BAE'nin Ankara Büyükelçisi Zahiri: 'İki ülkenin enerji yatırımlarını başarı hikayesi olarak görmek istiyoruz'

Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) Ankara Büyükelçisi Said Sani ez-Zahiri, 16. EIF Gaziantep Enerji Fuarı ziyaretinde, AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) Ankara Büyükelçisi Said Sani ez-Zahiri, 16. EIF Gaziantep Enerji Fuarı ziyaretinde, AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
TT

BAE'nin Ankara Büyükelçisi Zahiri: 'İki ülkenin enerji yatırımlarını başarı hikayesi olarak görmek istiyoruz'

Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) Ankara Büyükelçisi Said Sani ez-Zahiri, 16. EIF Gaziantep Enerji Fuarı ziyaretinde, AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) Ankara Büyükelçisi Said Sani ez-Zahiri, 16. EIF Gaziantep Enerji Fuarı ziyaretinde, AA muhabirinin sorularını yanıtladı.

Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) Ankara Büyükelçisi Said Sani ez-Zahiri, Türkiye ve BAE'nin temiz enerji ve hidrojen konularında temas halinde olduğunu ve çıktıların yakın bir zamanda alınacağını belirterek, "Yakın gelecekte iki ülkenin enerji yatırımlarını başarı hikayesi olarak görmek istiyoruz. Her iki ülkenin de yararına olacak tüm işbirliği olasılıkları dikkatle değerlendiriliyor." dedi.

Zahiri, 16. EIF Gaziantep Enerji Fuarı kapsamında AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Körfez ülkeleri turu kapsamında BAE'yi ziyaret ettiğini ve iki ülkenin doğal kaynaklar alanında Mutabakat Zaptı (MoU) imzalandığını anımsattı.

BAE ve Türkiye'nin temiz enerji, enerji teknolojileri ve hidrojen alanında işbirlikleri ve projeler üzerinde çalıştığını dile getiren Zahiri, depolama, boru hattı ya da farklı türde hidrojen projesi ve genel olarak temiz enerji işbirlikleri üzerinde çalışmaların devam ettiğini anlattı.

Zahiri, BAE'nin muhtemel işbirliklerinde teknik ve finansal olarak katkı sunmaya hazır olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:

"Türkiye bölgede önemli bir enerji oyuncusu. Türkiye ve BAE arasında bazı projeler zaten mevcutta devam ediyor. Biz de enerji sektöründeki uzmanlığımızı oldukça iyi görüyoruz ve bunu Türkiye ile paylaşmaya hazırız. Özellikle temiz enerji ve hidrojen konularında temas halindeyiz. İnşallah, çıktılarını çok yakın bir zamanda alacağız. Yakın gelecekte iki ülkenin enerji yatırımlarını başarı hikayesi olarak görmek istiyoruz. Her iki ülkenin de yararına olacak tüm işbirliği olasılıkları dikkatle değerlendiriliyor. Bu etkinlik vesilesiyle de Türk yatırımcıları BAE’ye yatırım yapması için davet ediyoruz. Aynı zamanda BAE’deki yatırımcıların da Türkiye’de yatırım yapması için çağrıda bulunuyoruz. Büyükelçiliğimizin görevlerinden biri de bu bağlantıyı başarılı bir şekilde kurmak."

"COP28'de gençler daha aktif rol alacak"

Zahiri, 30 Kasım-12 Aralık'ta Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı'na (COP28) BAE'nin ev sahipliği yapacağını anımsattı.

BAE'nin petrol üretici ülke olmasına rağmen yenilenebilir enerji ve iklim hedefleri olduğuna işaret eden Zahiri, şöyle devam etti:

"Bu yıl COP etkinliğini düzenliyoruz. Bu organizasyonda iklim değişikliği ile gezegenin korunmasına yönelik birçok inisiyatifi göreceğiz. İnşallah bu organizasyonda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı da ağırlayacağız. Dünya bu organizasyonda inşallah çok başarılı sonuçları görecek. Bu zirvede, önceki zirvenin ilk değerlendirme sonuçları açıklanacak. Diğer COP'lardan farklı olarak gençler bu zirvede daha aktif rol alacak. Biliyorsunuz gençler neticede geleceğe yön verecekler. Bunun öneminin farkındayız."

Zahiri, BAE'nin klasik anlamda petrole bağımlı olmaktan çıkmayı arzuladığını ve daha çok yenilenebilir enerji kullanımına yöneldiğini söyledi.

Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’nın merkezi BAE’de bulunduğunu anımsatan Zahiri, şunları kaydetti:

"BAE'de güneş santrallerimiz var ve bölgenin en büyüğü özelliği taşıyor. Biz sadece geleneksel enerji üretimiyle ilgilenmiyoruz. Yeni enerji teknolojilerinin kullanımı ve geliştirilmesinde de çabamızı devam ettiriyoruz. Planımız aslında klasik enerjiye bağımlı olmadan yaşamayı öğrenmek. Daha çok yenilenebilir enerjiye dayalı bir enerji kullanımına geçmek istiyoruz. Bu yüzden hükümetimiz petrole bağımlılığı azaltma yönünde adımlar atıyor ve yenilenebilir enerji ve nükleer enerjiye geçiş yönünde çalışmaları hızlandırıyor. Bu adımlar temiz enerjiye geçiş için önemli adımlar olarak değerlendiriliyor."

BAE ile Türkiye arasındaki ilişkilerin 50. yıl dönümü kutlanıyor

Bu yıl ilişkilerin 50. yıl dönümünü kutlayan iki ülkenin son dönemde ikili ilişkiler ve ticaret alanında işbirlikleri artış gösterdi.

Son iki yılda Türkiye ile BAE arasında 5 kez liderler düzeyinde ziyaret gerçekleşti. Erdoğan'ın son ziyaretinde de yüksek stratejik anlaşmalar imzalandı ve ilişkilerin daha da yüksek seviyelere ulaşacağı vurgulandı.

Öte yandan, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, Türkiye'nin BAE'ye ihracatı, bu yılın ilk yarısında geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 21,2 artarak 2 milyar 29 milyon dolara çıktı. BAE, Türkiye'nin en fazla ihracat gerçekleştirdiği 13. ülke oldu.



Somali'de Türk kuvvetlerinin konuşlandırılmasının askeri ve siyasi sonuçları

Somali'ye konuşlandırılması beklenen Türk askerlerinin toplam sayısının 2 bin 500'ü aşabileceği belirtiliyor (AFP)
Somali'ye konuşlandırılması beklenen Türk askerlerinin toplam sayısının 2 bin 500'ü aşabileceği belirtiliyor (AFP)
TT

Somali'de Türk kuvvetlerinin konuşlandırılmasının askeri ve siyasi sonuçları

Somali'ye konuşlandırılması beklenen Türk askerlerinin toplam sayısının 2 bin 500'ü aşabileceği belirtiliyor (AFP)
Somali'ye konuşlandırılması beklenen Türk askerlerinin toplam sayısının 2 bin 500'ü aşabileceği belirtiliyor (AFP)

Mahmud Ebu Bekir

Somali medyası, yaklaşık 500 asker taşıyan iki Türk askeri uçağının, Ankara ile Mogadişu arasında artan askeri iş birliğini yansıtacak şekilde, Somali'nin başkenti Mogadişu'daki Aden Adde Uluslararası Havalimanı'na ulaştığını bildirdi.

Somali'ye konuşlandırılması beklenen Türk askerlerinin toplam sayısının 2 bin 500'ü aşabileceği belirtiliyor. Resmi bir açıklama yapılmamış olsa da Türk medya kaynakları bu yıl toplam asker sayının 5 bini bulabileceğine işaret ediyor.

Bu kuvvetler, Somali hükümetinin eş-Şebab hareketine karşı operasyonlarını yoğunlaştırdığı bir dönemde Mogadişu’ya ulaştı. Hükümet, Türk savaş uçaklarının hava desteğiyle harekete ait hedeflere yönelik saldırılar gerçekleştiriyor.

Temmuz 2024'te Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzaladığı Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Somali'de iki yıl süreyle konuşlanmasına izin veren tezkereyi onaylamıştı. Bu adım, bölgesel ve uluslararası ortaklarla iş birliği yaparak, Somali Federal Hükümeti'nin terörle mücadele çabalarına destek sağlamayı amaçlıyor.

Mogadişu ile Ankara arasında son dönemde imzalanan anlaşmaların özellikle bir yandan Somali-Etiyopya anlaşmazlığının, diğer yandan da Kızıldeniz Havzası'ndaki bölgesel gerginliğin yaşandığı bir döneme denk geldiği göz önüne alındığında gözlemciler, Türk kuvvetlerinin misyonunun yalnızca terörle mücadeleyle sınırlı olmadığını, bunun siyasi, askeri ve ekonomik sonuçları da olduğunu düşünüyor.

Addis Ababa'nın Somaliland bölgesi ile denize erişim ve iki askeri üs kurmak amacıyla imzaladığı mutabakat zaptının ardından Mogadişu, Etiyopya'nın Somali kıyılarına yönelik müdahalelerinin önüne geçmek için bölgesel ittifaklar kurmaya çalışıyor. Mutabakat zaptı Etiyopya’nın bunlar karşılığında Somaliland'ın bağımsızlığını tanıyıp, uluslararası alanda tanınmayan bu Somali bölgesinin uluslararası toplum tarafından mümkün olan en üst düzeyde tanınması için uluslararası forumlarda çaba göstermesini öngörüyor.

Güvenlik endişeleri

Afrika Boynuzu uzmanı Abdurrahman Seyyid ise Türk kuvvetlerinin Mogadişu'ya gelişinin, son dönemde Somali devletine karşı bir dizi askeri eylem düzenleyen Somalili terör örgütü Şebab'ın ilerleyişini durdurmak amacıyla Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud'un acil talebi üzerine gerçekleştiğini düşünüyor.

Seyyid, bu hareketin yönetimin dizginlerini ele geçirmesinin Somali'nin ulusal ve bölgesel istikrarının daha da kötüleşmesine yol açabileceğine inanıyor. Bunun yanı sıra ülkedeki Türk çıkarlarını, özellikle madencilik ve Somali kıyılarında petrol arama faaliyetlerini tehdit ettiğini belirtiyor. Ona göre Ankara, altyapı yatırımlarına katkıda bulunarak ve ekonomiyi canlandırarak Somali hükümetinin güvenlik, askeri ve ekonomik alanlardaki çabalarını desteklemekten de çekinmedi. Ayrıca Somalili öğrencilere Türk üniversitelerine kayıt imkânı sağlanarak iki ülke arasında bilimsel alanda da iş birliği bulunuyor. Buna bir de 2 bin 500 askere varan askeri iş birliği anlaşması ekleniyor. Seyyid, Türkiye'nin hayati jeopolitik ve ekonomik çıkarları olan bölgesel bir güç olduğunu, Akdeniz, Kızıldeniz, Ortadoğu ve Orta Asya gibi dünyanın birçok bölgesinde fırsatları değerlendirip nüfuzunu artırmayı hedeflediğini belirtiyor.

Afrika Boynuzu uzmanı, Somali'nin Hint Okyanusu'na en uzun kıyı şeridine ve Kızıldeniz ile Aden Körfezi bölgesine kadar uzanan stratejik bir coğrafi alana sahip olduğunu belirtiyor. Bunun da bilhassa uluslararası seyrüsefer açısından stratejik bir geçiş noktası olan Kızıldeniz havzasında yaşanan gerginlikler göz önüne alındığında, uluslararası ve bölgesel planlarda stratejik önemini iki katına çıkardığını ifade ediyor.

Seyyid’e göre Somali birçok alanda Türkiye'nin desteğine ve iş birliğine ihtiyaç duyuyor. Mogadişu ayrıca Türkiye'yi, özellikle Etiyopya ve Kenya'nın yayılmacı emelleri karşısında Somali çıkarlarını savunmada güvenilir ve sadık bir müttefik olarak görüyor. Zira Türkiye'nin müttefiklerini savunma konusunda ciddi bir geçmişi var. Trablus'taki Libya hükümetinin Halife Hafter güçlerinin eline geçmesini engellemedeki rolü, Azerbaycan'ın 30 yıllık Ermeni işgali sonrasında Dağlık Karabağ'daki topraklarını geri almasına verdiği destek buna örnek verilebilir.

Güvenli ittifak

Seyyid, Ankara'nın Suriye, Azerbaycan ve Libya gibi çatışma bölgelerinde koordinasyon yeteneğini kanıtladığını, başka ülkelerle karşı karşıya geldiğinde bile, çoğu zaman bir iş birliği ve çatışmasızlık formülü bularak, Türkiye ile bölge ülkeleri arasında herhangi bir çatışma ihtimalini ortadan kaldırdığını düşünüyor. Dahası anlaşma iki bağımsız devlet arasında yapılmış olup, belirli bir devleti hedef almıyor ve güvenliğin sağlanması ile terörle mücadele alanlarında iki başkentin hayati çıkarlarına odaklanıyor.

Seyyid, son dönemde Kızıldeniz ülkelerinde bölgede artan yabancı askeri varlığına ilişkin bir hassasiyet oluştuğunu ve bu hassasiyetin, onları Kızıldeniz Ülkeleri Forumu adı altında bir oluşum kurmak zorunda bıraktığını belirtiyor. Ancak forum henüz kuruluş aşamasında ve bölgesel bir güvenlik sistemi oluşturacak çerçeve ve yapılar henüz tamamlanmadı. Ayrıca Türkiye, Etiyopya'da ekonomik varlığı, Sudan'da güvenlik ve askeri varlığı ve Somali ile yıllardır süren kapsamlı iş birliği ile bölgedeki nüfuzunu pekiştirme konusunda bu forumdan önce davrandı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre bundan dolayı Türkiye’yi Kızıldeniz ve Afrika Boynuzu denkleminin dışında tutmak zor. Afrika Boynuzu uzmanı Abdurrahman Seyyid, hayati çıkarları ile çatışmadığı sürece Türkiye’nin katılımının bu ülkeler için doğrudan bir endişe yaratmasının muhtemel olmadığını söylüyor.

Jeopolitik etkiler

Somalili siyasi analist İdi Muhammed ise Mogadişu'yu Ankara'ya bağlayan stratejik çıkarlar göz önüne alındığında, Türk askeri misyonunun görevinin terörizm ve organize suç ile mücadeleye odaklandığını düşünüyor. Somali'de inşaat ve altyapı gelişimine yönelik katkılarına ilave olarak, özellikle petrol arama ve madencilik alanlarında artan Türk yatırımlarına dikkat çekiyor.

Muhammed, Türk askeri varlığının misyonunun terörle mücadele ve Somali'deki Türk çıkarlarını koruma gibi güvenlik boyutuyla sınırlı olmasına rağmen, Somali kıyılarını bölgesel emellerden korumak da dahil olmak üzere birçok jeopolitik anlamı olduğunu da vurguluyor. Etiyopya'nın, ülkenin kuzeyindeki ayrılıkçı bölge ile imzaladığı mutabakatla Somali kıyılarını işgal etme ve kalıcı askeri üsler kurma çabaları da bu emellere dahil.

Muhammed, Türk askeri gücünün Somali'nin birliğini ve tüm toprakları üzerindeki egemenliğini korumaya katkı sağlayacağını vurguluyor. Buna ilaveten, Somali egemenliğindeki liman hizmetlerinden Etiyopya'nın yararlanmasını öngören Addis Ababa ile Mogadişu arasındaki Ankara Anlaşması'nın aslına sadık bir şekilde uygulanmasını sağlamaya yönelik katkısının da altını çiziyor.

Siyasi analist, Türk askeri varlığının, Kızıldeniz'de bulunan bölgesel ve uluslararası güçlerle, özellikle Cibuti'deki yabancı üslerle, uluslararası nakliye yolu olarak Kızıldeniz'in girişlerini güvence altına almak amacıyla, koordinasyon fırsatları yaratabileceğini ifade ediyor. Zira dünya deniz ticaretinin yüzde 12'si, Asya-Avrupa ticaretinin ise yaklaşık yüzde 40'ı buradan geçiyor.

Muhammed, Türk kuvvetlerinin Somali'ye konuşlandırılmasının, Afrika Boynuzu ve Kızıldeniz bölgesindeki aşırılıkçı grupların oluşturduğu tehdidi azaltacağına dikkati çekiyor. Nitekim el-Kaide örgütünün Doğu Afrika'daki bir kolu olan Somalili Şebab hareketi son dönemde varlığını güçlendirdi ve eylemlerini artırdı. Bu eylemlerinden biri de Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’in orada bulunduğu bir sırada Mogadişu Havaalanı’nı hedef alan saldırısıydı. Bu da Somali hükümetinin Türk kuvvetleriyle koordineli olarak hareketin mevzilerine karşı şiddetli saldırılar düzenlemesini gerektirdi. Zira hareketin askeri kabiliyetlerini geliştirdiği ve birçok cephede ilerlediği yönünde haberler geliyor.

İdi Muhammed, Türk kuvvetlerinin Kızıldeniz Havzası'nda yaşanan gerginlikte olumsuz bir rolünün olduğu iddialarını reddediyor. Türkiye’nin, Suudi Arabistan, Ürdün, Eritre ve Sudan ile iyi ilişkilere sahip olduğunu, ayrıca Mısır ile de yakın zamanda ilişkilerini normalleştirdiğini belirtiyor. Dahası Etiyopya'nın Kızıldeniz'de askeri üs kurma planlarına karşı çıkan kararlı duruş ile kıyaslandığında, Somali ile Türkiye arasındaki Türk kuvvetlerinin konuşlandırılması anlaşmasının, Kızıldeniz'e kıyısı olan ülkelerde herhangi bir sonuca ve tepkiye neden olmadığını söylüyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.