Norveç'te 2011'de toplu katliam yapan Breivik, Norveç hükümetine tekrar dava açtı

Norveç’te 2011'de çoğu çocuk 77 kişiyi öldürdüğü için 21 yıl hapis cezasına çarptırılan Anders Behring Breivik, insan haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle hükümete bir kez daha dava açtı

Anders Behring Breivik (AA)
Anders Behring Breivik (AA)
TT

Norveç'te 2011'de toplu katliam yapan Breivik, Norveç hükümetine tekrar dava açtı

Anders Behring Breivik (AA)
Anders Behring Breivik (AA)

Breivik, 2012'den bu yana hücre hapsinde tutulduğu, cezası süresince diğer mahkumlarla teması bulunmadığı ve bunun insan hakları ihlali olduğu gerekçesiyle Norveç hükümetini tekrar dava etti.

Norveç'te hücre hapsindeki Breivik'in kaldığı iki katlı binada mutfak, yemek odası, Xbox oyun sistemi bulunan televizyon odası, birçok sandalye, Eyfel Kulesi tablosu, spor odası ve 3 muhabbet kuşu bulunuyor.

Breivik'in avukatı Oystein Storrvik, müvekkilinin dışarıdan birisiyle "anlamlı ilişkiler" kurmasının imkansız olduğunu ve Breivik'in mektup göndermesinin engellenmesinin insan haklarının bir başka ihlali olduğunu savundu.

Breivik'in davasının 8 Ocak'ta, Ringerike'deki hapishanenin spor salonunda görülmesi bekleniyor.

Breivik'in "insan haklarının ihlali" gerekçesiyle davaları

Breivik'in avukatı Oystein Storrvik, Breivik'in 2012'den bu yana hücre hapsinde tutulduğunu ve cezası süresince diğer mahkumlarla teması olmadığını, bunun insan hakları ihlali olduğunu savunmuştu.

Storrvik, Adalet Bakanlığına 2022'de bildiri göndererek Breivik'in tecridine son vermek için Norveç hükümetine dava açmış ancak Breivik'in "ıslah olduğuna" dair kanıt bulunmadığına karar verilmişti.

Breivik, 2015'te Norveç devleti aleyhine açtığı davada, cezasını çektiği hapishane koşullarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 3. ve 8. maddelerine aykırı olduğunu savunmuştu.

Şikayeti değerlendiren Oslo yerel mahkemesi, Breivik'in özel hücresindeki şartların "insanlık dışı veya onur kırıcı" olduğuna, Norveç hükümetinin Breivik'e yaklaşık 33 bin avro ödemesine hükmetmişti.

Hükümet ise karara itiraz ederek bir üst mahkeme olan Norveç Yüksek İstinaf Mahkemesine başvurmuştu. Mahkeme Breivik'in haklarının ihlal edilmediğine karar vermişti.

Breivik, ülkesindeki iç hukuk yollarının tüketilmesinin ardından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurmuştu.

AİHM tutukluluk koşullarının insan haklarını ihlal ettiği iddiasıyla yaptığı başvuruyu 2018'de reddetmişti.

Breivik'in Haziran 2011'de hükümet binalarının bulunduğu bölgede düzenlediği bombalı saldırıda 8 kişi hayatını kaybetmişti. Breivik, bundan 2 saat sonra da Sosyal Demokrat Parti gençlik örgütünün Utoya Adası'ndaki yaz kampında etrafa rastgele ateş açarak 69 kişiyi katletmişti.

Breivik, Norveç'teki en yüksek ceza olan 21 yıl hapse mahkum edilmişti.

 



Trump'ın fantezisi ve Arap zirvesi

Trump'ın Ortadoğu politikasındaki denklem dengesizlik, düzensizlik ve işgal üzerine kurulu. Netanyahu Gazze'de yıkım yapıyor, Trump satın alıp inşa ediyor (Reuters)
Trump'ın Ortadoğu politikasındaki denklem dengesizlik, düzensizlik ve işgal üzerine kurulu. Netanyahu Gazze'de yıkım yapıyor, Trump satın alıp inşa ediyor (Reuters)
TT

Trump'ın fantezisi ve Arap zirvesi

Trump'ın Ortadoğu politikasındaki denklem dengesizlik, düzensizlik ve işgal üzerine kurulu. Netanyahu Gazze'de yıkım yapıyor, Trump satın alıp inşa ediyor (Reuters)
Trump'ın Ortadoğu politikasındaki denklem dengesizlik, düzensizlik ve işgal üzerine kurulu. Netanyahu Gazze'de yıkım yapıyor, Trump satın alıp inşa ediyor (Reuters)

Refik Huri

Başkan Donald Trump'ın Kongre'de Cumhuriyetçi çoğunluk ile Oval Ofis'e dönmesinden bu yana Beyaz Saray'da dünya değişti. Etrafında da sadece oligarşik iktidarı elinde tutan dar bir zengin grubu var ki, Başkan Joe Biden'ın veda konuşmasında uyardığı nokta da buydu.

Trump yönetimi içeride “idari ve derin” devletin tasfiyesinden öteye geçen, alışılmışın dışında kararlar alıyor. Dış tutumları ise mantıksız ve kabul edilemez ve daha da kötü olması bekleniyor. Çözümleri, krizleri daha büyük ve daha tehlikeli hale getiren doğaçlama türünden. Politikaları, ticari anlaşmalar zihniyetiyle yönlendiriliyor. Gazze savaşının “ertesi günü” konusundaki anlaşmazlık sorununa, kimsenin aklına gelmeyecek “yenilikçi bir çözümü” var: ABD'nin Gazze halkını yerinden ederek burayı geliştirilmeye açık bir mülk olarak devralması. İsrail'in yüzölçümü dar, çözüm; Batı Şeria'yı ilhak ederek genişlemesidir. ABD'nin eski Dışişleri Bakanı Anthony Blinken'a göre Ukrayna savaşı bugüne kadar ABD'ye 94 milyar dolara, Avrupa, Asya ve diğer ortaklara ise 148 milyar dolara mal oldu. O zaman çözüm, Ukrayna'nın Rusya’nın olmasıdır.

Filistin Devleti; Suudi Arabistan'ın geniş toprakları üzerinde kurulabilir. Ülkeler, halklar, ulusal haklar yok, sadece uzlaşmalar ve anlaşmalar var. Gerçekten de siyaset bilimi ve uluslararası çalışmalar profesörü ve “Trump'ın Uzun Gölgesi” kitabının yazarı Jonathan Kirshner’in dediği gibi; “ABD mantıksızlık çağına girdi.” Keza “Uzun Oyunu Kaybetmek” kitabının yazarı ve seçim kampanyası sırasında Demokrat aday Kamala Harris'in ulusal güvenlik danışmanı olan Philip Gordon da şunu söylerken abartmıyordu; “Trump'ın ikinci dönemi, ilk dönemini ılımlı ve akıllıca gösterecektir.”

Zira Trump'ın Ortadoğu politikasındaki denklem, dengesizlik, düzensizlik ve işgal üzerine kurulu. Netanyahu Gazze'de yıkım yapıyor, Trump ise satın alıp inşa ediyor. Netanyahu, “İsrail'i müreffeh ve güçlü bir küresel süper güç haline getirmek için çalıştığını” söylüyor ve Trump ona ihtiyaç duyduğu tüm silahı, parayı, siyasi ve askeri desteği sağlıyor. Amerikan yönetimlerinin gerçekleştirmeseler de benimsedikleri “iki devletli çözüm”ü, Trump, “tek devletli çözüm”e dönüştürdü; denizden nehre kadarki Filistin topraklarında Büyük İsrail. Bu politik bir fantezi, ancak son derece tehlikeli. ABD ve İsrail, önce siyasi kararlarla, sonra da sahadaki eylemleriyle, ABD'nin Gazze'yi devralması ve İsrail'in Batı Şeria'yı ilhak etmesiyle Filistin devletinin kurulmasını engelleseler bile, Batı Şeria, Gazze Şeridi ve diasporadaki Filistin halkı nasıl ortadan kaldırılabilir? Bu, Filistin ve bölgede yüzyıllık bir sorunun sonu mu, yoksa yeni bir kaos, çatışma ve savaşın başlangıcı mı olur?

Çünkü ne Gazze'nin tek başına ne de Batı Şeria'nın tek başına bir geleceği yok. Ne Gazze, Hamas ve İslami Cihat'ın gücüyle Filistin'i kurtarabilir, ne de Fetih liderliğinde Batı Şeria, bir Filistin devletine kavuşabilir.

Gazze'nin yıkılması ve Hamas'ın bir güç olarak varlığını sürdürmesinin ardından, Hamas'ın gerçekleştirdiği ve Gazze Şeridi'ni Batı Şeria'dan ayırdığı, Filistin Ulusal Otoritesi'nden bağımsız ama her ikisi de İsrail işgali altında olan bir otorite kurduğu askeri darbenin sona erdirilmesi gerekiyor. Zira yıllar şunu ortaya çıkardı; Hamas’ın darbesinin arkasında sadece Fetih ile bir anlaşmazlık ya da çatışma yoktu. Bilakis, kurtuluş adı taşıyan ama İran stratejisinin ve İslam Cumhuriyeti'nin iddialı bölgesel projesinin içinde yer alan büyük bir proje kapsamındaki plan vardı. Bu projeye İsrail Gazze'de ağır bir darbe, Lübnan'da ise Hizbullah üzerinden güçlü bir darbe vurdu. İran'ın müttefiki olan Suriye rejimi çöktü. Brookings Enstitüsü Direktör Yardımcısı Suzanne Maloney yaşananları “İran'ın bölgesel stratejisini parçalamak” olarak niteledi. Ardından “zayıf bir İran da daha az tehlikeli değildir” uyarısında bulundu.

İran ile büyük oyun, Trump'ın savaşlardan uzak yeni bir Ortadoğu vizyonunun temelini oluşturuyor. Gazze’yi satın alma ve Batı Şeria’yı ilhak etme fantezisi, ABD ve İsrail’in İran'ı zayıflatmak, onu “kontrol altına almak” ve belki de onu vurarak sadece davranışlarını değil, rejimini de değiştirmeyi denemek için Lübnan, Irak, Yemen ve Gazze’deki “İran’ın silahlı kollarını kesme” yönündeki coşkulu politikasının sadece bir ön hazırlığıdır.

Tahran'ın da karşı bir strateji üzerinde çalıştığı kesin ve Devrim Muhafızları Komutanı General Hüseyin Selami “Suriye’de durum olduğu gibi kalmayacak” diyerek bunun bir yönünü açığa vurdu. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Suriye toprakları üzerinden Hizbullah'a kaçırılan silahlara el konulması, Hizbullah'ın silahının Tahran açısından Lübnan'daki rolünü kaybetmediğinin göstergesinden başka bir şey değil. ABD'nin savaşsız bir Ortadoğu çağrısı yapmasına rağmen, gerçeklik tam tersi bir şekilde daha ziyade bir savaş ve çatışma çağrısı olduğunu doğruluyor.

Mısır'ın, Suudi Arabistan'da düzenlenen beşli zirvenin ardından Trump'ın planı ve Netanyahu'nun planlarına karşı Arap ülkelerini Kahire'de acil zirveye davet etme girişiminde bulunması önemli. Ancak asıl önemli olan, zirvenin sadece nihai bildirisinde bu planları reddetmekle sınırlı kalmaması, Gazze'de ertesi gün, yeniden inşa için ulusal bir plan sunması ve Filistin devleti konusunda ısrarcı olmasıdır.

Sadece kâğıt üzerindeki fikirlerden ibaret olmayan, dişleri, finansmanı ve çatışmalara karşı durma gücü olan bir plan gerekiyor.

Eski ABD Dışişleri Bakanı Dean Rusk, “fikirler politika değildir” demişti; ancak fikirler olmadan politikadan bahsetmek de bir yanılsamadır. Önemli olan fikirlerin politikaya dönüştürülmesidir ve Arap dünyasının fikirleri çok, politikaları ise azdır. Arapların üç bölgesel güç ve üç uluslararası güçle oyundaki doğal ve güçlü pozisyonlarını almalarının zamanı gelmiştir.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.