Ömer Önhon
İsveç, Genel Kurulu'nun (TBMM) 23 Ocak'ta kabul ettiği ‘İsveç'in NATO'ya Katılım Protokolü’ ile Kuzey Atlantik Paktı Örgütü'nün (NATO) 32'nci üyesi olma hedefine doğru dev bir adım attı.
Uzun süredir tarafsızlığını koruyan Finlandiya ve İsveç, Rusya'nın 2022 yılının şubat ayında Ukrayna'ya saldırmasının ardından artan güvenlik endişeleri nedeniyle politikalarını değiştirdi. İki İskandinav ülkesi 2022 yılının Mayıs ayında NATO'ya katılmak için resmi olarak başvurdu ve Türkiye ve Macaristan dışındaki tüm NATO ülkeleri ulusal onay prosedürlerini hızla tamamladı.
Türkiye, NATO'nun izlediği ‘açık kapı’ politikasını desteklerken, onayını adı geçen iki ülkenin Türkiye'nin güvenlik kaygılarına ilişkin tutumlarına bağladı. Özellikle terör örgütü olarak kabul edilen gruplara destek vermenin ve üyelerini barındırmanın durdurulması konusunda birçok somut adım atmalarını istedi.
Finlandiya, Türkiye ve Macaristan'ın taleplerini karşılayarak 2023 yılının nisan ayı itibarıyla NATO'nun otuz birinci üyesi olmuştu. Ancak İsveç'in üyelik başvurusu, İsveç'in başkentinde Kur'an-ı Kerim'in yakılması olayı ve Türkiye'ye ABD menşeili F-16 savaş uçağı satışı anlaşması gibi yeni komplikasyonların ortaya çıkmasıyla sancılı bir sürece dönüştü.
ABD Kongresi, Türkiye'nin mevcut filosunu modernize etmek amacıyla 40 adet F-16 Blok 70 savaş uçağı ve 80 kit satın alma girişimini engellemişti.
Silah satışı ve İsveç'in NATO'ya katılım başvurusunun onaylanması konuları birbiriyle bağlantılı hale geldi ve Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilere yeni siyasi sürtüşmeler ekledi.
ABD Kongresi, Türkiye'nin mevcut filosunu modernize etmeye yönelik değeri 20 milyar doları bulan 40 adet F-16 Blok 70 savaş uçağı ve 80 kit satın alma girişimini engelledi. Ancak bu anlaşmayı engelleyen asıl kişi olan eski Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Senatör Bob Menendez, yolsuzluk suçlamalarının ardından sahneden kayboldu. Halefi ise bu dosyada ABD-Türkiye anlaşmasını reddetmesi açısından paralel bir yol izliyor.
TBMM’nin bu konuda 287 oya karşı 55 oy ve dört çekimserle sonuçlanan bu oylama, iktidar ile muhalefet arasındaki derin gerilimleri ortaya çıkardı. Beklendiği gibi, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi ile ortağı Milliyetçi Hareket Partisi'nin oyları karar lehine oldu.
Ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi de hükümetin dış politikasına yönelik sert eleştirilere ve konuyu ele alışından duyduğu memnuniyetsizliğe rağmen, bu girişimi NATO'nun ‘açık kapı politikası’ doğrultusunda destekledi. Diğer partiler ise Türkiye'nin İsveç'ten taleplerini karşılayamaması nedeniyle protokole karşı çıktı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve yönetiminin sert söylemlerle pekiştirilen iddialı duruşu, İsveç'in bu koşullar altında anlaşmaya varma ihtimalinin çok düşük olduğu izlenimini verdi.
İsveç, terör örgütü PKK'nın faaliyetlerine kısıtlamalar getirdi, yeni terör yasasını kabul etti ve Türkiye'ye savunma teçhizatı satışına yönelik kısıtlamaları kaldırdı.
Muhalefet, hükümetin daha önce de birçok farklı konuda olduğu gibi sert söyleminin balondan başka bir şey olmadığını, iktidarın her zamanki darbelerini gerçekleştirdiğini ve asla kabul etmeyeceğini söylediği şeyleri, karşılığında somut bir şey almadan kabul ettiğini iddia ediyor.
Diğer yandan Erdoğan hükümeti İsveç'in Türkiye'nin talep ettiği şartları yerine getirdiğini ifade etti.
İsveç'in, terör örgütü PKK'nın faaliyetlerine kısıtlama getirmesi, yeni terör yasasını kabul etmesi ve Türkiye'ye savunma teçhizatı satışına getirilen kısıtlamaları kaldırması dikkat çekiyor.
Bu örneklerden bazıları teknik olarak doğru olabilir ama örneğin İsveç, Türkiye'nin talep ettiği iadelerin hiçbirini gerçekleştirmedi.
Bazı yasal düzenlemeler yapıldı ve terör yasası değiştirildi, ancak gerçek soru özellikle Türkiye'nin ve İsveç'in terör ve terör faaliyetleri konusundaki tanımları ve yöntemleri tamamen farklı olduğu düşünüldüğünde uygulamanın nasıl olacağı ile ilgili.
Muhalif siyasetçiler ve pek çok siyasi analist, Türkiye'nin kamuoyuna başarı olarak sunulabilecek bazı şeyleri başarmış olabileceğini, ancak genel olarak elde edilenlerin beklentilerin çok altında olduğuna dikkat çekiyor.
İsveç'in karşı karşıya olduğu zorluklar henüz bitmedi. NATO üyeliğini reddeden diğer ülke olan Macaristan'ın sürecin tamamlanması için onay vermesi gerekiyor.
Şimdi geriye ABD yönetiminin sözünü tutup Kongre'yi Türkiye'ye F-16 uçağı satışına yönelik itirazını kaldırmaya ikna edip edemeyeceğini görmek kalıyor.
Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkiler son dönemde gelişme kaydetti. Üst düzey ziyaretler ve sıcak açıklamalarla Ege'de sakinlik hâkim olurken, olumlu atmosfer pekiştirildi.
Her seferinde Türkiye ile ABD arasında yüksek düzeyde bir temas olduğunda, Türk hükümeti halkına, ABD tarafının Biden yönetiminin tamamen F-16 uçaklarının satışını desteklediğini ve eğer İsveç'in üyelik başvurusunu onaylarsa Kongre'de işlerin daha kolay ilerleyeceğini doğruladığını bildiriyor.
Ancak senatörlerin Türkiye'ye satışı reddetmek için kullandıkları diğer nedenler de var. Bunların başında Türkiye'nin komşu ülkelerle olan ilişkileri (özellikle Yunanistan) ve Suriye'deki politikaları geliyor.
Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkiler son dönemde gelişme kaydetti. Üst düzey ziyaretler ve sıcak açıklamalarla Ege Denizi'nde sakinlik hâkim olurken, olumlu atmosfer pekiştirildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz günlerde resmi bir ziyaret için Atina'yı da ziyaret etmiş ve Başbakan Kiryakos Miçotakis, son Davos konferansındaki müzakereleri sırasında Türkiye'ye dostane jestlerde bulunmuştu.
Şimdi, İsveç'in üyelik sorununun ortadan kalkmasının ardından, ABD yönetiminin F-16 uçağı satışı konusunda verdiği sözü yerine getirmesi halinde, bu durum hem Suriye'de hem de Gazze'de iş birliği imkanlarının doğmasına yol açabilir. Çünkü NATO müttefikleri genel olarak birbirleriyle anlaşmazlık içinde olan bu iki bölgede iş birliği yapabilirler.
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.