Avrupa’dan Washington’a nükleer müzakereleri canlandırma baskısı

Biden yönetimi, İran’ın nükleer programında ilerleme kaydetmesinin tehlikeleri konusundaki tutumunu değiştirdi mi?

Atom simgesi ve İran bayrağı (Reuters)
Atom simgesi ve İran bayrağı (Reuters)
TT

Avrupa’dan Washington’a nükleer müzakereleri canlandırma baskısı

Atom simgesi ve İran bayrağı (Reuters)
Atom simgesi ve İran bayrağı (Reuters)

ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley, İran’ın ‘nükleer silah üretme kapasitesini geliştirmeye devam ettiğini, hızlı bir şekilde nükleer silah üretmeye yetecek kadar malzeme üretebileceğini ve bunu yaptıktan sonra kullanılabilir bir silahın hazır hale gelmesinin yalnızca birkaç ay süreceğini’ söyledi. Buna karşılık, ‘ABD’nin politikasının değişmediğini ve İran’ı nükleer silah sahibi bir ülke yapmama konusunda kararlı olduğunu’ vurguladı.

Milley’in ‘nükleer’ meseleyle ilgili bu uyarıları, Tahran’ın henüz bu seviyeye ulaşmadığına dair ABD tarafından Avrupalılara yapılan önceki açıklamalardan vazgeçildiğini gösteriyor. Milley açıklamasında ‘İran’ın teröristleri ve vekil güçleri destekleyerek Ortadoğu ve dışında barış sularını bulandırmaya devam ettiğini’ de söyledi. Pentagon’un iki gün önce Körfez bölgesinde daha fazla ABD askeri ve takviyesi konuşlandırma kararı alması, Biden’ın görev süresinin bitimine az kalmasından ötürü Beyaz Saray’ın Tahran’ın nükleer bir silah elde etmekten kesin bir şekilde uzak durması şartıyla İran nükleer dosyasını bir kenara bırakma kararı almış olabileceğine dair endişeli olan Avrupalıların kalbini teskin edecek bir mesaj göndermeye mi çalıştığı; yoksa ABD’li yetkililerin İran hakkında yaptıkları tartışmanın ‘başka bir boyuta’ mı kaydığına dair soruları yeniden gündeme getirdi.

The Wall Street Journal gazetesi iki gün önce yaptığı bir haberde, Avrupa ülkelerinin, İran’ın silah geliştirme seviyesine yakın bir şekilde uranyum zenginleştirmede ilerleme kaydetmesinden endişe duydukları için potansiyel bir nükleer krizin önlenmesine yardımcı olacağı umuduyla Biden yönetimine Tahran’la diplomatik yolu yeniden canlandırması için baskı yaptıklarını belirtti. Avrupalı ​​yetkililer, Tahran’ı birkaç ay içinde nükleer silah geliştirebilecek bir seviyeye yaklaştıran İran nükleer programına diplomatik yollardan çözüm bulmak için zamanın daraldığını söylerken, Beyaz Saray’ın meseleyi 2024 seçimlerine kadar askıya almış olabileceğinden endişeliler. İran’ın nükleer programını kontrol altına almak için yapılacak yeni herhangi bir çabanın en nihayetinde İran’ın nükleer silah elde etmesini engellemekte başarısız olabileceğini itiraf ettiler.

Nükleer anlaşmayı yeniden canlandırmak, Biden yönetiminin başlıca hedeflerinden biriydi. Üst düzey ABD'li yetkililer, Washington’ın hala İran nükleer meselesini diplomatik yollardan çözmekten yana olduğunu söylüyorlar. Ancak başkanlık yarışı yaklaşırken Avrupalı ​​diplomatlar, aylarca süren tartışmaların ardından ABD'nin müzakereleri başlatabilecek herhangi bir yeni girişim ortaya koymadığını söylüyorlar. Gazeteye göre ABD’li yetkililer ‘halihazırda tartışılan farklı fikirlerin olduğunu’ söylediler. İran’ın nükleer programına yönelik diplomatik açılım, başı Ukrayna savaşı ve Pekin ile Tayvan yüzünden yaşanan gerilimlerle kalabalık olan Beyaz Saray için açık siyasi tehlikeler oluşturuyor. Geçen yıl Kongre’nin İran'la anlaşmaya verdiği destek, İran’ın Ukrayna savaşında Rusya’nın yanında yer alması ve Mahsa Amini adlı Kürt asıllı bir genç kızın ölümüyle patlak veren protestoları bastırmasından önce bile azalmış durumdaydı.

Geçen şubat ayında ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, 2015 nükleer anlaşmasıyla sonuçlanan müzakerelerde yer alan İngiltere, Fransa ve Almanya’nın dışişleri bakanları ile Münih'te bir araya gelmişti. İran'ın silah sınıfı yakıt üretmeye hazırlanıyor olabileceğinden endişe eden Avrupalı bakanlar, yetkilileri İran’ın yaptıklarına hazırlanmak için seçenekleri belirlemekle görevlendirmişlerdi.

ABD'li yetkililer, yeni diplomatik girişimin nasıl olması gerektiği konusunda farklı görüşlerin olmasıyla birlikte Washington’da olası seçenekler hakkında tartışmaların devam ettiğini söylüyor. 2015 anlaşmasına dönme seçeneği artık masada görülmezken, İran’ın yüzde 60 oranında uranyum zenginleştirmeyi bırakması ve belki de yüksek oranda zenginleştirilmiş stokunu geri vermesi karşılığında nispeten yaptırımları hafifletecek geçici bir anlaşma seçenekler dahilinde. Diğerleri, 2015 anlaşmasına daha yakın uzun vadeli bir anlaşmayı desteklerken, ciddi derecede değiştirilmiş bir anlaşmayı destekleyenler de var. Jake Sullivan geçen hafta Washington Enstitüsü'nde yaptığı konuşmada, “İran’ın nükleer silah edinmesini engellemenin en iyi yolu, nükleer silah edinmelerini engelleyen etkili bir anlaşmadır” demişti.

Ancak ABD’li yetkililer, Tahran’a satılabilecek ve içeride siyasi olarak uygulanabilecek türde bir plan üzerinde uzlaşma sağlanamadığı için henüz bir öneri oluşturmadıklarını vurguluyorlar. Bu da Avrupa’da hayal kırıklığına neden oluyor. Tahran ile Washington arasındaki dolaylı müzakerelerde arabuluculuk rolü oynayan Avrupalı ​​yetkililer, Washington’un onayıyla öneriler veya fikirler olmadan Tahran'ın neye açık olabileceği ve kırmızı çizgilerinin nerede olduğu konusunda İran ile sonuç odaklı bir tartışmaya girmenin imkansız olduğunu söylüyorlar. İran, 2025'te yeni bir ABD başkanı tarafından rafa kaldırılabilecek her türlü geçici anlaşmayı reddedeceğini açıkça ilan etmişti.

İranlı yetkililer, 2015 anlaşmasına dönülmesini hala desteklediklerini söylüyorlar. Ancak geçen yaz, anlaşmanın Başkan Biden’ın ilk döneminden sonra da yürürlükte kalacağına dair daha fazla garanti istemiş ve anlaşmanın canlandırılması için Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) İran’da bulunan kayıt dışı nükleer maddelere ilişkin soruşturmasını düşürmesini şart koşmuşlardı. ABD'li ve Avrupalı ​​diplomatlar, İran'ın son haftalarda UAEA ile iş birliğini biraz geliştirdiğini söylüyorlar.

İsrail'in bu tür bir geçici anlaşmaya karşı çıkması ve artık yalnızca askeri gücün İran’ı nükleer silah geliştirmekten caydırabileceği konusunda ısrar etmesine karşılık, Biden yönetimi defalarca kez İran'ın nükleer silah geliştirmesine izin vermeyeceğini açıkladı. Sullivan, Başkan’ın ‘İsrail’in hareket özgürlüğünü tanımak da dahil olmak üzere bu yola bağlı kalmak için gerekli önlemleri alacağını’ söyledi.



Sudan, İran’ın Kızıldeniz’de deniz üssü kurma talebini reddetti

İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)
İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)
TT

Sudan, İran’ın Kızıldeniz’de deniz üssü kurma talebini reddetti

İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)
İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)

Sudanlı üst düzey istihbarat yetkilisi Ahmed Hasan Muhammed, ülkesinin İran’ın Kızıldeniz kıyısında bir deniz üssü kurma talebini reddettiğini söyledi.

İran’ın bu talebi kabul edilseydi, söz konusu üs, Tahran’ın dünyanın en yoğun nakliye hatlarından birinde deniz trafiğini izlemesine olanak tanıyacaktı.

Şarku’l Avsat’ın Wall Street Journal gazetesinden aktardığına göre Muhammed konuya ilişkin açıklamasında şunları söyledi;

“İran, Sudan ordusuna isyancılara karşı mücadelede kullanılmak üzere silahlı insansız hava araçları (SİHA) sağladı. Tahran, üssü inşa etme izni karşılığında, Sudan’a helikopter taşıyan bir savaş gemisi de dahil olmak üzere gelişmiş silahlar teklif etti. İranlılar üssü istihbarat toplamak için kullanmak istediklerini söyledi. Oraya savaş gemileri de yerleştirmek istediler. Ancak Hartum, İran’ın bu teklifini reddetti.”

Muhammed gazeteye yaptığı açıklamada, “Sudan İran’dan SİHA satın aldı. Çünkü insan kaybını azaltmak ve uluslararası insancıl hukuka saygı göstermek için daha isabetli silahlara ihtiyacımız vardı” diye ekledi.

Kızıldeniz’deki bir deniz üssü, Yemen’deki Husilerin ticari gemilere saldırı başlatmasına yardımcı olurken, Tahran’ın dünyanın en yoğun nakliye hatlarından biri üzerindeki hakimiyetini artırmasına olanak tanıyabilir.

İran destekli Husiler, Kızıldeniz’deki saldırıları Gazze’de savaşan İsrail ve müttefiklerini cezalandırma amacıyla gerçekleştirdiklerini ifade ediyor.

sddeb
Yemen televizyonu tarafından yayınlanan bir görüntüde, Husi saldırısından sonra batan bir İngiliz kargo gemisi görülüyor (EPA)

Sudan’ın, devrilen eski Devlet Başkanı Ömer El Beşir döneminde, İran ve Filistin’deki müttefiki Hamas ile yakın ilişkileri vardı.

Beşir'in 2019 darbesiyle devrilmesinin ardından, ülkenin askeri cuntasının başı olan Orgeneral Abdulfettah el Burhan, uluslararası yaptırımları sona erdirmek amacıyla ABD ile yakınlaşma başlattı.

Ayrıca İsrail ile ilişkileri normalleştirmek için harekete geçti.

İran’ın deniz üssünü inşa etme talebi, bölge ülkelerinin Sudan’da 10 aydır devam eden iç savaştan faydalanarak, Ortadoğu ile Sahra Altı Afrika ülkeleri arasında stratejik bir kavşak noktası olan ülkede yer edinmeye çalıştıklarını gösteriyor.

Burhan liderliğindeki Sudan ordusu, Nisan ortasından bu yana Orgeneral Muhamed Hamdan Daklu (Hamideti) liderliğindeki paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri ile savaşıyor.

Çatışma on binlerce insanın ölümüne, milyonlarca Sudanlının yerinden edilmesine ve dünyanın en kötü insani krizlerinden birine neden oldu.

Çatışmaları takip eden bölge yetkilileri ve analistlere göre, Sudan’ın İran’dan aldığı SİHA’lar, Hızlı Destek Kuvvetleri nedeniyle ordunun uğradığı kayıpların ardından, Burhan’ın bir miktar başarı elde etmesine yardımcı oldu.

Son haftalarda hükümet, Hartum ve Omdurman’daki önemli bölgelerin kontrolünü yeniden ele geçirdi.

ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, hem Sudan ordusunu, hem de Hızlı Destek Kuvvetleri’ni savaş suçu işlemekle suçladı.

Washington ayrıca Hızlı Destek Kuvvetleri’ni, Sudan’ın batısındaki Darfur bölgesinde cinayet, tecavüz ve etnik temizlik de dahil olmak üzere insanlığa karşı suçlar işlemekle itham etti.

Birleşmiş Milletler (BM) yetkilileri, Sudan ordusunu, sivillerin yerleşimleri havadan hedef almak ve Sudanlı sivilleri çaresizce ihtiyaç duydukları insani yardımdan mahrum bırakmakla eleştirdi.

BM kuruluşları ayrıca Hızlı Destek Kuvvetleri’ni, Darfur’da etnik amaçlı saldırılar da dahil olmak üzere zulüm yapmakla suçladı.

Çatışmanın tarafları olan Sudan ordusu ve Hızlı Destek Kuvvetleri, ABD ve BM’nin suçlamalarını reddetti.

ABD Şubat ayında yaptığı açıklamada, İran’ın Sudan ordusuna silah sevkiyatıyla ilgili endişelerini dile getirdi.

ABD’nin Hartum Büyükelçisi John Godfrey, İran’ın Hartum’a yardım ettiğine ilişkin haberlerin ‘son derece rahatsız edici’ olduğunu söyledi.