Sanayi ve Teknoloji Bakanı Kacır: İnşallah Türksat 6A uydumuzu 8 Temmuz haftasında uzaya göndermeye hazırlanıyoruz

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye'nin yerli ve milli uydusu Türksat 6A ile ilgili, "İnşallah uydumuzu 8 Temmuz haftasında uzaya göndermeye hazırlanıyoruz. Bu andan itibaren nakliye faaliyetleri gerçekleştirilecek." dedi.

AA
AA
TT

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Kacır: İnşallah Türksat 6A uydumuzu 8 Temmuz haftasında uzaya göndermeye hazırlanıyoruz

AA
AA

Kacır, Türksat ve Türk Havacılık Uzay Sanayii (TUSAŞ) işbirliğiyle ülkeye kazandırılan Uzay Sistemleri Entegrasyon ve Test Merkezi'nde (USET) Türksat 6A uydusunun son durumuna ilişkin basın açıklaması yaptı.

Türkiye'nin uzay teknolojilerinde 40 yıllık rüyasının gerçekleştiğini belirten Kacır, 1984'te dönemin Başbakanı Turgut Özal'ın bir yandan Türkiye'nin uzaydaki yörünge haklarını muhafaza almaya gayret ederken, diğer yandan ODTÜ'de TÜBİTAK UZAY'ı kurduğunu hatırlattı.

Bakan Kacır, Özal'ın, Enstitüyle Türkiye'nin uydularını geliştirmesini hedeflediğini anlatarak, "2000'lerden bu yana Türkiye uydu geliştirme çalışmalarında çok önemli bir deneyim elde etti. Görüntüleme uydularında orta üretim projesi BİLSAT ve RASAT ile daha sonra GÖKTÜRK ve nihayetinde İMECE uydularıyla Türkiye, yüksek çözünürlüklü görüntüleme uydularını kendi imkanlarıyla geliştirebilen üretebilen ülkelerden biri oldu." diye konuştu.

Haberleşme uyduları tarafında bugüne dek Türksat'ın sekiz farklı uydudan istifade ettiğini vurgulayan Kacır, halihazırda bunların beşini kullanmaya devam ettiklerini söyledi.

"396 çevresel ve fonksiyonel test tamamlandı"

Kacır, ilk milli haberleşme uydusunun Türksat 6A projesi olduğunun altını çizerek, bu projenin de tamamlandığını ve uçuş modelinin nakliye öncesi halini görebildiklerini aktardı.

Uzun süren çalışmalar boyunca uydunun bütün kritik alt sistemlerinin yerli ve milli olarak geliştirildiğini bildiren Kacır, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Uçuş bilgisayarları, güç dağıtım düzenleme birimleri yerli ve milli olarak üretildi ve yüzde 81,4 yerlilik oranıyla Türksat 6A'nın üretim süreçleri tamamlanmış oldu. Bu süreçte 24 çeşit ekipman yerlileştirildi ve halihazırda gördüğümüz uçuş modelinde 84 farklı yerli ekipman var. Geliştirme ve test süreçleri tümüyle burada TUSAŞ bünyesinde, USET yerleşkesinde gerçekleştirilmiş oldu. Bütün proje boyunca 396 çevresel ve fonksiyonel test tamamlandı. İnşallah uydumuzu 8 Temmuz haftasında uzaya göndermeye hazırlanıyoruz. Bu andan itibaren nakliye faaliyetleri gerçekleştirilecek. Daha sonra fırlatma öncesi fırlatma kampanyası dediğimiz yaklaşık dört haftalık periyotta, fırlatmayı gerçekleştireceğimiz SpaceX ekipleriyle bizim ekiplerimiz, birlikte çalışmaları tamamlayacak. Bu fırlatmada bir ilki daha yaşayacağız. Fırlatma sonrası yörüngeye yerleşme aşamasında ilk kez yine bizim ekiplerimiz, kendi imkanlarımızla gerçekleştirecek. Bu da Türkiye'nin, Ay Projesi için yeni bir deneyim daha kazanmasına vesile olacak. Uydumuzu kendi ekiplerimizin çalışmalarıyla görev yapacağı yörüngeye transfer etme deneyimini bu fırlatmayla beraber elde etmiş olacağız."

"4,5 milyarlık nüfusun kullanımına erişecek"

Mehmet Fatih Kacır, Türksat 6A'nın, 4 bin tonun üzerinde ağırlığıyla, daha önce yerli olarak geliştirilen 600 kilogramlık görüntüleme uydularıyla mukayese edildiğinde çok daha büyük ve sofistike bir ürün olduğunu kaydetti.

Gelecek dönemde Türkiye'nin yerli uydu geliştirme faaliyetlerine devam edeceğini dile getiren Kacır, Türksat'ın haberleşme uydularında bugüne dek 118 ülkede 3 milyarlık bir nüfusa erişme imkanının olduğunu vurguladı.

Kacır; Endonezya, Malezya ve Hindistan'ı kapsayan haberleşme imkanını da Türksat 6A ile elde edeceklerini belirterek, "Böylelikle 3 milyarlık dünya nüfusuna 1,5 milyar daha ilave edilecek ve Türkiye'nin haberleşme uyduları dünya nüfusunun yarıdan fazlasının yani 4,5 milyarlık nüfusun kullanımına erişmiş olacak." ifadesini kullandı.

Önümüzdeki dönemde GÖKTÜRK uydusunu yenileme, İMECE 2 ve İMECE 3 projelerinin de gerçekleştirileceğini kaydeden Kacır, ekiplerin Ay Projesi için çalışmalarını sürdürdüklerine de işaret etti.

"400'e yakın arkadaşımız ortak çalışma yürüttü"

Kacır, Türkiye'nin uzay bilim ve teknolojisi alanında, tıpkı savunma sanayisinde olduğu gibi, süreç boyunca millileşme ve yerlileşme hamlesine devam edeceğini dile getirdi.

Bütün bu projelerin kendilerini bir sonraki projeler için cesaretlendirdiğini ve yenileri için deneyim kazanmalarına vesile olduğunu vurgulayan Kacır, şu değerlendirmede bulundu:

"Bu projede TÜBİTAK, TUSAŞ, ASELSAN, CTech ekipleri bir arada çalıştı. Dönem dönem 400'e yakın arkadaşımızın ortak çalışma yürüttüğü bir proje oldu bu. Bu da bizim için ayrı bir iftihar kaynağı. Bütün bu müesseselerimiz, şirketler bu alanda küresel bir deneyim kazanmış oldu. Elde ettiğimiz kabiliyet, bizi dünyada haberleşme uydularını kendi imkanlarıyla geliştirebilen ülkelerden biri haline getirdi. İddiamızı yeni projelerle sürdüreceğiz. Hem beşeri sermayemizin Türkiye'nin milli stratejisine katkı vermesini sağlayacağız hem de Türkiye'yi stratejik alanlarda yeni kabiliyetlerle ve yetkinliklerle buluşturmaya devam edeceğiz. Bu projeye katkı veren bütün arkadaşlarımıza ve yöneticilerimize teşekkür ediyorum. Bütün bu milli projeleri en güçlü şekilde himaye eden hem Türkiye'nin nitelikli insan kaynağına güvenen hem Türkiye'yi böylesi küresel düzeyde altyapılarla buluşturan Cumhurbaşkanımıza da şükranlarımı sunuyorum. İnşallah TÜBİTAK, TUSAŞ, ASELSAN ve CTech gibi nice firmamızla nice milli projelere."

Toplantıya, Bakan yardımcıları Ahmet Yozgatlıgil ve Zekeriya Çoştu'nun yanı sıra TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal, Türkiye Uzay Ajansı (TUA) Başkanı Yusuf Kıraç, TUSAŞ Genel Müdürü Temel Kotil ve Türkiye'nin ilk astronotu Alper Gezeravcı da katıldı.



Türkiye, İsrail ve Suriye'de uzlaşı arayışı

Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)
Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)
TT

Türkiye, İsrail ve Suriye'de uzlaşı arayışı

Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)
Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)

İsmail Derviş

ABD Başkanı Donald Trump'ın Ankara ile Tel Aviv arasında Suriye ile ilgili yaşanan gerilime ilişkin açıklamaları, başta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu olmak üzere herkesi şaşırttı. Netanyahu’ya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yakın bir ilişkisi olduğunu söyleyen Trump, Netanyahu’nun makul olması gerektiğini belirterek, “Türkiye ile bir problemin varsa bunu çözebilirim” dedi.

Trump'ın bu ifadeleri, ABD için İsrail'in aşılamayacak bir kırmızı çizgi olması ve tüm dünyanın ABD tarafından İsrail’e Gazze Şeridi ve Lübnan'a karşı savaşında verilen sarsılmaz desteğe tanıklık etmesinden dolayı şaşırtıcıydı. Ancak mesele Türkiye ile olası bir çatışmaya ilişkin endişelere geldiğinde, Türkiye Washington'ın bölgedeki en önemli müttefiklerinden biri olduğundan olay başka bir boyut kazandı.

Türkiye ve İsrail arasındaki anlaşmazlıklara rağmen, Ankara ve Tel Aviv arasında diplomasi dilinin hâkim olduğu stratejik ve tarihi ilişki, gerginliğin azaltılmasına ve muhtemelen bir anlaşmaya varılmasına katkıda bulunabilir.

Çatışmaları önleyecek bir anlaşmaya varılması

Suriyeli bir kaynak Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada: “Şu an bir anlaşmadan söz ediliyor, ancak bu anlaşma bir ayrılma anlaşması değil, bir çatışmasızlık anlaşması. Çünkü aslında Türkiye ile İsrail arasında Suriye'de bir çatışma yok, başka bir deyişle anlaşma, Suriye hava sahasında bir İsrail uçağı varsa, gideceği yerin bildirilmesi için sınırların çizilmesini öngörüyor” ifadelerini kullandı.

sdfrgt
Ankara ve Tel Aviv arasında, iki taraf arasında olası çatışmaların önlenmesini ve Suriye'nin orta kesimlerinde Türkiye’nin askeri üsler kurmasını garanti altına alan bir anlaşma imzalanabilir (AFP)

Suriyeli kaynak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Genel olarak Suriye arenasında bir tür dengeye ihtiyaç var. Türkiye mevcut politikalarını sürdürerek İsrail'in Suriye topraklarını işgal etme girişimini engelleyebilir. Bunun için Şam ve Ankara hükümetleri arasında resmi bir anlaşma var. Bu da bunun her iki ülkenin de ortak çıkarına olduğu anlamına geliyor. İsrail ile Suriye'nin kuzeydoğusunda Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehdit eden silahlı gruplar arasında doğrudan bir temas olması halinde, Türkler de onların ulusal güvenliklerini etkileyecektir.”

Suriyelilerin Türkiye'ye güveni

Şarku'l Avsat'ın  Indepenedent Arabia'dan aktardığına göre Birleşmiş Milletler (BM) Koordinatörü Ammar Ebu Halava yaptığı özel açıklamada, “Bugün Suriyeliler olarak Türkiye'nin siyasi diplomasisine güvenmemize bir engel yok. Çünkü Türkiye Suriye halkının isteklerini boşa çıkarmadı. Türkiye ister yardım elini uzatarak ya da sınırlarının istikrarını koruyarak olsun Suriye halkına karşı herhangi bir olumsuz davranışta bulunmadı. Türkiye de istikrarlı bir ülkedir ve Suriye'nin egemenliğinden ödün vermediği sürece Suriyeliler olarak bizim için uygun olan her türlü anlaşmaya açığız” ifadelerini kullandı.

Gelecekte bir çatışma yok

Öte yandan Türkiye ile İsrail arasında Suriye'de gelecekte bir çatışma yaşanmayacağını vurgulayan gazeteci yazar ve siyaset uzmanı Firas Rıdvanoğlu şunları söyledi:

“Suriye'de Türkiye ile İsrail arasında gelecekte bir çatışma olmayacak. ABD’nin, bizzat Başkan Trump’ın İsrail'den Türkiye ile bir çözüm bulmasını istediğinde ortaya koyduğu tutumuna tanık olduk. Trump’ın bu açıklamaları, İsrail'in Suriye dosyasında Türkiye'ye karşı duruşunun ABD tarafından reddedildiğinin bir göstergesidir. Çünkü Suriye dosyasında yapılacak herhangi bir hata büyük bir savaşa yol açabilir. Suriye'deki durum, Lübnan'ın güneyinde duruma benzemez. Zira Hizbullah bölgesel olarak desteklenmiyor olabilir, ancak Şam bölgede önemli bir düğüm noktası olduğundan Suriye'deki durum farklı. Bu yüzden ABD, İsrail'in iddialarını reddetti.”

İstikrar arayışı

Rıdvanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye’nin Suriye’de kurmak istediği askeri üslere gelince, Türkiye bu üsleri nereye kuracağını İsrail'in isteklerine göre değil, kendine nasıl uygun geliyorsa ona göre seçecektir. Türkiye’nin bu üsleri Suriye'nin kuzeyi, güneyi, batısı ve doğusundaki tüm sınırlarını gözetlemek amacıyla Suriye'nin merkezinde kuracağı tahmin ediliyor. Öte yandan Suriye hükümeti İsrail ile bir çatışma istemiyor. Türkiye ile İsrail arasında da Suriye’de bir çatışma yaşanmasını istemiyor. Suriye açıkça istikrar istediği ve İsrail’in de bu istikrara hizmet etmek için ne yapması gerekiyorsa onu yapması gerektiği mesajını veriyor.

Güvenlik koordinasyonu

Türkiye ile İsrail arasında güvenlik alanında kesinlikle bir koordinasyon olduğuna ve bu koordinasyonun herkes için en iyisi olduğuna inanan Rıdvanoğlu, “İsrail'in Türk hükümeti aracılığıyla Suriye'ye mesajlar göndermesi mümkün olduğu gibi Suriye'nin de Türkler aracılığıyla İsrail'e mesajlar göndermesi mümkün. Ancak Türkiye’nin Suriye'deki askeri varlığına ilişkin karar, Ankara ve Şam arasında alınması gereken ortak bir karardır ve akıllıca alınmalıdır. Genel olarak uluslararası toplum, ABD ve Avrupa, Suriye'de istikrarın sağlanması yönünde bir eğilim gösteriyor” şeklinde konuştu.

Karşı karşıya gelme korkusu

Suriyeli akademisyen ve araştırmacı Abdurrahman en-Nayif, Independent Arabia’ya yaptığı özel açıklamada, Türkiye ve İsrail arasında Suriye'de yaşanan gerilimin her geçen gün arttığını ve Suriye'nin bir kez daha askeri çatışmaya sürüklenme korkusuyla uluslararası bir rekabet alanı haline geldiğini söyledi. Bu durumun İsrail'in güneydeki kara harekâtından Suriye'nin derinliklerindeki hava saldırılarına kadar uzanan ve Türkiye'nin Suriyelilerin acı çekmeye devam etmelerine neden olacağını ve ülkede istikrarın sağlanmasını engelleyeceğini düşündüğü provokatif hamlelerinden kaynaklandığını ifade eden Nayif, “Türkiye için Suriye'nin istikrara kavuşması kendi çıkarına, zira bu kendi sorunlarının bir kısmını çözecek. Ancak Ankara ile Tel Aviv arasında askeri bir çatışma yaşanmayacak. Çünkü Türkiye bölgesel bir güç ve NATO üyesi. İsrail ise provokasyon tutkusuyla mümkün olduğunca çok şey kazanmayı amaçlıyor” yorumunda bulundu.

dfrgt
Gözlemciler Türkiye'nin Suriye dosyasındaki en önemli aktörlerden biri olduğunda hemfikir (AFP)

İsrail'in düzenlediği saldırıların Türkiye'ye açık bir mesaj vermeyi amaçladığını düşünen Nayif’e göre bu saldırılar bölgesel barışı tehdit ediyor ve terörizmi körüklüyor. Ankara ise Suriye'nin istikrara kavuşmasını istiyor. Çünkü Suriye, özellikle Kürt meselesinde Türkiye'nin istikrarı için kilit bir faktör. Dolayısıyla Suriyeliler anlayış göstermeli, çünkü Suriye tükenmiş durumda.

Siyasette ticaret

Harmoon Araştırmalar Merkezi'nde araştırmacı olan Muhammed es-Sukkari, Beşşar Esed rejiminin düşmesi ve Şam’da yeni bir yönetimin kurulmasının Suriye dosyasındaki bölgesel aktörlerin değişmesine ve dönüşmesine katkıda bulunduğunu söyledi. Belki de en önemli değişikliklerden birinin Birinci Dünya Savaşı'ndan bu yana türünün ilk örneği olan İsrail ile Türkiye’nin coğrafi olarak yakınlaşması olduğunu vurgulayan Sukkari, “İsrail'in sadece çıkarları değil, Washington'daki siyasi itibarı da dahil olmak üzere çeşitli endişeleri var. Dosyayla ilgili güç dengelerini yeniden çizen bu itibar, siyaseti ticarete benzer bir durum olarak gören Trump'ın yaklaşımını etkileyebilir ve Suriye dosyasında İsrail ve Türkiye de dahil olmak üzere ittifaklarını geleneksel politikalardan uzaklaşarak bölgesel değişkenleri maksimize eden etkileşimli politikalara doğru yeniden formüle etmesine neden olabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Trump'ın son açıklamalarının İsrail'in artık Suriye'deki tek güç olmadığının ve Türkiye'nin Suriye içindeki ağırlığını arttırarak yeni angajman kuralları çizebileceğine dair işaretler taşıdığına dikkati çeken Sukkari, “Ancak bu kez durum sadece İsrail'in değil, Türkiye'nin de işine geliyor. Bu da iki tarafı çatışmak yerine koordinasyon kurmaya itiyor. Washington'ın Suriye'de İsrail ve Türkiye arasındaki angajman kuralları meselesini çözmek istediğine ve Trump'ın yeni politikasına (bölgede barış) hizmet etmediği için yeni bir savaşa sürüklenmek istemediğine inanıyorum. Tüm bu gerçekler, ABD'nin arabuluculuğuyla Suriye meselesinde ve İsrail ile Türkiye’nin yeni varlığının niteliği konusunda siyasi bir anlaşmaya varma olasılığının arttığını gösteriyor. Mümkün olan en yüksek kazanımları elde edebilecek gerilimin sürekli tırmandırılması bağlamı dışında arabuluculuk dosyası çözüme kavuşturulmadan kuralların belirlenmesi zor olabilir. Türkiye'nin şüphesiz Suriye'nin orta kesimlerinde askeri üsler kurmaktan ziyade Şam ile Türkiye'nin nüfuzunu arttıracak bir ortak savunma anlaşması imzalamayı istiyor” ifadelerini kullandı.

Diğer oyuncular

Öte yandan siyasi uzman Nureddin el-Baba, Suriye'de Türkiye ile İsrail arasında tansiyonun düşeceğini ve öngörülebilir bir gelecekte bir çatışmaya dönüşmeyeceğini düşünüyor. Türkiye’nin Suriye'de askeri üsler kurmasının Türkiye ile İsrail arasında değil, Suriye ile Türkiye arasında bir anlaşmanın yapılmasını gerektirdiğini ifade eden Baba, “Temelde iki taraf arasında bir anlaşma imzalanana kadar iki taraf arasında bir çatışma yok ve her iki taraf da gelecekte çatışma niyetinde değil” değerlendirmesinde bulundu.

Suriye ve İsrail arasında Türkiye'den daha fazla arabuluculuk yapabilecek taraflar olduğunu söyleyen Baba, bu tarafların kimler olduğunu söylemekten kaçındı.

Türk akademisyen ve siyasi uzman Tuşkan Tarık, Ankara ile Tel Aviv arasında olası çatışmaların önlenmesini ve Türkiye tarafından Suriye'nin orta kesimlerinde askeri üsler kurulmasını garanti altına alan bir anlaşma imzalanmasının mümkün olduğunu söyledi. Türkiye ve İsrail arasında Suriye konusunda koordinasyon olduğuna dikkat çeken Tarık, Türkiye'nin Suriye ve İsrail arasında arabulucu rolü oynayabileceğini belirtti.

Türkiye'nin Suriye dosyasındaki en önemli aktörlerden biri olduğu, Şam'ın Türkiye'nin ülkedeki rolünden memnuniyet duyduğu, Türkiye ile stratejik bir ittifak kurmak istediği konusunda hemfikir olan gözlemciler, Ankara ve Tel Aviv arasında doğrudan askeri bir çatışma olmayacağını ve silahların başaramadığını diplomatik yollarla başarabileceklerini vurguladılar.