Türkiye'nin Afrika Boynuzu'na yaklaşımının stratejik boyutları

Addis Ababa, Ankara'nın bölgede artan rolüne ihtiyatlı bir memnuniyetle bakıyor

Oruç Reis Araştırma Gemisi’ni karşılamak için Mogadişu Limanı’nda düzenlenen resmî törenden (Sosyal medya siteleri)
Oruç Reis Araştırma Gemisi’ni karşılamak için Mogadişu Limanı’nda düzenlenen resmî törenden (Sosyal medya siteleri)
TT

Türkiye'nin Afrika Boynuzu'na yaklaşımının stratejik boyutları

Oruç Reis Araştırma Gemisi’ni karşılamak için Mogadişu Limanı’nda düzenlenen resmî törenden (Sosyal medya siteleri)
Oruç Reis Araştırma Gemisi’ni karşılamak için Mogadişu Limanı’nda düzenlenen resmî törenden (Sosyal medya siteleri)

Mahmud Ebu Bekir

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud, Türkiye'ye Somali topraklarında bir uydu fırlatma üssü kurmasına izin verdiklerini açıkladı. Başkent Mogadişu'da iş insanlarıyla bir araya gelen Cumhurbaşkanı Şeyh Mahmud, Somali'nin Türk uydu fırlatma üssüne ev sahipliği yapmasının öneminin milyarlarca dolarlık yatırımları aştığını ve Somali'nin küresel arenadaki stratejik rolünü vurguladığını söyledi.

Gözlemciler, 6 milyar dolarlık projenin Ankara'nın uzun menzilli füze denemeleri ve uzay araştırmaları alanındaki hedeflerini ilerletirken, Afrika Boynuzu ülkelerinden biri olan Somali ile artan bağlarını da güçlendireceğini düşünüyor. Türkiye, Somali'nin ekvatora yakın stratejik konumundan yararlanarak Hint Okyanusu üzerinden etkili bir şekilde füze fırlatılmasını kolaylaştırmayı amaçlıyor. Somali ise istihdam yaratma ve artan yatırımlardan faydalanıyor.

Türkiye'nin Somali ile ilişkileri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Somali’nin altyapısına yönelik devasa yatırımlarının ve insani yardımların başladığı 2011 yılındaki ziyaretinden bu yana istikrarlı bir şekilde büyüdü.

Askeri üs ve sondaj istasyonları

Ankara ayrıca 2017 eylülünde Mogadişu'da yurtdışındaki en büyük askeri üssünü kurduğu Somali aracılığıyla Afrika Boynuzu'ndaki varlığını da güçlendirdi. Hint Okyanusu kıyısında yer alan üs, üç askeri okulun yanı sıra diğer tesislere de ev sahipliği yapıyor ve Türkiye dışındaki en büyük Türk askeri eğitim üssü olma özelliğini taşıyor.

Oruç Reis Araştırma Gemisi, geçtiğimiz ekim ayında, Türk Deniz Kuvvetlerine ait iki fırkateyn ve destek gemileriyle birlikte Somali açıklarında petrol ve doğal gaz arama faaliyetlerini başlatmak amacıyla Somali'ye ulaştı. Gemi, iki ülke arasında geçtiğimiz temmuz ayında imzalanan hidrokarbon arama ve üretim anlaşması kapsamında yaklaşık 5 bin kilometrekarelik bir alanda petrol ve doğalgaz arayacak.

Afrika Boynuzu işleri uzmanları, Türkiye'nin Somali'ye yönelik 2011 yılında başlayan ilgisinin amacını, uluslararası seyrüsefer faaliyetlerinde en etkili su yollarında yeniden konumlanarak uluslararası rolünü güçlendirmek isteyen Ankara'nın stratejik varlığını güçlendirmek olduğunu düşünüyorlar.

Türkiye ayrıca Etiyopya ve Somali arasındaki liman krizinde arabuluculuk yaparak önemli bir rol oynadı ve iki tarafı geçtiğimiz haftalarda Ankara'da anlaşma imzalamak üzere bir araya getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın anlaşmadaki taahhütlerin uygulanıp uygulanmadığını takip etmek üzere ocak ayında Mogadişu ve Addis Ababa'yı ziyaret etmesi bekleniyor.

Türkiye'nin yaklaşımının hedefleri

Somali işleri uzmanı Muhammed Eidi'ye göre Türkiye-Somali ilişkilerinin tarihi kökleri çok eskilere, 14. yüzyılda Osmanlı Devleti’ne kadar uzanıyor. O dönem Adal Sultanlığı, (bugünkü Cibuti, Somali ve Etiyopya topraklarında hüküm sürmüş bir Müslüman emirliği olan) Afrika Boynuzu'ndaki kontrolünü genişletirken, Somalililer, Habeşistan'a ve Vasco de Gama liderliğindeki Portekiz'e karşı çetin savaşlara girdi. Portekizlilerin Kızıldeniz'i geçip Somalilerin savunma hatlarını aşarak Hicaz bölgesindeki İslami mabetleri kontrol etmek istemesi, Adal Sultanlığı liderlerinin Osmanlıları işgalcileri püskürtmeye çağırmasına neden oldu.

Osmanlı Devleti’nin Adal Sultanlığı’na gelişmiş sahra silahları sağladığını belirten Eidi, bunun da savaşın dengesini, Habeşistan'ın (bugünkü Etiyopya) başkenti Gondar'ın kontrolünü ele geçiren ve Portekiz işgalini püskürten Dini Lider Ahmed İbrahim el-Gazi liderliğindeki Adal Sultanlığı lehine değiştirdiğini söyledi.

Türkiye-Somali ilişkilerinin son elli yıldır çeşitli nedenlerden ötürü soğuduğunu belirten Somalili uzman, aynı şekilde Somali devletinin 1991 yılında çökmesi ve ülkenin acımasız bir iç savaşa girmesinin iki ülke arasında neredeyse bir yabancılaşmaya yol açtığını vurguladı. Somali'nin toparlanması ve uluslararası arenaya göreceli olarak geri dönmesinin, iki ülke arasındaki tarihi ilişkilerin yeniden canlanmasını sağladığını belirten Eidi, 2011 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çeşitli kalkınma ve yardım projeleri başlattığı Mogadişu ziyaretinin bunun bir örneği olduğunu ifade etti. Eidi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2015 yılındaki ikinci ziyareti sırasında da Doğu Afrika'nın en büyük hastanesinin açıldığını ve Mogadişu ile e Mogadişu ile İstanbul arasında bir eşleştirme projesinin hayata geçirilmesine olanak sağladığını belirtti.

Stratejik boyutlar

Türkiye'nin Somali'deki varlığına ilişkin net stratejik hedefleri olduğunun altını çizen Eidi, genel olarak uluslararası alanda yükselen bir güç olarak Afrika Boynuzu ve Kızıldeniz havzasındaki uluslararası stratejiler içinde varlığını ortaya koymaya çalıştığını söyledi.

Türkiye'nin genel olarak bu bölgeye ve özel olarak Somali'ye yönelik çabalarının stratejik boyutlarına ilişkin değerlendirmede bulunan Somalili uzman, bunlardan birincisinin, Türkiye'nin kendi toprakları dışındaki en büyük askeri üssünü Mogadişu'nun güneyinde Hint Okyanusu kıyısında inşa etmesi ve bu üs aracılığıyla barışın ve güvenliğin korunmasına yaptığı katkının yanı sıra, Somali ordusunun iyileştirilmesine de katkıda bulunması nedeniyle stratejik ve askeri boyut olduğunu söyledi. Eidi’ye göre ikincisi, Ankara'nın Somali kıyılarında petrol ve doğalgaz aranmasına ilişkin anlaşmalar imzalayabildiği ekonomik ve ticari dosya boyutu. Üçüncü boyut ise jeopolitik boyut. Zira Ankara, özellikle Körfez petrolünü Avrupa'ya ulaştırmak başta olmak üzere uluslararası ticari seyrüseferin yaklaşık yüzde 14'ünün bu bölgeden geçmesi nedeniyle, bölgedeki güvenlik ve siyasi stratejiler içinde varlığını kabul ettirmek istiyor. Ankara ayrıca 21. yüzyıl boyunca en büyük korsanlık faaliyetlerine sahne olan bu bölgede, terörizm ve organize suçlarla mücadeleye yönelik uluslararası çabalara da katkıda bulunmayı hedefliyor.

Dördüncü boyut, özellikle Mogadişu'nun uluslararası ticarete açık politikalar benimsemesi çerçevesinde Somali'nin Doğu Afrika ülkelerine açılan önemli bir kapıyı temsil etmesi nedeniyle, Türkiye'nin Türk malları için Afrika pazarlarına ulaşma çabasında ortaya çıkmaktadır.

Ankara'nın Addis Ababa ve Mogadişu arasında yaşanan diplomatik krizde üstlendiği etkin siyasi roller, özellikle Somali'nin Afrika Birliği Somali Misyonu (AMISOM) bünyesinde görev yapan Etiyopya askerlerinin çekilmesini ve yerlerine Mısır askerlerinin yerleştirilmesini talep etmesinin ardından neredeyse bölgesel bir savaşın eşiğine gelinen anlaşmazlığa güvenli ve barışçıl çözümler bulunmasını sağladı.

Etiyopya ve Somali temsilcileri arasında üç tur süren müzakerelerin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed'i Somaliland bölgesi ile imzalanan ve Etiyopya'nın Somali kıyılarına egemen deniz erişimini garanti altına alan mutabakat zaptından vazgeçmeye ikna edebildi. Bunun yerine Mogadişu ile Somali'nin egemenliği ve toprak bütünlüğünün korunması karşılığında, Addis Ababa'nın Hint Okyanusu'na güvenli erişimini sağlayacak, Somali egemenliğinde bir limanın kiralanmasını öngören anlaşma imzalandı. Bu da Somali tarafından yapılan önerinin kabulüyle elde edilen ve Etiyopya'nın onurunu koruyan bir başarı olacak görüldü.

Mogadişu’nun kurtarılması

Afrika Boynuzu meselelerinde uzman Etiyopyalı araştırmacı Selemun Mehari, Türkiye'nin Afrika Boynuzu'na yönelik yeni yöneliminin önemli iç ve dış hedefleri olduğunu söyledi. Osmanlı Devleti döneminde hakimiyeti Kızıldeniz kıyılarına kadar uzanan Ankara’nın, tarihi etkisini yeniden canlandırmak ve modern uluslararası koşullara uygun yeni kurallara göre siyasi ve stratejik rollerini yeniden canlandırmak istediği değerlendirmesinde bulundu. Mehari, “Etiyopya'da Osmanlı dönemine dair olumsuz geçmişe ve sultanlığın Somali'nin Etiyopya topraklarını işgaline verdiği desteğe rağmen, mevcut Etiyopya yönetimi, Ankara ile yeni temeller üzerine güçlü ilişkiler kurmaya çalıştı. Somalililer de Etiyopya'nın denize güvenli erişim taleplerine karşı Türkiye ve Mısır dahil olmak üzere bölge ülkelerine güvenmeye çalışıyor” şeklinde konuştu.

Bazı Etiyopyalı seçkinler tarafından dile getirilen çeşitli endişelere rağmen, Türkiye’nin yeni yaklaşımının Etiyopya için çeşitli kazanımlar sağladığını kabul eden Mehari, “Bunlardan belki de en önemlisi, Mogadişu'nun Mısır-Eritre-Somali üçlü ittifakı da dahil olmak üzere Etiyopya'yı hedef alan siyasi ve askeri ittifaklardan çıkarılmasıdır” dedi.

Mısır, Eritre ve Somali arasındaki üçlü zirvenin Eritre'nin başkentinde yapıldığına dikkati çeken Etiyopyalı araştırmacı, Kahire ve Asmara'nın Etiyopya’yı hedef alan farklı siyasi ve stratejik hedefleri olduğunu belirtti. Addis Ababa’nın, özellikle Mogadişu'nun Mısır birliklerini Somali'nin Etiyopya ile ortak sınırına yerleştirme kararından sonra tehlikeyi sezdiğini vurgulayan Mehari, “Dolayısıyla Abiy Ahmed ve Hasan Şeyh Mahmud'u Ankara anlaşmasına kim getirdiyse,” Somali'yi bu üçlü ittifaktan çıkarmış oldu. Bu açıdan Addis Ababa, Türkiye'nin Afrika Boynuzu'nda artan rolüne temkinli bir memnuniyetle bakıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Çıkar ve nüfuz oyunu

Öte yandan Türkiye'nin Afrika Boynuzu'ndaki yaklaşımının bölgedeki uluslararası stratejiden bağımsız olarak görülemeyeceğini ifade eden Mehari, Ankara'nın çabalarını Batılı güçlerle koordine ettiğini ve bu güçlerin çoğunlukla Etiyopya'nın tutumlarını desteklediğini açıkladı. Şarku'l Avsat'ın Indepenedent Arabia'dan aktardığı analize göre Mehari ayrıca, Somali'deki Türk askeri üssünün, Somali ordusunu yeniden inşa etmek amacıyla yılda yaklaşık bin 500 Somali askerini eğittiğini ve böylece Somali ordusundan kadroların Eritre'de eğitilmesinin risklerini en aza indirdiğini belirtti.

Eritre-Türkiye ilişkilerinin Etiyopya-Türkiye ilişkilerine kıyasla önemsiz olduğunu ifade eden Etiyopyalı uzman, Ankara ile Kahire arasında Addis Ababa tarafından algılanan tehlikeleri en aza indirmeye katkıda bulunan, geçmişten bu yana süregelen bir rekabetin bulunduğunu da ifade etti.

Etiyopya ve Somali arasında Ankara’da imzalanan anlaşmanın özelliklerinden birinin Türkiye’nin bu anlaşmanın uygulanmasının garantörü olması olduğunu belirten Mehari, “Ankara gerek Somali topraklarındaki fiili askeri varlığı gerekse petrol arama projeleri sayesinde Mogadişu ile iç içe geçmiş ticari, ekonomik ve mali ilişkileri açısından Somali'de ezici bir nüfuza sahip olduğu göz önüne alındığında, anlaşmayı uygulamak için yeterli güce sahip. Türkiye’nin Etiyopya'daki yatırımları bu yıl yaklaşık 3,3 milyar dolara ulaştı ve Türkiye, ülkedeki en büyük ikinci yatırımcı oldu. Dolayısıyla Etiyopya'daki ticari ve mali çıkarları önemli derecede etkili” yorumunda bulundu.



Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Şam’a SDG dosyasının kapatılması için doğrudan destek

Fotoğraf: TCCB
Fotoğraf: TCCB
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Şam’a SDG dosyasının kapatılması için doğrudan destek

Fotoğraf: TCCB
Fotoğraf: TCCB

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) dosyası, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara'nın cumartesi günü başlayan Türkiye ziyareti sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştüğü en önemli dosyalardan biri olarak öne çıktı.

Basında yer alan haberlere göre Şara, Suriye'nin kuzeyindeki ve kuzeydoğusundaki Arap aşiretlerinin Şam'dan Haseke, Rakka ve Deyrizor gibi vilayetlerin kontrolünü devralmasını talep ederken SDG dosyasını devlet kurumları dışında silahlı bir grup olarak sonlandırmak için Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan doğrudan destek aldı.

Şam hükümetinden bir heyet ile DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK) ve Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi Bölgesi (KDSÖY) temsilcileri bir araya geldi. Binlerce DEAŞ’lı tutuklunun kaldığı El Hol Kampı’nın yönetiminin SDG'den Suriye hükümetine devredilmesi amacıyla bir toplantı gerçekleştirildi. Şam'daki kaynaklar, geçiş hükümeti heyetinin iktidara geldiğinden bu yana ilk kez El Hol Kampı’nı ziyaret etmesini, SDG'nin DMUK’un desteğiyle DEAŞ'la mücadeledeki rolünü azaltmaya yönelik bir adım olarak değerlendirdi.

Kaynaklar, Şam'ın Arap ülkelerinin ve uluslararası toplumun desteğini aldıktan sonra SDG dahil Savunma Bakanlığına katılmayan silahlı gruplara silahlarını teslim edip bakanlık bünyesine katılmaları için on gün süre verdiğini aktardılar. Bu arada Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani, Kürtlerin haklarının tek devlet çatısı altında garanti altına alındığını vurguladı. Şeybani, SDG ile varılan anlaşma hayata geçirilmesindeki bir gecikmenin kaosu uzatacağını söyledi.

Kaynaklar, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyiyle olan güney sınırındaki ‘güvenlik tehditlerini’ sona erdirme konusunda ‘ısrarcı’ olduğunu, Şam'ın ise bu konuyu ele alma ve SDG'yi Suriye devletine entegre olmaya ve Suriye topraklarının bütünlüğünü korumaya teşvik ederek bir çatışma ve askeri müdahaleden kaçınma konusunda halen isteksiz olduğunu kaydettiler. Cumhurbaşkanı Şara ve SDG lideri Mazlum Abdi arasında geçtiğimiz mart ayında imzalanan anlaşmaya göre SDG'nin askeri ve güvenlik kurumları devlet kurumlarına entegre edilecek, petrol sahaları, sınır kapıları ve DEAŞ üyelerinin tutulduğu gözaltı merkezleri Şam'a devredilecek ve hükümetin Suriye’nin kuzeyindeki ve doğusundaki bölgelerin kontrolünü kademeli olarak geri alması için hazırlık yapılacak.

cdfrgt
Haseke’nin kuzeydoğusunda yer alan Kamışlı’da sokaklar Şam yönetimi ile SDG arasında geçtiğimiz mart ayında varılan anlaşmayı kutlamak için süslendi (Reuters)

Suriye hükümeti heyetinin El Hol Kampı ile ilgili toplantısında, kampın yerinden edilmiş Suriyelilerden güvenli ve gönüllü bir şekilde tahliye edilmesine yönelik aşamalı bir planın yanı sıra, özellikle ülkelerinin geri dönmelerine izin vermediği yabancı uyruklu DEAŞ üyelerinin ve ailelerinin akıbeti ele alındı.

Suriye Cumhurbaşkanlığı tarafından dün yapılan açıklamada Cumhurbaşkanı Şara’nın Ankara'da Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile bir araya geldiği belirtildi. Açıklamaya göre toplantıya Suriye tarafından Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani ve Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra, Türkiye tarafından ise Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan ve Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün katıldı.

Açıklamada ayrıca toplantıda ilişkileri ortak hedeflere hizmet edecek şekilde geliştirme arzusu çerçevesinde, iki ülke arasında çeşitli alanlarda ikili iş birliğini arttırmanın yolları ele alındığı belirtildi.

Beşşar Esed rejiminin düşmesinden bu yana Türkiye'nin Şara'nın liderliği için stratejik bir müttefik rolü oynadığını belirten Şam'daki kaynaklar, Şara'nın Ankara ziyaretini ‘önemli’ olarak nitelendirdi. Kaynaklar ziyaretin geçiş aşamasını geçmesini sağlamak ve Suriye ile bölgede istikrarı pekiştirmek amacıyla ABD'nin Suriye'ye uyguladığı yaptırımların kaldırılması konusunda Suudi Arabistan başta olmak üzere bazı ülkelerin öncülük ettiği bir dizi hızlandırılmış gelişmenin ardından gerçekleştiğine dikkati çekti.