İstanbul'da barajlardaki doluluk oranı Şubat 2023'e göre yüzde 118 arttı

İstanbul'a su sağlayan barajlardaki doluluk oranı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 118 artış göstererek, yüzde 76,25 seviyesine yükseldi

Megakentte geçen yıl 21 Şubat'ta yüzde 34,92 olan barajlardaki doluluk oranı, bugün itibarıyla yüzde 76,25'e yükseldi (AA)
Megakentte geçen yıl 21 Şubat'ta yüzde 34,92 olan barajlardaki doluluk oranı, bugün itibarıyla yüzde 76,25'e yükseldi (AA)
TT

İstanbul'da barajlardaki doluluk oranı Şubat 2023'e göre yüzde 118 arttı

Megakentte geçen yıl 21 Şubat'ta yüzde 34,92 olan barajlardaki doluluk oranı, bugün itibarıyla yüzde 76,25'e yükseldi (AA)
Megakentte geçen yıl 21 Şubat'ta yüzde 34,92 olan barajlardaki doluluk oranı, bugün itibarıyla yüzde 76,25'e yükseldi (AA)

İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) verilerine göre, geçen yıl 21 Şubat'ta yüzde 34,92 olan barajlardaki doluluk oranı, bugün itibarıyla yüzde 76,25 olarak ölçüldü.

Buna göre, barajlardaki doluluk geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 118 arttı.

Su miktarı Istrancalar'da yüzde 76,68, Terkos'ta yüzde 71,57, Sazlıdere'de yüzde 55,29, Alibey'de yüzde 75,32, Büyükçekmece'de yüzde 73,08, Ömerli'de yüzde 88,59, Darlık'ta yüzde 90,23, Elmalı'da yüzde 89,21, Pabuçdere'de yüzde 56,8 ve Kazandere'de yüzde 60,68 olarak ölçüldü.

Kente su sağlayan ve azami 868 milyon 683 bin metreküp biriktirme hacmine sahip baraj ve göletlerdeki su miktarı ise 662 milyon 4 bin metreküp seviyesinde bulunuyor.

Son 9 yılın doluluk oranları

İSKİ istatistiklerine göre, 21 Şubat tarihli baraj doluluk oranları 2016'da yüzde 86,79, 2017'de yüzde 86,81, 2018'de yüzde 79,91, 2019'da yüzde 91,46, 2020'de yüzde 62,18, 2021'de yüzde 50,56, 2022'de yüzde 80,37, 2023'te yüzde 34,92 iken, bugünkü oran yüzde 76,25 olarak kayıtlara geçti.

Alibey Barajı'ndaki doluluk geçen yıla göre yüzde 544 arttı

Alibey Barajı'nda geçen yıl 21 Şubat'ta yüzde 11,69 olan doluluk oranı, bugün 75,32'ye yükseldi. Artış, yüzde 544 olarak gerçekleşti.

Büyükçekmece Barajı'nda geçen yıl yüzde 32,79 olarak ölçülen doluluk oranı, bu yıl yüzde 123 yükselişle yüzde 73,08 olarak kayıtlara geçti.

Darlık Barajı'nda geçen yıl aynı tarihte 38,56 olarak ölçülen doluluk oranı, bugün itibarıyla yüzde 90,23 oldu. Darlık'ta doluluk, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 134 arttı.

Elmalı Barajı'nda geçen yıl 21 Şubat'ta yüzde 36,58 olan doluluk oranı, bu yıl yüzde 144 yükselişle yüzde 89,21 olarak kaydedildi.

Istrancalar'da geçen yıl yüzde 42,81 olan doluluk oranı, bugün yüzde 76,68 olarak kaydedildi. Barajdaki doluluk geçen yıla göre yüzde 79'a yükseldi.

En çok artış Kazandere Barajı'nda

Kazandere Barajı'nda 21 Şubat 2023'te yüzde 3,62 olarak ölçülen doluluk oranı, bu yıl yüzde 1576 artışla 60,68 olarak kayıtlara geçti.

Ömerli Barajı'nda su doluluk oranı bugün itibarıyla yüzde 88,59 olurken, geçen yıl aynı dönemde bu oran yüzde 48,79 olarak kayıtlara geçmişti. Geçen yıla göre artış yüzde 82 oldu.

Pabuçdere Barajı'nda su doluluk oranı geçen yıl 21 Şubat'ta yüzde 6,77 iken, bugün yüzde 739 artışla yüzde 56,8'e yükseldi.

Sazlıdere Barajı'nda geçen yıl aynı tarihte yüzde 33,93 olan doluluk, bugün yüzde 55,29 olarak ölçüldü. Geçen yılın aynı dönemine göre barajdaki artış yüzde 63 oldu.

Terkos Barajı'nda su doluluk oranı bugün itibarıyla yüzde 71,57 oldu. Geçen yılın aynı dönemindeki oran yüzde 32,87 olurken, artış yüzde 118 olarak gerçekleşti.



Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi
TT

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

İmralı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Abdullah Öcalan, 19 Haziran 2025 tarihli mektubunda PKK’nin Fesih Kongresi’ne atıfla “varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketinin sona erdiğini” belirtti. Demokratik siyaset ve toplumsal barış vurgusu yapan Öcalan, “silahların gönüllüce bırakılmasını” talep etti. TBMM çatısı altında kurulacak komisyonun önemine dikkat çeken Öcalan, “Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmelidir” dedi.

İşte Öcalan’ın çağrısından öne çıkan bölümler:

“27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim”

Sizlerin PKK’nin 12. Fesih Kongresi’yle, buna kapsamlı oldukça doğru bir içerikle pozitif yanıt vermenizi tarihi bir karşılık olarak değerlendirmekteyim. Tarihi bir dönüşüm sayılması gereken bir Demokratik Toplum Manifestosu hazırladım. Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık ‘Kürdistan Devriminin Yolu’ manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir.

“Varlık tanındı, ana amaç gerçekleşti”

Öcalan, mektubunda PKK’nin kuruluş amacına işaret ederek bu amacın gerçekleştiğini belirtti:

Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Gerisi aşırı tekrar ve açmaz olarak değerlendirilmiştir. Bu temelde kapsamlı eleştiri-öz eleştiri devam edecektir.

“Silahları bırakın, mekanizmaları kurun”

Barış sürecinin somutlaşması için atılması gereken adımlara dikkat çeken Öcalan, mektubunda şunları kaydetti:

Sürecin geneli olarak silahların gönüllüce bırakılması ve TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir. Silah bırakma mekanizmasının kurulması süreci ileri taşıyacaktır. Yapılan silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır.

“Kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim”

Abdullah Öcalan, bireysel özgürlüğü kolektif özgürlük bağlamında ele alarak şu değerlendirmeyi yaptı:

Ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim. Felsefi olarak da kişi özgürlüğü toplumdan soyut olamaz. Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir.

“Demokratik Modernite Güçleri yeni evreye hazırlanmalı”

Öcalan, mektubunun son bölümünde yeni bir stratejik döneme işaret ederek şu çağrıyı yaptı:

Bu tartışmalar tüm ülke, bölge, küresel düzeyde bizleri, Demokratik Modernite Güçlerini yeni bir teorik program, stratejik ve taktik evreye ulaştıracağına, şimdiden bunun hazırlık çabası içinde olunduğuna dair çok iyimser ve hazır olduğumu, arzulu ve coşkulu olarak belirtirim. Önümüzdeki döneme çağrım, kongre kararları ve en son bu yazıda dile getirdiğim görüş ve öneriler doğrultusunda yüklenelim ve başarı temelinde gelişmeler sağlayalım.

Mektubun tamamı şöyle:

Değerli yoldaşlar

Komünalist yoldaşlık hareketimizin geldiği aşamayı, yaşadıkları somut durumu, sorun ve çözüm yollarına ilişkin kapsamlı bir mektupla tekraren de olsa açıklayıcı ve yaratıcı yanıtlar vermeyi, sizlere karşı etik bir görev saymaktayım.

27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim.

Sizlerin PKK’nin 12. Fesih Kongresi’yle, buna kapsamlı oldukça doğru bir içerikle pozitif yanıt vermenizi tarihi bir karşılık olarak değerlendirmekteyim.

Gelinen nokta oldukça değerli ve tarihi nitelikte sayılmak durumundadır. Bu arada köprü ilişkide bulunan yoldaşların çabası aynı değerde ve takdire şayandır.

Tüm yaşanan gelişmeler sonunda tarihi bir dönüşüm sayılması gereken bir Demokratik Toplum Manifestosu hazırladım. Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık ‘’Kürdistan Devriminin Yolu’’ manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir. Sadece Kürt tarihsel toplumu için değil, bölgesel ve küresel toplum için de tarihsel toplumsal bir içerik taşıdığına inanmaktayım. Tarihi manifesto geleneğinin başarılı bir örneğini teşkil ettiğinden kuşku duymamaktayım.

Tüm bu gelişmelerin İmralı’da gerçekleştirdiğim görüşmeler neticesinde yaşandığını açıkça belirtmek durumundayım. Görüşmelerin özgür irade temelinde yürütülmesine azami dikkat gösterilmiştir.

Varılan aşama, yeni adımlarla pratiğe geçmeyi gerekli kılmaktadır. Bu aşamanın ve gerekli adımların da tarihi nitelikte olduğunun önemle belirtilmesi, anlaşılması ve gereklerine bağlı kalınması, yol alınması açısından kaçınılmazdır.

Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Miadını doldurma bu anlamdadır. Gerisi aşırı tekrar ve açmaz olarak değerlendirilmiştir. Bu temelde kapsamlı eleştiri-öz eleştiri devam edecektir.

Siyaset boşluk tanımayacağına göre, boşluk, Barış ve Demokratik Toplum başlıklı program, ‘’demokratik siyaset’’ stratejisi ve temel taktik olarak bütüncül hukukla doldurulmak durumundadır. Tarihsel nitelikte ve kader belirleyici bir süreçten bahsediyoruz.

Sürecin geneli olarak silahların gönüllüce bırakılması ve TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir. Kısır mantıklı, önce sen-ben kısırlığına düşmeden, adımların atılmasında dikkat ve hassasiyetin gösterilmesi şarttır. Atılan adımların boşa çıkmayacağını biliyorum. Samimiyeti görüyor ve güveniyorum.

Dolayısıyla daha da pratik ve somut kilit açıcı adımlara geçilmeye çalışılmaktadır. Benim tarafımdan ileri sürülen tezlerin belli başlı olanları şunlardır:

Herkesin üzerine düşeni yapması, Barış ve Demokratik Toplum hedefine ulaşılması, pozitif entegrasyonalist bir perspektifle mümkündür. Tüm anlatılanlardan çıkarılan sonuç: PKK ulus devletçi bir amaçtan vazgeçmiş, bu temel amaçtan vazgeçişle birlikte temel savaş stratejisinden de vazgeçmiş, varlığını sona erdirmiştir. Gelinen tarihi noktanın daha da ileriye götürülmesi beklenmektedir.

Gerek TBMM ve komisyon için anlam ifade edecek, gerek kamuoyundaki şüpheleri giderecek ve sözümüzün gereğini karşılayacak şekilde silahların bırakılmasını, ilgili çevre ve kamuoyuna açık olarak temin etmeniz doğal karşılanmalıdır. Silah bırakma mekanizmasının kurulması süreci ileri taşıyacaktır. Yapılan silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır. Silah bırakmaya ilişkin detaylar belirlenecek ve hızlıca hayata geçirilecektir.

Meclisin çatısı altında bulunan DEM, diğer partilerle birlikte bu sürecin başarıya ulaşması için üzerine düşeni yapacaktır.

Bu arada tüm karar metinlerinde vazgeçilmez bir şart olarak benim özgür kalma durumuma gelince; biliyorsunuz ki ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim. Felsefi olarak da kişi özgürlüğü toplumdan soyut olamaz. Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir. Bu eğilimin gereğine bağlı kalınacağı tabidir. 

Silahın değil, siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum. Ve sizi de bu ilkeyi hayata geçirmeye çağırıyorum.

Son günlerde bölgede yaşanan gelişmeler, attığımız bu tarihi adımın önemini ve aciliyetini açıkça teyit ediyor.

Sürece yönelik her türlü eleştiri ve önerilerinizi, katkılarınızı dört gözle beklediğimi belirtmeliyim. Bu tartışmalar tüm ülke, bölge, küresel düzeyde bizleri, Demokratik Modernite Güçlerini yeni bir teorik program, stratejik ve taktik evreye ulaştıracağına, şimdiden bunun hazırlık çabası içinde olunduğuna dair çok iyimser ve hazır olduğumu, arzulu ve coşkulu olarak belirtirim.

Önümüzdeki döneme çağrım, kongre kararları ve en son bu yazıda dile getirdiğim görüş ve öneriler doğrultusunda yüklenelim ve başarı temelinde gelişmeler sağlayalım.

Daimi yoldaşça selam ve sevgiyle kalın.

19 Haziran 2025 / Abdullah Öcalan

Independent Türkçe