Birinci Dünya Savaşı’na katılan 2.5 milyon Müslüman’ın bilinmeyen ortak hikayesi

Savaşa katılan Müslüman askerler
Savaşa katılan Müslüman askerler
TT

Birinci Dünya Savaşı’na katılan 2.5 milyon Müslüman’ın bilinmeyen ortak hikayesi

Savaşa katılan Müslüman askerler
Savaşa katılan Müslüman askerler

Birinci Dünya Savaşı’nın bitmesinin 100’üncü yıl dönümü dünya ve Avrupa’da anılırken tarihçiler ve Birinci Dünya Savaşı kayıtlarıyla ilgilenenler ilgi odağı olmaya devam ediyor. Ancak Birinci Dünya Savaşı’nın cephelerinde yer almak için sıcak ülkelerinden Avrupa’nın dondurucu soğuğuna giden 2 buçuk milyon Müslüman’ın oynadığı rol, çok az kişinin ilgisini çekiyor.

“The Guardian”ın da aralarında bulunduğu birkaç İngiliz basın kuruluşu, milyonlarca Müslüman’ın İtilaf güçleri arasındaki “bilinmeyen ve göz ardı edilen katılımına” değindi. Gazeteler, Birinci Dünya Savaşı Müslümanlarının, dini yükümlülüklerini ve geleneklerini savaş atmosferine nasıl uyarladıklarını anlattılar.

Gazeteler, Müslümanların Birinci Dünya Savaşı’nda siperlere imamlarıyla birlikte girdikleri ve burada 5 vakit namazlarını eda ettiklerini, ölmeden önce şahadet getirdiklerini aktardı. Müslüman askerlerin dinlerinin emirleri ile savaşın gereksinimleri arasında bir denge kurulduğu ve bir takım düzenlemeler yapıldığı belirtildi. Fransız Kuvvetleri Yüksek Komutanlığı’ndan yapılan bir açıklamada savaş sırasında namaz vakitleri için yapılan düzenlemeyle ilgili olarak “Çatışma şiddetlendiğinde, Müslüman askerin namaz kılmaya fırsatı yoksa baş ve gövdesini hareket ettirmesi yeterli olur. Sakinlik durumunda ise tüm namazlarını istedikleri gibi kılabilirler” ifadelerinin yer aldığı aktarıldı.

Müslümanların Birinci Dünya Savaşı'nın cephelerindeki yaşadıklarına ilişkin diğer kesitlere de işaret eden gazeteler, savaş alanına gelen özel aşçılar tarafından Müslümanlar için helal yemekler hazırlandığına dikkati çekti. İlaç ve tıbbi malzeme stoku tükenirken Müslüman askerler ve işçiler, doğu ülkelerine özel alternatif tıp ve bitkisel ilaç alanında edindikleri deneyimlerle inançları ne olursa olsun herkese yardım ederek yeni bir destek sağladıkları vurgulandı. Gazeteler, bazı Müslüman askerlerin savaşın yoğunlaştığı anlarda siper arkadaşlarıyla birlikte nasıl coşkuyla marşlar söylediklerini de anlattı.

Müslüman mezarları

Fakat Müslüman askerlerin fedakârlıkları, tüm bu anlatılanların da ötesine geçiyor. Savaş sırasında batı cephesinde ölen 40 bin Fransız askerin mezarının bulunduğu Notre Dame de Lorette Mezarlığı’nda, Müslüman askerlerin kıbleye bakan mezarları İslami yazıların yer aldığı mezar taşlarıyla dikkat çekiyor. Bu mezar taşları, 1908 yılında Müslüman olan Fransız ressam Nasreddine Dinet tarafından tasarlandı.

Notre Dame de Lorette Mezarlığı, Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinin yıl dönümünde, çoğunlukla İngiltere'den gelen Müslüman ziyaretçilerin akınına uğradı. Müslüman askerlere ait mezarların başında dua etmek isteyenler için düzenlenen ziyaret, “Unutulan Kahramanlar 14-19” olarak bilinen vakfın hayata geçirdiği projelerden biri. Vakıf, Birinci Dünya Savaşı sırasında İtilaf Devletleri için savaşan ve çalışan Müslümanların katkılarını ve kahramanlıklarını ilk kez belgelendirdi. Vakfın adında geçen “19” rakamı, Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra 1919'da Suriye'deki Fransız askeri varlığının neden olduğu çatışmaya işaret ediyor.

Araştırmacılar, 19 ülkede 6 yıl boyunca aralarında kişisel mektupların da yer aldığı askeri ve diplomatik belge arşivlerini incelediler. Fransızca, İngilizce, Farsça, Urduca, Rusça, Almanca ve Arapça olmak üzere 850 binden fazla doküman ve yüzlerce fotoğraf tarandı. Bu büyük gayret ile ilk defa asker veya işçi olarak Müttefik Güçler saflarında katkıda bulunan Müslüman sayısının 2 buçuk milyon olduğu doğrulandı.

Unutulan belgeler

Vakfın kurucusu olan 55 yaşındaki Belçikalı Luc Ferrier, büyükbabasının Birinci Dünya Savaşı’nda yaşanan gerçekleri anlattığı notları evin tavan arasında buldu. Büyükbabasının notlarında “Mohammedans” olarak isimlendirdiği askerlerle savaş siperlerinde nasıl tanıştığını anlattığına işaret eden Ferrier, bulduklarından yola çıkarak tarih kitaplarına baktığında çok az bilgiye ulaştı. Kendi araştırmasını yapmaya başlayan Ferrier, ilk aşamada Fransa ve Belçika’nın savaş kayıtlarına baktı. Bunun daha önce anlatılmamış harika bir hikaye olduğunu keşfeden Ferrier, bu hikayeyi anlatmak için havacılık sektöründeki işini bıraktı. Ferrier, 2012’de kurduğu vakıfla kendini Müslümanların Birinci Dünya Savaşı’ndaki rolünü belgelemeye adadı.

Ferrier'in araştırması, Birinci Dünya Savaşı Müslümanlarının Afrika, Hindistan, Ortadoğu, Uzak Doğu, Rusya ve hatta ABD’den geldiğini ortaya çıkardı. Farklı arka planları olsa da Ferrier ve ekibini en çok şaşırtan Müslümanların, Avrupa’daki Hıristiyan ve Yahudi askerlerle birlikte savaşmaları ve ölmeleriydi. Ekibe göre, böyle bir tarih öğretisi, şu anda Avrupa'da yaşanan krizlerin çoğunun üstesinden gelinmesine yardımcı olabilir.

Araştırma sırasında ortaya çıkan belgeler, Müslüman imamların, Hıristiyan papazların ve Yahudi hahamların, çatışmaların ortasında ölen askerleri gömmeleri için birbirlerinin defin işlemlerini ve dualarını öğrenmek zorunda kaldıklarını ortaya çıkardı. Fransız, Belçikalı ve Kanadalı subayların, Almanların savaş esirlerine muamelesi karşısında nasıl dehşete düştüklerini anlattığı belgelerin yanı sıra Müslüman askerlerin aç sivillerle yemeklerini paylaştıklarını ortaya koyan belgelere ulaşıldı. Müslüman askerlerin bu davranışlarının arkasındaki sır araştırıldığında ise bunun Kur’an-ı Kerim ve Muhammed (s.a.v)’in hadislerinde savaş meydanlarında düşmana nasıl davranılacağına işaret edilmiş olmasından kaynaklandığı anlaşıldı.

The Guardian haberinde yer alan açıklamasında Müslüman olmayan Ferrier, “Aşırı sağcı akım ve İslam düşmanlığı Avrupa’da yükseliyor. Projemiz, kıtada insanları ortak bir tarihe sahip olduğumuzun farkına varmalarını hedefliyor. Bunun sömürge siyaseti ya da edebiyatıyla ilgisi yok. Gerçekleri sunuyoruz. Çünkü bütün Avrupa'nın bu hikâyeyi bilmesi gerekiyor. İçerideki düşman olarak resmedilen Müslümanlar, Avrupa'ya değerli katkılarda bulunmayan yeni gelenler olarak addediliyor. Ancak, onların özgür bir Avrupa için hayatlarını feda ettiklerini ve burada bulunma hakkına sahip olduklarını açıkça söyleyebiliriz” şeklinde konuştu.

Ferrier’in kurduğu vakfın temel görevlerinden biri, gelecek nesillerin, aralarında yaşayan Müslüman toplulukları daha iyi anlamaları için keşfettikleri bu bulguları Avrupalı gençler arasında yaymak. Vakıf ayrıca, İngiliz okullarındaki çocukların savaş alanlarına gezilerinde uzmanlaşmış olan Anglia Turizm Şirketi işbirliği ile “Birinci Dünya Savaşı'nda Müslümanların Rolü” başlığı altında savaş alanlarına düzenlenen turlar gerçekleştiriyor.

Tur çerçevesinde savaşların yaşandığı siperler, savaş kurbanları için yapılan anıtlar, mezarlıklar ziyaret ediliyor ve burada yaşananlar anlatılıyor. Turda ayrıca Fransa’nın kuzeyindeki Amiens şehrinde bulunan “el-Bedir” camisi ziyaret ediliyor. Vakıf tarafından yapılan araştırma anlatılırken geleneksel Kuzey Afrika yemekleri ikram ediliyor. Müslüman olmayan tur katılımcıları da camide akşam namazını izleyebiliyorlar.

Unutulan Kahramanlar 14-19 Vakfı ile işbirliği yapan “İslam Mirası Vakfı”ından Yusuf Chambers, “Köprüler kurmaya çalışıyoruz. Bunun için yemeklere katılmak ve arkadaşlıklar kurmaktan daha iyi bir yol yok. Çalışmamız tüm toplulukları ve yaş gruplarını hedefliyor. Fakat özellikle gençleri önemsiyoruz. İnsanları tarihin bu kısmıyla ilgili bilgilendirmek istiyoruz. Çünkü her İngilizin ve Avrupalının Müslümanların Birinci Dünya Savaşı'nın kahramanları olduğunu görmelerini istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Bilinmeyenler

Vakfın çalışmaları, Birinci Dünya Savaşı uzmanlarının dikkatini çekmeyi başardı. Bu, Ferrier'in Harvard Üniversitesi'ndeki tarih profesörlerinin önüne geçmesinin ve vakfının Birleşmiş Milletler’e (BM) çalışmalarını rapor etmesinin yolunu açtı. Vakıf, araştırma yolculuğu sırasında ulaşılan belgelerden ve resimlerden alıntılar içeren “The Unknown Fallen” adlı bir kitap yayınladı. Belki de Ferrier’in gerçeği aramasındaki en etkili olan Birinci Dünya Savaşı’na katılan Müslümanların ailelerine yazdıkları, korku ve şüphelerini paylaştıkları mektuplardı. Özellikle, Notre Dame de Lorette’in etrafındaki siperlerde bulunan Cezayirli bir askerin yazdığı 1916 tarihli mektup.

Cezayirli asker mektubunda şöyle yazmıştı:

“Allah’a ve kutsal olduğuna inandıklarımız üzerine yemin olsun ki, namaz kılmayı bırakmayacağım ve şu anki durumumdan daha da kötüye gitsem bile dinimi terk etmeyeceğim.”

Görünüşe göre, Ferrier ve vakfının çalışmaları istenen etkiyi göstermeye başladı. The Guardian’ın haberinde, Londra'nın doğusundan olan vakfın turuyla ziyarete gelen 25 yaşındaki Tayaba Shaukat şöyle diyor:

“Bu ifadeleri duyduğunuzda, bu çocukların neler yaşadıklarını anlıyorsunuz. Birinci Dünya Savaşı sırasında Avrupalı askerlerin yaşadıkları, şairler ve diğer yazarlar tarafından kapsamlı bir şekilde belgelendi. Ancak, sömürge ülkelerinden gelen Müslümanların ve diğer askerlerin yaşamları hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. Bu değişmeli.”

Birinci Dünya Savaşı’na katılan Müslümanların sayıları:

Askerler

400 bin Hintli (İngiliz Hint Ordusu)

200 bin Cezayirli
100 bin Tunuslu

400 bin Faslı

100 bin Batı Afrikalı

5 bin Somalili ve Libyalı (Fransız Ordusu)

5 bin Amerikalı Müslüman

1.3 milyon Rus Müslüman

İşçiler

100 bin Mısırlı

35 bin Çinli Müslüman

130 bin Kuzey Afrikalı

200 bin Sahra Altı Afrika’dan Müslüman

40 bin Hintli



Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
TT

Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)

Tunus’ta bir adamın polis kovalamacasının ardından ailesinin ifadesine göre kendisine uygulanan şiddet sonucu hayatını kaybetmişti. Reuters'a konuşan görgü tanıkları, Tunus polisi ile bir kişinin uğradığı şiddet sonucu hayatını kaybetmesini protesto eden öfkeli gençler arasında dün gece üst üste ikinci kez çatışmaların çıktığını söylediler.

Tunus’taki bu tür şiddetin karıştığı protesto gösterileri, ülkede 2011 yılındaki Arap Baharı ayaklanmalarını tetikleyen devrimin yıl dönümü yaklaşırken yetkililer arasında protestoların diğer bölgelere de sıçrayabileceği endişesini artırıyor.

Tunus, çeşitli alanlarda artan protestolar ve grevlerin yanı sıra Tunus Genel İşçi Sendikası'nın gelecek ay ülke çapında grev çağrısı yapmasıyla birlikte, siyasi ve sosyal gerilimin tırmandığı bir dönemden geçiyor.

Son haftalarda, binlerce protestocu, ülkenin güneydeki Gabes kentinde hava kirliliğinin başlıca kaynağı olduğunu söyledikleri bir kimya fabrikasının kapatılması talebiyle protesto gösterisi düzenledi.

Öte yandan polis şiddeti sonucu öldüğü iddia edilen adamın yakınları, şahsın ehliyetsiz motosiklet sürerken polis tarafından takibe alındığı, dövüldüğü ve hastaneye kaldırıldığını, ancak daha sonra hastaneden kaçtığını, ancak dün kafasındaki bir kanama nedeniyle hayatını kaybettiğini söyledi.

Olayla ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Yerel kaynaklar ve basın, Kayravan Valisi’nin durumu yatıştırmak amacıyla, dün hayatını kaybeden kişinin ailesini ziyaret ettiğini ve hangi şartlarda öldüğünü belirlemek ve sorumluları tespit etmek için soruşturma açma sözü verdiğini bildirdi.

İnsan hakları örgütleri, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'i muhaliflerini bastırmak için yargı ve polisi kullandığını iddia ediyor. Ancak Cumhurbaşkanı Said, hakkındaki bu suçlamaları kategorik olarak reddediyor.


(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.


Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
TT

Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)

Hamas, bugün (pazar) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve manda uygulamasını reddettiğini duyurdu. Hareket, yayımladığı bildiride, “Gazze’ye yönelik her türlü vesayet ve mandayı reddediyoruz. İşgal altındaki topraklarımızın herhangi bir karışı üzerinde de vesayeti kabul etmiyoruz; zorla yerinden etme girişimleri ve Gazze’nin yeniden mühendisliğine yönelik çabalarla uyumlu adımlara karşı uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada, “Ulusal birliğin sağlanması ve ulusal uzlaşı inşa edilmesi için seferber olunması, işgalin ve onu destekleyenlerin planlarıyla yüzleşmenin tek yoludur” denildi.

Hamas, arabuluculara ve ABD yönetimine de çağrıda bulunarak, İsrail’e baskı yapılmasını, anlaşmanın maddelerini uygulamaya zorlanmasını ve anlaşmaya yönelik süregelen ve sistematik ihlallerinin kınanmasını talep etti.

gth
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan dün İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi hedefleyen planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalıştığını ve çok uluslu uluslararası bir gücün gelecek aydan itibaren Gazze’de göreve başlamasının planlandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kurumu’ndan (Kan 11) aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

ABD planına göre, barış komitesinin başkanlığını Birleşmiş Milletler’in eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un üstlenmesi, Gazze’de konuşlandırılması öngörülen uluslararası gücün komutasının ise bir ABD’li general tarafından yürütülmesi öngörülüyor.

Amerikalı yetkililere göre söz konusu gücün; güvenlik istikrarının korunması, geçiş sürecinin güvence altına alınması ve askeri operasyonların durmasının ardından Gazze’de yeni siyasi ve idari düzenlemelere zemin hazırlanması gibi görevler üstlenmesi planlanıyor.