İran ABD ile gayri resmî doğrudan görüşmeler yapıyor

UAEA sembolü ile İran ve ABD bayraklarını birleştiren bir illüstrasyon (Reuters)
UAEA sembolü ile İran ve ABD bayraklarını birleştiren bir illüstrasyon (Reuters)
TT

İran ABD ile gayri resmî doğrudan görüşmeler yapıyor

UAEA sembolü ile İran ve ABD bayraklarını birleştiren bir illüstrasyon (Reuters)
UAEA sembolü ile İran ve ABD bayraklarını birleştiren bir illüstrasyon (Reuters)

İranlı Milletvekili Mücteba Tevanger, New York’ta İranlı ve ABD’li yetkililer arasında resmi nitelik taşımamakla birlikte doğrudan görüşmelerin yapıldığı açıkladı.

Tevanger, Biden yönetimini, “İran’ın dondurulmuş varlıklarının serbest bırakılması karşılığında mahkumların serbest bırakılmasını içeren bir anlaşma dahilinde nükleer tavizler koparmaya çalışarak anlaşmaya varmayı engellemekle” suçladı.

Geçen hafta içi ABD ve İran tarafları, yaptırımların hafifletilmesi karşılığında Tahran’ın yüzde 60 oranındaki uranyum zenginleştirme oranını azaltacağı geçici bir anlaşmaya varmak üzere olduklarına dair çıkan haberleri yalanlamışlardı.

Tahran Milletvekili Mücteba Tevanger, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda “New York’ta görüşmeler yapılmasına rağmen ABD’nin çıkardığı engel nedeniyle anlaşma sağlanamadı” ifadelerini kullandı. Ayrıca “ABD’nin hukuka ve İran’ın çıkarlarına aykırı bir şekilde dondurulmuş varlıkların serbest bırakılması karşılığında İran’dan nükleer tavizler koparmaya çalıştığını” iddia etti.

Milletvekili “ABD’nin, İran’ı resmî ve doğrudan müzakerelere çekmeye çalıştığına” işaret ederek ABD hükümetini “tutuklu takası konusunda ciddi olmamakla ve bunu uranyum zenginleştirmesine bağlamakla” suçladı. Ayrıca “Şu anda medya tarafından yapılan sansasyonel haberlerin amacı, piyasalara şok etkisi yapmaktır” dedi.

Aynı bağlamda İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi’nin medya platformu Nur News tarafından Twitter’da yapılan bir paylaşımda “Yabancı medyadan gelen yönlendirilmiş ve genellikle yanlış bilgilerin yayılması, ilk bakışta yaptırımları kaldırma müzakerelerinde bir ilerleme olduğunu anlatıyor gibi görünse de, aslında son haftalarda İran iç piyasasının istikrarını sarsmak ve piyasaları bağlamak için Batı tarafından her zamanki mayınların döşenmesine benziyor” ifadeleri kullanıldı.

Resmî İran medyasının ABD ile yapılan bir anlaşmaya göre dondurulmuş İran varlıklarının 27 milyar dolarının yakında serbest bırakılacağına dair yayınladığı ‘olumlu’ haberlerin ışığında, dolar ve diğer yabancı para birimlerinin kur değerleri son günlerde kısmen düşmüştü.

New York’ta üç görüşme

ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir sözcü, ABD’nin İran Özel Temsilcisi Robert Malley ile İran’ın Birleşmiş Milletler (BM) Büyükelçisi Said İrvani arasında görüşmeler yapıldığına dair çıkan haberler hakkında yorum yapmayı reddetmişti. Sadece İran’a mesaj iletmenin yolları olduğunu söylemiş, ancak bunların içeriği veya nasıl iletileceği konusunda ayrıntılı bir bilgi vermemişti. İki İranlı yetkili Reuters’e verdikleri röportajda ilerleme kaydedildiğini, ancak yakında herhangi bir anlaşma yapılmasının mümkün olmadığını söylediler. Üçüncü bir yetkili, Malley ve İrvani’nin geçtiğimiz haftalarda en az üç kez görüştüğünü söyledi ancak detay vermedi. İranlı bir yetkili, “Bazı ilerlemeler kaydedildi ve ABD’lilerle teklif ve mesaj paylaşımında bulunduk. Ancak hala görüşmemiz gereken birçok ayrıntı var” dedi.

Financial Times gazetesinin 3 Haziran’da güvenilir kaynaklardan aktardığına göre İran’ın dondurulmuş varlıklarının serbest bırakılması karşılığında Tahran ve Washington arasında bir tutuklu takası anlaşması fırsatını tartışmak üzere İran’ın BM Büyükelçisi ve Robert Malley arasında toplantılar yapıldı.

2023’ün başından bu yana New York’ta İrvani ve Malley arasında görüşme olduğuna dair ikinci kez bu şekilde haber çıkıyor. Geçen ocak ayında Tahran, İran dosyasından sorumlu ABD’li yetkili ile BM temsilciliğindeki üst düzey İranlı diplomat arasında resmi nitelik taşımayan birtakım görüşmeler yapıldığına dair çıkan benzer haberleri yalanlamıştı.

Şarku’l Avsat’ın Financial Times’tan aktardığına göre, olası seçenekler arasında bazı yaptırımların hafifletilmesi karşılığında İran’ın uranyum zenginleştirme seviyelerini düşürmesi de dahil olmak üzere bir tür geçici anlaşma veya her iki taraf arasında tırmandırma hamlesi yer alıyor.

İran içinde resmi medya ‘geçici anlaşma’ ifadesini vurgularken bu seçenek Eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani döneminde üst düzey karar alma mercileri tarafından ihtimal dışında değerlendiriliyordu. İranlı Öğrenciler Haber Ajansı (ISNA) çarşamba günü analistlere dayandırdığı haberinde “Geçici anlaşma, nükleer anlaşmaya geri dönüş değil, İran ile daha geniş bir anlaşmaya doğru ilerleme anlamına geliyor” ifadelerini kullandı.

Öte yandan çarşamba günü İsrail gazetesi Haaretz’e konuşan İsrailli yetkililer, ABD müzakerelerinin ‘beklenenden daha hızlı ilerlediğini’ vurgulayarak ‘haftalar içinde bir anlaşma’ yapılabileceğinden bahsettiler. İlk aşamada yaklaşık 20 milyar doların serbest bırakılmasını içermesi koşuluyla, ABD yaptırımlarının hafifletilmesine karşılık İran’ın yüzde 60 oranında uranyum zenginleştirme faaliyetinden taviz vermesini içerdiğini söylediler.

Reuters ayrıca başka bir habere dikkat çekti. Söz konusu haberde İran’ın uranyum zenginleştirmesini en az yüzde 60 saflık derecesinde durdurmasını ve BM’ye bağlı Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) ile iş birliğine devam etmesini zorunlu kılan, buna karşılık günlük olarak 1 milyon varile kadar petrol ihracatına izin verecek ve ‘gelirleri ve diğer dondurulmuş varlıkları’ alabilmesini sağlayacak bir anlaşmadan söz edildi.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü cuma günü yaptığı açıklamada, geçici bir anlaşma ile ilgili çıkan haberlerin ‘asılsız’ olduğunu söyledi. Reuters, İran’ın BM temsilciliğinden gelen benzer bir yorumu paylaştı.

Caydırma mesajı

Cuma günü ABD haber sitesi Axios güvenilir kaynaklara dayandırdığı haberinde, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Orta Doğu Koordinatörü Brett McGurk’un 8 Mayıs’ta gizlice Umman’ı ziyaret ettiği sırada İran’ın nükleer baş müzakerecisi Ali Bakıri Kani’nin de yer aldığı bir İran heyetinin Umman’ı ziyaret ettiğine dikkat çekti.

Kaynaklar, Ummanlı yetkililerin farklı yerlerde olan McGurk ve Bakıri arasında mesaj taşıdığını kaydettiler. Mesajlar, İran’ın nükleer programını, bölgedeki davranışlarını ve Ukrayna savaşına katılımını dizginlemenin yolları konusunda bir ‘uzlaşıya’ varmayı amaçlıyordu. McGurk, İran’ın nükleer silah üretmek için gerekli olan yüzde 90 oranında uranyum zenginleştirmeye doğru ilerlemesi durumunda caydırılacağı ile ilgili bir mesaj gönderdi.

Fotoğraf altı: Umman Dışişleri Bakanı Bedr el-Busaidi, baş müzakerecisi Ali Bakıri Kani’yi 12 Mart’ta kabul ederken (Oman)

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü Axios’a verdiği demeçte “Baskı yapma, müttefiklerimizle yakın koordinasyon kurma ve bölgedeki tansiyonu düşürme aracılığıyla İran’ın istikrarsızlaştırıcı faaliyetlerini sınırlamaya odaklanmaya devam ediyoruz. İran’ın nükleer silah edinmesini engellemek de buna dahil. Tabiki bu yüzden İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini yakından izliyoruz” ifadelerini kullandı.

Nükleer anlaşmayı yeniden canlandırmaya yönelik dolaylı ABD-İran müzakerelerinin çökmesinden bu yana, Tahran’ın yüzde 20 ve yüzde 60 oranlarında zenginleştirilmiş uranyum stoğu artmaya devam ederken, ABD ve Avrupalı ​​yetkililer Tahran’ın nükleer programını sınırlamanın yollarını arıyorlar.



Sudan, İran’ın Kızıldeniz’de deniz üssü kurma talebini reddetti

İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)
İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)
TT

Sudan, İran’ın Kızıldeniz’de deniz üssü kurma talebini reddetti

İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)
İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)

Sudanlı üst düzey istihbarat yetkilisi Ahmed Hasan Muhammed, ülkesinin İran’ın Kızıldeniz kıyısında bir deniz üssü kurma talebini reddettiğini söyledi.

İran’ın bu talebi kabul edilseydi, söz konusu üs, Tahran’ın dünyanın en yoğun nakliye hatlarından birinde deniz trafiğini izlemesine olanak tanıyacaktı.

Şarku’l Avsat’ın Wall Street Journal gazetesinden aktardığına göre Muhammed konuya ilişkin açıklamasında şunları söyledi;

“İran, Sudan ordusuna isyancılara karşı mücadelede kullanılmak üzere silahlı insansız hava araçları (SİHA) sağladı. Tahran, üssü inşa etme izni karşılığında, Sudan’a helikopter taşıyan bir savaş gemisi de dahil olmak üzere gelişmiş silahlar teklif etti. İranlılar üssü istihbarat toplamak için kullanmak istediklerini söyledi. Oraya savaş gemileri de yerleştirmek istediler. Ancak Hartum, İran’ın bu teklifini reddetti.”

Muhammed gazeteye yaptığı açıklamada, “Sudan İran’dan SİHA satın aldı. Çünkü insan kaybını azaltmak ve uluslararası insancıl hukuka saygı göstermek için daha isabetli silahlara ihtiyacımız vardı” diye ekledi.

Kızıldeniz’deki bir deniz üssü, Yemen’deki Husilerin ticari gemilere saldırı başlatmasına yardımcı olurken, Tahran’ın dünyanın en yoğun nakliye hatlarından biri üzerindeki hakimiyetini artırmasına olanak tanıyabilir.

İran destekli Husiler, Kızıldeniz’deki saldırıları Gazze’de savaşan İsrail ve müttefiklerini cezalandırma amacıyla gerçekleştirdiklerini ifade ediyor.

sddeb
Yemen televizyonu tarafından yayınlanan bir görüntüde, Husi saldırısından sonra batan bir İngiliz kargo gemisi görülüyor (EPA)

Sudan’ın, devrilen eski Devlet Başkanı Ömer El Beşir döneminde, İran ve Filistin’deki müttefiki Hamas ile yakın ilişkileri vardı.

Beşir'in 2019 darbesiyle devrilmesinin ardından, ülkenin askeri cuntasının başı olan Orgeneral Abdulfettah el Burhan, uluslararası yaptırımları sona erdirmek amacıyla ABD ile yakınlaşma başlattı.

Ayrıca İsrail ile ilişkileri normalleştirmek için harekete geçti.

İran’ın deniz üssünü inşa etme talebi, bölge ülkelerinin Sudan’da 10 aydır devam eden iç savaştan faydalanarak, Ortadoğu ile Sahra Altı Afrika ülkeleri arasında stratejik bir kavşak noktası olan ülkede yer edinmeye çalıştıklarını gösteriyor.

Burhan liderliğindeki Sudan ordusu, Nisan ortasından bu yana Orgeneral Muhamed Hamdan Daklu (Hamideti) liderliğindeki paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri ile savaşıyor.

Çatışma on binlerce insanın ölümüne, milyonlarca Sudanlının yerinden edilmesine ve dünyanın en kötü insani krizlerinden birine neden oldu.

Çatışmaları takip eden bölge yetkilileri ve analistlere göre, Sudan’ın İran’dan aldığı SİHA’lar, Hızlı Destek Kuvvetleri nedeniyle ordunun uğradığı kayıpların ardından, Burhan’ın bir miktar başarı elde etmesine yardımcı oldu.

Son haftalarda hükümet, Hartum ve Omdurman’daki önemli bölgelerin kontrolünü yeniden ele geçirdi.

ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, hem Sudan ordusunu, hem de Hızlı Destek Kuvvetleri’ni savaş suçu işlemekle suçladı.

Washington ayrıca Hızlı Destek Kuvvetleri’ni, Sudan’ın batısındaki Darfur bölgesinde cinayet, tecavüz ve etnik temizlik de dahil olmak üzere insanlığa karşı suçlar işlemekle itham etti.

Birleşmiş Milletler (BM) yetkilileri, Sudan ordusunu, sivillerin yerleşimleri havadan hedef almak ve Sudanlı sivilleri çaresizce ihtiyaç duydukları insani yardımdan mahrum bırakmakla eleştirdi.

BM kuruluşları ayrıca Hızlı Destek Kuvvetleri’ni, Darfur’da etnik amaçlı saldırılar da dahil olmak üzere zulüm yapmakla suçladı.

Çatışmanın tarafları olan Sudan ordusu ve Hızlı Destek Kuvvetleri, ABD ve BM’nin suçlamalarını reddetti.

ABD Şubat ayında yaptığı açıklamada, İran’ın Sudan ordusuna silah sevkiyatıyla ilgili endişelerini dile getirdi.

ABD’nin Hartum Büyükelçisi John Godfrey, İran’ın Hartum’a yardım ettiğine ilişkin haberlerin ‘son derece rahatsız edici’ olduğunu söyledi.