıcı bir şekilde tırmandırmasına karşı kullandığı stratejinin ardında onlar yatıyor.

ABD Başkanı halihazırda göz kırptı ya da göz kırpıyormuş gibi göründü. Cuma günü Çin, ABD'den ithal edilen mallara uygulanan vergiyi yüzde 84'ten yüzde 125'e çıkararak Trump'ın tarifelerine karşılık verdi. Hafta sonu ABD'nin akıllı telefonları, bilgisayarları ve diğer tüketici elektroniği ürünlerini kendi vergi artışlarından muaf tuttuğu açıklandı. Bu bir geri adım gibi görünüyordu.

ABD Ticaret Bakanı Howard Lutnick ise "Hayır" dedi. Bu ürünler belirli ülkelere uygulananların haricindeki vergilerle yakında karşılaşacaktı. Daha sonra Trump, bir sosyal medya paylaşımında bu ürünlere muafiyet tanınmadığını iddia ederek kararlı bir tavır sergiledi. Büyük harfler ortaya çıktı:

Tarifelere yönelik yürüteceğimiz ulusal güvenlik soruşturmalarında Yarı İletkenlere ve TÜM ELEKTRONİK TEDARİK ZİNCİRİNE bakıyoruz.

Yine de mevcut muafiyet, bir geri adım gibi görünüyordu.

Başkan Şi her zamanki gibi hiçbir şey söylemedi. Gelecek günlerde ve haftalarda daha fazlasını bekleyebiliriz: Bir tarafta kas gösterme ve bağırma, karşı cephede sakin metanet.

Bu, Çin'in sarsılmayacağı anlamına gelmiyor. Trump ve çevresinin hesaplarına göre Çin'in ABD'ye ihtiyacı var. Trump'ın sürekli atıfta bulunduğu bu devasa ticaret dengesizliği olmadan, Çin'in ihracatı için buna denk bir pazar yok. Şi ve çalışma arkadaşlarının, ülkelerinin hızla artan refahı, nüfusunu beslemesi ve aynı zamanda şişen orta sınıfın servetindeki artışı körüklemesi için ABD'ye bel bağladığını düşünüyorlar.

Ticaret söz konusu olduğunda, ABD-Çin mücadelesi yeni bir mesele değil. Hatta Trump ilk döneminde ikisi arasındaki eşitsizliğin üstesinden gelmeye çalıştı. Çin, dış ticareti teşvik etmeyi sürdürürken iç tüketimi ve kendi kendine yetmeyi artırma anlamına gelen "ikili dolaşım" veya "yeni kalkınma modeliyle" yanıt verdi.

Trump ikinci kez şansını deniyor. Ancak daha az odaklanmış bir şekilde, üç hedefi tek bir saldırıya dönüştürüyor: Federal geliri artırmak, Kanada ve Meksika gibi ülkeleri uyuşturucu tedariki gibi finansal olmayan nedenlerle cezalandırmak ve daha eşit bir ticaret dengesi sağlamak. Bu, üç danışman grubunu içeriyordu ve bir karmaşa reçetesi oluşturdu.

Aynı zamanda ekonomiyi siyasetle harmanlamaya çalıştı ve tarifeler söz konusu olduğunda ikisi birbiriyle kaynaşmıyor. Ekonomistlere her zaman tarifelerin kötü bir fikir olduğu, dayatılmaması ve bunlara cevap verilmemesi gerektiği öğretilir. Ancak Trump, Amerika'nın siyasi onayını aldığına ve çoğu Amerikalının kendisini destekleyeceğine inanıyor.

Trump bu hamlenin yaklaştığının sinyalini defalarca verdi. Çinliler hazırlık yapabilmiştir. Trump ilk salvoyu yaptığına göre, Amerika'nın üç hedefi vurmak için bir füze ateşlemeye çalışmasını izleyebilirler.

Trump, Çin'in ticaret fazlasına odaklanırken, ABD yönetiminin kendilerine önemli miktarda borçlu olmasından kaynaklanan kilit bir karta sahip olduklarının bilincindeki Çin, öncesinde Trump'ı ikinci bir devlet ziyaretine davet ederek muhtemelen eldeki tek kartını oynayan Birleşik Krallık'ın aksine, metanetini koruyup güvende kalabilir.

Çin, Amerikan dolarlarını doğrudan elden çıkarmasa da sertliğini başka yollarla ifade edebilir: ABD yatırımlarını yavaşlatarak, daha az yatırım yaparak ve sermayeyi başka yerlere yönlendirerek. Çin'in elindeki bir diğer güvence de üretimdeki küresel hakimiyetinin Amerika'nın finansal hizmetler ve yapay zekadaki hegemonyasıyla eşleşmesi. Dağınık ABD yaklaşımının artırdığı bölünmeden de faydalanabilirler. Avrupa, Pekin'e yaklaşmaya hazırlanma işaretlerini halihazırda gösteriyor.

Her iki süpergücün de canı yanacaktır, bunu yapmayacak kadar birbirlerine bağımlılar. Ancak ABD'nin yüksekten atmasını da bir zafer olasılığı gibi yorumlamak da bir hata olabilir. Bir uzlaşma sağlamak zorundalar. Bunun her iki lidere de itibar kaybettirmeden başarılması kritik önemde.

Trump ne söylerse söylesin ve Şi de ne söylemezse söylemesin, rekabetlerinin nereye varacağı neredeyse kesin.

Independent Türkçe