Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, Türkiye-Suudi Arabistan Yatırım ve İş Forumu'nda konuştu

"Enflasyonu düşürürken sıra dışı bir şey yapmayacağız, konvansiyonel para politikaları uygulanacak, para politikalarının sıkılaştırılması işe yarayacak. Yılın ikinci yarısında enflasyon kayda değer oranda düşmüş olacak"

Mehmet Şimşek (AA)
Mehmet Şimşek (AA)
TT

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, Türkiye-Suudi Arabistan Yatırım ve İş Forumu'nda konuştu

Mehmet Şimşek (AA)
Mehmet Şimşek (AA)

Şimşek, Türkiye-Suudi Arabistan Yatırım ve İş Forumu'nun açılışındaki konuşmasında, etkinliğe katılımın yüksek olduğunu, iş insanlarının bir yere durduk yere gelmeyeceğini dile getirdi. Gelen iş insanlarının Türkiye ile Suudi Arabistan'ın doğal ortaklığına inandığı için burada olduğunu belirten Şimşek, Türkiye'deki yatırım ortamı ve Orta Vadeli Program'ı (OVP) içeren sunum yaptı.

Türkiye'de yürütülen çalışmalar hakkında bilgi veren ve Suudi Arabistan'a yardımcı olunabilecek alanlara değinen Şimşek, özellikle turizmin Türkiye'de çok büyük bir başarı hikayesinin bulunduğunu söyledi.

Şimşek, "Türkiye şu an gelen turist sayısı anlamında dünya dördüncüsü. Bu alanda çok büyük bilgimiz, deneyimimiz ve kaynaklarımız var. Burada Suudi Arabistan'a yardımcı olabiliriz. Bir başka alan da inşaat sektörü. İnşaat alanında Türkiye büyük küresel oyunculardan biri. Burası da ortak iş yapabileceğimiz bir alan. Suudi Arabistan'da dünyanın en büyük projelerinden bazılarının inşaatı başlamış durumda ve biz bunun bir parçası olmak istiyoruz." ifadelerini kullandı.

Sunumunda havacılık ve savunma sektörü başta olmak üzere geçen 20 yılda Türkiye'de yaşanan gelişmeler ve sektörlerde sağlanan ilerlemeler hakkında bilgi veren Şimşek, Türkiye ve Suudi Arabistan'ın üçüncü ülkelerde de birlikte çalışabileceğine işaret etti.

Şimşek, "Suudi Arabistan savunma sanayisini yerelleştirmeyi amaçlıyor. Biz, birlikte tasarlamak, birlikte geliştirmek, birlikte üretim ve birlikte küresel ihracat yapma projelerine açığız." diye konuştu.

Türkiye ile Suudi Arabistan'ın bölgede birlikte barış ve güvenliği tesis edebileceğine dikkati çeken Şimşek, dünyanın çalkantılı bir dönemden geçtiğini, bu süreçte caydırıcı ülkelerin varlığının çok önemli olduğunu ifade etti.

"2028 itibarıyla fiyat istikrarını sağlamış olacağız, yolculuk başlamış durumda"

Sunumunda Türkiye ekonomisi ve Orta Vadeli Program'a da değinen, Orta Vadeli Program'ın fiyat istikrarına ve tek rakamlı enflasyona ulaşmayı amaçladığının altını çizen Şimşek, şunları kaydetti:

İnanıyoruz ki buraya ulaşmak için doğru programa sahibiz. 2028 itibarıyla fiyat istikrarını sağlamış olacağız, yolculuk başlamış durumda. Mali sağlığı düzeltiyoruz, büyük depremden kaynaklanan hasarı onarıyoruz, eksikleri azaltıyoruz, daha da önemlisi bu kazanımları sürekli kılmak için yapısal reformlar uygulayacağız. Enflasyonu düşürürken sıra dışı bir şey yapmayacağız, konvansiyonel para politikaları uygulanacak, para politikalarının sıkılaştırılması işe yarayacak. Yılın ikinci yarısında enflasyon kayda değer oranda düşmüş olacak. Enflasyon azaltılmasına giden yol; enflasyonun bu yıl yüzde 30'ların ortalarına düşmesini, gelecek yıl yüzde 14 civarına düşmesini, 2026'da tek basamaklıya düşmesini hedefliyoruz. Bu, küresel deneyimle uyumlu bir öngörü.

Depremin geçici büyük bir açık ortaya koyduğunu anımsatan Şimşek, bunun etkisinin geçici olduğunu, cari açık ve GSMH'de ilerlemeler yaşanmaya devam edeceğini anlattı.

"Cari açık bu yılın ilk yarısında 30 milyar doların altına inecek"

Şimşek, "Türkiye'nin borçluluğu, gelişmekte olan birçok pazara göre görece düşük. Kamu-özel-şirket borçlarını bir araya alsanız bile, küresel gelişmekte olan piyasaların yarısından daha az ve dünya ortalamasının üçte birinden daha az. Cari açığın GSMH'nin yüzde 2,5'inden daha azına düşmesini bekliyoruz." ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin rezervlerini artırma hedefinde olduklarını belirten Şimşek, şöyle devam etti:

Cari açık aşağı doğru düşmeye başladı bile, doğru yolda olduğumuzu düşünüyoruz. Cari açık bu yılın ilk yarısında 30 milyar doların altına inecek. Türkiye'de büyüme güçlü. Türkiye büyüme bağlamında dünyanın önde gelen büyümekte olan pazarlarından biri. Geçici olarak bir yavaşlama görüyoruz ancak bu büyümeyi yeniden inşa etmek ve orta vadede sürdürülebilir yüksek büyümeyi sağlamak için yapısal reformlar kilit alanlardan biri. Rekabetçi bir ekonomi inşa etmek istiyorsanız, üretken bir ekonomi ortaya koymak istiyorsanız ve uzun vade büyüme potansiyelini geliştirmek istiyorsanız bunun tek yolu yapısal dönüşüm. OVP programımızın işe yaradığına dair güçlü kanıtlar var. Bu program nasıl çalışacağını bilmemiz gerek; mantıklı politikalar ve yapısal dönüşümlerin bir araya gelmesi, iyi bir anlatı... Bu anlatı, yatırımcı güvenini tekrar inşa etmeye yardımcı olacak, içeri akışı artıracak, paranın değerinin artmasını sağlayacak. Enflasyonun azalması hızlanacak ve ekonomideki dengesizlikler bu şekilde dengelenmiş olacak. Programın planlanan çalışma şekli bu ve bu program çalışmaya, işe yaramaya başladı bile.

"Piyasa enflasyonun önümüzdeki 12 ayda yüzde 40'ın altına düşeceğini öngörüyor"

Türkiye'nin risk priminde yaşanan düşüşe dikkati çeken Şimşek, portföy girişi, döviz gibi konularda yaşanan gelişmeler hakkında bilgi verdi. Şimşek, "Enflasyon beklentileri düzeldiği için, piyasa enflasyonun önümüzdeki 12 ayda yüzde 40'ın altına düşeceğini öngörüyor ve piyasa şu an hedeflediğimiz rakamlara çok yakın, bu da bize cesaret veriyor." diye konuştu.

Türkiye'de yaşanan tüm ilerlemelerin puanlama ajansları tarafından da görüldüğünü, bunu da puanlamalarına yansıttıklarına işaret eden Şimşek, "Türkiye'nin risk algısı şu andaki puanlardan çok daha iyi durumda. Makas açıklığına bakacak olursak, aslında şu andaki puanlama kurumlarının Türkiye'ye verdiği puanın 2 basamak yukarısında. Şimdiden piyasalar, Türkiye'de daha az risk olduğunu düşünüyorlar." değerlendirmesinde bulundu.

Bakan Şimşek, sunumunda katılımcı iş insanlarına Türkiye'nin yatırım yapma konusunda barındırdığı diğer avantajlar hakkında da bilgi verdi. Türkiye'nin yeşil alanlarda, yeşil ürünlerde dev bir potansiyeli bulunduğuna dikkati çeken Şimşek, bu alanda da Suudi Arabistan ile ortak çalışılabileceğini kaydetti.

Şimşek sunumunda, altyapı ve üst yapıda yapılan yatırımlara, hedeflenen çalışmalara, yapay zeka, dijitalleşme alanlarında Türkiye'nin bakış açısına değinerek, "Yenilenebilir enerji yatırımı yapıyoruz. 12 yıl boyunca en az 100 milyar dolarlık yatırım yapacağız." dedi.



Türkiye, İsrail ve Suriye'de uzlaşı arayışı

Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)
Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)
TT

Türkiye, İsrail ve Suriye'de uzlaşı arayışı

Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)
Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)

İsmail Derviş

ABD Başkanı Donald Trump'ın Ankara ile Tel Aviv arasında Suriye ile ilgili yaşanan gerilime ilişkin açıklamaları, başta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu olmak üzere herkesi şaşırttı. Netanyahu’ya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yakın bir ilişkisi olduğunu söyleyen Trump, Netanyahu’nun makul olması gerektiğini belirterek, “Türkiye ile bir problemin varsa bunu çözebilirim” dedi.

Trump'ın bu ifadeleri, ABD için İsrail'in aşılamayacak bir kırmızı çizgi olması ve tüm dünyanın ABD tarafından İsrail’e Gazze Şeridi ve Lübnan'a karşı savaşında verilen sarsılmaz desteğe tanıklık etmesinden dolayı şaşırtıcıydı. Ancak mesele Türkiye ile olası bir çatışmaya ilişkin endişelere geldiğinde, Türkiye Washington'ın bölgedeki en önemli müttefiklerinden biri olduğundan olay başka bir boyut kazandı.

Türkiye ve İsrail arasındaki anlaşmazlıklara rağmen, Ankara ve Tel Aviv arasında diplomasi dilinin hâkim olduğu stratejik ve tarihi ilişki, gerginliğin azaltılmasına ve muhtemelen bir anlaşmaya varılmasına katkıda bulunabilir.

Çatışmaları önleyecek bir anlaşmaya varılması

Suriyeli bir kaynak Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada: “Şu an bir anlaşmadan söz ediliyor, ancak bu anlaşma bir ayrılma anlaşması değil, bir çatışmasızlık anlaşması. Çünkü aslında Türkiye ile İsrail arasında Suriye'de bir çatışma yok, başka bir deyişle anlaşma, Suriye hava sahasında bir İsrail uçağı varsa, gideceği yerin bildirilmesi için sınırların çizilmesini öngörüyor” ifadelerini kullandı.

sdfrgt
Ankara ve Tel Aviv arasında, iki taraf arasında olası çatışmaların önlenmesini ve Suriye'nin orta kesimlerinde Türkiye’nin askeri üsler kurmasını garanti altına alan bir anlaşma imzalanabilir (AFP)

Suriyeli kaynak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Genel olarak Suriye arenasında bir tür dengeye ihtiyaç var. Türkiye mevcut politikalarını sürdürerek İsrail'in Suriye topraklarını işgal etme girişimini engelleyebilir. Bunun için Şam ve Ankara hükümetleri arasında resmi bir anlaşma var. Bu da bunun her iki ülkenin de ortak çıkarına olduğu anlamına geliyor. İsrail ile Suriye'nin kuzeydoğusunda Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehdit eden silahlı gruplar arasında doğrudan bir temas olması halinde, Türkler de onların ulusal güvenliklerini etkileyecektir.”

Suriyelilerin Türkiye'ye güveni

Şarku'l Avsat'ın  Indepenedent Arabia'dan aktardığına göre Birleşmiş Milletler (BM) Koordinatörü Ammar Ebu Halava yaptığı özel açıklamada, “Bugün Suriyeliler olarak Türkiye'nin siyasi diplomasisine güvenmemize bir engel yok. Çünkü Türkiye Suriye halkının isteklerini boşa çıkarmadı. Türkiye ister yardım elini uzatarak ya da sınırlarının istikrarını koruyarak olsun Suriye halkına karşı herhangi bir olumsuz davranışta bulunmadı. Türkiye de istikrarlı bir ülkedir ve Suriye'nin egemenliğinden ödün vermediği sürece Suriyeliler olarak bizim için uygun olan her türlü anlaşmaya açığız” ifadelerini kullandı.

Gelecekte bir çatışma yok

Öte yandan Türkiye ile İsrail arasında Suriye'de gelecekte bir çatışma yaşanmayacağını vurgulayan gazeteci yazar ve siyaset uzmanı Firas Rıdvanoğlu şunları söyledi:

“Suriye'de Türkiye ile İsrail arasında gelecekte bir çatışma olmayacak. ABD’nin, bizzat Başkan Trump’ın İsrail'den Türkiye ile bir çözüm bulmasını istediğinde ortaya koyduğu tutumuna tanık olduk. Trump’ın bu açıklamaları, İsrail'in Suriye dosyasında Türkiye'ye karşı duruşunun ABD tarafından reddedildiğinin bir göstergesidir. Çünkü Suriye dosyasında yapılacak herhangi bir hata büyük bir savaşa yol açabilir. Suriye'deki durum, Lübnan'ın güneyinde duruma benzemez. Zira Hizbullah bölgesel olarak desteklenmiyor olabilir, ancak Şam bölgede önemli bir düğüm noktası olduğundan Suriye'deki durum farklı. Bu yüzden ABD, İsrail'in iddialarını reddetti.”

İstikrar arayışı

Rıdvanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye’nin Suriye’de kurmak istediği askeri üslere gelince, Türkiye bu üsleri nereye kuracağını İsrail'in isteklerine göre değil, kendine nasıl uygun geliyorsa ona göre seçecektir. Türkiye’nin bu üsleri Suriye'nin kuzeyi, güneyi, batısı ve doğusundaki tüm sınırlarını gözetlemek amacıyla Suriye'nin merkezinde kuracağı tahmin ediliyor. Öte yandan Suriye hükümeti İsrail ile bir çatışma istemiyor. Türkiye ile İsrail arasında da Suriye’de bir çatışma yaşanmasını istemiyor. Suriye açıkça istikrar istediği ve İsrail’in de bu istikrara hizmet etmek için ne yapması gerekiyorsa onu yapması gerektiği mesajını veriyor.

Güvenlik koordinasyonu

Türkiye ile İsrail arasında güvenlik alanında kesinlikle bir koordinasyon olduğuna ve bu koordinasyonun herkes için en iyisi olduğuna inanan Rıdvanoğlu, “İsrail'in Türk hükümeti aracılığıyla Suriye'ye mesajlar göndermesi mümkün olduğu gibi Suriye'nin de Türkler aracılığıyla İsrail'e mesajlar göndermesi mümkün. Ancak Türkiye’nin Suriye'deki askeri varlığına ilişkin karar, Ankara ve Şam arasında alınması gereken ortak bir karardır ve akıllıca alınmalıdır. Genel olarak uluslararası toplum, ABD ve Avrupa, Suriye'de istikrarın sağlanması yönünde bir eğilim gösteriyor” şeklinde konuştu.

Karşı karşıya gelme korkusu

Suriyeli akademisyen ve araştırmacı Abdurrahman en-Nayif, Independent Arabia’ya yaptığı özel açıklamada, Türkiye ve İsrail arasında Suriye'de yaşanan gerilimin her geçen gün arttığını ve Suriye'nin bir kez daha askeri çatışmaya sürüklenme korkusuyla uluslararası bir rekabet alanı haline geldiğini söyledi. Bu durumun İsrail'in güneydeki kara harekâtından Suriye'nin derinliklerindeki hava saldırılarına kadar uzanan ve Türkiye'nin Suriyelilerin acı çekmeye devam etmelerine neden olacağını ve ülkede istikrarın sağlanmasını engelleyeceğini düşündüğü provokatif hamlelerinden kaynaklandığını ifade eden Nayif, “Türkiye için Suriye'nin istikrara kavuşması kendi çıkarına, zira bu kendi sorunlarının bir kısmını çözecek. Ancak Ankara ile Tel Aviv arasında askeri bir çatışma yaşanmayacak. Çünkü Türkiye bölgesel bir güç ve NATO üyesi. İsrail ise provokasyon tutkusuyla mümkün olduğunca çok şey kazanmayı amaçlıyor” yorumunda bulundu.

dfrgt
Gözlemciler Türkiye'nin Suriye dosyasındaki en önemli aktörlerden biri olduğunda hemfikir (AFP)

İsrail'in düzenlediği saldırıların Türkiye'ye açık bir mesaj vermeyi amaçladığını düşünen Nayif’e göre bu saldırılar bölgesel barışı tehdit ediyor ve terörizmi körüklüyor. Ankara ise Suriye'nin istikrara kavuşmasını istiyor. Çünkü Suriye, özellikle Kürt meselesinde Türkiye'nin istikrarı için kilit bir faktör. Dolayısıyla Suriyeliler anlayış göstermeli, çünkü Suriye tükenmiş durumda.

Siyasette ticaret

Harmoon Araştırmalar Merkezi'nde araştırmacı olan Muhammed es-Sukkari, Beşşar Esed rejiminin düşmesi ve Şam’da yeni bir yönetimin kurulmasının Suriye dosyasındaki bölgesel aktörlerin değişmesine ve dönüşmesine katkıda bulunduğunu söyledi. Belki de en önemli değişikliklerden birinin Birinci Dünya Savaşı'ndan bu yana türünün ilk örneği olan İsrail ile Türkiye’nin coğrafi olarak yakınlaşması olduğunu vurgulayan Sukkari, “İsrail'in sadece çıkarları değil, Washington'daki siyasi itibarı da dahil olmak üzere çeşitli endişeleri var. Dosyayla ilgili güç dengelerini yeniden çizen bu itibar, siyaseti ticarete benzer bir durum olarak gören Trump'ın yaklaşımını etkileyebilir ve Suriye dosyasında İsrail ve Türkiye de dahil olmak üzere ittifaklarını geleneksel politikalardan uzaklaşarak bölgesel değişkenleri maksimize eden etkileşimli politikalara doğru yeniden formüle etmesine neden olabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Trump'ın son açıklamalarının İsrail'in artık Suriye'deki tek güç olmadığının ve Türkiye'nin Suriye içindeki ağırlığını arttırarak yeni angajman kuralları çizebileceğine dair işaretler taşıdığına dikkati çeken Sukkari, “Ancak bu kez durum sadece İsrail'in değil, Türkiye'nin de işine geliyor. Bu da iki tarafı çatışmak yerine koordinasyon kurmaya itiyor. Washington'ın Suriye'de İsrail ve Türkiye arasındaki angajman kuralları meselesini çözmek istediğine ve Trump'ın yeni politikasına (bölgede barış) hizmet etmediği için yeni bir savaşa sürüklenmek istemediğine inanıyorum. Tüm bu gerçekler, ABD'nin arabuluculuğuyla Suriye meselesinde ve İsrail ile Türkiye’nin yeni varlığının niteliği konusunda siyasi bir anlaşmaya varma olasılığının arttığını gösteriyor. Mümkün olan en yüksek kazanımları elde edebilecek gerilimin sürekli tırmandırılması bağlamı dışında arabuluculuk dosyası çözüme kavuşturulmadan kuralların belirlenmesi zor olabilir. Türkiye'nin şüphesiz Suriye'nin orta kesimlerinde askeri üsler kurmaktan ziyade Şam ile Türkiye'nin nüfuzunu arttıracak bir ortak savunma anlaşması imzalamayı istiyor” ifadelerini kullandı.

Diğer oyuncular

Öte yandan siyasi uzman Nureddin el-Baba, Suriye'de Türkiye ile İsrail arasında tansiyonun düşeceğini ve öngörülebilir bir gelecekte bir çatışmaya dönüşmeyeceğini düşünüyor. Türkiye’nin Suriye'de askeri üsler kurmasının Türkiye ile İsrail arasında değil, Suriye ile Türkiye arasında bir anlaşmanın yapılmasını gerektirdiğini ifade eden Baba, “Temelde iki taraf arasında bir anlaşma imzalanana kadar iki taraf arasında bir çatışma yok ve her iki taraf da gelecekte çatışma niyetinde değil” değerlendirmesinde bulundu.

Suriye ve İsrail arasında Türkiye'den daha fazla arabuluculuk yapabilecek taraflar olduğunu söyleyen Baba, bu tarafların kimler olduğunu söylemekten kaçındı.

Türk akademisyen ve siyasi uzman Tuşkan Tarık, Ankara ile Tel Aviv arasında olası çatışmaların önlenmesini ve Türkiye tarafından Suriye'nin orta kesimlerinde askeri üsler kurulmasını garanti altına alan bir anlaşma imzalanmasının mümkün olduğunu söyledi. Türkiye ve İsrail arasında Suriye konusunda koordinasyon olduğuna dikkat çeken Tarık, Türkiye'nin Suriye ve İsrail arasında arabulucu rolü oynayabileceğini belirtti.

Türkiye'nin Suriye dosyasındaki en önemli aktörlerden biri olduğu, Şam'ın Türkiye'nin ülkedeki rolünden memnuniyet duyduğu, Türkiye ile stratejik bir ittifak kurmak istediği konusunda hemfikir olan gözlemciler, Ankara ve Tel Aviv arasında doğrudan askeri bir çatışma olmayacağını ve silahların başaramadığını diplomatik yollarla başarabileceklerini vurguladılar.