Trump: Gazze’deki savaşta iki ya da üç hafta içinde kesin bir sonuca ulaşacağız

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

Trump: Gazze’deki savaşta iki ya da üç hafta içinde kesin bir sonuca ulaşacağız

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump dün yaptığı açıklamada Gazze Şeridi'ndeki durumun korkunç olduğunu söyledi. Trump, Gazze’deki savaşın sona ermesi gerektiğini belirterek “Bence önümüzdeki iki ila üç hafta içinde oldukça kesin, net bir sonuca ulaşacağız” dedi. Trump, Beyaz Saray'da yaptığı açıklamada, “Gazze’deki savaş, neden olduğu açlık ve ölümler nedeniyle sona ermeli” ifadelerini kullandı.

Trump, Gazze ile ilgili ‘çok ciddi’ bir diplomatik çaba olduğunu söyledi.

Öte yandan Reuters’ın aktardığına göre ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Güney Kore Devlet Başkanı Lee Jae Myung ile yapılacak toplantı öncesinde Beyaz Saray'da Trump ile birlikte yaptığı açıklamada, “Bu (savaş) hiç durmadı. Sürekli bir çözüm arıyoruz. Başkanın dediği gibi, bunun sona ermesini istiyoruz. Bu, Hamas olmadan sona ermeli” şeklinde konuştu.

Trump, daha önce beşi gazeteci olmak üzere 20 kişinin öldüğü İsrail saldırısından duyduğu memnuniyetsizliği dile getirmiş ve bu saldırıdan haberi olmadığını belirtmişti. Beyaz Saray'da gazetecilere açıklamalarda bulunan Trump, “Bu durumdan memnun değilim. Bunu görmek istemiyorum. Aynı zamanda, bu kabusu sona erdirmeliyiz” dedi.

İsrail ordusu, pazartesi sabahı Gazze Şeridi’ndeki Nasır Tıp Kompleksi'ne düzenlediği baskında The Independent Arabia'nın fotoğrafçısı olan meslektaşımız Meryem Ebu Dakka'nın yanı sıra Reuters, Associated Press (AP) ve Al Jazeera'da çalışan diğer meslektaşlarımızdan beş gazeteciyi öldürdü.

Nasır Tıp Kompleksi, İsrail'in Han Yunus’un doğusunda bulunan Avrupa Hastanesi'ni hedef alan askeri operasyon kapsamında düzenlenen hava saldırıları sonucu hastanenin hizmet dışı kalmasının ardından Gazze Şeridi'nin güneyinde birkaç aydır kesintisiz olarak faaliyet gösteren tek tıbbi tesis haline geldi.

Diğer taraftan ABD Başkanı Donald Trump'ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, 20 İsrailli rehinenin Gazze'de hayatta olmasını umduğunu belirtti.

Bu arada Hamas Hareketi tarafından pazar günü yapılan açıklamada ateşkes anlaşmasının Gazze'deki rehinelerin geri getirmenin tek yolu olduğu vurgulanırken hayatta kalan rehinelerin başına geleceklerden İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu tamamen sorumlu tutuldu.

Açıklamada, Hamas’ın arabulucuların önerisini kabul etmesinden sonra Netanyahu'nun Gazze'yi işgal etme planını onaylamasının, anlaşmayı engelleme kararlılığını teyit ettiği vurgulandı.

Kısmi bir anlaşmaya vardığını belirten Hamas, kapsamlı bir anlaşmaya hazır olduğunun altını çizerken ancak “Netanyahu tüm çözümleri reddediyor” diye ekledi.

Gazze Şeridi'nde yeni bir ateşkes anlaşması için müzakerelerin yakında başlayacağına dair söylentiler artarken, İsrail ordusu Gazze Şeridi'nde askeri harekatını sürdürüyor. Tel Aviv ise Hamas'ın kabul ettiği 60 günlük ateşkes önerisine halen resmi bir yanıt vermedi.



Uluslararası Af Örgütü, İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki köyleri yıkmasını “savaş suçu” olarak nitelendirerek soruşturma açılması çağrısında bulundu

Lübnan'ın güneyindeki Kefer Kila köyü, İsrail'in bombardımanı sonucunda tamamen yıkıldı (AP)
Lübnan'ın güneyindeki Kefer Kila köyü, İsrail'in bombardımanı sonucunda tamamen yıkıldı (AP)
TT

Uluslararası Af Örgütü, İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki köyleri yıkmasını “savaş suçu” olarak nitelendirerek soruşturma açılması çağrısında bulundu

Lübnan'ın güneyindeki Kefer Kila köyü, İsrail'in bombardımanı sonucunda tamamen yıkıldı (AP)
Lübnan'ın güneyindeki Kefer Kila köyü, İsrail'in bombardımanı sonucunda tamamen yıkıldı (AP)

Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) salı günü yayınladığı bir raporda, İsrail ordusunun Hizbullah ile yaptığı son savaş sırasında Lübnan'ın güneyindeki birçok sınır köyünde ‘kasıtlı’ olarak geniş çaplı yıkıma neden olduğunu belirterek, bunun ‘savaş suçu’ olarak soruşturulmasını istedi.

Hizbullah ve İsrail arasında bir yılı aşkın bir süre devam eden yıkıcı bir savaş gerçekleşti. Bu savaş, geçtiğimiz kasım ayında Hizbullah'ın Litani Nehri'nin güneyindeki bölgeden çekilmesini ve askeri yapılarının lağvedilmesini, ayrıca İsrail'in savaş sırasında ilerlediği bölgelerden çekilmesini öngören bir ateşkesle sona erdi.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin haberine göre UAÖ, İsrail ordusunun Lübnan'ın güneyinde sivillere ait mülkleri ve tarım arazilerini yaygın ve kasıtlı olarak tahrip etmesinin savaş suçu olarak soruşturulması gerektiğini değerlendirdi.

UAÖ, geçtiğimiz haziran ayı sonlarında Lübnan'ın güneyindeki geniş çaplı yıkımla ilgili olarak İsrail ordusuna sorular gönderdiğini, ancak henüz bir yanıt alamadığını açıkladı.

Sayısız hayat yok edildi

UAÖ, 1 Ekim 2024 ile 26 Ocak 2025 tarihleri arasında Lübnan'ın güneyinde 10 binden fazla tesisin ya ciddi şekilde hasar gördüğünü ya da tamamen yıkıldığını belgeledi. UAÖ, yıkımın çoğunun İsrail ile Hizbullah arasında ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girmesinden sonra gerçekleştiğini kaydetti.

Ateşkes anlaşması uyarınca, İsrail güçlerinin savaş sırasında Lübnan'ın güneyinde işgal ettikleri bölgelerden 60 gün içinde çekilmesi gerekiyordu. Fakat İsrail süre dolduktan sonra da sınır bölgesinde kalmaya devam etti.

İsrail askerleri, Lübnan'ın geri çekilmelerini talep ettiği beş stratejik tepede halen konuşlu durumda.

UAÖ, İsrail askerlerinin 24 köyde evler, camiler, mezarlıklar, yollar, parklar ve futbol sahaları dahil olmak üzere sivil altyapıyı tahrip etmek için elle yerleştirilmiş patlayıcılar ve buldozerler kullandığını belirtti.

UAÖ Araştırma, Savunuculuk, Politika ve Kampanyalar Kıdemli Direktörü Erika Guevara-Rosas’a göre bu durum bütün bölgeleri yaşanmaz hale getirirken sayısız insanın hayatını mahvetti.

Zorunlu askeri gereklilik yok

UAÖ, sınır şeridi boyunca yer alan köylerin video, fotoğraf ve uydu görüntülerine dayanarak yıkımı analiz etti, ancak özellikle Kefer Kila, Marun er-Ras, Adaysit, Ayta eş-Şaab ve ez-Zahira köylerine odaklandı.

FV
Lübnan'ın güneyindeki Kefer Kila köyü, İsrail'in bombardımanı sonucunda tamamen yıkıldı (AP)

UAÖ, kanıtlar arasında İsrailli askerlerin evlerin içine elle patlayıcı yerleştirdiklerini, yolları ve futbol sahalarını tahrip ettiklerini, bahçeleri ve dini mekanları buldozerlerle yıktıklarını gösteren videolar olduğunu belirtti.

Buna karşın İsrail, saldırılarının Hizbullah'a ait yerleri ve tesisleri hedef aldığını söylüyor.

UAÖ, yaptığı soruşturmanın birçok durumda İsrail ordusunun, herhangi bir zorunlu askeri gereklilik olmaksızın ve uluslararası insani hukuku ihlal ederek sivil altyapıya yaygın bir şekilde zarar verdiğini ortaya koyduğunu vurguladı.


Avustralya, İran büyükelçisini sınır dışı etti, İran Devrim Muhafızları Ordusu'nu terör örgütü ilan etme sürecini başlattı

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese (EPA)
Avustralya Başbakanı Anthony Albanese (EPA)
TT

Avustralya, İran büyükelçisini sınır dışı etti, İran Devrim Muhafızları Ordusu'nu terör örgütü ilan etme sürecini başlattı

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese (EPA)
Avustralya Başbakanı Anthony Albanese (EPA)

Avustralya hükümeti bugün İran büyükelçisini sınır dışı ettiğini, Tahran'daki büyükelçisini çektiğini ve büyükelçiliğindeki faaliyetleri askıya aldığını duyurdu. Hükümet, İran'ı Melbourne ve Sidney'deki iki anti-Semitik saldırının arkasında olmakla suçladı.

Avustralya Dışişleri Bakanı Penny Wong, düzenlediği basın toplantısında, Avustralya'nın İran büyükelçisi ve üç İranlı diplomata ülkeyi terk etmeleri için yedi gün süre verdiğini söyledi.

Avustralya Dışişleri Bakanı Penny Wong (AFP)Avustralya Dışişleri Bakanı Penny Wong (AFP)

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Avustralya II. Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk kez bir büyükelçiyi sınır dışı ediyor.

Başbakan Anthony Albanese, istihbarat teşkilatlarının İran'ın en az iki Yahudi karşıtı saldırıyı düzenlediğine dair "derinden rahatsız edici bir sonuca" ulaştığını duyurdu.

Başbakan, düzenlediği basın toplantısında, Ekim 2024'te Sidney'in Bondi semtindeki koşer bir kafe olan Louis Continental'e düzenlenen kundaklama saldırısının arkasında Tahran'ın olduğunu söyledi.

Ayrıca, istihbarat verilerinin Aralık 2024'te Melbourne'deki Adas İsrail Sinagogu'na düzenlenen kundaklama saldırısının arkasında da İran'ın olduğunu ortaya koyduğunu ifade etti. Her iki saldırıda da can kaybı yaşanmadı.

Albanese, "Bunlar, yabancı bir devlet tarafından Avustralya topraklarında düzenlenen istisnai ve tehlikeli saldırganlık eylemleriydi" diyerek, "Toplumsal uyumu baltalama ve toplumumuzda ayrılık yaratma girişimleriydi. Bu kesinlikle kabul edilemez" ifadelerini kullandı.

Avustralya ayrıca İran büyükelçisini geri çekti ve Tahran'daki büyükelçilik faaliyetlerini askıya aldı.

Başbakan, İran'a akredite tüm Avustralyalı diplomatların artık "üçüncü bir ülkede güvende" olduğunu belirtti. Avustralya'nın ayrıca İran Devrim Muhafızları Ordusu'nu terör örgütü ilan etmek için gerekli prosedürleri başlatacağını da ifade etti.

Dışişleri Bakanı Penny Wong ise ülkesinin savaş sonrası dönemde ilk kez bir büyükelçiyi sınır dışı ettiğini doğruladı.

"Bu kararı, İran'ın eylemleri tamamen kabul edilemez olduğu için aldık," diyen Avustralyalı yetkili, Avustralya'nın ülkedeki Avustralyalıların çıkarlarını korumak için İran ile diplomatik ilişkilerini sürdüreceğini açıkladı.

Avustralya'nın 1968'den beri Tahran'da büyükelçiliği bulunuyor.

İsrail'in Ekim 2023'te Gazze Şeridi'ne yönelik savaş başlatmasından bu yana Avustralya'daki Yahudi evleri, okulları, sinagogları ve araçları vandalizme maruz kaldı.


İranlı diplomat, Rusya'yı 12 günlük savaşta İsrail'e yardım etmekle suçladı

İranlı diplomat Muhammed Sadr (Khabar Online)
İranlı diplomat Muhammed Sadr (Khabar Online)
TT

İranlı diplomat, Rusya'yı 12 günlük savaşta İsrail'e yardım etmekle suçladı

İranlı diplomat Muhammed Sadr (Khabar Online)
İranlı diplomat Muhammed Sadr (Khabar Online)

İranlı deneyimli bir diplomat, Rusya'yı İran savunma bilgilerini İsrail'e aktarmakla suçlayarak, eski İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin helikopterinin düşürülmesinin İsrail tarafından planlandığını belirtti.

Uygunluk Ayırt Etme Konseyi üyesi Muhammad Sadr, bugün bir gazeteye verdiği röportajda, “İsrail ile İran İslam Cumhuriyeti arasında 12 gün süren savaşta ve önceki savaşta Ruslar, ülkenin savunma merkezleri hakkındaki bilgileri İsrail'e teslim etti” ifadelerini kullandı.

İsrail, ABD'nin de kısa süreliğine katıldığı 12 günlük bir hava saldırısıyla İran'a saldırdı. Bu saldırılar sırasında önemli nükleer tesisleri bombaladı ve üst düzey askeri liderler ile nükleer bilim insanlarını öldürdü.

İsrail, bu savaş sırasında İran'ın hava savunmasını büyük ölçüde yok etti ve İran'ın balistik füze stokunun büyük bir kısmının İsrail saldırıları nedeniyle hasar gördüğü düşünülüyor.

Savaşın sona ermesinden bu yana İran, gelecekteki herhangi bir İsrail saldırısına karşı koymaya hazır olduğunu giderek daha fazla vurguluyor.

Muhammed Sadr şunları söyledi: Burası Rusya. Rusya, NATO üyesi Türkiye'ye S-400 sistemini teslim etmeye hazırdı, ancak bize teslim etmedi. Onunla stratejik anlaşması olan biziz. Sukhoi-35 uçaklarının satın alınması konusunda uzun süredir konuşuluyor, ancak bunları da bize teslim etmedi. Sadr, “Rusya'nın İsrail'e özel bir eğilimi var” diyerek, “Rusya ile ilişkilerimizi sürdürelim, ancak güven olmadan" dedi.

Sadr, Mayıs 2024'te Azerbaycan sınırına yakın dağlık bir alanda düşen Reisi'nin helikopterinin, Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Tebriz Cuma İmam-ı Ayetullah Haşim, Doğu Azerbaycan Valisi Malik Rahmeti, Cumhurbaşkanlığı Koruma Birimi Başkanı Seyyid Mehdi Musevi ve Devrim Muhafızları Ensar el-Mehdi Kolordusu üyelerinden birinin yanı sıra pilot, yardımcısı ve bir teknik yetkiliyle birlikte ölümüne yol açan kazayla ilgili de konuştu. Sadr analizine dayanarak, Cumhurbaşkanı Reisi'yi taşıyan helikopterin düşmesinin İsrail'in işi olduğuna inandığını ifade etti.

Sadr, "İsrail, bu fiili suikastla, İran devam ederse biz de devam edeceğiz mesajını vermek istedi" değerlendirmesinde bulundu. Musa es-Sadr'ın yeğeni ve Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi döneminde eski dışişleri bakan yardımcısı olan Sadr'ın bu açıklamaları, Rusya'nın geri çekilme sürecini engelleyebileceği izleniminin arttığı bir dönemde geldi. Tahran ve Moskova, cumartesi günü Avrupa ülkelerini BM'nin 2231 sayılı Kararı'nın planlanan tarihte uygulanmasını durdurmaya çağırdı. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre bu çağrı, Avrupa'nın 2015 nükleer anlaşması kapsamındaki yaptırımları yeniden uygulayarak «Snapback» mekanizmasını harekete geçirme yönündeki ciddi adımlarıyla eş zamanlı olarak yapıldı. Bu arada Tahran, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'ndan (NPT) çekilme tehdidinde bulunuyor.