Dışişleri Bakanı Fidan: Mısır ve Türkiye'nin işbirliği halklarımızın ve bölgemizin fevkalade yararınadır

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, "Mısır ve Türkiye'nin işbirliği halklarımızın ve bölgemizin fevkalade yararınadır. Biz de iki ülke olarak bu anlayışla ilişkilerimizi daha da ileri taşıma iradesini ortaya koyduk." dedi.

Dışişleri Bakanı Fidan: Mısır ve Türkiye'nin işbirliği halklarımızın ve bölgemizin fevkalade yararınadır
TT

Dışişleri Bakanı Fidan: Mısır ve Türkiye'nin işbirliği halklarımızın ve bölgemizin fevkalade yararınadır

Dışişleri Bakanı Fidan: Mısır ve Türkiye'nin işbirliği halklarımızın ve bölgemizin fevkalade yararınadır

Fidan, Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri ile Dışişleri Bakanlığı İstanbul Temsilciliğinde görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuştu.

Bakan Fidan, "Mısır ve Türkiye'nin işbirliği halklarımızın ve bölgemizin fevkalade yararınadır. Biz de iki ülke olarak bu anlayışla ilişkilerimizi daha da ileri taşıma iradesini ortaya koyduk." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın şubatta Kahire'ye yaptığı ziyarette bu yöndeki iradenin liderler düzeyinde ortaya koyulduğunu dile getiren Fidan, Kahire'de Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyinin yeniden tesisine ilişkin ortak bildirinin imzalandığını hatırlattı.

Fidan, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi'nin Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi toplantısı vesilesiyle Türkiye'yi ziyaret etmesinin gündemde olduğunu kaydetti.

İsrail-İran geriliminin bölgeye olası etkilerinin sorulması üzerine Fidan, "İsrail'in Filistin topraklarını işgali ve Batı'nın buna kayıtsız şartsız destek vermesi Orta Doğu'daki istikrarsızlık probleminin başlıca nedenlerinden biridir." şeklinde konuştu.

Fidan, bu problemi gözden kaçıracak şeylere itibar edilmemesi gerektiğini belirterek, "Bir numaralı önceliğimiz İsrail işgalinin sona ermesi ve iki devletli çözüm formülünün hayata geçmesi olmalıdır." değerlendirmesinde bulundu.

Bu olmadığı takdirde bölgedeki gerilimin artmaya devam edeceğine dikkati çeken Fidan, "Eğer bu kriz hak ettiği şekilde çözülmezse, Filistinlilerin hak ettiği devlet, bağımsızlık ve egemenlik verilmezse bu türden krizler bölgemizde artarak devam edecektir." dedi.

"Diğer ülkeler şöyle bir lüks içine girmesinler. 'Bunlar sadece Orta Doğu'da olacak, bize bir etkisi olmayacak' diye hiçbir şey içerisine girmesinler." diyen Fidan, Filistin konusunda olan her şeyin küresel fay hatlarını tetiklediğini, burada olan bir şeyin dünyanın her yerini etkilediğini bildirdi.

Mısırlı mevkidaşı Şukri ile Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyinin toplantısının hazırlıklarını ele alma imkanı bulduklarını söyleyen Fidan, "İkili gündemimizdeki konuları ayrıntılı şekilde görüştük. Özellikle ticaret ve ekonomi işbirliğimizin en güçlü boyutlarından birini oluşturmakta. Mısır'daki yatırımlarımız halihazırda 3 milyar doları bulmuş durumda. Aramızdaki ticaret hacmi ise yaklaşık 8 milyar seviyesinde." ifadelerini kullandı.

Fidan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın şubatta Mısır'ın başkenti Kahire'ye yaptığı ziyarette, ortaya 15 milyar dolarlık bir hedef konulduğunu belirterek "Serbest ticaret anlaşmamızın kapsamını genişleterek ve limanlarımız arasında Ro-Ro seferlerini tekrar başlatarak bu hedefe ulaşmayı planlıyoruz." diye konuştu.

İki ülkenin savunma sanayisi alanındaki ilişkilerinin de gittikçe güçlendiğini belirten Fidan, "LNG (sıvılaştırmış doğal gaz) ve nükleer enerji başta olmak üzere enerji alanında da geniş bir imkan, işbirliği imkanı olduğunu düşünmekteyiz." değerlendirmesinde bulundu.

Fidan, görüşmede, bölgesel konuların da ele alındığını söyleyerek "Bunların başında Gazze konusu gelmekte. Sayın Şukri ile hem İslam İşbirliği, Arap Ligi'nin ortak oluşturduğu temas grubu vasıtasıyla hem de ikili diyaloğumuz vasıtasıyla Gazze meselesi üzerine çok düzenli bir koordinasyon ve istişare mekanizması aramızda bulunmakta. Krizin başından beri düzenli şekilde beraber çalışmakta ve koordine etmekteyiz." dedi.

Gazze'deki durumun "vehametinin" ve yapılması gerekenlerin altını çizdiklerini vurgulayan Fidan, "Hangi diplomatik adımlar atılabilir? Hangi insani yardımlar konusunda neler yapılabilir? Uzun vadeli iki devletli çözüm konusunda hangi yöntemlere başvurulabilir? Bu konuları ayrıntılı görüştük." dedi.

Fidan, Mısır'ın "sorunun sıcaklığına" coğrafi olarak en yakın ülkelerden biri olduğunu belirterek şöyle devam etti:

"Özellikle insani yardımlar konusunda Mısır'la olan ilişkilerimiz hayati önem taşımakta. Refah Sınır Kapısı'ndan yardımların ulaştırılması için Mısır'la gece gündüz yardım koordinasyon içerisinde çalışıyoruz. Burada insani yardımlarımızı özellikle Refah'a getirmekte kendileri ve çok büyük yardım sunmaktalar. Ayrıca bunun için Mısır'a teşekkür ediyoruz."

"Somali'nin toprak bütünlüğünü tehdit eden yeni sorun alanını görüştük"

Öte yandan, Türkiye ve Mısır arasında önemli işbirliği alanları olan ve bölgesel sorunları teşkil eden Libya, Sudan, Somali ve Etiyopya sorunlarının da masaya yatırıldığını söyleyen Fidan, "Libya'da Mısır ve Türkiye olarak ve diğer bölge ülkeleriyle Libya'nın bütünlüğüne ve istikrarına beraber nasıl katkıda bulunuruz, bu konuda nasıl daha düzenli çalışabiliriz, hangi türden teklifleri hayata geçirebiliriz, bunları kendi aramızda istişare etme imkanımız oldu. Aldığımız kararla da bunları daha düzenli bir şekilde görüşmeyi hedefliyoruz." ifadelerini kullandı.

Dışişleri Bakanı Fidan, Sudan'da devam eden iç savaşın nasıl durdurulabileceğini, bölgesel etkilerini, ileriye dönük çözüm planlarını ve devam eden müzakere sürecini masaya yatırdıklarını belirterek "Bu konuda da beraber istişarelerimizi artırma ve çalışma kararını aldık. Somali ve Etiyopya arasında başlayan, özellikle Somali'nin toprak bütünlüğünü tehdit eden yeni sorun alanını da yine beraber görüştük. Burada Somali'nin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine olan bağlılığımızı teyit ettik. Türkiye ve Mısır olarak ve bu konuda aradaki siyasal görünen şu anki ihtilafın bir çatışmaya dönüşmeden ne türden adımlar atılabilir bu konuda görüş alışverişinde bulunduk." diye konuştu.

Mısır ile Türkiye arasında sadece ikili ilişkiler bazında değil, coğrafyayı kapsayan diğer konularda da büyük bir işbirliği alanı olduğunu vurgulayan Fidan, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Bu konular iki ülkenin beraber hareket etmesini zorunlu hale getirmiş durumda. Türkiye ve Mısır, Akdeniz'in iki ucunda iki önemli kardeş ülke ve çok büyük işbirliği potansiyelimiz var. İşbirliği sadece halklarımızın ve devletlerimizin menfaatine değil, aslında bölgemizin de büyük menfaatine. Biz buradaki büyük potansiyeli görüyoruz."

"Filistin'deki direniş, ezenlerle ezilenler arasındaki bir mücadele formu"

Filistin meselesinin dünyanın her yerini etkilediğini söyleyen Fidan, "Bunu biz Kızıldeniz'deki ticaret gemileri ile ilgili krizde de gördük. Lojistik zincirinin nasıl kesildiğini gördük. Siparişlerin nasıl geç gittiğini, fiyatların nasıl arttığını gördük. Bunlar daha başlangıç. Eğer bu türden krizlerin yayılmasının önüne geçmek istiyorsak sahici olarak kollarımızı sıvayıp bu sorunun çözülmesi için gereken adımı atmamız lazım." dedi.

Fidan, "Bu konuda bazı devletlerin pozisyon değiştirmesinden ümitvar mıyız? Değerli kardeşimle de konuştuk. Mevcut şartlar böyle devam ettikçe ümitvar olma imkanımız azalıyor." ifadelerini kullandı.

Baskının artırılması gerektiğini belirten Fidan, "Bölge ülkeleri olarak, İslam ülkeleri olarak, diğer Afrika ülkeleri, Latin ülkeleri, Orta Asya ülkeleri, herkes bir araya gelip bu haksızlığa karşı sesini organize bir biçimde yükseltmek zorunda. Bunu yapmadığımız sürece bu haksızlık devam edecek." diye konuştu.

Fidan, "Filistin'deki direnişi, giderek İsrail-Filistin arasındaki bir savaş olmaktan çıkıp dünyada ezenlerle ezilenler arasındaki bir mücadele formu, hüviyeti taşıma başladığını" ifade ederek şunları kaydetti:

"Latin Amerika'dan Afrika'ya, Asya Pasifik'ten Orta Doğu'ya kadar hatta Avrupa başkentlerine kadar birçok yerde kendini ezilmiş, dışlanmış, uluslararası sistemin ikiyüzlülüğüne, adaletsizliğine, hukuksuzluğuna maruz kalmış gören bütün devlet ve devlet dışı aktörlerin artık giderek daha bilinçli bir hale gelmeye başladığını ve farklı organizasyonlar içerisine girerek haklarını arama yoluna girmeye başladığını görüyoruz. Filistin'deki şehit olan kardeşlerimiz, Gazze'deki yıkım, ilk etapta onların elde ettiği neticeyi getiremeyebilir Filistinli kardeşlerimize ama eminim ki onların kanı dünyadaki diğer ezilen halkların, insanların umutlarının yeşermesi için mübarek bir besleyici su olacak."

- "Türkiye başından beri Filistin meselesinin hak ettiği şekilde çözülmesine odaklandı"

Türkiye'nin bugüne kadar Gazze’de oynadığı uluslararası rolün sorulması üzerine Fidan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın iktidara geldiği günden itibaren sürdürdüğü politikalarla Filistin meselesi ve Orta Doğu'daki istikrarsızlık probleminin hak ettiği şekilde çözülmesine odaklandığını söyledi.

Fidan, "Hükümetlerimiz, devletimiz bu sorunla ilgili çabadan çalışmadan gayretten bir saniye bile vazgeçmemiştir. Bunu duygusallıktan uzak rasyonel bir biçimde Filistin meselesine sahiden katkıda bulunacak şekilde nasıl yapabiliriz hep bunun arayışı içerisinde olduk." ifadelerini kullandı.

Mısır başta olmak üzere bölgesel ortaklarla bu konuda nasıl çalışabileceklerini görüştüklerini kaydeden Fidan, diğer ülkelerin yaptıkları çalışmaları kamuoyuyla paylaşmama hassasiyetleri nedeniyle kamuoyunun gördüğü çabanın görülmeyenden çok daha fazla olduğuna işaret etti.

Fidan, tüm imkanları kullanarak işgalin sona ermesi, ateşkesin sağlanması ve insani yardımların başlaması için çalıştıklarını belirterek Gazze'ye yapılan yardım miktarından ziyade Gazze'nin içine gönderilebilen yardım miktarının önemli olduğunu vurguladı.

İsrail'in Refah'a olası saldırısının başlamaması için neler yapılabileceği, nasıl bir uluslararası baskı oluşturulabileceği yönünde arayışta olduklarını ifade eden Fidan, "Mevcut diplomatik çabalar, insani yardım faaliyetleri çözüm vermeyecekse ilaveten ne yapılmalı, ne türden sahici tedbirler ortaya konulmalı, bunu ilgili muhatap ve ortaklarımızla görüşüyoruz." dedi.

"Dünyayı bekleyen asıl büyük kriz Filistin meselesiyle makyajı dökülen uluslararası sistemin ikiyüzlülüğüdür"

Bakan Fidan, uluslararası platformlarda ve dünyadaki tüm diğer ülkelerle Gazze için neler yapabilecekleri yönünde arayışlarının olduğuna dikkati çekerek "Fakat burada şunu görüyoruz. Bütün bu mobilizasyon, bütün bu uluslararası aktörlerin bu konu karşısında 'bu da yanlış' dediği bir yerde bu yanlışın durmaması başlı başına daha büyük bir problem." diye konuştu.

Fidan, "Dünyayı bekleyen asıl büyük kriz Filistin meselesiyle makyajı dökülen, gerçekliği ortaya çıkan uluslararası sistemin ikiyüzlülüğü, uluslararası hukuksuzluk ve İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulmuş olan hegemonik sistemin işe yaramazlığıdır." değerlendirmesinde bulundu.

Gazze'deki "zulüm ve katliamın" her geçen gün bunun daha açık ve net ortaya çıkmasına sebep olduğunu aktaran Fidan, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bu mesele artık İsraillilerin Filistinlileri katlettiği bir mesele olarak algılanmaktan çıkıp İsrail'in arkasında duran ve katliamı mümkün kılan işlerle Filistin'i kalplerinde ve kafalarında hisseden, bu zulme karşı, bu ezilmişliğe karşı küresel çapta artık direniş gösterme ihtiyacı hisseden iki tarafın kavgası haline dönüşmeye başlamıştır. "



Mısır-Türkiye yakınlaşması sıcak bölgesel dosyalara nasıl yansıyor?

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Mısır-Türkiye yakınlaşması sıcak bölgesel dosyalara nasıl yansıyor?

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır ve Türkiye, bölgesel ilişkilerin haritasının yeniden çizilmesine katkıda bulunabilecek bir değişimle, yıllar süren gerginliğin ardından kayda değer bir yakınlaşmaya tanıklık ediyor. Dünyanın gözü ise bu gelişen ortaklığa ve bunun Libya, Suriye ve Gazze gibi bölgedeki sıcak meselelerin yanı sıra Afrika Boynuzu ve Doğu Akdeniz'deki gerilimler üzerindeki potansiyel etkisine çevriliyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Şubat ayında Mısır'a yaptığı benzer bir ziyaretin ardından Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'nin geçtiğimiz çarşamba günü Ankara'ya yaptığı ilk resmi ziyaret, Kahire ile Ankara arasındaki yakınlaşmayı pekiştirdi ve on yıllık gerginliğin ardından ilişkileri ‘yeni bir döneme’ soktu.

Şarku’l Avsat'a konuşan uzmanlar, bu ziyaretin ardından iki ülkenin ikili iş birliğinden bölgesel iş birliğine geçtiğini ve bunun Mısır Cumhurbaşkanı'nın ziyareti sırasında 4 Eylül'de Ankara'da iki ülke tarafından düzenlenen Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin ilk ortak bildirisinin şartlarına da yansıdığını belirtti. Uzmanlar, iki ülkenin ya da bölgenin tanıklık ettiği kritik dosyaların önümüzdeki dönemde yaklaşımlar, anlayışlar ve geniş ve alışılmadık ortak destek için bir yol bulabileceğine işaret ettiler ki bunların başında Kahire ve Ankara'nın bu konudaki etkisi ve dengesi göz önüne alındığında Libya dosyası geliyor.

Libya'nın doğu ve batıda iki hükümet arasında bölünmüş olması ve her iki hükümetin de Mısır ya da Türkiye tarafında güçlü bağlara sahip olması, Mısır-Türkiye yakınlaşmasının bir sonucu olarak çatışan iki hükümet arasındaki uçurumun kapatılması şansını artırıyor.

Bir Türk askeri üssüne ev sahipliği yapan ve Mısırlı barış gücü askerlerini kabul etmeye başlayan Somali, Etiyopya'nın yılbaşından bu yana ayrılıkçı bir bölgede (Somaliland) liman kurma girişimini giderek daha fazla reddediyor. Ankara iki taraf arasında arabuluculuk yapmak için devreye girerken, Türkiye'nin Mısır ile iyi ilişkileri olan Suriye ile temasları da artıyor.

Diğer yandan iki ülke arasında İsrail'in Gazze Şeridi'nde yaklaşık bir yıldır devam eden savaşına karşı ortak tutum ile Nisan 2023'ten bu yana Sudan'da ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmayı durdurma arzusu var.

Yaklaşımlar

4 Eylül'de Stratejik İşbirliği Konseyi'nin yeniden kurulmasına ilişkin ortak bildiri yayınlandı. Mısır ve Türkiye'nin ‘çevrelerinde barış, refah ve istikrarı teşvik etmeyi amaçladıkları’ belirtildi ve 36 maddeden 9'u ile Gazze Şeridi'nde iki ülke arasındaki koordinasyon ve iş birliği düzeyinin güçlendirilmesi vurgulandı.

grnhtyum
Mısır ve Türkiye Cumhurbaşkanları başkanlığında düzenlenen Mısır-Türkiye Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nin ilk toplantısından (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır ve Türkiye, Suriye'nin egemenliğinin önemini vurgulayarak, çatışmaya kalıcı ve kapsamlı bir çözüm bulunması ve terörle mücadele konusundaki ortak kararlılıklarını teyit ettiler. Libya'da ise ‘Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kolaylaştırılacak bir siyasi süreci desteklemeyi dört gözle beklediklerini’ ifade ettiler.

İki ülke, Afrika Boynuzu'nda ‘barış, güvenlik ve istikrarın sağlanmasının önemi ve her ülkenin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne karşılıklı saygı’ konusunda mutabık kaldı. Ayrıca ‘Sudan'daki çatışmanın sona erdirilmesine yönelik diplomatik çabalara destek’ vurgusu yapıldı.

Yansımalar

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in Danışmanı Dr. Abdulkadir Azuz'a göre Mısır-Türkiye yakınlaşması ilişkileri ‘normalleşmeden stratejik iş birliğine taşıma’ arzusunu yansıtıyor. Azuz’a göre bu durum iki ülkenin bölgedeki ağırlığı nedeniyle çeşitli bölgesel konulara olumlu yansıyacak.

Sisi’nin basın toplantısında Ankara ile Şam arasındaki yakınlaşmayı memnuniyetle karşılamasının, Türkiye ve Suriye arasındaki meselelerin çözümünde Kahire ile Ankara arasında iş birliği olduğunu gösterdiğini belirten Dr. Azuz, “Mısır bu meselelerin birçoğunun uluslararası hukuk ilkelerine uygun olarak çözümünde önemli bir rol oynayabilir” dedi.

El-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi'nde Türkiye meseleleri araştırmacısı olan Dr. Kerem Said de Mısır-Türkiye yakınlaşmasının Türkiye-Suriye yakınlaşmasını olumlu etkileyeceği görüşüne katılıyor. Said, Kahire ile Ankara'nın bölgenin iki ağır ülkesi olduğunu, bölgede geniş bir denge ve etkiye sahip olduklarını ve yakınlaşmalarının bölge için çözüm işaretleri taşıdığını belirtti.

Mısır-Türkiye yakınlaşmasından etkilenecek dosyaların başında Libya dosyasının geldiğini ve bunun seçimlerin hızlandırılması, askeri birlik ve istikrarın teşvik edilmesi temelinde ortak bir yaklaşıma yol açmasını umduklarını belirten Said, “Yakınlaşma ışığında Afrika Boynuzu'nda, özellikle de Somali'de iki ülkenin çıkarları ve bölgenin istikrarı açısından ortak düzenlemeler olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

Nairobi'deki Doğu Afrika Çalışmaları Merkezi Direktörü Abdullah İbrahim, her iki ülkenin de Somali ve Doğu Afrika bölgesinde kendi çıkarları olduğunu ifade etti. İbrahim, ‘iki ülkenin çabalarını birleştirmeleri halinde Somali'nin toparlanma kabiliyetinin, güvenlik ve istikrarının artacağına, bölgenin savaş korkusundan kurtulacağına ve özellikle Doğu Akdeniz, Libya ve Filistin'deki durum gibi bölgesel krizlerin ele alınmasında niteliksel bir sıçrama yaşanacağına’ inanıyor.

Yakınlaşmanın Filistin davasının gidişatına yansıyacağına inanan Filistinli siyasi analist Eymen er-Rakab, “Mısır ve Türkiye arasındaki yakınlaşma Filistin davasına alışılmadık bir şekilde fayda sağlayacaktır. Bu, Arap ve uluslararası arenalarda destekleyici rollerin daha da güçlendirilmesini ve Filistin hakkının tüm arenalarda, özellikle de uluslararası alanda desteklenmesi için daha fazla ortak baskı uygulanmasını ve bundan taviz verilmesinin reddedilmesini gerektirecektir” ifadelerini kullandı.

Dr. Kerem Said, yakınlaşmanın Filistin devletinin kurulmasını destekleyen ortak bir vizyon ışığında ve Türkiye'nin Gazze'deki krizin insani yardım ve müzakere düzeyinde yönetilmesinde Kahire'ye verdiği kayda değer destekle ya da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Mısır'a yönelik son suçlamalarını reddetmesiyle Filistin davasının gidişatına olumlu yansıyacağına inanıyor.

Türk siyasi analist Taha Avde, “Yakınlaşma dosyaları arasında en büyük zorluk kuşkusuz Gazze dosyası olacak” dedi. Avde’ye göre Mısır ve Türkiye'nin ortak mutabakatı bu dosyadaki uluslararası çabalarını güçlendirecek. Zira Mısır ile Türkiye'nin ilişkileri ikili iş birliğinden bölgesel ortaklığa doğru ilerliyor.

Avde, “Türkiye-Etiyopya ilişkilerinin yanı sıra Doğu Akdeniz'deki Mısır-Yunanistan-Kıbrıs ilişkileri temelinde Mısır-Türkiye yakınlaşması, Kahire ile Addis Ababa arasındaki Rönesans (Nahda) Barajı krizinde ya da bir yandan Ankara, diğer yandan Atina ve Lefkoşa arasında olsun, her iki ülke için de çözümler ve hamleler getirebilir” dedi.

Libya dosyasına gelince, Libyalı siyasi analist Eyub el-Evceli, Mısır ve Türkiye'nin orada önemli oyuncular olduğunu, yeniden inşa projelerine sahip olduklarını ve yakınlaşmalarının, Merkez Bankası Başkanı’nın seçimiyle ilgili mevcut kriz de dahil olmak üzere birçok sorunun çözümünde yeni ufuklar açacağını belirtti. El-Evceli, Libya'da iki ülkeye yakın aktörlerin görüşlerini uzlaştırma, seçimlerin yapılmasını engelleyen konulara çözüm bulma ve herhangi bir çatışmayı önleme olasılığı olduğunu, ancak genel olarak Libya krizini çözmenin çok daha büyük bir mesele olduğunu ve bir gecede çözülemeyeceğini düşünüyor.

Sudanlı siyasi analist Muhammed Turşin'e göre Türkiye, Etiyopya ve Somali arasındaki arabuluculukta önemli bir rol oynayacak ve bu da Mısır'ın ve ulusal güvenliğinin yararına olacak. Ancak Turşin, ‘Türkiye'nin Rönesans Barajı üzerindeki etkisinin sınırlı olacağına’ inanıyor. Turşin, Sudan'ın barışı tesis etmesine ve kalkınma projelerini uygulamasına destek olmak için Mısır-Türkiye koordinasyonunu bekliyor.