Uluslararası araştırmacılar, Maraş depremini inceledi: 8 ay önce alarm vermiş

"Merkez üssü bölgesinde, kırılmadan önceki aylarda bir stres birikimi var"

Etkilenen illerde yaşayan her 11 kişiden birinin felaket sonrası şehri terk ettiği düşünülüyor (Reuters)
Etkilenen illerde yaşayan her 11 kişiden birinin felaket sonrası şehri terk ettiği düşünülüyor (Reuters)
TT

Uluslararası araştırmacılar, Maraş depremini inceledi: 8 ay önce alarm vermiş

Etkilenen illerde yaşayan her 11 kişiden birinin felaket sonrası şehri terk ettiği düşünülüyor (Reuters)
Etkilenen illerde yaşayan her 11 kişiden birinin felaket sonrası şehri terk ettiği düşünülüyor (Reuters)

Uluslararası bir araştırma ekibi, Kahramanmaraş'ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde 6 Şubat Pazartesi meydana gelen depremleri ayrıntılı analiz etti.

7,7 büyüklüğündeki ilk deprem, Anadolu ve Arap levhalarını ayıran Doğu Anadolu Fay Zonu'nda çok sayıda fay segmentini yırtmıştı. Bundan yaklaşık 9 saat sonra, ilk depremin merkez üssünden yaklaşık 90 kilometre uzakta, 7,6 büyüklüğünde ikinci deprem meydana gelmişti.

Sarsıntılar yaklaşık 60 bin kişinin hayatını kaybetmesine ve 300 bin binanın hasar görmesine yol açmıştı. Uzmanlar maddi kaybın yaklaşık 120 milyar dolara denk geldiğini düşünüyor.

Öncü depremler

Gelecekteki depremlerin zamanı, büyüklüğü ve konumuna dair kesin tahminler yapmak mümkün değil. Ancak bazı saha gözlemleri ve sismik verilerden elde edilen parametreler, yaklaşan bir depremle ilgili bilgi verebiliyor.

Hakemli bilimsel dergi Nature Communications'ta yayımlanan yeni çalışmada Kahramanmaraş depremlerinden önceki sismik süreçleri incelemek için 2014'ten bu yana kaydedilen bölgesel veriler kullanıldı.

Araştırma Almanya'daki GFZ-Potsdam Yer Bilimleri Araştırma Merkezi'nden Grzegorz Kwiatek, Patricia Martínez-Garcón ve Marco Bohnhoff liderliğinde yürütüldü.

Ekipte ayrıca, ABD'deki Stanford Üniversitesi'nin yanı sıra Gebze Teknik Üniversitesi, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü'nden uzmanlar da yer aldı.

Bulgular, merkez üssünün çevresindeki bölgede 8 ay süren bir "hazırlık sürecine" işaret etti. Bölgede sismik tehlikenin bu süreçte giderek arttığı tespit edildi.

Araştırmanın başyazarı Dr. Kwiatek, "Bölgeye ait sismik katalog ve dalga formu verilerindeki belirli izleri belirleme amacıyla istatistiksel ve makine öğrenimine dayalı veri işleme tekniklerini kullandık" dedi:

Bu, depremden yaklaşık 8 ay önce başlayan, ana depremin etrafında 50 kilometrelik bir yarıçap içinde gözlemlenen sismik aktivitenin kendine özgü özelliklerini belirlememize olanak tanıdı.

Merkez üssü yakınındaki kümeler ana depremden 8 ay önce başlamış

Özellikle Haziran 2022'de başlayan ve şubattaki depremin merkez üssünden yaklaşık 20 kilometre uzakta yer alan iki geçici sismik aktivite kümesi araştırmacıların dikkatini çekti.

Araştırmacılara göre, bölgedeki "iki geçici uzay-zamansal sismisite kümesi", ardından daha büyük depremlerin meydana gelme olasılığına işaret ediyor.

Araştırma ekibini yöneten Dr. Martínez-Garzón şunu vurguluyor:

Bu gözlemler, merkez üssü bölgesinde, kırılmadan önceki aylarda bir stres birikimi olduğunu gösteriyor.

Araştırmacılar, burada elde ettikleri verileri, ABD'nin Kaliforniya eyaletindeki yakın tarihli büyük depremlerden elde edilen bulgularla karşılaştıracak.

Böylelikle depremleri önceden tahmin etme çabalarında önemli bir ilerleme kaydedilebilir.

Martínez-Garzón, "Gelecekte orta vadeli deprem tahmin sistemleri, büyük bir depreme daha iyi hazırlanmamızı sağlayabilir" diyor.

Kısa vadeli tahmin halen mümkün değil

Öte yandan ekip, merkez üssü bölgesinde daha kısa vadeli tahminlere olanak tanıyacak veriler elde edemedi. 

Zira bulgulara göre, Kahramanmaraş'ta incelenen 10 kilometrelik merkez üssü alanı, depremden önceki son haftalarda çok az sismik aktivite sergilemişti.

Bu durum, ana şoktan hemen önce sismik aktivitenin arttığına dair hiçbir kanıt elde edilemediği anlamına geliyor. Kuzey Anadolu Fayı'nın batı kesiminde 1999'da meydana gelen 7,6 büyüklüğündeki İzmit depreminde de benzer bir tablo görülmüştü.

Prof. Bohnhoff, "Gözlemlerimiz aylarca süren ve büyük depremlere yol açan süreçleri daha iyi anlamak için önemli bulgular ortaya koyuyor. Ancak kısa vadeli tahminler halen mümkün değil" ifadelerini kullanıyor:

Bununla birlikte, gelecekteki olaylar için sıcak noktaların aylar önce belirlenmesi, yetkililere aktif fayların yakınındaki yerleşim merkezlerinin dayanıklılığını artırmak için önemli bilgiler sağlayacak.

İstanbul'un durumu

Bu arada fay hatlarındaki hazırlık süreçlerini büyük depremlere yol açmayan diğer geçici olaylardan ayırmak da halen çok zor.

Ancak bu çalışmada kullanılan yapay zekayla harmanlanmış yöntemler, en az 7 büyüklüğünde bir depremin beklendiği İstanbul'daki uzun vadeli gözlemleri de besleyecek.

Independent Türkçe



Mısır-Türkiye yakınlaşması sıcak bölgesel dosyalara nasıl yansıyor?

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Mısır-Türkiye yakınlaşması sıcak bölgesel dosyalara nasıl yansıyor?

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır ve Türkiye, bölgesel ilişkilerin haritasının yeniden çizilmesine katkıda bulunabilecek bir değişimle, yıllar süren gerginliğin ardından kayda değer bir yakınlaşmaya tanıklık ediyor. Dünyanın gözü ise bu gelişen ortaklığa ve bunun Libya, Suriye ve Gazze gibi bölgedeki sıcak meselelerin yanı sıra Afrika Boynuzu ve Doğu Akdeniz'deki gerilimler üzerindeki potansiyel etkisine çevriliyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Şubat ayında Mısır'a yaptığı benzer bir ziyaretin ardından Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'nin geçtiğimiz çarşamba günü Ankara'ya yaptığı ilk resmi ziyaret, Kahire ile Ankara arasındaki yakınlaşmayı pekiştirdi ve on yıllık gerginliğin ardından ilişkileri ‘yeni bir döneme’ soktu.

Şarku’l Avsat'a konuşan uzmanlar, bu ziyaretin ardından iki ülkenin ikili iş birliğinden bölgesel iş birliğine geçtiğini ve bunun Mısır Cumhurbaşkanı'nın ziyareti sırasında 4 Eylül'de Ankara'da iki ülke tarafından düzenlenen Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin ilk ortak bildirisinin şartlarına da yansıdığını belirtti. Uzmanlar, iki ülkenin ya da bölgenin tanıklık ettiği kritik dosyaların önümüzdeki dönemde yaklaşımlar, anlayışlar ve geniş ve alışılmadık ortak destek için bir yol bulabileceğine işaret ettiler ki bunların başında Kahire ve Ankara'nın bu konudaki etkisi ve dengesi göz önüne alındığında Libya dosyası geliyor.

Libya'nın doğu ve batıda iki hükümet arasında bölünmüş olması ve her iki hükümetin de Mısır ya da Türkiye tarafında güçlü bağlara sahip olması, Mısır-Türkiye yakınlaşmasının bir sonucu olarak çatışan iki hükümet arasındaki uçurumun kapatılması şansını artırıyor.

Bir Türk askeri üssüne ev sahipliği yapan ve Mısırlı barış gücü askerlerini kabul etmeye başlayan Somali, Etiyopya'nın yılbaşından bu yana ayrılıkçı bir bölgede (Somaliland) liman kurma girişimini giderek daha fazla reddediyor. Ankara iki taraf arasında arabuluculuk yapmak için devreye girerken, Türkiye'nin Mısır ile iyi ilişkileri olan Suriye ile temasları da artıyor.

Diğer yandan iki ülke arasında İsrail'in Gazze Şeridi'nde yaklaşık bir yıldır devam eden savaşına karşı ortak tutum ile Nisan 2023'ten bu yana Sudan'da ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmayı durdurma arzusu var.

Yaklaşımlar

4 Eylül'de Stratejik İşbirliği Konseyi'nin yeniden kurulmasına ilişkin ortak bildiri yayınlandı. Mısır ve Türkiye'nin ‘çevrelerinde barış, refah ve istikrarı teşvik etmeyi amaçladıkları’ belirtildi ve 36 maddeden 9'u ile Gazze Şeridi'nde iki ülke arasındaki koordinasyon ve iş birliği düzeyinin güçlendirilmesi vurgulandı.

grnhtyum
Mısır ve Türkiye Cumhurbaşkanları başkanlığında düzenlenen Mısır-Türkiye Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nin ilk toplantısından (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır ve Türkiye, Suriye'nin egemenliğinin önemini vurgulayarak, çatışmaya kalıcı ve kapsamlı bir çözüm bulunması ve terörle mücadele konusundaki ortak kararlılıklarını teyit ettiler. Libya'da ise ‘Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kolaylaştırılacak bir siyasi süreci desteklemeyi dört gözle beklediklerini’ ifade ettiler.

İki ülke, Afrika Boynuzu'nda ‘barış, güvenlik ve istikrarın sağlanmasının önemi ve her ülkenin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne karşılıklı saygı’ konusunda mutabık kaldı. Ayrıca ‘Sudan'daki çatışmanın sona erdirilmesine yönelik diplomatik çabalara destek’ vurgusu yapıldı.

Yansımalar

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in Danışmanı Dr. Abdulkadir Azuz'a göre Mısır-Türkiye yakınlaşması ilişkileri ‘normalleşmeden stratejik iş birliğine taşıma’ arzusunu yansıtıyor. Azuz’a göre bu durum iki ülkenin bölgedeki ağırlığı nedeniyle çeşitli bölgesel konulara olumlu yansıyacak.

Sisi’nin basın toplantısında Ankara ile Şam arasındaki yakınlaşmayı memnuniyetle karşılamasının, Türkiye ve Suriye arasındaki meselelerin çözümünde Kahire ile Ankara arasında iş birliği olduğunu gösterdiğini belirten Dr. Azuz, “Mısır bu meselelerin birçoğunun uluslararası hukuk ilkelerine uygun olarak çözümünde önemli bir rol oynayabilir” dedi.

El-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi'nde Türkiye meseleleri araştırmacısı olan Dr. Kerem Said de Mısır-Türkiye yakınlaşmasının Türkiye-Suriye yakınlaşmasını olumlu etkileyeceği görüşüne katılıyor. Said, Kahire ile Ankara'nın bölgenin iki ağır ülkesi olduğunu, bölgede geniş bir denge ve etkiye sahip olduklarını ve yakınlaşmalarının bölge için çözüm işaretleri taşıdığını belirtti.

Mısır-Türkiye yakınlaşmasından etkilenecek dosyaların başında Libya dosyasının geldiğini ve bunun seçimlerin hızlandırılması, askeri birlik ve istikrarın teşvik edilmesi temelinde ortak bir yaklaşıma yol açmasını umduklarını belirten Said, “Yakınlaşma ışığında Afrika Boynuzu'nda, özellikle de Somali'de iki ülkenin çıkarları ve bölgenin istikrarı açısından ortak düzenlemeler olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

Nairobi'deki Doğu Afrika Çalışmaları Merkezi Direktörü Abdullah İbrahim, her iki ülkenin de Somali ve Doğu Afrika bölgesinde kendi çıkarları olduğunu ifade etti. İbrahim, ‘iki ülkenin çabalarını birleştirmeleri halinde Somali'nin toparlanma kabiliyetinin, güvenlik ve istikrarının artacağına, bölgenin savaş korkusundan kurtulacağına ve özellikle Doğu Akdeniz, Libya ve Filistin'deki durum gibi bölgesel krizlerin ele alınmasında niteliksel bir sıçrama yaşanacağına’ inanıyor.

Yakınlaşmanın Filistin davasının gidişatına yansıyacağına inanan Filistinli siyasi analist Eymen er-Rakab, “Mısır ve Türkiye arasındaki yakınlaşma Filistin davasına alışılmadık bir şekilde fayda sağlayacaktır. Bu, Arap ve uluslararası arenalarda destekleyici rollerin daha da güçlendirilmesini ve Filistin hakkının tüm arenalarda, özellikle de uluslararası alanda desteklenmesi için daha fazla ortak baskı uygulanmasını ve bundan taviz verilmesinin reddedilmesini gerektirecektir” ifadelerini kullandı.

Dr. Kerem Said, yakınlaşmanın Filistin devletinin kurulmasını destekleyen ortak bir vizyon ışığında ve Türkiye'nin Gazze'deki krizin insani yardım ve müzakere düzeyinde yönetilmesinde Kahire'ye verdiği kayda değer destekle ya da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Mısır'a yönelik son suçlamalarını reddetmesiyle Filistin davasının gidişatına olumlu yansıyacağına inanıyor.

Türk siyasi analist Taha Avde, “Yakınlaşma dosyaları arasında en büyük zorluk kuşkusuz Gazze dosyası olacak” dedi. Avde’ye göre Mısır ve Türkiye'nin ortak mutabakatı bu dosyadaki uluslararası çabalarını güçlendirecek. Zira Mısır ile Türkiye'nin ilişkileri ikili iş birliğinden bölgesel ortaklığa doğru ilerliyor.

Avde, “Türkiye-Etiyopya ilişkilerinin yanı sıra Doğu Akdeniz'deki Mısır-Yunanistan-Kıbrıs ilişkileri temelinde Mısır-Türkiye yakınlaşması, Kahire ile Addis Ababa arasındaki Rönesans (Nahda) Barajı krizinde ya da bir yandan Ankara, diğer yandan Atina ve Lefkoşa arasında olsun, her iki ülke için de çözümler ve hamleler getirebilir” dedi.

Libya dosyasına gelince, Libyalı siyasi analist Eyub el-Evceli, Mısır ve Türkiye'nin orada önemli oyuncular olduğunu, yeniden inşa projelerine sahip olduklarını ve yakınlaşmalarının, Merkez Bankası Başkanı’nın seçimiyle ilgili mevcut kriz de dahil olmak üzere birçok sorunun çözümünde yeni ufuklar açacağını belirtti. El-Evceli, Libya'da iki ülkeye yakın aktörlerin görüşlerini uzlaştırma, seçimlerin yapılmasını engelleyen konulara çözüm bulma ve herhangi bir çatışmayı önleme olasılığı olduğunu, ancak genel olarak Libya krizini çözmenin çok daha büyük bir mesele olduğunu ve bir gecede çözülemeyeceğini düşünüyor.

Sudanlı siyasi analist Muhammed Turşin'e göre Türkiye, Etiyopya ve Somali arasındaki arabuluculukta önemli bir rol oynayacak ve bu da Mısır'ın ve ulusal güvenliğinin yararına olacak. Ancak Turşin, ‘Türkiye'nin Rönesans Barajı üzerindeki etkisinin sınırlı olacağına’ inanıyor. Turşin, Sudan'ın barışı tesis etmesine ve kalkınma projelerini uygulamasına destek olmak için Mısır-Türkiye koordinasyonunu bekliyor.