Somali: Güney Batı eyaletinin eş-Şebab’a karşı kazandığı zaferler, ‘terörle mücadele’ çabalarını canlandırıyor

Ordu, bir haftalık çatışmaların ardından stratejik öneme sahip Beriri kentini ele geçirdi

Somali ordusu birlikleri (Arşiv)
Somali ordusu birlikleri (Arşiv)
TT

Somali: Güney Batı eyaletinin eş-Şebab’a karşı kazandığı zaferler, ‘terörle mücadele’ çabalarını canlandırıyor

Somali ordusu birlikleri (Arşiv)
Somali ordusu birlikleri (Arşiv)

Mogadişu, terör örgütü eş-Şebab'a karşı baskılarını sürdürüyor. Son olarak, ülkenin güneyindeki stratejik öneme sahip Beriri şehri, bir haftalık çatışmaların ardından kurtarıldı. Bu zafer, yirmi yılı aşkın süren çatışmanın ortasında örgütün kentte beş aydan uzun süren kontrolünü sona erdirdi.

Somali uzmanı bir kaynak Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, ülkenin güneyinde elde edilen bu zaferlerin, ordunun ve barış gücü birliklerinin eş-Şebab’a karşı mücadelesini güçlendirdiğini ve örgütün diğer bölgelerdeki kontrolünü sona erdirdiğini belirtti. Örgütün bir süre hareketsiz kalması, diğer alanlarda ise medyada varlık göstermek için faaliyetlerde bulunması bekleniyor.

Somali ordusu tarafından dün yapılan açıklamada, “Askeri operasyon sırasında eş-Şebab’ın liderleri ve üyeleri tutuklandı. Bu operasyon, Güney Batı eyaletindeki stratejik Beriri bölgesinin kurtarılmasıyla sonuçlandı” denildi.

Somali Kara Kuvvetleri Komutanı Sehl Ömer, bir haftadır süren çatışmaların ardından kontrol altına alınan Beriri bölgesini cuma günü ziyaret etti ve ‘Somalililere acı çektiren eş-Şebab milislerini ortadan kaldırmak için çabaları iki katına çıkaracaklarını’ söyledi.

Ordu, barış gücüne katılan Uganda savunma güçleriyle iş birliği içinde kontrolü ele geçirdiğini açıkladıktan sonra, Savunma Bakanı Ahmed Muallim Fiki, “Ordumuz zafer kazandı ve halkının moralini yükseltti. Savaş, Somali'nin tamamı terörden arındırılana kadar devam edecek” dedi.

Eş-Şebab, geçtiğimiz mart ayında Somali ordusunun önemli bir operasyon üssünün bulunduğu şehri, ordunun çekilmesinden sonra çatışma olmadan ele geçirmiş ve askeri ikmal hatları için hayati öneme sahip bir köprüyü tahrip etmişti. Ordu ve barış gücü birliklerinin saldırısı ise ağustos ayı başında başlamıştı.

fghtyjuı
Terör örgütü eş-Şebab üyeleri (AFP)

Somalili siyasi analist Abdulveli Cami Berri, güneyde eş-Şebab'a karşı kazanılan zaferlerin terörle mücadele çabalarında önemli bir adım olduğunu, zira Beriri’nin Güney Batı eyaletindeki birçok tarım ve ticaret bölgesini birbirine bağlayan stratejik bir konumda olduğunu söyledi. Berri, bu zaferlerin Somali ordusu ve müttefiklerine, özellikle de sadık kabilelere moral verdiğini ve kuvvetlerin sahada inisiyatif alma yeteneğini gösterdiğini, bunun da halkın güvenini artıracağını ve eş-Şebab örgütünün finansman kaynaklarını kurutma çabalarını destekleyeceğini düşünüyor. Berri, “Geçici taktiksel zafer ile uzun vadeli stratejik zafer arasındaki fark, toprakları elinde tutma ve sivil yönetim ile hizmetleri sağlamlaştırma yeteneğine bağlıdır” dedi.

Berri, “Son iki yıldaki genel eğilim, terör örgütü eş-Şebab’ın coğrafi alanında yavaş bir daralma olduğunu gösteriyor. Ancak örgüt halen birçok kırsal alanda serbestçe hareket edebiliyor” ifadelerini kullandı.

Bu durum, örgüt ile Somali hükümeti arasında karmaşık bir çatışmanın ortasında gerçekleşiyor. 2000’li yılların başından bu yana silahlı terör örgütüyle savaşan Mogadişu, zaferler ve gerilemelerle dolu dönemler yaşadı.

Eş-Şebab birkaç gün önce yaptığı açıklamada, başkent Mogadişu'dan yaklaşık 300 kilometre uzaklıkta bulunan ve ülkenin orta kesiminde stratejik bir lojistik merkez olan Mahas kasabasını ele geçirdiğini duyurdu. Bu, örgütün, geçtiğimiz temmuz ayı ortasında ülkenin orta kesimindeki Hiran bölgesinde bulunan Tardo kasabasını ele geçirmesinin ardından gerçekleşti. Ülkede 10 binden fazla Afrika Birliği (AfB) askeri konuşlanmış olmasına rağmen, eş-Şebab saldırılarına devam ediyor. Geçtiğimiz haziran ayı sonunda çıkan çatışmalarda en az 7 Uganda askeri öldürüldü.

rgty
Somali ordusu, terör örgütü eş-Şebab’ın önceki saldırısının ardından Beledveyne şehrine asker gönderdi. (AP)

Örgüt, 18 Mart'ta Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud'un konvoyunu vurmaya ramak kalan bir bombalı saldırının sorumluluğunu üstlendi. Ayrıca, nisan ayı başında başkent havaalanı yakınlarına birkaç roket attı ve temmuz ayında Somali'nin başkenti Mogadişu'nun güneyindeki bir askeri akademiyi intihar bombacısı ile hedef aldı. Hükümet, kurbanların sayısını açıklamadı.

Berri, eş-Şebab’ın tepkisiyle ilgili olarak, geçmiş yılların deneyimlerinin, eş-Şebab’ın genellikle iki şekilde tepki verdiğini gösterdiğini düşünüyor. Birincisi, uzak kırsal bölgelere yeniden yayılmak veya halkın arasına karışarak askeri baskıyı hafifletmek için taktiksel olarak gizlenmek. İkincisi ise daha az korunan şehirler veya bölgelere ani saldırılar düzenlemek veya başkent ve yönetim merkezlerini hedef alarak medyada ve siyasette kargaşa yaratmak. Berri’ye göre örgütün, ‘medyadaki varlığını korumak için kısmi bekleme ve Somali'nin orta kesimi veya Mogadişu'nun banliyöleri gibi başka bölgelerde nitelikli operasyonlar gerçekleştirme’ yoluna gideceği muhtemel.

Terör örgütü eş-Şebab’ın sadece askeri yollarla ortadan kaldırılabileceğini düşünmeyen Berri, uluslararası ve bölgesel deneyimlerin eş-Şebab gibi bir örgütün sadece askeri yollarla ortadan kaldırılmasının neredeyse imkânsız olduğunu gösterdiğini, çünkü bunların sadece silahlı milisler değil, ‘toplum içinde uzantıları olan ideolojik-sosyal-finansal bir ağ’ olduğunu ifade etti. Berri, “Çözüm, örgütün toprakları kontrol etme yeteneğini ortadan kaldırmak için askeri kararlılık, finansman kaynaklarını kurutmak, hareketin milis alma için kullandığı yerel adaletsizlikleri gidermek ve aşırılıkçılığı ortadan kaldırma ve rehabilitasyon programlarını etkinleştirmek için bir karışım gerektirir” dedi.



Avrupa, Trump'ın Ukrayna dosyasını tek başına ele almasından endişeli

G7 liderlerinin 16 Haziran'da Kanada'nın Alberta eyaletinde düzenlenen toplantıda (AFP)
G7 liderlerinin 16 Haziran'da Kanada'nın Alberta eyaletinde düzenlenen toplantıda (AFP)
TT

Avrupa, Trump'ın Ukrayna dosyasını tek başına ele almasından endişeli

G7 liderlerinin 16 Haziran'da Kanada'nın Alberta eyaletinde düzenlenen toplantıda (AFP)
G7 liderlerinin 16 Haziran'da Kanada'nın Alberta eyaletinde düzenlenen toplantıda (AFP)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, on yıldır ABD topraklarına ayak basmadı. Putin, son olarak 2015 yılının eylül ayında Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul toplantısında konuşma yapmak için New York'u ziyaret etmiş, burada Suriye’deki savaşı ele almak üzere eski ABD Başkanı Barack Obama ile bir araya da gelmişti.

Putin, 15 Ağustos Cuma günü ABD Başkanı Donald Trump ile Alaska'da yapılacak zirveye katılmak üzere yeniden ABD topraklarına ayak basacak. Alaska, 1876 yılında ABD tarafından Çarlık Rusya'sından satın alınmıştı. Rusya ile Alaska’yı ABD ile Rusya arasındaki tek deniz sınırı olan Bering Boğazı ayırıyor.

Zirvenin yerinin seçilmesinin sembolik anlamına rağmen, asıl önem başka bir yerde yatıyor. Bu, 2019 yılından bu yana ve Trump’ın Beyaz Saray'a ikinci başkanlık dönemi için döndükten sonra iki lideri bir araya getiren ilk zirve olması.

ABD Başkanı Donald Trump, birçok kez Rus mevkidaşıyla iletişime geçti. Altı ay süren tereddütlerin ardından nihayet kararını verdi. Özel temsilcisi Steve Witkoff’un Moskova'ya yaptığı ve başarılı geçen ziyaret, zirvenin zeminini hazırladı. Başlıca gündem maddesi Ukrayna'daki savaş olan görüşmenin zamanını ve yerini ilk açıklayan kişi Trump oldu. Trump, Putin ile bu savaşa son vermek için anlaşmaya vararak, eski başkanlar Jimmy Carter ve Barack Obama gibi Nobel Barış Ödülü'nü kazanma yolunu açmayı hedefliyor.

Avrupa'yı endişelendiren noktalar

Toplantının tarihi belli olduğundan beri, Batı'daki, özellikle de Avrupa'daki diplomatik kurumlarda hareketlilik başladı. Trump ile Putin arasındaki uzaklaşmayı ve Trump'ın Rusya’ya doğrudan yaptırımlar ve Rusya'dan petrol satın alan ülkelere, özellikle Çin ve Hindistan'a ikincil yaptırımlar uygulama tehdidini memnuniyetle karşılayan Avrupa başkentleri, görüşme haberini büyük bir şüphe ve endişeyle karşıladı. Paris’teki Avrupalı diplomatik kaynaklara göre endişelerinin birçok nedeni var. Bunlardan ilki, zirvenin ‘ikili’ olması, yani Ukrayna'nın kaderinin ‘onun aleyhine’ ve aylardır ‘liderler düzeyinde’ toplantılar yapma çağrısında bulunan, ancak Putin'in kendisiyle görüşmeyi reddetmesi nedeniyle sonuç alamayan Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin katılımı olmadan karar verilebilecek olması.

zd
Osaka'da düzenlenen G20 Zirvesi’nde Başkan Donald Trump ve Vladimir Putin'in son görüşmesinden, 14 Haziran 2019 (DPA)

Kaynaklara göre ikinci endişe kaynağı ise Trump'ın alacağı kararlar konusunda duyulan güvensizlik ve Putin'in İstanbul'daki toplantıda Ukrayna heyetine sunduğu resmi notada yer alan taleplerine yanıt vermeye hazır olması. Moskova, Kiev'den, Rusya'nın Eylül 2022'de resmen ilhak ettiği Donetsk, Lugansk, Zaporijya ve Herson olmak üzere Ukrayna’nın dört bölgesinin yanı sıra 2014 yılında ilhak ettiği Kırım Yarımadası'nın da resmen tanınmasını istiyor.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Rusya'nın diğer talepleri arasında Kiev'in NATO'ya katılma çabalarından vazgeçmesi, askeri güçlerini azaltması ve Batı-Atlantik güçlerinin topraklarında konuşlanmasını reddetmesi yer alıyor.

Trump iki gün önce yaptığı açıklamada, “Her iki tarafın da çıkarlarına uygun olarak bazı toprak takasları olacak” ifadelerini kullandı. Bu açıklama, özellikle Ukrayna ordusu, Rusya'nın Kursk bölgesinden çıkarılmasının ardından müzakere için kullanabilecekleri Rus topraklarına artık sahip olmadığından, Kiev ile Avrupa başkentlerinin endişelerini daha da artırdı.

Son olarak, Avrupalılar sadece Ukrayna'yı değil, aynı zamanda Avrupa'nın güvenliğini de ilgilendiren müzakerelerden uzak kalmak istemiyorlar, çünkü Ukrayna'da olacaklar Avrupa kıtasının güvenliğine doğrudan etki edecek.

Diplomatik hareketlilik

Bu endişeler göz önüne alındığında, Avrupa tarafları arasındaki iletişimin hızlanması ve yoğunlaşması anlaşılabilir bir durumdur.

Avrupa’nın önde gelen liderleri, Zelenskiy’yi arayarak onu sakinleştirmeye ve desteklemeye çalıştılar. Cumartesi günü Londra'da düzenlenen ve İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy, ABD Başkan Yardımcısı J. D. Vance ve Ukrayna ile önde gelen Avrupa ülkelerinin temsilcilerinin katıldığı toplantı, Avrupalıların Ukrayna'da barışı sağlamak için önerilerini içeren ‘alternatif bir plan’ sunmaları için fırsat sağladı.

sdc
Vatikan'da Trump ve Zelenskiy arasında yapılan toplantıdan, 26 Nisan 2025 (AP)

Planın ayrıntıları resmi olarak açıklanmamış olsa da Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, Avrupa tarafının başka herhangi bir adım atılmadan önce ateşkes sağlanmasını ve toprak takasının kesin güvenlik garantileri karşılığında yapılmasını öngören bir karşı öneri sunduğunu bildirdi.

Reuters haber ajansı, Avrupalı bir yetkilinin “Savaşın ortasında toprak tavizi vererek hiçbir (müzakere) süreci başlatılamaz” dediğini aktardı. Ancak, Avrupa'nın kapsamlı ve bütüncül tutumu, cumartesi gecesi ile pazar günü arasında Fransa, İngiltere, Almanya, Polonya, İtalya ve Finlandiya liderleri ile Avrupa Komisyonu Başkanı tarafından yayınlanan ortak bildiride ortaya konuldu. Bildiri, Trump'ın çabalarını övmekle birlikte, barış anlaşmasına nasıl ulaşılacağı ve anlaşmanın koşulları konusunda farklı bir tablo çizdi.

rty6
İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy ve ABD Başkan Yardımcısı J. D. Vance, Londra'nın güneydoğusundaki Chevening House'da bir araya geldiler (AP)

Başarıya giden yolun ‘etkin diplomasi, Ukrayna'ya kesintisiz destek ve Rusya’ya Ukrayna'da yürüttüğü yasadışı savaşı durdurması için baskı uygulama çerçevesindeki bir yaklaşım olduğunu düşünen Avrupalı liderler, ‘ciddi müzakerelerin ancak ateşkes veya düşmanlıkların belirgin bir şekilde azaltılması bağlamında yapılabileceğinin yanı sıra, uluslararası sınırların zorla değiştirilmemesi ilkesine bağlı kalınması ve mevcut temas hattının, herhangi bir müzakerenin başlangıç noktası olması gerektiğini vurguladılar.

Ukrayna'nın egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne olan sarsılmaz bağlılıklarını bir kez daha yineleyen Avrupalı liderler, ‘Ukrayna'nın yanında kararlı bir şekilde durmaya’ devam edeceklerini, ‘herhangi bir diplomatik çözümün Ukrayna ve Avrupa'nın hayati güvenlik çıkarlarını göz önünde bulundurması gerektiğinin unutulmaması gerektiğini’ kaydettiler.

Uçsuz bucaksız bir uçurum

Avrupalı liderler tarafından yapılan ortak bildiri, her ne kadar Başkan Trump'ın ‘Ukrayna'daki katliamları durdurmak, Rusya Federasyonu'nun saldırı savaşını sona erdirmek ve Ukrayna'nın güvenliğini garanti altına alacak adil ve kalıcı bir barış sağlamak amacıyla gösterdiği çabalara’ övgüde bulunulsa da ABD ve Avrupa'nın yaklaşımları arasındaki büyük uçurumu yansıtıyordu. Zira Avrupalı liderler Trump'ın girişiminde yer almayan, müzakerelere zemin hazırlamak için ateşkes ve Ukrayna'nın egemenliği ile toprak bütünlüğüne bağlılık gibi şartların sağlanmasını talep ederken, Trump, Kiev'in topraklarının bir kısmını kaybedeceği ilkesini tamamen kabul ediyor.

sdefrt5
Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy’nin Beyaz Saray'da ABD Başkanı Donald Trump ve ABD Başkan Yardımcısı JD Vance ile görüşmesinden, 28 Şubat 2025 (EPA)

Trump barıştan bahsederken Avrupa'dan hiç söz etmiyor, Avrupalılar ise Batı'nın Ukrayna'da yaptıklarını görmezden gelirse Putin'in ne yapacağından korkuyorlar.

Ayrıca Avrupalılar, Ukrayna ve Avrupa'nın hayati çıkarlarının korunmasının öncelikle ABD'nin ‘güçlü ve güvenilir güvenlik garantileri’ vermesini gerektirdiğini vurguluyorlar. Ancak ABD yönetimi, Kiev ve Avrupa başkentlerinin talep ettiği garantileri vermeye hazır olduğunu hiçbir zaman ifade etmedi.

Son iki günde Avrupalı liderlerle geniş çaplı görüşmeler yapan Zelenskiy, onların ortak bildirilerine ‘katıldığını’ ifade ederek, ‘Ukraynalıların işgalci Rusya’ya topraklarını vermeyeceklerini ve barışın Ukrayna olmadan sağlanamayacağını’ vurguladı. Ancak bugün Zelenskiy'nin hedeflerinin gerçekleşmeyeceği açık. Slovakya Başbakanı Robert Fico, pazar günü yayınlanan bir videoda Zelenskiy'nin durumunu özetleyerek, Kiev'in Trump-Putin görüşmesinden ‘zarar göreceğini ve kaybeden taraf’ olacağını söyledi. “Filler tepişir çimenler ezilir” atasözünü kullanan Fico, Ukrayna'nın büyüklerin çatışmasının kaçınılmaz ‘kurbanı’ olduğunu belirtti.