Cumhurbaşkanı Erdoğan: Irak sınırlarımızı güven altına alacak çemberi tamamlamak üzereyiz

Fotoğraf: Murat Kula/AA
Fotoğraf: Murat Kula/AA
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Irak sınırlarımızı güven altına alacak çemberi tamamlamak üzereyiz

Fotoğraf: Murat Kula/AA
Fotoğraf: Murat Kula/AA

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Irak sınırlarımızı güven altına alacak çemberi tamamlamak üzereyiz. Bu yazın Irak sınırlarımızla ilgili meseleyi kalıcı olarak çözüme kavuşturmuş olacağız." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslendi.

Son Kabine toplantısından bu yana yaptıkları çalışmaları anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şubat'ın 12'sindeki Kabine toplantısının ardından Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır'a gittiklerini hatırlattı.
Her iki ülkenin devlet başkanının davetine icabetle yaptıkları bu ziyaretlerin oldukça verimli, samimi ve başarılı geçtiğini belirten Erdoğan, Dubai'de düzenlenen ve onur konuğu olarak davet edildikleri Dünya Hükümetler Zirvesi'ne katıldığını kaydetti.

Devlet Başkanı Şeyh Muhammed'in yanı sıra zirveye iştirak eden diğer devlet ve hükümet başkanları ile görüşmeler yaptıklarını dile getiren Erdoğan, Dubai ziyaretinin ardından Kahire'ye giderek Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Es-Sisi ile ikili ve heyetlerin katılımıyla görüşmeler gerçekleştirdiklerini söyledi.

Erdoğan, Mısır'da da ticaret ve savunma başta olmak üzere ikili konularla özellikle Filistin meselesini etraflıca konuştuklarını aktararak, görüşmelerde, Gazze'deki katliamı durdurma ve yardımların bölgeye sorunsuz ulaşmasını sağlamak amacıyla atılabilecek ortak adımları da ele aldıklarını ifade etti.

Yaralıların Türkiye'ye sevki ve Gazze'ye gönderilen 37 bin tonu aşan insani yardım malzemesinin ulaştırılmasında Mısır'ın ciddi desteklerinin olduğunu ifade eden Erdoğan, bu desteğin sürdüğünü bildirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yarın Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ı bu konuları istişare etmek üzere Türkiye'de ağırlayacaklarını dile getirdi.

Mısır ziyaretlerinin ardından Samsun'la başlayıp Ordu, Giresun, Rize ve Trabzon'la devam eden bir Karadeniz programı yaptıklarını hatırlatan Erdoğan, "Sağ olsun Karadeniz her zaman olduğu gibi bu ziyaretlerimizde de bizi kucakladı, muhabbetle bağrına bastı." dedi.
"Bölgesel hususları gözden geçirdik"
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in kazandığı seçimin hemen ardından ilk resmi ziyaretini 19 Şubat'ta Türkiye'ye gerçekleştirdiğini anımsatan Erdoğan, bu ziyarette hem Aliyev'i tarihi seçim başarısından dolayı tebrik ettiklerini hem de ikili ve bölgesel hususları gözden geçirme imkanı bulduklarını aktardı.

Erdoğan, ertesi gün adli yargı hakim ve cumhuriyet savcıları ile idari yargı hakimlerinin kura çekim törenine katıldıklarını belirterek, "Ülkemizi eğitim, sağlık, adalet ve güvenlik üzerinde yükseltme sözümüzü, yargı teşkilatımızı her alanda güçlendirerek tutmayı sürdürüyoruz." diye konuştu.

Kura töreninin ardından Arnavutluk Cumhurbaşkanı Edi Rama ve heyetini Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde ağırladıklarını söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Seçim mitinglerimize 21 Şubat'ta Afyonkarahisar, 22 Şubat'ta Denizli, 23 Şubat'ta Balıkesir, 24 Şubat'ta Sakarya, 25 Şubat'ta Adana ile devam ettik. Gittiğimiz her şehirde, vatandaşlarımızın sevgisiyle, coşkusuyla, duasıyla karşılaşmış olmaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyoruz. Meydanları hıncahınç dolduran tüm kardeşlerime bir kez daha teşekkür ediyorum.

İstanbul trafiği için yeni bir nefes olarak gördüğümüz Sirkeci-Kazlıçeşme Raylı Sistemi ve yaya odaklı yeni nesil ulaşım projesini 26 Şubat'ta hizmete açtık. Ardından Ankara'da Seçim İşleri Başkanlığımızın toplantısına katılarak, dava ve yol arkadaşlarımızla 31 Mart hazırlıklarını değerlendirdik. Miting maratonumuzu 27 Şubat'ta Manisa'yla, 28 Şubat'ta Kütahya'yla, 29 Şubat'ta Aydın'la sürdürdük. Kütahya'da ayrıca şehir hastanemizin ve NG Kütahya Seramik'in yeni fabrikalarının hizmete açılış törenlerine katıldık."

"En önemli gündem maddemiz Gazze ve Filistin"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mart ayının ilk gününü artık dünyanın önemli uluslararası etkinliklerinden biri haline dönüşen Antalya Diplomasi Forumu'na ayırdıklarını belirterek, "Bu sene üçüncüsü düzenlenen forumumuza, 148 ülkeden yaklaşık 4 bin 700 kişi katıldı. Forum kapsamında 11 devlet ve hükümet başkanı ile bir araya geldik. Gerek Forum açılışındaki hitabımızda gerekse görüşmelerimizde ikili konularımızın yanı sıra en önemli gündem maddemiz Gazze ve Filistin'di." dedi.

Türkiye'nin başarılarının dünyanın farklı köşelerinde ilgiyle karşılandığını Antalya Diplomasi Forumu vesilesiyle bir kez daha gördüklerini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

"Takip eden günlerde Antalya ve Muğla mitinglerimizde yine vatandaşlarımızla buluştuk. Ayrıca Antalya'da şehir hastanemizi ve bağlantı yolunu hizmeti açtık. Muğla Marmaris'te sivil toplum kuruluşlarımızın temsilcileri ile bir araya geldik. Aday tanıtımlarından başlayarak seçim gününe kadar yaklaşık 50 şehrimizde vatandaşlarımızla buluşmayı hedefliyoruz. Bu takvimin yaklaşık yarısını önümüzdeki haftalarda hayata geçireceğiz. Bakanlıklarımız ve kurumlarımız 31 Mart mahalli seçimlerinin huzur ve güven içinde gerçekleştirilmesi için gereken hazırlıkları yaptılar. Seçim takviminin en sağlıklı şekilde işletilmesi, yargı ile birlikte yürütme olarak bizim görevimizdir. Her seçim gibi 31 Mart'ın da bir demokrasi şöleni havasında geçmesini sağlamakta kararlıyız. Seçim sonuçlarının şimdiden ülkemize, milletimize ve şehirlerimize hayırlı olmasını diliyorum."
 

"Hayatın normal ritmine dönmesi için çalışıyoruz"
Gelişmeler ne olursa olsun, zihinlerinde ve kalplerinde en üst sıralarda tuttukları değişmez gündem maddelerinin olduğuna işaret eden Erdoğan, depremde yıkılan şehirlerin ayağa kaldırılmasının bunlardan biri olduğunu vurguladı.

Erdoğan, yerleşim yerlerini yıkıntılardan önemli ölçüde temizleyerek, geçici barınma alanlarının standardını yükselterek, hayatın normal ritmine kavuşması için çalışmayı sürdürdüklerini belirterek, şöyle konuştu:

Şimdiye kadar 46 bin konut ve köy evini hak sahiplerine teslim ettik. Nisan ayının başı itibarıyla bu rakamı 75 bine çıkarıyoruz. Yıl sonuna kadar da 200 bin konutu ve köy evini hak sahiplerine teslim edeceğiz. Kendi evini yapmak isteyenlere, hibesi ve kredisiyle her türlü kolaylığı gösteriyoruz. Amacımız, tek bir vatandaşımızın bile mağduriyetine meydan vermeden, hiç kimseye mahcup olmadan bu süreci suhuletle tamamlamaktır.

"Irak sınırlarımızı güven altına alacak çemberi tamamlamak üzereyiz"
Terörle mücadeleyi, Türkiye sınırları içinde ve dışında önlerine çıkan engellere aldırmadan kararlılıkla devam ettirdiklerini ifade eden Erdoğan, "Irak sınırlarımızı güven altına alacak çemberi tamamlamak üzereyiz. İnşallah bu yazın Irak sınırlarımızla ilgili meseleyi kalıcı olarak çözüme kavuşturmuş olacağız." ifadesini kullandı.

Suriye sınırları boyunca 30-40 kilometre derinliğinde bir güvenlik koridoru oluşturma iradelerinin baki olduğunu belirten Erdoğan, daha önceki harekatlarla bir kısmının tesis edildiği bu koridordaki boşlukları yeni adımlarla doldurmakta kararlı olduklarını dile getirdi.

Bölgedeki herkesi bu güvenlik stratejisine saygılı olmaya davet eden Erdoğan, "Aksi takdirde ortaya çıkacak gerilimlerin sebebi kendileri olacaktır. Türkiye'yi güney sınırları boyunca kuracağı bir teröristanla dize getireceğini düşünenlere yeni kabuslar yaşatacak hazırlıklarımız var. Ülkemizin ve milletimizin terörle mücadele hususundaki kararlılığını hala anlayamamış olanlara bu gerçeği kabul ettirene kadar şartları zorlamaktan geri durmayacağız." diye konuştu.

Türkiye'nin sadece kendi sınırlarından ibaret olmadığını vurgulayan Erdoğan, Türkiye'nin Balkanlar'dan Orta Asya'ya, Karadeniz'den Kuzey Afrika'ya, Ege'den Güney Asya'ya kadar çok daha büyük bir coğrafyanın kalbi olduğunu söyledi.

"İnsanlığı kendimize hayran bırakacak milli hasletlerimiz var"
Bu kalbin hem güç sağladığını hem de orayla bağlantılı tüm dostlara, kardeşlere umut verdiğini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

"Şayet bir yerde 'Bize ne şuradan, buradan' diye bir ifade duyarsanız bilin ki bunu söyleyen ya zır cahildir ya da gönüllü veya görevli bir beşinci kol elemanıdır. Bizim sömürgemiz yok, hiç olmadı. Bizim karşılıksız gelir getirecek kaynaklarımız yok, hiç olmadı. Bizim bunların üzerine kurulu siyasi ve ekonomik düzenimiz yok, hiç olmadı.
Peki bizim neyimiz var? Binlerce yıllık devlet tecrübemiz var. İnsanlığı kendimize hayran bırakacak milli hasletlerimiz var. Alın teri ve azimle çalışma vasfımız var. Milletçe asırlara sari varlığımızın hiçbir döneminde dikensiz bir gül bahçesinde yürümedik. Sahip olduğumuz her şeyi dişimiz ve tırnağımızla kazıyarak, gerektiğinde canımız ve kanımızla yoğurarak kazandık. Özgürlüğümüzü bu şekilde elde ettik. Geleceğe güvenle bakabilmemizi sağlayan öz güvenimizi yine bu şekilde inşa ettik. Şimdi önümüzde çözüm bekleyen 3-5 mesele var diye bu muhteşem mirasa sırtımızı mı döneceğiz? Birkaç yıl sabredeceğiz diye sahip olduklarımızdan vaz mı geçeceğiz? Daha çok mücadele etmemiz gerekiyor diye diz çökmemizi bekleyen emperyalistlere ve araçlarına teslim mi olacağız? Hayır, asla. Türk milleti en zor şartlarda bile istiklaline sahip çıkmış, en meşakkatli yolları aşmış, en ihtimal verilmeyen zaferleri kazanmış özellikli bir millettir. Bugün de öyle yapacağız.

İşte etrafımızda yaşananları görüyorsunuz. Azerbaycanlı kardeşlerimizin uzun bir mücadelenin ardından hem işgal edilen topraklarını hem Karabağ'ı nasıl özgür hale getirdiklerine hep beraber şahit olduk. Kuzeyimizdeki Rusya-Ukrayna savaşının tahrikler ve zafiyetler zincirinin sonucu olarak nasıl başladığını, bugüne nasıl geldiğini ve nereye gittiğini hep birlikte takip ediyoruz. Suriye'nin gözlerimizin önünde nasıl parçalanmaya çalışıldığını, hangi sinsi niyetlerin sahası haline getirildiğini gayet iyi biliyoruz."

Geçtiğimiz 21 yılda her alanda çok mesafe katettik
İsrail'in, Gazze'de sürdürdüğü katliama kimlerin yol verdiği, destek sağladığı, seyirci kaldığı, hatta içten içe sevindiğinin açıkça ortada olduğunu ifade eden Erdoğan, Türkiye'nin diplomatik girişimlerle, insani yardımlarla, samimi haykırışlarla Gazzelilere destek olmaya çalıştığını söyledi.

Erdoğan, "Türkiye, Gazze ve Filistin için elinden geleni yapmaktadır, yapmaya da devam edecektir ancak sorunun çözümü uluslararası düzeyde etkin ve kararlı bir anlayış birliğinin sağlanmasından geçiyor. Bilhassa İslam aleminin tıpkı bir duvarın tuğlaları gibi yekvücut olmasına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuluyor. Bu vahşete engel olması gereken uluslararası kurumların nasıl felç edildiğini, vahşeti sadece duyurmak isteyenlerin bile nasıl baskılandığını, siyofaşizm azgınlığının nasıl sınır tanımaz hale geldiğini anlatmaya gerek bile yok. Gazze'de temeli atılacak ilk Yahudi yerleşim binası, tek başına bu vahşetin sebebinin başka hiçbir şey değil sadece hırsızlık, ahlaksızlık, onursuzluk olduğunu göstermeye yetecektir." değerlendirmesini yaptı.

"Filistin topraklarında 2. Dünya Savaşı'ndan beri süren sistematik gasp eylemlerini meşrulaştıran hiçbir ülkenin ve halkın geleceği güvende olmayacaktır." ifadesini kullanan Erdoğan, bugün Filistinliler için reva görülen cinayet ve hırsızlık eylemlerinin yarın kendilerine uygulandığında bu ülkelerin ve halkların kimseden yardım isteyecek yüzlerinin bile kalmayacağını kaydetti.

Acı ama gerçek olan bu tespitin amacının kimseyi tehdit etmek olmadığını sadece gelecekte neler yaşanacağını hatırlatmak olduğunu belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

Türkiye ve Türk milleti olarak siyasetimizle, ekonomimizle, savunma sanayimizle, ordumuzla, sosyal yapımızla ve kurumlarımızla güçlü olmazsak, bizim başımıza gelecek olan da budur. Günübirlik sıkıntıların heyecanına kapılıp ülkemizin verdiği bu büyük mücadeleyi görmezden gelmek demek, ülkeyi işte böyle bir girdabın içine atmak demektir. Geçtiğimiz 21 yılda her alanda çok mesafe katettik ama henüz gerçekten kendimizi rahat ve güvende hissedeceğimiz yerde değiliz. Başlattığımız projelerin sonuçlanması ve onları takip edecek programların hayata geçmesi için biraz daha vakte ihtiyacımız var. İnşallah o günleri de hep birlikte göreceğiz.

Önceki hafta ilk uçuşunu başarıyla gerçekleştiren 5. nesil savaş uçağı KAAN vesilesiyle savunma sanayinde gelinen yerin, Türkiye'de ve dünyada epeyce konuşulduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

KAAN başta olmak üzere savunma sanayi hamlelerimiz, Antalya Diplomasi Forumu'nda da muhataplarımızın gündemindeydi. Bugün bu başarı hikayesinin ihracatımıza olan etkisi üzerinde durmak istiyorum. Bilindiği gibi savunma sanayinde son 21 yılda büyük aşamalar kaydeden Türkiye, bu sayede sektörde yüzde 20'lerde olan yerlilik oranını yüzde 80'lerin üzerine taşımıştır. Öyle ki 850'yi aşkın yerli savunma sanayi projesi ve 90 milyar dolarlık proje büyüklüğüyle bu alanda kendi kendine yeterliliği en yüksek ülkelerden biri haline geldi.

SİHA ihracat liginin de zirvesinde yer alıyoruz
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece bununla kalmadıklarını ifade ederek, şunları söyledi:

Sahip olduğumuz yüksek teknoloji ürünlerini dost ve müttefik ülkelerle de paylaşarak savunma ihracatımızı 10 yılda yaklaşık 4,5 kat artırdık. Geçtiğimiz yıl dünyanın 185 ayrı ülkesine 230 çeşit savunma sanayi ürünü satarak 5,5 milyar dolarlık ihracat yaptık. Sahip olduğumuz kara, deniz, hava savunma platformlarıyla kardeş ülkelerin ordularının ihtiyaçlarına cevap vererek Türkiye'nin bölgesel ve küresel gücüne katkıda bulunduk. Savunma sanayi üretimimizi deprem bölgesine de yayarak hem bu alandaki gücümüzün artmasını sağlamayı hem de şehirlerimizin hızla ayağa kalkmasına destek olmayı amaçlıyoruz.

Erdoğan, "Savunma sanayi ihracatında dünyadaki yerimize baktığımızda karşımıza çıkan fotoğraf şu şekildedir, TB2, AKINCI, ANKA ve AKSUNGUR silahlı insansız hava araçlarımız ile SİHA teknolojisinde dünyada ilk 3 ülke arasında SİHA ihracat liginin de zirvesinde yer alıyoruz. Bugüne kadar 50 ülkeyle 770 insansız hava aracı için sözleşme imzaladık. Sadece geçtiğimiz yılın İHA ihracat tutarı, 1,8 milyar dolardır. 2024 yılının ilk iki ayında savunma ve havacılık sektöründe 633 milyon dolarlık ihracat rakamıyla yeni bir rekor kırdık." diye konuştu.

Kara araçlarında bir dünya markasına dönüşen savunma sanayisinin, her kıtadan 40 ayrı ülkeye yaklaşık 4 bin 500 4x4, 6x6 ve 8x8 taktik tekerlekli araç ihracatı yaptığını aktaran Erdoğan, geçen yıl kara araçları ihracatının 500 milyon doları bulduğuna dikkati çekti.

"İlk sıralarda yer alıyoruz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

Mühimmat ve füze sistemlerinin her çeşidinde tasarımda, geliştirilmesinde ve üretiminde ilk sıralarda yer alıyoruz. Deniz araçlarında kendi korvetini, kendi Anadolu gemisini üreten Türkiye, bu gemileri kendi radarlarıyla sensörleriyle muhabere sistemleriyle füzeleriyle ve torpidolarıyla donatıyor. Şirketlerimiz iki ülkeyle 6 korvet inşası için sözleşme imzalayarak ihracat yolunda hızlı bir giriş yaptı. Ayrıca ürettiğimiz tank çıkarma gemisi, havuzlu çıkarma gemisi, karakol botları, hızlı müdahale botları ve lojistik destek gemisi gibi deniz platformlarından 10 ülkeye 140 ihracat gerçekleştirdik.

Erdoğan, yerli tasarım ve üretim olan ATAK taarruz helikopterlerinden, Türk Silahlı Kuvvetlerinin envanterindekilerinin yanında Uzak Doğu ve Afrika ülkelerine 8 tane de ihraç edildiğini ifade ederek, "Türkiye'nin ilk insanlı eğitim ve yakın taarruz uçağı olan HÜRKUŞ'un 5 adedi halen iki ayrı ülkenin hava kuvvetleri tarafından kullanılıyor. Kara araçlarındaki başarımızı, bunlara entegre edilen uzaktan komutalı silah sistemleri ihracatında da yakalamaya başladık. Kendi ürettiğimiz araçlar yanında yabancı menşeli araçlarda da bizim silah kulelerimiz tercih ediliyor. Bugüne kadar 24 ülkeye yaklaşık 1200 silah kulesi satışı yaptık. Son dönemde yaşanan asimetrik savaşların vazgeçilmez unsuru olan kamikaze İHA'lar da talep gören ürünlerimiz arasındadır. Halihazırda şirketlerimiz vasıtasıyla 11 ülkeye 1500 kamikaze dron ihracatı gerçekleştirdik. Hafif silah ve tabanca üretiminde de önemli bir marka haline geldik. Bugün dünyanın 111 ayrı ülkesinde hafif silahlarımız ve tabancalarımız kullanılıyor." bilgisini verdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yüksek teknoloji içeren radar sistemlerinin tasarımı ve üretimi konusunda Türkiye'nin, 10 ülkeye yaptığı 40 adet ihracatla dünyadaki ilk 3 ülke arasında yer aldığının söyledi.

Türkiye'nin neye ihtiyacı olduğuna, hangi adımları atması gerektiğine bakıyoruz
Henüz çalışmaları süren projelere de çok büyük ilginin olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

"21 Şubat'ta ilk uçuşunu yapan KAAN'ımızın bizimle birlikte pek çok dost ülkede yol açtığı heyecanı, ilgiyi, umudu hep birlikte gördük. Bir başka ifadeyle, ülkemizin tasarımını ve üretimini tamamlayıp hizmete aldığı her ürünün müşterisi zaten hazır. Yeter ki biz sabırla azimle dikkatle kararlılıkla çalışarak projelerimizi birer birer sonuçlandıralım. Bölgesel ve küresel krizlerin yaygınlaştığı, çatışmaların derinleştiği, tehditlerin arttığı bir dönemde Türkiye için bu tablo zaten çok önemlidir.

Biz gerçekten ihtiyacımız olduğunda, müttefikimiz dediğimiz kurumların ve ülkelerin yanımızda olmayacağını son 10 yılda defalarca tecrübe ettik. Suriye sınırlarımız terör örgütleri tarafından roketlerle tehdit edildiğinde bize yardım etmek bir yana, ülkemizdeki mevcut hava savunma sistemlerini söküp götürenler oldu. Türkiye'ye parasıyla satmadıkları silahları ve mühimmatları terör örgütlerine bilabedel dağıtanları, bunların bize karşı kullanılmasına göz yumanları da unutmadık, unutmuyoruz. İşte bunun için diyoruz ki biz artık kimin ne dediğine, kimin ne istediğine bakmıyoruz. Biz artık sadece Türkiye'nin neye ihtiyacı olduğuna, hangi adımları atması gerektiğine bakıyoruz."

Türkiye, dünyada eşine az rastlanır bir oranla büyümeyi sürdürdü
Türkiye'nin bugünüyle birlikte geleceğini de şekillendirecek tarihi bir ekonomik dönüşümden geçtiğini belirten Erdoğan, "Açıklanan her veri, ekonomimizin güçlü temeller üzerinde yükseldiğine işaret ediyor. Geçtiğimiz yıl maruz kaldığımız 'Asrın Felaketi' 6 Şubat depremlerine ve seçime rağmen ekonomimiz yüzde 4,5 gibi dünyada eşine az rastlanır bir oranla büyümeyi sürdürdü. Dünya ortalamasının 1,5 katına tekabül eden bu büyüme oranı, yaşadığımız tüm olumsuzluklara rağmen ekonomimizin direncini ve dinamizmini ispatlıyor." diye konuştu.

Büyümenin yaklaşık yarısının yatırımlardan kaynaklanmasının ayrıca önemli olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Milli gelirimizin 1,1 trilyon doların ve kişi başına milli gelirimizin 13 bin doların üzerine çıkması, fevkalade sevindirici bir gelişmedir." dedi.

Erdoğan, satın alma paritesine göre dünyanın en büyük 11. ekonomisi haline gelen Türkiye'nin, kısa vadeli kazanımlar yerine uzun vadeli kalıcı refah artışlarına odaklanarak yoluna devam edeceğini aktardı.

AK Parti iktidarları döneminde her yıl ortalama 700 bin istihdam artışı sağlandığını belirten Erdoğan, "İstihdamdaki başarı hikayemizi geçtiğimiz yıl 855 bin yeni istihdam artışıyla sürdürdük. İşsizlik oranını yüzde 9,4 ile son 10 yılın en düşük seviyesini ifade eden tek haneli rakamlara düşürdük. Hatta bu oran, 2023 yılının aralık ayında yüzde 8,8 olarak gerçekleşti." diye konuştu.

Enflasyonla mücadelede henüz istenen yere gelinmediğini belirten Erdoğan, "Ama kararlıyız. Daha önce ülkemizi enflasyondan nasıl kurtardıysak inşallah bu defa da aynı başarıyı sergileyeceğiz." dedi.

Enflasyon beklentilerinin giderek düşmesinin, bu mücadeleye olan inancın işareti olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Aynı şekilde cari açıktaki düşüş de sürüyor. Bu yılın ilk 2 ayında cari dengede 13 milyar doların üzerinde iyileşme sağladık." bilgisini verdi.

"Hedefimiz 60 milyar dolar"
Yenilenebilir enerji yatırımları ve yüksek teknolojiye dayalı üretimlerin artmasıyla cari açığın gerileyeceğini kaydeden Erdoğan, küresel enerji noktasında fiyatlardaki gerilemenin de bu mücadeleye destek olduğunu söyledi.

Turizm gelirlerinin her yıl rekor kırdığına işaret eden Erdoğan, "Geçtiğimiz yılı 54,5 milyar dolarla kapattığımız turizmde, bu yılki hedefimiz 60 milyar dolardır. Tabii tüm bu programları uygularken hep yaptığımız gibi mali disiplinden asla taviz vermiyoruz. Kalıcı fiyat istikrarını sağlayacak, yapısal dönüşümü hızlandıracak afetlere karşı güvenli şehirler oluşturma çabalarımıza kaynak oluşturacak bir anlayışla maliye politikalarımızı yönetmeye devam edeceğiz." diye konuştu.

"Elbette yaşanan sıkıntıların farkındayız"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ülkemizin risk priminin düşmesi, borçlanma maliyetlerimizin azalması, yatırımcıların ilgisinin artması, derecelendirme kuruluşlarının notlarının olumluya dönmesi, yaklaşık 132 milyar dolarlık döviz rezervine sahip olmamız, ekonomi programımızın doğru yolda ilerlediğini gösteriyor." diye konuştu.

Erdoğan, şu açıklamalarda bulundu:

Bu vesileyle şu hususun altını bir kez daha çizmek isterim. Cumhuriyet tarihimizin en büyük demokrasi ve kalkınma adımlarını atarken, en olumlu gelişmeleri çalışanlarımızın, emeklilerimizin, dezavantajlı kesimlerin hayatlarıyla gerçekleştirdik. En düşük emekli maaşını 66 liradan 10 bin liraya, nereden, nereye. Asgari ücreti 184 liradan 17 bin liraya, engelli maaşını 25 liradan yaklaşık 4 bin liraya çıkarmış, her alanda milletimizin refah seviyesini katlayarak yükseltmiş bir hükümet olarak çalışanlarımızın ve emeklilerimizin bugünkü sıkıntılarına gözlerimizi kapamamız mümkün mü? Elbette yaşanan sıkıntıların farkındayız.

Milletimizden bize güvenmeyi sürdürmesini istirham ediyorum
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Geçtiğimiz günlerde emekli maaşlarına şu kadar zam yapacağız diyen muhalefetin nasıl boş konuştuğunu örnekleriyle anlattım. Sözü edilen artışları, ülkenin tüm yatırımlarını durdursak, eğitim veya sağlık harcamalarının tamamını buraya aktarsak, kamu görevlilerine maaş vermesek bile karşılayamıyoruz. Bu demek değil ki çalışanlarımızı ve emeklilerimizi hayat pahalılığının pençesine terk edeceğiz. Tam tersine enflasyonu yenerek, büyümeyi sürdürerek, milli gelirimizi artırarak, devletimizi güçlendirerek her meselemizi çözdüğümüz gibi çalışanlarımızın ve emeklilerimizin gelirlerini de artıracağız.

Türkiye Yüzyılı'nın emektarları başta olmak üzere hiçbir insanımızı darda bırakmayacak, göz göre göre sıkıntı çekmesine müsaade etmeyeceğiz. Milletimizden bize güvenmeyi, inanmayı sürdürmesini, destek ve dualarını bizden esirgememesini özellikle istirham ediyorum. Rabb'im birliğimizi, beraberliğimizi, dayanışmamızı daim eylesin diyorum."

Erdoğan, toplantının ve alınan kararların hayırlara vesile olmasını dileyerek konuşmasını tamamladı.



Fidan: SDG İsrail'den cesaret alıyor, Esed rejimine karşı hiçbir zaman harekete geçmedi

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Reuters)
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Reuters)
TT

Fidan: SDG İsrail'den cesaret alıyor, Esed rejimine karşı hiçbir zaman harekete geçmedi

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Reuters)
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Reuters)

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan dün yaptığı açıklamada, Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) cesaretini İsrail'den aldığını belirterek, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed rejimine karşı muhalefetle hiçbir zaman birlikte hareket etmediklerini kaydetti.

Suriye'nin güneyinde yaşananlar hakkında Fidan şu ifadeleri kullandı: “Özellikle Güney meselesi fevkalade önemli. Şu anda bizim belki en büyük risk alanımız o. Güney'deki sıkıntı tek başına çok fazla büyük risk oluşturduğu için değil. O da yönetilebilir bir konu. İsrail'in ona müdahil olmasından dolayı ortaya çıkan bir risk alanı var. Bu risk alanını çok iyi yönetmek gerekiyor. Çünkü daha büyük riskleri de beraberinde getirebilir. "

PKK'nın silahsızlanma sürecinin "Türkiye tarafından çok şeffaf ve çok iyi bir şekilde" yönetildiğini  vurgulayan Fidan “Ancak örgütün ne yapmayı planladığı konusunda henüz bir kelime bile duymadık” dedi.

Türkiye Savunma Bakanlığı sözcüsü Zeki Aktürk cuma günü yaptığı açıklamada, bazı ülkelerin SDG'yi silahsızlanmayı reddetmeye ve Suriye ordusuna entegre olmamaya teşvik ettiğini belirterek, ülkesinin Suriye'de askeri bir operasyon başlatma niyetinde olmadığını söyledi.

Ankara'da düzenlenen basın toplantısında konuşan sözcü, "SDG'nin zaman kazanma girişimleri boşuna ve Suriye ordusuna entegre olmaktan başka seçenekleri yok" diyerek, SDG’nin faaliyetlerinin Suriye'de istikrar ve güvenliğin sağlanmasına yönelik çabalara zarar verdiğinin altını çizdi.

Sözcü, Türk ordusunun Suriye'de askeri bir operasyona hazırlandığı iddialarını yalanlayarak, Türk ordusunun son hareketlerinin "rutin birlik rotasyonlarının" parçası olduğunu belirtti.

Sözcü, Türkiye'nin daha önce SDG'nin Suriye ordusuna entegrasyonunu istediğini ifade ettiğini ve SDG'nin hareketlerinin ve Suriye ordusunun faaliyetlerinin izlenmesi gerektiğinin altını çizdi.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, 10 Mart'ta SDG lideri Mazlum Abdi ile Suriye'nin kuzeydoğusundaki sivil ve askeri kurumları entegre etme konusunda bir anlaşma imzaladı, ancak bu anlaşma henüz uygulanmadı.


Erdoğan, Terörsüz Türkiye sürecine desteğini yineledi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da yaptığı konuşmada, ‘çözüm sürecini’ başarıya ulaştırma kararlılığını vurguladı. (Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da yaptığı konuşmada, ‘çözüm sürecini’ başarıya ulaştırma kararlılığını vurguladı. (Cumhurbaşkanlığı)
TT

Erdoğan, Terörsüz Türkiye sürecine desteğini yineledi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da yaptığı konuşmada, ‘çözüm sürecini’ başarıya ulaştırma kararlılığını vurguladı. (Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da yaptığı konuşmada, ‘çözüm sürecini’ başarıya ulaştırma kararlılığını vurguladı. (Cumhurbaşkanlığı)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kürt tarafının ‘barış ve demokratik toplum süreci’ olarak adlandırdığı ve terör örgütü PKK’nın tasfiyesi ile silahsızlanmasını öngören ‘terörden arındırılmış Türkiye’ hedefini başarıya ulaştırma kararlılığını dile getirdi.

Bu açıklama, PKK yönetiminin, cezaevinde bulunan örgüt lideri Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması ve hükümetin Kürtlerin haklarını genişletecek ciddi yasal adımlar atması yönündeki talepleri karşılanmadığı takdirde sürece dair yeni bir adım atmayacaklarını söylemesinin ardından geldi.

Erdoğan, “Türkiye, terörün ortadan kalktığı; kardeşliğin ve istikrarın her karış toprağa hâkim olduğu bir döneme doğru ilerliyor” dedi.

Farklı tutumlar

Erdoğan, İstanbul’daki Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) düzenlenen 4. İlim Yayma Ödülleri töreninde yaptığı konuşmada, “Terörden arındırılmış Türkiye hedefine yaklaştıkça, sabotaj girişimleri, medya kampanyaları ve siyasi-sosyal mühendislik faaliyetleri artıyor” ifadelerini kullandı.

cdf
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da düzenlenen İlim Yayma Ödülleri töreninde konuştu. (Cumhurbaşkanlığı)

Erdoğan, “Terörsüz Türkiye sürecinin başarısı için iktidarımızın da, ittifakımızın da, devletimizin de kararlılığının tam olduğunun bilinmesini isterim” dedi.

Aynı dönemde PKK yönetimi, Abdullah Öcalan serbest bırakılmadığı ve Ankara somut, kapsamlı yasal adımlar atmadığı sürece ‘çözüm süreci’ kapsamında yeni bir adım atmayacağını belirterek tehditlerini artırdı. PKK, geçtiğimiz mayıs ayında, Öcalan’ın 27 Şubat’ta İmralı Cezaevi’nden yaptığı ‘barış ve demokratik toplum’ çağrısına yanıt olarak kendini feshettiğini duyurmuştu.

xcdf
Terör örgütü PKK’nın 11 Temmuz'da Irak'ın kuzeyindeki Kandil Dağı'nda düzenlenen silah yakma töreninden (Reuters)

PKK’lı 30 militanın 11 Temmuz’da Kandil Dağı’nda düzenlenen sembolik bir törenle silah bırakmasının ardından, örgüt 26 Ekim’de tüm mensuplarını Türkiye’den Kuzey Irak’a çektiğini açıkladı. Ardından örgütün Zap bölgesindeki güçleri de olası çatışmaları önlemek amacıyla geri çekildiğini duyurdu. Bu adımların tamamı, örgüt lideri Abdullah Öcalan’ın talimatları doğrultusunda PKK tarafından tek taraflı olarak atılmıştı. Ancak PKK yöneticilerinden Amed Malazgirt cumartesi günü AFP’ye yaptığı açıklamada, Öcalan’ın öncülüğünde atılan bu adımlara rağmen örgütün ‘çözüm süreci’ kapsamında artık yeni bir adım atmayacağını söyledi. Malazgirt, Ankara’nın iki temel şartı karşılamaması halinde sürecin ilerlemeyeceğini vurguladı: ‘Öcalan’a özgürlük’ ve ‘Türkiye’de Kürt halkının anayasal olarak tanınması’.

Bu açıklamalar, KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat’ın, Türkiye’nin Kürt meselesi demokratik temelde çözülmediği ve Öcalan ‘baş müzakereci’ olarak muhatap alınmadığı takdirde ‘ciddi risklerle’ ve bir ‘beka sorunu’ ile karşı karşıya kalacağı yönündeki uyarılarının üzerinden sadece birkaç gün sonra geldi.

Kürt televizyonlarından birine konuşan Bese Hozat, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) geçtiğimiz ağustos ayında kurduğu Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu üyelerinin 24 Kasım’da İmralı’da Öcalan ile gerçekleştirdiği görüşmeyi ‘olumlu ve iyi bir adım’ olarak nitelendirdi, ancak ‘güçlü bir adım olarak değerlendirilemeyeceğini’ söyledi.

PKK yöneticisi Hozat, aynı röportajda, “Türkiye, Kürt meselesini demokratik bir zeminde çözmezse; Kürtlerin varlığını ve kimliğini tanımazsa, köklü yasal reformlar ve değişiklikler yapmazsa, ülkenin geleceği gerçekten karanlık olur” ifadelerini kullandı.

xcvfg
Terör örgütü PKK’nın silahsızlandırılması için yasal bir çerçeve oluşturmakla görevli Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu 4 Aralık'ta toplanacak. (Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin resmi X hesabı)

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda yer alan siyasi partiler, sürecin işleyişine ilişkin raporlarını hazırlayarak 4 Aralık’ta yapılması planlanan toplantıda sunmak üzere çalışıyor. Öcalan’ı ziyaret eden heyetin (AK Parti, MHP ve DEM Parti’den üç milletvekili) görüşmeye dair bir bilgilendirme yapması bekleniyor.

Barzani’den destek

Diğer yandan Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani, Türkiye’deki çözüm sürecine destek verdiğini açıkladı. Barzani, “Bizden ne istenirse yapmaya hazırız” dedi.

Şırnak’ın Cizre ilçesinde yaptığı konuşmada Barzani, Türkiye’deki çözüm sürecini ‘bölge için köklü bir değişim’ olarak nitelendirdi.

dfgr
Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani, 29 Kasım'da Şırnak'ta düzenlenen bir etkinlikte konuştu. (Türk medyası)

Barzani, 2013’te başlayan ve 2015’te sona eren barış sürecine daha önce de destek vermiş bir lider olarak, bu kez sürecin halkın, parlamentonun ve siyasi partilerin devlete verdiği destek sayesinde ‘daha organize bir şekilde’ yürütüldüğünü söyledi.

Kürt lider, Türkiye’de barış kapısının açılmasına katkıları nedeniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, TBMM’ye ve Türk halkına teşekkür ederken, süreç kapsamında attığı olumlu adımlar nedeniyle Öcalan’a da teşekkür etti. Barzani, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) sürece ‘tüm gücüyle destek vereceğini’ vurguladı.


İstanbul'da tatil yaparken hayatını kaybeden ailenin odasında zehirli gaz bulundu

Ölen üç Alman turistin kaldığı Fatih ilçesindeki otelin yakınına İstanbul polisi tarafından güvenlik kordonu oluşturuldu (DPA)
Ölen üç Alman turistin kaldığı Fatih ilçesindeki otelin yakınına İstanbul polisi tarafından güvenlik kordonu oluşturuldu (DPA)
TT

İstanbul'da tatil yaparken hayatını kaybeden ailenin odasında zehirli gaz bulundu

Ölen üç Alman turistin kaldığı Fatih ilçesindeki otelin yakınına İstanbul polisi tarafından güvenlik kordonu oluşturuldu (DPA)
Ölen üç Alman turistin kaldığı Fatih ilçesindeki otelin yakınına İstanbul polisi tarafından güvenlik kordonu oluşturuldu (DPA)

Anadolu Ajansı'nda dün yer alan habere göre, İstanbul'da hayatını kaybeden Hamburg’dan tatil için gelen Türk ailenin otel odasında zehirli gaz fosfin bulundu.

Adli tıp raporuna atıfta bulunan ajans, maddenin odadan alınan sürüntü örneklerinde ve otel havlularında da tespit edildiğini belirtti. Ancak ölüm nedeni henüz bilinmiyor.

Alüminyum fosfit, zararlılarla mücadelede yaygın olarak kullanılır. Suyla veya yeterli miktarda atmosferik nemle temas ettiğinde, zehirli bir gaz olan fosfin üretir. Bu gaz, memelilerde hücrelere zarar verir ve yüksek konsantrasyonlarda kanda oksijen taşınmasını engeller.

İnsanlarda fosfin, kuru öksürük, kusma ve karaciğer ve böbrek fonksiyonlarında bozulma gibi semptomlara neden olabilir ve solunduğunda ölümcül olabilir.

Hamburg’dab gelen Türk ailenin dört üyesi, kasım ayının ortasında İstanbul'da tatildeyken hayatını kaybetti.

Adli tıp ön raporuna göre ailenin odasının altındaki odada bulunan pestisitler ölümlerine neden olmuş olabilir, ancak bu henüz doğrulanmadı.

AA’nın haberine göre, ailenin yemek yediği yerlerde yapılan tetkiklerde herhangi bir anormalliğe rastlanmaması üzerine ölüm nedeninin gıda zehirlenmesi olduğu yönündeki ilk şüpheler de reddedildi.