Türki el-Faysal: ABD ile ilişkilerimiz büyük zorluklarla karşı karşıya kalmasına rağmen devamlılığını sürdürüyor

Türki el-Faysal: ABD ile ilişkilerimiz büyük zorluklarla karşı karşıya kalmasına rağmen devamlılığını sürdürüyor
TT

Türki el-Faysal: ABD ile ilişkilerimiz büyük zorluklarla karşı karşıya kalmasına rağmen devamlılığını sürdürüyor

Türki el-Faysal: ABD ile ilişkilerimiz büyük zorluklarla karşı karşıya kalmasına rağmen devamlılığını sürdürüyor

Eski Suudi İstihbaratı Başkanı (1979-1993) ve eski ABD ve İngiltere Büyükelçisi Prens Türki el-Faysal bin Abdülaziz, Suudi-ABD ilişkilerinin 70 yıl içinde birçok zorluk ve krizle karşı karşıya kaldığını, fakat sürekliliğini koruduğunu belirterek; Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı davası nedeniyle ilişkilerin gerildiği bu günlerde de aynı sürekliliğin sağlanacağını vurguladı.

Suudi Arabistan’ın eski ABD ve İngiltere Büyükelçisi, Arap-Amerikan İlişkileri Ulusal Konseyi konferansında yaptığı konuşma sırasında, “Suudi Arabistan ve Amerika geçtiğimiz yıllarda, her iki ülkenin de çıkarına hizmet eden birçok meselede ortaklaşa hareket ettiler. Suudi Arabistan ile ABD arasındaki bu ilişkilerin devamlılığı, 6 Suudi kralı ve 13 ABD başkanının kararlılığı ile sağlandı” ifadelerini kullandı.

Faysal, 1973'te petrol ihracatının durdurulması ile yaşanan krizin ve daha sonra meydana gelen 11 Eylül 2001 olaylarının, ülkeler arasındaki ilişkilerin odaklandığı öncelikleri değiştirdiğini kaydederek; medya, politikacılar veya araştırma merkezleri tarafından körüklenen anlaşmazlıklara rağmen ilişkilerin hayatta kaldığını ve devam ettiğini belirtti. Faysal, günümüzdeki ilişkilerinin geçmişe nazaran daha kuvvetli olduğunu kaydederek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul'daki Suudi konsolosluğunda öldürülmesi ile yaşanan trajedi, şu anda dünya kamuoyuna ve medyaya hakim olan en önemli meselelerden biri. Geçmişte de böyle krizler oldu. Gelecekte iki ülke arasındaki ilişkiden söz ederken bu olaya dayanmak doğru değildir. Bu hususta Suudi Arabistan’ı itham etmek ve ayıplamak her iki tarafın da çıkarına değildir.”

Suudi Arabistan’ın Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi hadisesinde yer alan veya bir şekilde olay ile ilişkili olduğu tespit edilen herkesin adalet önüne çıkarılacağını vurgulayan Faysal, “Adalet yerini bulacak” dedi.

Suudi istihbaratının eski başkanlarından olan Prens Türki el-Faysal, konuşmasının devamında, “Bu kürsüden, Suudi Arabistan'ın Amerika ile ilişkisinin çok sıkı olduğunu ve mevcut krizi atlatarak devamlılığını sürdüreceğini defalarca vurguladım” ifadelerini kullandı.

Faysal, Suudi Arabistan ve Amerika’nın Ortadoğu'da barışı sağlamak, teröre karşı mücadele etmek ve radikalizmin yerel ve küresel olarak önüne geçmek için on yıllar boyunca çalıştıklarına dikkat çekerek, Suudi Arabistan’ın geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde Amerika ile ilişkilerini sürdürmek ve Arap ülkeleri arasındaki itibarını korumak için ağır bir bedel ödediğini ifade etti.

Faysal sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu fiyatı ödedik. Çünkü Amerika'yla olan ilişkimizin ve dostluğumuzun değerli ve kıymetli olduğuna inanıyoruz. Bugün dünya değişiyor ve bununla birlikte ilişkilerin karşı karşıya kaldığı zorluklar da oldukça çetin ve değişken. Fakat Suudi Arabistan'ın ehemmiyet verdiği durumlarda herhangi bir değişiklik olmadı. Krallık, İslam dünyasının kalbi ve köşe taşıdır. Çünkü dünya üzerindeki yaklaşık 1,25 milyar insan oraya yönelerek namaz kılıyor. Suudi Arabistan Arap dünyasının da kalbinde yer alıyor ve aynı zamanda küresel anlamda bir merkezi teşkil ediyor. Çünkü bölgesel ve küresel meselelerin çözüme kavuşturulması ile bölgede güvenlik ve barışı sağlanması hususunda Amerika ve diğer müttefikleri ile önemli bir rol oynuyor.”

Faysal, Suudi Arabistan'ın yoksul ülkelere destek amacıyla gelirinin yüzde 4'üne karşılık gelecek şekilde yardımlarda bulunduğuna dikkat çekerek, Suudi Arabistan'ın bazı fakir ülkeleri 6 milyar dolar değerindeki borçlarından muaf tutma kararına atıfta bulundu.

Faysal, Suudi Arabistan’ın karanlığa, aşırılığa ve terörizme karşı savaştığını vurgulayarak, İran hegemonyasının karşısında durmak ve terörizmi durdurmak için sürekli çalışmalarda bulunduğunu ve bu hususta ABD ile birlikte hareket ettiğini belirtti.

“ABD ile bu yolda devam etmeyi umuyoruz. Bizi birbirimizden uzaklaştırmaya çalışanlar, değerler ıstılahını kullanarak bize dil uzatıyorlar” ifadelerini kullanan Faysal, yüz binlerce insanı savaşlarda yanlış bilgiye dayanarak öldüren ülkelerin başkalarını eleştirirken utanması gerektiğini belirterek, “Evi camdan olanlar başkasına taş atmasın” diyerek şu açıklamalarda bulundu:

“Burada Hz. İsa’ya (as) ait olan ve hepimizin edinmesi gereken bir değer var. Çünkü o, ‘evi camdan olan başkasına taş atmasın’ dedi. Masumlara işkence eden, öldüren ve hapseden ülkeler ile elde ettiği yanlış bilgiler sebebiyle binlerce masum insanı öldüren ve birçoğunun evlerini terk etmelerine sebep olan devletlerin başkalarıyla olan ilişkilerinde tevazu sahibi olması gerekiyor. Gazetecileri ve diğer bireylere zulmeden ve onları korkutan ülkelerin ifade özgürlüğü kahramanları olmamaları gerekiyor. Kendisine bağlı olduğumuz ve onunla yaşadığımız bir ilkemiz var. Bu, Kur'an-ı Kerim’de geçen ve bir masum insanı öldürmenin bütün insanları öldürmek gibi olduğunu ifade eden ayettir. Cemal Kaşıkçı’yı öldüren sanki bütün insanları öldürmüş gibidir.”

Filistin'deki masum çocukların her gün İsrail ordusu tarafından öldürüldüğünü kaydeden Faysal, medyadaki provokatörlerin şimdiye dek söz konusu kimselerin öldürülmelerini ve adalete teslim edilmelerini talep etmemelerinden duyduğu şaşkınlığı dile getirdi.

Prens Türki el-Faysal, konuşmasının sonunda, geçen hafta Pittsburgh’daki bir sinagogda öldürülen masum insanları hatırlatarak, katılımcıları bir dakika boyunca sessiz olmaya ve dünya üzerinde öldürülen tüm masumlar için bir Fatiha okumaya davet etti.

ABD-Arap İlişkileri Ulusal Konseyi, Arap ve Amerikan liderler, siyasetçiler ve bu ilişkilerle ilgilenen araştırmacıların katılımıyla, her yıl Arap dünyasının karşı karşıya olduğu en önemli konular ve ABD'nin bu konulara katılımının keyfiyeti bir konferans düzenliyor. Prens Türki el-Faysal, 27 yıldır süre gelen bu konferansın en önde gelen yüzlerinden biri.



Katar, İran-İsrail ateşkesinde son dakika arabuluculuğunu açıkladı

TT

Katar, İran-İsrail ateşkesinde son dakika arabuluculuğunu açıkladı

Katar, İran-İsrail ateşkesinde son dakika arabuluculuğunu açıkladı

Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani, İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) Katar'ın el-Udeyd Hava Üssü’ne yönelik füze saldırılarına rağmen Katar'ın İran ve İsrail arasında ateşkes anlaşmasına varılması için yoğun çaba sarf ettiğini açıkladı.

Doha'yı ziyaret etmekte olan Lübnan Başbakanı Nevvaf Selam ile düzenlediği ortak basın toplantısında konuşan Al Sani şu ifadeleri kullandı: “Ateşkes konusuyla ilgili olarak Katar devleti, ateşkesin istikrarını sağlayacak bir anlaşmaya varmak için Katar Emiri Şeyh Temim'in hem ABD tarafı hem de İran Cumhurbaşkanı ile gerçekleştirdiği temaslar aracılığıyla büyük çaba sarf etti… Bu sürecin başarısı nihayetinde ilgili tarafların iradesine ve kararlılığına bağlıdır.”

Al Sani, Katar Emiri'nin İran Cumhurbaşkanı ile yaptığı bir telefon görüşmesini de açıklayarak şunları söyledi: “Sayın Emir, İran Cumhurbaşkanı ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi ve bu görüşmede Katar'ın komşu bir ülke olarak her zaman bölgenin güvenlik ve istikrarını korumaya çalıştığını vurguladı.”

sdfrgt
Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani (DPA)

Al Sani, “Durumu alevlendirmeyi amaçlayan tüm girişimlere rağmen Katar olayları akıllıca ele almaya devam edecektir” dedi.

Bununla birlikte, İran'ın Katar'a yönelik füze saldırısının ülkenin egemenliğinin ihlali olduğunu vurguladı. Al Sani, “Yaşananlar Katar devletinin egemenliğinin ihlalidir ve bu kabul edilemez; ülkenin güvenliğini ve egemenlik haklarını korumak için uluslararası hukuk ve kabul edilen sözleşmeler uyarınca gerekli hukuki ve siyasi tedbirler alınacaktır” şeklinde konuştu.

Al Sani, İran ile İsrail arasındaki ateşkesin önemini vurgulayarak, ABD ve İran'ı müzakere masasına geri dönmeye çağırdı. Al Sani, “Ateşkesin kararlaştırıldığı şekilde devam edeceğini umuyor ve Katar devletinin her zaman istediği kapsamlı bir diplomatik çözüme ulaşmak için ABD ve İran taraflarını müzakere masasına dönmeye çağırıyoruz” ifadesini kullandı.

Al Sani sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüm tarafların çıkarlarını garanti altına alan adil bir anlaşma çerçevesinde, nükleer silahlardan arındırılmış, güvenli ve istikrarlı bir bölge için çalışmanın önemine inanıyoruz. İran'ın da komşu bir ülke olarak anlayış ve yapıcı bölgesel iş birliği çerçevesinde güvenlik, istikrar ve büyüme arzusunda olduğunu yineliyoruz.”

Al Sani, “Bölgedeki olayları her zaman sorumluluk ruhu ve bilgelik gözüyle ele almalıyız. İsrail'in bölgeye ve İran'a yönelik tekrarlanan saldırganlığı gerilimin daha da artmasına yol açmakta ve bölgedeki istikrarsızlık durumunu daha da kötüleştirmektedir. Bu düşmanca yaklaşımın devam etmesi bölgeyi daha karmaşık ve tehlikeli yollara sürüklemekte ve bölgesel barış ve güvenliği önemli ölçüde tehdit etmektedir” ifadelerini kullandı.

Katar'ın hava savunma sistemlerinin İran füzelerine karşı gösterdiği başarı konusunda ise Al Sani şunları söyledi: “Katar'ın bugün açıkça teyit ettiği mesaj, güvenliğini korumak, topraklarını ve halkını savunmak için tam kapasiteye sahip olduğudur. Katar Silahlı Kuvvetleri etkinliğini ve yüksek hazırlık düzeyini kanıtlamış ve herkese Katar devletinin kendisini, vatandaşlarını ve topraklarında yaşayanları tam güç ve yeterlilikle savunabileceği yönünde güçlü bir mesaj göndermiştir.”

Katar Silahlı Kuvvetleri’nin ‘söz konusu saldırıya karşı koymada kahramanca bir hareket’ sergilediğini ve düşman füzelerinin biri hariç hepsini durdurup düşürdüğünü belirten Al Sani, “Bu performans silahlı kuvvetlerimizin sahip olduğu yüksek hazırlık ve profesyonellik düzeyini yansıtmakta ve anavatanın güvenlik ve egemenliğini yetkinlikle koruma kabiliyetlerini teyit etmektedir” dedi.

Al Sani ayrıca, İsrail'in Lübnan topraklarına yönelik saldırılarını da kınayarak şunları söyledi: “İsrail'in ateşkesi sürekli ihlal etmesini ve Lübnan'ın egemenliğine yönelik saldırılarını açık ve kesin bir dille kınıyoruz… Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ni sorumluluklarını yerine getirmeye ve İsrail'in bölgenin istikrarını tehdit eden bu sorumsuz hareketlerini durdurmaya çağırıyoruz.”