SIPRI'nın ilk 100 savunma sanayisi şirketi listesinde 4 Türk firması yer aldı

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsünün (SIPRI) ilk 100 savunma sanayisi şirketi listesine ASELSAN 60, Baykar 76, Türk Havacılık Uzay Sanayii 82 ve Roketsan 100. sıradan girdi

(AA)
(AA)
TT

SIPRI'nın ilk 100 savunma sanayisi şirketi listesinde 4 Türk firması yer aldı

(AA)
(AA)

SIPRI, 2022 yılında en çok silah ve askeri hizmet satışı yapan ilk 100 savunma sanayisi şirketini açıkladı.

Buna göre, savunma sektöründeki en büyük 100 şirketin 2022'de silah ve askeri hizmet satışları bir önceki yıla göre yüzde 3,5'lik düşüşle 597 milyar dolara geriledi. Böylece satışlar 7 yıldır kaydedilen artışın ardından düşüş gösterdi.

Raporda, Şubat 2022'de başlayan Rusya-Ukrayna savaşı ve dünya çapında jeopolitik gerilimlerin geçen yıl silah ve askeri teçhizata olan talebin güçlü şekilde artmasına sebep olduğuna dikkat çekilirken, "Ancak yeni siparişler almasına rağmen birçok ABD ve Avrupalı silah şirketi, iş gücü eksikliği, artan maliyetler ve Ukrayna'daki savaşın tedarik zincirindeki sıkıntıları kötüleştirmesi nedeniyle üretim kapasitesini önemli ölçüde artıramadı." denildi.

Bunların yanında ülkelerin yıl sonuna doğru yeni siparişler vermesi ve siparişlerle üretim arasındaki zaman farkının talep artışının bu şirketlerin geçen yıl gelirlerine yansımamasına neden olduğuna işaret edilen raporda, geçen yılki söz konusu düşüşün temel olarak ABD'deki büyük şirketlerin silah gelirlerindeki gerilemeden kaynaklandığı, mevcut birikmiş siparişler ve üretim kapasitesini artırmadaki zorluklar nedeniyle bu siparişlerden elde edilen gelirin muhtemelen 2-3 yıl içinde şirket hesaplarına yansıyacağı belirtildi.

Asya ve Orta Doğu'daki şirketlerin silah gelirlerinin 2022'de önemli ölçüde arttığına yer verilen raporda, bunun bölgelerdeki şirketlerin "artan talebe daha kısa sürede yanıt verme yeteneklerinden" kaynaklandığı vurgulandı.

Raporda, "Asya, Okyanusya ve Orta Doğu'da silah şirketlerinin gelirleri önemli ölçüde arttı. Bekleyen siparişler ve yeni sözleşmelerdeki artış, küresel silah şirketlerinin gelirlerinin önümüzdeki birkaç yıl içinde önemli ölçüde artabileceğine işaret ediyor." ifadelerine yer verildi.

SIPRI'nın Askeri Harcama ve Silah Üretim Programı Direktörü Lucie Beraud-Sudreau, "Birçok silah şirketi, yüksek yoğunluklu çatışmalara yönelik üretime uyum sağlama konusunda engellerle karşılaştı. Ancak özellikle mühimmatlar için yeni sözleşmeler imzalandı ve bunun 2023 ve sonrasında daha yüksek gelire dönüşmesi beklenebilir." değerlendirmesinde bulundu.

Listenin tepesinde ABD şirketleri var

2018'den bu yana listenin başındaki 5 firmanın tamamının ABD merkezli olması dikkati çekti. Bu firmalar Lockheed Martin, Raytheon Techologies, Northrop Grumman, Boeing ve General Dynamics olarak sıralandı.

Küresel savunma sektöründeki en büyük 100 şirket içindeki ABD'li toplam 42 şirket, 2022'de 302 milyar dolarlık silah satışı yaparak, reel olarak bir önceki yıla göre yüzde 7,9 düşüşle tüm satışların yüzde 51'ini karşıladı.

Listedeki 8 Çinli silah şirketinin toplam satışlarının bir önceki yıla göre yüzde 2,7 artışla 108 milyar dolara yükselmesi dikkati çekti. Çinli üreticilerinden 3'ü (NORINCO, AVIC, CASC) listede ilk 10'da yer aldı.

İlk 100 şirket içinde merkezi Avrupa'da bulunan 26 şirket bulunurken, bunların toplam silah satışları yüzde 0,9 artarak 121 milyar dolara ulaştı.

Rusya-Ukrayna savaşından sonra ordusuna yeni silah almaya başlayan Almanya'da, Rheinmetall, ThyssenKrupp, Hensoldt ve Diehl'in silah satışları geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 1,1 artarak 9,1 milyar dolara çıktı.

Veri eksikliği nedeniyle 2022'de en büyük 100 listesine yalnızca iki Rus şirketi dahil edildi. Bunların toplam silah gelirleri yüzde 12 düşüşle 20,8 milyar dolara geriledi.

Türk şirketleri satışlarını artırdı

SIPRI'nın geçen yıl en çok silah ve askeri hizmet satışı yapan ilk 100 savunma sanayisi şirketi listesine 4 Türk firması girdi.

Listede ASELSAN 60, Baykar 76, Türk Havacılık Uzay Sanayii 82 ve Roketsan 100. sırada yer aldı.

Türk şirketlerinin toplam gelirleri geçen yıl 2021'e göre yüzde 22 artarak 5,5 milyar dolara ulaştı.

Raporda insansız hava aracı (İHA) üretimiyle tanınan Baykar'a dikkat çekilerek, Türk şirketin gelirlerinde yüzde 94'e ulaşan bir artışla listede 76. sırada yer aldığı vurgulandı.

SIPRI, kurulduğu 1966'dan bugüne çatışma, silahlanma, silah kontrolü ve silahsızlanma gibi alanlarda araştırma, rapor ve analizler hazırlıyor.



Esed rejiminin düşmesi, Avrupa'ya giden doğal gaz boru hattı projesini yeniden gündeme getirdi

Proje 15 yıllık duraklamanın ardından yeniden gündemde (AFP)
Proje 15 yıllık duraklamanın ardından yeniden gündemde (AFP)
TT

Esed rejiminin düşmesi, Avrupa'ya giden doğal gaz boru hattı projesini yeniden gündeme getirdi

Proje 15 yıllık duraklamanın ardından yeniden gündemde (AFP)
Proje 15 yıllık duraklamanın ardından yeniden gündemde (AFP)

Suriye'de devrik Devlet Başkanı Beşşar Esed rejiminin düşmesi, durdurulan ve aralarında Avrupa'nın Rusya'ya alternatif aradığı bir dönemde Katar doğal gazının Suriye üzerinden Avrupa'ya ihracına kapıyı aralayan, Türkiye-Katar Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’nin de olduğu birçok lojistik projenin yeniden gündeme gelmesi için önemli bir faktör olabilir gibi görünüyor.

Avrupa ve Asya arasındaki ticaret ve ulaşım yollarının kesiştiği Ortadoğu'da oldukça önemli stratejik bir konumu olan Suriye’nin Akdeniz'de büyük doğal gaz rezervlerine sahip olması, onu kaynaklarını kontrol etmek isteyen büyük güçlerin hedefi haline getiriyor.

Independent Arabia'ya konuşan petrol ve doğal gaz sektörü uzmanları, Suriye'de istikrarın sağlanmasının projenin hayata geçirilmesinin önündeki en büyük zorluk olduğunu belirtirken, bölgesel ve uluslararası taraflarla ilişkilerini geliştirmek isteyen Suriye’deki yeni yönetimle ilgili tüm bölgesel tarafların onayına ihtiyacı olduğunu da ekliyorlar. Uzmanlar, projenin bölgede yeni bir ekonomik aşama için sıçrama tahtası haline gelebileceğine işaret ettiler. Uzmanalar, Projenin enerji alanında yeni bir bölgesel iş birliği döneminin başlangıcı olabileceğini ve ilgili tüm taraflar için stratejik kazanımlar sağlayabileceğini vurguluyor.Ayrıca projenin faydalarından birinin de Avrupa'nın Rusya’dan tedarik edilen doğal gaza olan bağımlılığını azaltmak ve böylece Avrupa'da doğal gaz kaynaklarının çeşitlendirilmesini teşvik eden stratejik bir enerji alternatifi sağlamak olduğuna dikkati çektiler.

Projenin Suriye’deki yeni yönetime önemli ekonomik getirilerden faydalanma ve yeniden yapılanmaya katkıda bulunma fırsatı sunduğunu belirten uzmanlar, ayrıca boru hattının Katar, Türkiye ve komşu ülkeler başta olmak üzere, bölge ülkeleri arasında stratejik bir iş birliği alanı olması nedeniyle bölgesel ortaklığı da güçlendireceğinin altını çizdiler.

Yaklaşık 25 yıldır iktidarda olan Beşşar Esed, muhalif grupların geçtiğimiz haftalarda Şam'ın kontrolünü ele geçirmesinin ardından Rusya'ya kaçarak 1963 yılından beri iktidarda olan Baas Partisi rejiminin çöküşünün sinyallerini verdi.

Suriye'de eski rejimin düşmesinin hemen ardından, başta 15 yıllık bir çıkmazın ardından yeniden gündeme gelen Katar doğal gazını Avrupa'ya taşıyacak boru hattı olmak üzere daha önce iptal edilmiş olan büyük ekonomik projeler yeniden ele alınmaya başladı.

Hayata geçirilebilecek bir proje

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, uzun süredir askıya alınmış halde olan Katar-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’nin onlarca yıllık Esed rejiminin düşmesinin ardından yeniden canlandırılabileceğini açıkladı.

Geçtiğimiz hafta Türkiye'nin başkenti Ankara’da yapılan kabine toplantısının ardından Bayraktar'a, Avrupa ülkeleri ve Türkiye'yi Suudi Arabistan, Ürdün ve Suriye üzerinden Katar'a bağlayabilecek bir doğal gaz boru hattı projesinin yeniden canlandırılması olasılığı soruldu. Suriye'nin güvenliğinin ve bölgesel istikrarın sağlaması halinde boru hattının hayata geçirilmesinin mümkün olabileceğini söyleyen Bakan Bayraktar, boru hattının güvenli olması gerektiğini ve öyle olacağını umduklarını belirterek, “Üretilebilecek birçok proje var” ifadelerini kullandı.

Elektriğin temel bir ihtiyaç olduğunun altını çizen Bakan Bayraktar, Suriye’de enerji altyapısının çok iyi olmadığına işaret ederek “Çok fazla yatırım yapılaması gerekiyor. Bu ihtiyaçları karşılamak için enerjiyi nasıl bir araca dönüştürebileceğimize bakmalıyız” şeklinde konuştu.

Katar, 2009 yılında 10 milyar dolarlık bir yatırımla doğal gazını Avrupa pazarlarına iletmek amacıyla Suudi Arabistan, Ürdün, Suriye ve Türkiye üzerinden Avrupa'ya doğalgaz taşıyacak bin 500 kilometrelik bir boru hattı inşa etme girişimini başlattı. Ancak proje, dönemin Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed tarafından reddedildi. Esed, Avrupa'nın başlıca gaz tedarikçisi olan müttefiki Rusya'nın çıkarlarını korumak amacıyla projeyi engelledi.

Projenin yeniden gündeme getirilmesi

Öte yandan enerji uzmanı ve Mısır Genel Petrol Şirketi eski Başkan Yardımcısı Medhat Yusuf, Suriye'deki mevcut durumun ve daha önce Rusya'nın Avrupa'ya doğal gaz tedarikini kontrol etmesini desteklemek için projeye karşı çıkan devrik Devlet Başkanı Esed'in Suriye'den kaçmasının, Katar doğal gazının Suudi Arabistan ve Suriye üzerinden önce Türkiye'deki Nabucco Doğalgaz Boru Hattı’na bağlanması, oradan da Avrupa’ya bir boru hattıyla taşınması projesinin yeniden canlanmasının önünü açtığını vurguladı.

Bu projeyi yeniden canlandırma fikri, başta zamanlama olmak üzere çeşitli faktörler çerçevesinde gündeme geldiğini düşünen Yusuf’a göre Avrupa ülkelerinin çeşitli kaynaklardan sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) tedarik ederek Rusya’dan doğal gaz tedarikine küresel doğal gaz fiyatların milyon termal birim (mmbtu) başına 50 doların üzerine çıktığı yüksek maliyetli alternatiflere yönelmesi de bu faktörler arasında yer alıyor.

Yusuf, Katar'ın en büyük doğal gaz ithalatçıları olan Japonya, Güney Kore ve Çin'in başını çektiği Uzak Doğu ülkeleriyle yapılan uzun vadeli sözleşmelerle kaçınılmaz tedariklere bağlı olması nedeniyle, mevcut fiyatlarla boru hattının maliyetinin çok yüksek seviyelere ulaştığı için projenin geliştirildiğini belirtti.

Rusya doğal gazının boykot edilmesinin ardından Katar doğal gazının bir kısmının Avrupa’ya yönlendirildiğine, ancak Batı Afrika ülkeleri ve Cezayir'den yapılan ithalatın yanı sıra ABD’den LNG tedarikine yönelen Avrupa’nın ihtiyaçlarını karşılamadığına dikkati çeken Yusuf, projenin yeniden gündeme gelmesinin, 2030 yılında yılda 142 milyon metrik tona eşdeğer üretim yapmayı hedefleyen Katar'ın önümüzdeki yıllardaki üretim beklentilerine ilişkin raporları çerçevesinde gerçekleştiğini kaydetti. Katar’ın mevcut doğal gaz üretiminin yıllık 77 milyon ton olduğunun tahmin edildiğini belirten Mısırlı eski yetkili, projenin şimdi başlanmasının 2030 yılında fiilen faaliyete geçmesi anlamına geleceğini ve böylece, beklenen bu miktarların Rusya'nın Avrupa'ya daha önce yaptığı doğal gaz tedarikinin tamamını karşılayacağını belirtti.

Mevcut durumun, bu projenin yüksek maliyetli olması bakımından halen ekonomik olarak uygulanabilir olup olmadığı yönündeki önemli bir soruyu gündeme getirdiğinin altını çizen Yusuf, iyi bir fizibilite çalışması yapmak için inşaat ve yönetim maliyetleri doğrultusunda Avrupa’nın ihtiyaçları ile niceliksel bir denge sağlamak üzere, diğer Körfez ülkelerinin üretimine bağlanılabileceğini söyledi.

Mısır Genel Petrol Şirketi eski Başkan Yardımcısı, Katar'ın bu alanda işini iyi bilen uzmanlara sahip olduğunu ve projedeki uzun güzergâh boyunca bölgesel çatışmalar ya da özel amaçlar nedeniyle sabotajlara maruz kalmadığı sürece boru hattının, geçtiği tüm ülkeler üzerinden işletebileceğini söyledi. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Yusuf, Katar'ın bu projeyi hayata geçirip sorunsuz bir şekilde işletebilmesi ve Avrupa'ya yeterli miktarda doğal gaz taşıyabilmesi halinde, küresel piyasada bir tür yeterliliğin sağlanacağını, dolayısıyla LNG fiyatlarının düşeceğini ifade etti.

Ekonomik bir fırsat

Diğer taraftan yenilenebilir enerji uzmanı ve Arap Sürdürülebilir Enerji Konseyi Yönetim Kurulu üyesi Dr. Muhammed Salim Selman, Katar doğal gazının Avrupa'ya ihracatının büyük bir ekonomik ve stratejik fırsat olduğunu belirterek “Jeopolitik ve lojistik zorluklara rağmen güzergâhların çeşitlendirilmesi, mevcut altyapıdan yararlanılması ve bölgesel iş birliğinin geliştirilmesi, Katar ekonomisini desteklemek ve gelecekte Avrupa'nın enerji ihtiyacını karşılamak için yeni ufuklar açabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Selman, projenin, LNG altyapısının güçlendirilmesi, güvenli boru hattı güzergahlarının araştırılması ve Doğu Akdeniz Gaz Forumu (EastMed Gas Forum/EMGF) bünyesinde doğal gaz alanındaki iş birliğinin genişletilmesinin yanı sıra siyasi ilişkilerin güçlendirilmesi ve gelecekteki herhangi bir projenin başarılı olabilmesi için potansiyel güzergâhlar üzerindeki ülkelerle stratejik ortaklıklar kurulmasını gibi çeşitli faydaları olduğunu açıkladı.

Katar'ın Avrupa'ya doğal gaz tedariki için Doha'nın özel tankerler kullanarak doğal gazı fiilen ihraç etmesi de dahil olmak üzere çeşitli yollar olduğunu söyleyen Dr. Selman, bu rotanın önünde bazı zorluklar olduğuna dikkati çekerek, bunların başında bazı Avrupa limanlarının sınırlı kapasitesi ve ABD ve Avustralya gibi diğer üreticilerle rekabetin geldiğini belirtti.

Projenin potansiyel rotalarından birinin Katar’dan Suudi Arabistan, Ürdün ve Suriye üzerinden Türkiye'ye uzanacak ve burada mevcut altyapıya bağlanarak doğal gazı Avrupa’ya ulaştıracak bir boru hattı olduğunu belirten Dr. Selman, bu rotanın avantajlarının Türkiye'deki mevcut şebekeleri kullanmak ve LNG sevkiyatına kıyasla uzun vadeli maliyetleri düşürmek olacağını söyledi.

Boru hattı güzergâhının hayata geçirilmesi için bölge ülkeleri arasında siyasi iş birliğine ihtiyaç duyulduğunu belirten Dr. Selman, bu güzergâhlardan birinin Suudi Arabistan, Irak ve Türkiye'den geçen doğalgaz boru hatları olduğunu kaydetti. Bu güzergâh çerçevesindeki projelerin Irak'la iş birliğini geliştireceğini ve İran ile Suriye'ye bir alternatif oluşturacağını ifade eden Dr. Selman, Fakat bu güzergahın yüksek maliyetinin aynı zamanda önündeki bir engel olduğunu ifade etti.

Proje için bir diğer potansiyel rotanın, çabaları koordine etmek için EMGF bünyesinde İdku ve Dimyat’taki LNG tesisleri gibi mevcut altyapıyı kullanarak Mısır üzerinden Avrupa'ya giden güzergâh olduğunu belirten Dr. Selman, “Bu rota Akdeniz üzerinden Avrupa'ya ihracatın maliyetini ve mesafesini en aza indirse de ticari anlaşmalar ve gelir paylaşımı yapılmasını gerektiriyor” diye konuştu.