ABD yaptırımları İran halılarının değerini düşürdü

ABD yaptırımları İran halılarının değerini düşürdü
TT

ABD yaptırımları İran halılarının değerini düşürdü

ABD yaptırımları İran halılarının değerini düşürdü

ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarının ikinci paketinin 6 Kasım'da yürürlüğe girmesiyle birlikte İran halı sektörü olumsuz yönde etkilendi.
İran El Dokuma Halı Kooperatifi Birliği’ne göre İran’dan ABD’ye yapılan halı ihracatının 6 Kasım'da yürürlüğe giren ABD yaptırımlarının ikinci paketi nedeniyle durmasının ardından İran halı sektöründe ağır kayıplar yaşadı.
İranlı Öğrenciler Haber Ajansı’na (ISNA) göre İran El Dokuma Halı Kooperatifi Birliği Başkanı Abdullahi Behrami, İran halısı ihracatının yüzde 35’inin ABD’ye yapıldığını ve bu rakamın yılık 400 milyon doları bulan ihracat hacminin 120 milyon dolarına eşit olduğunu kaydetti.
Yaptırımların yürürlüğe girmesinin ardından halı pazarının hareketliliğini kaybettiğini ifade eden Behrami, “Yaptırımlar halılarımızın bazı ülkelere ihraç edilmesinin askıya alınmasına neden oldu” ifadelerini kullandı. Giderlerin ve mali sorunların İran halıları için kalıcı sergiler kurulmasını engellediğine dikkati çeken Behrami, İran halısının siyasi konulardan ve yaptırımlardan etkilendiğine işaret etti. İran halılarının ihraç edilmesinde düşüş yaşandığını vurgulayan Behrami, hükümete, İran halılarının satışı için yeni pazarlar kurulması gibi çözümler bulunmak üzere mali destek sağlaması çağrısında bulundu.
Yaptırımlar nedeniyle 6 Kasım’dan bu yana ABD’ye halı ihracatı yapamadıklarını söyleyen Behrami, rakiplerinin isimleriyle üçüncü bir ülke üzerinden ABD yaptırımlarını atlatarak, halıları ABD pazarlarına ihraç etme olasılığına işaret etti. Ancak Behrami'ye göre bu durum İran halılarının itibarını kaybetmesi ve müşterilerin başka halı satıcılarına yönelmesi anlamına geliyor.
Yaptırımların başlamasından bu yana İran halı ihracatında, yaklaşık 100 milyon dolarlık kayıp yaşandı. Bu durum geçimlerini İran halısı sektöründen sağlayan yaklaşık 6 milyon İranlıyı doğrudan etkiledi.
Behrami’ye göre İran, ABD pazarlarındaki kayıpları telafi etmek için Rusya, Çin ve Güney Afrika gibi gelişmekte olan pazarlara odaklandı.
Tahran Ticaret Odası İhracat Komisyonu Başkanı Rıza Hacı Akamiri, geçtiğimiz Salı günü yaptığı açıklamada, ABD pazarının İran halıları için en önemli yer olarak görüldüğünü, ancak ülkesinin, “ABD pazarını sonsuza dek kaybettiğini” söyledi. ILNA Haber Ajansı’na açıklamalarda bulunan Akamiri, İran ve ABD arasında 1979'da diplomatik ilişkilerin koparılıp Tahran'a yaptırım uygulanmaya başlamasının ardından, İran halısının rakipleri karşısında zayıfladığına işaret etti. ABD yaptırımlarını atlatmaya yönelik girişimlerle ilgili olarak Akamiri, “Bazı tüccarlar İran halılarını Kanada ve Meksika üzerinden ABD'ye kaçırmaya çalıştılar. Fakat öyle görünüyor ki, Trump yönetimi Obama yönetiminden daha sert ve tüm yolları kapatmış durumda” şeklinde konuştu. Akamiri, ülkesinin Pakistan ve Hindistan karşısında halı pazarlarını kaybettiğine işaret etti.
İranlı tüccarların halı satışlarından elde ettikleri paraları ülkeye aktarma konusunda karşılaştıkları sorunlara dikkati çeken Akamiri, İran bankalarının Avrupa bankalarıyla bağının koparılması nedeniyle İran halılarının Avrupa ve Asya’da müşterilere satışının ardından para transferi için ‘önemli miktarda harcama yapmak zorunda’ kaldıklarının altını çizdi.
Tahran Ticaret Odası yetkilisi, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani yönetiminin, eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad yönetiminin yaptırımlar sırasında yatırımcılarla başa çıkma ve para biriminin yönetimi konusunda izlediği adımları takip ettiğini belirtti. Hükümetin ihracat paralarının iadesi için üç aylık bir süreyi onayladığını söyleyen Akamiri, ancak hükümetin 7 ay sonra paraların iade edileceğini açıkladığını kaydetti. Üreticilerin halı ihracatında karşılaştıkları sorunlara ve İranlıların alım gücünün azalmasına rağmen, ürün fiyatları yükselmeye devam ediyor. Akamiri’ye göre ekonomideki yükselişe ekonomiyi protesto edenlerin eylemleri değil, satışlardaki düşüşe karşılık vergi gibi harcamaların artması neden oldu.



Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
TT

Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)

Velid Fares

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin, Dışişleri Bakanı ile birlikte helikopter kazasında hayatını kaybettiğini duyuran açıklamanın mürekkebi kurumadan, ölümünden kimin sorumlu olduğuna dair anlatılar başladı. Helikopterin zorunlu inişi gerçekten teknik nedenlerden mi kaynaklanıyordu, yoksa birisi motora sabotaj mı yapmıştı?

Haberlerin çoğu, teknik bir arızanın bir felakete dönüşen bu zorunlu inişe yol açtığı sonucuna varıyor. Ancak pek çok soru hâlâ soruluyor ve bunlar arasında şunlar da var; bu helikopter nasıl düştü, Cumhurbaşkanına eşlik eden iki helikopterden ikisi de neden zorunlu iniş alanına bakmadan yolculuklarına devam ettiler? Bazıları, kötü hava koşullarına rağmen kışın bile bu koridorun sürekli uçak ve helikopterler tarafından kullanıldığını söylüyorlar. Dolayısıyla ya bu olay benzersiz ya da olayların seyrini bu yöne iten yıkıcı bir el var.

Nihai raporların sonuçları ne olursa olsun, bu durum, İran rejimi içindeki kanatlar arasındaki güç tartışması çerçevesine giriyor. Bu kanatların ilki ölen Cumhurbaşkanı’nın devlet başkanı konumundayken başını çektiği kanattır. Kaynaklara göre Reisi, başkanlığını yaptığı devlet kurumlarının daha yetkili olması için çalışıyordu. Diğer kanat ise Dini Lider'in kanadı ve yüksek Humeyni otoritesi onun elinde. Yeni cumhurbaşkanlığı seçiminin tarihi yaklaşırken kanatlar arasındaki mücadele yoğunlaşmıştı ve Hamaney'in ölümüyle yerine geçecek yeni ismin bulunması için çalışmalar yapılıyordu. Bilgiler, Humeyni Otoritesinin başındaki ismin, yerine oğlu Mücteba Hamaney'i önerdiğini söylüyor. Ancak diğer kaynaklar, Reisi'nin Veliyyi Fakih’in halefi olmaya hazırlandığını, bunun da iki kanat arasında çatışmaya yol açtığını söylüyorlar.

Anlaşmazlık konularından biri de 2014'ten bu yana Batı'dan, özellikle de ABD'den aktarılan ve on milyarlarca dolar olduğu tahmin edilen paranın kontrolü. Bu büyük meblağlar doğal olarak hükümet, bürokrasi, güvenlik kurumları, bankalar ve sahayı kontrol eden milisler arasında büyük çatışmalara yol açıyor. Cumhurbaşkanlığı ve Genel Rehberlik makamları arasındaki çatışma, bir yandan rejimin gücünü güvence altına alan bu fonlar üzerindeki kontrolün niteliği, diğer yandan da rejimin dört Arap ülkesinde ve Filistin topraklarındaki Humeynici ve müttefik milislerle olan organik bağıyla ilgili derin farklılıkların bir sonucu olabilir.

Peki, Reisi’nin sahneden ayrılmasından sonra şimdi ne olacak?

En yakın ihtimal, kurumlardaki ve devletteki destekçilerinin zayıflatılması ve yerine Rehber’i çevreleyen dar çevrenin parçası olacak, yeni bir cumhurbaşkanının getirilmesidir. Böylece cumhurbaşkanlığı makamı yakın gelecekte Dini Lider’in halefi için hazırlanmış olacak. Bu durumda, İran'daki bu dramatik değişimlerin iç, bölgesel ve uluslararası arenadaki sonuçları nelerdir?

İran içinde, yoğun halk tepkisinden ve Tahran ile diğer şehirlerde gerçekleşen kutlamalardan, Reisi'nin ölümünün, muhalefetin bir bütün olarak rejimin varlığını reddetmesi, bir otorite boşluğu veya en azından otoritenin kanatları arasında bir çekişme olduğu temelinde otoriteye karşı yeniden protesto çağrısı yapması için yeni bir kapı açabilir. Bu elbette rejimi, uluslararası kamuoyunu sahayı kesin olarak kontrol ettiğine ikna etmek için büyük bir baskıda bulunmaya itecektir.

Bölgesel düzeyde bazı hükümetler, Tahran’daki yeni hükümet ve yönetim ile ilişkilere hazırlık olarak Hamaney'in otoritesini yeniden tanıdı. Bunların arasında devletlerin içişlerine karışmama anlaşması imzalayan ülkelerin yanı sıra, durumu izleyen ve yeni rejimin istikrarlı bir yönde gelişimini görene kadar harekete geçmeyecek Arap Körfez ülkeleri de var.

Uluslararası düzeyde, bazı Avrupa hükümetlerinin, İran liderliğine Avrupa, AB ve Tahran arasındaki mevcut anlaşmalara saygı duyulacağı konusunda güvence vermek amacıyla, Dini Lider’e sempatilerini ifade etmekte hızlı davrandıklarını gördük. Bu, İran'da en yüksek ve derin Avrupa çıkarlarına sahip olanlar için normaldir ve şu ana kadar rejimi değiştirmeye çalışan tüm İran muhalefetlerinden daha güçlüdür.

ABD'ye gelince, Dışişleri Bakanlığı, İran hükümetinin koşullarındaki değişikliğe rağmen kendisi ile diplomatik ilişkiler kurmadan, İran yönetimine sakin bir dille başsağlığı diledi. Çünkü yönetim Kongre'de her iki partiden de cumhurbaşkanı kim olursa olsun bu rejimle ilişki kurmak istemeyen bir çoğunluğun bulunduğunu çok iyi biliyor. Başkanlık seçimi kampanyası sırasında muhalefetin yönetime yönelik eleştirilerini yoğunlaştırdığı ve muhalefetin ABD yönetimini, terörist olarak gördüğü bir rejimi tanımaktan sorumlu tuttuğu biliniyor.

Dolayısıyla Biden yönetimi İran rejimini diplomatik olarak tanırken, popülist Cumhuriyetçi tabandan duyduğu korku nedeni ile kendisi ile ilişki kurmama ilkesini sürdürecek. Çünkü Cumhuriyetçiler önemli eyaletlerde çoğunluğu elde etmiş gibi görünüyor, bu da seçim sonuçlarını etkileyebilir.

Bunun gelecekteki en önemli sonuçları ne olacak?

İran rejiminin, önümüzdeki Kasım ayındaki ABD seçimleri öncesi Ortadoğu'da bir tür güç gösterisine hazırlık amacıyla kendi kurumlarını etrafında toplaması, onları koruması ve geliştirmeye çalışması mantıklı. Bu da demek oluyor ki, yaz başından kasım ortasına kadar Biden yönetiminin ya da diğerlerinin seçimler nedeniyle Ortadoğu'daki herhangi büyük hareketlenmeye karşılık veremeyeceği hassas bir dönem yaşanacak. Tahran bunu anladı ve eğer isterse aynı aşamayı bölgedeki bazı hedeflerini hayata geçirmek için de kullanmaya hazırlanıyor.

Reisi'den sonra İran, iktidarın Humeyni’nin deyimi ile "Allah ile savaşan" muhalefete bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırma yoluna gidecek. Ancak İsrail-İran çatışması çerçevesindeki yeni durum, bir yanda İsrail ve bölgesel müttefikleri, diğer yanda İran rejimi arasında tansiyonu yükseltmeyi, aynı zamanda rejim içinde yeni halk ayaklanmalarının başlamasını kolaylaştıracak bir iç bölünmenin yaşanmasını ümit eden İran muhalefetinin işine yarayabilir.

Fakat ABD'nin tutumu değişmediği sürece, mevcut aşamada bu rejimi değiştirmek zor olsa da seçim tarihi yaklaştıkça değişim fırsatları doğabilir. Her halükârda, Humeyni rejiminin temel direklerinden biri ve 1980'lerdeki binlerce idamın sorumlusu olan birinin yokluğu, İran'daki kurban aileleri için umut verici bir haber, rejime reform veya değişim yönünde baskı yapmak için motive edici bir faktördür.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.