KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar Al Majalla’ya konuştu: Yalnız bırakılma ve dışlanma sorunu yaşıyoruz

“Uluslararası tanıma olmasa da bir devlet için gerekli bileşenlere sahibiz”

Majalla
Majalla
TT

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar Al Majalla’ya konuştu: Yalnız bırakılma ve dışlanma sorunu yaşıyoruz

Majalla
Majalla

Ömer Önhon

16 Eylül’de Lefkoşa’nın Türk yakasındaki tarihî semtte yer alan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki ofisinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile bir araya geldim. 1939 yılında Birleşik Krallık’ın bölge valisinin karargâhı olarak inşa edilen bu külliye, daha sonra Kıbrıs Türk Yönetimi’nin kullanımına geçti. 1983 yılından sonra da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanlığı sarayı haline getirildi.

1960 yılında Lefkoşa’da doğan Ersin Tatar, 1982 yılında Cambridge Üniversitesi’nden mezun oldu. 2009 yılında aktif bir şekilde siyasete katıldı ve KKTC’deki merkez sağın ana siyasi partisi olan Ulusal Birlik Partisi saflarındaki yerini aldı. Tatar, girdiği ilk seçimlerde milletvekili olarak seçildi, ardından hükümette Maliye Bakanı olarak görev yaptı. 2018 yılında ise Ulusal Birlik Partisi’nin başkanı ve bir yıl sonra da başbakan oldu.

Ekim 2020’de cumhurbaşkanlığı için 11 adaydan biri olan Tatar, ikinci turda oyların yüzde 51.7’sini alarak seçimi kazandı ve böylece KKTC’nin beşinci cumhurbaşkanı oldu. KKTC’de cumhurbaşkanlığı görev süresi beş yıl.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı  röportaja göre Ersin Tatar, şu ifadeleri dile getirdi:

“KKTC, çeşitli cephelerde birçok zorlukla karşı karşıya. Biz bu zorluklarla yüzleşip gücümüz yettiğince üstesinden gelmeye çalışıyoruz. Türkiye haricinde herhangi bir ülke tarafından uluslararası bir düzeyde tanınmıyoruz. Ancak bu tanınma meselesi dışında KKTC, bir devlet olmanın temel tüm şartlarını taşıyor. Dolayısıyla egemenliğimizden faydalanıyor ve bağımsız olarak yaşıyoruz. Kıbrıslı Rumlar, bize ve Türkiye’ye baskı yapmak için Avrupa Birliği (AB) üyeliklerini kullanıyor ve bunu istismar ediyorlar. İddialarına göre onlar, adanın tamamını temsil ediyor. Ama durum böyle değil; AB’de veya başka herhangi bir yerde Kıbrıslı Türkleri temsil etmiyorlar.”

“AB, 2004 yılında Kıbrıs’ın AB’ye katılmasına izin vermekle büyük bir hata yaptı. Zira böylece henüz çözüme kavuşturulmamış bölgesel bir anlaşmazlıkla uğraşan bir devletin üyeliğini tanıyarak nüfusun AB dışında kalan dörtte birini göz ardı etmiş oldu.”               

Ersin Tatar

Tatar, sorulan bir soruya cevap olarak da şu açıklamayı yaptı: “AB, 2004 yılında Kıbrıs’ın AB’ye katılmasına izin vererek büyük bir hata yaptı. Zira henüz çözülmemiş bir bölgesel anlaşmazlık yaşayan bir devletin üyeliğini tanımış ve nüfusunun AB dışında kalan dörtte birini göz ardı etmiş oldu. Böylece 2004 referandumunda BM Elçisi Kofi Annan’ın planını reddeden Kıbrıslı Rumlar ödüllendirilirken, planı onaylayan Kıbrıslı Türkler cezalandırıldı. Kıbrıslı Türkler, halen yalnızlaştırılma ve dışlanma sorunu yaşıyor.”

Eski İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw’un makalesine atıfta bulunan Ersin Tatar’a göre AB’deki bazı üst düzey yetkililer, görevlerinden ayrıldıktan sonra olsa da bu hatayı kamuoyu önünde itiraf ettiler.

KKTC Cumhurbaşkanı açıklamalarına şu ifadelerle devam etti:

“Kıbrıslı Rumlar, devletimizi ve toplumumuzu olumsuz yönde etkilemek için büyük çabalar sarf ediyor. Örneğin havalimanımızı sadece Türkiye’den gelen uçaklar kullanıyor. Mesela Kıbrıslı Türkler, sporu çok seviyor, ancak uluslararası spor turnuvalarına katılımdan ya da her türlü uluslararası temastan uzak tutuluyorlar. Türkiye haricinde herhangi bir ülkeyle serbestçe ve doğrudan ticaret yapamıyoruz ve kendi belgelerimizle yolculuk yapamıyoruz. Ancak bir şekilde bu sorunları idare ederek, yaşamaya devam ediyoruz.”

Kıbrıslı Rumların yaptıklarının siyasi ve ahlaki açıdan doğru olmadığını söyleyen Ersin Tatar, “Uluslararası toplumun onların hatalı eylemlerine ortak olmaması gerekir. Biz Kıbrıs meselesine bir çözüm bulmaya yönelik müzakerelere ve çabalara defalarca ortak olduk, ama müzakereler Kıbrıslı Rumların zihniyeti yüzünden hep başarısız oldu” ifadelerini kullandı.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasına ilişkin 1960 Anlaşması da dahil olmak üzere kurucu belgeler, ‘Türkler ve Rumlar arasında eşitliği ve denk ortaklığı’ esas alıyor. Ersin Tatar’a göre ise gerçekte “Kıbrıslı Rumlar, Türkleri hiçbir zaman denk görmediler. Onlara göre adanın sahibi onlar ve Kıbrıslı Türkler de onlara ait. Bunca zamandır asıl sorun da buydu.”

Majalla
Majalla

Tatar, sorulan bir soruya cevaben de şu ifadeleri dile getirdi:

“Biz egemenliğimizden taviz vermeyeceğiz ve güvenliğimizden vazgeçmeyeceğiz. Türkiye’nin teminatı olmadan da hiçbir anlaşmayı tam ve kabul edilir görmeyeceğiz. KKTC, bir gerçeklik ve canlı bir yapı olarak egemenliğini ve halkının egemenlik haklarını kullanmaya devam edecektir.”

Ersin Tatar, BM’nin 1964 yılında 186 sayılı karar uyarınca Kıbrıs’ta bir barış gücü kurması sebebiyle, BM Genel Kurulu’nun 78’inci oturumuna katılmak üzere New York’a gitti. Bu barış gücünün mali masraflarını Kıbrıs Cumhuriyeti, yani Kıbrıslı Rumlar üstleniyor. Belki de bu yüzden BM gücü, Kıbrıslı Rumların görüşlerini ve politikalarını tamamen destekliyor. Ersin Tatar’ın ifadesiyle “Bu tutum, üzücü. Zira BM’nin objektif ve tarafsız olması gerekir. Bununla birlikte Kıbrıslı Rumların bizi yalnızlaştırmak için sarf ettiği tüm çabalara rağmen yabancıların KKTC’ye olan ilgisi artıyor. Topraklarımız verimli. Biz fırsatlar sunuyoruz. Birçok yabancı, gayrimenkul satın alıyor ve burada yaşamaya geliyor. Bu, KKTC’ye duyulan güvenin arttığını gösteriyor ki bizim de geleceğe olan umudumuzu artırıyor.”

“KKTC, İslam İşbirliği Teşkilatı’nda gözlemci statüsüne sahip ve üye ülkelerin birçoğunda temsilciliklerimiz var. Herkesle diyaloğumuzu artırmak ve iş birliğini geliştirmek istiyoruz.”  

Ersin Tatar’a Arap-İslam ülkeleriyle ilişki sorulduğunda ise yanıtı şu oldu:

“KKTC, İslam İşbirliği Teşkilatı’nda gözlemci statüsüne sahip ve üye ülkelerin birçoğunda da temsilciliklerimiz var. Biz herkesle diyaloğumuzu artırmak ve iş birliğini geliştirmek istiyoruz. Temel iş birliği alanları arasında ticaret ve turizmin yanı sıra kültürel alandaki iş birliği de yer alabilir.”

Halihazırda çeşitli Ortadoğu ülkelerinden çok sayıda öğrenci KKTC üniversitelerinde eğitim görüyor. Ersin Tatar ise bu bölgeden daha fazla öğrencinin Kıbrıs’taki eğitim kurumlarından istifade etmesini temenni ediyor.

*Bu çeviri Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden yapılmıştır.



Erdoğan, Trump ile SDG'nin Suriye ordusuna entegrasyonunu görüştü

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump'ın Lahey'deki NATO zirvesi çerçevesinde gerçekleştirdikleri görüşmeden (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump'ın Lahey'deki NATO zirvesi çerçevesinde gerçekleştirdikleri görüşmeden (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
TT

Erdoğan, Trump ile SDG'nin Suriye ordusuna entegrasyonunu görüştü

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump'ın Lahey'deki NATO zirvesi çerçevesinde gerçekleştirdikleri görüşmeden (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump'ın Lahey'deki NATO zirvesi çerçevesinde gerçekleştirdikleri görüşmeden (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Türk kaynaklar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Donald Trump'ın Lahey'deki Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) zirvesi kapsamında yaptıkları görüşmede, Suriye'deki gelişmeleri çeşitli boyutlarıyla ele aldıklarını açıkladı.

Kaynaklar, Erdoğan'ın Trump ile salıyı çarşambaya bağlayan gece gerçekleşen görüşmesinde, Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) yeni Suriye ordusuna entegrasyonunu ele aldığını söyledi. Erdoğan, Suriye yönetiminin DEAŞ dahil tüm terör örgütleriyle mücadelede kararlı olduğunu ve Türkiye'nin de bu konuda Suriye yönetimine desteğini sürdürdüğünü vurguladı.

thyu
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara geçtiğimiz mart ayında SDG'nin Suriye ordusuna entegre edilmesi için SDG lideri Mazlum Abdi ile anlaşma imzaladı. (EPA)

Şarku’l Avsat’ın Türk hükümetine yakın medya kuruluşlarından aktardığına göre Erdoğan, SDG'ye ABD desteği konusuna da değindi. Erdoğan, “Mart ayında Şam ile imzalanan anlaşma uyarınca SDG'nin Suriye ordusuna entegre edilmesinin ardından bu desteğin sürdürülmesine gerek kalmayacak… Suriye yönetimi, Türkiye'nin de desteğiyle, DEAŞ üyelerinin ve ailelerinin tutulduğu hapishanelerin kontrolünü ele geçirecek” ifadelerini kullandı.

SDG'ye yönelik suçlamalar

Erdoğan daha önce SDG'yi, lideri Mazlum Abdi ile Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara arasında imzalanan anlaşmayı geciktirmekle suçlamış, ‘SDG’nin anlaşmanın uygulanmamasının sonuçlarına katlanacağını ve Türkiye'nin bu konuyu yakından takip ettiğini’ belirtmişti.

Türkiye, ABD'nin ‘DEAŞ'a karşı savaşta yakın müttefik’ olarak gördüğü SDG'nin en büyük bileşeni olan YPG’nin dağıtılmasını, yabancı savaşçılarının Suriye'yi terk etmesini ve kalan savaşçıların yeni Suriye ordusuna entegre edilmesini talep ediyor. Washington ise ‘önemli bir müttefik’ olarak SDG'nin yanında durmaya devam edeceğini vurguluyor.

Kaynaklar, Erdoğan'ın Trump'la ayrıca, ‘ABD'nin Suriye'ye yönelik yaptırımlarının kaldırılması kararının uygulanması için atılan adımları ve ABD'nin Suriye'deki güçlerinin durumunu, İsrail'in Suriye topraklarına yönelik saldırılarını, bunların durdurulması ihtiyacını ve Suriye'nin birliği ve egemenliğinin desteklenmesi için yapılacak çalışmaları’ da ele aldığını söyledi.

dfrgthy
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer dün Lahey'de düzenlenen NATO zirvesi çerçevesinde görüşmelerde bulundu. (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Erdoğan dün NATO zirvesi çerçevesinde Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer ile yaptığı görüşmede, “Türkiye, Suriye'nin toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini koruyarak istikrarını desteklemeye devam edecektir” dedi.

Suriyeliler için kolaylıklar

Öte yandan Türkiye'deki Suriyeli sivil toplum aktivistleri, geçtiğimiz günlerde İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ve Göç İdaresi Başkanlığı yetkilileriyle görüştüklerini ve Suriyelilerin statülerine ilişkin güvence aldıklarını açıkladılar.

Aktivistler, ‘Türkiye'de kalmak isteyen hiçbir Suriyelinin ülkesine dönmeye zorlanmayacağı, dönüşün sadece gönüllülük esasına dayanacağı ve daha sonra Türkiye'ye giriş yasağı getirilmeyeceği’ yönünde güvence aldıklarını ifade ettiler.

Türk yetkililer, ‘giriş ve vize işlemlerinin kolaylaştırılacağını, 1 Temmuz itibariyle sınır kapılarının çifte vatandaşlık sahiplerine ve birinci derece akrabalarına açılacağını ve Suriyeli üniversite öğrencilerinin, geçici koruma kartına sahip üniversite öğrencileri de dahil olmak üzere, yılda dört kez kara kapılarından ülkelerine giriş yapmalarına izin verileceğini’ doğruladı.

Suriyeli aktivistler, Suriyelilerin ve Türklerin, Türkiye ve Suriye'de gayrimenkul sahibi olmalarının önündeki engellerin kaldırılması için de çalışmaların sürdüğünü kaydetti.

hyu
Okulların kapanmasının ardından ülkelerine dönen Suriyeli mültecilerin sayısı artmaya başladı. (AFP)

Türkiye'deki Suriyelilerin ülkelerine dönüşü, geçtiğimiz cuma günü okulların kapanmasının ardından gönüllü ve kalıcı dönüşler kapsamında gözle görülür bir artışa sahne olmaya başladı.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, geçtiğimiz cuma günü Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, Göç İdaresi Başkanlığı, Türk Kızılayı ve bazı sivil toplum kuruluşlarının iş birliği yaptığı bir proje kapsamında gönüllü geri dönüşleri desteklemek amacıyla kurulan merkezin açılışında, Beşşar Esed rejiminin 8 Aralık 2024'te devrilmesinden bu yana 273 binden fazla Suriyelinin gönüllü olarak ülkelerine döndüğünü açıkladı.