Türkiye'de okuma yazma bilenlerin oranı yüzde 97,6'ya yükseldi

Türkiye'de okuma yazma bilenlerin oranı geçen yıl itibarıyla yüzde 97,6'ya çıkarken ortalama eğitim süresi en yüksek il Ankara oldu.

AA
AA
TT

Türkiye'de okuma yazma bilenlerin oranı yüzde 97,6'ya yükseldi

AA
AA

Türkiye İstatistik Kurumu, 2022 yılı ulusal eğitim istatistiklerini yayımladı.

Buna göre, 25 yaş ve üzerindeki ön lisans, lisans, yüksek lisans ve doktora mezunlarının 25 yaş ve üzeri toplam nüfus içindeki oranı 2008'de yüzde 9,8 iken geçen yıl yüzde 23,9 oldu. Söz konusu yaş grubu içindeki ilkokul ve üzeri eğitim seviyelerinden mezun olanların oranı ise 2008'de yüzde 81,1 iken 2022'de yüzde 92,5 olarak hesaplandı.

25 yaş ve üzeri nüfusun ortalama eğitim süresi 2011'de 7,3 yıl iken, 2022'de yüzde 26 artış göstererek 9,2 yıla çıktı. Ortalama eğitim süresi 2022 yılı için kadınlarda 8,5 yıl, erkeklerde 10 yıl olarak kayıtlara geçti.

Kadınların ortalama eğitim süresinin, erkeklerin ortalama eğitim süresine oranını ifade eden "cinsiyet oranı" 2011'de 0,78 iken, her yıl artarak 2022'de 0,84'e ulaştı.

Ortalama eğitim süresi en yüksek il Ankara

25 yaş ve üzeri nüfusun ortalama eğitim süresinin 2022'de en yüksek olduğu il 10,6 yıl ile Ankara oldu. Bu ili sırasıyla İstanbul, Eskişehir, Kocaeli ve İzmir takip etti. Ortalama eğitim süresinin en düşük olduğu il ise 7,2 yılla Ağrı olarak belirlendi. Söz konusu ili Şanlıurfa, Van, Muş ve Kastamonu izledi.

25 yaş ve üzeri nüfusun ortalama eğitim süresinin 2011-2022 yıllarında en yüksek artış gösterdiği ilk 5 il, yüzde 65,1 ile Şırnak, yüzde 53,9 ile Hakkari, yüzde 51,9 ile Bingöl, yüzde 48,1 ile Muş ve yüzde 46,5 ile Van olarak sıralandı. En düşük artış gösteren ilk 5 il ise yüzde 18,2 ile Ankara, yüzde 20,5 ile Tekirdağ, yüzde 20,8 ile Eskişehir, yüzde 21,5 ile İstanbul ve yüzde 21,6 ile Yalova olarak kaydedildi.

2008'de 6 yaş ve üzeri nüfusta okuma yazma bilenlerin oranı yüzde 91,8 iken 2022'de yüzde 97,6'ya yükseldi. 2008-2022 yıllarında kadınlarda okuma yazma bilenlerin oranı yüzde 86,9'dan yüzde 95,9'a, erkeklerde ise yüzde 96,7'den yüzde 99,3'e çıktı.

Okuma yazma bilenlerin oranının 2022'de en yüksek olduğu il yüzde 99 ile Antalya oldu. Bu ili Çanakkale, İzmir, Muğla ve Denizli izledi. Söz konusu oranın en düşük olduğu il ise yüzde 93,6 ile Mardin olarak belirlenirken bu ili sırasıyla Şanlıurfa, Siirt, Ağrı ve Iğdır takip etti.

Kadınlarda okuma yazma oranının en yüksek olduğu iller Antalya ve Çanakkale

Okuma yazma bilen oranının 2008-2022 yıllarında en fazla artış gösterdiği ilk beş il Şırnak, Hakkari, Van, Siirt ve Muş oldu. En düşük artış gösteren ilk beş il ise Eskişehir, Ankara, Yalova, İstanbul ve Bilecik olarak sıralandı.

Kadınlarda okuma yazma bilen oranının en yüksek olduğu iller yüzde 98,4 ile Antalya ve Çanakkale olurken bu illeri İzmir, Denizli ve Muğla takip etti. Söz konusu oranın en düşük olduğu il ise yüzde 89 ile Mardin olarak belirlendi. Bu ili Şanlıurfa, Ağrı, Siirt ve Iğdır izledi. Erkeklerde ise okuma yazma bilen oranının Türkiye'de iller arasında belirgin bir fark göstermediği tespit edildi.

Ortalama eğitim süresi göstergesi ilk kez sunuldu

Ulusal Eğitim İstatistikleri Veri Tabanı (UEİVT), Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) çalışmaları sırasında kişilerden alınan eğitim bilgileri ile idari kayıtlardan elde edilen bilgilerin birleştirilmesiyle 2008 yılında oluşturulmuştu. UEİVT kullanılarak ADNKS'de yer alan 6 yaş ve üzeri vatandaşların eğitim durumları, yerleşim yeri, cinsiyet ve yaşa göre hesaplandı.

Uluslararası öneme sahip "ortalama eğitim süresi" göstergesi, 2011-2022 yılları için resmi istatistik olarak ilk kez sunuldu. Ortalama eğitim süresi, 25 yaş ve üzeri nüfusun aldığı eğitim süresinin ortalamasını gösteriyor. Ortalama eğitim süresi, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından hesaplanan İnsani Gelişme Endeksi, Cinsiyet Gelişme Endeksi ve Çok Boyutlu Yoksulluk Endeksi gibi çalışmalarda kullanılıyor.



Türkiye, İsrail ve Suriye'de uzlaşı arayışı

Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)
Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)
TT

Türkiye, İsrail ve Suriye'de uzlaşı arayışı

Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)
Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)

İsmail Derviş

ABD Başkanı Donald Trump'ın Ankara ile Tel Aviv arasında Suriye ile ilgili yaşanan gerilime ilişkin açıklamaları, başta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu olmak üzere herkesi şaşırttı. Netanyahu’ya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yakın bir ilişkisi olduğunu söyleyen Trump, Netanyahu’nun makul olması gerektiğini belirterek, “Türkiye ile bir problemin varsa bunu çözebilirim” dedi.

Trump'ın bu ifadeleri, ABD için İsrail'in aşılamayacak bir kırmızı çizgi olması ve tüm dünyanın ABD tarafından İsrail’e Gazze Şeridi ve Lübnan'a karşı savaşında verilen sarsılmaz desteğe tanıklık etmesinden dolayı şaşırtıcıydı. Ancak mesele Türkiye ile olası bir çatışmaya ilişkin endişelere geldiğinde, Türkiye Washington'ın bölgedeki en önemli müttefiklerinden biri olduğundan olay başka bir boyut kazandı.

Türkiye ve İsrail arasındaki anlaşmazlıklara rağmen, Ankara ve Tel Aviv arasında diplomasi dilinin hâkim olduğu stratejik ve tarihi ilişki, gerginliğin azaltılmasına ve muhtemelen bir anlaşmaya varılmasına katkıda bulunabilir.

Çatışmaları önleyecek bir anlaşmaya varılması

Suriyeli bir kaynak Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada: “Şu an bir anlaşmadan söz ediliyor, ancak bu anlaşma bir ayrılma anlaşması değil, bir çatışmasızlık anlaşması. Çünkü aslında Türkiye ile İsrail arasında Suriye'de bir çatışma yok, başka bir deyişle anlaşma, Suriye hava sahasında bir İsrail uçağı varsa, gideceği yerin bildirilmesi için sınırların çizilmesini öngörüyor” ifadelerini kullandı.

sdfrgt
Ankara ve Tel Aviv arasında, iki taraf arasında olası çatışmaların önlenmesini ve Suriye'nin orta kesimlerinde Türkiye’nin askeri üsler kurmasını garanti altına alan bir anlaşma imzalanabilir (AFP)

Suriyeli kaynak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Genel olarak Suriye arenasında bir tür dengeye ihtiyaç var. Türkiye mevcut politikalarını sürdürerek İsrail'in Suriye topraklarını işgal etme girişimini engelleyebilir. Bunun için Şam ve Ankara hükümetleri arasında resmi bir anlaşma var. Bu da bunun her iki ülkenin de ortak çıkarına olduğu anlamına geliyor. İsrail ile Suriye'nin kuzeydoğusunda Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehdit eden silahlı gruplar arasında doğrudan bir temas olması halinde, Türkler de onların ulusal güvenliklerini etkileyecektir.”

Suriyelilerin Türkiye'ye güveni

Şarku'l Avsat'ın  Indepenedent Arabia'dan aktardığına göre Birleşmiş Milletler (BM) Koordinatörü Ammar Ebu Halava yaptığı özel açıklamada, “Bugün Suriyeliler olarak Türkiye'nin siyasi diplomasisine güvenmemize bir engel yok. Çünkü Türkiye Suriye halkının isteklerini boşa çıkarmadı. Türkiye ister yardım elini uzatarak ya da sınırlarının istikrarını koruyarak olsun Suriye halkına karşı herhangi bir olumsuz davranışta bulunmadı. Türkiye de istikrarlı bir ülkedir ve Suriye'nin egemenliğinden ödün vermediği sürece Suriyeliler olarak bizim için uygun olan her türlü anlaşmaya açığız” ifadelerini kullandı.

Gelecekte bir çatışma yok

Öte yandan Türkiye ile İsrail arasında Suriye'de gelecekte bir çatışma yaşanmayacağını vurgulayan gazeteci yazar ve siyaset uzmanı Firas Rıdvanoğlu şunları söyledi:

“Suriye'de Türkiye ile İsrail arasında gelecekte bir çatışma olmayacak. ABD’nin, bizzat Başkan Trump’ın İsrail'den Türkiye ile bir çözüm bulmasını istediğinde ortaya koyduğu tutumuna tanık olduk. Trump’ın bu açıklamaları, İsrail'in Suriye dosyasında Türkiye'ye karşı duruşunun ABD tarafından reddedildiğinin bir göstergesidir. Çünkü Suriye dosyasında yapılacak herhangi bir hata büyük bir savaşa yol açabilir. Suriye'deki durum, Lübnan'ın güneyinde duruma benzemez. Zira Hizbullah bölgesel olarak desteklenmiyor olabilir, ancak Şam bölgede önemli bir düğüm noktası olduğundan Suriye'deki durum farklı. Bu yüzden ABD, İsrail'in iddialarını reddetti.”

İstikrar arayışı

Rıdvanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye’nin Suriye’de kurmak istediği askeri üslere gelince, Türkiye bu üsleri nereye kuracağını İsrail'in isteklerine göre değil, kendine nasıl uygun geliyorsa ona göre seçecektir. Türkiye’nin bu üsleri Suriye'nin kuzeyi, güneyi, batısı ve doğusundaki tüm sınırlarını gözetlemek amacıyla Suriye'nin merkezinde kuracağı tahmin ediliyor. Öte yandan Suriye hükümeti İsrail ile bir çatışma istemiyor. Türkiye ile İsrail arasında da Suriye’de bir çatışma yaşanmasını istemiyor. Suriye açıkça istikrar istediği ve İsrail’in de bu istikrara hizmet etmek için ne yapması gerekiyorsa onu yapması gerektiği mesajını veriyor.

Güvenlik koordinasyonu

Türkiye ile İsrail arasında güvenlik alanında kesinlikle bir koordinasyon olduğuna ve bu koordinasyonun herkes için en iyisi olduğuna inanan Rıdvanoğlu, “İsrail'in Türk hükümeti aracılığıyla Suriye'ye mesajlar göndermesi mümkün olduğu gibi Suriye'nin de Türkler aracılığıyla İsrail'e mesajlar göndermesi mümkün. Ancak Türkiye’nin Suriye'deki askeri varlığına ilişkin karar, Ankara ve Şam arasında alınması gereken ortak bir karardır ve akıllıca alınmalıdır. Genel olarak uluslararası toplum, ABD ve Avrupa, Suriye'de istikrarın sağlanması yönünde bir eğilim gösteriyor” şeklinde konuştu.

Karşı karşıya gelme korkusu

Suriyeli akademisyen ve araştırmacı Abdurrahman en-Nayif, Independent Arabia’ya yaptığı özel açıklamada, Türkiye ve İsrail arasında Suriye'de yaşanan gerilimin her geçen gün arttığını ve Suriye'nin bir kez daha askeri çatışmaya sürüklenme korkusuyla uluslararası bir rekabet alanı haline geldiğini söyledi. Bu durumun İsrail'in güneydeki kara harekâtından Suriye'nin derinliklerindeki hava saldırılarına kadar uzanan ve Türkiye'nin Suriyelilerin acı çekmeye devam etmelerine neden olacağını ve ülkede istikrarın sağlanmasını engelleyeceğini düşündüğü provokatif hamlelerinden kaynaklandığını ifade eden Nayif, “Türkiye için Suriye'nin istikrara kavuşması kendi çıkarına, zira bu kendi sorunlarının bir kısmını çözecek. Ancak Ankara ile Tel Aviv arasında askeri bir çatışma yaşanmayacak. Çünkü Türkiye bölgesel bir güç ve NATO üyesi. İsrail ise provokasyon tutkusuyla mümkün olduğunca çok şey kazanmayı amaçlıyor” yorumunda bulundu.

dfrgt
Gözlemciler Türkiye'nin Suriye dosyasındaki en önemli aktörlerden biri olduğunda hemfikir (AFP)

İsrail'in düzenlediği saldırıların Türkiye'ye açık bir mesaj vermeyi amaçladığını düşünen Nayif’e göre bu saldırılar bölgesel barışı tehdit ediyor ve terörizmi körüklüyor. Ankara ise Suriye'nin istikrara kavuşmasını istiyor. Çünkü Suriye, özellikle Kürt meselesinde Türkiye'nin istikrarı için kilit bir faktör. Dolayısıyla Suriyeliler anlayış göstermeli, çünkü Suriye tükenmiş durumda.

Siyasette ticaret

Harmoon Araştırmalar Merkezi'nde araştırmacı olan Muhammed es-Sukkari, Beşşar Esed rejiminin düşmesi ve Şam’da yeni bir yönetimin kurulmasının Suriye dosyasındaki bölgesel aktörlerin değişmesine ve dönüşmesine katkıda bulunduğunu söyledi. Belki de en önemli değişikliklerden birinin Birinci Dünya Savaşı'ndan bu yana türünün ilk örneği olan İsrail ile Türkiye’nin coğrafi olarak yakınlaşması olduğunu vurgulayan Sukkari, “İsrail'in sadece çıkarları değil, Washington'daki siyasi itibarı da dahil olmak üzere çeşitli endişeleri var. Dosyayla ilgili güç dengelerini yeniden çizen bu itibar, siyaseti ticarete benzer bir durum olarak gören Trump'ın yaklaşımını etkileyebilir ve Suriye dosyasında İsrail ve Türkiye de dahil olmak üzere ittifaklarını geleneksel politikalardan uzaklaşarak bölgesel değişkenleri maksimize eden etkileşimli politikalara doğru yeniden formüle etmesine neden olabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Trump'ın son açıklamalarının İsrail'in artık Suriye'deki tek güç olmadığının ve Türkiye'nin Suriye içindeki ağırlığını arttırarak yeni angajman kuralları çizebileceğine dair işaretler taşıdığına dikkati çeken Sukkari, “Ancak bu kez durum sadece İsrail'in değil, Türkiye'nin de işine geliyor. Bu da iki tarafı çatışmak yerine koordinasyon kurmaya itiyor. Washington'ın Suriye'de İsrail ve Türkiye arasındaki angajman kuralları meselesini çözmek istediğine ve Trump'ın yeni politikasına (bölgede barış) hizmet etmediği için yeni bir savaşa sürüklenmek istemediğine inanıyorum. Tüm bu gerçekler, ABD'nin arabuluculuğuyla Suriye meselesinde ve İsrail ile Türkiye’nin yeni varlığının niteliği konusunda siyasi bir anlaşmaya varma olasılığının arttığını gösteriyor. Mümkün olan en yüksek kazanımları elde edebilecek gerilimin sürekli tırmandırılması bağlamı dışında arabuluculuk dosyası çözüme kavuşturulmadan kuralların belirlenmesi zor olabilir. Türkiye'nin şüphesiz Suriye'nin orta kesimlerinde askeri üsler kurmaktan ziyade Şam ile Türkiye'nin nüfuzunu arttıracak bir ortak savunma anlaşması imzalamayı istiyor” ifadelerini kullandı.

Diğer oyuncular

Öte yandan siyasi uzman Nureddin el-Baba, Suriye'de Türkiye ile İsrail arasında tansiyonun düşeceğini ve öngörülebilir bir gelecekte bir çatışmaya dönüşmeyeceğini düşünüyor. Türkiye’nin Suriye'de askeri üsler kurmasının Türkiye ile İsrail arasında değil, Suriye ile Türkiye arasında bir anlaşmanın yapılmasını gerektirdiğini ifade eden Baba, “Temelde iki taraf arasında bir anlaşma imzalanana kadar iki taraf arasında bir çatışma yok ve her iki taraf da gelecekte çatışma niyetinde değil” değerlendirmesinde bulundu.

Suriye ve İsrail arasında Türkiye'den daha fazla arabuluculuk yapabilecek taraflar olduğunu söyleyen Baba, bu tarafların kimler olduğunu söylemekten kaçındı.

Türk akademisyen ve siyasi uzman Tuşkan Tarık, Ankara ile Tel Aviv arasında olası çatışmaların önlenmesini ve Türkiye tarafından Suriye'nin orta kesimlerinde askeri üsler kurulmasını garanti altına alan bir anlaşma imzalanmasının mümkün olduğunu söyledi. Türkiye ve İsrail arasında Suriye konusunda koordinasyon olduğuna dikkat çeken Tarık, Türkiye'nin Suriye ve İsrail arasında arabulucu rolü oynayabileceğini belirtti.

Türkiye'nin Suriye dosyasındaki en önemli aktörlerden biri olduğu, Şam'ın Türkiye'nin ülkedeki rolünden memnuniyet duyduğu, Türkiye ile stratejik bir ittifak kurmak istediği konusunda hemfikir olan gözlemciler, Ankara ve Tel Aviv arasında doğrudan askeri bir çatışma olmayacağını ve silahların başaramadığını diplomatik yollarla başarabileceklerini vurguladılar.