Fransız dergisi Historia: Atatürk'ün izinden giden Erdoğan, Kemalist mirası dünya görüşüne göre yeniden yazıyor

Fransa'da yayın yapan tarih dergisi Historia son sayısını Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve cumhuriyetin 100. yaşına ayırdı

Fransız tarih dergisi Historia, cumhuriyetin 100. yılı ve Mustafa Kemal Atatürk'ün mirasının yanı sıra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Atatürk algısını da konu edindi (AA)
Fransız tarih dergisi Historia, cumhuriyetin 100. yılı ve Mustafa Kemal Atatürk'ün mirasının yanı sıra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Atatürk algısını da konu edindi (AA)
TT

Fransız dergisi Historia: Atatürk'ün izinden giden Erdoğan, Kemalist mirası dünya görüşüne göre yeniden yazıyor

Fransız tarih dergisi Historia, cumhuriyetin 100. yılı ve Mustafa Kemal Atatürk'ün mirasının yanı sıra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Atatürk algısını da konu edindi (AA)
Fransız tarih dergisi Historia, cumhuriyetin 100. yılı ve Mustafa Kemal Atatürk'ün mirasının yanı sıra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Atatürk algısını da konu edindi (AA)

Dora Mengüç

Fransa'da yayımlanan tarih dergisi Historia son sayısında Türkiye'nin 100. yılından hareketle Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü kapağına taşıdı. Dergi "1923-2023. Atatürk adıyla anılan Mustafa Kemal'in yarattığı Türkiye Cumhuriyeti'nin yüzüncü yılı" başlığını attı. Atatürk için "Türklerin Babası" yorumu yaptığı Eylül 2023 sayısının kapağında "Yüz yıl önce Atatürk modern Türkiye'yi inşa etti" ifadesini kullandı.

Independent Türkçe

Historia son sayısının neredeyse tamamını ayırdığı Atatürk ile ilgili yazarlar ve akademisyenlerin çeşitli görüş ve eleştirilerine yer verdi, "Moderni yaratan adamın gidişatına ve eylemine bakıyoruz" diyerek kuruluşunun 100. yılını kutlacak Türkiye Cumhuriyeti'nin dünden bugüne gelişim ve değişimini ele aldı.

(Wikipedia)
(Wikipedia)

Fransız tarih dergisi "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkiye'si Cumhuriyetin 100. yılını kutlarken Historia, 'Türklerin babası' Atatürk olarak bilinen vesayet sahibi Mustafa Kemal'e geri dönüyor" ifadelerine yer verdi. Dergide yer alan yazıların sorduğu sorular Türkiye'nin dünü ile bugünü arasındaki yola işaret ediyor:

Atatürk, büyük bir reformcu olarak hem Türkleşmiş hem de Batılılaşmış ülkesini moderniteye sağlamlaştırdı. 1920'deki aşağılayıcı Sevr Antlaşması'ndan sonra Türk milleti nasıl inşa edildi? Kemal'in politikası nasıl belirleyici oldu? Simgenin arkasındaki adam kimdi? Bu mirasa Türk devletinin şu anki başkanı tarafından sorgulanmasına rağmen neden hala sahip çıkıldığını anlamak için en iyi uzmanlar tarafından yazılmış aydınlatıcı bir rapor sunuyoruz"

Atatürk'e övgü ve yergi

Mustafa Kemal Atatürk'ün tarih içindeki varlığı ile "Kırılgan Kemalist Miras", "Modern Türkiye'nin mucidi Atatürk", "Kartların Ustası Atatürk", "Batı'ya doğru", "Otoriter Cumhuriyetçi", "Sorumlu ama suçlu değil", "İslam gözetim altına alındı", "Efsanenin arkasında", "Avrupalılar Atatürk bilmecesiyle karşı karşıya" ve "Türk yüzyılı hayali" gibi faklı başlık ve konular altında Atatürk'ü inceleyen yazıların yayımlandığı dergide Gazi'ye yönelik övgüler kadar sert eleştiriler de yer alıyor. 

"Batılılaşmış Türkiye'nin temelini attı"

Historia'daki "100 yıl önce Atatürk modern Türkiye'yi icat etti" başlıklı yazıda Mustafa Kemal Atatürk'ün batılılaşmış Türkiye'nin temellerini attığı anımsatılıyor. "Dünya savaşının sonunda ve asırlık bir rejimin çöküşünde, Osmanlı ordusunda görev yapan genç bir subay, Müttefiklere karşı galip geldi ve hem “Türkleşmiş” hem de Batılılaşmış yeni bir Türkiye'nin temellerini attı" cümlelerine yer veriliyor. 

(Wikipedia)
(Wikipedia)

Mustafa Kemal Atatürk'ün reformcu kişiliği ön plana çıkartılıyor. Türkiye'nin Sevr Anlaşması'ndan Lozan'a uzanan kuruluş yolculuğu ise şu cümlelerle özetleniyor:

Küçük bir ordunun lideri olan Kemal, buradan itibaren Tarihin gidişatını tersine çevirecek ve 1923'te ilan edilen, yeni Cumhuriyet'in çok daha lehine olan yeni bir barış anlaşmasını dayatacaktır" 

Anıtkabir vurgusu, "diktatör" ve "popüler tarikat" benzetmeleri

Historia dergisinde Le Monde gazetesinde de makalelerine yer verilen Fransız gazeteci Marc Semo'nun "Modern Türkiye'nin mucidi Atatürk" başlıklı makalesinde ise Anıtkabir için "Ankara'da resmi ziyaretler için zorunlu uğrak yer" ifadesi kullanılıyor. 

PeyzaX
(PeyzaX)

Lenin ve Mao'ya dair büst ve portreler kendi ülkelerinde kaybolurken Atatürk için durumun tam tersi olduğunun altı çiziliyor, bununla birlikte Türkiye'de Gazi'ye yönelik ilgi "popüler tarikat" olarak yorumlanıyor:

Sade gri taş bir bina, Atatürk'ün - 'Türklerin babası', daha doğrusu Meclis tarafından kendisine 1934'te verilen 'Türk-baba' unvanının mozolesi - Ankara'nın eski merkezine hakim... Ve Atatürk'ün zorunlu uğrak yeri olmaya devam etmekte. Resmi ziyaretlerde tüm devlet başkanları veya yabancı hükümet temsilcileri buraya geliyor. 2017'de 'Atatürk'ün biyografisi' kitabının yazarı Fabrice Monnier, 'Dünya tarihindeki benzersiz bir gerçek, ortadan kaybolmasının üzerinden yarım yüzyılı aşkın bir süre geçmesine rağmen, bir diktatörün hayattayken olduğu gibi neredeyse aynı resmi ve popüler tarikata bağlı olmaya devam etmesi' diye belirtiyor. Lenin ve Mao'nun büst ve portreleri kendi ülkelerinde neredeyse yok oldu. Atatürk'ün heykelleri hala Türk kasaba ve köylerinde, her yerde duruyor. Sivil kıyafetli veya üniformalı portreleri tüm resmi binalarda asılı. Jakoben modelden esinlenerek Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkıntıları üzerinde laik bir cumhuriyet kuran general, her yerde varlığını sürdürüyor.

"Büyük reformcu aşağılayıcı Sevr Antlaşması'ndan sonra Türk milletini nasıl inşa etti?"

Historia dergisinin ele aldığı konulardan biri de Türkiye'nin Lozan Antlaşması'na giden yolda neler yaşadığı ile alakalı:

1914 yılında Osmanlı İmparatorluğu sonsuz görünüyordu. Ancak Sevr Antlaşması (1920) ile mağlup edilen bu ülkenin fiilen ortadan kalkacağı öngörülüyordu.  Atatürk daha sonra 1923 Lozan Antlaşması ile geçerli olan Türkiye sınırlarını zorla yeniden çizecekti"

Cumhuriyetin kuruluşuna "sancılı doğum" benzetmesi

Historia dergisindeki "Batıya doğru!" başlıklı makalede ise Mustafa Kemal'in hantal Osmanlı hanedanından kurtulduğu, yeni toplum projesini açıklarken, ülkenin dindarlarını dehşete düşürdüğü yorumuna yer veriliyor. 

Wikipedia
(Wikipedia)

Cumhuriyetin ilanı ise "sancılı doğum" diye niteleniyor:

Genç general Mustafa Kemal, Türk direnişinin örgütleyicilerinden biriydi. Türkiye'de modernlik çağı 29 Ekim 1923'te Cumhuriyetin ilanıyla başlamıştır. 12 milyon Türk vatandaşını şaşırtan sancılı bir doğum... Bu 'Yukarıdan devrim', popüler bir kahraman ve benzersiz bir stratejist olan Kemal'in izinden giden bir grup üst düzey subay ve birkaç ilerici entelektüel tarafından istendi ve dayatıldı

Aynı yazıda Atatürk için "Temelde anti-komünist olmasına rağmen, Rus Bolşeviklerle ittifak kurarak onlardan silah ve mühimmat almakta bir an için tereddüt etmiyor" değerlendirmesi yapılıyor.

"1919'dan 1922'ye kadar Yunan işgalcilere karşı yürütülen çatışma sırasında, Lozan Antlaşması ve modern Türk devletinin kuruluşuyla sonuçlanan 'bağımsızlık savaşı' esnasında Mustafa Kemal, pragmatizmin sayısız örneğini verdi" ifadesi dikkat çekiyor. Mustafa Kemal Atatürk'ün İslam ile ilgili ilişkisi hakkında  "Ülkenin yeni lideri, dini milliyetçi amaçlar için kullandıktan sonra, 1924'ten sonra onu nasıl susturacağını da biliyordu" yorumuna yer verilen "İslam gözetim altına alındı" başlıklı yazıda ise Atatürk'ün din ile bağlantısının günümüzde de tartışmalı bir konu olduğu iddia ediliyor:

Atatürk'ün genelde din, özelde ise İslam'la bağlantısı hala tartışmalı bir konu. Bazıları için Cumhuriyetin kurucusu, ateşli bir uygulayıcı olmasa da yine de İslam'ın simgelerine özel bir önem veren  inançlı bir Müslümandı. Bazıları için ise Mustafa Kemal bir agnostik, hatta bir ateistti; yalnızca dinin siyasi yaşamdaki yaygınlığına karşı mücadele etmekle kalmıyor, aynı zamanda toplumdaki dini inançları yok etmeye de çalışıyordu"

Atatürk'ün güvendikleri...

Eylül ayı sayısının büyük bölümünü Mustafa Kemal Atatürk'e ayıran Historia dergisinde, Gazi'nin silah arkadaşlarıyla ilişkisi de ele alınıyor. 

(Atatürk Ansiklopedisi)
(Atatürk Ansiklopedisi)

Atatürk'ün hem askeri hem siyasi kariyeri boyunca İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak'a güvenebildiği öne sürülüyor:

Kurtuluş Savaşı'nın (1919-1922) Türk kahramanları, üç büyük şahsiyeti, Mustafa Kemal Atatürk ve onun neredeyse bambaşka egoları olan iki baş teğmeni Fevzi Çakmak ve İsmet İnönü'dür. 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi'nin yenilgiyi teyit etmesi üzerine Mustafa Kemal, Suriye'yi İngilizlere karşı savunan 7. Osmanlı Ordusu'nun komutanlığını yaptı. 1938'deki ölümüne kadar en yakın işbirlikçileri olacak diğer iki subayla da bu cephede yakın ilişki kurdu. Onlar da kendisi gibi Harp Okulu mezunu Fevzi ve İsmet'tir. Her ikisi de çok dindar olsalar da, dindar olmasalar da, Osmanlı İmparatorluğu'nun haritadan silinme tehlikesi altında batılılaşması gerektiği yönündeki inancını paylaşıyorlardı"

Atatürk ve Osmanlı

Fransız dergisi Historia'da Atatürk ile ilgili ele alınan konulardan biri de Osmanlı Hanedanı ile kurduğu ilişki üzerine:

Mustafa Kemal'in siyasi emelleri, Ekim 1918'de, mütareke arifesinde VI. Mehmed'e yazdığı bir mektupta gün yüzüne çıktı. Genç general, Savaş Bakanı olma arzusunu dile getiriyordu. Sultan, siyasete bu girişi reddederek, Mustafa Kemal'in gelecekteki kararlarına damgasını vuracak bir düşmanlığı serbest bıraktı. Mehmed'in kendisini ölüm cezasına çarptırmasının ardından Kemal, 1299'dan bu yana imparatorluğu yöneten Osmanlı hanedanına 1922'de son vermekte hızlı davrandı

Erdoğan selefinin izinde

Atatürk'ün anısının günümüzde Türk hukuku tarafından korunduğunu belirten Historia dergisi,  25 Temmuz 1951'de "Atatürk'e karşı işlenen suçlara ilişkin kanun" çıkarıldığını hatırlatıp şu ifadeleri kullanıyor: 

Özellikle, anısına alenen hakaret eden veya küfreden herkesin bir ila üç yıl hapis cezasına çarptırılma riskiyle karşı karşıya olduğunu şart koşuyor... Bu nedenle, onun yaşam tarzı ve maceraları hakkındaki bilgiler ancak 1938'deki ölümünden sonra filtrelenmeye başladı

Dergi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da Mustafa Kemal Atatürk'ün izinden gittiğini ancak bunu aynı anlamda yapmadığı tespiti yapıp şu ifadeyi kullanıyor:

Erdoğan, selefinin izinden giderek, -ancak aynı anlamda olmasa da- yeni bir ulusal anlatı inşa etmeye çalışıyor. Erdoğan, üçüncü cumhurbaşkanlığı zaferine dayanarak 29 Ekim'de Türkiye Cumhuriyeti'nin yüzüncü yılını büyük bir tantanayla kutlamayı planlıyor. Ancak Atatürk'le ilişkileri de aynı derecede çelişkili: Hilafeti ortadan kaldıran ve laikliği kuran kâfiri aşağılasa da, milleti yaratan generale hayran kalmaya devam ediyor. Dolayısıyla Erdoğan, Kemalist mirasın bir parçası ve onu kendi dünya vizyonu ışığında yeniden yazıyor. Böylece Atatürk tarafından müzeye dönüştürülen Ayasofya, 2020 yılında yeniden ibadete açılmış ve Erdoğan, buradaki ilk büyük namazı kutlamak için Lozan Antlaşması'nın yıl dönümü olan 24 Temmuz'u seçmişti.

Independent Türkçe 



Dışişleri Bakanı Fidan: İsrail-Filistin sorununu çözmezsek kimsenin ceza almadığı ve adaletsizlikten beslenen ağır bir radikalizm tekrar hepimize musallat olacak

Hakan Fidan (AA)
Hakan Fidan (AA)
TT

Dışişleri Bakanı Fidan: İsrail-Filistin sorununu çözmezsek kimsenin ceza almadığı ve adaletsizlikten beslenen ağır bir radikalizm tekrar hepimize musallat olacak

Hakan Fidan (AA)
Hakan Fidan (AA)

Fidan, ABD'nin New York kentinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) üst düzey İsrail-Filistin oturumunda konuştu.

"Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü"nde asil ve dirençli Filistin halkının karşı karşıya kaldığı bir yıkımı tekrar görüşmek için bir araya gelindiğine işaret eden Fidan, tüm konuşmacıların Gazze'deki insani durumun ciddiyetine dikkat çektiğine işaret etti.

Fidan, "İsrail'in Gazze ve halkına yönelik hain saldırıları savaş suçu teşkil ediyor. Tüm medeni ülkelerin kendilerini bu suçlardan soyutlamaları yönünde çağrı yapıyoruz." dedi.

"BMGK yine başarısız oldu"

Zor zamanlarda uluslararası hukuku uygulamak ve insanlığın ahlaki pusulasını korumak için güçlü küresel kurumlara ihtiyaç olduğunun altını çizen Fidan, "BM Şartı tarafından yetkilendirilen Güvenlik Konseyi, uluslararası barış ve güvenliği sağlama sorumluluğunu yerine getirmekte yine başarısız oldu." diye konuştu.

Fidan, BMGK'nin tek bir sesle ve etkili bir şekilde ateşkes çağrısında bulunamadığını anımsatarak, aynı zamanda Konseyin Filistin halkının tarih boyunca maruz kaldığı adaletsizliğe de çözüm sunamadığını kaydetti.

BMGK'nin bu konudaki etkisizliğinin diğer küresel krizlerle mücadelesini de etkileyeceğini ve Konseyin itibarına zarar vereceğini belirten Fidan, "(Bu durum) Aynı zamanda BM'nin üzerine inşa edildiği kurallara dayalı uluslararası sisteme de zarar verir." ifadelerini kullandı.

Dışişleri Bakanı Fidan, uluslararası hukuk, değerler ve ahlaki pusula olmadan "herkesin tehlikeli sularda yüzeceğine" işaret ederek, "Yakında (İsrail-Filistin) bu sorunları çözmezsek kimsenin ceza almadığı ve adaletsizlikten beslenen ağır bir radikalizm tekrar hepimize musallat olacak." değerlendirmesinde bulundu.

Dünyanın farklı yerlerinde milyonlarca insanın Filistin halkıyla dayanışma göstermek için bir araya geldiğini kaydeden Fidan, İsrail'in işlediği suçlar karşısında büyüyen öfke ve gerilimin birçok ülkede toplumsal çalkantı riskini beraberinde getirdiğini söyledi.

Fidan, BMGK'dan beklentinin çok net olduğunu belirterek, beklentileri şu şekilde sıraladı:

Ateşkesin garanti altına alınması ve Gazze'ye engelsiz insani yardımın mümkün kılınması.

Gazze'deki çatışmada insani araların uzatılması ile esir ve rehine takasının bir umut ışığı teşkil ettiğini aktaran Fidan, "Gazze'de bir sonraki gün hakkında ortaya atılan senaryoları da ciddi endişeyle takip ediyoruz." diyerek söz konusu senaryoların İsrail'e milyonlarca Gazzeliyi ana vatanlarından uzaklaştırması ve baskıcı bir rejim uygulaması için ilave gerekçe verdiğini dile getirdi.

Fidan, bu karanlık dönemi çatışmanın ana nedenlerine çözüm bulmak için bir fırsata dönüştürmek gerektiğini belirterek, "Aksi halde bugün gördüğümüz semptomlar yarın çok daha yıkıcı olacak." uyarısında bulundu.

BM Genel Kurulu'nda 11 yıl önce bugün Filistin'e BM'de "üye olmayan gözlemci statüsü" verilmesi için oylama yapıldığını anımsatan Fidan, Filistin halkına işlevsel ve tüm haklarının tanındığı bir devlet verilmesi halinde bugün karşılanan sorunların çoğunun yok olacağını ifade etti.

"Garantörlük mekanizmasına ihtiyaç var"

Fidan, "iki devletli, Filistin ve İsrail'e güvenlik güvenceleri sağlayan barış süreci için artık kolları sıvamak" gerektiğinin altını çizerek, başkenti Doğu Kudüs olan Filistin Devleti ve İsrail'in barış ve güven içinde, 1967 sınırları dahilinde yan yana var olması gerektiğini söyledi.

Geçmiş deneyimlerin aksine söz konusu anlaşmanın uygulanmasının sağlanması gerektiğine dikkati çeken Fidan, bu çerçevede Türkiye'nin bir garantörlük önerisi sunduğunu, bu çerçevede bir mekanizmanın barışı güvence altına alabileceğini ve tarafların anlaşmayı ihlal etmelerini engelleyebileceğini kaydetti.

Fidan, söz konusu mekanizmanın nihai anlaşmaya giden sürecin bir parçası olabileceğini belirterek, "Birçok ortağımızın (İsrail-Filistin konusunda) ifadelerine bakıldığında böyle bir mekanizmaya (Türkiye'nin garantörlük önerisi) ihtiyaç ve destek var." dedi.

Dışişleri Bakanı Fidan, tüm meslektaşlarına, gecikmeden süren vahşete ve Filistin halkına yönelik yıllardır süren adaletsizliğe birlikte hareket ederek son verme çağrısında bulundu.


Fidan ve Temas Grubu üyesi ülkelerin dışişleri bakanları Guterres'le görüştü

Arap-İslam Ortak Bakanlar Komitesi üyeleri, New York'taki toplantı öncesinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ile birlikte (SPA)
Arap-İslam Ortak Bakanlar Komitesi üyeleri, New York'taki toplantı öncesinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ile birlikte (SPA)
TT

Fidan ve Temas Grubu üyesi ülkelerin dışişleri bakanları Guterres'le görüştü

Arap-İslam Ortak Bakanlar Komitesi üyeleri, New York'taki toplantı öncesinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ile birlikte (SPA)
Arap-İslam Ortak Bakanlar Komitesi üyeleri, New York'taki toplantı öncesinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ile birlikte (SPA)

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve New York'ta İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ile Arap Birliği'nin oluşturduğu Temas Grubu üyesi ülkelerin dışişleri bakanları, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres ile görüştü.

Bakanlığın X sosyal medya hesabından yapılan paylaşıma göre, Fidan ve Temas Grubu, Guterres ile bir araya geldi.

Görüşmede Gazze'de tam ateşkesin sağlanması, bölgede adil ve kalıcı barışın tesisi için neler yapılabileceği ele alındı.


İstanbul merkezli soruşturmada 15 sosyal medya fenomenine yurt dışına çıkış yasağı

(AA)
(AA)
TT

İstanbul merkezli soruşturmada 15 sosyal medya fenomenine yurt dışına çıkış yasağı

(AA)
(AA)

Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen, 24 şüpheliden 16'sının tutuklandığı soruşturma devam ediyor.

"Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi, Vergi Usul Kanunu ile Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi kanunlarına muhalefet" gerekçesiyle yürütülen soruşturma kapsamında Dilan Polat'ın 2019'da "Şampiyonlar Ligi" adıyla sosyal medya hesabından paylaştığı fotoğrafta yer alan 15 kişinin kimlikleri tespit edildi.

Savcılığın talebini kabul eden Anadolu 2. Sulh Ceza Hakimliği sosyal medya fenomenleri Eylül Öztürk, Feyzanur Başar, İleyda Topal, İlke Ela Göz, Kadir Yiğit, Mervenur Korkut, Muhammet Oğuz Başar, Murat Yiğit, Nurgül Yiğit, Tolunay Topal, Tuğba Demirhan, Yavuz Selim Korkut, Habip Özsefil, Huri Özsefil ve Özge Duman'a yurt dışına çıkış yasağı getirdi.

Öz çiftine de yurt dışına çıkış yasağı kararı

Soruşturması ayrı dosyada devam eden sosyal medya fenomeni Özlem Altınok Öz ve eşi Tayyar Taylan Öz çifti ile Özlem Öz'ün annesi Hayriye Altınok'a da yurt dışına çıkış yasağı uygulandı.

Olay

İstanbul merkezli 6 ilde 1 Kasım'da düzenlenen operasyonda ve devamında başka tarihlerde yapılan operasyonlarda Dilan Polat ile eşi Engin Polat'ın da aralarında bulunduğu 24 şüpheli gözaltına alınmıştı.

Soruşturma kapsamında daha önce şirketlerinde yapılan aramalarda dijital materyal ve defterlere el konulan Polat çiftinin de yer aldığı şüphelilerle ilgili Mali Suçları Araştırma Kurulunca (MASAK) ön inceleme raporu hazırlanmış, raporda tasfiye halindeki 3 firmadan aile bireylerine ait şirketlere sözde ticaret karşılığında sahte fatura kesilmesi yöntemiyle 200 milyon lira para girişi olduğu belirlenmişti.

Paranın yine aile bireylerine ait şirketler arasında transfer edildiği, son aşamada ise Engin Polat'ın sahibi olduğu Milda Gayrimenkul isimli firmada toplanarak gayrimenkul ve çok sayıda araç alındığının tespitinin ardından İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, şüphelilerin kimliklerini belirlemiş, İstanbul merkezli Ankara, Yalova, Ordu, Kırklareli ve Manisa'da 43 adrese eş zamanlı operasyon düzenlemişti.

Soruşturma kapsamında çalışmalarını sürdüren ekipler, Dilan ve Engin Polat'a ait bir medikal şirketin Ankara'da başka bir firmaya isim hakkını verdiğini, bu firmanın hesabındaki 1 milyon 800 bin liranın da ortakların kişisel hesaplarına aktarılmaya çalışıldığını tespit etmişti.

Dilan Polat, Engin Polat ve Sıla Doğu'nun da aralarında bulunduğu şüphelilerden 16'sı tutuklanmıştı.

Hakimlik 27 şirkete ise kayyum atanmasına hükmetmişti.


AB Komisyonu "AB-Türkiye Siyasi, Ekonomik ve Ticari İlişkilerinin Durumu" raporunu açıkladı

(AA)
(AA)
TT

AB Komisyonu "AB-Türkiye Siyasi, Ekonomik ve Ticari İlişkilerinin Durumu" raporunu açıkladı

(AA)
(AA)

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, Türkiye ile ilişkilerde son durumun yapıcı adımların atılmasına imkan tanıdığını belirterek, olası tüm işbirliği alanlarında gelişme sağlanması amacıyla Yüksek Düzeyli Diyalog toplantılarına ağırlık verilmesi tavsiyesinde bulundu.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve AB Komisyonunun genişlemeden sorumlu üyesi Oliver Varhelyi, hazırladıkları "AB-Türkiye Siyasi, Ekonomik ve Ticari İlişkilerinin Durumu" başlıklı raporu açıkladı.

Amacı, hızla değişen jeopolitik ve güvenlik ortamında AB-Türkiye ilişkilerini geliştirecek unsurları ortaya koymak olan raporda, ilişkilerdeki son durumun yapıcı adımlara olanak sağladığına işaret edildi.

Raporda, olumlu çabaların sürdürülmesi ve AB'nin kaygılarının ele alınması koşuluyla ilerleyecek alanlar olduğu kaydedildi.

Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de gerilimi tırmandıran dinamikleri durdurmak için çaba sarf ettiği belirtilen raporda, aynı zamanda çeşitli AB üye ülkeleriyle ikili ilişkilerde yapıcı tutum sergilediği aktarıldı.

"Yüksek Düzeyli Diyaloglar"

Türkiye-AB arasında "Yüksek Düzeyli Diyaloglar" başlığı altında, gelecek aylarda tarım, bilim, araştırma, teknoloji ve inovasyon konularında daha fazla diyalog kurulmasının planlandığı bildirilen raporda, şu tavsiyelerde bulunuldu:

Türkiye'nin, Doğu Akdeniz'deki tüm yasa dışı sondaj faaliyetlerinden, egemenlik ve egemenlik haklarına saygı göstermeyen diğer tüm eylemlerden kaçınmaya devam etmesi koşuluyla, 2019 yılında askıya alınan AB-Türkiye Ekonomi, Enerji ve Ulaştırma Yüksek Düzeyli Diyalogları'nın yeniden etkinleştirilmesi, aynı mantıkla, Ortaklık Konseyi ve Yüksek Düzey Siyasi Diyalog toplantılarının bakanlar düzeyinde yeniden başlatılması, iklim, sağlık, göç ve güvenlik, tarımın yanı sıra araştırma ve yenilik konularında sektörel Üst Düzey diyalogların daha fazla sayıda yapılması, geriye kalan ikili ticareti rahatsız eden unsurların üstesinden gelmek ve daha fazla işbirliği alanlarını tartışmak amacıyla yeni bir Ticaret Yüksek Düzeyli Diyalog kurulması.

Raporda, bu siyasi diyalogların, ikili konuların ele alınması ve Avrupa Birliği'nin çıkarlarının gözetilmesi açısından AB'nin de yararına olduğu vurgulandı.

Vize serbestisi ve süreçlerin hızlandırılması

Raporda, vize serbestisi alanında, Türkiye'nin kriterleri henüz tamamlamadığı anımsatılarak, "AB Konseyi ve Komisyon, kalan koşulların karşılanması için Türkiye'ye teknik yardım sunmaya devam ediyor." bilgisi verildi.

Özellikle iş insanları, öğrenciler, AB'de aileleri olan Türk vatandaşları için vize süreçlerinin kolaylaştırılması hedefiyle üye ülkelerle olasılıkların araştırılacağı belirtilen raporda, "Bu aynı zamanda, uzun geçerliliğe sahip çok girişli vizelerin verilmesine olanak sağlamak amacıyla Vize Kanunu'nun esnekliklerinden tam olarak faydalanmayı da içermelidir." ifadesi kullanıldı.

Düzensiz göç ve terörle mücadele

Raporda, Türkiye'nin işbirliğiyle düzensiz göçte bir süredir gözlemlenen düşüşü temel alarak, suç kaçakçılığı ağlarını ortadan kaldırma, sınır korumasını güçlendirme yollarıyla Türkiye'nin, AB'ye düzensiz göç akışını durdurmaya yönelik çabalarını hızlandırma tavsiyesinde bulunuldu.

Raporda ayrıca AB ile Türkiye'nin göç ve kolluk kuvvetleri arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi, Türkiye'deki mültecilere ve ev sahibi topluluklara verilen desteğin sürdürülmesi, en hassas mülteci gruplarına yönelik AB üye ülkelerine kabullerin hızlandırılması, diğer yandan menşe ülkelere güvenli, onurlu ve gönüllü dönüşlerin desteklenmesi gerekliliğine değinildi.

"Gerektiğinde Türkiye Dışişleri Bakanı'nı, AB Dışişleri bakanlarının gayriresmi toplantısı veya toplantılarına davet etme" önerisinde bulunulan raporda, Türkiye'nin AB'nin ortak savunma ve dış politikası misyonu ve operasyonlarına katkılarını artırmasının teşvik edilmesi konuları yer aldı.

Eleştiriler

Raporda, Türkiye'nin AB üyelik sürecinin "kırılgan olmaya devam ettiği" belirtilerek, şu iddialara yer verildi:

Türkiye'nin Kıbrıs meselesindeki tutumu ve Ada için 'iki devletli çözüm'ü yüksek sesle desteklemesi büyük bir zorluk teşkil ediyor. Türkiye'nin bölgesel çatışmalarda askeri yollarla verdiği destek ve Hamas'a ilişkin görüşleri, AB'nin tutumuyla çelişiyor. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmaması da dahil olmak üzere, iç hukuktaki insan hakları ve hukukun üstünlüğüne ilişkin mevcut durum nedeniyle, AB-Türkiye ilişkilerinde aşılması gereken pek çok engel olduğu açıktır.

Hukukun üstünlüğü ve temel haklara ilişkin diyaloğun, AB-Türkiye ilişkilerinin ayrılmaz parçası olduğu kaydedilen raporda, "Tek taraflı eylemlerden kaçınarak, Kıbrıs meselesi de dahil olmak üzere diyaloğu iyi niyetle sürdürmek, daha işbirlikçi ve karşılıklı yarara dayalı bir ilişkinin gelişmesine imkan verebilir." değerlendirmesinde bulunuldu.

Raporda, "AB'nin, Türkiye ile olası tüm alanlarda, özellikle de daha geniş jeopolitik değişimlerin olduğu bir ortamda, güvene ve fikir birliği kültürüne dayalı bir ilişki geliştirme konusunda stratejik çıkarı olduğu açıktır. Ankara ile temel görüş ayrılıklarını gidermeye yönelik çabalar devam etmelidir." ifadeleri kullanıldı.

Ekonomi başlıkları

AB'nin gelişen ilişkileri doğrultusunda 2021-2027 dönemi Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı (IPA III) kapsamında Türkiye'ye destek sağladığı anımsatılan raporda, "AB, 2022'de Türkiye'ye 221 milyon avro tahsis etti." ifadesi yer aldı.

Raporda, Komisyon'un, geçen yıl Avrupa Sürdürülebilir Kalkınma Fonu (EFSD+) kapsamında, Türkiye'deki özel ve kamu yatırımlarını desteklemek amacıyla AB garantileri sağlayacak bir Türkiye Yatırım Platformu kurduğu kaydedildi.

Platformun 2023 başında 14 programa 317 milyon avro garanti sağladığı anımsatılan raporda, yatırım hacminin 2 milyar avroya kadar çıkmasının beklendiği ifade edildi.

Raporda, Avrupa Yatırım Bankasının (AYB) 2019'da alınan karar doğrultusunda Türkiye'deki faaliyetlerini gözden geçirmek amacıyla ülkedeki tüm yeni operasyonlarını durdurduğu anımsatılarak, depremin ardından kurumun Türkiye'ye 400 milyon avroluk bir çerçeve kredisi sağladığı belirtildi.

AB Konseyinin, 2021'de Gümrük Birliği'nin uygulanmasındaki mevcut zorlukların ele alınması ve Gümrük Birliği'nin tüm AB üyesi ülkelerde etkili şekilde uygulanmasının sağlanması amacıyla Komisyon'u Türkiye ile görüşmeleri yoğunlaştırmaya davet ettiği hatırlatılan raporda, 2022'nin başından beri Türkiye tarafından "yapıcı" bir girişimde bulunulduğu ve ardından 26 ticari sorunlu maddenin 14'üne ilişkin ilerleme kaydedildiği belirtildi.

Raporda, Türkiye'nin 5 ticaret engelinin daha kaldırılması yönündeki çabalarının sürdüğü, Gümrük Birliği Ortak Komitesinin 27 ve 28 Kasım'daki son toplantısında AB için öncelikli konularının çözümünde kaydedilen ilerlemeyi ele aldığı ve ikili ticaret çalışma grubunun 2024'ün başlarında yapacağı bir sonraki toplantısında mevcut durumu daha ayrıntılı gözden geçireceği bildirildi.

AB Komisyonunun 2016'da AB Konseyine, Gümrük Birliği'nin güncellenmesi ve Türkiye ile ticaret ilişkisinin kapsamının genişletilmesine yönelik yeni bir anlaşmaya ilişkin taslak müzakere direktifleri sunduğu anımsatılan raporda, Gümrük Birliği'ne özellikle etkili bir anlaşmazlık çözümü mekanizması dahil edilmesi, tarım ve balıkçılıkta ticarette karşılıklı serbestliğin artırılması, hizmetler, kamu alımları, yatırım ve sürdürülebilir kalkınma gibi yeni alanların kapsama dahil edilmesi yoluyla Gümrük Birliği'nin güncellenmesinin amaçlandığı kaydedildi.

Gümrük Birliği'nin güncellenmesi

"Komisyon tarafından o dönemde hazırlanan etki değerlendirmesinde, Gümrük Birliği güncellemesinin önemli ölçüde olumlu etki yaratacağı ve hem Türkiye hem de AB'ye ekonomik faydalar sağlayacağı belirtiliyordu. Bu değerlendirmenin temel unsurları bugün hala geçerlidir." ifadesine yer verilen raporda, AB Konseyinin, bozulan AB-Türkiye ilişkileri bağlamında 2017'de bu konudaki müzakerelerine son verdiği hatırlatıldı.

Raporda, Türkiye'nin mevcut Gümrük Birliği'ni bütün üye ülkelere etkin biçimde uygulamamasının ciddi sorun olmaya devam ettiği belirtilerek, "Türkiye'nin son zamanlarda somut sorunları ele alma yönündeki çabaları, özellikle 9 engelde kaydedilen ilerleme ve 5 engelin daha kaldırılması veya aşamalı olarak kaldırılacak olması taahhüdü, daha yakın bir katılımın temelini oluşturuyor." değerlendirmesi yapıldı.

"Hızla gelişen küresel bağlamda, AB'nin yeşil ve dijital dönüşümleri ve dayanıklı tedarik zincirlerine duyulan ihtiyaçla birleştiğinde, ticaret konularında ilerleme ortak çıkarımızadır." ifadesi kullanılan raporda, "Mevcut Gümrük Birliği'nin sınırları göz önüne alındığında, etkili bir anlaşmazlık çözümü mekanizması ve güvenceler de dahil olmak üzere kapsamlı modernizasyonu, AB-Türkiye ekonomik ilişkisinin tam potansiyelinden yararlanılmasına olanak tanıyacaktır." değerlendirmesinde bulunuldu.

Raporda, Türkiye'nin, AB ile Gümrük Birliği içinde bulunan bir aday ülke olmasına rağmen AB'nin Rusya'ya yönelik yaptırımlarına uymamayı tercih ettiği hatırlatıldı.

"Enerji sektörü AB-Türkiye ilişkilerinde stratejik öneme sahiptir." ifadesine yer verilen raporda, bu alanda yüksek düzey diyaloğun 2019'da askıya alındığı anımsatıldı.

Raporda, Türkiye'nin bölgesel enerji ticaret merkezi olma rolünü de artırmayı hedeflediğine işaret edilen raporda, "Türkiye'nin enerji politikası, kendi enerji güvenliği kaygıları ve yerli enerji üretimini artırma ihtiyacından kaynaklanmaktadır." ifadesi kullanıldı.

Raporda ayrıca AB-Türkiye Gümrük Birliği'nin modernizasyonu için Komisyon tarafından önerilen taslak müzakere çerçevesi üzerindeki görüşmelere, Türkiye'nin, AB'nin Rusya'ya yönelik yaptırımlarını kendi toprakları üzerinden aşılması konusunu ele almayı ve ticari anlaşmazlıkları çözüme kavuşturmayı sürdürmesi halinde başlanabileceği kaydedildi.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, Vietnam Başbakanı Pham'ı kabul etti

(AA)
(AA)
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Vietnam Başbakanı Pham'ı kabul etti

(AA)
(AA)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Vietnam Başbakanı Pham Minh Chinh'i kabul etti.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki kabul, basına kapalı gerçekleşti.


Türkiye'den Gazze'ye insani yardım malzemesi taşıyan ikinci gemi Mısır'a doğru yola çıktı

(AA)
(AA)
TT

Türkiye'den Gazze'ye insani yardım malzemesi taşıyan ikinci gemi Mısır'a doğru yola çıktı

(AA)
(AA)

Türkiye'den Gazze'ye yaklaşık 1500 ton insani yardım malzemesi taşıyan ikinci gemi, Mersin Limanı'ndan Mısır El Ariş Limanı'na hareket etti.

AA'nın edindiği bilgiye göre, Gazze'de oluşan insani ihtiyaçların karşılanmasına yönelik Türkiye'den insani yardımlar gönderiliyor.

Bu kapsamda, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) koordinasyonunda sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla yaklaşık 1500 ton insani yardım malzemesi taşıyan ikinci gemi bugün Mersin Limanı'ndan hareket etti.

Yardım gemisinin yarın Türkiye saati ile 15.00'te Mısır El Ariş Limanı'na ulaşması öngörülüyor.

Tüm ambarları dolu şekilde yola çıkan gemiyle konserve yemek, gıda ve hijyen malzemesi, katlanır konteyner, çadır, uyku tulumu, battaniyeden oluşan yaşam malzemesi, kıyafet, 6 ambulans, forklift ile çeşitli tipte jeneratörler gönderiliyor.


Sağlık Bakanı Koca: Bugün Gazze'den 26'sı hasta 50 kişiyi Ankara'ya getirmeyi planladık

Fahrettin Koca (AA)
Fahrettin Koca (AA)
TT

Sağlık Bakanı Koca: Bugün Gazze'den 26'sı hasta 50 kişiyi Ankara'ya getirmeyi planladık

Fahrettin Koca (AA)
Fahrettin Koca (AA)

AK Parti Grup Toplantısı öncesinde basın mensuplarının sorularını cevaplandıran Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, bugün sabah Milli Savunma Bakanlığının bir uçağının, ağırlıklı ilaç, kuvöz ve ventilatörden oluşan tıbbi malzemeyi yükleyerek saat 08.30 gibi Mısır'a hareket ettiğini söyledi.

Üç ülkenin koordinasyon ekibinin hasta transferi için yakın işbirliği içinde olduğunu belirten Koca, "Bugün toplam 26 hasta, beraberinde 24 refakatçi ile birlikte 50 kişiyi getirmeyi planladık. Çocuk ve genç ağırlıklı; en küçüğü 7 aylık; bebeğimizin, yavrumuzun kol ve bacaklarında kırıkların olduğunu biliyoruz... Ağırlıklı çocuk ve gençlerden oluşan 26 kişiyi bir aksilik olmazsa transfer etmiş olacağız." dedi.

Bakan Koca, Gazze'den yaralıların 15.00-16.00 gibi Ankara'da olmasının planlandığını belirterek, yaralıların tedavilerinin Etlik ve Bilkent Şehir Hastanesinde sürdürüleceğini söyledi.

Koca, Türkiye'de tedavisi devam eden hastaların durumuna ilişkin, "Malign melanom tanısıyla takip ettiğimiz 63 yaşındaki hastamızı dün kaybettik. Yoğun bakımda tedavisi devam eden 7 hastamız var. Birisi entübe edildi, onun dışında diğer hastalarımız şu an yakın takipte." bilgisini verdi.

Bakan Koca, Gazze'ye ilaç, tıbbi malzeme, kuvöz, ventilatör ağırlıklı sağlık malzemesi gönderdiklerini belirtti.

 


Cumhurbaşkanı Erdoğan: Netanyahu adını tarihe şimdiden Gazze kasabı olarak yazdırmıştır

Recep Tayyip Erdoğan (AA)
Recep Tayyip Erdoğan (AA)
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Netanyahu adını tarihe şimdiden Gazze kasabı olarak yazdırmıştır

Recep Tayyip Erdoğan (AA)
Recep Tayyip Erdoğan (AA)

AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine, "Filistinlileri, Gazze'nin mazlum ve mağrur insanlarını en kalbi muhabbetlerimle selamlıyorum" diyerek başladı.

Gazzelilerin, 7 Ekim'den beri insanlık tarihinin en kalleş, en menfur saldırılarına maruz kaldıklarını ifade eden Erdoğan, Gazzelilerin camilerinin bombalandığını, okullarının harabeye çevrildiğini, hastanelerinin yerle yeksan edildiğini, sığındıkları mülteci kamplarının bilinçli şekilde hedef alındığını; göç eden sivillerin üzerlerine yollarda bombalar yağdırıldığını söyledi. Erdoğan, "Analarının öpüp koklamaya kıyamadığı sabiler hunharca katledildi; babalara, gözü gibi sakındıkları yavrularının parçalarını toplattılar." diye konuştu.

Gazze'de, gıdası, yakıtı, ilacı, ekmeği, elektriği, suyu, iletişimi kesilen ve 360 kilometrekarelik açık hava hapishanesine sıkıştırılan 2,3 milyon insana adeta soykırım uygulandığının altını çizen Erdoğan, "Tüm dünyanın gözü önünde 50 gün boyunca Gazze'yi yaktılar, yıktılar. İnsanlık tarihine kara birer leke olarak geçen her türlü zulmü yaptılar. Gazze'deki İsrail zulmüne maruz kalanların 7 Ekim'den beri yaşadıkları tam bir cehennemdi. Yüzde 70'ten fazlası kadın ve çocuk olmak üzere yaklaşık 16 bin Gazzeli kardeşimiz İsrail'in saldırıları sonucunda şehit oldu, 35 binin üzerinde Filistinli kardeşimiz yaralandı. Şehitlerin her birini rahmetle yad ediyor, yaralılara acil şifalar niyaz ediyorum." ifadelerini kullandı.

Gazze'deki binaların üçte ikisinin yıkıldığını, tahrip olduğunu ya da kullanılamaz hale geldiğini; sağlık ve eğitim altyapısının tamamen çöktüğünü belirten Erdoğan, "Gazze'de son asrın en büyük mezalimlerinden birini yapan Netanyahu, adını tarihe şimdiden 'Gazze kasabı' olarak yazdırmıştır. Bu kara leke sadece Netanyahu'nun değil ona koşulsuz destek veren herkesin alnına yapışmıştır. Bu utanç lekesi hiçbir zaman temizlenmeyecektir. Gazze'de işlenen insanlık ve savaş suçlarını da bir ikisi hariç Batılı ülkelerin tepkisizliğini de asla unutmayacağız. İsrail yönetiminin insanlık vicdanı yanında uluslararası hukuk önünde de hesap vermesi için mevcut tüm yolları deneyeceğiz." diye konuştu.

"Gazze için temas trafiğimizi yoğunlaştırarak sürdüreceğiz"

Türkiye'nin, tarih boyunca olduğu gibi bugün de tüm imkanlarıyla Gazzelilerin yanında olduğunu; uluslararası temaslarının ilk ve en önemli konusunun Gazze'deki savaş olduğunu aktaran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

Son olarak Cezayir seyahatimizde Cumhurbaşkanı Tebbun'la, ardından hafta sonu ülkemizi ziyaret eden Lübnan Başbakanı Mikati ile bu meseleyi tüm yönleriyle konuştuk. İspanya Başkanı Sayın Sanchez ile telefon görüşmemizde Gazze'yi ele aldık. Bu konudaki dik ve dirayetli duruşu için İspanya'yı tebrik ediyorum. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sayın Guterres ile yaptığımız telefon görüşmesinin gündemi Filistinli kardeşlerimizin yaşadığı insanı dramdır. Yarın Birleşik Arap Emirlikleri'ne gidiyoruz. Dubai ziyaretimizde iklim konularıyla birlikte Gazze'yi de ele alacak, Gazze halkı için neler yapabileceğimizi değerlendireceğiz. Gazze için temas trafiğimizi yoğunlaştırarak sürdüreceğiz. Cuma günü başlayan esir takaslarını ve insani arayı, akan kanın bir nebze olsun durdurulması bakımından müspet bir gelişme olarak görüyoruz. Mutabakatın tesisine katkı veren tüm kardeş ülkelere teşekkür ediyoruz.

(AA)
(AA)

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze'nin ihtiyaç duyduğu malzemelerin bir kısmının bölgeye ulaştırılmasından memnuniyet duyduklarını ancak içeri girmesine izin verilen yardım miktarının, Gazze halkının asgari ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzak olduğunu belirtti.

"Netanyahu yönetiminden gelen açıklamalar, insani aranın kalıcı ateşkese tahvil edilmesi yönündeki umutlarımızı azaltmaktadır." diyen Erdoğan, İsrail kamuoyu nezdinde iyice köşeye sıkışan Netanyahu'nun siyasi ömrünü uzatmak için daha çok kan dökmesinin, daha fazla can almasının önüne mutlaka geçilmesi gerektiğini vurguladı. 

Erdoğan, şunları kaydetti:

Netanyahu, Gazze'de işlediği cinayetlerle antisemitizmi körükleyerek İsrail halkıyla birlikte tüm Yahudilerin güvenliğini tehlikeye atıyor. Dünyada antisemitizmle birlikte İslam düşmanlığı da yükseliyor. Batılı liderlerin Hamas bahanesiyle Filistinlileri şeytanlaştıran sorumsuz söylemlerinin bedelini ise bu ülkelerde yaşayan göçmenler ödüyor. Pazar günü ABD'de 3 Filistinli öğrenciye yönelik menfur saldırı, bunun son örneğini teşkil etti. Çoğu zaman 'fanatik, akli dengesi bozuk veya aşırı sağcı' denilerek önemsizleştirilmeye çalışılan bu teröristlerle mücadelede Batılı devletlerin isteksiz davrandığını biliyoruz. Gazze krizinin başından beri sergiledikleri çifte standart, Müslümanlara yönelik nefret suçlarının cezasız kalmasında kanuni boşluklardan ziyade başka senaryoların devreye girdiğine işaret ediyor. Kur'an-ı Kerim'i yakan melunlara fikir özgürlüğü, bu kılıf altında gösterilen müsamahakar tavır kesinlikle iyi niyetli değildir. Anlaşılan geçmişte Musevilere ve Romanlara yapıldığı gibi bugün de bir Müslüman sorunu icat edilmeye çalışılmaktadır. Çoğu Avrupa'da olmak üzere 7 milyon insanı yurt dışında yaşayan bir ülke olarak tüm bu gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Tek bir vatandaşımızın dahi burnunun kanamasına izin vermeyeceğiz.

"1500 ton insani yardım malzemesi bugün Gazze'ye gönderiliyor"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplam 1500 ton insani yardım malzemesi taşıyan ikinci geminin bugün Gazze'ye doğru yola çıkacağını açıkladı. Gazze'de çatışmalara verilen insani arada rehinelerin salıverilmesi ve ateşkesin kalıcı hale gelmesi için Erdoğan, temaslarını arttıracağını söyledi.

Merkez Bankası rezervleri 134,5 milyar dolar

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Merkez Bankası brüt rezervlerinin Eylül 2014'ten bu yana ilk kez 134,5 milyar dolara çıktığının müjdesini verdi.

Türkiye-Yunanistan ilişkileri

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yunanistan'la ihtilaflarımız dün vardı yarın da olacak. Bu gerçek, aynı denizi paylaşan iki ülke olarak ortak paydada buluşamayacağımız anlamına asla gelmez." dedi. 

Deprem konutları

Önümüzdeki aydan itibaren deprem konutlarının hak sahiplerine teslimine başlanacağını belirten Erdoğan, "Yıl bitmeden 46 bin deprem konutu ve köy evini teslim etmeyi planlıyoruz." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "CHP'deki gölge kabine, bize bakarak belki milletin gönlüne nasıl girileceğini, dürüst ve temiz siyasetin nasıl yapılacağını anlarlar." şeklinde konuştu.


Gazze'ye ulaşan Sağlık Bakanlığı ekipleri sahra hastanesi için uygun yer çalışmalarını tamamladı

(AA)
(AA)
TT

Gazze'ye ulaşan Sağlık Bakanlığı ekipleri sahra hastanesi için uygun yer çalışmalarını tamamladı

(AA)
(AA)

 

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "Gazze'ye ulaşan ekiplerimiz sahra hastanesi hizmetleri için uygun yer tespiti çalışmalarını tamamladılar. Bundan sonraki süreçte sağlık hizmetlerini, yaralı ve hasta Filistin halkına yerinde planlıyoruz." ifadelerini kullandı.


MEB, siber zorbalık ve akran zorbalığını müfredata aldı

(AA)
(AA)
TT

MEB, siber zorbalık ve akran zorbalığını müfredata aldı

(AA)
(AA)

AA'nın MEB yetkililerinden aldığı bilgiye göre, Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürlüğünce hazırlanan "okul temelli sosyal sorumluluk çalışmaları" dersinin müfredatı, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının onayından geçti.

Ortaokul 6, 7 ve 8. sınıflarda her bir düzeyi 72 saatlik öğretim programını içeren ders, 2023-2024 eğitim öğretim yılında seçmeli dersler kapsamına alınmıştı.

Dersin müfredatı ile öğrencilere toplumsal duyarlılık ve sorumluluk bilinci kazandırmak, toplumsal sorunlara farkındalık oluşturmak amaçlanıyor.

Öğrencilerin sosyal sorumlulukları anlamalarını ve bu sorumlulukları etkili şekilde yerine getirmelerini sağlayacak içeriklerin yer aldığı müfredatta, öğrencilere sadece teorik bilgi değil aynı zamanda günlük yaşam becerilerini geliştirmelerine yardımcı etkileşimli eğitim ortamları oluşturulacak.

Teoriden uygulamaya geçilecek

Dersin 6. sınıflara yönelik müfredatı, "sosyal sorumluluk", "toplumsal farkındalık oluşturma", "toplumsal değerler ve ahlak", "çevre ve sürdürülebilirlik", "toplumsal sağlık" ve "sosyal yardımlaşma" ünitelerinden oluştu.

Derste, ileri kademelerde teorinin yanında uygulamaya dönük kazanımlara ağırlık verildi. Bu kapsamda mevcut ünitelere ek olarak 7. sınıflarda "toplum hizmeti ve gönüllülük" ünitesi, 8. sınıflarda ise "sosyal girişimcilik ve inovasyon" ile "küresel sorunlara bakış" üniteleri de okutulacak.

"Sosyal sorumluluk" ünitesinde, gönüllülük, empati, diğerkamlık, toplumsal farkındalık, sürdürülebilirlik, toplumsal fayda ve sosyal girişimcilik kavramları üzerinde durulacak.

Öğrencilerin toplumsal yardımlaşma ve dayanışma kapsamında bir sosyal yardımlaşma projesi tasarlayarak projelerini uygulamaları, ardından bunları toplum yararı açısından değerlendirmeleri beklenecek.

Öğrenciler toplumsal farkındalık için kampanyalar düzenleyecek

"Toplumsal farkındalık oluşturma" ünitesinde ise öğrencilerin çevresindeki toplumsal sorunlara karşı farkındalık oluşturması sağlanacak.

Öğrenciler bu derste, yakın çevresindeki sosyal sorumluluk çalışmalarını araştıracak.

Üst kademelerde öğrenciler, toplumsal farkındalık için kitle iletişim araçlarını da kullanabilecekleri proje tasarlayacaklar. Projede, kampanya ve etkinliklerle toplumsal farkındalığa katkı sağlanması beklenecek.

Siber zorbalık ve akran zorbalığı müfredata girdi

"Toplumsal değerler ve ahlak" ünitesinde, toplumsal değer, etik, ahlak, toplumsal sorun, akran zorbalığı, dijital güvenlik, dijital değer gibi kavramlar üzerinde durulacak.

Dijital güvenlik, dijital bağımlılık, siber takip, siber dolandırıcılık, siber tehdit, siber zorbalık, siber taciz, siber istismar kavramları üzerinde durulacak derste, dijital şiddet türleriyle baş etme yolları üzerinde tartışmalar yapılacak.

Toplumsal değerlerin toplumsal bütünleşmedeki rolünün açıklanacağı derste, sevgi, saygı, eşitlik, doğruluk, çalışkanlık, şefkat ve merhamet sahibi olmanın toplumsal hayata katkısı üzerinde durulacak. Sosyal sorumluluğun temel değerlerinin ve ahlak ilkelerinin tanımlanacağı derslerde, sosyal sorumluluk sahibi bireyin özellikleri örnekler üzerinden açıklanacak.

Çevre sorunlarına çözüm için projeleri hazırlayacaklar

"Çevre ve sürdürülebilirlik" ünitesinde de öğrencilerin, çevre sorunlarını fark ederek bu sorunlara sürdürülebilir çözümler önermesi sağlanacak.

Üst kademelerde de öğrencilerin çevre sorunlarına çözümler üretecekleri proje geliştirmeleri ve proje sonuçlarını sürdürülebilirlik açısından değerlendirmeleri sağlanacak. Arkadaşlarıyla birlikte çevre duyarlılığına yönelik projeler tasarlayacak öğrenciler, bunun için uygulama planı da hazırlayacaklar.

Obeziteyle mücadele için çözüm önerileri geliştirecekler

"Toplumsal sağlık" ünitesinde de öğrencilerin beslenme, hijyen ve bağımlılığın sağlık ile ilişkisini açıklayabilmeleri ve sağlıklı yaş alma ile ilgili çıkarımlarda bulunmaları amaçlandı.

Sağlıklı beslenme, hijyen, sağlıklı yaş alma, bağımlılık, okul sağlığı ve hijyeni gibi kavramlar üzerinde durulacak müfredatta, diyabet ve obezitede fiziksel aktivite ve beslenmenin önemine değinilecek.

Üst kademelerde de öğrencilerin beslenme, hijyen ve bağımlılık kaynaklı toplumsal sağlık sorunlarına çözüm önerileri geliştirmeleri sağlanacak.

Gönüllüğün toplumsal gelişime faydaları anlatılacak

"Toplum hizmeti ve gönüllülük" dersinde de öğrencilerin toplum hizmetlerinde gönüllülüğün bireysel ve toplumsal önemini fark etmeleri, sosyal sorumluluk çalışmalarında teknolojinin etkisini değerlendirerek konuyla ilgili projeleri araştırmaları amaçlandı.

Toplum hizmeti, gönüllülük, bireysel gelişim, toplumsal değişim gibi kavramların yer aldığı derste, öz saygı, öz güven, yaşam doyumu kavramları üzerinde durulacak.

Derslerde öğrencilerin toplum hizmetlerinde gönüllülüğün toplumsal gelişime olan faydalarını anlamaları ve yaptıkları projelerin toplumda değişime katkı sağlayıp sağlamadığını değerlendirmeleri sağlanacak.

Girişimcilik ve inovasyon öğrenecekler

"Sosyal girişimcilik ve inovasyon" dersinde de öğrencilerin sosyal girişimcilik ve sosyal inovasyon kavramlarının birbiri ile olan benzerlik ve farklılıklarını belirleyerek yaratıcı fikirler geliştirmeleri sağlanacak.

Öğrenciler derste, sosyal inovasyon alanında yeni fikirler üretecek ve yaşadığı çevreyi iyileştirmeyi amaçlayan sorunlara karşı yeni çözümler üretmeye teşvik edilecek.

Küresel sorunlar için öneriler geliştirecekler

"Küresel sorunlara bakış" ünitesinde de küresel sorunlar tanımlanacak ve yoksulluk, açlık, göç, afet, salgın hastalık, iklim değişikliği ve nesli tükenen canlılar gibi sorunlara vurgu yapılacak.

Öğrenciler, derslerde küresel sorunlara çözüm sağlayabilecek öneriler geliştirecekler. Derslerde özellikle "ikiz dönüşüm" kavramı üzerinde durulacak ve uluslararası ölçekte yapılan projeler incelenecek.