Türkiye'nin Washington Büyükelçisi Mercan: Amaç bizlerin tepki göstermesi ve konferansın çığırından çıkması

Washington Büyükelçisi Mercan'dan ABD'de radikal Ermeni grupların saldırısına ilişkin açıklama yaptı

Hasan Murat Mercan (AA)
Hasan Murat Mercan (AA)
TT

Türkiye'nin Washington Büyükelçisi Mercan: Amaç bizlerin tepki göstermesi ve konferansın çığırından çıkması

Hasan Murat Mercan (AA)
Hasan Murat Mercan (AA)

Türkiye'nin Washington Büyükelçisi Hasan Murat Mercan, ABD'nin Los Angeles şehrinde Türk ve Azerbaycan heyetlerine yönelik Ermeni grubun saldırı girişimine ilişkin, "Aslında amaç bizlerin tepki göstermesi ve konferansın çığırından çıkması olayların büyümesi medyaya yansımasıydı. Gerçekten yani sükunetimiz koruduk, muhafaza ettik" dedi.

Sheindlin Forum'da düzenlenen ve moderatörlüğünü USC Annenberg Kamu Diplomasisi Yüksek Lisans Programı Direktörü Dr. Robert Banks'in yaptığı "Türk Dış Politikasında Kamu Diplomasisinin Rolü" isimli konferansta, radikal Ermeni grupların Türk ve Azerbaycan heyetlerine saldırısına ilişkin AA muhabirine açıklamalarda bulundu.

Mercan, konferansın duyurusunun günler öncesinden yapıldığını ve konferansın düzenlendiği üniversitenin de duyurusunu yaptığını belirterek, "Malum gruplar işte ANCA gibi, Ermeni teröristler, aşırı teröristler, gençlik örgütleri bu konferansın yapılmaması için günlerce girişimlerde bulundular. Sosyal medyada sürekli olarak bunları paylaştılar. Hatta bizim üzerimize çarpı işaretleri koydular, fotoğraflarımıza ve üniversite yönetiminin bu konferansı iptal etmesi için ellerinden geleni yaptılar" diye konuştu.

Malum grupların konferansın yapılmaması için kampüste, konferansın yapılacağı salona yakın şekilde toplanılması için duyurularda bulunduklarını aktaran Mercan, bu grupların konferansa katılıp sabotaj etmek, sabotaj yapmak için de duyurularda bulunduklarını kaydederek, olayın nasıl gerçekleştiğini şöyle anlattı:

Konferansı engellemek için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Ama üniversite yönetimi bu konferansın yapılması konusunda ısrarcı oldu. Konferansa katılmak üzere salona girdik. Los Angeles polisi bu şahsı (saldırganı) dışarıya çıkarttı. Ben kürsüye çıktığım zaman da 11 kişi bunların hepsinin üniversite öğrencisi olduğunu zannediyorum. Ayağa kalktılar. Genç kızlardan bir tanesi, elindeki mobil cihazla herhalde söyleyecekleri sloganları yazmışlar, teker teker o sloganları söylemeye başladı. O söylüyor amigo gibi diğerleri işte bağırıyorlar. O söylüyor, diğerleri bağırıyor. Malum sloganlar malum bilindik sloganlar. Bir polisle öğrenciler arasında biraz temaslar oldu ve öğrencileri çıkarttılar. Bu öğrenciler diğerleri dışarıda bekleyen diğer insanlarla beraber salonun yaklaşık 20-30 metre ilerisinde polis koridoru içinde bağırmalarına devam ettiler. Biz programımızı yaptık.

Mercan, eylemcileri gördüğünde bir baba, bir insan olarak çok üzüldüğünü söyledi.
Eylemcilerin bağırmaları sırasında hiçbir şekilde en ufak bir tepki vermediklerini aktaran Mercan, "Zaten bu da onları biraz zannediyorum kızdırdı ve galeyana getirdi. Çünkü aslında amaç bizlerin tepki göstermesi ve konferansın çığırından çıkması, olayların büyümesi ve medyaya yansımasıydı. Gerçekten yani sükunetimiz koruduk, muhafaza ettik. Orada kendi güvenlik personelimiz de vardı zaten. Çok şükür ki bir şey olmadı. Sonra toplantı bitti. Toplantı bittikten sonra polis bize dışarıda göstericilerin devam ettiğini, böyle azgınlıklarına devam ettiğini bizim beklememizi rica ettiler. Böylelikle bizi güvenli şekilde kampüs dışına çıkaracaklarını söylediler. Bu konuda da bizi sürekli olarak bilgilendirdiler" ifadelerini kullandı.

"Din İşleri Müşavirimiz'e arkadan bir saldırı oldu"

Saldırganların ilk hedeflerinin büyükelçi olduğunu belirten Mercan, polisin tedbirler alarak önce kendilerini dışarıya çıkardığını söyledi.

Mercan, polis arabasına bindikten sonra göstericilerden birinin arabayı durdurmaya çalıştığını belirterek, şunları kaydetti:

Hemen bir polis koşa koşa geldi arkadan, güvenlik görevlisi diyelim, koşa koşa geldi, O azgını, gösterici bile değil yani gözlerine baktığınız zaman ben size söyleyeyim, gözlerine baktığınız zaman bunların insan olamayacağını hissediyorsunuz. Bu kadar gözü dönmüş olabilir. Onu ileriye ittirdi. Din İşleri Müşavirimiz'e, zaten kameralarda da görülüyor, arkadan bir saldırı oldu. Onlar ilk önce çıkmışlardı. Arkadan bir saldırı oldu, gömleğinin yırtılması söz konusu oldu. Din İşleri Müşavirimiz'in ifadesi alındı. Daha sonra avukatımız hemen geldi. Bunları da anlatayım ki vatandaşlarımız bilsin. Her türlü hukuki tedbiri alıyoruz. Avukatımız da gerekli bilgileri aldı, videoları aldı kaydetti. Polise de biz videoyu verdik. Din İşleri Müşavirimizi, bir diplomatımız eşliğinde bir hastaneye gönderdik. Hastanede tetkik yapıldı ve sonra müşavirimiz de çıktı. Boynunda ufak bir sıyrık vardı, gömleği yırtılmıştı.

Mercan, ABD’li yetkililere gerekli şikayetlerin yapıldığını, görsel delillerin sunularak, sonuna kadar olayın takipçisi olacaklarını belirtti.

Los Angeles şehrinde radikal Ermeni grupların saldırı girişimi

ABD'nin Los Angeles şehrinde radikal Ermeni gruplar, 29 Eylül'de YEE ve USC Annenberg Gazetecilik Okulu ortak sponsorluğunda düzenlenen "Türkiye'nin Kamu Diplomasisi" konulu konferansta katılımcılara sözlü ve fiziksel saldırıda bulunmuştu.

Türkiye'nin Washington Büyükelçisi Mercan'ın konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıkmasıyla 11 kişilik bir öğrenci grubu protestoya başlamıştı.

Polis tarafından salondan çıkartılan grup, konferans süresince dışarıda gürültü yaparak, programın olağan akışını etkilemeye çalışmıştı.

Konferansın sona ermesinin ardından programın katılımcıları, dışarıda Ermeni radikal grupların fiziki ve sözlü saldırısına uğramıştı.



Somali'de Türk kuvvetlerinin konuşlandırılmasının askeri ve siyasi sonuçları

Somali'ye konuşlandırılması beklenen Türk askerlerinin toplam sayısının 2 bin 500'ü aşabileceği belirtiliyor (AFP)
Somali'ye konuşlandırılması beklenen Türk askerlerinin toplam sayısının 2 bin 500'ü aşabileceği belirtiliyor (AFP)
TT

Somali'de Türk kuvvetlerinin konuşlandırılmasının askeri ve siyasi sonuçları

Somali'ye konuşlandırılması beklenen Türk askerlerinin toplam sayısının 2 bin 500'ü aşabileceği belirtiliyor (AFP)
Somali'ye konuşlandırılması beklenen Türk askerlerinin toplam sayısının 2 bin 500'ü aşabileceği belirtiliyor (AFP)

Mahmud Ebu Bekir

Somali medyası, yaklaşık 500 asker taşıyan iki Türk askeri uçağının, Ankara ile Mogadişu arasında artan askeri iş birliğini yansıtacak şekilde, Somali'nin başkenti Mogadişu'daki Aden Adde Uluslararası Havalimanı'na ulaştığını bildirdi.

Somali'ye konuşlandırılması beklenen Türk askerlerinin toplam sayısının 2 bin 500'ü aşabileceği belirtiliyor. Resmi bir açıklama yapılmamış olsa da Türk medya kaynakları bu yıl toplam asker sayının 5 bini bulabileceğine işaret ediyor.

Bu kuvvetler, Somali hükümetinin eş-Şebab hareketine karşı operasyonlarını yoğunlaştırdığı bir dönemde Mogadişu’ya ulaştı. Hükümet, Türk savaş uçaklarının hava desteğiyle harekete ait hedeflere yönelik saldırılar gerçekleştiriyor.

Temmuz 2024'te Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzaladığı Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Somali'de iki yıl süreyle konuşlanmasına izin veren tezkereyi onaylamıştı. Bu adım, bölgesel ve uluslararası ortaklarla iş birliği yaparak, Somali Federal Hükümeti'nin terörle mücadele çabalarına destek sağlamayı amaçlıyor.

Mogadişu ile Ankara arasında son dönemde imzalanan anlaşmaların özellikle bir yandan Somali-Etiyopya anlaşmazlığının, diğer yandan da Kızıldeniz Havzası'ndaki bölgesel gerginliğin yaşandığı bir döneme denk geldiği göz önüne alındığında gözlemciler, Türk kuvvetlerinin misyonunun yalnızca terörle mücadeleyle sınırlı olmadığını, bunun siyasi, askeri ve ekonomik sonuçları da olduğunu düşünüyor.

Addis Ababa'nın Somaliland bölgesi ile denize erişim ve iki askeri üs kurmak amacıyla imzaladığı mutabakat zaptının ardından Mogadişu, Etiyopya'nın Somali kıyılarına yönelik müdahalelerinin önüne geçmek için bölgesel ittifaklar kurmaya çalışıyor. Mutabakat zaptı Etiyopya’nın bunlar karşılığında Somaliland'ın bağımsızlığını tanıyıp, uluslararası alanda tanınmayan bu Somali bölgesinin uluslararası toplum tarafından mümkün olan en üst düzeyde tanınması için uluslararası forumlarda çaba göstermesini öngörüyor.

Güvenlik endişeleri

Afrika Boynuzu uzmanı Abdurrahman Seyyid ise Türk kuvvetlerinin Mogadişu'ya gelişinin, son dönemde Somali devletine karşı bir dizi askeri eylem düzenleyen Somalili terör örgütü Şebab'ın ilerleyişini durdurmak amacıyla Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud'un acil talebi üzerine gerçekleştiğini düşünüyor.

Seyyid, bu hareketin yönetimin dizginlerini ele geçirmesinin Somali'nin ulusal ve bölgesel istikrarının daha da kötüleşmesine yol açabileceğine inanıyor. Bunun yanı sıra ülkedeki Türk çıkarlarını, özellikle madencilik ve Somali kıyılarında petrol arama faaliyetlerini tehdit ettiğini belirtiyor. Ona göre Ankara, altyapı yatırımlarına katkıda bulunarak ve ekonomiyi canlandırarak Somali hükümetinin güvenlik, askeri ve ekonomik alanlardaki çabalarını desteklemekten de çekinmedi. Ayrıca Somalili öğrencilere Türk üniversitelerine kayıt imkânı sağlanarak iki ülke arasında bilimsel alanda da iş birliği bulunuyor. Buna bir de 2 bin 500 askere varan askeri iş birliği anlaşması ekleniyor. Seyyid, Türkiye'nin hayati jeopolitik ve ekonomik çıkarları olan bölgesel bir güç olduğunu, Akdeniz, Kızıldeniz, Ortadoğu ve Orta Asya gibi dünyanın birçok bölgesinde fırsatları değerlendirip nüfuzunu artırmayı hedeflediğini belirtiyor.

Afrika Boynuzu uzmanı, Somali'nin Hint Okyanusu'na en uzun kıyı şeridine ve Kızıldeniz ile Aden Körfezi bölgesine kadar uzanan stratejik bir coğrafi alana sahip olduğunu belirtiyor. Bunun da bilhassa uluslararası seyrüsefer açısından stratejik bir geçiş noktası olan Kızıldeniz havzasında yaşanan gerginlikler göz önüne alındığında, uluslararası ve bölgesel planlarda stratejik önemini iki katına çıkardığını ifade ediyor.

Seyyid’e göre Somali birçok alanda Türkiye'nin desteğine ve iş birliğine ihtiyaç duyuyor. Mogadişu ayrıca Türkiye'yi, özellikle Etiyopya ve Kenya'nın yayılmacı emelleri karşısında Somali çıkarlarını savunmada güvenilir ve sadık bir müttefik olarak görüyor. Zira Türkiye'nin müttefiklerini savunma konusunda ciddi bir geçmişi var. Trablus'taki Libya hükümetinin Halife Hafter güçlerinin eline geçmesini engellemedeki rolü, Azerbaycan'ın 30 yıllık Ermeni işgali sonrasında Dağlık Karabağ'daki topraklarını geri almasına verdiği destek buna örnek verilebilir.

Güvenli ittifak

Seyyid, Ankara'nın Suriye, Azerbaycan ve Libya gibi çatışma bölgelerinde koordinasyon yeteneğini kanıtladığını, başka ülkelerle karşı karşıya geldiğinde bile, çoğu zaman bir iş birliği ve çatışmasızlık formülü bularak, Türkiye ile bölge ülkeleri arasında herhangi bir çatışma ihtimalini ortadan kaldırdığını düşünüyor. Dahası anlaşma iki bağımsız devlet arasında yapılmış olup, belirli bir devleti hedef almıyor ve güvenliğin sağlanması ile terörle mücadele alanlarında iki başkentin hayati çıkarlarına odaklanıyor.

Seyyid, son dönemde Kızıldeniz ülkelerinde bölgede artan yabancı askeri varlığına ilişkin bir hassasiyet oluştuğunu ve bu hassasiyetin, onları Kızıldeniz Ülkeleri Forumu adı altında bir oluşum kurmak zorunda bıraktığını belirtiyor. Ancak forum henüz kuruluş aşamasında ve bölgesel bir güvenlik sistemi oluşturacak çerçeve ve yapılar henüz tamamlanmadı. Ayrıca Türkiye, Etiyopya'da ekonomik varlığı, Sudan'da güvenlik ve askeri varlığı ve Somali ile yıllardır süren kapsamlı iş birliği ile bölgedeki nüfuzunu pekiştirme konusunda bu forumdan önce davrandı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre bundan dolayı Türkiye’yi Kızıldeniz ve Afrika Boynuzu denkleminin dışında tutmak zor. Afrika Boynuzu uzmanı Abdurrahman Seyyid, hayati çıkarları ile çatışmadığı sürece Türkiye’nin katılımının bu ülkeler için doğrudan bir endişe yaratmasının muhtemel olmadığını söylüyor.

Jeopolitik etkiler

Somalili siyasi analist İdi Muhammed ise Mogadişu'yu Ankara'ya bağlayan stratejik çıkarlar göz önüne alındığında, Türk askeri misyonunun görevinin terörizm ve organize suç ile mücadeleye odaklandığını düşünüyor. Somali'de inşaat ve altyapı gelişimine yönelik katkılarına ilave olarak, özellikle petrol arama ve madencilik alanlarında artan Türk yatırımlarına dikkat çekiyor.

Muhammed, Türk askeri varlığının misyonunun terörle mücadele ve Somali'deki Türk çıkarlarını koruma gibi güvenlik boyutuyla sınırlı olmasına rağmen, Somali kıyılarını bölgesel emellerden korumak da dahil olmak üzere birçok jeopolitik anlamı olduğunu da vurguluyor. Etiyopya'nın, ülkenin kuzeyindeki ayrılıkçı bölge ile imzaladığı mutabakatla Somali kıyılarını işgal etme ve kalıcı askeri üsler kurma çabaları da bu emellere dahil.

Muhammed, Türk askeri gücünün Somali'nin birliğini ve tüm toprakları üzerindeki egemenliğini korumaya katkı sağlayacağını vurguluyor. Buna ilaveten, Somali egemenliğindeki liman hizmetlerinden Etiyopya'nın yararlanmasını öngören Addis Ababa ile Mogadişu arasındaki Ankara Anlaşması'nın aslına sadık bir şekilde uygulanmasını sağlamaya yönelik katkısının da altını çiziyor.

Siyasi analist, Türk askeri varlığının, Kızıldeniz'de bulunan bölgesel ve uluslararası güçlerle, özellikle Cibuti'deki yabancı üslerle, uluslararası nakliye yolu olarak Kızıldeniz'in girişlerini güvence altına almak amacıyla, koordinasyon fırsatları yaratabileceğini ifade ediyor. Zira dünya deniz ticaretinin yüzde 12'si, Asya-Avrupa ticaretinin ise yaklaşık yüzde 40'ı buradan geçiyor.

Muhammed, Türk kuvvetlerinin Somali'ye konuşlandırılmasının, Afrika Boynuzu ve Kızıldeniz bölgesindeki aşırılıkçı grupların oluşturduğu tehdidi azaltacağına dikkati çekiyor. Nitekim el-Kaide örgütünün Doğu Afrika'daki bir kolu olan Somalili Şebab hareketi son dönemde varlığını güçlendirdi ve eylemlerini artırdı. Bu eylemlerinden biri de Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’in orada bulunduğu bir sırada Mogadişu Havaalanı’nı hedef alan saldırısıydı. Bu da Somali hükümetinin Türk kuvvetleriyle koordineli olarak hareketin mevzilerine karşı şiddetli saldırılar düzenlemesini gerektirdi. Zira hareketin askeri kabiliyetlerini geliştirdiği ve birçok cephede ilerlediği yönünde haberler geliyor.

İdi Muhammed, Türk kuvvetlerinin Kızıldeniz Havzası'nda yaşanan gerginlikte olumsuz bir rolünün olduğu iddialarını reddediyor. Türkiye’nin, Suudi Arabistan, Ürdün, Eritre ve Sudan ile iyi ilişkilere sahip olduğunu, ayrıca Mısır ile de yakın zamanda ilişkilerini normalleştirdiğini belirtiyor. Dahası Etiyopya'nın Kızıldeniz'de askeri üs kurma planlarına karşı çıkan kararlı duruş ile kıyaslandığında, Somali ile Türkiye arasındaki Türk kuvvetlerinin konuşlandırılması anlaşmasının, Kızıldeniz'e kıyısı olan ülkelerde herhangi bir sonuca ve tepkiye neden olmadığını söylüyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.