Demokrat Partili valiler Los Angeles'a Ulusal Muhafız konuşlandırılmasını eleştirdi

Kaliforniya Ulusal Muhafız Birlikleri (AP)
Kaliforniya Ulusal Muhafız Birlikleri (AP)
TT

Demokrat Partili valiler Los Angeles'a Ulusal Muhafız konuşlandırılmasını eleştirdi

Kaliforniya Ulusal Muhafız Birlikleri (AP)
Kaliforniya Ulusal Muhafız Birlikleri (AP)

ABD’deki Demokrat Partili eyalet valileri, Başkan Donald Trump'ın dün belgesiz göçmenlerin gözaltına alınmasına karşı düzenlenen protestoları bastırmak üzere Los Angeles'a Ulusal Muhafızların konuşlandırılması talimatı vermesini, bu konudaki yetkinin eyalet valisine ait olduğunu vurgulayarak eleştirdiler.

Ortak bir açıklama yapan valiler, Başkan Trump'ın Kaliforniya eyaletine bağlı Ulusal Muhafızları konuşlandırma hamlesinin ‘endişe verici bir yetki suiistimali’ olduğunu söylediler. Valilere eyaletlerindeki Ulusal Muhafız güçlerini yönetme yetkisi veren yürütme yetkisine saygı gösterilmesinin önemli olduğunu da sözlerine eklediler.

Trump dün, göçmenlere yönelik baskınların ardından düzenlenen ve bazılarında şiddet olaylarının yaşandığı protesto gösterilerinin ardından, eyalet valisinin talebine rağmen ender görülen bir hamleyle Ulusal Muhafızların Los Angeles’ta konuşlanmaya başladığı sırada ‘kanun ve düzen’ getirme sözü verdi.

Gazetecilere yaptığı açıklamada Los Angeles'a gönderilen birliklerin ‘çok güçlü bir şekilde kanun ve düzen’ uygulayacağını söyleyen Trump, ‘şiddet yanlısı insanlar olduğunu ve yaptıklarının yanlarına kar kalmasına izin vermeyeceklerini’ de sözlerine ekledi.

Protestoları bastırmak için silahlı kuvvetlerin konuşlandırılmasına izin veren ‘Ayaklanma Yasası’nın etkinleştirilmesiyle ilgili bir soruya yanıt olarak Trump, “Her yerde askerlere bakıyoruz. Bunun ülkemizde olmasına izin vermeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

fgtrh
Los Angeles'ta bir kolluk kuvveti protestoculara şok bombası atıyor (AFP)

ABD ordusu, 79. Piyade Tugayı Muharebe Takımı’ndan 300 askerin Los Angeles’taki üç farklı yere konuşlandırıldığını ve ‘federal mülkleri ve personeli koruduğunu’ açıkladı.

Üniformalı, otomatik silahlı ve zırhlı memurlar, saat 14.00 (21.00 GMT) sularında belediyle binası önünde ‘büyük hareket” çağrıları yapıldığı sırada ülkenin batı kıyısındaki şehrin belediyesi yakınlarında konuşlandırıldı. Görüntülerde çok sayıda polisin tam teçhizatlı olduğu görüldü.

Bu gelişmeden iki gün önce Latin kökenli nüfusun yoğun olduğu kentte onlarca göçmenin tutuklanmasını protesto eden kalabalığa federal ajanların ses bombası ve göz yaşartıcı gaz kapsülleriyle ateş açtığı çatışmalar yaşanmıştı. Vali Gavin Newsom dün, X platformundan yaptığı paylaşımda “Trump Los Angeles’a karşılanmamış ihtiyaçları gidermek için değil, kriz yaratmak için 2 bin Ulusal Muhafız gönderiyor. Daha fazla baskı, daha fazla korku ve daha fazla kontrolü meşrulaştırmak için kaos umuyor” ifadelerini kullandı.

Vali Newsom, şöyle devam etti:

“(Başkan Trump) Daha fazla baskı, daha fazla korku tacirliği ve daha fazla kontrolü meşrulaştırmak için kaos yaratmayı umuyor. Sakin olun ve asla şiddet kullanmayın. Barışçıl kalın.”

Cumhuriyetçiler dün, Vali Newsom ve diğer yerel yetkililerin protestoların çoğunlukla barışçıl olduğu ve Ulusal Muhafızların konuşlandırılmasının gerilimi arttıracağı yönündeki açıklamalarına itiraz ederek Trump'ın yanında yer aldılar. Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson ABC'ye verdiği demeçte “Bu konuda hiç endişeli değilim. Newsom orada gerekeni yapma konusunda yetersizlik ya da isteksizlik gösterdi, bu yüzden Başkan devreye girdi” şeklinde konuştu.

Savunma Bakanı Pete Hegseth'in Ulusal Muhafızları desteklemek üzere Deniz Piyadelerini çağırma tehdidini yorumlayan Johnson, bunun abartı olduğunu düşünmediğini belirterek “Ne gerekiyorsa yapmaya hazır olmalıyız” dedi.

Öte yandan Vermont Senatörü Bernie Sanders, bu hamlenin Trump'ın otoriterliğinin altını çizdiğini söyledi. Sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada Sanders, yasadışı baskınları kınadı. Vermont Senatörü, provokasyon yapılmasını, olağanüstü hal ilan edilmesini ve askerlerin konuşlandırılmasını ‘kabul edilemez’ olarak nitelendirdi.

ABD Ulusal Muhafızları (aynı zamanda yedek ordu) genellikle Los Angeles yangınları gibi doğal afetler ve zaman zaman da sivil ayaklanmalar için, ancak genellikle yerel yetkililerin onayı ile göreve çağrılır.

Daha önce İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün (HRW) başkanlığını yapmış olan ABD'li aktivist Kenneth Ross, 1965 yılından bu yana ilk kez Ulusal Muhafızların eyalet valisinin talebi olmadan görevlendirildiğini belirtti. Ross, BaşkanTrump'ın ‘belgesiz göçmenlere yönelik baskınları sürdürmek için şov yaptığını’ söyledi.

Silahlı ve maskeli Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Dairesi (ICE) görevlileri cuma günü, Los Angeles'ın çeşitli bölgelerinde baskınlar düzenleyerek öfkeli kalabalıkların toplanmasına ve saatlerce süren çatışmaların patlak vermesine yol açtı. Los Angeles’taki protesto gösterilerinin başlamasından önce CBS News tarafından yapılan bir anket, Amerikalıların küçük bir çoğunluğunun göçmen karşıtı baskıları desteklediğini ortaya koydu.

Meksika Devlet Başkanı Claudia Sheinbaum dün yaptığı açıklamada ABD’de yaşayan göçmenleri savundu. Sheinbaum, ABD’de yaşayan Meksikalıların suçlular değil, daha iyi bir hayat arayan ve ailelerini geçindirmek için gurbete giden dürüst kadınlar ve erkekler olduğunu söyledi.



BM Soruşturma Komisyonu: İsrail Gazze'de ‘soykırım’ yapıyor

Gazze şehrindeki Şeyh Rıdvan mezarlığında yakınlarının mezarlarını ziyaret eden Filistinliler (AP)
Gazze şehrindeki Şeyh Rıdvan mezarlığında yakınlarının mezarlarını ziyaret eden Filistinliler (AP)
TT

BM Soruşturma Komisyonu: İsrail Gazze'de ‘soykırım’ yapıyor

Gazze şehrindeki Şeyh Rıdvan mezarlığında yakınlarının mezarlarını ziyaret eden Filistinliler (AP)
Gazze şehrindeki Şeyh Rıdvan mezarlığında yakınlarının mezarlarını ziyaret eden Filistinliler (AP)

Birleşmiş Milletler (BM) uzmanları bugün yayınladıkları bir raporda İsrail'in, Filistinlilerin yaşamını ortadan kaldırmaya yönelik sistematik bir kampanyanın parçası olarak Gazze Şeridi'ndeki okullara ve dini mekanlara sığınan sivilleri öldürerek ‘soykırım’ suçu işlediğini açıkladı.

BM İşgal Altındaki Filistin Toprakları ve İsrail Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu'nun raporunu 17 Haziran'da Cenevre'de BM İnsan Hakları Konseyi'ne sunması bekleniyor.

Komisyona başkanlık eden eski BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Navi Pillay yaptığı açıklamada, “İsrail'in Gazze Şeridi'nde Filistinlilerin yaşamını ortadan kaldırmak için organize bir kampanya yürüttüğüne dair giderek artan kanıtlar görüyoruz. İsrail'in Filistin halkının eğitim, kültür ve dini hayatını hedef alması mevcut ve gelecek nesillere zarar verecek ve kendi kaderini tayin hakkını baltalayacaktır” ifadelerini kullandı.

Komisyon, uluslararası hukukun ihlal edilip edilmediğini değerlendirmek üzere eğitim kurumları ile dini ve kültürel alanlara yönelik saldırıları inceliyor. İsrail şubat ayında BM İnsan Hakları Konseyi'nden çekilmiş ve Konsey'in taraflı olduğunu iddia etmişti.

BM İşgal Altındaki Filistin Toprakları ve İsrail Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu'nun geçtiğimiz mart ayındaki son raporunda, İsrail'in Gazze savaşı sırasında kadınlara yönelik sağlık tesislerini sistematik olarak tahrip ederek Filistinlilere karşı ‘soykırım eylemleri’ gerçekleştirdiği sonucuna varıldığında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu bulguları önyargılı ve antisemitik olarak nitelendirmişti.

Komisyon son raporunda İsrail'in okul ve üniversite binalarının yüzde 90'ından fazlasını ve Gazze Şeridi'ndeki dini ve kültürel alanların yarısından fazlasını tahrip ettiğini belirtti.

Raporda, “İsrail güçleri, eğitim tesislerine yönelik saldırılarında sivillere yönelik saldırıları yönlendirmek ve kasten öldürmek de dahil olmak üzere savaş suçları işledi... İsrail güvenlik güçleri, okullara ve dini mekanlara sığınan sivilleri öldürerek insanlığa karşı imha suçu işledi” ifadeleri yer aldı.

Gazze Şeridi’nde devam eden savaş, Hamas mensuplarının 7 Ekim 2023'te İsrail yerleşimlerine sürpriz bir saldırı başlatması ve İsrail verilerine göre bin 200 kişinin ölmesi ve 251 kişinin esir alınmasının ardından patlak vermişti.

İsrail, 7 Ekim saldırısına, Gazze Şeridi'ndeki Sağlık Bakanlığı’nın 54 binden fazla Filistinlinin hayatını kaybetmesine yol açtığını söylediği askerî harekâtla karşılık verdi.

Rapor, Filistin eğitim sistemine verilen zararın Gazze ile sınırlı olmadığı sonucuna vararak, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te İsrail askeri operasyonlarının arttığını, buralarda öğrencilerin taciz edildiğini ve yerleşimcilerin saldırılarına maruz kaldığını belirtti.

Raporun devamında, “İsrailli yetkililer, Gazze Şeridi'ndeki sivillerle ilgili endişelerini ya da dayanışmalarını dile getiren İsrailli ve Filistinli eğitim çalışanlarını ve İsrail içindeki öğrencileri de hedef aldı. İsrail makamları, kadınları ve kız çocuklarını kamusal alanlarda aktivizmden caydırmak amacıyla özellikle kadın öğretmenleri ve öğrencileri hedef alıyor” denildi.