"Sıvı batarya" yenilenebilir enerjiye geçişte devrim yaratabilir

Keşif, elektriğin sıvı hidrojen içinde depolanmasını ve serbest bırakılmasını sağlayan "sihirli" katkı maddesine dayanıyor

Sıvı hidrojen güneş ve rüzgar enerjisi santrallerinde batarya görevi görebilir (Unsplash)
Sıvı hidrojen güneş ve rüzgar enerjisi santrallerinde batarya görevi görebilir (Unsplash)
TT

"Sıvı batarya" yenilenebilir enerjiye geçişte devrim yaratabilir

Sıvı hidrojen güneş ve rüzgar enerjisi santrallerinde batarya görevi görebilir (Unsplash)
Sıvı hidrojen güneş ve rüzgar enerjisi santrallerinde batarya görevi görebilir (Unsplash)

Bilim insanları elektrik enerjisini sıvı yakıtlarda depolamanın bir yolunu keşfetti ve bu, yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişte büyük bir ilerleme sağlayabilir.

Fazla üretim dönemlerinde enerjinin depolanmasına ve üretim düştüğünde şebekeye geri gönderilmesine olanak tanıyan piller, güneş ve rüzgar enerjisinin potansiyelinin sonuna kadar kullanılabilmesi için gerekli.

Dizüstü bilgisayarlardan elektrikli araçlara kadar her şeyde bulunan mevcut lityum-iyon pillerin bu tür büyük ölçekli amaçlar için maliyetli olması, bilim insanlarını alternatif sistemler aramaya yöneltiyor.

ABD'deki Stanford Üniversitesi'nden bir ekip, yenilenebilir enerji depolama aracı olarak sıvı organik hidrojen taşıyıcılarını (Liquid Organic Hydrogen Carriers, LOHC'ler) kullanmanın yeni bir yolunu ortaya koydu. LOHC'ler ya da araştırmacıların deyimiyle sıvı piller, hidrojeni katalizörler ve yüksek sıcaklıklar kullanarak depoluyor ve gerektiğinde elektrik halinde serbest bırakıyor.

Stanford Üniversitesi Beşeri Bilimler ve Fen Bilimleri Fakültesi'nde kimya profesörü olan Robert Waymouth, "Elektrik şebekesi enerjiyi ürettiğiniz oranda kullanır ve o anda kullanmıyorsanız ve depolayamıyorsanız, onu atmanız gerekir" dedi.

Elektrik enerjisinin sıvı yakıtlarda seçici olarak dönüştürülmesi ve uzun süreli depolanması için yeni bir strateji geliştiriyoruz. Ayrıca gaz halinde hidrojen üretmeden elektrik enerjisini sıvı bir yakıtta depolamak için yeni, seçici bir katalitik sistem keşfettik.

Bu keşif, hidrojen gazı açığa çıkarmadan enerjiyi depolamak ve serbest bırakmak için reaksiyonda katalizör olarak çalışan kobaltosen adı verilen "sihirli katkı maddesine" dayanıyor.

Profesör Waymouth, "Bu basit ve temel bir bilim ancak elektrik enerjisini sıvı yakıtlarda daha seçici depolamak için yeni bir stratejimiz olduğunu düşünüyoruz" dedi.

Araştırma, "Cobaltocene-Mediated Catalytic Hydride Transfer: Strategies for Electrocatalytic Hydrogenation" (Kobaltosen Aracılı Katalitik Hidrür Transferi: Elektrokatalitik Hidrojenasyon Stratejileri) başlıklı ve Journal of the American Chemical Society'de yayımlanan çalışmada detaylandırıldı.

Independent Türkçe



Elektronik savaş riski, havacılık sektörünü endişelendiriyor

Pilotlar, manuel navigasyon eğitimi alsa bile sahte GPS sinyalleri uçuş sırasında panik yaratabiliyor (Unsplash)
Pilotlar, manuel navigasyon eğitimi alsa bile sahte GPS sinyalleri uçuş sırasında panik yaratabiliyor (Unsplash)
TT

Elektronik savaş riski, havacılık sektörünü endişelendiriyor

Pilotlar, manuel navigasyon eğitimi alsa bile sahte GPS sinyalleri uçuş sırasında panik yaratabiliyor (Unsplash)
Pilotlar, manuel navigasyon eğitimi alsa bile sahte GPS sinyalleri uçuş sırasında panik yaratabiliyor (Unsplash)

Amerikan gazetesi Wall Street Journal (WSJ), elektronik savaş riskinin havacılık sektörünü endişelendirdiğini yazıyor. 

Haberde, "GPS sahteciliğinin" dünya çapında her gün yapılan yüzlerce uçuşta, pilotlar ve yolcular için yeni riskler oluşturduğuna işaret ediliyor. 

Pilotlar ve havacılık sektörü yetkilileri, Rusya-Ukrayna cephe hattı ve Ortadoğu'daki aktif çatışma bölgelerinden yayılan sahte GPS sinyallerinin, kokpitlerdeki navigasyon ve güvenlik sistemlerinde bazen birkaç dakika bazen de tüm uçuş boyunca arızaya yol açtığını belirtiyor. 

Bu sinyaller, pilotların kokpitte kullandığı saatlerin sıfırlanmasına, navigasyon cihazlarının yanlış alarm vermesine ve uçuş yönlendirmelerinde hata yapılmasına neden olabiliyor.

Pilotlar ve havacılık uzmanları, saldırıların yaklaşık bir yıl önce başladığını belirtiyor. Zürih Uygulamalı Bilimler Üniversitesi'nin SkAI Data Services'la ortak analizine göre, sahte GPS sinyalleri nedeniyle olumsuz etkilenen günlük uçuş sayısı şubatta birkaç düzineyken, ağustosta 1100'ün üstüne çıktı.

Teksas Austin Üniversitesi'nden Todd Humphreys de sahte GPS sinyallerinin sayısının son 6 ayda arttığını söylüyor. Akademisyen, özellikle bu saldırıların Rusya, Ukrayna ve İsrail'deki elektronik savaş vericilerinden geldiğine işaret ediyor. 

Federal Havacılık İdaresi (FAA), ABD'de herhangi bir sahte GPS olayı yaşanmadığını bildiriyor. Fakat uzmanlar, Ekim 2022'de Dallas Fort Worth Uluslararası Havalimanı'ndaki hava trafiğinin aksamasında sahte GPS verilerinin rol oynamış olabileceğini düşünüyor. 

Kimliğinin açıklanmamasını isteyen bir FAA yetkilisi, bazı uçakların rotadan çıktığını ve pilotların iki gün boyunca piste iniş için elektronik navigasyon cihazlarını kullanamadığını belirtiyor. FAA ise kasıtlı müdahale olduğuna dair bir kanıt bulunmadığını, olayın nedenini anlamak için incelemelerin sürdüğünü açıklamıştı. 

Avrupa Havacılık Emniyeti Ajansı (EASA) Genel Müdürü Florian Guillermet, sahte GPS sinyallerinin Avrupa'daki bazı havacılık faaliyetlerini aksattığını fakat şimdiye dek ciddi bir tehlike yaşanmadığını söylüyor. Guillermet, risk yaratan durumların her geçen gün arttığına da dikkat çekiyor.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, Inside GNSS