Afganistan, Taliban yönetimi altında beşinci yılına giriyor... İşte bilmeniz gereken beş şey

‘Emri bil Ma'ruf Nehy-i anil Munker’ kamusal yaşamın birçok yönünü düzenliyor

Afganistan'ın başkenti Kabil'de iktidarı ele geçirmelerinin dördüncü yıldönümünü anmak için yürüyüş düzenleyen Taliban mensupları, 15 Ağustos 2025. Taliban, ABD destekli hükümetin çöküşünün ardından yabancı güçlerin kaotik bir şekilde çekilmesiyle Kabil'i ele geçirdi. (EPA)
Afganistan'ın başkenti Kabil'de iktidarı ele geçirmelerinin dördüncü yıldönümünü anmak için yürüyüş düzenleyen Taliban mensupları, 15 Ağustos 2025. Taliban, ABD destekli hükümetin çöküşünün ardından yabancı güçlerin kaotik bir şekilde çekilmesiyle Kabil'i ele geçirdi. (EPA)
TT

Afganistan, Taliban yönetimi altında beşinci yılına giriyor... İşte bilmeniz gereken beş şey

Afganistan'ın başkenti Kabil'de iktidarı ele geçirmelerinin dördüncü yıldönümünü anmak için yürüyüş düzenleyen Taliban mensupları, 15 Ağustos 2025. Taliban, ABD destekli hükümetin çöküşünün ardından yabancı güçlerin kaotik bir şekilde çekilmesiyle Kabil'i ele geçirdi. (EPA)
Afganistan'ın başkenti Kabil'de iktidarı ele geçirmelerinin dördüncü yıldönümünü anmak için yürüyüş düzenleyen Taliban mensupları, 15 Ağustos 2025. Taliban, ABD destekli hükümetin çöküşünün ardından yabancı güçlerin kaotik bir şekilde çekilmesiyle Kabil'i ele geçirdi. (EPA)

Taliban Hareketi 2021 yılında Afganistan'da ikinci kez kontrolü ele geçirmeyi başardı. O zamandan beri iktidarlarını pekiştirdiler, kadınları ve kızları kamusal yaşamdan uzaklaştırdılar, iç muhalefeti ve dış rakiplerini ezip geçtiler. Öte yandan ilk kez, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin daimî üyesi Rusya tarafından ülkenin resmi hükümeti olarak tanındılar.

Şarku’l Avsat’ın AP’den aktardığına göre Taliban ülkeyi kararnamelerle yönetiyor. Ancak Afganların kararnameler ve ideolojilerle karşılanamayacak özlemleri ve ihtiyaçları var.

Açıkçası, iklim değişiklikleri, nüfus artışı ve dış yardımlardaki keskin düşüş, Taliban'ın sadece yönetme değil, liderlik etme yeteneğini de sınayacak.

rt5
Afgan güzellik uzmanları, Afganistan'ın Kabil kentindeki bir salonda müşterilerine hizmet veriyor, 16 Ağustos 2025... Afgan kadınlar, Taliban'ın 2023 yılında güzellik salonlarını yasaklamasına sakin bir şekilde uyum sağlıyor. (EPA)

Taliban iktidardaki beşinci yılına girerken, bu hareket hakkında bilinmesi gereken beş şey:

Kandahar'da yaşayan Hibetullah Ahundzade, 2016 yılında Taliban'ın lideri olmasından bu yana, isyandan iktidara geçiş sürecinde Taliban'ın mirasını güçlendirdi. AP'ye göre Taliban lideri son 20 yıldır tek bir büyük hedefe odaklandı: İslam devleti kurmak.

Bu vizyonun odak noktası, geçen yıl Afganistan'daki yaşamın birçok yönünü düzenleyen Emri bil Ma'ruf Nehy-i anil Munker (İyiliği emretmek ve kötülüğü yasaklamak) yasasını onaylamasıydı.

Geçtiğimiz haziran ayında Ahundzade, Taliban'ın şeriatı uygulamak için savaştığını ve kendini feda ettiğini söyledi. Komutanlığın emir ve talimatlarına uymanın bir görev olduğunu ve herkesin bu itaat sınırları içinde hareket etmesi gerektiğini ifade etti.

rgty
Hareketin lideri Molla Hibetullah Ahundzade Kandahar'da ikamet ediyor. (AFP)

Onun destekçileri ise onun dini otoritesinin üstünlüğünü vurguluyor. Yükseköğretim Bakanı nisan ayında daha da ileri giderek, Ahundzade'ye yönelik eleştirileri kutsallıklara hakaret etmekle eş tuttu ve ona itaat etmenin ilahi bir emir olduğunu vurguladı.

Bu konuda, Uluslararası Kriz Grubu'nun (ICG) Asya Programı’nın önde gelen analisti İbrahim Behis, “O, neyin hareket edip neyin hareket etmeyeceğini, neyin olup neyin olmayacağını belirler” dedi.

Derinlerde gömülü

Taliban'ın iç anlaşmazlıkları derinlerde gömülü kalmaya devam ediyor. Örneğin, Taliban içindeki bazı gruplar başlangıçta kadınlar ve kızlar üzerindeki yasağın kaldırılmasını veya en azından değiştirilmesini talep ederek Taliban'ın daha geniş bir küresel ve finansal katılım alanına sahip olmasını sağlamayı amaçladı.

Ancak Ahundzade ve çevresi bu baskıya direndi ve Taliban hükümeti izolasyonundan çıkarak diplomatik ilişkiler geliştirdi; iktidarını sürdürmek için her yıl milyarlarca dolarlık vergi geliri elde etti.

ı8
Afganistan'ın başkenti Kabil'de iktidarı ele geçirmelerinin dördüncü yıldönümünü anmak için yürüyüş düzenleyen Taliban mensupları, 15 Ağustos 2025. (EPA)

Afganistan’ta İçişleri Bakanı Siraceddin Hakkani gibi nüfuzlu kişilerin otoritesinin zayıfladığı gözlemleniyor. Kasım ayından bu yana Ahundzade, Afganistan'ın silah ve askeri teçhizatını doğrudan kontrol altına aldı ve bu da hareketin kurucusu Molla Muhammed Yakub'un yönettiği İçişleri ve Savunma bakanlıklarının marjinalleşmesine yol açtı.

Geçtiğimiz aralık ayında önemli bir intihar saldırısında amcası öldürülen Hakkani, liderliğe sert eleştiriler yöneltiyordu, ancak şimdi durum farklı; kendi güçlü ağını yöneten Hakkani, Kandahar fraksiyonuyla bir savaş başlatıp kazanamaz.

Siyasi temsilci Şir Abbas Stanikzay ise ocak ayında Ahundzade'yi eleştirerek, ‘eğitimin yasaklanmasının şeriatta hiçbir dayanağı olmadığını’ vurguladı. Stanikzay kısa süre sonra Afganistan'ı terk etti ve halen ülke dışında bulunuyor. Stanikzay, kaçtığı veya şayet kalırsa tutuklanacağı yönündeki haberleri yalanladı.

Ahundzade, İslam hukukunu liderliğinin merkezine koydu. Behis, “Kendini vazgeçilmez hale getirdi. Tüm hareket ona sadakat borçlu” ifadelerini kullandı. Diğer yandan Afgan kadın ve kız çocuklarına yönelik politikalar konusunda herhangi bir değişiklik olacağına dair hiçbir işaret yok.

hyujı
ABD'nin çekilmesinin ve hareketin Kabil'de iktidara gelmesinin dördüncü yıldönümü kutlamaları sırasında gülümseyen bir Taliban üyesi, 15 Ağustos 2025 (AP)

Kadınlar tarafından yönetilen Afgan haber sitesi Zan Times’ın Genel Yayın Yönetmeni Zühre Nadir, Rusya'nın Taliban'ı tanımasının ‘çok endişe verici’ bir mesaj verdiğini söyledi.

Nadir, Taliban'ın politikalarına karşı muhalefet olduğunu, ancak insanların güçlü bir alternatif olmadığı için korktuklarını ifade etti. Nadir’e göre Taliban, ülkeyi zorla ele geçirdi ve şiddet yoluyla iktidarını sürdürdü.

Taliban iktidara geldikten sonra kadınlar Afganistan sokaklarına çıkıp protesto ettiler, ancak intikamla karşılaştılar.

Nadir, “Görünür bir protesto olmaması ile durumun kabul edilmesi karıştırılmamalıdır. Aslında, görünür bir protesto olmaması, muhalefet nedeniyle insanların karşı karşıya kaldığı ciddi riskleri yansıtmaktadır. Direniş halen devam ediyor, ancak genel ifade korku ve güçle bastırıldı” ifadelerini kullandı.

Taliban sonrası

Taliban, kadın haklarını korumaya kararlı olduğunu vurguluyor. Nadir ise ülke yöneticilerinin politikalarını değiştireceğine dair ‘güvenin zayıf’ olmasına rağmen, kadınların Taliban sonrası geleceğe ‘psikolojik ve zihinsel’ olarak hazırlandıklarını vurguluyor:

“Bu vahşetin sonsuza kadar sürmeyeceği umudu birçok kadını hayatta tutuyor. Bu kadınlar, rejim devam ettiği sürece kadın haklarına ilişkin tutumunu değiştirmeyeceğini düşünüyor.”

Taliban'ın ikili ilişkileri ortak temellere dayanıyor: ‘sınırlar, su, ulaşım ve güvenlik’. Özellikle Avrupa'da göçmenlere karşı düşmanca söylemler, Batı'daki siyasi partilerle diplomatik etkileşimi güçlendirebilir. Zira bu partiler destekçilerini memnun etmeye çalışıyor.

drfgty
Afgan güzellik uzmanları, Afganistan'ın Kabil kentindeki bir salonda müşterilerine hizmet veriyor, 16 Ağustos 2025... Afgan kadınlar, Taliban'ın 2023 yılında güzellik salonlarını yasaklamasına sakin bir şekilde uyum sağlıyor. (EPA)

Bu bağlamda Birleşik Krallık merkezli Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü (IISS), Taliban'ın daha geniş kapsamlı diplomatik etkileşimlerinin Batı'nın benimsediği ‘tanımama’ yaklaşımını parçaladığını ve Taliban ile ‘kademeli normalleşme’ yolunu açtığını bildirdi.

Nadir, “Taliban bölgede kendini rahat hissediyor ve kabul edilebilir bir çalışma yöntemi buldu. Bölge de onun varlığına uyum sağladı. Son dört yılda gördüğümüz şey, Taliban üzerinde gerçek bir baskı değil, daha çok normalleşme ve yatıştırma. Afganistan içinde ve dışında durumu izleyen bizler için bu sadece siyasi değil, aynı zamanda kişisel bir mesele. Bu acı verici durum, Afgan kadınlarının acılarının siyasi çıkarlar uğruna göz ardı edildiği yönündeki endişelerimizi doğruluyor” şeklinde konuştu.

Taliban için gerçek sınav henüz başlamadı; Nisan ayına kadar ABD, Afganistan'ın en büyük bağışçısıydı ve nüfusun yarısından fazlası hayatta kalmak için yardıma muhtaçtı. Ancak, Taliban'ın bu yardımlardan yararlanacağı endişesiyle acil yardımı durdurdu.

Görünüşe göre binlerce Afgan, kadınlar da dahil olmak üzere, işlerini kaybetmek üzere. Çünkü sivil toplum kuruluşları ve ajanslar faaliyetlerini azaltıyor veya kapatıyor. İş ve sözleşmelerin kaybı ve insani yardımın azalması, Taliban için gelir kaybı anlamına geliyor.

Bu bağlamda BM ajanslarından biri, ‘çalışanların itibarı ve güvenliği için riskler’ olduğunu belirtti. İnsani yardım kuruluşları, fonların azalması nedeniyle faaliyetlerini askıya almak zorunda kaldılar ve bu da topluluklar arasında adaletsizliğe yol açtı. İnsani yardım yetkilileri, hayal kırıklığı ve artan gerginliğin, insanların kaynaklar ve hizmetler için rekabet etmesiyle birlikte şiddete yol açacağı konusunda uyarıyor.

Bu kesintiler, komşu ülkelerden Afganların toplu olarak sınır dışı edilmesiyle aynı zamana denk geliyor ve bu da nüfusun şişmesine ve işsizlerin sayısının artmasına neden oluyor. Ayrıca gelen para transferleri de duruyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), nüfusun 2050 yılına kadar yüzde 85 artarak 76,88 milyona ulaşacağını tahmin ediyor. Afganistan'ın insanlara gıda, barınma ve ekonomik fırsatlar sağlaması gerekiyor.

defed
Afganistan'ın başkenti Kabil'de iktidarı ele geçirmelerinin dördüncü yıldönümünü anmak için yürüyüş düzenleyen Taliban mensupları, 15 Ağustos 2025. (EPA)

Afganistan Analistler Ağı'ndan Thomas Ruttig ise 1990'ların sonunda ‘tamamen harap olmuş’ bir ofiste Taliban'ın önde gelen bir üyesiyle yaptığı görüşmeyi hatırlıyor. Taliban militanları ona, kendilerinin bu koşullarda yaşayabildiklerini, ancak yabancıların yaşayamadıklarını söylemişlerdi.

Ruttig, “Afganlar bu koşullar altında yaşayabilirler diyorlar ve bu bir dereceye kadar doğru. Bu koşullar altında yaşamaya zorlandılar ve uyum sağlamayı öğrendiler” dedi.

“Şimdi ise evleri, toprakları ve birikimleri yok oldu” diyen Ruttig, Taliban'ın savaştaki zaferini ‘Allah'ın ve halkın yardımıyla kaçınılmaz’ olarak gördüğünü belirtti. Taliban'ın Afganların özlemlerinin bir yansıması olmasına rağmen, açılmaya ve halkın endişelerini dinlemeye devam etmesi gerektiğini ifade etti.

Ruttig sözlerini şöyle sürdürdü: “Onlar, ne kadar açık olurlarsa, kendilerine olan şüphelerin o kadar artacağını ve bunun da iktidarlarını zayıflatabileceğini biliyorlar. Taliban, ülkeyi sırf yönetmek için mi yönetmek istiyor, yoksa Afganistan'ı daha iyi bir yer haline getirmek için mi yönetmek istiyor? Belki de karşılaştıkları en büyük soru budur.”



Anlaşmazlık ayrıntılarda değil, özde

Gazze Şeridi'nin merkezindeki Bureyc Mülteci Kampında havadan insani yardımların atılacağı noktaya yönelen yerinden edilmiş Filistinliler, 17 Ağustos 2025 (AFP)
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Bureyc Mülteci Kampında havadan insani yardımların atılacağı noktaya yönelen yerinden edilmiş Filistinliler, 17 Ağustos 2025 (AFP)
TT

Anlaşmazlık ayrıntılarda değil, özde

Gazze Şeridi'nin merkezindeki Bureyc Mülteci Kampında havadan insani yardımların atılacağı noktaya yönelen yerinden edilmiş Filistinliler, 17 Ağustos 2025 (AFP)
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Bureyc Mülteci Kampında havadan insani yardımların atılacağı noktaya yönelen yerinden edilmiş Filistinliler, 17 Ağustos 2025 (AFP)

Nebil Fehmi

BBC kanalında yakın zamanda katıldığım bir programda, sunucu Gazze ile ilgili devam eden müzakereleri ve bazı ayrıntılar sebebiyle tekrar tekrar çıkmaza girmelerinin nedenlerini sormuştu. Cevabım açık ve netti; anlaşmazlık ayrıntılarda değil, çatışmanın özü konusunda.

Birkaç gün sonra, İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri'nin kapsamlı ve eksiksiz bir çözüm lehine kısmi ve geçici çözümler fikrini yeniden değerlendirdiklerine dair haberleri takip ettim. İlk bakışta bunu olumlu bir işaret olarak gördüm. Bu haberler, bir dizi Batılı ülkenin Filistin Devleti'ni sonbaharda tanıma niyetini açıklaması ve Suudi Arabistan ile Fransa’nın himayesinde BM’de düzenlenen “iki devletli çözüm” konferansının sona ermesiyle birlikte geldi.

Ancak, uzun müzakere deneyimim beni temkinli olmaya ve haberleri yakından takip etmeye yöneltti. Nitekim “kapsamlı” teriminin, bazı Filistinli tutuklular karşılığında tüm rehinelerin iadesini, Gazze'deki savaşın sona erdirilmesini içeren bir anlaşma anlamına geldiği ortaya çıktı. Dahası İsrail hemen Hamas liderlerinin, Gazze Şeridi dışında da her yerde hedef alınacaklarını vurguladı. Savaşın durmasının Gazze’den çekilmesi anlamına geldiği düşüncesine bağlı kalmaktan veya daha önceki önemli bir talebinden, yani İsrail'in Gazze'de güvenliği kontrol etmeye devam etmesi talebinden geri adım atmaktan kaçındı. Filistin-İsrail çatışmasının çözümünden, Batı Şeria ile Gazze Şeridi'ndeki işgalin sona erdirilmesinden ise kesinlikle bahsetmedi. Tam aksine, Knesset Batı Şeria'yı ilhak eden bir yasa çıkardı ve Başbakan tüm Gazze'yi işgal etme niyetini açıkladı.

Basitçe ve tüm samimiyetimle ifade etmem gerekirse, Gazze ve Batı Şeria'daki Filistin-İsrail sorunu hem günümüzde hem de geçmişte, her iki alandaki siyasi merkezler ile barışçıl müzakere sürecini destekleyenler arasında tartışmalar yaşansa bile, ayrıntılar üzerindeki anlaşmazlıklar nedeniyle sekteye uğramadı. Sorun daha ziyade çatışmanın özü, yani işgalin sona erdirilmesi konusundaki anlaşmazlıkta yatıyor. Bir diğer neden de iki bağımsız devletin kuruluşuna dayalı barışçıl bir çözümle bağdaşmayan ideolojik pozisyonlar benimseyen sağın siyasi yönelimlerine karşı, siyasi merkez içinde daha ağır basması gereken siyasi ağırlık ve güvenilirliğin eksikliğidir. Bunun en açık kanıtı, İsrail'in kuruluşundan bu yana en radikal hükümet tarafından yönetiliyor olması ve Hamas ile diğer örgütlerin Filistin'deki Gazze müzakerelerine hakim olmasıdır. Burada işgalci devletin sorumluluğunu asla işgal altındaki bir halkın sorumluluğuyla eş tutmadığım bilinmeli.

Çözüm sürecinin sekteye uğramasının ardındaki temel engel, İsrail'deki büyük çoğunluğun bir Filistin devletinin kuruluşunu desteklememesi ve zorla göç ettirme, soykırım ve aç bırakma uygulamalarının benimsenmesi ile siyasi dümenin sağa çevrilmesidir. Buna karşılık daha ılımlı siyasi hareketler tereddüt etmiş ve İsrail arenasını “iki devletli çözüme” doğru taşımada başarısız olmuştur. Dahası devletin kuruluşundan bu yana hiçbir İsrail başbakanının Filistin devletinin kurulmasına destek veren tek bir açıklaması bile olmamıştır. Başka bir deyişle, İsrail'in tutumu, en iyi haliyle bile, meselenin özüne ilişkin yetersiz kalmış ve siyasi merkez, İsrail arenasını bir çözüme çekmeyi başaramamıştır. Dahası, radikal akımların uygulamaları Büyük İsrail'i kurmayı amaçlamıştır.

İsrail, bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını desteklemiyor ve şu anda hem halk hem de toprak olarak Filistin davasını tutkuyla ve şiddetle ortadan kaldırmak için çalışıyor. İşte temel ikilem budur.

Buna karşılık hem İsrail solunu hem de sağını birleştiren temel talep, Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nde İsrail’in çekileceği topraklardan kendisine yönelik tehditleri önleyecek düzenlemeler üzerinde anlaşmaya varılması gerekliliğidir. Bu talep ek olarak, komşu Arap devletlerinden gelebilecek tehditleri önlemek için Ürdün Nehri üzerinde İsrail güvenlik gücünün varlığını da içeriyor. Buna ilaveten, Filistin Otoritesi’nin savunma ile ilgilendiğini vurgulamasına, taraflara ani saldırılara karşı teminat olarak güvenlik düzenlemeleri üzerinde anlaşmaya varma fikrini reddetmemesine rağmen, İsrail şu anda Gazze içindeki askeri varlığını sürdürme konusunda da ısrarcı. Ne var ki, Filistin Otoritesi’nin bu tutumuna karşılık, haritanın sağındaki Filistinli direniş örgütleri, “iki devletli çözüm” konusunda bir anlaşmaya varılmadığı sürece, somut düzenlemeler veya silahsızlanma konusunda herhangi bir taahhütte bulunmadılar.

Ardından 7 Ekim 2023 hadisesine ve onu takip eden Gazze Şeridi'nde masum insanların ölümüne tanık olduk. Durum her iki tarafta da giderek gergin ve karmaşık bir hale geldi. Bu noktada önümüzdeki ikilemi bir dizi sonuçla özetlemek istiyorum:

- İsrailliler, bir Filistin devleti kurulup çatışma sona ermedikçe güven ve emniyete kavuşamayacaklardır.

- Filistinliler, sınırlı toprak takası ile birlikte 1967 sınırlarına dayanan, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir ulusal devlet hayalini, İsrail kendini güvende ve emniyette hissetmediği sürece gerçekleştiremeyeceklerdir.

- Ne İsrail ne de Filistin siyasi çevreleri, dengeyi düzeltip çatışmayı çözecek tarihi kararlar için siyasi ivme yaratamazlar. Bunun için hem İsrail hem de Filistin çevrelerine baskı yapacak ve onları canlandıracak geniş kapsamlı uluslararası siyasi aktivizm gerekmektedir.

Gazze'nin istikrara kavuşturulması ve yeniden inşası meselesi, uzun yıllar alacak ve muazzam kaynaklar gerektirecektir. Ayrıca, Mısır-Arap Girişimi'nde önerildiği gibi, Gazze'yi geçici olarak yönetmek ve güvence altına almak için Filistinlilerin onayıyla bir idari organ, bölgesel ve uluslararası güvenlik mekanizmaları oluşturulmalıdır. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre bu meseleler ancak çatışmaya kapsamlı ve kalıcı bir çözüm çerçevesinde başarılabilir, çünkü ülkeler çatışmanın sona erdirilmesi bağlamı dışında Gazze Şeridi'ndeki mali veya idari ve güvenlik düzenlemelerine katkıda bulunmakta isteksiz olacaklardır.

Uluslararası toplum, özellikle de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi daha etkili bir rol oynamalıdır. Genel Kurul, “İki Devletli Çözüm” konferansı hakkında takip kararları yayınlamalı ve kararlarının belirli bir süre içinde yürürlüğe girmesini sağlamalıdır. Ayrıca, sona eren konferansın ardından, özellikle Batı Şeria'nın ilhakı ve Gazze'de yayılma konusunda İsrail'in uzlaşmaz tutumu nedeniyle, önlemler alınmalıdır.

Güvenlik Konseyi, gerekli siyasi ağırlığı sağlamak ve Batı-Rusya hassasiyetlerinden kaçınmak için tüm üye devletler tarafından kabul edilebilecek bir karar almalıdır. Karar şunları içermelidir:

A- Gazze'nin yeniden inşası ve Gazze Şeridi'nin yönetimi ve güvenliği için ayrıntılı bir plan hazırlamak.

B- Filistinlilerin 1967 sınırlarına dayalı, başkenti Doğu Kudüs olan egemen bir devlet kurma yönündeki ulusal taleplerini karşılamak için çatışmayı uluslararası meşruiyet temelinde çözmek üzere kapsamlı ve bütünleşik bir plan hazırlamak, ibadethanelerin yönetimi ve güvenliği için özel düzenlemeler ve Filistinli mültecilerin geri dönmesi veya zararlarının tazminatı için özel bir teklif hazırlamak.

C- Ani güvenlik tehditlerinden kaçınmak için İsrail ve Filistin’in güvenlik ihtiyaçlarına yanıt verecek kurallar ve düzenlemeler belirlemek.

D- İsrail ve Filistinli taraflar arasında güven tesis edilene kadar uzayabilecek bu çeşitli unsurların ilk uygulama dönemini izlemek ve takip etmek için uluslararası bir mekanizma kurmak.

Çözüm, sonsuz ayrıntı ve talep tuzağından kaçınmak, çatışmanın özüne kararlı bir şekilde odaklanmak ve tüm tarafların eşit haklara sahip olmasını sağlamakta gizlidir.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.