Ukrayna konulu Beyaz Saray toplantısı... Çözümsüz barış yolunda 5 sonuçhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5176770-ukrayna-konulu-beyaz-saray-toplant%C4%B1s%C4%B1-%C3%A7%C3%B6z%C3%BCms%C3%BCz-bar%C4%B1%C5%9F-yolunda-5-sonu%C3%A7
Ukrayna konulu Beyaz Saray toplantısı... Çözümsüz barış yolunda 5 sonuç
Güvenlik garantileri, silah anlaşması ve Trump'ın mekik diplomasisi
ABD Başkanı Donald Trump, Fransa, Almanya, İtalya ve Birleşik Krallık liderlerini, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı'nı ve NATO Genel Sekreteri'ni Beyaz Saray'da ağırladı. (Reuters)
Ukrayna konulu Beyaz Saray toplantısı... Çözümsüz barış yolunda 5 sonuç
ABD Başkanı Donald Trump, Fransa, Almanya, İtalya ve Birleşik Krallık liderlerini, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı'nı ve NATO Genel Sekreteri'ni Beyaz Saray'da ağırladı. (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump dün Beyaz Saray'da Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ve bir dizi Avrupalı liderle bir araya geldi. Bu görüşme, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik savaşını sona erdirmek için dostane ancak kesin olmayan bir girişim olarak nitelendirildi.
Toplantının büyük bir kısmı, Zelenskiy'nin savaşı sona erdirecek bir anlaşmayı kabul etmesi halinde Avrupa ülkeleri ve ABD'nin Ukrayna'ya sağlayabileceği güvenlik garantilerinin niteliğine odaklandı.
Diğer yandan Trump, Zelenskiy ile Putin arasında doğrudan bir görüşme yapılmasının önünü açmak amacıyla Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştü. Zelenskiy ile Putin arasındaki görüşmenin zamanı ve hatta gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ise halen belirsizliğini koruyor.
ABD Başkanı Donald Trump ve Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Beyaz Saray'da bir araya geldi. (AFP)
Şarku’l Avsat’ın New York Times’tan aktardığına göre toplantıdan çıkan 5 temel sonuç şunlar:
1- Liderler arasında görüş birliği
Trump'ın Putin'i Alaska'da görkemli bir şekilde ağırlamasından ve önceki bazı tutumlarından geri adım atmasından sadece üç gün sonra, ABD Başkanı geleneksel müttefikleriyle görüşmelerde bulunarak uzlaşma noktalarını ele aldı.
Buna rağmen bazı farklılıklar ortaya çıktı. Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Rusya ile yapılacak herhangi bir müzakerenin ön koşulu olarak ateşkes çağrısında bulundu, ancak Trump bu öneriyi nazikçe reddetti. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise Putin'in niyetlerinden şüphe duyduğunu belirterek şöyle dedi: “Başkan Putin'in barış istediğine ikna olmadım.”
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'ın Doğu Salonu'nda Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ve Avrupalı liderlerle bir toplantıya katıldı. (AFP)
Bununla birlikte, toplantıda Zelenskiy'nin önceki Beyaz Saray ziyaretini sonlandıran türden bir gerginlik yaşanmadı. Katılımcılar, Zelenskiy ile Putin arasında doğrudan bir görüşme düzenlenmesi konusunda anlaştılar. Ukrayna'nın güvenlik garantilerinin ayrıntıları ve Kiev'in anlaşma kapsamında herhangi bir toprak tavizi verip vermeyeceği gibi diğer konular üzerinde çalışmalar devam ediyor.
2- Ukrayna'ya ilişkin garantiler konusunda belirsiz ifadeler
Trump, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda, Zelenskiy ile güvenlik garantileri konusunda ‘verimli’ görüşmeler yaptığını ve bu garantilerin ‘ABD ile koordineli olarak birçok Avrupa ülkesi tarafından Ukrayna'ya sunulacağını’ açıkladı.
ABD'nin barış gücü görevi kapsamında Ukrayna'ya Amerikan askerleri göndereceği sorulduğunda doğrudan cevap vermeyen Trump, “Onlara yardım edeceğiz ve bu sürece dahil olacağız” dedi.
Buna karşılık Avrupalı liderler, NATO tüzüğünün 5. maddesine paralel garantiler talep ettiler. Bu madde, ittifak üyesi herhangi bir ülkeye yapılan saldırının tüm üyelere yapılmış bir saldırı olarak kabul edileceğini öngörüyor.
Zelenskiy ise ne tür garantiler istediği sorulduğunda “Her şeyi” yanıtını verdi.
3- Trump ve Putin ile mekik diplomasisi
Eski Başkan Joe Biden bir keresinde Putin'i ‘katil diktatör’ olarak nitelendirirken, Trump Rusya Devlet Başkanı'na daha olumlu bakıyordu. Trump dün Putin’i, başlattığı savaşı sona erdirmek için samimi bir şekilde çaba gösteren bir lider olarak göstermeye devam etti.
Toplantının bir bölümünde Trump, Avrupa liderleriyle bir araya geldiği Beyaz Saray'ın Doğu Salonu’ndan ayrıldı ve Putin ile telefonda görüştü. Ardından Zelenskiy ve Avrupa liderlerini Oval Ofis'e geri çağırarak görüşmenin ayrıntılarını anlattı. Bu bilgi Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb tarafından basın mensuplarına aktarıldı.
4- Rusya ve Ukrayna, Putin ile Zelenskiy arasında bir toplantı düzenleyecek
Trump, sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımda, Putin'i arayarak Zelenskiy ile bir görüşme ayarlamaya çalıştığını ve daha sonra ikisiyle birlikte üçlü bir toplantıya katılmak istediğini açıkladı. Ancak tarafların bu konuda hemfikir olup olmadığı belli değil.
Putin'in Dış Politika Danışmanı Yuri Ushakov ise Rusya ve ABD başkanları arasındaki görüşmenin ‘yapıcı’ olduğunu belirtti. Rusya'nın açıklamasında, iki tarafın Moskova ve Kiev arasında doğrudan görüşmeler yapmak üzere üst düzey müzakereciler atanması konusunda anlaştığı belirtildi, ancak Putin'in bizzat katılacağı teyit edilmedi.
Putin, Zelenskiy ile görüşmeyi açıkça reddetmemiş olsa da, Ukrayna Devlet Başkanı’nı ‘meşru veya kendisine eşit’ olarak görmediğini defalarca belirtti.
5- Zelenskiy, Ukrayna'nın 90 milyar dolarlık Amerikan silahı satın alma niyetini açıkladı
Trump, Ukrayna'ya ek yardım sağlamayı reddetmesine rağmen, Kiev'e Rus saldırılarına karşı koyması için silah satmaya hazır olduğunu vurguladı. Zelenskiy, Ukrayna'yı füze saldırılarından korumak için daha fazla Patriot hava savunma sistemi satın almak istediğini kaydetti.
Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AFP)
Zelenskiy gazetecilere, ülkesinin güvenlik garantileri kapsamında Avrupa üzerinden 90 milyar dolarlık Amerikan silahı satın almayı planladığını, bunun karşılığında ABD'nin Ukrayna'dan insansız hava araçları (İHA) satın alacağını söyledi. Anlaşmanın henüz resmi metninin hazırlanmadığını belirten Zelenskiy, böyle bir anlaşmanın barış anlaşması sağlanması durumunda Ukrayna'nın savunma kapasitesini güçlendirme yönünde büyük bir adım olduğunu ifade etti.
Ukrayna’dan Afrika ve Tayvan'a jeopolitik açıdan Avrupa-Çin ilişkilerihttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5176981-ukrayna%E2%80%99dan-afrika-ve-tayvana-jeopolitik-a%C3%A7%C4%B1dan-avrupa-%C3%A7in-ili%C5%9Fkileri
Çin Devlet Konseyi Başkanı Li Keqiang ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Pekin'de düzenlenen AB-Çin İş Liderleri Sempozyumu’na katıldı, 24 Temmuz 2025 (AFP)
Ukrayna’dan Afrika ve Tayvan'a jeopolitik açıdan Avrupa-Çin ilişkileri
Çin Devlet Konseyi Başkanı Li Keqiang ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Pekin'de düzenlenen AB-Çin İş Liderleri Sempozyumu’na katıldı, 24 Temmuz 2025 (AFP)
Hattar Ebu Diyab
Çin ve Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerin 50’nci yıldönümü vesilesiyle Avrupa ile Çin arasında gerçekleşen son zirve Pekin ile Brüksel arasında stratejik bir uçurum olduğunu ortaya koydu. Çin'in artık Avrupa Birliği'ni (AB) stratejik bir muhatap olarak görmediği anlaşılırken bu durum, Avrupa'nın başarısızlıklarından dersler çıkarmasını ve küresel stratejik çalkantıların yaşandığı bu dönemde Çin-Avrupa diyaloğunun neden bu kadar zorlu olduğunu anlamasını gerektiriyor.
Jeopolitik ve ekonomik boyutların taraflar arasındaki hayati ve karmaşık ilişkilerin geleceğini aynı anda belirleyeceğine şüphe yok. Bu yüzden Afrika'daki şiddetli rekabet ve Avrupa'nın Tayvan konusundaki tutumu, ekonomik kesişim ve çıkarların karşılıklı olması potansiyeline rağmen, ikili ilişkilerin gelişmesini engelleyen unsurlar olarak görülüyor.
Avrupa'nın yaklaşımı ve Ukrayna savaşının etkisi
Avrupa'da bazıları Çin ile ilişkilerin önemini erkenden farkına vardı. Eski Fransa Cumhurbaşkanı General Charles de Gaulle, 1964 yılının başlarında, Soğuk Savaş doruk noktasındayken ve Moskova ile Pekin arasındaki ideolojik-siyasi anlaşmazlığın şiddetlendiği bir dönemde, Çin Halk Cumhuriyeti'ni ilk tanıyan kişi oldu. ABD ise ancak on yıl sonra, Nixon-Kissinger döneminde Fransa'nın izinden gitti.
Bu jeopolitik konumlandırma, şu an Ukrayna meselesi ve bunun ABD-Avrupa-Çin ilişkilerine etkisi etrafında şekilleniyor.
Oluşmakta olan çok kutuplu dünyada, bölgesel ve küresel hedefleri olan eski ve yeni güçler, kalkınması için ihtiyaç duyduğu ortakları arayan Afrika'ya ilgi gösteriyor.
Ancak, AB’nin Çin'in dünyada artan etkisine karşı yavaş tepki verdiğini burada belirmeden geçmeyelim. Avrupa Komisyonu, bu konuyla ilgili bir strateji önerisini ancak 2019 yılında sunabildi. Bu strateji, Çin'i ‘ortak, ticari rakip ve sistematik rakip’ olarak gören üçlü bir yaklaşıma dayanıyor.
Son dönemde, Ukrayna meselesi, 2022 yılında yaşlı kıtaya savaşın geri dönmesiyle birlikte ortaya çıkan keskin bir küresel bölünme nedeniyle, jeopolitik açıdan Avrupa-Çin ilişkilerine gölge düşürdü. Bu bölünme, bir tarafta ABD, NATO ve AB, diğer tarafta ise Rusya, Çin, Kuzey Kore ve müttefikleri arasında yaşandı.
Çin Devlet Konseyi Başkanı Li Keqiang ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Pekin'deki Büyük Halk Salonu'nda düzenlenen AB-Çin İş Liderleri Sempozyumu’na katıldılar, 24 Temmuz 2025 (AFP)
Bu bağlamda, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in Pekin'de düzenlenen AB-Çin Zirvesi sırasında Çin'den Rusya'yı Ukrayna'da ateşkes kabul etmeye ikna etmek için nüfuzunu kullanmasını talep etmesi dikkati çekti. Avrupa tarafı, ‘Çin'in Ukrayna'daki savaşın sonucuna ilişkin tutumunun, Çin ile ilişkilerin geleceğini belirlemede belirleyici bir faktör olacağını’ vurgularken, Pekin, Moskova'ya doğrudan askeri destek sağlamayacağını ve Rusya'yı destekleyen bakış açısına göre adil bir siyasi çözüm için çalışacağını vurguladı.
Daha genel bir düzeyde, Avrupa Birliği ve Çin, Pekin Zirvesi sırasında nadir metallerin ihracatını kolaylaştırmaya yardımcı olacak yeni bir mekanizma üzerinde anlaşmaya vardı. Ayrıca, 2016 Paris Anlaşması ruhuna uygun olarak iklim değişikliğiyle mücadele konusunda ortak bir bildiri yayınladılar. Bununla birlikte, ikili ticaret ve Rusya-Ukrayna anlaşmazlığı gibi alanlardaki farklılıklar, çözülmesi için ek görüşme turları gerektirecek.
Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında 15 Ağustos'ta gerçekleşen zirve, Ukrayna konusunda yaşanan çatışmada bir dönüm noktası oldu. Avrupa'nın tutumu bu süreç üzerinde büyük bir etkiye sahip olmasa da AB’nin Çin ile olan ilişkisi, dünyanın jeopolitik satranç tahtasında nispeten önemli bir faktör olmaya devam ediyor.
Afrika'nın gelecek vaat eden gücünün testi
Oluşmakta olan çok kutuplu dünyada, bölgesel ve küresel hedefleri olan eski ve yeni güçler, çeşitli araçlar (siyasi, ekonomik ve mali nüfuz, askeri varlık, kültürel etki, demografik yapı vb.) aracılığıyla, kalkınması için ihtiyaç duyduğu ortakları arayan Afrika'ya ilgi gösteriyor.
Çin’in 2017 yılında yurtdışındaki ilk askeri üssünü Cibuti'de kurması Pekin'in Afrika'ya olan stratejik ilgisini ortaya koydu.
Böylece, geleneksel olarak Avrupa ve Fransa'nın nüfuzunun kalesi olan Afrika kıtası, jeopolitik ve ekonomik olarak Batı dışı güçlerin, özellikle Rusya ve Çin'in nüfuzuna doğru bir dönüşüm yaşıyor. Çin'in yeni kazandığı nüfuzun, mevcut yüzyılın ilk on yılının sonlarından itibaren, Çin'in sessiz bir güç konumundan dünya sahnesinde etkili bir güç konumuna geçişiyle aynı zamana denk geldiğine şüphe yok.
Fransa merkezli Uluslararası İlişkiler Enstitüsü araştırmacısı Alice Ekman'a göre, Pekin'in büyük stratejisi üç alana odaklanıyor. Bunlardan birincisi, Çin Komünist Partisi (ÇKP) iktidarı, ulusal gücünü (ekonomiden orduya, teknoloji ve inovasyon dahil) güçlendirmek, ardından ABD'nin baskısını engellemek ve Avrupa'nın tarihsel nüfuzunu zayıflatmak, aşmak ve son olarak ‘güney ülkelerinin’ kararlarını domine ederek küresel güç konumunu pekiştirmek. Bu bağlamda Afrika, Pekin için bu sistemde Batı'ya karşı ortak bir dayanak noktası ve ticari, teknolojik ve diplomatik çıkarlarını güçlendirmenin bir aracı olan bu heterojen grup sayesinde benzersiz bir konuma sahip. Eskiden kendi nüfuz alanı, hatta ‘arka bahçesi’ olarak bilinen bölgede, Fransa ve diğer Avrupa ülkeleri, Afrika üzerinde Çin başta olmak üzere birçok güçle rekabet, hatta çatışma ve çatışmalar içinde bulunuyor. AB, son on yılda Afrika'ya yönelik stratejisini güncelledi.
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Pekin'de düzenlenen Çin-Afrika İşbirliği Forumu (FOCAC) açılış töreninde konuşma yaparken, 5 Eylül 2024 (AFP)
Afrika ile Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki ilişkiler, özellikle güney ülkeleri arasındaki ilişkiler alanında, uluslararası ilişkilerin önemli bir parçasını oluşturuyor. Bu yüzden Pekin, Afrika'nın önde gelen ticaret ortağı olarak konumunu sağlamlaştırıyor. Buna karşın, Afrika'nın Çin'in dış ticaretinin sadece yüzde 3'ünü oluşturması, Afrika'nın bağımlılığını ve dengesizliği ortaya koyuyor.
Çin’in 2017 yılında yurtdışındaki ilk askeri üssünü Cibuti'de kurması Pekin'in Afrika'ya olan stratejik ilgisini ortaya koydu. Ancak Çin'in askeri yayılımı, bir yandan Çin'in varlığının yoğunlaşması, diğer yandan Pekin'in stratejik ve güvenlik algısının gelişmesi ile birlikte, Afrika'daki güvenlik bağlamındaki gelişmelere de yanıt veriyor. Çin'in BM barış gücü misyonlarına katılması, görev bölgelerindeki güvenlik ortamını daha iyi anlaması, batılı güçlerin, özellikle de Avrupa güçlerinin varlığını daha iyi kavraması gibi çeşitli şekillerde kendini gösteriyor.
Washington, Asya'daki varlığını güçlendirmek için öncelikle Avustralya, Japonya ve Güney Kore'yi çekmeye odaklanıyor, ancak Avrupa'nın varlığı ikinci sırada yer alacak.
Son olarak Çin Halk Kurtuluş Ordusu ve Halk Silahlı Polisi'ne bağlı, daha yaygın ve gizli, ancak sayıca fazla olan ağlar bulunuyor. Bu ağlar, Çin'in madenler, elçilikler ve konsolosluklar, şirketler, petrol ve gaz platformları, maden çıkarma sahaları gibi çıkarlarının korunması, askeri ve güvenlik eğitimi vermek, savaş malzemeleri satışı ve ‘yurtdışındaki Çinlilerin can ve mal güvenliklerinin sağlanması’ ile ilgileniyor. Çin Halk Kurtuluş Ordusu ve Çinli özel askeri şirketlerin on binlerce üyesinin askeri üniforma giyme zorunluluğu olmadan Afrika kıtasında faaliyet gösterdiği tahmin ediliyor. Bu şirketler, Pekin'in çıkarlarına hizmet etmek için kıtanın her yerinde faaliyet gösteriyor. Afrika’nın otuzdan fazla ülkesi, Avrupa'nın taahhütlerinin azalması karşısında Çin Halk Cumhuriyeti ile stratejik anlaşmalar imzaladı.
Bunun yanında Çin Halk Cumhuriyeti, Afrika'ya silah tedarik eden üçüncü büyük ülke konumunda. Bu konumunu ABD ve Rusya ile paylaşıyor. Fransa ve diğer Avrupa ülkeleri bazı bölgelerde önemli bir rol oynamaya devam etse de eskisi kadar baskın bir konumda değiller.
Avrupa'ya göre Çin Halk Cumhuriyeti, uluslararası sistemi dönüştürme planını uygulamak için aktif bir şekilde çalışıyor ve kendi benzeri görülmemiş hakimiyetine rakip olabilecek herhangi bir kutbu ortadan kaldırmayı amaçlıyor.
Tayvan çevresindeki çatışmanın etkileri
Başka bir jeopolitik sahnede, Doğu Asya'da, özellikle de Çin'in güneydoğu kıyısı karşısında, Pasifik Okyanusu'nda, Çin Halk Cumhuriyeti'ni dünyadan ayıran düğüm noktasında, ABD ile Çin arasında savaşa dönüşebilecek bir çatışmanın işaretleri görülüyor. Çünkü Tayvan Boğazı'nın kontrolü (tıpkı İstanbul Boğazı ve Hürmüz Boğazı'nın doğrudan veya dolaylı kontrolü gibi) uluslararası dengelerin bir kısmını belirliyor.
Tayvan'ın Kinmen Adaları kıyısı boyunca, Çin anakarasının kıyısından (arka planda) sadece 3,2 kilometre uzaklıkta bulunan, hizmet dışı bırakılmış tanklar ve iniş önleyici çivilerin havadan görünümü (AFP)
Avrupalıların böyle bir savaş senaryosuna ilgi duymaları gayet doğaldır ve bu, Avrupa ve Asya'daki iki temel stratejik sahnede iki çatışmanın patlak verme olasılığına karşı uyanık ve hazırlıklı olunmasını gerektirir. Bu da, Avrupa'nın Hint Okyanusu ve Pasifik bölgesine katkısı ve Avrupalıların kendi kıtaları dışında ve kendilerini doğrudan ilgilendirmeyen bir çatışmaya karışmaları olasılığını gündeme getirir.
Washington, Asya'daki varlığını güçlendirmek için öncelikle Avustralya, Japonya ve Güney Kore'yi çekmeye odaklanıyor, ancak Avrupa'nın varlığı ikinci sırada yer alacak.
Geçtiğimiz mayıs ayı sonlarında Singapur'da düzenlenen Asya'nın en önemli güvenlik forumu Shangri-La Diyaloğu’nun son oturumunda, Avrupa'nın bölgedeki güvenlik dinamikleri üzerinde etkisi ya da etkisizliği zirvenin ana konularından biriydi.
Çin, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Ukrayna'daki durumu Batılıların Pekin'in işgalinden korktuğu Tayvan'ın durumuna benzeten açıklamalarını kınadı. Çin’in Singapur Büyükelçiliği’nden yapılan konuyla ilgili açıklamada “Tayvan meselesini Ukrayna'daki çatışmayla karşılaştırmak kabul edilemez. İki mesele farklıdır ve kesinlikle karşılaştırılamaz” ifadeleri yer aldı.
Avrupalılar, tarihin hızlanmasına ve Çin'in dünya çapındaki karmaşık çatışmalarda artan rolüne karşı karşıya kalıyor. Bu durum, dinamik ve değişime ayak uydurabilen bir Avrupa stratejisinin geliştirilmesini gerektiriyor.
Bu örnek, Tayvan'daki herhangi bir çatışmanın Avrupa-Çin ilişkileri üzerindeki olası etkilerini ve durumun hassasiyetini gösteriyor. Çin'in stratejik nüfuz alanı konusunda oldukça açık sözlü davranan Macron, Pekin'i “Çin, NATO'nun Güneydoğu Asya veya Asya'ya müdahale etmesini istemiyorsa, Kuzey Kore'nin Avrupa topraklarına müdahale etmesini açıkça engellemelidir” sözleriyle uyardı. Pyongyang, Ukrayna'daki savaşta Rus ordusuna destek olmak için asker gönderiyor. Ancak Pekin, büyükelçiliği aracılığıyla “Tayvan meselesi tamamen Çin’in iç meseledir” şeklinde hızlı bir yanıt verdi.
Çin Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada ise “Dünyada tek bir Çin vardır ve Tayvan Çin topraklarının ayrılmaz bir parçasıdır” denildi.
Hatırlanacağı üzere Macron, 2023 yılının nisan ayında Avrupa'yı Tayvan konusunda mesafeli davranmaya ve savunma alanında ‘ABD’ye olan bağımlılığı azaltmaya’ çağırmış, Fransa'nın Tayvan konusunda esnek bir tutum sergilediği görülmüştü. Ancak Almanya, o dönemde dışişleri bakanı aracılığıyla, ‘Tayvan Boğazı'nda herhangi bir askeri tırmanışın tüm dünya için felaket senaryosu oluşturacağını ve tek taraflı herhangi bir değişikliğin Avrupalılar tarafından kabul edilmeyeceğini’ vurgulayarak sert bir tutum sergilemişti.
Elbette Avrupalılar, Çin'i Asya ve Pasifik bölgesinde ‘askeri güç kullanma olasılığını’ planlamakla ve Tayvan'ı ‘işgal etmek’ amacıyla ‘her gün tatbikatlar gerçekleştirmekle’ suçlayan Amerikan söylemini yakından takip ediyorlar. Shangri-La Diyaloğu sırasında, Asya'nın küresel jeopolitik rekabetin ana odak noktası haline geldiği sonucuna varıldı.
Shangri-La Diyaloğu’nın Singapur’da gerçekleşen oturumunda ve diğer etkinliklerde, Avrupa'nın Hint Okyanusu ve Pasifik bölgesinin güvenliğine olan ilgisinin arttığı ve ‘Çin ve Rusya'dan gelen artan tehditlere karşı, kurallara dayalı uluslararası düzeni korumak için koordinasyonu ve ortak çalışmayı güçlendirmeliyiz’ şeklinde tek ve net bir mesaj benimsediği gözlemlendi. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Çin'i doğrudan ‘Rusya’nın savaş yanlılığını desteklemekle’ suçladı ve ABD Savunma Bakanı'nın Çin'in Asya ülkeleri için artan tehdidi konusunda yaptığı uyarıcı açıklamalara atıfla Rusya'nın da en az Çin kadar ciddi bir tehdit kaynağı olarak görülmesi gerektiğini vurguladı.
ABD ve Avrupa, ‘Çin ve Rusya’dan gelen tehditler’ konusunda benzer görüşlere sahip. Avrupalılar genel olarak tarihin hızlı akışı ve Çin'in dünya çapındaki karmaşık çatışmalarda artan rolü karşında birtakım zorluklarla karşı karşıya kalıyorlar. Bu durum, dinamik ve değişime ayak uydurabilen bir Avrupa stratejisinin geliştirilmesini gerektiriyor.