Baba İran’ın dağılmasının ardından yetimlerin kaderi

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Baba İran’ın dağılmasının ardından yetimlerin kaderi

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Rüstem Mahmud

Bölgede şu anda İran ile bağlantılı siyasi grupların ve silahlı örgütlerin kaderinde radikal bir değişime yol açacak iki bileşik olay yaşanıyor.

İran rejiminin bölgede bir asrın üçte biri boyunca askeri bir istisna olarak övündüğü stratejik askeri yapının “örümcek ağından daha zayıf olduğu” kanıtlandı. Bu durum, devlet yapılarının, kurumlarının ve toplumlarının İran’a bağlı olan grup ve örgütlere karşı seslerini yükseltmelerinin kapısını aralayacaktır.

Diğer olay da açıklanan ve üzerinde mutabakata varılan Türkiye ile Kürdistan İşçi Partisi (PKK) arasındaki askeri/siyasi bağlamdır. Bu bağlam, özellikle uzun vadede İran için büyük bir jeopolitik meydan okuma oluşturacaktır.

PKK'nın en zorlu coğrafi bölgelerden birinde 40 yıl boyunca biriktirdiği silah cephaneliği ile askeri altyapıyı dağıtması, özellikle bölgemizde, direniş hareketlerinin nihayetinde, başarabileceklerine dair bir model sunmaktadır ve bu hareketlerin çoğu İran ile siyasi araçlarına bağımlıdırlar.

PKK'nın olağanüstü kararıyla inşa edeceği şey, bölgemizin siyasi deneyimleri boyunca eksik olan bir “model” sunmak olacaktır. Zira yaşanacak olan bölgenin, 40 yıldır silahlı eylemde bulunan bir örgütün deneyimiyle, çözümsüz sorunlarını çözmek için tamamen farklı bir mekanizma ve süreçle karşılaşacak olmasıdır. 40 yıldır silahlı eylemini sürdüren ve bölgenin askeri açıdan en güçlü ve uluslararası karar alma merkezleriyle en yakın bağlantıları olan ülkelerinden birinin, bu süre boyunca kendisini yenemediği bu örgüt, buna rağmen, silahlı örgütlerin devletlere karşı askeri eylemlerinin etkisizliğini kabul ederek silahlarını bırakmaya, açık ve şiddet içermeyen siyasi eylemle temsil edilen farklı bir faaliyet alanına girmeye karar verdi.

Burada İran’a, Lübnan Hizbullahı, Irak Haşdi Şabi Güçleri, Yemen'de Husi hareketi ve diğerleri gibi örgütlerin davranışları hakkında büyük sorularla karşı karşıya kalacağı için büyük bir  parantez açılmalı. “Bu örgütlerin nihai kaderi ve etkinliği nedir?” türünden sorular sorulacak ve bunlar, bu ülkelerde siyasi faaliyetlerde bulunan çeşitli tarafların yanı sıra, uluslararası alanda bu tür modellere net bir biçimde son verilmesini isteyen, aktif güçler tarafından gündeme getirilecektir. Ancak herkesten önce bu yerel silahlı örgütlere sadık ve onlarla bağlantılı olanlar başta olmak üzere, bu ülkelerdeki yerel topluluklar, bu soruları dillendirecektir.

Başka bir düzeyde, örneğin Türkiye ile PKK arasındaki anlaşma, özellikle bölgesel olarak Kürt sorununun tarihinde bir dönüm noktası oluşturacaktır. Bu da onlarca yıldır durgun ve şiddetli baskının baskısı altında kalan İran'ın kendi içindeki Kürt sorununda meydana gelebilecek dönüşümlere kapı açacaktır.

Devletin kimliğine ve yerleşik coğrafyasına temas ettiği, Türk devletinin kuruluşunu, resmi tarihini ve devlet yapısını inşa eden kuruluş mitlerini yerle bir etme gücüne sahip olduğu için, Kürt meselesinin “dördüncü imkansız” olarak görüldüğü Türkiye, şimdi tüm bunların bulunduğu sayfayı çeviriyor. Siyasi sistemi ile Kürt toplumu arasında daha ılımlı, değerli ve ortaklığa dayalı bir ilişki öngörüyor. Geçmişin mirasını aşıyor ve devletin yapısının, tarihi boyunca olduğu gibi, mutlak milliyetçilik, merkezileşme ve kendi içine kapanma olmayacağını vaat ediyor.

İran'ın askeri gücünü kaybetmesi, Irak gibi hükümetleri bu örgütleri dağıtma ve açık dış desteğe güvenmelerinden korkmadan onları ulusal bağlama tabi kılma konusunda daha cesur ve cüretkar yapacaktır

 Bunu yaparak Türkiye, imkansız görüneni başarmış olacaktır ve bunun ardından İran, uzun süreli ve etnik kökenli bir protestolar aşaması yaşamayı beklemelidir. Bu protestoları öncelikle kendi Kürtlerinden, ancak aynı zamanda Farslıların yanı sıra ülkenin kurucu etnik grupları olan Azeriler, Araplar ve Beluciler’den de beklemelidir. Bu etnik gruplar, Fars milliyetçiliğinin dini/mezhepsel söylemle örtülü olsa da merkeziliği nedeniyle ulusal benlikten dışlanma ve bir marjinalleştirilme mirasını taşımakta ve biriktirmektedir. Uzun zamandır araştırma merkezlerinde “tarihin son iki milliyetçi devleti” olarak Türkiye ve İran anılırken, bundan sonra tek bir devlet, İran anılacaktır. Bu ise rejimin istikrarı için önemli bir meydan okuma oluşturacaktır.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre İran, zayıflıklarının biriktiği bir dönemde buna karşılık vermezse, şüphesiz uzun vadeli ve kökleşmiş iç isyanlara tanık olacaktır.

Bu aynı zamanda, genel bağlamda bu barış süreci aracılığıyla Kürt-Türk uyumu ve sadece Türkiye'dekiler değil, bölgedeki tüm Kürtlerin siyasi, ruhsal ve kültürel olarak Türkiye ile yakınlaşması anlamına gelecektir. Bu ise Türkiye'nin bölgesel konumuna doğrudan önemli bir siyasi değer katacaktır hem de İran’ın payını azaltarak. Bütün bunlar İran için en hassas ve önemli ülkelerde yani Suriye ve Irak’ta, ama aynı zamanda İran'ın kendisinde de yaşanacaktır. Zira Türk-Kürt uyumu, İran içindeki Kürtler ve Azeriler arasındaki geleneksel gergin ilişkilere dramatik bir gelişme olarak yansıyacaktır ki İran siyasi rejimi onlarca yıldır bundan kaçınmaya çalışıyor.

Son olarak, İran'ın stratejik askeri cephaneliğini kaybetmesi, Irak gibi bazı hükümetleri, bu örgütleri dağıtma, birkaç gün öncesine kadar askeri gücü fazla olan bir devletin açık dış desteğine güvenmelerinden korkmadan, onları ulusal bağlama tabi kılma konusunda daha cesur ve cüretkar yapacaktır.



İran ve İsrail birbirlerini ‘bedel ödetmekle’ tehdit ediyor

İsrail'in orta kesimlerindeki Ramat Gan'da İran'ın füze saldırısı sonucu hasar gören bir binanın önündeki alanı inceleyen yetkililer (AFP)
İsrail'in orta kesimlerindeki Ramat Gan'da İran'ın füze saldırısı sonucu hasar gören bir binanın önündeki alanı inceleyen yetkililer (AFP)
TT

İran ve İsrail birbirlerini ‘bedel ödetmekle’ tehdit ediyor

İsrail'in orta kesimlerindeki Ramat Gan'da İran'ın füze saldırısı sonucu hasar gören bir binanın önündeki alanı inceleyen yetkililer (AFP)
İsrail'in orta kesimlerindeki Ramat Gan'da İran'ın füze saldırısı sonucu hasar gören bir binanın önündeki alanı inceleyen yetkililer (AFP)

İki ülke arasındaki eşi benzeri görülmemiş savaşın yedinci gününde İran ve İsrail bugün karşılıklı tehditler savurarak ‘ağır bedel ödetme’ sözü verdi.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi X hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, İsrail'i ‘bölgedeki çatışmayı genişletmek’ istemekle suçladı. Arakçi ayrıca, İsrail'i saldırılarından dolayı ‘pişman etmek ve bedelini ödetmekle’ tehdit etti.

Arakçi, “İran meşru müdafaa hakkını gurur ve cesaretle kullanmaya devam edecek. İsrail’i yaptığı vahim hatadan pişman edip bedelini ödeteceğiz” ifadelerini kullandı.

Arakçi sözlerini şöyle sürdürdü: “İran sadece kendini savunma amacıyla hareket etmektedir. Halkımıza yönelik en iğrenç saldırılar karşısında bile İran bugüne kadar sadece İsrail rejimine karşılık verdi, ona yardım ve destek verenlere değil… İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun diplomasiyi yok etmek için bu savaşı uydurması gibi, dünya da başarısız İsrail rejiminin başkalarını kendisini kurtarmaya zorlamak ve çatışmayı tüm bölgeye yaymak için artan girişimlerinden derin endişe duymalıdır.”

xsdfrgt
İsrail'in orta kesimlerindeki Ramat Gan'da İran'ın füze saldırısı sonucu hasar gören bir binanın önünde çalışan acil durum personeli (Reuters)

İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Kazım Garibabadi, ABD'yi İsrail'i desteklemek üzere savaşa müdahale etmemesi konusunda uyararak, gerilimin artması halinde ülkesinin kendisini savunmaya hazır olduğunu vurguladı.

Şarku’l Avsat’ın İran devlet televizyonundan aktardığına göre Garibabadi şöyle konuştu: “Eğer ABD Siyonist varlık lehine sahaya girerse, İran saldırganlara bir ders vermek ve ulusal güvenliği ve ulusal çıkarları savunmak için tüm araçları kullanmak zorunda kalacaktır. Elbette askeri karar alıcılar için tüm seçenekler masada.”

Diğer yandan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, bir füzenin İsrail'in güneyindeki Soroka Hastanesi’ne isabet etmesinin ardından İran'ın ‘ağır bedel ödeyeceğini’ söyledi.

Netanyahu X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda, “Bu sabah İranlı terörist zorbalar Beerşeba'daki Soroka Hastanesi'ne ve ülkenin orta kesimindeki sivillere füze attılar. Tahran'daki zorbalara ağır bir bedel ödeteceğiz” ifadelerine yer verdi.

İran bu sabah İsrail'e yaklaşık 30 füze fırlatırken, bu füzelerin bir kısmının Tel Aviv’e düştüğü belirtildi. İsrail medyası 3 kişinin öldüğünü ve 30 kişinin yaralandığını bildirirken, İsrail'in güneyindeki Beerşeba'da bulunan Soroka Hastanesi'nin de doğrudan vurulduğu ifade edildi.

Yedioth Ahronoth, İran füzelerinin İsrail'in orta ve güney bölgelerinde dört noktaya isabet ettiğini bildirdi. Ayrıca, Tel Aviv'in Gush Dan bölgesinde bir füzenin isabet ettiği binada mahsur kalan sakinlere dair raporlara da yer verdi.

İsrail ordusu bugün bölge sakinlerine, İran'ın Arak ağır su reaktörü çevresini boşaltmaları için bir uyarı yayınladı.

İsrail ordusu, nükleer tesislerin yakınında bulunan İran'ın Arak ve Handab köylerinde yaşayanlardan bölgeyi boşaltmalarını istedi ve saldırıların yakın olduğunu duyurdu. Telegram üzerinden yapılan açıklamada, “İsrail güçleri, İran'ın Arak ve Handab köylerinde yaşayanları, çalışanları ve orada bulunan herkesi askeri tesisleri vurmadan önce acilen tahliye etmeye çağırıyor” denildi.