Bahreyn Dışişleri Bakanı: Katar dönüş gemilerini yaktı

Bahreyn Dışişleri Bakanı Şeyh Halid bin Ahmed
Bahreyn Dışişleri Bakanı Şeyh Halid bin Ahmed
TT

Bahreyn Dışişleri Bakanı: Katar dönüş gemilerini yaktı

Bahreyn Dışişleri Bakanı Şeyh Halid bin Ahmed
Bahreyn Dışişleri Bakanı Şeyh Halid bin Ahmed

Önümüzdeki pazar günü Suudi Arabistan’ın ev sahipliğinde gerçekleştirilecek Körfez zirvesine günler kala, Körfez ülkeleri ve Katar arasındaki anlaşmazlık ve Katar’ın konseye olan bağlılığı halen gündemde.
Bahreyn Dışişleri Bakanı Şeyh Halid bin Ahmed Al-i Halife, ilgili durumu çok derin bir anlaşmazlık olarak nitelendirerek, daha önce konsey ülkeleri üyeleri arasındaki bir anlaşmazlığın böyle bir dereceye ulaşmadığını belirtti.
Şarku’l Avsat’a konuşan Şeyh Halid, Katar’ın konseye döneceği tüm gemileri yaktığını ifade ederek, yeni bir anlaşmanın gerekli olduğunu ve Doha'nın mercek altına alınması gerektiğini söyledi.
Şeyh Halid, Katar'ın Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi (KİK) anlaşmalarına en az riayet eden devlet olduğunu kaydederek, Doha'nın kendisini düzeltmesi gerektiğini vurguladı. Şeyh Halid, bir sonraki zirvede tartışılması beklenen en önemli gündem maddesinin “üye ülkeler arasındaki askeri işbirliği dosyası” olduğunu söyledi. Ayrıca Manama'nın politikasının açık olduğunu ve saklayacak hiçbir şey olmadığını belirterek, İsrail başbakanının Bahreyn ziyaretine ilişkin düzenlemelere dair söylentileri reddetti.
Körfez zirvesi kapıda olduğu için izin verirseniz öncelikle şunu sormak istiyorum: Zirvenin ele alacağı en önemli konular neler?
- Aslında zirvenin önünde bilinen birkaç dosya var. Fakat bu dosyalardan en önemlisi KİK ülkeleri arasındaki stratejik askeri iş birliğidir. Bu önemli bir odak noktası olmakla birlikte zirve sırasında dosyaya ilişkin birtakım kararlar alınacak. Zirvenin önünde karmaşık bir mesele yok. Körfez ülkeleri, Konsey Genel Sekreterliğinde birçok dosyayı zaten tartıştılar. Liderler, bir araya geldikleri zaman tartışacakları birçok konuyu masaya yatırmayabilirler. Güncel konuları ihtiyaç olduğu takdirde tartışmak istiyorlar. Zirve bir gün sürecek. Dolayısıyla önümüzde oldukça sınırlı bir süre var.
Katar’ın zirvede temsil edilmesini umuyor musunuz?
- Zirvede Katar'ın temsil edilmesi bizim açımızdan önemli değil. Varlığı ve yokluğu aynı. Yaptıklarımız Katar'ın yaptıklarına bir tepki olarak geldi. Eğer Katar konsey üyesi midir diye sorarsanız, evet konsey üyesidir. Fakat Yarımada Kalkanı gibi kendi birliklerini kullanmaktan ziyade, yabancı birlikleri kullanıyor. Katar topraklarındaki yabancı birlikler, Doha’nın konsey ülkeleri için oluşturduğu en büyük tehdittir. Katar’ın konsey ülkelerine karşı yürüttüğü düşmanca politika oldukça açık. Son dönemde Suudi Arabistan'a karşı benimsediği düşmanlık kapsamındaki faaliyetleri bunun en yakın örneği. Özellikle de Veliaht Prens Muhammed bin Selman’a karşı benimsediği suiistimal politikası ile bu daha da belirgin bir hale geldi. Bütün bunlardan sonra Katar’ın gerçekten KİK’e ait olup olmadığını sorabiliriz. Katar KİK anlaşmalarına en az riayet eden devlet. Bundan dolayı vaktimizi hayaller ve temenniler ile boşa harcamak istemiyoruz. Doha'nın kendisini ıslah etmesi gerekiyor. Katar'ın yaklaşımını değiştirmeyeceğini gösteren bir gerçeklik var, bizim ise gerçekleşmesini umut ettiğimiz temennilerimiz…
Sizce Katar krizi nasıl bir noktaya ulaştı?
- Katar ile yaşanan kriz, daha önce şahit olmadığımız bir noktaya ulaştı. Katar'ın nasıl geri döneceğini bilmiyorum. Kendini konsey ülkelerinden uzaklaştırdı ve İran gibi bölgedeki düşmanlar ile birlikte hareket ediyor. Bu meseleler, Katar’ın konseyde kalacağına ilişkin herhangi bir belirti içermiyor. Bu konuları ele alırken gerçekçiyiz ve daha fazla zaman kaybedemeyiz.
Kuveyt Dışişleri Bakan Yardımcısı tarafından yapılan açıklamada, yaklaşan zirvede tüm KİK üyelerinin bulunacağı ifade edildi. Bu, son dakikada anlaşmazlığın çözülmesine dair gerçek bir girişime işaret ediyor mu?
- İnsanların beklediği bu fakat, Katar'la olan anlaşmazlığa ilişkin herhangi bir donukluk görmüyorum. Kuveyt Emiri samimi bir niyetle KİK’nin yürüyüşünü korumaya çalıştı. Bu Şeyh Sabah el-Ahmed'in çabalarını yansıtıyor. Fakat bir şey başardık mı? Aslında hiçbir şey elde etmedik. Bunda dolayı Katar koltuğuna kim oturursa otursun fark etmez, Katar'ın zirvede bulunup bulunmaması aynıdır. Katar'ın oyalanması ve durumu tırmandırması çözümü daha da zorlaştırdı. Krizin başlangıcından bu yana Katar’ın konumunu “KİK ülkelerinden uzaklaşması, komplolar kurması ve kibirli tutumu” açısından ele aldık. Diyalog masasına oturması meselesine gelirsek, bunu daha önce birçok kez denedik. Fakat sadece bizi oyaladı.
Bugün, yaklaşık bir buçuk yıl sonra… Katar’ı boykot eden devletlerin koşulları hala devamlılığını koruyor mu?
-Elbette. Koşullar hala olduğu yerde duruyor: “Türk birliklerinin varlığı, Riyad Sözleşmelerinin dörtte üçü ve Katar Emiri'nin liderler önünde imzaladığı ve bağlı kalmaya söz verdiği anlaşmalardaki şartların büyük çoğunluğu.”
Koşullar olduğu gibi duruyor. Bu koşullar uluslararası hukuk, uluslararası ilkeler, iyi komşuluk ve saygı ilkelerine dayalı oldukları için bunlardan sapmayacağız. Katar'ın tüm geri dönüş gemilerini yaktığını görüyorum. Elinde konseye dönmesini sağlayabilecek herhangi bir gemisi yok. Konsey artık gerçeklerle yüzleşmeli. Seni bu şekilde istemeyen birinden herhangi bir yarar beklenmez. Gerçekçi olalım. Burada aralarından bir tanesinin bile yerine getirilmediği talepler var. Katar bütün ciddiyetiyle bu talepleri yerine getirmeyi taahhüt ettiğinde fikrimizi değiştireceğiz. Bu şimdilik garanti değil. Fakat takip edebileceğimiz ve inceleyebileceğimiz güvenceler ve ciddiyet istiyoruz. O zaman kapıları kapatmamaya çalışacağız. Bu da ancak yeni bir anlaşma ve yeni bir sistem ile olabilir.
Körfez ihtilafı, Yemen çatışması veya bölgesel ülkelerle olan ilişkilere dair zirvede tanık olunacak herhangi bir girişime ilişkin bilginiz var mı?
-  Husiler ile ilk kez Riyad’da KİK Genel Sekreterliği’nde, ikinci defasında ise Kral Abdullah bin Abdülaziz’in sarayında bir araya geldik. Muhalefet heyeti ilkinde Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih aleyhinde, ikincisinde ise Yemen Cumhurbaşkanının tavizi ile geldi. Kimse onları dışlamadı fakat, onlar diğerlerini dışladılar ve iktidarı Hizbullah ile İran yaklaşımı doğrultusunda ele geçirdiler.
Siyasi çözüm herkesi içermelidir. Herhangi bir gelişme yaşanacaksa, bu İsveç’teki müzakereler ile olacak. Bu toplantı Arap koalisyon ülkeleri ve Türkiye tarafından destekleniyor. Türkiye’ye dair büyük umutlarımız vardı. Onlarla din kardeşliği bağına sahip olduğumuzu düşünüyorduk. Fakat Körfez ile Katar arasındaki anlaşmazlık sırasında Katar’dan yana olması bizi çok şaşırttı. Bu nedenle, Türkiye, çıkarlarının bizimle mi yoksa bize karşı komplo kuran Katar’la mı olduğunu gözden geçirmeli. Katar’ı tercih ettiği takdirde, ne onun bizimle olmaktan bir çıkarı ne de bizim onunla olmaktan bir çıkarımız söz konusu olur. İran ise bölgeye hakim olmaya çalışıyor ve zarar veriyor. KİK ülkeleri, İran yaklaşımını değiştirmediği müddetçe güvenlik ve istikrarlarını savunmaya devam edecektir. Konsey'in yürüyüşü, Suudi Arabistan liderliğine ve Kral Selman bin Abdülaziz’e esastan bağlıdır.
ABD'nin İran Özel Temsilcisi Brian Hook, İran'ın bölgedeki kötü niyetli faaliyetlerini ortaya çıkardığı için Bahreyn’e övgüde bulundu. Bahreyn bu konuda ne gibi bir rol oynuyor?
- Yapılan açıklama, İran'ın rolünün ve planlarının ortaya çıkarılmasına ilişkindi. Bahreyn bu rolünü sürdürüyor. Çünkü Bahreyn İran'ın bölgedeki hedeflerinden biri. Bu yüzden insanlarımızdan, müttefiklerimizden veya dünyadan hiçbir şey saklamıyoruz. Köylerde evlerin içine gizlenmiş birtakım patlayıcılar ortaya çıkarıldı. Bir patlama olduğu takdirde bütün köy yerle bir olacaktı. İranlı tekneler denizdeki patlayıcı gönderilerini alıp gidiyor. Polis ve sahil güvenliği bunu izliyor. Bu faaliyetleri izleyen sadece Bahreyn değil. Müttefikler de izliyorlar. ABD’nin elinde net fotoğraflar var. ABD’nin bölgedeki rolünü takdir ediyoruz.
Siyasi taraftaki rolümüz, İran'ın politikalarını açığa çıkarmak ve kendimizi savunmak zorunda kalacağımız bir fırsat vermemektir. İran rejimi tarafından bölgedeki bu yıkıcı politikaya karşı çıkan hiç kimseye destek vermekte tereddüt etmiyoruz.
İsrail yetkililerinin Bahreyn'i ziyaret ettikleri söyleniyor. Bu bilgilerin doğruluğu var mı?
- Geçmişte bir İsrailli yetkili Madrid Konferansı’nın çıktıları kapsamında Bahreyn'i ziyaret etmişti. Çeşitli konferanslar yapıldı ve bunlardan biri de Bahreyn’in ev sahipliğinde gerçekleşti. Konferansa İsrailli bir bakan da katılmıştı. Eğer belli bir hedefimiz varsa ve stratejik olduğunu düşündüğümüz bir şeyin gerçekleşmesini istiyorsak, bu bakımdan önümüzde herhangi bir engel yok. Fakat bugün İsrailli bir yetkilinin Bahreyn’i ziyaret ettiğine ilişkin söylentilerin aslı astarı yok. İsrail Başbakanı'nın ziyareti gibi bir plan söz konusu değil. Bu konu da hiçbir şekilde temasa geçilmedi. Böyle bir şey söz konusu olursa, bunu açıklamaktan çekinmeyiz.



Ahmed eş-Şera Şarku'l Avsat'a konuştu: Suriye hiçbir Arap ülkesi için endişe kaynağı olmayacak

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
TT

Ahmed eş-Şera Şarku'l Avsat'a konuştu: Suriye hiçbir Arap ülkesi için endişe kaynağı olmayacak

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera Şarku'l Avsat'a verdiği röportajda, “Suriye devrimi rejimin devrilmesiyle sona erdi… Bunun başka bir yere ihraç edilmesine izin vermeyeceğiz” dedi. Eş-Şera ülkesinin ‘hiçbir Arap ya da Körfez ülkesine saldırmak ya da onları endişelendirmek için bir platform olmayacağını’ vurguladı.

Şam'daki eş-Şaab Sarayı'nda dün gerçekleştirilen röportajda eş-Şera, “Yaptıklarımızı ve başardıklarımızı mümkün olan en az hasar ve kayıpla gerçekleştirdik… İran'ın bölgedeki projesi 40 yıl geriye gitti” dedi.

Eş-Şera, “Körfez ülkelerinin ulaştığı gelişmişlik düzeyini takdir ediyoruz ve ülkemiz için de bunu arzuluyoruz. Suudi Arabistan çok cesur planlar yaptı ve bizim de arzuladığımız bir kalkınma vizyonuna sahip. Hiç şüphe yok ki, bizim arzuladığımız şeylerle birçok kesişme noktası var ve ister ekonomik ister kalkınma iş birliği açısından olsun, bu noktalarda bir araya gelebiliriz” ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera ile yaptığı röportajın tam metni;

* Pek çok Batılı ve bölgesel ülkeye güvence verdiniz. Ancak Körfez ülkelerine ve etkili Arap ülkelerine doğrudan bir mesaj vermediniz. Onlara söyleyecek bir şeyiniz yok mu?

- Elbette Arap ülkelerine söyleyecek sözümüz var; Özellikle de Suriye'nin İran için bir platforma dönüştüğü ve buradan dört büyük Arap başkentini yönettiği ve girdiği ülkelerde savaş ve yolsuzluk çıkardığı için… Körfez'in güvenliğini istikrarsızlaştıran ve bölgeyi uyuşturucu ve Captagon ile dolduran da İran. Dolayısıyla tüm bölge için büyük çıkarlar anlamına gelen İranlı milislerin ortadan kaldırılması ve Suriye'nin İran silahları için bir platform olarak tamamen kapatılması konusunda mümkün olan en az hasar ve kayıpla yaptığımız ve başardığımız şey diplomatik yollarla, hatta baskıyla elde edilmemiştir.

x cvgfbnh
Ahmed eş-Şera dün Şam'da Bisan eş-Şeyh ile yaptığı röportaj sırasında

Eski rejimle Arap ilişkilerinin yeniden kurulduğuna ve bazı tavizler karşılığında Arap Birliği'ne geri döndüğüne dair işaretler geldiğinde, bunun başarısız olacağından emindik. Çünkü bu rejimin hiçbir taviz vermeyeceğini ve bu jesti iyi niyetle karşılamayacağını biliyorduk. Hatta Ürdün tarafıyla yapılan bir toplantıda, Captagon'u onlara ihraç etmekteki ısrarın nedeninin sorulduğu ve cevabın da “yaptırımlar kaldırılmadıkça durmayacağı” şeklinde olduğu bize sızdırıldı.

Bugün Körfez'in stratejik güvenliğinin daha emniyetli ve güvenli hale geldiğini söylüyoruz. Çünkü İran'ın bölgedeki projesi 40 yıl geriye gitti.

Ahmed eş-Şera: Varlığımız kimse için tehdit değil

* Söz konusu ülkelere Suriye'nin bu sorunlu kişiler için bir sığınak olmayacağı konusunda nasıl güvence veriyorsunuz?

- Şu anda devlet inşası aşamasındayız. Suriye devrimi, rejimin devrilmesiyle sona erdi… Bunun başka bir yere ihraç edilmesine izin vermeyeceğiz. Suriye herhangi bir Arap ya da Körfez ülkesine saldırmak ya da onları endişelendirmek için bir platform olmayacak. Suriye devrimine birçok insan katıldı ama bugün devlet inşasının yeni bir aşamasındayız. Bu ülkelerle etkili stratejik ilişkiler kurmaya çalışıyoruz. Suriye, savaşlardan ve başkalarının çıkarları için bir platform olmaktan yoruldu. Artık ülkemizi yeniden inşa etmemiz ve güven sağlamamız gerekiyor. Çünkü Suriye Arap olaylarının merkezinde yer alan bir ülke.

Şam'daki varlığımız kimseye tehdit anlamına gelmiyor. Körfez ülkelerinin ulaştığı gelişmişlik düzeyini takdir ediyoruz ve ülkemiz için de bunu arzuluyoruz. Suudi Arabistan çok cesur planlar yaptı ve bizim de arzuladığımız bir kalkınma vizyonuna sahip. Hiç şüphe yok ki bizim arzuladığımız şeylerle birçok kesişme noktası var ve ister ekonomik ister kalkınma iş birliği açısından olsun, bu noktalarda bir araya gelebiliriz.

* Eski rejimin güç ve kontrolüne tabi olan komşunuz Lübnan ile ilişkilerinizi nasıl görüyorsunuz?

- Gerçekten de Lübnanlı kardeşlerimiz Şam'a gelişimiz ve bunun Lübnan'da bir tarafı diğerine karşı güçlendireceği konusunda çok fazla endişe duydular. Aslında biz Lübnanlı komşumuzla otoriter bir ilişki değil, saygı ve alışveriş ilişkisi istiyoruz ve kendi ülkemizde yapacak yeterince işimiz olduğu için Lübnan'ın içişlerine karışmak istemiyoruz. İyi ilişkiler kurmak istiyoruz. Tüm Lübnanlılara aynı mesafede duracağız. Onları tatmin eden şey bizi de tatmin eder.

dvfrgbthy
Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde

Ahmed eş-Şera: Suriye, sahip olduğu zenginlikle tek bir görüşün hakimiyetine girmeyecektir

* Bir ulusal diyalog konferansından ya da kapsayıcı bir ulusal toplantıdan ve Suriye'de yeni bir aşamayı tesis edecek bir anayasadan bahsettiniz. Ancak hangi mekanizmayı benimseyeceksiniz? Suriye halkının tüm kesimlerinin, özellikle de halk ve askeri tabanınızın yeni ılımlı söyleminize katılmayabilecek bir kesiminin temsil edilmesini nasıl sağlayacaksınız?

- Son kısımda sizinle aynı fikirde olmayabilirim, ancak genel olarak Suriyelilere kişisel görüşlerimi empoze etmek istemiyorum. Bunu deneyimli ve uzman hukukçulara bırakıyorum, böylece hukuk, insanlar arasındaki ilişkiyi formüle etmede ayrım çizgisi olacaktır. Suriye büyüklüğünde ve zenginliğinde, farklı bileşenleri olan bir ülkenin tek bir görüşün hakimiyetinde olmasını bekleyemeyiz. Bu farklılık iyi ve sağlıklıdır. Bu zafer bir grubun diğerine karşı zaferi değil, tüm Suriyelilerin zaferidir. Önceki rejime sadık olduğunu düşündüğümüz kişilerin bile sevinçlerine şahit olduk. Çünkü insanların ne hissettiklerini ya da düşündüklerini söylemeleri mümkün değildi. Toplumun her kesiminden tüm Suriyelilerin ülkelerini koruyacak kadar bilinçli olduklarından eminim.

Kısacası benim arzum, farklılıklarımızı çözerken başvurabileceğimiz kapsayıcı bir anlaşmaya ve bir hukuk devletine ulaşmaktır.

Ahmed eş-Şera: İntikam peşinde koşmayacağız

* Sizi bekleyen pek çok çetrefilli dosyadan biri de zorla kaybedilenlerin, cezaevlerinde ve toplu mezarlarda kaybedilenlerin dosyası. Bu konuyu nasıl ele alacaksınız?

- Aslında biz siyasi bir rejimle değil, kelimenin tam anlamıyla bir suçlular ve haydutlar çetesiyle savaşıyorduk. Hem barışta hem de savaşta tutuklamalar, zorla kaybetmeler, öldürmeler, yerinden etmeler, aç bırakmalar, kimyasal silahlar, sistematik işkence... Bugün davanın bittiğini söylüyoruz. Dolayısıyla, insanların Sednaya Hapishanesi’nden sorumlu olanlardan, varil bombaları ve kimyasal silahlar atanlardan ve bilinen zulümleri işleyenlerden hesap sorma hakkını saklı tutarak, olaylara intikam açısından bakamayız. Bu kişiler sorumlu tutulmalı ve yargılanmalıdır. İsimleri bilinmeyen kişilere gelince, insanların bu kişileri de sorumlu tutmak için haklarında suç duyurusunda bulunma hakları vardır.

scvdfb
Ahmed eş-Şera, Şam'da BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen ile görüştü

Önemli olan, kısıtlamaları kırmış olmamız ve uzman kuruluşların bu göreve yardımcı olmak üzere gelmiş olmalarıdır. Kayıp kişilerin dosyalarını takip etmek hem yaşayan hem de ölü olan kişilerin akıbetlerini belirlemek ve ailelerinin ölüm belgeleri, miras gibi işlerini kolaylaştırmak üzere uzmanlaşmış bir bakanlık kurulacaktır. Bu çok iş demek, ancak hakikate ulaşmalıyız.

* Beşar Esad'ın oturduğu yerde, Halk Sarayı'nda bizi ağırlamak nasıl bir duygu?

- (Gülüyor) Dürüst olmam gerekirse, hiç rahat değilim. Ancak burası halka açık olması gereken bir yer. Böylece halk burayı ziyaret edebilir ve çocuklar bu avlularda oynayabilir.