Kissinger, 100 yaşında ve uluslararası ilişkilerde halen otorite

Akademisyenler ve diplomatlar, Şarku'l Avsat'a başarıları ve başarısızlıkları hakkında konuştu

Henry Kissinger, 2019 yılının Kasım ayında Pekin Ekonomik Forumu'nda konuşurken (Reuters)
Henry Kissinger, 2019 yılının Kasım ayında Pekin Ekonomik Forumu'nda konuşurken (Reuters)
TT

Kissinger, 100 yaşında ve uluslararası ilişkilerde halen otorite

Henry Kissinger, 2019 yılının Kasım ayında Pekin Ekonomik Forumu'nda konuşurken (Reuters)
Henry Kissinger, 2019 yılının Kasım ayında Pekin Ekonomik Forumu'nda konuşurken (Reuters)

Yüz yaş bir son mu? Hayır tam aksine.   Zira 100 yaşındaki Henry Kissinger hakkında henüz söylenmemiş çok şey var.

Adı yarım yüzyıldan fazla bir süredir ABD dış politikasına ve belki de genel olarak Batı politikasına damgasını vurdu. Amerikan diplomasisini Cumhuriyetçi ve Demokrat partiler arasında denge unsuru ve ABD'nin iç politikalarında bugün hala canlı olan derin bir etki bıraktı.

27 Mayıs 1923 doğumlu Henry Kissinger'ın 100. doğum günü vesilesiyle, Şarku'l Avsat birçok akademisyen ve diplomatla birlikte liderlik yaklaşımında bazılarının olağanüstü atılımlar olarak gördüğü yönlerini, Çin ile ilişki kurma gibi faaliyetlerini ele aldı. Uluslararası güçler arasında denge doktrinini kurarak, Sovyetler Birliği etrafında dönen komünist sistemden uzaklaşmasından bahsedildi.

‘Diplomasi’ isimli kitabın yazarının, tartışmalı şekillerde olsa da, Arap-İsrail çatışması üzerinde oldukça önemli etkisi olduğunu düşünenler var. Özellikle 1973 yılında İsrail ile Mısır ve Suriye arasında yürütülen barış görüşmeleri temelinde, Lübnan'ı iç savaşın yırtıcı canavarlarına terk ederken, İsrail ve Suriye'nin insafına bıraktığını belirtirler.

1975’ten beri bu küçük ülkede kalan yara izleri, Henry Kissinger'ın adının Şili, Vietnam, Kıbrıs ve diğerleri gibi diğer ülkelerde ortaya çıkan ve ‘yıkıcı’ olarak tanımlanan başarısızlıklarla ilişkilendirilmesine yol açtı. Bu nedenle, ABD solunun bir kısmı onu ‘savaş suçlusu’ olarak niteliyor.

1954 yılında doktora derecesiyle mezun olduğu Harvard Üniversitesi'ndeki akademik çalışmalarında olduğu gibi, Kissinger, on dokuzuncu yüzyılda Alman yazar Ludwik von Rochow tarafından ideolojik bir yaklaşım ve ahlaki kavramlardan önce siyasi ve diplomatik eylemdeki mülahazaları ve özel koşulları sunmak için icat edilen ‘gerçekçi siyaset’ (reelpolitik) doktrinini benimsedi. Almanya'da Yahudi olarak dünyaya gelen Kissinger, Adolf Hitler liderliğindeki Nazilerin yönetiminden kaçmak için 1938'de ailesiyle birlikte ABD'ye sığınmayı başardı. Sadece Amerikan siyaset dünyasına girmekle kalmayıp, aynı zamanda 1969'da ilk Ulusal Güvenlik Danışmanı ve ardından 1973'te Başkan Richard Nixon yönetiminde Dışişleri Bakanı oldu. 1974'te ‘Watergate’ skandalının ardından Nixon'un yerini alan Başkan Gerald Ford'un yönetiminde, 1977'nin başına kadar son görevinde kaldı.

Tüm olumsuzluklara rağmen Henry Kissinger, Soğuk Savaş mimarı George Kennan ve Almanya'nın yeniden birleşmesi mimarı Hans Dietrich Genscher gibi yirminci yüzyılın önde gelen ‘realpolitik’ savunucularının yanı sıra Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle gibi politikacıların saflarına yükseldi.

Artık 100. doğum gününde kutlayacak çok şeyi var

Henry Kissinger'ın 1994 yılında yayınladığı ‘Diplomasi’ kitabı uluslararası ilişkilerde hala önemli bir referans olmakla birlikte geçtiğimiz onlarca yıl içinde yayınlanan birçok kitap 1973 yılında, diplomatik bir figür olan uluslararası ilişkilerde jeopolitik bir deprem yaratan, çabaları sonucunda ABD Başkanı Nixon ve Çin lideri Mao Zedong arasında bir zirve gerçekleşmiş ve ABD ile Çin arasındaki ilişkilerin kurulmasına öncülük eden ayrıca, nükleer denge doktrinini Sovyetler Birliği ile olan ilişkileri yeniden tanımlayarak tekrar ele alan Henry Kissinger’ı ele aldı. Kissenger, bir yanda Mısır ve Suriye, diğer yanda İsrail arasında ateşkes için ABD'ni n arabuluculuğunu yürütürken Ortadoğu'da büyük bir değişiklik yaptı. Bu daha sonra Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat ile İsrail Başbakanı Menahem Begin arasında Camp David barış anlaşmalarını sonuçlandırmayı mümkün kıldı.

Kissinger, 2019'daki Pekin Ekonomik Forumu’ndayken (Reuters)
Kissinger, 2019'daki Pekin Ekonomik Forumu’ndayken (Reuters)

Vanderbilt Üniversitesi'nde Tarih Profesörü olan Thomas Schwartz, Şarku'l Avsat’ın  Kissinger'ın Amerikan dış politikası üzerinde olağanüstü bir etkisi olup olmadığı sorusuna Henry Kissinger and American Power: A Political Biography (Henry Kissinger ve Amerika'nın Gücü: Politik Bir Biyografi) isimli kitabından bir alıntıyla yanıt vererek,  “Gerald Ford ve George H.W. Bush dönemlerinde ulusal güvenlik danışmanı olarak görev yapan Brent Scowcroft, eski Dışişleri Bakanı Lawrence Eagleburger (yine George H.W. Bush döneminde), eski Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice (George W. Bush döneminde) ve diğerleri gibi onunla çalışan veya yanında bulunan birçok insan Kissinger’ın Dışişleri Bakanı olarak göreve gelmesinden çok sonra ABD’nin dünyadaki yerini şekillendirdiler” dedi.

Kissinger'ın ‘her zaman popüler olmayan’ realist veya realpolitik yaklaşımıyla, eski Başkan Barack Obama'yı uluslararası meseleleri bu doğrultuda ele aldığını iddia etmeye bile teşvik etmesi hala dikkat çekicidir.

Obama uygulamada ‘Kissingercı’

Bu gözlem, ‘Kissinger 1923-1963: The Idealist’ kitabını yazan İskoç tarihçi ve Harvard Üniversitesi profesörü Profesör Niall Ferguson tarafından da farklı bir şekilde kaydedildi. Ferguson, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping de dahil olmak üzere birçok dünya liderinin yaptığı gibi ‘periyodik olarak Kissinger'ın tavsiyesine başvurmamasına’ rağmen, Obama'yı ‘uygulamada bir Kissingercı’ olarak görüyor.

Ferguson, ‘Kissengercılık’ nedir sorusuna yanıt olarak “Bir ülkenin dış politikasını ulusal çıkarları ışığında kimin belirlediği sorusuna ‘geleneksel cevap Kissinger'ın gerçekliğiyle eşittir’” ifadelerini kullandı. Kissinger'ın Harvard Üniversitesi'ndeki eski meslektaşını, onu Avusturyalı devlet adamı Clemens von Metternich ve klasik Avrupa reel politikasını savunan Prusya lideri Otto von Bismarck gibi sözde kahramanlarını örnek alan bir Makyavelist olarak görmeye iten de buydu.

Dünyada ‘Bir Numara’

Öte yandan eski Birleşmiş Milletler (BM) Lübnan Özel Elçisi Terje Rod-Larsen, Kissinger'ı ‘uluslararası ilişkiler ve diplomasi alanında dünyanın önde gelen araştırmacılarından biri’ olduğu için ‘çağdaş diplomasi dünyasında tamamen benzersiz’ bir figür olarak görüyor. Dünya Savaşı sonrası dönemde diplomat olarak çalışan bir ilk olmasının yanı sıra, ‘akademisyen olarak bu alanda yaptığı çalışmaların çok etkileyici olduğunu’ sözlerine ekledi.

Terje Rod-Larsen (AFP)
Terje Rod-Larsen (AFP)

Larsen, Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada, “İlk olarak ABD ile Çin arasındaki ilişkiye, ikinci olarak da Ortadoğu'daki diplomasisine atıfta bulunarak Kissinger, muazzam bir başarıya imza attı” ifadelerini kullandı. Kissinger'ın akademik kimliği ve çalışan bir diplomat olmasının, onu ‘her iki alanda da en iyisi olarak kimsenin sahip olmadığı bir kombinasyon’ haline getirdiğine dikkat çekti. Larsen ayrıca Kissinger'ın 100. doğum günü vesilesiyle uluslararası barış ve güvenliğe ömür boyu hizmetlerinden ötürü saygılarını sunduğunu ifade etti. Filistinliler ve İsrailliler arasındaki 1993 Oslo Anlaşmalarında ana arabulucu olan Rod Larsen, ABD'nin Ortadoğu Barış Elçisi olarak görev yapan ve yakın zamanda ‘Master of the Game: Henry Kissinger and the Art of Middle East Diplomacy (Oyunun Ustası: Henry Kissinger ve Ortadoğu Diplomasisi Sanatı) isimli kitabını yazan eski ABD Dışişleri müsteşarı Martin Indyk ile tamamen aynı fikirde. Larsen, Indyk’ın kitabını ‘harika’ olarak niteledi.

Araplar açısından ‘kararlı bir başarı’

Indyk, Indyk, 1973'teki ‘Ekim Savaşı’nın (İsrail Yom Kippur Savaşı) ardından ‘mekik diplomasisi’ yapan ve bir yanda İsrail ile Mısır, diğer yanda İsrail ve Suriye arasında 3 ayrıma anlaşması düzenlemesine ulaşan Kissinger'ın bazıları tarafından ‘kararlı ve önemli başarısı’ olarak gördüğü şeyi kitabında kapsamlı ve ayrıntılı bir şekilde sunuyor. Her üç anlaşma da ‘Ortadoğu'da barışın’ temellerinin atılmasına yardım etti.

 Martin Indyk (Getty Images)
Martin Indyk (AP)

Indyk, kitabında Kissinger'ın Ortadoğu'daki belirleyici rolüne odaklandı. Kissenger’ı ‘zeki ve yorulmak bilmeyen bir arabulucu’ olarak tanımlayan Indyk, hedefinin, ‘rakip güçlerin rekabetini ustaca manipüle ederek’ Ortadoğu'da istikrarlı bir güç dengesi kurmak olduğuna dikkat çekti. Bununla birlikte, Martin Indyk tarafından benimsenen tarihsel anlatılar, büyük ölçüde ABD ve İsrail arşivlerinin yanı sıra Kissinger ve diğer paydaşlarla yaptığı doğrudan röportajlara dayanıyordu. Mısır ve Suriye, genel olarak Arap bölgesindeki arşivlere erişimi yoktu.

Kissinger, eski ABD Başkanları Bill Clinton ve Barack Obama ile çalışmasına ayrıca eski Başkan Donald Trump'ın Ortadoğu politikasını eleştirdi.  Indyk, birçok Arap ülkesi ile İsrail arasındaki ‘İbrahim (Abraham) Normalleşme Anlaşmaları’nı, Kissinger'ın Suriye Devlet Başkanı Hafız Esed'le anlaşmadaki başarısına ve Clinton yönetiminin Suriye-İsrail barış anlaşmasına varamamasına benzetti. Kissinger'ın İsrail'in işgal altındaki Arap topraklarından ilk büyük çekilmesine yol açan ikinci Sina müzakerelerindeki başarısı, Obama yönetiminin Filistin- İsrail ihtilafını iki devletli bir çözüme dayanarak çözememesi karşılığında ABD'nin Mısır ile yeni ilişkilerini güçlendirdi.

Prof. Dr. Schwartz, Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada, Kissinger’ın Ortadoğu'daki rolünün oldukça belirleyici olduğunu vurguladı. En önemli izlerinden birinin, İsrail'in varlığına yönelik en büyük tehdidi ortadan kaldıran ve İsrail ile ABD'nin çok daha güçlü bir ittifak kurmasını sağlayan, Mısır ile İsrail arasındaki barış anlaşmasının temelini atmak olduğunu söyledi. Ayrıca, ‘İbrahim Anlaşmaları’nın da Kissinger'ın yaklaşımının bir mirası olduğunu’ ileri sürdü.

Ancak Indyk, Kissinger'ın 1974 başlarında Ürdün Kralı Hüseyin'i (FKÖ'den ziyade) Filistinlileri temsil etmesine izin verecek şekilde barış sürecine dahil etme fırsatını kaçırdığına inanıyor. Kissinger’ın tereddüdünün, FKÖ Başkanı Yaser Arafat'ın 1974 Rabat zirvesi sırasında Filistin halkının FKÖ’nün meşru ve tek temsilcisi olarak tanınmasıyla temsil edilen ‘büyük Arap desteğini’ almasına izin verecek ölçüde olmasını eleştirdi.

‘Gerçeklik yok oluyor’

Uluslararası Kriz Enstitüsü'ndeki Birleşmiş Milletler Direktörü Richard Gowan, Kissinger'ın yaptıklarına karşı daha şüpheci görünüyor ve 1970’li yıllarda şekillendirmeye çalıştığı dünyanın çökmeye başladığını düşünüyor. Gowan, Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Kissinger'ın başlıca stratejik projeleri Rusya ile yumuşama ve Çin'e açıklıktı. ABD şimdi her iki güçle de karşı karşıya. Bir anlamda, Kissinger'ın amacı ideolojik çatışmadan çok büyük güçler arasında reelpolitikti. Çünkü reelpolitiki daha istikrarlı gördü. Ancak artık gerçekçilik ruhunun yok olduğu bir dünyadayız” dedi. Ayrıca, ‘Kissinger'ı eleştirenlerin çoğunun, Washington'un orada işlenen zulümlere göz yumduğu Bangladeş Savaşı gibi krizlerdeki rolünü hatırlayacağına da işaret etti.  Ancak Gawon, ‘onun gerçekçilik anlayışından hala öğrenebileceğimiz şeyler olduğuna’ olan inancını da dile getirdi.

1992 yılının Mayıs ayında Eski Rusya Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov ile (AFP)
1992 yılının Mayıs ayında Eski Rusya Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov ile (AFP)

İsviçre'deki Yüksek Uluslararası Siyaset Enstitüsü'nde Uluslararası Tarih ve Siyaset Profesörü olan Jussi Hanhimaki, Henry Kissinger'ın büyük bir akademik yeniden değerlendirmesini yazan ilk kişi oldu. Kissinger'ın kişisel dünya görüşüne dayanarak Amerikan dış politikasının gerçek gerçeklerini anlattı. Kissinger’ın Harvard Üniversitesi'nde profesör olarak uluslararası ilişkilere ilişkin bilimsel kavramlarının nükleer devletler arasındaki güç dengesi kavramı da dahil olmak üzere etkisini tanımlayan ilk kişi oldu.

Öte yandan Kissenger, Çin ile barış için bir köprü kurmaya ve Sovyetler Birliği ile silah kontrolü müzakereleri yoluyla büyük güçler arasındaki nükleer savaş riskini azaltmaya dayanan ‘üçlü diplomasisi’ ile de tanınıyor. Kissinger'ın ‘üçlü diplomasi’ ile meşgul olmasının Üçüncü Dünya'daki dış politikaya zarar verdiği ve bazılarının Kissinger'ı ‘savaş suçlusu’ olarak tanımlamasının itibarını zedelediği sonucuna vardı.

Güncel sorunlar bile

Schwartz’ın söylediğine göre bazıları, Henry Kissinger'ın, SSCB'nin gücünü dengelemek için sözde ‘Çin kartını’ kullanmak istediği için 1973'te Nobel Barış Ödülü'ne layık görülmesinin hatalı olduğuna inanıyor. Ayrıca bunun ‘her birinin göreli gücünün bugünkünden tamamen farklı olduğu bir zamanda’ gerçekleştiği değerlendirmesinde bulundu. Kissinger’in Çin'in uluslararası sistemde önemli bir rol oynayacağını anladığını vurguladı.

Birçoğu ‘Çin'in ekonomik entegrasyonunun siyasi demokrasiye yol açacağına’ inansa da, Kissinger'ın güçleri arasında ‘ABD ve Çin'in bir tür dengeye ulaşabileceklerine ikna olmaya devam ettiğini’ düşünüyor.

Thomas Schwartz (Vanderbilt Üniversitesi'nin arşivinden)
Thomas Schwartz (Vanderbilt Üniversitesi'nin arşivinden)

100 yaşına ulaşmasına rağmen, Kissinger en ciddi uluslararası çatışmalarda tavsiye konusu olmaya devam etti. Yakın zamanda Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini kınadı. İşgalden önce Ukrayna’nın NATO’ya katılmasının gerekli olmadığını düşünüyordu.  O zamanlar tarafsız bir pozisyonun Ukrayna için en iyisi olacağına inanıyordu. Schwartz’a göre Şimdi müzakere edilmiş bir çözüm hala arzu edilmekle birlikte, Ukrayna'nın savunulmayı ve sonunda ittifaka (NATO) katılmayı hak ettiğine inanıyor.

Ukrayna dosyasına ek olarak Kissenger 100’üncü yaşını şu anda devam eden ve yapay zeka tehlikesi konusunda uyardığı tartışmalarla karşılıyor.

Kısacası, birincisi On Dokuzuncu Yüzyıl diplomasisi bilgini, ikincisi Yirminci Yüzyılın birinci sınıf diplomatı ve üçüncüsü Yirmi Birinci Yüzyılın en ciddi konularında dünya liderlerine danışman olduğu göz önünde bulundurulduğunda hayatta hiç kimsenin uluslararası ilişkilerde Henry Kissinger'den daha fazla deneyimi yoktur.



Eski ABD Başkanı Trump, hakkındaki dolandırıcılık davasını "cadı avına" benzetti

Eski Başkan Donald Trump, perşembe günü New York'ta mali dolandırıcılık suçlamalarıyla ilgili hukuk davasına katıldı (AP)
Eski Başkan Donald Trump, perşembe günü New York'ta mali dolandırıcılık suçlamalarıyla ilgili hukuk davasına katıldı (AP)
TT

Eski ABD Başkanı Trump, hakkındaki dolandırıcılık davasını "cadı avına" benzetti

Eski Başkan Donald Trump, perşembe günü New York'ta mali dolandırıcılık suçlamalarıyla ilgili hukuk davasına katıldı (AP)
Eski Başkan Donald Trump, perşembe günü New York'ta mali dolandırıcılık suçlamalarıyla ilgili hukuk davasına katıldı (AP)

New York'taki mahkeme salonu girişinde gazetecilere konuşan Trump, "Bu bir cadı avı ve son derece yozlaşmış bir dava. Hiç kimse bu ülkede daha önce böyle bir şeyle karşılaşmadı." ifadelerine yer verdi.

Söz konusu durumun "çok ciddi" olduğunu belirten Trump, Yargıç Arthur Engoron'un "Temyiz Dairesi'nde kazanılan zaferi" kabul etmeyi reddetmesini eleştirdi.

Trump ayrıca, kendi sosyal medya platformu, Truth Social'da, "Sahtekar bir yargıç ve yarasalarla cadı avına gidiyorum. Bu dava daha başlamadan aleyhime karara bağlandı." diye yazdı.

New York Başsavcısı Letitia James'in açtığı dava, Trump'ı ve bazı yöneticilerini, Trump Tower'ın çatı katı ve Florida'da ikamet ettiği Mar-a-Lago malikanesi gibi önemli varlıkların mali değerlerini olduğundan yüksek göstererek bankaları ve sigorta şirketlerini yanıltmakla suçluyor.

James, bu dava kapsamında 300 milyon dolardan fazla ceza ödemesini istediği Trump ve diğer sanıkların aynı zamanda New York'ta iş yapmasının da yasaklanmasını talep ediyor.


Trump: Seçilirsem sadece ilk gün diktatör olacağım

Eski ABD Başkanı Donald Trump (AP)
Eski ABD Başkanı Donald Trump (AP)
TT

Trump: Seçilirsem sadece ilk gün diktatör olacağım

Eski ABD Başkanı Donald Trump (AP)
Eski ABD Başkanı Donald Trump (AP)

Eski ABD Başkanı Donald Trump, kendisine yönelik seçilmesi durumunda otoriter bir yönetim izleyeceği yönündeki eleştirilere yanıt verdi.

Trump daha önce, kendisi hakkında açılan "siyasi" davalarla ilgili, "parazit" olarak tanımladığı rakiplerinden intikam alacağını söylemişti.

Fox News'ten Sean Hannity, Trump'ı konuk ettiği yayında eski ABD liderine, "Hiçbir koşul altında, hiç kimseye karşı intikam arayışına girmeyeceğinize ve görevinizi kötüye kullanmayacağınıza söz veriyor musunuz?" sorusunu yöneltti.

Trump soruya, "İlk gün hariç" şeklinde yanıt vererek, göreve geldiği ilk gün Meksika sınırını kapatmak ve petrol sondaj çalışmalarını genişletmek için başkanlık yetkilerini kullanacağı söyledi.

Eski ABD lideri, "Bu adamı seviyorum. Bana, 'Diktatör olmayacaksınız değil mi?' diye soruyor. Ben de, 'Hayır, hayır. Sadece ilk gün' diyorum. Sınırı kapatacağız ve sondaj yapacağız. Ondan sonra, diktatör olmayacağım" ifadelerini kullandı.

Trump'ın sözlerinin ardından bir açıklama yapan Joe Biden'ın seçim kampanyası müdürü Julie Chavez Rodriguez, "Donald Trump yeniden başkan seçilirse tam olarak ne yapacağını anlatıyor. Bugün, bir günlüğüne diktatör olacağını söyledi. Amerikalılar ona inanmalı" dedi.

Biden, Trump'ın seçilmesi durumunda Amerikan demokrasisini yok edeceğini öne sürmüş ve "Trump aday olmasaydı ben de olmayabilirdim. Onun kazanmasına izin veremeyiz" ifadelerini kullanmıştı.

Trump ise önceki konuşmalarında seçimi kazanması durumunda Joe Biden'ı yargılama sözü vermişti.


Trump'ın müttefikleri ABD medyasını tehdit ediyor

Donald Trump ve Steve Bannon (AFP)
Donald Trump ve Steve Bannon (AFP)
TT

Trump'ın müttefikleri ABD medyasını tehdit ediyor

Donald Trump ve Steve Bannon (AFP)
Donald Trump ve Steve Bannon (AFP)

Donald Trump'ın müttefiklerine göre eski ABD Başkanı'nın intikam ve siyasi kovuşturma kampanyası sadece bir "retorik" değil, rakipleri ve medya için "çok ciddi" bir tehdit.

Beyaz Saray eski danışmanı radikal sağcı aktivist Steve Bannon, salı günü War Room podcast'inde Trump'ın sadık destekçisi Kash Patel'e, Trump'ın 2024'te seçimi kazanması halinde "malları teslim edip edemeyeceğini" ve "kovuşturmaları başlatıp başlatamayacağını" sordu.

Bannon, "Ve bizi izleyen Morning Joe yapımcılarının ve tüm yapımcıların bizi izlemesini istiyorum, bu sadece bir retorik değil. Biz kesinlikle çok ciddiyiz" dedi. 

Derin devlet, idari devlet, yönetimin Anayasa'da hiç bahsedilmeyen 4. kolu, adım adım parçalanacak ve bu kötü işleri yapanlar sorumlu tutulup yargılanacak, cezai kovuşturmalar yapılacak.

Patel, 2025'te başlayacak olası bir Trump yönetiminde hükümetin tüm kademelerindeki "Amerikan yurtseverlerinden" oluşan bir ekibin, "Amerikan yurttaşları hakkında yalan söylediğini" ve "Joe Biden'ın başkanlık seçimine hile karıştırmasına yardım ettiğini" öne sürdüğü basın mensuplarının "peşine düşeceğini" belirtti.

2019'da Trump yönetimine niteliklerinden şüphelenilen bir istihbarat yetkilisi olarak katılan Patel, "İster cezai ister hukuki olsun, peşinize düşeceğiz, bunu çözeceğiz" dedi.

Hepinizi uyarıyoruz. Ve Steve, işte bu yüzden bizden nefret ediyorlar. İşte bu yüzden zalimiz. İşte bu yüzden diktatörüz, çünkü her zaman suçlu olduğumuzu söyledikleri ama asla suçlu olmadığımız suçlardan dolayı onları yargılamak için Anayasa'yı kullanacağız.

Kash Patel, Trump'ın bir sonraki CIA Direktörü olarak, Trump'ın atadığı "yurtseverlere", yönetim ve medyadaki kişileri kovuşturmak ve hapse atmak için topyekün bir çaba içinde liderlik edeceğini söylüyor: "Yönetim ve medyadaki komplocuları bulacağız. Evet, medyadakilerin peşine düşeceğiz".

Donald Trump Jr. daha önce Patel'in, babasının olası kabinesinde ABD Adalet Bakanlığı için son listede olduğunu öne sürmüştü. Bannon ise onun CIA direktörü olabileceğini öne sürdü.

Eski başkan, hakkındaki çok sayıda suç iddianamesi ve davayı, federal yönetimi kendisine karşı "silahlandıran" Demokrat bir komplonun parçası olarak gördüğünü söylüyor ve seçilmesi halinde aynı şeyi siyasi rakiplerine de yapmaya hazır görünüyor.

Trump'ın müttefikleri, 2024'te seçimleri kazanması halinde, sağcı özel çıkar grupları tarafından desteklenen ve eski başkanın radikal gündemini uygulamaya hazır sadık kişilerle dolu otokratik bir oyun planı ortaya attı.

Otoriterlik uzmanı ve Strongmen: Mussolini to the Present'ın (Diktatörler: Mussolini'den Günümüze) yazarı Ruth Ben-Ghiat, Patel'in sözlerine cevaben şunları söyledi: 

Bu pozisyona daha az uyan bir kişi hayal edemiyorum.

Trump yönetiminde Beyaz Saray'ın eski iletişim direktörü olan Stephanie Grisham, "Bu iyi değil. Normal değil, demokratik değil [ve] tehlikeli" dedi.

Independent Türkçe 


ABD'de senatörün engellemesi nedeniyle bekleyen yüzlerce askeri atama onaylandı

(AA)
(AA)
TT

ABD'de senatörün engellemesi nedeniyle bekleyen yüzlerce askeri atama onaylandı

(AA)
(AA)

ABD Kongresi Senato çoğunluk lideri Chuck Schumer, Tuberville'nin Pentagon'un "kürtaj" politikasını protesto etmek amacıyla yüzlerce askerin atamasına yönelik engeli kaldırmasının ardından, atamaları oylamaya sundu.

Oylama sonucu engellemeye takılan yaklaşık 425 askerin ataması onaylandı.

Pentagon Sözcüsü Tuğgeneral Patrick Ryder, gelişmelerin cesaret verici olduğunu ve tüm askerlere yönelik engellemelerin kaldırılmasını için Senatör Tuberville ile görüşmeye devam ettiğini belirtti.

Senatör Tuberville ile Pentagon arasındaki "kürtaj" krizi

ABD Yüksek Mahkemesi, 24 Haziran 2022'de ülke genelinde kürtaj hakkını anayasal olarak garanti altına alan 1973 tarihli "Roe-Wade kararı"nı iptal etmiş, bu konudaki kanunlar eyaletlerin kendi inisiyatiflerine bırakılmıştı.

Pentagon, kürtajın yasaklandığı eyaletlerdeki askerlerin kürtaj masraflarını karşılayacak yeni bir düzenleme getirmişti.

Alabama Senatörü Tuberville ise Savunma Bakanı Lloyd Austin'e bir mektup yazarak Pentagon'u, bu düzenlemeyle "kürtaj yasağı kararlarının etrafından dolaşmaya" çalışmakla suçlamış, Bakanlıktan talep edilen bilgilendirme oturumunun iptal edildiğini hatırlatarak önüne gelecek tüm atamaları askıya alacağını açıklamıştı.

Tuberville, dün dört yıldızlı generaller dışındaki tüm pozisyonlardaki atamaların blok halinde onaylanmasının önünü açacağını söylemişti.

ABD'de kanunlar gereği yönetimin gösterdiği tüm adayların Senatonun onayını alması gerekiyor.

Genel olarak Pentagon atamaları, siyasi tartışmalardan uzak tutulması ve sürecin hızlanması için Senato tabanına gelmeden oy birliğiyle bloklar halinde onaylanıyor.

Senatörlerden birinin itiraz etmesi durumunda ise adayların oylaması gerçekleşemiyor.


Biden: Trump adaylığını koymasaydı aday olur muydum emin değilim

ABD Başkanı Joe Biden ve selefi Donald Trump (Reuters)
ABD Başkanı Joe Biden ve selefi Donald Trump (Reuters)
TT

Biden: Trump adaylığını koymasaydı aday olur muydum emin değilim

ABD Başkanı Joe Biden ve selefi Donald Trump (Reuters)
ABD Başkanı Joe Biden ve selefi Donald Trump (Reuters)

ABD Başkanı Joe Biden salı günü bir grup Demokrat bağışçıya, eski başkan Donald Trump gelecek yılki genel seçimde başkanlığı yeniden kazanmaya çalışmasaydı 81 yaşında yeniden aday olmaya karar vermeyebileceğini söyledi.

Amerika'nın bugüne kadarki en yaşlı başkanı Biden, Beyaz Saray'da 4 yıl daha görev yapmak için seçilmek istiyor ve başarırsa görev süresi 86 yaşındayken dolacak. Trump, üç yıl önce kaybettiği adama karşı Cumhuriyetçi Parti'nin 2024 başkanlık adaylığı için kampanyasını başlattıktan 6 ay sonra Biden, nisanda yeniden seçilmek için yarışacağını açıklamıştı. 

46. Başkan'ın ilerlemiş yaşı, az sayıda Demokrat'ın, kendisini eleştirenlere göre Trump'ı kolayca alt edebilecek daha genç ve muhtemelen daha dinç bir aday lehine kenara çekilmesi çağrısında bulunmasına yol açtı.

Ancak salı günü Boston yakınlarında bir bağış toplama etkinliğinde konuşan Biden, yeni nesil lehine kenara çekilmemesinin nedeninin Trump'ın siyaset sahnesindeki ısrarı olduğunu söyledi.

Eğer Trump adaylığını koymasaydı aday olur muydum emin değilim. Ama onun kazanmasına izin veremeyiz.

Biden halihazırda kamuoyu yoklamalarının çoğunda hakkında iki kez azil süreci başlatılan ve soruşturma açılan selefinin gerisinde kalıyor. 2020'de kazanan koalisyonunun önemli oy blokları, Hamas'a karşı iki aydır süren savaşta İsrail'e verdiği güçlü destek nedeniyle Biden'a desteklerini azalttı.


ABD'li Senatör Menendez'in evinde bulunan külçe altınlar 2013'teki hırsızlık vakasıyla bağlantılı çıktı

Bob Menendez (AA)
Bob Menendez (AA)
TT

ABD'li Senatör Menendez'in evinde bulunan külçe altınlar 2013'teki hırsızlık vakasıyla bağlantılı çıktı

Bob Menendez (AA)
Bob Menendez (AA)

NBC News'in haberine göre, İş İnsanı Fred Daibes, 2013'te polise başvurdu ve New Jersey'in Edgewater semtindeki evinden 500 bin dolar nakit parası ve 22 külçe altının çalındığını bildirdi.

Polis daha sonra olayla bağlantılı 4 kişiyi yakaladı ve Daibes'e altınları tekrar iade edildi. Bu süreçte Daibes altınların seri numarasını polise bildirdi.

Resmi polis raporlarında, Menendez'e yönelik "rüşvet" suçlaması kapsamında bu yıl evinde ele geçirilen 2 altının Daibes'in altınların seri numarasıyla eşleştiği görüldü. Öte yandan, Menendez'in eşi Nadine Menendez'in de daha önce sattığı 2 külçe altının 2013'teki vakadaki altınlarla aynı seri numarasına sahip olduğu kaydedildi.

Söz konusu gelişmenin, Menendez ile Daibes arasındaki rüşvet alışverişine en önemli kanıtı sunacağı düşünülüyor.

NBC Hukuk Analisti Danny Cevallos, "Tüm bunlar, Senatör Menendez için kötü haber. Çünkü delil zinciri bu noktadan sonra kolay çözülecek gibi." yorumunda bulundu.

Menendez ve eşi hakkındaki rüşvet soruşturması

Bob Menendez'e 22 Eylül'de New York Güney Bölge Federal Mahkemesine sunulan 39 sayfalık iddianamede, eşi Nadine (Arslanian) Menendez ile rüşvet alma suçlamaları yöneltilmişti.

Evindeki aramada bulunan altın külçeler ve gizli nakit paraların yanı sıra Menendez'in, özellikle Kongre'de yabancı ülkelere yapılacak askeri yardımlar üzerinde söz sahibi olan Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanlığı boyunca Mısır'a resmi yardımlardaki etkisi ile New Jersey'deki Mısır kökenli iş insanları ve firmalarla girdiği ilişkiler, iddianamede dikkati çekmişti.

Suçlamaların ertesi gününde Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanlığı görevinden ayrılmak zorunda kalan Menendez, partisinden ve kamuoyundan gelen baskılara direnerek Kongre'deki koltuğundan istifa etmeyeceğini belirtmişti.

Küba kökenli göçmen bir ailenin oğlu olan Menendez, ABD Kongresinde Türkiye karşıtlığı, Rum ve Ermeni lobisine yakınlığıyla biliniyor.

Menendez, ABD tarafından Türkiye'ye yapılacak F-16 satışına karşı çıkanların başında gelirken, Türkiye'nin Akdeniz ve Ege'deki politikalarından rahatsızlığını da her fırsatta gündeme getiriyordu.


ABD Temsilciler Meclisi komitesi, Biden ailesini yolsuzlukla suçladı

ABD Başkanı Joe Biden (AA)
ABD Başkanı Joe Biden (AA)
TT

ABD Temsilciler Meclisi komitesi, Biden ailesini yolsuzlukla suçladı

ABD Başkanı Joe Biden (AA)
ABD Başkanı Joe Biden (AA)

ABD Temsilciler Meclisi Gözetim ve Hesap Verilebilirlik Komitesi'nden yapılan basın açıklamasına göre, Komite Başkanı James Comer, Owasco PC'nin Başkan Biden'a aylık ödemeler yaptığını gösteren banka kayıtlarını paylaştı.

Şu ana kadar en az 20 paravan şirket tespit eden Komite, Biden ailesinin, Joe Biden'ı bir "marka olarak" kullanarak 2015-2019 yıllarında 24 milyon dolardan fazla kazandığını saptadı.

Komite, Owasco PC'nin Çin devleti bağlantılı şirketlerden ödemeler aldığını belirledi.

James Comer, söz konusu banka kayıtlarının paylaşılmasının ardından, Hunter ile amcası James Biden'ın kişisel ve ticari banka hesaplarına ulaşılmasını mahkemeden talep etti.

Hükümetteki göreviyle ailesinin ortaya koyduğu davranışlar arasında "bir duvar" olduğunu belirten ABD Başkanı'nı yalan söylemekle suçlayan Comer, Biden ailesinin Çin'den para aldığını öne sürdü.

Comer, "Başkan Joe Biden, oğlu Hunter Biden'la ailesinin yasa dışı ticari anlaşmalarını konuşmadığını söyledi. Bu bir yalandı. Hunter Biden'ın avukatları ve Beyaz Saray'ın medya müttefikleri, Hunter'ın şirketlerinin Joe Biden'a direkt ödeme yapmadığını öne sürdü. Bunu da resmi olarak yalan listelerine ekleyebiliriz." dedi.

Adalet Bakanlığının soruşturmada yer alan yetkililere Joe Biden hakkında soru sorulmasını engellemeye çalıştığını öne süren Comer, bakanlığı Biden ailesinin suçlarını örtbas etmeye çalışmakla suçladı.

Comer, "Joe Biden başkan yardımcısıyken, oğlunun ticari işbirliği yaptığı kişilerle telefonda konuştu, kahve içti ve akşam yemeklerine katıldı. Joe Biden ve ailesi yaptıkları yolsuzluktan sorumlu tutulmalı." ifadelerini kullandı.

Hunter Biden’a gönderilen mahkeme celbi

Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu Temsilciler Meclisi Gözetim ve Hesap Verilebilirlik Komitesi, 8 Kasım’da ABD Başkanı Joe Biden'ın oğlu Hunter Biden ve kardeşi James Biden’ı, özellikle "deniz aşırı ülkelerdeki iş ilişkilerinde siyasi nüfuz kullandıkları" iddialarına ilişkin kapalı oturumda ifade vermeye çağırmıştı.

Hunter Biden’ın avukatı Abbe Lowell, müvekkilinin komitenin çağrısını kabul ederek, halka açık olması şartıyla komitenin sorularını cevaplayacağını açıklamıştı.

Biden ailesinin, ortaklarının ve şirketlerinin, siyasi nüfuz kullanılan ticaretten 24 milyon dolardan fazla para aldıklarını öne süren Comer, James Biden'ın 6 Aralık'ta, Hunter Biden'ın da 13 Aralık'ta Komite önünde yeminli ifade vermesine karar verildiğini açıklamıştı.

Biden ailesine yönelik soruşturma

Dönemin Temsilciler Meclisi Başkanı Kevin McCarthy, 12 Eylül'de Biden'ın Başkan Yardımcılığı döneminde görevini suiistimal ettiğini ve bu vesileyle oğlu Hunter Biden'in babasının görevini iş ilişkilerinde imtiyaz elde etmek için kullandığını iddia etmişti.

Temsilciler Meclisindeki Cumhuriyetçiler, Başkan Biden'ın aile üyelerinin yurt içi ve dışı iş anlaşmalarından haberdar olduğuna ve bu anlaşmalarda rol oynadığına dair kanıtlar bulduklarını öne sürerek Biden'ın görevden azledilmesi için soruşturma başlatmıştı.

Gözetim Komitesinin ilk azil oturumunda tanıklar ve bazı Cumhuriyetçiler, Başkan'ın herhangi bir suç işleyip işlemediğini belirlemek için daha fazla kanıta ihtiyaç olduğunu kaydetmişti.


ABD’li milli yüzücüye Kongre binası baskınına katıldığı için 6 ay ev hapsi verildi

ABD'de aşırı sağcı gruplar ve Trump destekçileri, 6 Ocak 2021'de, 3 Kasım 2020 seçiminin sonuçlarının onaylanması oturumunun yapıldığı Kongre binasını basmıştı (AA)
ABD'de aşırı sağcı gruplar ve Trump destekçileri, 6 Ocak 2021'de, 3 Kasım 2020 seçiminin sonuçlarının onaylanması oturumunun yapıldığı Kongre binasını basmıştı (AA)
TT

ABD’li milli yüzücüye Kongre binası baskınına katıldığı için 6 ay ev hapsi verildi

ABD'de aşırı sağcı gruplar ve Trump destekçileri, 6 Ocak 2021'de, 3 Kasım 2020 seçiminin sonuçlarının onaylanması oturumunun yapıldığı Kongre binasını basmıştı (AA)
ABD'de aşırı sağcı gruplar ve Trump destekçileri, 6 Ocak 2021'de, 3 Kasım 2020 seçiminin sonuçlarının onaylanması oturumunun yapıldığı Kongre binasını basmıştı (AA)

6 Ocak 2021'deki Kongre baskınıyla ilgili yargılandığı mahkemede suçunu itiraf eden ve yetkililerle işbirliği yapmayı kabul eden Keller'in cezası açıklandı.

Bölge Hakimi Richard Leon, milli sporcuyu 6 ay ev hapsinin yanı sıra 3 yıl denetimli serbestlik ve 360 saat kamu hizmetiyle cezalandırdı.

Mahkeme belgelerinde, savcılar, Kongre binasında ABD Ulusal Marşı'nı söyleyen isyancılar korosuna katılan sporcunun, dışarıya çıkmamak için direndiğini ve bir polis memurunu sarstığını ifade etti.

Ayrıca mahkemeye delil olarak sunuların videolarda Keller'in dönemin Demokrat Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi ve Senato Çoğunluk Lideri Chuck Schumer'e yönelik küfürlü tezahüratlar yaptığı görüldü.

ABD adına 3 defa Olimpiyat yarışına katılan Keller, ikisi altın olmak üzere ülkesine 5 madalya kazandırmıştı.


Yeni ankette Biden, Trump'ı geçti

Joe Biden (Reuters)
Joe Biden (Reuters)
TT

Yeni ankette Biden, Trump'ı geçti

Joe Biden (Reuters)
Joe Biden (Reuters)

Geçen hafta Amerikan yurttaşları arasında yapılan bir anket, ülke genelinde yapılacak farazi bir ulusal seçimlerde karşılaşmaları durumunda ABD Başkanı Joe Biden'ın, eski Başkan Donald Trump'a karşı çok az bir avantaja sahip olduğunu gösterirken, katılımcılar 2020 başkanlık seçiminin tekrarından heyecanlanmamayı sürdürüyor.

The Economist'in yaptırdığı ve 1500 ABD vatandaşının katıldığı anket, 25-27 Kasım tarihlerinde YouGov tarafından gerçekleştirilmişti. Ankete katılan 1500 kişinin yüzde 44'ü, anketin yapıldığı tarihte 2024 seçimleri yapılsaydı 46. Başkan Biden için oy kullanacaklarını söyledi.

Bunun aksine, katılımcıların yüzde 42'si de Trump için oy kullanacaklarını söyledi.

Biden için olumlu sonuç, 2020'de Trump'a karşı kazandığı zaferi destekleyen geniş ve farklı etnisitelerin yer aldığı koalisyonunu yeniden bir araya getirip getiremeyeceğine dair soru işaretlerinin devam ettiği bir zamanda geldi.

Nitekim, katılımcıların tam yüzde 22'si Biden'ın gelecek yıl kazanacağına inanıp inanmadıkları hakkında şüpheli olduklarını ifade etti. Buna karşılık, yüzde 44'ü Trump'ın kazanacağına inandığını söyledi.

Ancak seçmenlerin önemli bir çoğunluğu her iki ismin de aday olmamasını istiyor.

Katılımcılara Trump'ın gelecek yılki seçimlerde aday olmasını isteyip istemedikleri sorulduğunda, yüzde 55'i istemediğini söylerken, yüzde 59'u da Biden'ın 2024'te aday olmasını istemediğini söyledi.

2020 seçimini yasadışı bir şekilde geçersiz kılma ve seçmenlerin iradesine karşı iktidarda kalma çabalarından kaynaklanan iki ceza davası da dahil 4 ayrı yargı bölgesinde 90'dan fazla ağır suç isnat edilen eski ABD başkanı ve Cumhuriyetçi Parti'nin 2024'teki muhtemel adayı, buna rağmen Biden'a karşı bir direnç gösteriyor.

Trump, üç yıl önce Biden karşısında aldığı yenilginin Demokratların yaptığı bir sahtekarlığın sonucu olduğunu iddia etmeye devam ederken, Amerikalıların neredeyse büyük bir çoğunluğu onunla aynı fikirde değil.

Biden'ın 2020 başkanlık seçimlerinde Trump'ı meşru bir şekilde mağlup ettiğini söyleyip söyleyemeyecekleri sorulduğunda, yüzde 64'lük bir kesim bunu yaptığını söylerken, sadece yüzde 36'lık bir kesim yapmadığını söyledi.

Independent Türkçe 


Trump'a dolandırıcılık davasıyla ilgili konuşma yasağı yeniden yürürlüğe kondu

Eski ABD Başkanı Donald Trump (AA)
Eski ABD Başkanı Donald Trump (AA)
TT

Trump'a dolandırıcılık davasıyla ilgili konuşma yasağı yeniden yürürlüğe kondu

Eski ABD Başkanı Donald Trump (AA)
Eski ABD Başkanı Donald Trump (AA)

New York Temyiz Mahkemesi, Trump'a şirketlerinin mal varlığını yüksek göstermekle suçlandığı davayla ilgili ikinci kez "konuşma yasağı" koydu.

Böylelikle, daha önce de getirilen ancak itirazı üzerine askıya alınan "konuşma yasağı" Trump'ın, davaya başkanlık eden Manhattan Yüksek Mahkemesi Yargıcı Arthur Engoron'un personeli hakkında kamuya açıklama yapmasını engelleniyor.

Manhattan Yüksek Mahkemesi'nde 2 Ekim'den bu yana devam eden emlak dolandırıcılığı ile ilgili hukuki davada Yargıç Arthur Engoron, sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşım üzerine Trump'a, mahkeme personeli hakkında konuşma yasağı getirmişti.

Trump, 3 Ekim'de kendisine getirilen "konuşma yasağına" uymaması nedeniyle Engoron tarafından 15 bin dolar para cezasına çarptırılmış, avukatları, Trump hakkındaki söz konusu kararının acil durdurulması için New York'taki temyiz mahkemesine başvurmuştu.

New York eyaletindeki orta dereceli temyiz mahkemesi Yargıcı David Friedman, 17 Kasım'da Trump hakkındaki konuşma yasağı kararını askıya almıştı.