İran Dini Lideri Ali Hamaney, Tahran’ın dış politikası için altı ‘zorunlu kriter’ belirledi. Mevcut hükümetin komşu ülkelerle yakınlaşma yaklaşımına desteğini ifade etti. ‘İlkeleri korumakla birlikte sağduyulu ve esnek yaklaşımın gerekliliğini’ vurgulayan Hamaney aynı zamanda ‘dilencilik diplomasisi’ olarak nitelediği duruma karşı da uyarıda bulundu.
Hamaney’in resmi internet sitesinin aktardığına göre İran Dini Lideri, başta Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan olmak üzere diplomasi aygıtındaki üst düzey yetkililere ‘uzak da olsa Müslüman ülkelerle iletişim kurma politikasının’ ve ‘İran ile ortak yaklaşıma sahip olup İran’ı destekleyen ülkelerle iletişim halinde olma politikasının oldukça önemli olduğunu’ söyledi. ‘İyi bir dış politika ve etkili bir diplomasi aygıtının bir ülkede başarılı bir yönetimin siyasi temellerinden’ olduğunu da sözlerine ekledi.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Hamaney konuşmasında İran’ı birden fazla ülkeyle bağlayan uzun ve ‘bazen önemli ve etkili olan’ sınırlara işaret ederek, ‘mevcut hükümetin komşularla ilişki kurma politikasının çok mühim ve doğru’ olduğunu vurguladı. “Yabancı eller, İran ve komşuları arasında sorun yaratmak için çalışıyor. Sizler bu politikanın gerçekleşmesine izin vermemelisiniz” ifadesini kullandı.
Suudi Arabistan ve İran arasında 10 Mart’ta yapılan anlaşmadan sonra Tahran ülkede son sözün sahibi olan Hamaney, bölgesel gelişmeler hakkında ilk kez yorum yaptı. İki ülke arasında Çin arabuluculuğunda gerçekleştirilen anlaşma, Tahran ve Riyad arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden tesisini ve en az iki ay içerisinde karşılıklı büyükelçiliklerin ve diplomatik temsilciliklerin açılmasını kapsıyor. Önümüzdeki günlerde temsilciliklerin açılması bekleniyor.
Hamaney, Tahran’ın Pekin ve Moskova ile ilişkilerine dair ise üstü kapalı gönderme yapmakla yetindi:
Bugün, bazı önemli ve büyük dünya devletlerinin, İran İslam Cumhuriyeti ile uluslararası politikanın bazı temel adımlarında ve yönelimlerinde aynı duruşu paylaşarak desteklemesi benzeri görülmemiş bir durumdur. Bu fırsatı değerlendirmeli ve bu ülkelerle ilişkilerimizi güçlendirmeliyiz.
Zorunlu diplomasi
Hamaney, diplomasi aygıtının yetkililerine dış politikada altı kritere uyma zorunluluğu getirdi. Bu kriterlere uyulmasının ‘başarılı bir dış politikanın göstergesi olacağını ve bunlara uyulmazsa dış politika görüşünde veya diplomasi performansında ve faaliyetlerinde sorunlarla karşılaşılacağını’ vurguladı.
Hamaney altı kriteri şöyle sıraladı:
-Ülkenin çeşitli konulara yaklaşımlarındaki mantığını ikna edici bir şekilde ifade edebilmesi.
-Dünyadaki çeşitli olgular, olaylar ve politik-ekonomik eğilimlerde etkili ve yol gösterici bir katılım gösterilmesi.
-İran’ı tehdit eden politika ve kararların kaldırılması veya sınırlandırılması.
-Tehlikeli merkezlerin zayıflatılması.
-İran müttefiki ve yanlısı hükümetlerin ve grupların desteklenmesi ve ülkenin stratejik derinliğinin artırılması
-Bölgesel ve küresel kararlarda ve eylemlerde gizli katmanların ortaya çıkarılabilmesi.
İç durum
Dış politikanın önemini ve ülke yönetimini iyileştirmedeki rolünü vurgulayan Hamaney, ‘ülkenin mevcut durumunun analizinde ekonomik ve kültürel faktörler göz önüne alınırken, genelde tartışmalarda dış politikanın ihmal edildiğine’ dikkat çekti ve “Başarılı bir dış politika, ülkenin durumunu iyileştirmeye kesinlikle yardımcı olacaktır. Dış politikadaki dengesizlikler ve sıkıntılar ülkenin genel durumundaki sorunlardır ve bunun örnekleri az değildir” dedi.
Hamaney’in resmi internet sitesine göre Dini Lider, dış politikadaki üç anahtar kelimeye dikkat çekerek bunların ‘izzet, hikmet ve maslahat’ olduğunu söyledi. Bu kavramları açıklayan Hamaney “İzzet, sözle veya içerikle dilenme diplomasisini reddetmek ve başka ülke yetkililerinin açıklamalarına ve kararlarına umut bağlamaktan kaçınmaktır” dedi.
Hamaney hikmetin ‘sağduyulu, düşünülmüş ve planlanmış’ sözler ve davranışlar olduğunu belirterek “Dış politikada atılan her adım rasyonel ve planlanmış olmalıdır. Fevri ve planlanmamış kararlar ve eylemler belli dönemlerde ülkeye darbe indirmiştir” ifadesini kullandı.
Güven krizi ve ‘kahramanca esneklik’
Hamaney ‘karşı taraflara gereksiz yere güvenmekten kaçınmanın’ ‘dış politikada hikmetin diğer yüzü olduğunu’ vurgulayarak “Siyaset dünyasında her söze yalan dememek lazım. Zira doğru ve kabul edilebilir sözler vardır ancak her söze de güvenilmemelidir” dedi.
Ayrıca dış politikada ilkelerden uzaklaşmanın izzetle çeliştiğini ve tereddüde yol açtığının altını çizerek “Tüm küresel meselelerde söz ve eylemle ilerliyoruz” ifadesini kullandı.
Hamaney maslahat kavramına ilişkin de değerlendirmelerde bulundu ve bunu tekrar ‘kahramanca esneklik’ olarak nitelendirdi. Kendisi bu ifadeyi 2013 yılındaki nükleer müzakereler Umman aracılığında ABD ile yapılan gizli diyaloglardan 2015 nükleer anlaşmasıyla sonuçlanan 5+1 çerçevesindeki açık diyaloglara geçildiğinde de kullanmıştı.
Hamaney ‘zorlu ve güç engelleri aşmak ve yola devam etmek için gerekli durumlarda esnekliğe sahip olma anlamındaki maslahat kavramının dış politikadaki bir diğer anahtar kelime olduğunu’ söyledi. ‘İlkelerin korunmasının bahsi geçen anlamdaki maslahatla çelişmediğini’ vurguladı. İran Dini Lideri sözlerini şöyle sürdürdü:
“Birkaç yıl önce ‘kahramanca esneklik’ kavramı ortaya atıldığında, bu kavram dışarıdan ve içeriden bazı kişiler tarafından yanlış anlaşıldı. Maslahat, zorlu engelleri aşmanın bir yolunu bulmak ve hedefe ulaşmak için yola devam etmek demektir.”
Hamaney’in sözleri, İran Eski Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif'in maruz kaldığı eleştirileri ve Hasan Ruhani başkanlığındaki önceki hükümetin yaklaşımlarını hatırlatıyor. ‘Kahramanca esneklik’ ifadesinin müzakerelerde taviz vermeye yeşil ışık yakmak olarak yorumlanmasının ardından Ruhani hükümeti, muhafazakar muhalifleri tarafından ‘esnek’ olmakla ve Batı ülkelerine ‘gülümseme diplomasisi’ yürütmekle suçlanmıştı.
Hamaney, diplomasi aygıtının yetkililerini, ‘hesaplanmış’ ve ‘üzerinde iyice düşünülmüş fikirlere dayalı olup’ ‘doğru bir zamanda ise’ ‘şahsi inisiyatifler’ almaya çağırdı. Hamaney’in İranlı diplomatlara bir başka tavsiyesi de, ‘Mevcut Dünya Düzeninde Dönüşüm’ başlıklı diplomatlara yönelik yıllık konferansa atıfta bulunarak, yeni dünya düzeninde İran’ın ‘konumunu belirleme’ gereksinimi oldu.
Hamaney sözlerinin devamında şunları söyledi:
İran’ın yeni düzen içinde kendine uygun bir konum bulması için küresel dönüşümleri izlemesi, değerlendirmesi ve olayların perde arkasını doğru bir şekilde öğrenmesi gerekmektedir. Dünya düzeninin değişimi uzun, virajlarla dolu ve beklenmedik olayların etkileyeceği bir süreçtir. Farklı ülkelerin bu konuda farklı görüş ve yaklaşımları vardır.
Abdullahiyan’ın stratejileri
Abdullahiyan, ülkesinin dış politikadaki ‘stratejileri’ hakkında Hamaney’e bir rapor sunarak, ülkesinin ‘dış politikada denge oluşturmak amacıyla tek taraflı nükleer anlaşma politikasından çıktığını’ söyledi. Ekibinin ‘ekonomi diplomasisi’ne öncelik verdiğini, petrol dışı gelirlerin geliştirilmesine, transitin canlandırılmasına ve ‘komşu ülkeleri ve İslam ülkelerini öncelemekle birlikte özellikle Asya Kıtası’na’ odaklandığını, ‘direniş eksenini desteklemeyi’ ve bölgesel ittifaklara (Avrasya Ekonomik Birliği, Şanghay İşbirliği Örgütü ve BRICS gibi) katılım için hareketliliği teşvik ettiğini kaydetti. Ayrıca ‘yaptırımları kaldırma müzakereleri’ ile eş zamanlı olarak ‘yaptırımları düşürme stratejisinde ilerleme’ kaydetmeye odaklandığını vurguladı.
Abdullahiyan nükleer anlaşmayı canlandırmak için Viyana’da yapılan müzakerelerden ‘yaptırımları kaldırma müzakereleri’ şeklinde bahsetmekte ısrar ediyor. Müzakereler geçtiğimiz eylül ayında Tahran’ın, Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in önerisini reddetmesinin ardından çıkmaza girmişti.