Gazeteciler, öldürülen Filistinli meslektaşları için toplandı: Hakikatleri gizlemeye gücünüz yetmeyecek!

Basın açıklaması yapan gazeteci Nevzat Çiçek, "İşgalci İsrail gazetecileri öldürmeye devam ediyor. Çünkü çok iyi biliyor ki, gazetecinin kaleminden dökülen bir haber, objektifinden yansıyan bir fotoğraf attığı tonlarca bombadan daha etkili" dedi

Independent Türkçe Genel Yayın Yönetmeni Nevzat Çiçek / Fotoğraf: Independent Türkçe
Independent Türkçe Genel Yayın Yönetmeni Nevzat Çiçek / Fotoğraf: Independent Türkçe
TT

Gazeteciler, öldürülen Filistinli meslektaşları için toplandı: Hakikatleri gizlemeye gücünüz yetmeyecek!

Independent Türkçe Genel Yayın Yönetmeni Nevzat Çiçek / Fotoğraf: Independent Türkçe
Independent Türkçe Genel Yayın Yönetmeni Nevzat Çiçek / Fotoğraf: Independent Türkçe

Gazze Şeridi, 7 Ekim’den bu yana bir insanlık dramıyla karşı karşıya. 27 gündür İsrail ordusunun bombardımanı altındaki Gazze’de bilanço giderek ağırlaşıyor. 

İsrail’in Gazze’ye düzenlediği saldırılarında şu ana kadar 38 gazeteci öldürüldü. Gazetecilerin bir araya gelerek oluşturduğu Press For Palestine (Filistin İçin Gazeteci Dayanışması) Platformu, Filistin’de öldürülen gazeteciler için bir araya geldi. 

Taksim Odakule'de toplanan basın mensupları, Türkçe, İngilizce ve Arapça yapılan açıklamanın ardından eller kırmızıya boyanarak katliamı protesto etti.

"Hakikat İsrail’in gazetecileri öldürmesi ile gizlenemeyecek!"

Türkçe basın açıklaması Independent Türkçe Genel Yayın Yönetmeni Nevzat Çiçek, İngilizce basın açıklaması Al Jazeera English muhabiri Roqiya Sabeg, Arapça basın açıklaması ise Filistinli Gazeteciler Derneği Başkanı Amir Lafi tarafından yapıldı. 

Filistinli gazetecilerin sesi olmaya çalıştıklarını ifade eden Platform Sözcüsü Cahide Hayrunnisa Çiçek, daha önce de İsrail tarafından katledilen Shirin Ebu Akile için bir imza kampanyası ile basın açıklaması düzenlediklerini, bugün de 7 Ekim’den bu yana öldürülen 38 gazeteci ve hapse atılan 18 gazeteci için burada olduklarını ifade etti. 

"Filistin’in haklı davasının yanındayız"

Basın mensupları adına konuşan Independent Türkçe Genel Yayın Yönetmeni Nevzat Çiçek, doğruluktan, adaletten ve haktan yana tavır alan, dünyada yaşanan zulümlere karşı sessiz kalmayan vicdan sahibi medya mensupları olduklarını belirtti.

Güçten değil doğruluktan, adaletten ve haktan yana tavır alan, dünyada yaşanan zulümlere karşı sessiz kalmayan vicdan sahibi medya mensupları olarak tarihe not düşmek istediklerini belirten Çiçek, "İşgalci İsrail güçlerinin 7 Ekim 2023’ten bu yana gerçekleştirdiği soykırıma karşı sessiz kalmayacağımızı ilan ediyor, Filistin halkının haklı davasında sonuna kadar yanında olduğumuzu deklare ediyoruz" ifadeleri kullanıldı. 

38 gazeteci öldürüldü

Gazetecinin kaleminden dökülen bir haber ve objektifinden yansıyan bir fotoğraf veya görüntünün atılan tonlarca bombadan çok daha etkili olduğunu bildiği için İsrail’in gazetecileri öldürdüğüne dikkat çeken Çiçek, "Ancak tüm dünya ve işgalci İsrail bilsin ki; susmayacağız. Susturamayacaksınız. Hakikatleri gizlemeye gücünüz yetmeyecek!" dedi.

7 Ekim’den bu yana uluslararası hukuk normlarını ayaklar altına alan işgalcilerin basın özgürlüğünü de hiçe saydığı kaydeden Çiçek, şunları söyledi: 

Şu ana kadar İsrail tarafından düzenlenen saldırılarda Gazze Şeridi’nde görevleri başında 38 gazeteci katledildi. Ayrıca bu tarihten itibaren 18 gazeteci tutuklandı. İşgal hapishanelerinde tutuklu gazeteci sayısı daha öncekilerle birlikte 30’a yükselmiş oldu.

"İşsiz kalıyorlar, sesleri kısılmaya çalışılıyor" 

Çiçek, "Ulusal ve uluslararası gazeteciler olarak buradan kamuoyuna bir kez daha sesleniyoruz! Uluslararası sözleşmelere göre; savaş ve sıcak çatışma bölgelerinde tehlikeli görevlerde bulunan gazeteciler, dokunulmaz olmasına rağmen, organize devlet terörü kullanan İsrail tarafından katlediliyor. Diğer taraftan Filistin’deki trajediyi dünya kamuoyuna duyurmaya çalışan bazı meslektaşlarımızın işine son veriliyor, baskı ve sansür yolu ile sesleri kısılmaya çalışılıyor. Tüm medya kuruluşlarına etik kuralları hatırlatıyor ve insani değerlere sahip çıkmalarını bekliyoruz. Filistin topraklarında uygulanan soykırıma sadece Müslüman oldukları için göz yuman, gerçekleri çarpıtan ve bünyelerinde çalışan meslektaşlarımız katledildiği halde sessiz kalmayı tercih eden medya kurumlarını açıkça kınıyoruz" diye konuştu. 

"İsrail gazetecileri öldürerek gerçekleri susturamaz" yazılı pankart önünde basın açıklaması yapan gazeteciler, öldürülen 38 meslektaşının isim ve fotoğraflarını taşıyan, onların kısa hayat hikayelerini anlatan ve sloganların yer aldığı dövizler taşıdı. 

Ayrıca Filistin’de yaşanan sivil katliamı ve gazetecilerin öldürülmesini protesto etmek üzere kırmızıya boyadıklarını ellerini zulmün durması için havaya kaldırarak poz verdi. 

Bu inançla mesleklerini icra ederken "apartheid" güçleri tarafından öldürülen gazetecilerin kısılan sesi olacaklarını vurgulayan Çiçek, "Bizler zulmü haykıracak, İsrail'in katil olduğunu yaptığımız haberler ve çektiğimiz fotoğraf kareleriyle tüm dünyaya anlatmaya devam edeceğiz. İşgalci İsrail gazetecileri öldürmeye devam ediyor. Çünkü çok iyi biliyor ki, gazetecinin kaleminden dökülen bir haber, objektifinden yansıyan bir fotoğraf, bir görüntü attığı tonlarca bombadan daha etkili. Ancak tüm dünya ve işgalci İsrail bunu bilsin ki susmayacağız, susturamayacaksınız. Hakikatleri gizlemeye gücünüz yetmeyecek" diye konuştu.

"Gazze Şeridi'nde görevleri başında 32 gazeteci katledildi"

Nevzat Çiçek, işgalcilerin Gazze Şeridi'nde ve diğer tüm Filistin topraklarında gazetecileri öldürerek susturmaya çalışsa da bunu başaramayacağını belirterek, şöyle devam etti:

Bütün dünya bir gün İsrail'in katil olduğunu kabul edecek ve bizler, vicdan sahibi gazeteciler olarak bunun için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. 7 Ekim'den bu yana tüm savaş kurallarını ihlal eden, uluslararası hukuk normlarını ve insanlık vasıflarını ayaklar altına alan işgalciler, basın özgürlüğünü de hiçe saymaktadır. Şu ana kadar İsrail tarafından düzenlenen saldırılarda Gazze Şeridi'nde görevleri başında 32 gazeteci katledildi. Ayrıca bu tarihten itibaren Batı Şeria'da dahil olmak üzere düzenlenen operasyonla 18 gazeteci tutuklandı. İşgal hapishanelerinde tutuklu gazeteci sayısı böylece 30'a yükselmiş oldu.

İsrail'in gazetecileri öldürerek Gazze'nin dünyaya ulaşan sesini susturmaya çalıştığına dikkati çeken Çiçek, bunda başarılı olamayan işgalcilerin şimdi de tüm iletişim kanallarını keserek Gazze'yi derin bir karanlığa mahkum ettiğini söyledi.

Filistin'deki trajediyi dünya kamuoyuna duyurmaya çalışan bazı meslektaşlarının işine son verildiğini, mobing uygulandığını, baskı ve sansür yoluyla seslerin kısılmaya çalışıldığını belirten Çiçek, "21. yüzyılda dünyanın gözü önünde Filistin topraklarında uygulanan soykırıma, sadece Müslüman oldukları için göz yuman, taraflı tutum sergileyen, gerçekleri çarpıtan ve bünyelerinde çalışan meslektaşlarımız katledildiği halde sessiz kalmayı tercih eden tüm medya kurumlarını açıkça kınıyoruz" ifadelerini kullandı.

İngilizce ve Arapça olarak da okunan basın açıklamasına çok sayıda basın mensubu da katıldı.

Açıklama sırasında İsrail aleyhine sloganlar da atıldı.

Independent Türkçe



Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi
TT

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

İmralı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Abdullah Öcalan, 19 Haziran 2025 tarihli mektubunda PKK’nin Fesih Kongresi’ne atıfla “varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketinin sona erdiğini” belirtti. Demokratik siyaset ve toplumsal barış vurgusu yapan Öcalan, “silahların gönüllüce bırakılmasını” talep etti. TBMM çatısı altında kurulacak komisyonun önemine dikkat çeken Öcalan, “Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmelidir” dedi.

İşte Öcalan’ın çağrısından öne çıkan bölümler:

“27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim”

Sizlerin PKK’nin 12. Fesih Kongresi’yle, buna kapsamlı oldukça doğru bir içerikle pozitif yanıt vermenizi tarihi bir karşılık olarak değerlendirmekteyim. Tarihi bir dönüşüm sayılması gereken bir Demokratik Toplum Manifestosu hazırladım. Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık ‘Kürdistan Devriminin Yolu’ manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir.

“Varlık tanındı, ana amaç gerçekleşti”

Öcalan, mektubunda PKK’nin kuruluş amacına işaret ederek bu amacın gerçekleştiğini belirtti:

Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Gerisi aşırı tekrar ve açmaz olarak değerlendirilmiştir. Bu temelde kapsamlı eleştiri-öz eleştiri devam edecektir.

“Silahları bırakın, mekanizmaları kurun”

Barış sürecinin somutlaşması için atılması gereken adımlara dikkat çeken Öcalan, mektubunda şunları kaydetti:

Sürecin geneli olarak silahların gönüllüce bırakılması ve TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir. Silah bırakma mekanizmasının kurulması süreci ileri taşıyacaktır. Yapılan silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır.

“Kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim”

Abdullah Öcalan, bireysel özgürlüğü kolektif özgürlük bağlamında ele alarak şu değerlendirmeyi yaptı:

Ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim. Felsefi olarak da kişi özgürlüğü toplumdan soyut olamaz. Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir.

“Demokratik Modernite Güçleri yeni evreye hazırlanmalı”

Öcalan, mektubunun son bölümünde yeni bir stratejik döneme işaret ederek şu çağrıyı yaptı:

Bu tartışmalar tüm ülke, bölge, küresel düzeyde bizleri, Demokratik Modernite Güçlerini yeni bir teorik program, stratejik ve taktik evreye ulaştıracağına, şimdiden bunun hazırlık çabası içinde olunduğuna dair çok iyimser ve hazır olduğumu, arzulu ve coşkulu olarak belirtirim. Önümüzdeki döneme çağrım, kongre kararları ve en son bu yazıda dile getirdiğim görüş ve öneriler doğrultusunda yüklenelim ve başarı temelinde gelişmeler sağlayalım.

Mektubun tamamı şöyle:

Değerli yoldaşlar

Komünalist yoldaşlık hareketimizin geldiği aşamayı, yaşadıkları somut durumu, sorun ve çözüm yollarına ilişkin kapsamlı bir mektupla tekraren de olsa açıklayıcı ve yaratıcı yanıtlar vermeyi, sizlere karşı etik bir görev saymaktayım.

27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim.

Sizlerin PKK’nin 12. Fesih Kongresi’yle, buna kapsamlı oldukça doğru bir içerikle pozitif yanıt vermenizi tarihi bir karşılık olarak değerlendirmekteyim.

Gelinen nokta oldukça değerli ve tarihi nitelikte sayılmak durumundadır. Bu arada köprü ilişkide bulunan yoldaşların çabası aynı değerde ve takdire şayandır.

Tüm yaşanan gelişmeler sonunda tarihi bir dönüşüm sayılması gereken bir Demokratik Toplum Manifestosu hazırladım. Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık ‘’Kürdistan Devriminin Yolu’’ manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir. Sadece Kürt tarihsel toplumu için değil, bölgesel ve küresel toplum için de tarihsel toplumsal bir içerik taşıdığına inanmaktayım. Tarihi manifesto geleneğinin başarılı bir örneğini teşkil ettiğinden kuşku duymamaktayım.

Tüm bu gelişmelerin İmralı’da gerçekleştirdiğim görüşmeler neticesinde yaşandığını açıkça belirtmek durumundayım. Görüşmelerin özgür irade temelinde yürütülmesine azami dikkat gösterilmiştir.

Varılan aşama, yeni adımlarla pratiğe geçmeyi gerekli kılmaktadır. Bu aşamanın ve gerekli adımların da tarihi nitelikte olduğunun önemle belirtilmesi, anlaşılması ve gereklerine bağlı kalınması, yol alınması açısından kaçınılmazdır.

Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Miadını doldurma bu anlamdadır. Gerisi aşırı tekrar ve açmaz olarak değerlendirilmiştir. Bu temelde kapsamlı eleştiri-öz eleştiri devam edecektir.

Siyaset boşluk tanımayacağına göre, boşluk, Barış ve Demokratik Toplum başlıklı program, ‘’demokratik siyaset’’ stratejisi ve temel taktik olarak bütüncül hukukla doldurulmak durumundadır. Tarihsel nitelikte ve kader belirleyici bir süreçten bahsediyoruz.

Sürecin geneli olarak silahların gönüllüce bırakılması ve TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir. Kısır mantıklı, önce sen-ben kısırlığına düşmeden, adımların atılmasında dikkat ve hassasiyetin gösterilmesi şarttır. Atılan adımların boşa çıkmayacağını biliyorum. Samimiyeti görüyor ve güveniyorum.

Dolayısıyla daha da pratik ve somut kilit açıcı adımlara geçilmeye çalışılmaktadır. Benim tarafımdan ileri sürülen tezlerin belli başlı olanları şunlardır:

Herkesin üzerine düşeni yapması, Barış ve Demokratik Toplum hedefine ulaşılması, pozitif entegrasyonalist bir perspektifle mümkündür. Tüm anlatılanlardan çıkarılan sonuç: PKK ulus devletçi bir amaçtan vazgeçmiş, bu temel amaçtan vazgeçişle birlikte temel savaş stratejisinden de vazgeçmiş, varlığını sona erdirmiştir. Gelinen tarihi noktanın daha da ileriye götürülmesi beklenmektedir.

Gerek TBMM ve komisyon için anlam ifade edecek, gerek kamuoyundaki şüpheleri giderecek ve sözümüzün gereğini karşılayacak şekilde silahların bırakılmasını, ilgili çevre ve kamuoyuna açık olarak temin etmeniz doğal karşılanmalıdır. Silah bırakma mekanizmasının kurulması süreci ileri taşıyacaktır. Yapılan silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır. Silah bırakmaya ilişkin detaylar belirlenecek ve hızlıca hayata geçirilecektir.

Meclisin çatısı altında bulunan DEM, diğer partilerle birlikte bu sürecin başarıya ulaşması için üzerine düşeni yapacaktır.

Bu arada tüm karar metinlerinde vazgeçilmez bir şart olarak benim özgür kalma durumuma gelince; biliyorsunuz ki ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim. Felsefi olarak da kişi özgürlüğü toplumdan soyut olamaz. Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir. Bu eğilimin gereğine bağlı kalınacağı tabidir. 

Silahın değil, siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum. Ve sizi de bu ilkeyi hayata geçirmeye çağırıyorum.

Son günlerde bölgede yaşanan gelişmeler, attığımız bu tarihi adımın önemini ve aciliyetini açıkça teyit ediyor.

Sürece yönelik her türlü eleştiri ve önerilerinizi, katkılarınızı dört gözle beklediğimi belirtmeliyim. Bu tartışmalar tüm ülke, bölge, küresel düzeyde bizleri, Demokratik Modernite Güçlerini yeni bir teorik program, stratejik ve taktik evreye ulaştıracağına, şimdiden bunun hazırlık çabası içinde olunduğuna dair çok iyimser ve hazır olduğumu, arzulu ve coşkulu olarak belirtirim.

Önümüzdeki döneme çağrım, kongre kararları ve en son bu yazıda dile getirdiğim görüş ve öneriler doğrultusunda yüklenelim ve başarı temelinde gelişmeler sağlayalım.

Daimi yoldaşça selam ve sevgiyle kalın.

19 Haziran 2025 / Abdullah Öcalan

Independent Türkçe