Erdoğan'ın yeni hükümetinden beklenen değişiklikler

Erdoğan, 3 Haziran'da Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda yeni hükümetle bir araya geldi. (AP)
Erdoğan, 3 Haziran'da Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda yeni hükümetle bir araya geldi. (AP)
TT

Erdoğan'ın yeni hükümetinden beklenen değişiklikler

Erdoğan, 3 Haziran'da Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda yeni hükümetle bir araya geldi. (AP)
Erdoğan, 3 Haziran'da Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda yeni hükümetle bir araya geldi. (AP)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın üçüncü döneminin başlamasının ardından ilan ettiği yeni kabine, önümüzdeki beş yıllık cumhurbaşkanlığı döneminin özelliklerini, iç ekonomik zorluklara odaklanmasını ve dış politikanın zorluklarını ortaya koydu.

Erdoğan önceki akşam açıkladığı yeni hükümetini kurarken, ekonomi konusuna büyük önem vererek 2018'de başkanlık sistemine geçişinden bu yana ısrarla üzerinde durduğu faizi düşüren, üretimi arttıran, büyümeyi teşvik eden ve yatırımı çeken ekonomik modelden tamamen farklı yerleşik geleneksel teorileri takip etmesiyle tanınan bir ekip kurdu.

Bu model, Türkiye ekonomisine, yaklaşık çeyrek asırdır dizginlenemeyen ve benzeri görülmemiş enflasyonla yansıyan ağır krizler, peş peşe fiyat artışları, Türk lirasında eşi benzeri görülmemiş değer kaybı, büyük bir cari açık ve yatırımlarda gerileme bıraktı.

Yeni bir ekonomik yüz

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı görevine daha önce Kalkınma Bakanı olarak görev yapan Cevdet Yılmaz’ı getirdi. Yılmaz, 2015 yılında Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yardımcılığını da yaptı. Yılmaz ayrı hükümetin Devlet Planlama Teşkilatı'nın bir personeli ve Parlamento'nun Planlama ve Bütçe Komisyonu başkanıydı. Erdoğan, dünya finans camiasında seçkin bir uluslararası üne sahip olan eski Ekonomi İşlerinden Sorumlu Başbakan Yardımcısı ve eski Maliye ve Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek'i Hazine ve Maliye Bakanlığı görevine ikna etmeyi başardı.

Fotoğraf Altı: Yeni hükümet toplu fotoğraf çektirdi. (AP)
 Yeni hükümet toplu fotoğraf çektirdi. (AP)

Cumhurbaşkanı ihracatı artırmak, dış ticareti geliştirmek ve bütçe açığını azaltmak için Müstakil Sanayici ve İş adamları Derneği (MÜSİAD) eski başkanı Ömer Bolat'ı da Ticaret Bakanı olarak atadı.

Eski Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkan Yardımcısı ve Ekonomist Fatih Özatay, Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın önce olumlu rüzgarlar çıkaracağını varsayması, ancak enflasyonla mücadele, kur, büyüme, cari açık gibi konularda kısa sürede ‘makul bir getiri’ sağlanması gerektiğini düşünüyor. Özatay, Şimşek’in Erdoğan'ın ekonomi dosyasına müdahalesini durdurup, yüksek faizin yüksek enflasyonun nedeni olduğu gerçeğine dayanan sıra dışı teoriyi terk etmeye ikna etme becerisine merak ediyor. Yazar ve siyasi analist Murat Sabuncu ise yeni Hazine ve Maliye Bakanı’nın liberal politikalar uygulayıp uygulamayacağını merak edenler arasında.

Dış politika

Türk dış politikası son on yılda Türkiye ile komşuları arasındaki krizler neredeyse ciddi iç ve dış eleştirilere maruz kaldı.

Türkiye halihazırda Mısır ve Körfez ülkeleriyle ilişkilerini geliştirerek Ortadoğu'daki varlığını yeniden kazanma eğilimi gösterirken, Körfez’den Türkiye'ye stratejik ticaret hattının hizmete girmesiyle birlikte Irak ile ilişkilerini geliştirmeye de çalışıyor. Ayrıca kara ve demiryolu yollarının kurulması ve Suriyeli mültecilerin dönüşü için güvenli bir ortamın yaratılması, bölge ve Asya ile kısa ticaret yollarının yeniden tesis edilmesi için Suriye ile ilişkilerin normalleştirilmesini istiyor. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Kafkaslar ve Balkanlar'daki Türk varlığının daha da güçlendirilmesi için de çalışmalar devam ediyor.

Fotoğraf Altı: 3 Haziran'da Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’ı Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na götüren konvoy. (AP)
3 Haziran'da Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’ı Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na götüren konvoy. (AP)

Diğer yandan Erdoğan’ın dışişleri ve savunma bakanları tercihi de dikkat çekiyor. Cumhurbaşkanı, Dışişleri Bakanı olarak Milli İstihbarat Teşkilati (MİT) Hakan Fidan’ı atadı. Fidan'ın geçmişinin yanı sıra Suriye, Irak ve Libya'daki Türkiye'nin tüm dış politika dosyalarındaki rol göz önüne alındığında, gözlemcilerin çoğu bu seçimi başarılı buluyor. Fidan, Kafkasya ve Balkanlar'daki diğer çevrelere ve hatta Batı ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ile ilişkilerinde hükümette danışman olarak görev yaptı. Bir dönem NATO bünyesinde de çalışan Fidan, son yıllarda Türkiye için tüm hassas dış meselelere müdahil oldu.

Yazar ve siyaset analist Murat Yetkin, bu tercihin Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın beklenen istihbarat başkanlığına atanmasıyla birlikte, Türkiye için dış ve operasyonel politikanın tek elden yönetileceği yeni bir dönemin başlangıcı anlamına geldiğini öne sürdü.

Yetkin, Erdoğan'ın Pazar günü İstanbul'da NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile yaptığı görüşmede Kalın, Fidan ve yeni Savunma Bakanı Yaşar Güler'in huzurunda bunu kanıtladığını iddia etti. Erdoğan 27 Nisan’da seçim sırasında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putinile yaptığı telefon görüşmesinde yanında Kalın ve Fidan’da bulunuyordu.

Savunma politikası

Yetkin, Yaşar Güler'in (69) Milli Savunma Bakanı olarak atanmasının, selefi Hulusi Akar'ın savunma ve güvenlik politikalarının devamı niteliğinde olduğuna dikkat çekti. 2018 yılından beri Genelkurmay Başkanı görevini yürüten Güler, yaş haddine rağmen geçtiğimiz yıl Erdoğan tarafından görevi uzatıldı. Bu da Erdoğan’ın Güler’e olan güveninin kanıtı niteliğinde.

Fotoğraf Altı: Erdoğan' 3 Haziran'da Atatürk'ün kabrini ziyaret etti. (EPA)
Erdoğan' 3 Haziran'da Atatürk'ün kabrini ziyaret etti. (EPA)

Güler, Türk Ordusu Genelkurmay Başkanı sıfatıyla 2019'da Suriye'nin kuzeydoğusundaki Barış Pınarı ve 2020'de İdlib'deki Bahar Kalkanı Harekâtını’nın yanı PKK’ya yönelik son operasyonları denetledi. Bu, Suriye'nin kuzeyinde ve Irak'ın kuzeyindeki silahlı oluşumlara yönelik aynı yaklaşımın devam ettiğini teyit ediyor. Yetkin'e göre bu atama, Suriye'nin Türkiye ile normalleşme adına talep ettiği askeri çekilme konusunun da abartılı göründüğünün bir göstergesi.

Güler, Akar'dan sonra savunma bakanlığı görevine gelen ikinci genelkurmay başkanı oldu.



Somali'de Türk kuvvetlerinin konuşlandırılmasının askeri ve siyasi sonuçları

Somali'ye konuşlandırılması beklenen Türk askerlerinin toplam sayısının 2 bin 500'ü aşabileceği belirtiliyor (AFP)
Somali'ye konuşlandırılması beklenen Türk askerlerinin toplam sayısının 2 bin 500'ü aşabileceği belirtiliyor (AFP)
TT

Somali'de Türk kuvvetlerinin konuşlandırılmasının askeri ve siyasi sonuçları

Somali'ye konuşlandırılması beklenen Türk askerlerinin toplam sayısının 2 bin 500'ü aşabileceği belirtiliyor (AFP)
Somali'ye konuşlandırılması beklenen Türk askerlerinin toplam sayısının 2 bin 500'ü aşabileceği belirtiliyor (AFP)

Mahmud Ebu Bekir

Somali medyası, yaklaşık 500 asker taşıyan iki Türk askeri uçağının, Ankara ile Mogadişu arasında artan askeri iş birliğini yansıtacak şekilde, Somali'nin başkenti Mogadişu'daki Aden Adde Uluslararası Havalimanı'na ulaştığını bildirdi.

Somali'ye konuşlandırılması beklenen Türk askerlerinin toplam sayısının 2 bin 500'ü aşabileceği belirtiliyor. Resmi bir açıklama yapılmamış olsa da Türk medya kaynakları bu yıl toplam asker sayının 5 bini bulabileceğine işaret ediyor.

Bu kuvvetler, Somali hükümetinin eş-Şebab hareketine karşı operasyonlarını yoğunlaştırdığı bir dönemde Mogadişu’ya ulaştı. Hükümet, Türk savaş uçaklarının hava desteğiyle harekete ait hedeflere yönelik saldırılar gerçekleştiriyor.

Temmuz 2024'te Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzaladığı Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Somali'de iki yıl süreyle konuşlanmasına izin veren tezkereyi onaylamıştı. Bu adım, bölgesel ve uluslararası ortaklarla iş birliği yaparak, Somali Federal Hükümeti'nin terörle mücadele çabalarına destek sağlamayı amaçlıyor.

Mogadişu ile Ankara arasında son dönemde imzalanan anlaşmaların özellikle bir yandan Somali-Etiyopya anlaşmazlığının, diğer yandan da Kızıldeniz Havzası'ndaki bölgesel gerginliğin yaşandığı bir döneme denk geldiği göz önüne alındığında gözlemciler, Türk kuvvetlerinin misyonunun yalnızca terörle mücadeleyle sınırlı olmadığını, bunun siyasi, askeri ve ekonomik sonuçları da olduğunu düşünüyor.

Addis Ababa'nın Somaliland bölgesi ile denize erişim ve iki askeri üs kurmak amacıyla imzaladığı mutabakat zaptının ardından Mogadişu, Etiyopya'nın Somali kıyılarına yönelik müdahalelerinin önüne geçmek için bölgesel ittifaklar kurmaya çalışıyor. Mutabakat zaptı Etiyopya’nın bunlar karşılığında Somaliland'ın bağımsızlığını tanıyıp, uluslararası alanda tanınmayan bu Somali bölgesinin uluslararası toplum tarafından mümkün olan en üst düzeyde tanınması için uluslararası forumlarda çaba göstermesini öngörüyor.

Güvenlik endişeleri

Afrika Boynuzu uzmanı Abdurrahman Seyyid ise Türk kuvvetlerinin Mogadişu'ya gelişinin, son dönemde Somali devletine karşı bir dizi askeri eylem düzenleyen Somalili terör örgütü Şebab'ın ilerleyişini durdurmak amacıyla Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud'un acil talebi üzerine gerçekleştiğini düşünüyor.

Seyyid, bu hareketin yönetimin dizginlerini ele geçirmesinin Somali'nin ulusal ve bölgesel istikrarının daha da kötüleşmesine yol açabileceğine inanıyor. Bunun yanı sıra ülkedeki Türk çıkarlarını, özellikle madencilik ve Somali kıyılarında petrol arama faaliyetlerini tehdit ettiğini belirtiyor. Ona göre Ankara, altyapı yatırımlarına katkıda bulunarak ve ekonomiyi canlandırarak Somali hükümetinin güvenlik, askeri ve ekonomik alanlardaki çabalarını desteklemekten de çekinmedi. Ayrıca Somalili öğrencilere Türk üniversitelerine kayıt imkânı sağlanarak iki ülke arasında bilimsel alanda da iş birliği bulunuyor. Buna bir de 2 bin 500 askere varan askeri iş birliği anlaşması ekleniyor. Seyyid, Türkiye'nin hayati jeopolitik ve ekonomik çıkarları olan bölgesel bir güç olduğunu, Akdeniz, Kızıldeniz, Ortadoğu ve Orta Asya gibi dünyanın birçok bölgesinde fırsatları değerlendirip nüfuzunu artırmayı hedeflediğini belirtiyor.

Afrika Boynuzu uzmanı, Somali'nin Hint Okyanusu'na en uzun kıyı şeridine ve Kızıldeniz ile Aden Körfezi bölgesine kadar uzanan stratejik bir coğrafi alana sahip olduğunu belirtiyor. Bunun da bilhassa uluslararası seyrüsefer açısından stratejik bir geçiş noktası olan Kızıldeniz havzasında yaşanan gerginlikler göz önüne alındığında, uluslararası ve bölgesel planlarda stratejik önemini iki katına çıkardığını ifade ediyor.

Seyyid’e göre Somali birçok alanda Türkiye'nin desteğine ve iş birliğine ihtiyaç duyuyor. Mogadişu ayrıca Türkiye'yi, özellikle Etiyopya ve Kenya'nın yayılmacı emelleri karşısında Somali çıkarlarını savunmada güvenilir ve sadık bir müttefik olarak görüyor. Zira Türkiye'nin müttefiklerini savunma konusunda ciddi bir geçmişi var. Trablus'taki Libya hükümetinin Halife Hafter güçlerinin eline geçmesini engellemedeki rolü, Azerbaycan'ın 30 yıllık Ermeni işgali sonrasında Dağlık Karabağ'daki topraklarını geri almasına verdiği destek buna örnek verilebilir.

Güvenli ittifak

Seyyid, Ankara'nın Suriye, Azerbaycan ve Libya gibi çatışma bölgelerinde koordinasyon yeteneğini kanıtladığını, başka ülkelerle karşı karşıya geldiğinde bile, çoğu zaman bir iş birliği ve çatışmasızlık formülü bularak, Türkiye ile bölge ülkeleri arasında herhangi bir çatışma ihtimalini ortadan kaldırdığını düşünüyor. Dahası anlaşma iki bağımsız devlet arasında yapılmış olup, belirli bir devleti hedef almıyor ve güvenliğin sağlanması ile terörle mücadele alanlarında iki başkentin hayati çıkarlarına odaklanıyor.

Seyyid, son dönemde Kızıldeniz ülkelerinde bölgede artan yabancı askeri varlığına ilişkin bir hassasiyet oluştuğunu ve bu hassasiyetin, onları Kızıldeniz Ülkeleri Forumu adı altında bir oluşum kurmak zorunda bıraktığını belirtiyor. Ancak forum henüz kuruluş aşamasında ve bölgesel bir güvenlik sistemi oluşturacak çerçeve ve yapılar henüz tamamlanmadı. Ayrıca Türkiye, Etiyopya'da ekonomik varlığı, Sudan'da güvenlik ve askeri varlığı ve Somali ile yıllardır süren kapsamlı iş birliği ile bölgedeki nüfuzunu pekiştirme konusunda bu forumdan önce davrandı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre bundan dolayı Türkiye’yi Kızıldeniz ve Afrika Boynuzu denkleminin dışında tutmak zor. Afrika Boynuzu uzmanı Abdurrahman Seyyid, hayati çıkarları ile çatışmadığı sürece Türkiye’nin katılımının bu ülkeler için doğrudan bir endişe yaratmasının muhtemel olmadığını söylüyor.

Jeopolitik etkiler

Somalili siyasi analist İdi Muhammed ise Mogadişu'yu Ankara'ya bağlayan stratejik çıkarlar göz önüne alındığında, Türk askeri misyonunun görevinin terörizm ve organize suç ile mücadeleye odaklandığını düşünüyor. Somali'de inşaat ve altyapı gelişimine yönelik katkılarına ilave olarak, özellikle petrol arama ve madencilik alanlarında artan Türk yatırımlarına dikkat çekiyor.

Muhammed, Türk askeri varlığının misyonunun terörle mücadele ve Somali'deki Türk çıkarlarını koruma gibi güvenlik boyutuyla sınırlı olmasına rağmen, Somali kıyılarını bölgesel emellerden korumak da dahil olmak üzere birçok jeopolitik anlamı olduğunu da vurguluyor. Etiyopya'nın, ülkenin kuzeyindeki ayrılıkçı bölge ile imzaladığı mutabakatla Somali kıyılarını işgal etme ve kalıcı askeri üsler kurma çabaları da bu emellere dahil.

Muhammed, Türk askeri gücünün Somali'nin birliğini ve tüm toprakları üzerindeki egemenliğini korumaya katkı sağlayacağını vurguluyor. Buna ilaveten, Somali egemenliğindeki liman hizmetlerinden Etiyopya'nın yararlanmasını öngören Addis Ababa ile Mogadişu arasındaki Ankara Anlaşması'nın aslına sadık bir şekilde uygulanmasını sağlamaya yönelik katkısının da altını çiziyor.

Siyasi analist, Türk askeri varlığının, Kızıldeniz'de bulunan bölgesel ve uluslararası güçlerle, özellikle Cibuti'deki yabancı üslerle, uluslararası nakliye yolu olarak Kızıldeniz'in girişlerini güvence altına almak amacıyla, koordinasyon fırsatları yaratabileceğini ifade ediyor. Zira dünya deniz ticaretinin yüzde 12'si, Asya-Avrupa ticaretinin ise yaklaşık yüzde 40'ı buradan geçiyor.

Muhammed, Türk kuvvetlerinin Somali'ye konuşlandırılmasının, Afrika Boynuzu ve Kızıldeniz bölgesindeki aşırılıkçı grupların oluşturduğu tehdidi azaltacağına dikkati çekiyor. Nitekim el-Kaide örgütünün Doğu Afrika'daki bir kolu olan Somalili Şebab hareketi son dönemde varlığını güçlendirdi ve eylemlerini artırdı. Bu eylemlerinden biri de Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’in orada bulunduğu bir sırada Mogadişu Havaalanı’nı hedef alan saldırısıydı. Bu da Somali hükümetinin Türk kuvvetleriyle koordineli olarak hareketin mevzilerine karşı şiddetli saldırılar düzenlemesini gerektirdi. Zira hareketin askeri kabiliyetlerini geliştirdiği ve birçok cephede ilerlediği yönünde haberler geliyor.

İdi Muhammed, Türk kuvvetlerinin Kızıldeniz Havzası'nda yaşanan gerginlikte olumsuz bir rolünün olduğu iddialarını reddediyor. Türkiye’nin, Suudi Arabistan, Ürdün, Eritre ve Sudan ile iyi ilişkilere sahip olduğunu, ayrıca Mısır ile de yakın zamanda ilişkilerini normalleştirdiğini belirtiyor. Dahası Etiyopya'nın Kızıldeniz'de askeri üs kurma planlarına karşı çıkan kararlı duruş ile kıyaslandığında, Somali ile Türkiye arasındaki Türk kuvvetlerinin konuşlandırılması anlaşmasının, Kızıldeniz'e kıyısı olan ülkelerde herhangi bir sonuca ve tepkiye neden olmadığını söylüyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.