Tebbun'un Paris ziyareti öncesi Cezayir ile Fransa arasında ekonomik ortaklıklara hazırlık çalışmaları

Her iki taraf da hafıza ve sömürgeciliğin sonuçları meselesini aşmak istiyor

Cezayir İşverenler Derneği Başkanı (sağda) ve Fransa İşverenler ve Sanayiciler Derneği (MEDEF) Başkanı (Şarku’l Avsat)
Cezayir İşverenler Derneği Başkanı (sağda) ve Fransa İşverenler ve Sanayiciler Derneği (MEDEF) Başkanı (Şarku’l Avsat)
TT

Tebbun'un Paris ziyareti öncesi Cezayir ile Fransa arasında ekonomik ortaklıklara hazırlık çalışmaları

Cezayir İşverenler Derneği Başkanı (sağda) ve Fransa İşverenler ve Sanayiciler Derneği (MEDEF) Başkanı (Şarku’l Avsat)
Cezayir İşverenler Derneği Başkanı (sağda) ve Fransa İşverenler ve Sanayiciler Derneği (MEDEF) Başkanı (Şarku’l Avsat)

Cezayir İşverenler Derneği ve Fransa İşverenler ve Sanayiciler Derneği (MEDEF) Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun'un haziran ayı ortalarında Paris'e yapacağı ziyaret çerçevesinde Cezayir ve Fransa hükümetlerine öneriler sunmak amacıyla bir ‘ekonomi ve üretim ortaklığı forumu’ düzenlemek için hazırlıklara başladılar.

Cezayir Ekonomik Yenileme Konseyi (CREA) Başkanı Kemal Mevla, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, 3 Mayıs’ta Paris'te MEDEF yetkilileriyle görüştüğünü duyurdu. (iki ülke CREA Başkanı Mevla, iki ülke arasındaki görüşmelerin işbirliği anlaşmaları çerçevesinde gerçekleştiğini kaydederek üretimle ilgili ortaklıklar kurmak için Paris'te Cezayir-Fransa Ortak İş Forumu’nun hazırlıklarının ele alındığını açıkladıysa da forumun ne zaman yapılacağıyla ilgili detay vermekten kaçındı. Mevla, açıklamalarına MEDEF Uluslararası İşbirliği Şubesi Başkanı Philippe Gautier ile gerçekleştirdiği görüşmeden bir fotoğrafı da ekledi.

Al-Shorouk gazetesinin internet sitesinde bu konuda yer alan haberde, her iki ülkenin işverenlerinin inşaat, bayındırlık, gıda sektörleri ve otomotiv sektöründe ortaklıklar istediği belirtildi. Gazete, Cezayir-Fransa Ticaret ve Sanayi Odası'nın 7-11 Mayıs tarihleri ​​arasında Cezayir'de düzenlenecek 25. Uluslararası Yapı, İnşaat Malzemeleri ve Bayındırlık Fuarı'nda yer alacağını da aktardı.

Cezayirli siyasi kaynaklar, Cumhurbaşkanı Tebbun’nun Paris ziyareti öncesinde iki ülkenin işverenler dernekleri arasındaki görüşmelerin, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un 2022 yılının ağustos ayı sonlarında Cezayir'e gerçekleştirdiği ilk ziyarette imzalanan ‘Cezayir ile Fransa arasında yenilenen ortaklık anlaşması’ çerçevesinde gerçekleştiğini teyit ettiler. Anlaşmada, ‘Cezayir’in 60 yıl önce bağımsızlığını kazanmasından sonra iki ülkenin ilişkilerini tarihsel bağlarının derinliği ve iş birliğinin yoğunluğu ile orantılı, sürekli ilerlemenin dinamik bir çerçevesine dahil etme taahhütlerini yeniledikleri’ belirtildi. Anlaşmada ayrıca ‘iki ülke arasındaki istisnai ilişkiyi ve dostluklarını, iş birliği ve ortaklık alanındaki başarılarını güçlendirmede kararlılığın önemi’ vurgulandı.

Cezayir ve Fransa'nın ‘iki ülkenin yararına dengeli bir ortaklığı güçlendirmek amacıyla ekonomik ilişkilerine yeni bir ivme kazandıracağının’ vurgulandığı anlaşmada, iki ülkenin ticari alışverişi teşvik edecekleri ve ilgili kurumları arasında ortaklıklar geliştirecekleri, bu çabaların öncelikle dijital teknoloji, yenilenebilir enerjiler, nadir madenler, sağlık, tarım ve turizm gibi geleceğin sektörlerine odaklanacakları kaydedildi.

MEDEF'ten bir heyet, Cezayir'i son olarak 2018 yılında ziyaret etti. Bu ziyarette, iş ve yatırımı kontrol eden mevzuat geliştirmenin yanı sıra altyapı ve inşaat, ulaştırma ve lojistik, enerji ve çevre, eğitim, gıda sanayi, uçak sanayi, finans ve sigortacılık alanlarında yatırım projelerinin başlatılması ele alındı.

Cezayir Cumhurbaşkanı, Fransız mevkidaşını geçtiğimiz ağustos ayında Cezayir havaalanında karşıladı (Cezayir Cumhurbaşkanlığı)

MEDEF tarafından internet sitesi üzerinden yapılan açıklamada, Fransa'nın Cezayir ile siyasi, ekonomik ve sosyal açıdan güçlü ilişkileri bulunduğu ve Fransa’nın (2022 istatistiklerine göre Cezayir'e ihracatı 6,2 milyar dolar olan Çin'den sonra 3,5 milyar dolardır) Cezayir'in ihtiyaç duyduğu ürünlerde ilk tedarikçisi ve dördüncü en önemli müşterisi olduğu vurgulandı.

Cezayir'de hidrokarbonlar dışındaki ilk yatırımcılar arasında Fransa'nın yer aldığını belirten MEDEF, Cezayir'de 500'e yakın Fransız kurumu olduğunu, 40 bini sürekli, 100 bini ise dolaylı istihdam sağladıklarını aktardı.

Cumhurbaşkanı Tebbun'un önümüzdeki ay yapılması planlanan Paris ziyareti sırasında, Cezayir ve Fransa cumhurbaşkanları, ekonomik bir ortaklık kurarak ve ticari alışverişini teşvik ederek ‘hafıza sorununu’ ya da diğer bir değişle ‘sömürge döneminin açtığı yaraları’ aşmayı sabırsızlıkla bekliyorlar. İki taraf arasında ortak tarihlerine ilişkin anlaşmazlıkların Cezayirli ve Fransız tarihçilere bırakılması konusunda aralarında üstü kapalı bir anlaşma vardı. Cezayirli ve Fransız tarihçiler, kısa bir süre önce her iki tarafı da tatmin edecek girişimler üzerinde görüş birliği oluşturmak ve bu sorunu sona erdirmek için çalışmalarına başladılar.

Cezayir'in ‘sömürge döneminde (1830-1962) işlenen suçlar için açıkça özür dilenmesini’ talep ettiği, Paris'in ise ‘Cezayir’deki sömürge geçmişinden duyulan pişmanlık’ olarak gördüğü bu konuyla ilgili özür dilemeye dair güçlü çekinceleri olduğu biliniyor.



AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
TT

AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)

Avrupa Birliği (AB), Gazze Savaşı'nın üzerinden 109 gün geçmesine rağmen, üyeleri arasında derinleşen anlaşmazlıklar ve kendi içinde her biri büyük ölçüde bağımsız bir çizgiyi takip eden üç bloğun oluşması nedeniyle ateşkes çağrısı yapan tek bir toplu bildiri yayınlamayı başaramadı.

Ancak Pazartesi günü geçekleştirilen Dışişleri Bakanları toplantısında Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün Dışişleri Bakanları ile Arap Birliği Genel Sekreteri’nin yanı sıra Filistin ve İsrail ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell tarafından Gazze savaşındaki gelişmeleri “ertesi gün” olarak adlandırılan gün konusunda bir paradoks görüldü. Buradaki ironi, Avrupalıların bölünmelerine rağmen AB, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Arap Birliği'nin düzenlediği "barışa hazırlık konferansı düzenlenmesi" çağrısına dayanan bir plan üzerinde anlaşması oldu. Filistinli ve İsrailli tarafların yokluğunda düzenlenebilecek konferansa ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) de davet edildi. Amaç, “iki devletli çözümü” sahada gerçeğe dönüştürmek.

Avrupa planı, "barış için yol haritası" olarak adlandırılabilir. AB Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans tarafından hazırlanan plan, Pazartesi günkü toplantıdan önce AB’nin 27 üyesine dağıtıldı. Hollanda, Danimarka ve Baltık Denizi ülkelerinin yanı sıra Almanya, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti ağırlıklı olmak üzere AB içinde İsrail'e en yakın grubun buna karşı çıkmadı.

Onayın ana sinyali, bugüne kadar sadece diplomatik ve siyasi olarak değil, özellikle Alman ordusunun sahip olduğu en son silah ve teknolojileri sağlayarak kesinlikle İsrail'in yanında olmayı taahhüt eden Almanya'dan geldi. Berlin'in yaptığı son şey, Uluslararası Adalet Divanı önünde İsrail'e verdiği desteği teyit etmek ve İsrail'in Gazze'de “soykırım” yapmadığını tekrar tekrar iddia etmek oldu.

Paris'teki siyasi kaynaklar, Avrupalıların, yönelimleri ne olursa olsun, "Bugün Gazze savaşının İsrail'in sorunlarını çözmeyeceği ve bu başarılsa bile Hamas'ın ortadan kaldırılacağı kanaatine vardıklarını" ancak Hamas’ın yerini başka nesillerin alacağını ve bunun son olmayacağını söylüyor. Bu kaynaklar, Avrupalıların bugün İsrail'i kendisinden daha doğrusu onun yetkililerinden kurtarmaları gerektiğini düşündüklerini ve bunu başarmanın yolunun da İsrail'den geçtiğini aktarıyor.

srftbn
Netanyahu 18 Ocak'ta Tel Aviv'de basına konuşuyor (DPA)

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock yaptığı açıklamada, “Böyle bir çözüm duymak istemediklerini söyleyenler başka bir alternatif de sunmadı” diyerek, barışın bölgenin tüm sakinlerini kapsamadığı sürece sağlanamayacağını ifade etti. Borrell, "Akıllarında başka hangi çözümler var? Tüm Filistinlilerin ayrılmasını sağlamak mı? Ya da hepsini öldürmek mi? Amacın, Hamas'ı ortadan kaldırmak olduğunu söylemek tek taraflı. Çünkü bu, Hamas'ın ne zaman yeterince zayıf olduğuna karar vermenin İsrail'e bağlı olacağı anlamına geliyor. Bu şekilde çalışmaya devam edemeyiz” dedi.

Gerçek şu ki, Avrupalıların ortaya attığı şey yeni bir şey değil, çünkü “barışın belirleyicileri” yıllardır biliniyor ve iki devletli çözüm, John Kirby'nin başarısız olduğu 2014'ten bu yana tartışılmıyor. Eski ABD Başkanı Barack Obama’nın danışmanı olan Kirby, İsraillileri Batı Şeria'daki yerleşim hızını azaltmaya ikna edemedi. Ancak bugün yeni olan şey, AB’nin farklılıklarını ve bölünmelerini bir kenara bırakmayı başarması.

AB’nin 7 Ekim'den bu yana sağladığı sınırsız desteğe rağmen AB’nin yayınladığı her açıklamaya İsrail’de büyük şüpheyle bakılıyor. Bunun son kanıtı, Fransız gazetesi Le Monde'un, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz'ın Avrupa Birliği dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantıda aktardığı haber. Haberde Katz, İsrail’in tek müttefiki olduğunu bunun da ABD olduğunu ifade etti. Bu da Tel Aviv’in Brüksel’in değil yalnızca Washington’un planını kabul edeceği anlamına geliyor. Katz planı tartışmayı reddetti ve bunun yerine iki video kaset yayınladı. Birincisi İsrail'in Gazze Şeridi'ne liman olarak istediği yapay adayı, diğeri ise İsrail'i Hindistan'a bağlayan tren hattının güzergahını gösteriyor.

sdcevr
ABD Başkanı Joe Biden, 19 Ocak'ta ABD belediye başkanlarının toplantısı vesilesiyle Beyaz Saray’da konuşuyor (Reuters)

Avrupa Birliği'nin aradığı çözümün, İsrail'i tüm uluslararası forumlarda savunan, ona silah, teçhizat ve her türlü desteği sağlayan ABD tarafından benimsenmeden gün ışığına çıkamayacağına dair köklü bir kanaat var. Dolayısıyla onları etkileyebilecek ve bu tür bir çözümü kabul etmeye itebilecek olan taraf da AB. Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Joe Biden ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen son telefon görüşmesi, Netanyahu'nun reddettiği iki devletli çözüm konusunda aralarındaki derin anlaşmazlığı kamuoyuna ortaya çıkardı.

Pek çok analist, Netanyahu'nun cesaretini ve Biden'ı kızdırma isteğini iki devletli çözümü reddetmesini iki ana faktörle tekrarlayarak açıklıyor: Bunlardan biri, aşırı sağla olan siyasi ittifaka esir olması, iki devletli çözüme açılması durumunda bu ittifakın sürekli çökmesi ve Knesset'te sahip olduğu küçük çoğunluğu kaybetmesi tehdidi, ikinci ise Biden, başkanlık mücadelesinde İsrail'i desteklemek için Yahudi seslerine ve ABD'de İsrail adına çalışan dernek ve kuruluşların etkisine yöneldi. Ayrıca, Biden  İsrail Avrupalıların, Arapların ve dünya ülkeleri ve halklarının ezici çoğunluğunun istediği barışçıl çözümü kabul etmesi için İsrail'e ciddi baskı uygulayabilecek bir konumda.

Netanyahu iki devletli çözüme her zaman karşı çıktı ve bunu yalnızca bir kez ve gönülsüzce kabul etti. Burada, Avrupa'nın Washington'un tutumunun değişeceği yönündeki iddiası muhtemelen kaybedilecek ve eski Başkan Donald Trump'ın önümüzdeki Kasım ayında başkanlığı kazanması durumunda boşa çıkacak.

Soru şu, Avrupalıların elinde ne var? İsrail'in planlarına uymayı reddederek onlarla yüzleşmesi durumunda ellerindeki baskı araçlarına başvurmaya hazırlar mı? Bu soruları cevaplamak zor. Ancak bunun tersine, Tel Aviv'in geleneksel olarak Brüksel'de sahip olduğu siyasi ilişkiler ve diplomatik desteğe paralel olarak İsrail'in Birlik ile yakın ekonomik, ticari, bilimsel ve yatırım ilişkilerinin olduğu ve bu nedenle Avrupalıların İsrail üzerinde ciddi baskı kartlarının olduğu doğrulanabilir. Ancak İsrail'le daha önceki birleşme deneyimlerinden yararlanmak cesaret verici değil ve dolayısıyla buna güvenmek de garanti değil.