ASELSAN Genel Müdürü Ahmet Akyol: Ürün ihraç ettiğimiz ülke sayısını 86'ya çıkardık

Fotoğraf: Özge Elif Kızıl - AA
Fotoğraf: Özge Elif Kızıl - AA
TT

ASELSAN Genel Müdürü Ahmet Akyol: Ürün ihraç ettiğimiz ülke sayısını 86'ya çıkardık

Fotoğraf: Özge Elif Kızıl - AA
Fotoğraf: Özge Elif Kızıl - AA

ASELSAN Genel Müdürü Ahmet Akyol, "Ürün ihraç ettiğimiz ülke sayısını 86'ya çıkardık. ASELSAN'ın bu yıl yeni ihracat sözleşmeleri açısından 1 milyar dolara yaklaşma hedefi var." dedi.

Turkcell'in katkılarıyla gerçekleştirilen Anadolu Ajansı Teknoloji Masası'nın konuğu olan ASELSAN Genel Müdürü Ahmet Akyol, şirketin geliştirdiği ürünler ve yatırımları ile ilgili açıklamalarda bulundu.

ASELSAN olarak denizin derinliklerinden uzayın derinliklerine kadar her alanda her platforma kritik sistemler geliştirdiklerini belirten Akyol, "Bir taraftan da sivil dünyaya da hizmet etmeye çalışıyoruz. 2023 çok önemli başarılarla geçti. 2024 yılına da milletimizin beklediği önemli projelerde güzel gelişmeler katederek girdik." diye konuştu.

- "ASELFLIR-500 rakiplerine oranla yüzde 30 daha iyi performans gösteriyor"

Akyol, İHA kameralarına Kanada tarafından uygulanan ambargoları anımsatarak, "O dönem Savunma Sanayii Başkanlığımızın liderliğinde bir geliştirme projesi başlattık. Önce ambargoyu bertaraf edecek bir kamera yapmak daha da ötesinde dünyada bu alandaki en iyi kamerayı da yapabilmek üzere yola çıkmıştık. Geldiğimiz noktada İHA kameramız ASELFLIR-500'ü tamamladık. Artık operasyonel olarak Silahlı Kuvvetlerimizin kullanımına da girdi." ifadelerini kullandı.

ASELFLIR-500'ün rakiplerine oranla yüzde 30 daha iyi performans sergilediğine dikkati çeken Akyol, kameranın lazer işaretlemedeki başarısıyla da güdümlü mühimmatların daha hassas vuruş kabiliyeti kazanmasını sağlamış olduğunu vurguladı.

Akyol, "Bugün gururla şunu söyleyebiliriz; bu kamera artık gökyüzünün yıldızları SİHA'larımızın dünyadaki en nitelikli kamerası olarak hem Silahlı Kuvvetlerimizin hizmetine girmiş hem seri üretim safhasında önemli bir aşama katetmiş hem de artık dost ve müttefik ülkelere ihraç edilebilecek bir noktaya gelmiştir." şeklinde konuştu.

Hava savunmada alçak, orta, yüksek irtifa olarak katmanlı bir mimari olduğunu belirten Akyol, Türkiye'nin yaptığı yatırımlarla artık uçtan uca katmanlı hava savunmayı tamamlama noktasına geldiğinin altını çizdi.

Akyol, ASELSAN'ın alçak irtifada KORKUT sistemi olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kendisine yönelen dron, seyir füzesi ve benzeri tüm tehditleri parçacıklı mühimmatlarla önce tespit edip sonra onları engellemeye dayalı bir teknoloji. Bu envantere kazandırdığımız ve seri üretimini devam ettirdiğimiz bir sistem. Bunun bir üstünde HİSAR-A diye isimlendirdiğimiz bu sefer biraz daha irtifanın arttığı artık füzelerin devreye girdiği bir sistem var. Burada da Roketsan ile güzel bir işbirliğimiz var. Füzeleri onlar bize sağlıyorlar, biz de bütün sistemi bir araya getirerek alçak irtifalı HİSAR-A'yı tamamlayıp envantere kazandırdık.

Bir üstünde de HİSAR-O'muz var. Orta menzilde. Bunun da envantere kazandırıldığını ve seri üretime devam edildiğini söyleyebilirim. Şimdi de uzun menzilli hava savunma sistemimiz SİPER'i Türk Silahlı Kuvvetlerimizin envanterine kazandırıyoruz. Böylece çok alçak irtifadan yüksek irtifaya kadar katmanlı hava savunmasını 2024 yılında tamamlamış oluyoruz."

- "Türkiye dünyadaki sayılı ülkelerden biri haline gelecek"

Hava savunmasının mobilitesinin de önemli olduğunun altını çizen Akyol, bu anlamda hibrit hava savunma olarak adlandırdıkları GÜRZ sistemini de birkaç yıl içinde envantere kazandıracaklarını söyledi.

Akyol, "Böylece hem irtifa bazında bütün katmanları hem de fonksiyon bazında değişik fonksiyonları da envantere almış ve hava savunma alanında çözüm sağlayabilen dünyada belki 5-6 ülkeden biri haline gelmiş olacağımızı da söyleyebilirim." dedi.

Bu yıl gemilerin muhasım denizaltıların çok uzak mesafelerden tespit edilmesini sağlayan düşük frekans aktif sonar DÜFAS'ı tamamladıklarını anımsatan Akyol, EYP ve mayın ile mücadele kapsamında da YENER sistemini bu sene tamamlayıp Türk Silahlı Kuvvetlerine teslim ettiklerini anlattı.

Akyol, TOLUN mühimmatını tamamladıklarını söyleyerek, "Aynı anda bir uçaktan 8 tane atılabilmesi, bir motoru olmadığı için çok maliyet etkin bir mühimmat olması ve motoru olmadığı halde süzülerek 100 kilometreden fazla bir menzile gidebilmesi üç tane stratejik konu olarak ön plana çıkıyor." şeklinde konuştu.

Gelecek planlamaları ile ilgili bilgi veren Akyol, giderek artan dron tehditlerini engellemek için dronları radyo dalgası yayarak durdurabilen bir teknoloji üzerine çalışmalarına devam ettiklerini söyledi.

ASELSAN'ın lazer silahı GÖKBERK'ten bahseden Akyol, lazerin kaynağını da yerli olarak geliştirdiklerini vurguladı. Akyol, otonominin, üzerinde çalıştıkları önemli başlıklardan olduğunu aktararak, "Deringöz isminde yeni bir ürün üzerine çalışıyoruz. Geçtiğimiz günlerde ilk dalışını yaptık. Yapay zeka destekli otonom sürüş algoritmalarına sahip. Denizin altına 600 metreye kadar dalabilen sonarları olan, su altında haberleşme ve su altında keşif gözetleme kabiliyetine sahip bir ürün." diye konuştu.

- ASELSAN'dan 400 milyon dolarlık yatırım

ASELSAN'ın Ankara'da 400 milyon dolarlık yeni bir yatırıma başladığının altını çizen Akyol, yatırımla beraber binin üzerinde ilave nitelikli istihdamı Türkiye'ye kazandıracaklarını anlattı.

- "Bütün çalışmalarda yapay zeka robotlarını kullanır duruma geldik"

Ahmet Akyol, ASELSAN'ın geliştirdiği bütün ürünlerde ve sistemlerde yapay zeka fonksiyonunun mutlaka bir gereksinim olarak konulmasını iç işleyişlerine dahil ettiklerini belirterek, ürünlerde yapay zekayı etkin kullanmanın öncelikleri olduğunu söyledi.

Karar vericilerin yapay zeka destekli algoritmalarla işini kolaylaştırmak ve büyük veriyi işlemek üzere komuta kontrol sistemlerinde yapay zekayı etkin olarak kullandıklarını aktaran Akyol, "Gerek insansız kara, deniz araçlarında gerek otonominin olduğu diğer sistemlerde yapay zeka destekli algoritmalarla burada fark yaratmaya çalışıyoruz. ASELSAN içerisindeki bütün çalışmalarda yapay zeka robotlarını kullanır duruma geldik. Bunu içerideki süreçlerimizde adım adım yaygınlaştırıyoruz." dedi.

Akyol, çip teknolojisinin çok kritik olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Çip teknolojisinin askeri ve sivil boyutu var. Bizim açımızdan askeri boyutunda bağımsızlık stratejik öncelik. Bu amaçla Bilkent Üniversitesi ile ortak bir şirketimiz var. Yine ASELSAN'ın İstanbul'da MKR-IC ve TÜYAR isimli iki ayrı çipe odaklanmış alt şirketi var. Bu üç alt şirketle ve kendi bünyemizdeki çip tasarım ekiplerimizle buraya önemli miktarda kaynak ve yatırım yapıyoruz. Özellikle radar ve elektronik harpte kullanılan son derece stratejik olan galyum nitratta, transistör seviyesinde millileştirmeyi tamamladık.

Bir radarda yaklaşık 1000'den fazla çip bulunuyor. Bu çipleri kendimiz tasarlıyoruz. 2024 itibarıyla bu çipleri Ankara'da seri üretebilme imkanına kavuştuk. Alt transistörlerini Bilkent Üniversitesi ile ortak şirketimizde, üstündeki çip seviyesi üretimleri de ASELSAN'da çoklu adetlerde yapabilecek duruma geldik. Binlerce çipi seri ürettiğimizi söyleyebilirim. Bu, askeri alandaki bağımsızlığımız açısından önemli."

- "Türkiye'nin ihracat başarısına önemli bir katkı sunuyoruz"

Akyol, kuantum alanında da bir dizi proje yürüttüklerini ifade ederek, kuantumun bir taraftan radar, lidar boyutuna, diğer taraftan da kuantum anahtar dağıtım sistemleri, kuantum kriptoloji konusuna yatırım yaptıklarını söyledi.

TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi ile kurdukları KUANTAL laboratuvarına değinen Akyol, "Gebze Teknik Üniversitesi ile de kuantum alanında işbirliğimiz var. Normalde radar sinyalini göndererek radarda tespit imkanı varken, kuantum foton kaynaklarıyla bir radar yapılabilmesi bir teori şu anda. Teori aşamasındayken biz buna yatırım yapıyoruz. Bunu çok erken safhada Türkiye'ye kazandırmak istiyoruz. Başarılı aşamalar sağlandı ama bu uzun bir yolculuk." diye konuştu.

Akyol, güvenli haberleşmede kuantum sistemleri çıktığında kuantum anahtar dağıtımının önemli bir konu haline geleceğine işaret ederek, "Konvansiyonel sistemlerin yaptığı kriptolojinin kuantum bilgisayarlarıyla bertaraf edilmesi çok kolay. Dolayısıyla burada kuantuma dayanıklı algoritmalar, kriptoloji önemli bir konu haline geliyor." dedi.

Yurt dışından bilim adamlarının, çalışanların Türkiye'ye dönüşü için "Next Big Move to Türkiye" programları olduğuna değinen Akyol, "Her yıl çağrılara çıkıyoruz. 2023 yılında 27 arkadaşımızı ASELSAN'a döndürdük. Türk milletine gurur veren, Türk devletine güç veren ve mühendislerimize heyecan veren bu çalışmalara arkadaşlarımız katılmaktan gurur duyuyorlar." ifadesini kullandı.

- "Ürün ihraç ettiğimiz ülke sayısını 86'ya çıkardık"

Akyol, 2023'te yeni ihracat sözleşmeleri açısından kendi iç rekorlarını kırdıklarını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"2023'te 601 milyon dolarlık yeni ihracat sözleşmesini, 30 farklı ülkeyle imzalamış olduk. İlk defa geçen yıl 16 yeni ürünü ihraç etme başarısına ulaştık. Ürün ihraç ettiğimiz ülke sayısını 86'ya çıkardık. ASELSAN'ın bu yıl yeni ihracat sözleşmeleri açısından 1 milyar dolara yaklaşma hedefi var. Sözleşmelerin hacimleri artırıyor ve dolayısıyla ihracat tutarı da artacak. Türkiye'nin ihracat başarısına önemli bir katkı sunuyoruz. Doğrudan satışları artırmak için de ekiplerimiz dünyanın dört bir yanında.

16 noktada dünyanın çeşitli yerlerinde ofislerimiz var. Geçen yıl Şili'de büyük rakiplere karşı tank modernizasyon ihalesi kazandık. Şili'deki ofisimizi açacağız. Yeni ofisler planladık. Yeni ofislerle ilgili önümüzdeki dönem Özbekistan, Umman var, Endonezya, Nijerya gelebilir. NATO'ya ihracat için de özel birim kurduk. Bu, yüksek standartta ihracat yapabilme kabiliyetinizi gösteriyor. Bütün NATO unsurlarıyla çalışıyoruz ve burada da önemli bir gelişmeyi bekliyoruz."

- "Sağlıkta, kent güvenliğinde, sivil güvenlik alanında, enerjide ve ulaşımda ürünlerimiz var"

Ahmet Akyol, Körfez ülkelerinin, coğrafi ve kültürel yakınlık ile pazar büyüklüğü açısından stratejik öncelikleri arasında olduğunu aktararak, ASELSAN'ın Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman ve diğer bölge ülkelerinde geçmiş dönemde başarılı çalışmalarının olduğunu hatırlattı.

Körfezdeki ofisleri tekrar canlandırdıklarını ve olmayanları eklediklerini anlatan Akyol, "Temaslar, toplantılar adım adım devam ediyor ve sözleşmeler yavaş yavaş başladı. Geçtiğimiz aylarda Abu Dabi ofisimizi açtık. Katar'da 30'dan fazla çalışanımız var. Suudi Arabistan'da zaten ofisimiz vardı, biraz büyüttük. Belki Umman'ı ekleyeceğiz yakında. Ürdün'de fabrikamız var." diye konuştu.

Akyol, askeri teknolojilerdeki yetkinliklerinin sivil alanlara da aktarılmasının ASELSAN'ın temel misyonlarından biri olduğuna dikkati çekerek, şu değerlendirmede bulundu:

"Bu hem Türkiye'deki kritik alanlarda millileşmeyi sağlayacağı gibi ASELSAN'ın büyümesine de ciddi katkı sağlayacak bir alan. Sağlıkta, kent güvenliğinde, sivil güvenlik alanında, enerjide ve ulaşımda ürünlerimiz var. Yeni çıkardığımız mobil röntgen cihazını Hacettepe Üniversitesi'nde envantere aldık. Bu alanda geçtiğimiz dönemde ventilatörler üretmiştik, 6 binden fazla satışı oldu. Ani kalp durmalarına karşı müdahale cihazını ürettik, satışı 10 bin 500'ü geçti, ihracatı da oluyor. Sağlık alanında önemli bir boşluğu doldurmayı hedefliyoruz.

Bir başka alan ise ulaşım. İstanbul'da bizim mühendislerimizin geliştirdiği yüzde 100 milli sinyalizasyon sistemi kullanılıyor. Bir taraftan metro sinyalizasyon yaparken bir taraftan da Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarının tren setlerini akıllı hale getirip bu sinyalizasyonla birleştiriyoruz. COBALT isimli yazılımımızla da bu sistemi uçtan uca yönetiyoruz. Kendi sinyalizasyon sistemimizi yapabilen dünyada 5 ülkeden 1'i olduk."

- "İstanbul'da bu yıl ASELSAN Girişimcilik Merkezi'ni açacağız"

Türkiye'nin bütün il ve ilçelerinde yaklaşık 200 bin kameralık bir kent güvenlik sistemlerinin kullanımda olduğunu dile getiren Akyol, "Jandarmamız ve emniyetimiz bunu kullanıyor. Sadece kamera değil, bunun arkasındaki bütün görüntü işleme algoritmaları, yapay zeka destekli sistemler, analizler, uçtan uca büyük verinin entegrasyonu dahil kullanılıyor. Bunu biraz daha uca yaymak için polis ve jandarmamızın yaka kameralarını da yaptık. Görev sahalarında bunu yaygınlaştırıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığına bu alanda bize yol açtıkları için teşekkür etmek isterim." ifadelerini kullandı.

Akyol, ASELSAN'ın her yıl etrafındaki ekosistemle birlikte büyüdüğünü belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bu ekosistemde bugün itibarıyla 3 bin 400 yerli paydaş bulunuyor. Girişimciliği çok kritik görüyoruz. İstanbul'da bu yıl ASELSAN Girişimcilik Merkezi'ni açacağız. Çalışmalarımız bitmek üzere. Sadece mevcut tedarik ekosistemindeki firmalara değil, bizim bir ihtiyacımız olduğunda bunu bir girişim üzerinden yapmayı bir model olarak tasarladık. Türkiye'nin değişik yerlerinde 17 alt iştirakimiz var.

ASELSAN'ın Konya'da silah ve uzak komuta silah sistemleri üzerine devasa bir tesisi var. Sivas'ta optik tesisimiz var. Bu sene de Malatya'yı açtık, içinin kurulumu yapılıyor, nisan, mayıs ayında üretim başlayacak. Adıyaman'da TUSAŞ, ASELSAN, Roketsan bir araya gelerek konnektör kablo alanında bir fabrikayı tesis ediyoruz. Bir taraftan Anadolu'daki ekosisteme can vermek, bir taraftan yüksek teknolojide odaklanma sağlamak, bazen de ticari olarak bir alanın daha özel geliştirilmesini sağlamak gibi yurt içinde ve zaman zaman yurt dışında iştirak çalışmalarımız var."



ABD ve Türkiye arasındaki LNG anlaşması, Rusya'yı nasıl etkileyecek?

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

ABD ve Türkiye arasındaki LNG anlaşması, Rusya'yı nasıl etkileyecek?

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

ABD ve Türkiye arasında geçen ay imzalanan sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ve nükleer enerji anlaşmasının yankıları sürüyor. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na (BMGK) katılmak için geçen ay ABD'ye gitmiş, Beyaz Saray'da Başkan Donald Trump'la bir araya gelmişti. 

İki ülke arasında imzalanan Stratejik Sivil Nükleer İşbirliği Mutabakat Zaptı kapsamında hem sivil nükleer enerji hem de LNG sektöründe ortak çalışılmasına karar verilmişti. BOTAŞ, 20 yıl boyunca toplamda yaklaşık 70 milyar metreküp doğalgaz eşdeğeri LNG almak için Mercuria ve Woodside Energy ile anlaşma yapmıştı. 

Reuters'ın analizinde, Türkiye'nin bu anlaşmayla doğalgaz üretimini artırıp ABD'den LNG ithal ederek 2028 sonuna kadar doğalgaz ihtiyacının yarısından fazlasını karşılayabileceği yazılıyor. 

Trump, 25 Eylül'deki açıklamasında Türkiye'nin Rusya'dan doğalgaz satın almasını istemediğini belirtmişti. Analizde, Ankara yönetiminin bunu göz önünde bulundurarak enerji tedarikini çeşitlendirmeyi amaçladığı yorumu yapılıyor. Böylelikle Türkiye'nin "enerji güvenliğini artırabileceği ve bölgesel bir doğalgaz merkezine dönüşme hedefinde ilerleyebileceği" belirtiliyor. 

Analizde, Türkiye'nin ithal ettiği LNG'yi ve kendi ürettiği doğalgazı Avrupa'ya yeniden ihraç edeceği, Rusya ve İran'dan aldığı doğalgazı da yurtiçinde kullanacağı savunuluyor. 

Diğer yandan Türkiye-ABD anlaşmasının, Rusya ve İran'ın Avrupa enerji piyasasındaki payını olumsuz etkileyeceğine dikkat çekiliyor. Rusya, Türkiye'nin en büyük gaz tedarikçisi ancak pazar payı 20 yıl önce yüzde 60 iken, sözkonusu oran bu yılın ilk yarısında yüzde 37'ye geriledi. Rusya'nın 2022'de Ukrayna'yı işgal etmesinin ardından Avrupa ülkelerinin çoğu doğalgaz ithalatını büyük ölçüde sınırladı veya durdurdu. 

Türkiye'nin Rusya'yla yaptığı Mavi Akım ve TürkAkım boru hatları üzerinden yıllık 22 milyar metreküp doğalgaz tedariki sağlayan sözleşmeler sona ermek üzere. İran'la yapılan 10 milyar metreküplük sözleşme 2026 ortasında sonlanacak, Azerbaycan'la yapılan toplamda 9,5 milyar metreküplük iki anlaşmanın biri 2030, diğeriyse 2033'te bitecek. 

Paris merkezli düşünce kuruluşu Akdeniz Enerji ve İklim Örgütü'nden Sohbet Karbuz, Türkiye'nin bu sözleşmelerin bir kısmını uzatabileceğini ancak tedarik çeşitliliğini artırmak için daha esnek şartlar ve daha küçük hacimlerde anlaşma yapmak isteyeceğini söylüyor. 

Analizde, Türkiye'nin Rusya'dan doğalgaz tedarikini azaltmaya yönelik adımlar atmak durumunda kalacağına da dikkat çekiliyor. Moskova merkezli Enerji ve Finans Enstitüsü'nden Aleksey Belogoryev "BOTAŞ'ın teorik olarak iki ila üç yıl içinde Moskova'dan ithalatı durdurabileceğini" savunuyor ve ekliyor: 

Bu bir ihtimal ancak böyle bir şey yapmayacaklar çünkü Rus gazı fiyat açısından rekabetçi ve BOTAŞ'ın diğer tedarikçilere baskı yapmak için kullanabileceği bir fazlalık yaratıyor.

Independent Türkçe, Reuters, Bloomberg


Savaş etkisi: Çin petrol depolarını büyütüyor

Çin petrole bağımlılığını farklı stratejilerle azaltmaya çalışıyor (Reuters)
Çin petrole bağımlılığını farklı stratejilerle azaltmaya çalışıyor (Reuters)
TT

Savaş etkisi: Çin petrol depolarını büyütüyor

Çin petrole bağımlılığını farklı stratejilerle azaltmaya çalışıyor (Reuters)
Çin petrole bağımlılığını farklı stratejilerle azaltmaya çalışıyor (Reuters)

Çin, Ukrayna savaşının etkisiyle petrol rezervi sahası inşaatlarını hızlandırdı.

Reuters'ın analizinde, Pekin yönetimine ait Sinopec ve CNOOC gibi petrol ve doğalgaz firmalarının, 2026'da 11 tesise en az 169 milyon varil depolama kapasitesi eklemeyi planladığı aktarılıyor.

Kimliklerinin paylaşılmaması şartıyla konuşan kaynaklara göre Çin, bunun 37 milyon varillik kısmının inşası halihazırda yapıldı. Yeni tesisler de tamamlandığında Çin'in iki haftalık net ham petrol ithalatının hepsinin tesislerde depolanabileceği belirtiliyor. Diğer yandan Pekin yönetiminin rezerv verilerini gizli tuttuğu ve gerçek rakamların değişebileceği ifade ediliyor. 

Dünyanın en büyük petrol ithalatçısı Çin, bu bağımlılığının yaratabileceği olası sorunlarla mücadele edebilmek için depolama kapasitesini artırmayı hedefliyor. 

Pekin yönetimi ayrıca yenilenebilir enerjide de hızlı atılımlar yapıyor. Benzin ve dizel talebi düşerken, genel petrol tüketiminin 2027'de zirveye ulaşması, daha sonra da düşüşe geçmesi öngörülüyor.

Çin ilk stratejik petrol rezerv tesisini 2006'da kurmuştu. Ancak analizde, Rusya-Ukrayna savaşının petrol piyasasında yarattığı dalgalanma ve Batı ülkelerinin Kremlin'in enerji sektörüne yaptırımları nedeniyle Pekin'in kendini güvenceye almak istediği yazılıyor.

Şi Cinping yönetiminin 2023 sonundan beri devlet destekli şirketlere petrol stoklama talimatı gönderdiğine de dikkat çekiliyor. 

Singapur merkezli emtia verisi şirketi Sparta Commodities'den analist June Goh, "Ham petrol ithalatına büyük ölçüde bağımlı olan Çin'in stok oluşturma stratejisiyle enerji güvenliğini garantiye almayı amaçladığını" belirtiyor. 

Bloomberg'ün analizinde de petrolünün yüzde 70'ini ithal eden Çin için stok ve rezerv kapasitesini geliştirmesinin "ulusal güvenlik meselesi" olduğuna dikkat çekiliyor. Özellikle Rusya ve İran'la ilgili jeopolitik gelişmelerin, bu ülkelerden yüksek miktarda petrol satın alan Pekin yönetimini doğrudan etkilediği ifade ediliyor.

Independent Türkçe, Reuters, Bloomberg


Altın, güvenli liman talebiyle ilk kez 3 bin 900 doları aştı

Londra'daki Hatton Garden Metals'deki kıymetli metal satıcılarında sergilenen altın külçeleri (Reuters)
Londra'daki Hatton Garden Metals'deki kıymetli metal satıcılarında sergilenen altın külçeleri (Reuters)
TT

Altın, güvenli liman talebiyle ilk kez 3 bin 900 doları aştı

Londra'daki Hatton Garden Metals'deki kıymetli metal satıcılarında sergilenen altın külçeleri (Reuters)
Londra'daki Hatton Garden Metals'deki kıymetli metal satıcılarında sergilenen altın külçeleri (Reuters)

Altın, bugün ilk kez ons başına 3 bin 900 doların üzerine çıktı. Bu yükseliş, zayıflayan yenin ardından oluşan güvenli liman talebi, ABD’de hükümetin kapanması ve FED’in faiz indirimlerine yönelik artan beklentilerin etkisiyle gerçekleşti. Spot altın, ons başına %1,1 artışla 3 bin 929,91 dolara yükseldi. ABD aralık vadeli altın işlemleri de %1,2 artışla bin 954,70 dolara yükseldi.

KCM Trade'de kıdemli piyasa analisti olan Tim Waterer, "Japonya'daki Liberal Demokrat Parti seçimlerinin ardından zayıflayan yen, yatırımcıların yöneldiği güvenli liman varlıklarının sayısını azalttı ve altın bundan faydalandı" dedi. "Devam eden ABD hükümetinin kapanması, ABD ekonomisi ve GSYİH üzerindeki potansiyel etkisi üzerinde hâlâ bir belirsizlik bulutunun asılı kaldığı anlamına geliyor."

Water, özellikle bu ay FED’in faiz indirimi beklentileri göz önüne alındığında, altının bu koşullar altında yatırımcılar için tercih edilen varlık olduğunu ifade etti.

Mali açıdan şahin bir isim olan Sanae Takaichi'nin iktidar partisinin başına geçmesi ve başbakan seçilmesinin ardından yen, ABD doları karşısında son beş ayın en büyük düşüşünü yaşadı.

Üst düzey bir Beyaz Saray yetkilisi dün yaptığı açıklamada, ABD Başkanı Donald Trump'ın Kongre Demokratlarıyla kısmi hükümet kapanışını sona erdirmek için yapılan müzakerelerin "sonuç vermediğine" karar vermesi halinde, Trump yönetiminin federal çalışanları toplu olarak işten çıkaracağını söyledi.

Altın, 2024'te %27'lik bir artışın ardından bu yıl şimdiye kadar %49 değer kazandı. Bu yükseliş, merkez bankalarının agresif alımları, altın destekli borsa yatırım fonlarına (ETF) olan talebin artması, doların zayıflaması ve artan ticaret ve jeopolitik gerilimler nedeniyle korunma arayışında olan bireysel yatırımcıların artan ilgisiyle desteklendi.

Bu yükseliş, Federal Rezerv'in faiz oranlarını çeyrek puan düşürmesinin ve yılın geri kalanında borçlanma maliyetlerini istikrarlı bir şekilde azaltacağını göstermesinin ardından geçen ay yeniden destek buldu.

CME Group'un FedWatch aracına göre, yatırımcılar hem ekim hem de aralık aylarında sırasıyla %95 ve %83 olasılıklarla 25 baz puanlık ek faiz indirimini fiyatlıyor.

Spot altının ons fiyatı ilk olarak mart ayında 3 bin doları, eylül ortasında ise 3 bin 700 doları aştı. Bu yükseliş, birçok aracı kurumun iyimser olmasına yol açtı.

Diğer piyasalarda, spot gümüş %1,2 artışla ons başına 48,53 dolara, platin %1,2 artışla 1.623,88 dolara ve paladyum %1,2 artışla 1.275,65 dolara yükseldi.