İran-İsrail Savaşı’nın kaybedenleri ve kazananları

Trump, bu çatışmada en büyük kazanan olabilir, çünkü en etkili aktör ve siyasi açıdan ilk sırada kazanan o oldu

Analistlere göre İran halkı protesto gösterilerinden saldırgan yabancı güçlerle iş birliği yapmayı reddettiği için uzak duruyor (AFP)
Analistlere göre İran halkı protesto gösterilerinden saldırgan yabancı güçlerle iş birliği yapmayı reddettiği için uzak duruyor (AFP)
TT

İran-İsrail Savaşı’nın kaybedenleri ve kazananları

Analistlere göre İran halkı protesto gösterilerinden saldırgan yabancı güçlerle iş birliği yapmayı reddettiği için uzak duruyor (AFP)
Analistlere göre İran halkı protesto gösterilerinden saldırgan yabancı güçlerle iş birliği yapmayı reddettiği için uzak duruyor (AFP)

Yusuf Azizi

İsrail Hava Kuvvetleri, 13 Haziran'da İran’a geniş çaplı bir saldırı düzenledi ve Tahran buna füzeler ve insansız hava araçlarıyla (İHA) karşılık verdi. Çatışmalar, 23 Haziran'a kadar devam etti ve ABD, 21 Haziran cumartesi günü B-2 bombardıman uçaklarıyla İran’ın Fordo, Natanz ve İsfahan'daki nükleer tesislerini bombaladıktan sonra arabuluculuk yapmaya başladı.

Bu makalede İran ve İsrail'deki başlıca aktörlere odaklanarak bölgeyi sarsan bu savaşta şimdiye kadar kaybedenleri ve kazananları tespit etmeye çalıştım. Bu aktörlere, savaşın sonucunda ya da daha sonraki bir aşamada İsrail'in desteğiyle mevcut rejimin devrilmesi durumunda onun yerine geçebilecek İranlı muhalefet güçleri de dahil.

Zafer mi, yenilgi mi?

Tahran'dan başlayalım. İran rejimi özellikle 7 Ekim 2023'te Hamas ve müttefiklerinin İsrail'e düzenlediği saldırının ardından Lübnan, Suriye ve Irak'taki müttefiklerinin aldığı darbelerden sonra böyle bir çatışmaya hazırdı. İran ve İsrail, her biri kendi perspektifinden zaferin onda olduğunu iddia etti. İsrail, 1948'deki kuruluşundan bu yana eşi ve benzeri görülmemiş füzeli saldırılara uğrarken söz konusu saldırılarda, konutlar, hükümet binaları ve hassas araştırma ve güvenlik merkezleri vuruldu. Saldırının yol açtığı hasarın ayrıntıları halen gizli tutuluyor. Ayrıca Ben Gurion Havaalanı tamamen felç oldu. İsrail ağır ekonomik kayıplar yaşadı. Onlarca asker ve sivil öldürüldü.

Ancak İsrail’in ağır yaptırımların uygulandığı İran'ın aksine, başta ABD olmak üzere Batılı müttefiklerinden doğrudan destek görecek ve bu da hızlı bir şekilde toparlanmasını sağlayacağına şüphe yok. İran ise çok ağır darbeler aldı. İran çok sayıda askeri komutanının ve güvenlik yetkilisini kaybetti, önde gelen nükleer bilim adamları suikasta kurban gitti, askeri üsler, nükleer tesisler ve ekonomik merkezler yakın vadede telafi edilemeyecek şekilde zarar gördü. Bu durum, İsrail istihbaratının İran’daki kurumlara derinlemesine sızması ve ülkenin hava sahasına daha önce eşi ve benzeri görülmemiş bir şekilde girmesinin bir sonucuydu.

Buna rağmen İsrail, İran rejimini devirmeyi veya liderlerini tamamen ortadan kaldırmayı başaramadı. İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney saldırının ilk günlerinde ortadan kayboldu. Bu yüzden İran'ın zafer iddiası sadece propagandadan ibaret gibi görünüyor. Çünkü durum, İsrail'in saldırıları sonrasında Lübnan'daki Hizbullah'ın başına gelenlere benziyor. Bu saldırılar, İsrail'in istediği zaman bombardıman yapabildiğini, İran'ın da füze saldırılarıyla karşılık vereceğini hesaba kattığını gösterdi. Bu yüzden orta ve uzun vadede İran rejimi bu savaşın başlıca kaybedeni olarak nitelendirilebilir.

Kaçırılan fırsatlar

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İran’a karşı başlayan saldırının ilk saatlerinde İran halkını rejime karşı ayaklanmaya çağırdı. Eski İran Şahı’nın oğlu Rıza Pehlevi de bu çağrıları tekrarladı. Ancak bu çağrılar ne başkent Tahran'da ne de diğer şehirlerde kayda değer bir yanıt buldu, aksine başkentin nüfusunun yaklaşık yarısı hava saldırılarından kaçmak için ülkenin kuzeyine kaçtı. Analistlere göre İran halkı gösterilere katılmaktan, saldırgan bir yabancı güçle iş birliği yapmayı reddetmeleri ve Afganistan, Irak ve Libya'daki trajik senaryoların tekrarlanmasından korkmaları nedeniyle kaçındı.

Entelektüeller, yazarlar ve sanatçılar bu reddi dile getirdiler. İran'da, özellikle Tahran ve Fars bölgelerinde rejimin popülaritesinin keskin bir şekilde düşmesine rağmen, milliyetçi, ulusalcı ve mezhepçi duygular, 2022 yılında Mehsa Amini’nin kıyafet uygulamasına riayet etmediği için polis tarafından gözaltına alındığı sırada hayatını kaybetmesinin ardından başlayan protesto gösterilerinde olduğu gibi ayaklanmaların çıkmasını engelledi. Azerbaycan ve Ahvaz (Huzistan) eyaletlerinde de Rıza Pehlevi'nin iktidara geri dönme endişelerinin arttığı bir ortamda, İsrail saldırısını desteklemek kabul edilebilir bir seçenek değildi.

Sınırlı bir kazanım ve beklenen bir yenilgi

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre İran ve İsrail rejimlerinin açıkça ifade ettikleri coşkuya rağmen, Tahran için durum geçici bir zaferden öteye geçmiyor. Vatandaşların evlerine dönmeleri, otoritenin zayıflığı, yaşam krizinin derinleşmesi ve enflasyonun yükselmesi nedeniyle hissettikleri güvensizliği ortadan kaldırmadı. Bu durum, özellikle Fars olmayan etnik grupların yaşadığı bölgelerde yeni ayaklanmaların patlak vermesine ve hatta Devrim Muhafızları tarafından bir iç darbeye yol açma tehlikesi yaratıyor.

Bir uydu kanalı, Netanyahu’nun saldırıdan üç gün önce Rıza Pehlevi ile görüştüğünü ve İran halkını harekete geçirme konusunda anlaştıklarını bildirdi. Ancak halkı harekete geçiremediler. Çünkü iki tarafın ilişkileri, merhum İran Şahı ve Tel Aviv arasında tarihi bir yakınlığa dayanıyor. Pehlevi, 2023 nisanında İsrail'i ziyaret etmiş ve bu ziyaret İran’da yaygın tartışmalara yol açmıştı.

Gerçek kaybedenler ve kazananlar

İlk kaybedenler, açıkça İsrail'in tarafını tutarak İran halkının güvenini kaybeden Rıza Pehlevi'dir. Pehlevi, daha önceki tutumlarıyla diğer milletlerin haklarını inkar ettiği için onların desteğini de kazanamamıştı. İkinci kaybedenler ise İran'daki, özellikle de Ahvaz’daki ekonomik merkezlerin bombalanmasından memnun olanlar oldu. Bu tesisler Ahvazlılara aittir. Bu kişiler, saldırının rejimi yıkacağını sansalar da halk bu çağrılara yanıt vermedi.

Ayrıca, İran rejiminin ve monarşi akımının ezeli düşmanı olan Halkın Mücahitleri Örgütü’nün (HMÖ) tutumu da dikkat çekiciydi. Örgüt, daha önce Amerikan sağıyla ilişkileri olmasına rağmen İsrail saldırısını desteklemekten kaçınıp‘ne uzlaşı ne savaş’ sloganını benimsedi. Üçüncü çözümün halkın elinde demokratik değişim ve organize direniş olduğunu söyledi. Böylece, Irak-İran Savaşı sırasında Saddam Hüseyin ile ittifak kurarak güvenilirliğini büyük ölçüde yitirdiği tarihi hatasını tekrarlamaktan kaçınmaya çalıştı.

Görünüşe göre İran rejimi, güvenlik durumunu yeni bir baskı kampanyası başlatmak için kullanacak ve bu kampanya, Mossad ile iş birliği yaptığı gerekçesiyle idamların uygulanmasını da içerebilir. Ancak gerçek casusluk ağları, derin bir yolsuzluk sistemiyle yönetilen devletin iç yapısında halen korunaklı halde olabilir. Öte yandan bu çatışmanın en büyük kazananı ABD Başkanı Donald Trump olabilir. Washington, askeri operasyona katıldı ve savaşı sona erdiren arabuluculuk sürecini yönetti, bu da onu en etkili aktör ve siyasi açıdan en büyük kazanan yaptı.



İdris: Sudan hükümetinin öncelikleri barış ve temel hizmetlerin sağlanmasıdır

Sudan Başbakanı Kamil İdriss (Reuters)
Sudan Başbakanı Kamil İdriss (Reuters)
TT

İdris: Sudan hükümetinin öncelikleri barış ve temel hizmetlerin sağlanmasıdır

Sudan Başbakanı Kamil İdriss (Reuters)
Sudan Başbakanı Kamil İdriss (Reuters)

Sudan Başbakanı Kamil İdris, dün yaptığı açıklamada, ordunun "bize dayatılan varoluşsal bir savaş" yürüttüğünü belirterek, hükümetin barışı memnuniyetle karşıladığını ve "tüm kapıların açık" olduğunu vurguladı.

İdriss, devlet televizyonuna verdiği röportajda, "Hükümetin öncelikleri, halkın kabul edebileceği düzenlemelere uygun olarak barış ve güvenlikle temel hizmetlerin sağlanmasıdır," diyerek, "Kalıcı çıkarlarımıza odaklanıyoruz. Kalıcı dost veya kalıcı düşman yoktur" ifadelerini kullandı.

Sudan Başbakanı, "altının depolanması ve yasal olarak elden çıkarılması için birleşik bir portföy oluşturulacağını" belirtti.

Kaçakçılıkla mücadelenin "en önemli önceliklerden biri olduğunu ve yaklaşan ekonomik denetimlerin ülke ekonomisini canlandıracağını" vurguladı.

İdris, "Ekonomik kararlar ve kontrolleri yakında çıkaracağız ve bunları kararlılıkla uygulayacağız" dedi.


Axios: Amerika, hükümetin, Hizbullah’ın silahsızlandırılması kararının ardından İsrail'den Lübnan'a yönelik saldırılarını azaltmasını istedi

Washington, Lübnan hükümetinin Hizbullah'ı silahsızlandırma kararının ardından İsrail'e Lübnan'a yönelik saldırılarını azaltma çağrısında bulundu (AP)
Washington, Lübnan hükümetinin Hizbullah'ı silahsızlandırma kararının ardından İsrail'e Lübnan'a yönelik saldırılarını azaltma çağrısında bulundu (AP)
TT

Axios: Amerika, hükümetin, Hizbullah’ın silahsızlandırılması kararının ardından İsrail'den Lübnan'a yönelik saldırılarını azaltmasını istedi

Washington, Lübnan hükümetinin Hizbullah'ı silahsızlandırma kararının ardından İsrail'e Lübnan'a yönelik saldırılarını azaltma çağrısında bulundu (AP)
Washington, Lübnan hükümetinin Hizbullah'ı silahsızlandırma kararının ardından İsrail'e Lübnan'a yönelik saldırılarını azaltma çağrısında bulundu (AP)

Axios haber sitesi dün, kaynaklara dayandırdığı haberinde, ABD'nin, Lübnan hükümetinin Hizbullah'ı silahsızlandırma kararının ardından İsrail'den Lübnan'a yönelik hava saldırılarını azaltmasını istediğini bildirdi.

İnternet sitesinde, ABD'nin özel temsilcisi Thomas Barrac'in İsrail hükümetiyle “Hizbullah'ın silahsızlandırılmasıyla paralel adımlar atılması” konusunu görüştüğü belirtildi.

Şarku’l Avsat’ın Axios’tan aktardığına göre ABD'nin planı, ordunun Hizbullah'ın güneyde yeniden konuşlanmasını önlemek için önlemler alması halinde, İsrail'in Lübnan'a yönelik “gereksiz” saldırılarını geçici olarak durdurmasını öngörüyor.

Barrack, hükümetin Hizbullah'ı silahsızlandırma adımlarına yanıt olarak Güney Lübnan'daki İsrail işgali altında bulunan beş mevziden kademeli olarak çekilmeyi önerdi. Axios'a göre ABD planı ayrıca Güney Lübnan'ın İsrail sınırına bitişik bölgelerinde bir "ekonomik bölge" kurulmasını da içeriyor.

Web sitesinde, "Körfez ülkeleri, İsrail'in çekilmesi tamamlandıktan sonra Güney Lübnan'daki ekonomik bölgelerin yeniden inşasına yatırım yapmayı kabul etti" ifadesi yer aldı.

Site, İsrail'in "Amerikan teklifini reddetmediğini ve İsrail tarafının Lübnan hükümetinin yaptıklarının tarihi bir gelişme olduğunu, karşılığında bir şeyler sunması gerektiğini kabul etmesi nedeniyle bir şans vermeye hazır olduğunu" ifade etti.

Lübnan Cumhurbaşkanlığı dün yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Arap Birliği Genel Sekreter Yardımcısı Hüsam Zeki ile yaptığı görüşmede, ülkesinin, silah bulundurma hakkının devletle sınırlandırılmasına ilişkin kararı "tüm Lübnanlıların çıkarlarını koruyacak şekilde" uygulama taahhüdünü teyit ettiğini belirtti. Avn, İsrail'in, "Lübnan'ın egemenliğinin tüm sınırları boyunca tam olarak genişletilmesi için gerekli koşulları sağlama" yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini vurguladı.


Zelenskiy, Moskova'yı Putin'in de katılacağı bir toplantıdan kaçmaya çalışmakla suçladı

TT

Zelenskiy, Moskova'yı Putin'in de katılacağı bir toplantıdan kaçmaya çalışmakla suçladı

Zelenskiy, Moskova'yı Putin'in de katılacağı bir toplantıdan kaçmaya çalışmakla suçladı

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Rusya'yı, Rus işgalinin yol açtığı savaşı sona erdirmek için Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşme gereğinden "kaçmaya çalışmakla" suçladı.

Zelenskiy, günlük sosyal medya paylaşımında, "Rusya'nın şu anda gönderdiği sinyaller uygunsuz. Bir toplantıya duyulan ihtiyacı savuşturmaya çalışıyorlar" dedi.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığı habere göre Zelenskiy, ülkesinin çeşitli bölgelerindeki hedeflere gece boyunca düzenlenen büyük çaplı Rus saldırısının, Moskova'nın savaşı sona erdirmeyi amaçlayan toplantılara duyulan ihtiyacı savuşturmaya çalıştığını gösterdiğini ifade etti.

Zelenskiy, "Açıkçası, Rusya'nın şu anda gönderdiği sinyaller utanç verici" ifadesini kullandı.

Rusya, çarşamba gecesi ve dün sabah Ukrayna'ya yüzlerce insansız hava aracı ve füze fırlatarak Moskova'nın haftalardır düzenlediği en büyük saldırıyı gerçekleştirdi. Yerel yetkililere göre saldırıda ölü ve yaralılar var.

Putin ve ABD Başkanı Donald Trump, geçen cuma günü Alaska'da dört yıldan fazla süredir ilk kez bir araya geldi ve İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa'nın en şiddetli savaşını sona erdirmenin yollarını görüştü. Trump, pazartesi günü Alaska'daki zirve görüşmelerinin ardından, Rusya ve Ukrayna liderleri arasında bir görüşme ayarlamaya çalıştığını, ardından kendisinin de katılacağı üçlü bir zirve yapılacağını söyledi.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov perşembe günü yaptığı açıklamada, Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ukraynalı mevkidaşı Volodimir Zelenskiy ile görüşmeye hazır olduğunu defalarca teyit ettiğini, ancak böyle bir görüşmenin gerçekleşmesi için çözülmesi gereken bazı konular olduğunu belirtti.

Lavrov gazetecilere yaptığı açıklamada, "Cumhurbaşkanımız, Sayın Zelenskiy de dahil olmak üzere görüşmeye hazır olduğunu defalarca teyit etti." dedi. "En üst düzeyde ele alınması gereken temel konuların öncelikle çözülmesi gerektiği ve uzmanlar ile bakanların uygun tavsiyeler hazırlayacağı konusunda hemfikir olmalıyız." Ancak, "Elbette, gelecekte anlaşmalar imzalanırsa, bunları imzalayan Ukrayna tarafının meşruiyetinin de çözüleceğinin bilincinde olmalıyız" ifadesini kullandı.

Ukrayna Cumhurbaşkanı perşembe günü yaptığı açıklamada, Rus mevkidaşıyla ancak ülkesine güvenlik garantileri verildikten sonra görüşebileceğini söyledi. Cumhurbaşkanı, basın toplantısında şunları söyledi: “7 ila 10 gün içinde güvenlik garantilerinin yapısı konusunda bir mutabakata varmak istiyoruz. Bu mutabakat temelinde, ABD Başkanı Donald Trump ile üçlü bir toplantı yapmayı hedefliyoruz.” Mutabakatın İsviçre, Avusturya ve Türkiye'de yapılabileceğini de ifade etti.