Erdoğan: Gazze’ye yönelik saldırılar, kendini savunma sınırını çoktan aşmış açık bir zulme, mezalime, katliama ve barbarlığa dönüştü

Türkiye’nin Hamas’a destek mesajları devam ediyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 8. Aile Şurası’nda konuşuyor (Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 8. Aile Şurası’nda konuşuyor (Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı)
TT

Erdoğan: Gazze’ye yönelik saldırılar, kendini savunma sınırını çoktan aşmış açık bir zulme, mezalime, katliama ve barbarlığa dönüştü

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 8. Aile Şurası’nda konuşuyor (Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 8. Aile Şurası’nda konuşuyor (Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail’in Gazze'ye yönelik saldırılarının meşru müdafaa noktasını aştığını, açık bir zulme, zulme, katliama ve barbarlığa dönüştüğünü söyledi.

Erdoğan, dün Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen 8. Aile Şurası’nda yaptığı konuşmada, “Gazze’ye yönelik saldırılar, kendini savunma sınırını çoktan aşmış açık bir zulme, mezalime, katliama ve barbarlığa dönüştü. İşin üzücü yanı, medeni geçinen gayri medenilerin bu vahşeti sadece seyretmesidir” dedi.

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’nun “Henüz ateşkes çağrısı yapamayız” şeklindeki açıklamasını eleştiren Erdoğan konuşmasını şu ifadelerle sürdürdü;

“Daha ne kadar insan ölmesi lazım? Ne kadar çocuk ölmesi lazım? Sizin hesabınız ne, neye göre yapıyorsunuz bunu? Ateşkes ne zaman yapılır, ne zaman yapılmaz? Eğer siz siyaset yapıyorsanız, bu siyaseti biz de yapıyoruz, 40 yıldır siyasetin içindeyim ama hiçbir zaman sizin gibi bu tür vahşetlere seyirci kalmadık ve kalamayız. Ağız birliği etmişçesine tüm Batılı ülkeler İsrail yönetimini aklıselime davet etmek yerine, saldırılara koşulsuz destek veriyor.”

Lafa gelince insan hak ve hürriyetleri konusunda ‘ahkam kesenlerin’, Gazzeli mazlumların hayat hakkını tam 19 gündür yok saydıklarını dile getiren Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti;

“Buradan soruyorum, AB Komisyonunun ateşkes çağrısı yapabilmesi için sayıyı versinler, daha kaç çocuk ölmelidir? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin harekete geçmesi için daha kaç ton bombanın Gazze’ye düşmesi gerekir? Batılı kuruluşların katliama ‘dur’ demeleri için daha ne kadar kadın, sivil, yaşlı hayatını kaybetmelidir? Uluslararası basın organlarının gerçekleri yazması, söylemesi, anlatması için daha kaç tane meslektaşları bombaların hedefi olmalıdır? Bölgemizi yangın yerine çeviren bu krizi sona erdirmek için daha ne kadar beklenmelidir?”

FOTO: Geçtiğimiz Cumartesi günü, İstanbul’daki İsrail Konsolosluğu önüne, Gazze’deki çocuk ölümlerine dikkat çekmek için oyuncak bırakan göstericiler (Reuters)
Geçtiğimiz Cumartesi günü, İstanbul’daki İsrail Konsolosluğu önüne, Gazze’deki çocuk ölümlerine dikkat çekmek için oyuncak bırakan göstericiler (Reuters)

Türkiye’nin Gazze’de yaşananlara sessiz kalmayacağını vurgulayan Erdoğan şunları ekledi;

“Gözlerimizin önünde bir mezalime imza atılırken kimse bizden sükut etmemizi bekleyemez. Dilimizi bağlasak da böylesi bir vahşete sessiz kalmaya her şeyden önce vicdanımız el vermez.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan ayrıca, Türkiye’nin Gazze’ye ulaştırılmak üzere Mısır’a gönderdiği toplam yardım malzemesinin 200 tonu aştığını da söyledi.

FOTO: Filistinli Hristiyanlardan oluşan bir heyet Eylül 2019’da Papa Franciscus’u ziyaret etti (Radio Bethlehem)
 Filistinli Hristiyanlardan oluşan bir heyet Eylül 2019’da Papa Franciscus’u ziyaret etti (Radio Bethlehem)

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz günlerde Katolik Hristiyanların ruhani lideri Papa Franciscus ile telefonda görüştü.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, görüşmede İsrail ile Filistin arasındaki çatışmalar ve bölgede giderek ağırlaşan insan hakları ihlalleri ele alındı.

Erdoğan görüşmede, İsrail’in Gazze’ye yönelik hiçbir kutsal metinde yeri olmayan saldırılarının katliam boyutuna ulaştığını, uluslararası toplumun yaşananları görmezden gelmesinin insanlık adına utanç verici olduğunu, tüm devletlerin bu insanlık dramına karşı ses yükseltmesi gerektiğini ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada ise, “İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları, hem yapanlar hem onu destekleyenler açısından hem katilliğe hem akıl hastalığına delalet eden bir haldir” ifadelerini kullandı.

İsrail’e ve dünyaya seslendiğini söyleyen Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü;

“Batı, Hamas’ı bir terör örgütü olarak görüyor. Ey İsrail, sen bir örgüt olabilirsin. Çünkü bu Batı’nın sana borcu çok ama Türkiye’nin sana borcu yok. Hamas bir terör örgütü değil topraklarını ve vatandaşlarını koruma mücadelesi veren bir kurtuluş ve mücahitler grubudur.”

Hayatında bir kere, ABD’deki Türk Evi’nde, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun elini sıktığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu ifadelerle devam etti;

“İyi niyetimiz vardı ama iyi niyetimizi suiistimal etti. İsrail’e gitme projemiz vardı, iptal, gitmeyeceğiz. Eğer iyi niyetle devam etmiş olsaydı münasebetlerimiz farklı olabilirdi ama şimdi maalesef o da olmayacak çünkü iyi niyetimizi de bunlar suiistimal ettiler.”

FOTO: Kurtarma ekipleri, Gazze Şeridi’nde saldırılar sonucu çöken bir binanın enkazı altında hayatta kalanları arıyor (AFP)
 Kurtarma ekipleri, Gazze Şeridi’nde saldırılar sonucu çöken bir binanın enkazı altında hayatta kalanları arıyor (AFP)

İsrail ile Filistinli gruplar arasında derhal ateşkes çağrısında bulunan Erdoğan, grup toplantısında şunları söyledi;

“İslam ülkelerinin bir ve beraber olarak hareket etmesi, şüphesiz önce ateşkese, sonrasında kalıcı barışa giden yolu kolaylaştıracaktır. Türkiye olarak İslam ülkeleriyle iş birliği içinde hareket etmenin, Filistin halkının ve Gazzeli Müslümanların haklarını korumak için en tesirli yöntem olduğuna inanıyoruz. Bu savaşın kalıcı barışa giden yolu açması için Türkiye sorumluluk almaktan asla kaçınmayacaktır.”

Erdoğan ayrıca, “Akıl ve vicdan sahibi diğer tüm ülkeleri, İsrail devletinin aklıselime dönmesi için Netanyahu hükûmetine baskı kurmaya davet ediyorum” dedi.

Öte yandan, İsrail Dışişleri Bakanı Sözcüsü Lior Haiat, Erdoğan’ın ‘Hamas’ın terör örgütü olmadığına’ yönelik sözlerine yanıt verdi.

Haiat söz konusu açıklamasında şu ifadeleri kullandı;

“İsrail, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın terör örgütü Hamas hakkındaki sert sözlerini içten bir şekilde reddetmektedir. Türkiye Cumhurbaşkanı’nın terör örgütünü savunma girişimi ve kışkırtıcı sözleri dahi tüm dünyanın gördüğü vahşeti değiştirmeyecektir.”

Gözlemciler, Erdoğan’ın bu tutumunun ‘biraz geç geldiğine’ dikkat çekti.

Erdoğan ilk başta, her iki tarafı da itidalli davranmaya ve sivilleri öldürmekten kaçınmaya çağırdı.

Bu da, bu tutumun Filistin davasına hizmet etmediğini düşünen Hamas ve diğer Filistinli grupların tepkisini çekti.

Geçtiğimiz günlerde, Türk yetkililerin, Aksa Tufanı Operasyonu başladığı sırada, Türkiye’de bulunan Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye ve diğer liderleri ‘onlara koruma sağlanamayacağı’ konusunda bilgilendirdiği iddia edildi.

Bunun, Hamas’ın siyasi liderlerine ‘nazik’ bir şekilde ülkeyi terk etmeleri yönde bir talep olduğu öne sürüldü.

Ne Ankara, ne de Hamas bu haberler hakkında yorum yapmadı, ancak Erdoğan daha sonra harekete desteğini açıkladı.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise, Gazze’deki gelişmeler, İsrail’in saldırılarını durdurmanın ve Filistin vatandaşlarına insani yardım ulaştırmanın yollarını görüşmek üzere Çarşamba günü Katar’ın başkenti Doha’da Heniyye ile bir araya geldi.

Heniyye görüşmede, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, grup toplantısında yaptığı Hamas’ı ‘terör örgütü’ olarak tanımlamayı reddeden sözlerinden ötürü tebrik etti.

Hamas Siyasi Büro Başkanı ayrıca, Türkiye’nin bölgesel ve uluslararası düzeyde Filistin halkına ve haklı davasına yardım etme çabalarına övgüde bulundu.

Fidan ise, ülkesinin Filistin davasını destekleyen ve İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını reddeden tutumunu ifade etti.

Filistinlilere acil yardım sağlanması ve yaşananların mümkün olduğu kadar çabuk durdurulması gerektiğini dile getiren Fidan, Filistinlilerin haklarını yeniden tesis etmek için Filistin sorununa siyasi bir çözümün tartışılması gerektiğini vurguladı.

Türk medyasında yer alan bazı haberlerde, Türkiye ile İsrail arasındaki enerji işbirliği adımlarında gerileme olduğu öne sürüldü.

Söz konusu haberlerde, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’ın, İsrail gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması projesini görüşmek üzere gelecek ay İsrail’e yapması planlanan ziyaretin askıya alındığı bilgisi de verildi.



Mısır-Türkiye yakınlaşması sıcak bölgesel dosyalara nasıl yansıyor?

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Mısır-Türkiye yakınlaşması sıcak bölgesel dosyalara nasıl yansıyor?

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır ve Türkiye, bölgesel ilişkilerin haritasının yeniden çizilmesine katkıda bulunabilecek bir değişimle, yıllar süren gerginliğin ardından kayda değer bir yakınlaşmaya tanıklık ediyor. Dünyanın gözü ise bu gelişen ortaklığa ve bunun Libya, Suriye ve Gazze gibi bölgedeki sıcak meselelerin yanı sıra Afrika Boynuzu ve Doğu Akdeniz'deki gerilimler üzerindeki potansiyel etkisine çevriliyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Şubat ayında Mısır'a yaptığı benzer bir ziyaretin ardından Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'nin geçtiğimiz çarşamba günü Ankara'ya yaptığı ilk resmi ziyaret, Kahire ile Ankara arasındaki yakınlaşmayı pekiştirdi ve on yıllık gerginliğin ardından ilişkileri ‘yeni bir döneme’ soktu.

Şarku’l Avsat'a konuşan uzmanlar, bu ziyaretin ardından iki ülkenin ikili iş birliğinden bölgesel iş birliğine geçtiğini ve bunun Mısır Cumhurbaşkanı'nın ziyareti sırasında 4 Eylül'de Ankara'da iki ülke tarafından düzenlenen Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin ilk ortak bildirisinin şartlarına da yansıdığını belirtti. Uzmanlar, iki ülkenin ya da bölgenin tanıklık ettiği kritik dosyaların önümüzdeki dönemde yaklaşımlar, anlayışlar ve geniş ve alışılmadık ortak destek için bir yol bulabileceğine işaret ettiler ki bunların başında Kahire ve Ankara'nın bu konudaki etkisi ve dengesi göz önüne alındığında Libya dosyası geliyor.

Libya'nın doğu ve batıda iki hükümet arasında bölünmüş olması ve her iki hükümetin de Mısır ya da Türkiye tarafında güçlü bağlara sahip olması, Mısır-Türkiye yakınlaşmasının bir sonucu olarak çatışan iki hükümet arasındaki uçurumun kapatılması şansını artırıyor.

Bir Türk askeri üssüne ev sahipliği yapan ve Mısırlı barış gücü askerlerini kabul etmeye başlayan Somali, Etiyopya'nın yılbaşından bu yana ayrılıkçı bir bölgede (Somaliland) liman kurma girişimini giderek daha fazla reddediyor. Ankara iki taraf arasında arabuluculuk yapmak için devreye girerken, Türkiye'nin Mısır ile iyi ilişkileri olan Suriye ile temasları da artıyor.

Diğer yandan iki ülke arasında İsrail'in Gazze Şeridi'nde yaklaşık bir yıldır devam eden savaşına karşı ortak tutum ile Nisan 2023'ten bu yana Sudan'da ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmayı durdurma arzusu var.

Yaklaşımlar

4 Eylül'de Stratejik İşbirliği Konseyi'nin yeniden kurulmasına ilişkin ortak bildiri yayınlandı. Mısır ve Türkiye'nin ‘çevrelerinde barış, refah ve istikrarı teşvik etmeyi amaçladıkları’ belirtildi ve 36 maddeden 9'u ile Gazze Şeridi'nde iki ülke arasındaki koordinasyon ve iş birliği düzeyinin güçlendirilmesi vurgulandı.

grnhtyum
Mısır ve Türkiye Cumhurbaşkanları başkanlığında düzenlenen Mısır-Türkiye Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nin ilk toplantısından (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır ve Türkiye, Suriye'nin egemenliğinin önemini vurgulayarak, çatışmaya kalıcı ve kapsamlı bir çözüm bulunması ve terörle mücadele konusundaki ortak kararlılıklarını teyit ettiler. Libya'da ise ‘Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kolaylaştırılacak bir siyasi süreci desteklemeyi dört gözle beklediklerini’ ifade ettiler.

İki ülke, Afrika Boynuzu'nda ‘barış, güvenlik ve istikrarın sağlanmasının önemi ve her ülkenin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne karşılıklı saygı’ konusunda mutabık kaldı. Ayrıca ‘Sudan'daki çatışmanın sona erdirilmesine yönelik diplomatik çabalara destek’ vurgusu yapıldı.

Yansımalar

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in Danışmanı Dr. Abdulkadir Azuz'a göre Mısır-Türkiye yakınlaşması ilişkileri ‘normalleşmeden stratejik iş birliğine taşıma’ arzusunu yansıtıyor. Azuz’a göre bu durum iki ülkenin bölgedeki ağırlığı nedeniyle çeşitli bölgesel konulara olumlu yansıyacak.

Sisi’nin basın toplantısında Ankara ile Şam arasındaki yakınlaşmayı memnuniyetle karşılamasının, Türkiye ve Suriye arasındaki meselelerin çözümünde Kahire ile Ankara arasında iş birliği olduğunu gösterdiğini belirten Dr. Azuz, “Mısır bu meselelerin birçoğunun uluslararası hukuk ilkelerine uygun olarak çözümünde önemli bir rol oynayabilir” dedi.

El-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi'nde Türkiye meseleleri araştırmacısı olan Dr. Kerem Said de Mısır-Türkiye yakınlaşmasının Türkiye-Suriye yakınlaşmasını olumlu etkileyeceği görüşüne katılıyor. Said, Kahire ile Ankara'nın bölgenin iki ağır ülkesi olduğunu, bölgede geniş bir denge ve etkiye sahip olduklarını ve yakınlaşmalarının bölge için çözüm işaretleri taşıdığını belirtti.

Mısır-Türkiye yakınlaşmasından etkilenecek dosyaların başında Libya dosyasının geldiğini ve bunun seçimlerin hızlandırılması, askeri birlik ve istikrarın teşvik edilmesi temelinde ortak bir yaklaşıma yol açmasını umduklarını belirten Said, “Yakınlaşma ışığında Afrika Boynuzu'nda, özellikle de Somali'de iki ülkenin çıkarları ve bölgenin istikrarı açısından ortak düzenlemeler olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

Nairobi'deki Doğu Afrika Çalışmaları Merkezi Direktörü Abdullah İbrahim, her iki ülkenin de Somali ve Doğu Afrika bölgesinde kendi çıkarları olduğunu ifade etti. İbrahim, ‘iki ülkenin çabalarını birleştirmeleri halinde Somali'nin toparlanma kabiliyetinin, güvenlik ve istikrarının artacağına, bölgenin savaş korkusundan kurtulacağına ve özellikle Doğu Akdeniz, Libya ve Filistin'deki durum gibi bölgesel krizlerin ele alınmasında niteliksel bir sıçrama yaşanacağına’ inanıyor.

Yakınlaşmanın Filistin davasının gidişatına yansıyacağına inanan Filistinli siyasi analist Eymen er-Rakab, “Mısır ve Türkiye arasındaki yakınlaşma Filistin davasına alışılmadık bir şekilde fayda sağlayacaktır. Bu, Arap ve uluslararası arenalarda destekleyici rollerin daha da güçlendirilmesini ve Filistin hakkının tüm arenalarda, özellikle de uluslararası alanda desteklenmesi için daha fazla ortak baskı uygulanmasını ve bundan taviz verilmesinin reddedilmesini gerektirecektir” ifadelerini kullandı.

Dr. Kerem Said, yakınlaşmanın Filistin devletinin kurulmasını destekleyen ortak bir vizyon ışığında ve Türkiye'nin Gazze'deki krizin insani yardım ve müzakere düzeyinde yönetilmesinde Kahire'ye verdiği kayda değer destekle ya da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Mısır'a yönelik son suçlamalarını reddetmesiyle Filistin davasının gidişatına olumlu yansıyacağına inanıyor.

Türk siyasi analist Taha Avde, “Yakınlaşma dosyaları arasında en büyük zorluk kuşkusuz Gazze dosyası olacak” dedi. Avde’ye göre Mısır ve Türkiye'nin ortak mutabakatı bu dosyadaki uluslararası çabalarını güçlendirecek. Zira Mısır ile Türkiye'nin ilişkileri ikili iş birliğinden bölgesel ortaklığa doğru ilerliyor.

Avde, “Türkiye-Etiyopya ilişkilerinin yanı sıra Doğu Akdeniz'deki Mısır-Yunanistan-Kıbrıs ilişkileri temelinde Mısır-Türkiye yakınlaşması, Kahire ile Addis Ababa arasındaki Rönesans (Nahda) Barajı krizinde ya da bir yandan Ankara, diğer yandan Atina ve Lefkoşa arasında olsun, her iki ülke için de çözümler ve hamleler getirebilir” dedi.

Libya dosyasına gelince, Libyalı siyasi analist Eyub el-Evceli, Mısır ve Türkiye'nin orada önemli oyuncular olduğunu, yeniden inşa projelerine sahip olduklarını ve yakınlaşmalarının, Merkez Bankası Başkanı’nın seçimiyle ilgili mevcut kriz de dahil olmak üzere birçok sorunun çözümünde yeni ufuklar açacağını belirtti. El-Evceli, Libya'da iki ülkeye yakın aktörlerin görüşlerini uzlaştırma, seçimlerin yapılmasını engelleyen konulara çözüm bulma ve herhangi bir çatışmayı önleme olasılığı olduğunu, ancak genel olarak Libya krizini çözmenin çok daha büyük bir mesele olduğunu ve bir gecede çözülemeyeceğini düşünüyor.

Sudanlı siyasi analist Muhammed Turşin'e göre Türkiye, Etiyopya ve Somali arasındaki arabuluculukta önemli bir rol oynayacak ve bu da Mısır'ın ve ulusal güvenliğinin yararına olacak. Ancak Turşin, ‘Türkiye'nin Rönesans Barajı üzerindeki etkisinin sınırlı olacağına’ inanıyor. Turşin, Sudan'ın barışı tesis etmesine ve kalkınma projelerini uygulamasına destek olmak için Mısır-Türkiye koordinasyonunu bekliyor.