Tunus: ‘Derin devlet’ ve ‘devrimciler’ arasındaki seçim yılı

Sibsi ve Şahid arasındaki zorlu ilişki (AFP)
Sibsi ve Şahid arasındaki zorlu ilişki (AFP)
TT

Tunus: ‘Derin devlet’ ve ‘devrimciler’ arasındaki seçim yılı

Sibsi ve Şahid arasındaki zorlu ilişki (AFP)
Sibsi ve Şahid arasındaki zorlu ilişki (AFP)

Yılın dördüncü çeyreğinde yapılması planlanan parlamento ve başkanlık seçimlerinin gerçekleşmesinin, 2019 yılında Tunus’taki en önemli olay olması beklenirken, yeni yılda siyasi sınıfı yıllarca “devrimciler” ve “derin devlet” olarak bölen keskin farkların da giderilmesi umuluyor.
Bu farklılıklar, bir yandan cumhurbaşkanı ve başbakan diğer yandan da Nida ile Nahda partileri liderleri arasındaki kesintinin açıklanması sonrasında birkaç aydır yoğunlaştı.
Bu yeni çok partili seçimler, “düşman kardeşler” arasındaki ilişkileri yeniden düzenlemekte, devlet kurumları, partiler ve sendikalar içindeki liderlik savaşlarının çözümünde veya ülkeyi yeni sosyal, siyasi sürprizlere doğru yöneltmekte başarılı olabilecek mi?
Onursal Başkanı Tunus Cumhurbaşkanı'nın olduğu Nida Tunus Partisi’nin stratejik ve liderlik çalışmaları danışmanı Naci Colul, gelecek yıl yapılacak seçimlerin belirlenen tarihte gerçekleştirileceğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı el-Beci Kaid el-Sibsi ve destekçileri ile modernist ve liberal politikacılara liderlik etmek isteyen Başbakan Yusuf Şahid arasındaki anlaşmazlık konusunda ön yargılı olan Naci Colul, ülkedeki seçim ve siyasi sahnesinin kırılgan olduğunu belirtti.
Anlaşmazlıklar
Yusuf Şahid liderliğinde çağdaş bir partinin oluşması için birçok çağrının yapıldığı bir dönemde, Milletvekili Muhammed Fadıl bin Umran, zaman faktörünün baskı altında olduğunu ve Sibsi’nin partisinden 2 milyon seçmeni çekecek yeni bir partinin kurulmasına izin verilmeyeceğini belirtti.
Nida Tunus Partisi’nin eski genel koordinatörü ve Sibsi destekçisi Rıda Belhac, geçtiğimiz yıllarda başbakanın partisinden ayrılan birçok politikacının, önümüzdeki baharda yapılması kararlaştırılan seçim konferansına katılma ve seçim listesine dahil olma konusunda ikna olduğunu vurguladı.
Nida Tunus Partisi sözcüsü Milletvekili Enes el-Hattab, konferansın Cumhurbaşkanı Kaid el-Sibsi'ye ihanetle suçlanmasının ardından parti üyeliğini dondurmaya yönelen Başbakan Yusuf Şahid de dahil muhalif liderler ve seçim kuralları arasında “tevhidi bir konferans” olacağını belirtti.
İki yıl boyunca ertelenen konferansın hazırlık komitesi başkanı ve iş adamı Milletvekili Rıza Şerefuddin de tüm hipotezlerin, gelecek sonbaharda seçimlerde çoğunluğu kazanan ilgili siyasi partilerin etkileşimleriyle bağlantılı olduğunu söyledi.
En önemli aday Şahid
Ancak eski solcu ve sendika lideri Mustafa bin Ahmed, Subhi bin Farac ve Zühre İdris liderliğindeki başbakan yandaşı parlamento bloğu, Yusuf Şahid’in seçim gerekçesiyle partisine geri dönme senaryosuna itiraz etmeyi sürdürüyor. Bu çerçevede blok, Şahid’in seçimlerdeki başarısının gençlere yönelik ve 8 yıldır iktidardaki hükümete öfkeli yeni bir partinin kurulmasına olanak tanıyacağını belirtti. Blok, parti mensuplarının ise “dürüst” politikacılar ve “ılımlı” demokratlar olarak nitelendirildiğine dikkati çekti.
Hoşgörü ve uyarı
İktidar parti içindeki ve dışındaki ana siyasi aktörlerin kaygıları ise gelecek parlamentoda cumhurbaşkanlığı görevini ve ilk bloğu kazanmayı başaracak liberal ve laik akım üzerine hesap yapan siyasi partinin kim olacağı konusunda gelişti. Siyasi aktörlerin, Kaid el-Sibsi liderliğindeki Nida Partisi çizgisinde mi yoksa Başbakan Yusuf Şahid ya da el-Nahda Hareketi çizgisinde mi olacağı konusunda da kaygıları olduğu belirtildi.
Ancak asıl soru şu ki; Cumhurbaşkanı Sibsi ve Başbakan Yusuf Şahid; Nahda Hareketi, solcu ve bağımsız hareket listelerine karşı seçim savaşları kapsamında bir anlaşmazlığa tanık olacak mı?
Çoğu gözlemci, tüm durumlarda iktidar partideki anlaşmazlığın, “Nahda Partisi adayları ve müttefiklerinin ilk sıraya yerleşmesi” veya “ülkenin baskın bir tehlikeye maruz kalması, güvence ve uygun bir güvenlik ortamı eksikliği, şiddet, terör, iç ve dış tehlikelerin yayılması da dahil birçok anayasal, yasal ve siyasi gerekçeler altında seçimlerin ertelenmesi” çerçevesindeki iki seçenekten birine yol açabileceği konusunda endişeli.
Güvenceler
Ancak dikkat edilmesi gerek konu, eski Dışişleri Bakanı Refik Abdusselam ve Şura Konseyi Başkanı Bakan Abdul Kerim el-Haruni de dahil Nahda Hareketi liderlerinin açıklaması... Öyle ki Başbakan Yusuf Şahid liderliğindeki koalisyonda, cumhurbaşkanının uzlaşı davetiyle ilan edilebilecek herhangi bir siyasi ve partizan projenin memnuniyetle karşılandığı belirtilmişti.
Öte yandan eski bakan Lütfi Zeytun da dahil Nahda Hareketi’nden eski yetkililer, Cumhurbaşkanı Sibsi ile Yusuf Şahid’in ve kendisiyle birleşen sol partilerin politikası uyarınca seçim ve siyasi ortaklığa muhalif kesimlere yönelik bahislere değindi. Bu çerçevede yetkili Seyid el-Farcani, 2014 seçimlerinde Sibsi tarafından başvurulan seçim kartını ortaya koymak için Yusuf Şahid ve destekçilerinin yeni yılın başlarında Nahda’ya “darbe yapacağı” hakkında derin bir endişe duyduğunu açıklayacak düzeyde ileri gitti.
Stratejik ortaklık
Ancak solcu lider Muhsin Merzuk ve Bakan Semir el-Tayyib de dahil laik, ulusal ve İslamcı akımlardan politikacı ve aktivistler, politikacılara ekonomik ve sosyal koşulları yeniden düzenleyerek yaklaşmakta olan seçimlere daha fazla önem gösterme çağrısı yaptı.
Aynı şekilde anayasal hukuk profesörü Kays Seyid, siyasi bilimler uzmanı Cevher bin Mubarek ve eski Başbakan Ali el-Ureyd, Tunuslu elitlerin Ocak 2011 ayaklanmasından bu yana işledikleri hatalardan birinin, kalkınma, istihdam, finansal ve ekonomik dengeler pahasına siyasi kaygı ve ideolojik savaşları güçlendirmek olduğunu söyledi.
Bu çerçevede sendika liderleri, “olası sürprizler”, “dışlanmış, işsiz kesimler, öfkeli gençler tarafından başlatılacak toplumsal patlamalar ve yeni şiddet sıkıntıları” konusunda uyarıda bulunarak, bu durumların tüm siyasi ve seçim sürecini tehdit ettiğini vurguladı.



Hasm Hareketi'nin terör planının Kahire ile Ankara arasındaki ilişkiler üzerinde nasıl bir etkisi olacak?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi G20 Zirvesi çerçevesinde bir araya geldi. (Arşiv - Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi G20 Zirvesi çerçevesinde bir araya geldi. (Arşiv - Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
TT

Hasm Hareketi'nin terör planının Kahire ile Ankara arasındaki ilişkiler üzerinde nasıl bir etkisi olacak?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi G20 Zirvesi çerçevesinde bir araya geldi. (Arşiv - Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi G20 Zirvesi çerçevesinde bir araya geldi. (Arşiv - Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Mısırlı uzmanlar, Mısır İçişleri Bakanlığı'nın Hasm Hareketi’nin terör planını Türkiye'deki Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) unsurlarıyla ilişkilendiren açıklamasının iki ülke arasındaki ilişkiler üzerindeki etkisini küçümsedi. Şarku’l Avsat'a açıklamalarda bulunan yetkililer, Kahire ve Ankara'nın şu anda iki ülke arasındaki anlaşmazlığın merkezinde yer alan Müslüman Kardeşler meselesini bir kenara bırakarak ‘daha derin’ stratejik konulara odaklandığını vurguladı.

Mısır İçişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Müslüman Kardeşler'e bağlı Hasm Hareketi’ne ait bir sığınağa baskın düzenlendiğini duyurdu. Açıklamaya göre, Müslüman Kardeşler'in Türkiye'ye kaçan askeri kanadı Hasm Hareketi’nin liderlerinin faaliyetlerini yeniden canlandırmak ve ülkedeki güvenlik ve ekonomik tesisleri hedef alan düşmanca operasyonlar düzenlemek için hazırlık ve planlama yaptıkları yönünde bilgi alındı.

Açıklamada, “Hasm Hareketi, ileri askeri eğitim aldığı bir sınır ülkesine kaçan unsurlarından birini, söz konusu planı gerçekleştirmek üzere ülkeye yasadışı yollardan sızmaya zorlayarak operasyonlarını planladı” denildi.

Komşu ülkenin adını açıklamayan bakanlık, hareketin ‘birçok sosyal medya sitesinde dolaşıma sokulan, komşu bir ülkedeki çöllük alanda elemanlarına eğitim verdiğini ve ülkede terör operasyonları gerçekleştirme sözü verdiğini içeren bir video hazırladığını’ bildirdi.

Açıklamada Türkiye'ye atıfta bulunulması, özellikle de Mısırlı yetkililerin terör örgütü olarak sınıflandırdığı Müslüman Kardeşler'in iki ülke arasında yaklaşık on yıldır süren soğukluğa neden olduğu düşünüldüğünde, Kahire ile Ankara arasındaki ilişkilerin güçlenme hızına etkisi konusunda soru işaretleri yarattı.

Ulusal güvenlik ve uluslararası ilişkiler danışmanı Tümgeneral Muhammed Abdulvahid, Mısır İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasında Türkiye'ye yapılan atfın iki ülke arasındaki ilişkileri etkilemeyeceğini söyledi. Abdulvahid, “Türkiye'den bahsedilmesi, Müslüman Kardeşler'in Türkiye'ye kaçtığı gerçeğinin kabul edilmesi bağlamında tesadüfi bir durumdu” dedi.

Abdulvahid, Türkiye ile ilişkilerin ‘pek çok alanda çok iyi ve güçlü olduğunu ve Müslüman Kardeşler dosyasının artık etkili olmadığını’ belirtti. Abdulvahid, Mısır'ın ‘hareketin kaçak unsurlarının’ iadesine yönelik taleplerine işaret ederek şöyle dedi: “Açıklamada Türkiye'den bahsedilmesi iade sürecinin tamamlanması için bir tür baskı olabilir.”

İki ülke arasındaki normalleşme, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi’nin Katar'da düzenlenen 2022 FIFA Dünya Kupası'nın açılışında el sıkışmalarından bu yana hız kazandı. Erdoğan'ın Şubat 2024'te Kahire'ye yaptığı ziyaretle zirveye ulaşan yakınlaşmayı, Sisi'nin aynı yılın eylül ayında Ankara'ya yaptığı ziyaret izledi ve iki ülke arasında ‘yeni bir iş birliği dönemi’ başladı.

Demokrasi Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Yardımcısı ve bölgesel ilişkiler araştırmacısı Kerem Said'e göre “Müslüman Kardeşler dosyası artık Mısır-Türkiye ilişkilerinde acil bir mesele değil. İki ülke arasındaki ilişkiler Kahire ile Ankara'nın çıkarlarına hizmet eden daha büyük ve daha derin stratejik meseleler tarafından yönetiliyor.”

Şarku’l Avsat'a konuşan Said, “Mısır ve Türkiye arasında Müslüman Kardeşler dosyası konusunda ilan edilmemiş bir koordinasyon var. Zira Kahire bazı hükümlülerin iadesini talep ediyor, bu da Kahire ve Ankara arasındaki anlaşmalara göre belirli prosedürlerin tamamlanmasını gerektiriyor” ifadelerini kullandı.

Said sözlerini şöyle sürdürdü: “İçişleri Bakanlığı'nın açıklaması ve Hasm Hareketi’ne yapılan atıf, Mısır ile Türkiye arasındaki ilişkilere yönelik bir meydan okuma içermiyor. İki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesi şu anda Libya'daki durum, Akdeniz gaz dosyasının çözümü ve diğer bazı konular gibi daha önemli dosyalarla bağlantılı.”

Mısırlı akademisyen ve uluslararası ilişkiler araştırmacısı Beşir Abdulfettah da İçişleri Bakanlığı'nın açıklamasında Hasm Hareketi'nin terör planının Türkiye'deki Müslüman Kardeşler unsurlarıyla bağlantısına atıfta bulunulmasının ‘Kahire ile Ankara arasındaki ikili ilişkilerin gidişatını etkilemeyeceği’ görüşünde.

Şarku’l Avsat'a konuşan Abdulfettah, ‘Mısır ve Türkiye'nin Müslüman Kardeşler dosyasındaki herhangi bir çatışmanın iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişimini etkilemesine izin vermeme konusunda anlaştıklarını’ söyledi ve ‘Müslüman Kardeşler dosyasının diğer dosyaların önüne geçtiği bir dönemde ilişkilerin merkezinde yer aldığını ve anlaşmazlık nedeni olduğunu’ belirtti.

Abdulfettah, “Müslüman Kardeşler dosyasının yerine stratejik ve ekonomik dosyalar konuldu ve bu da Mısır ve Türkiye'nin ikili ilişkileri güçlendirmede ilerleme kaydetmesini sağladı. Ankara, Mısır'ın Hasm Hareketi’ne karşı attığı adımları anlıyor ve destekliyor. Türkiye, Mısır tarafıyla stratejik çıkarlara değer veriyor” şeklinde konuştu.

Mısır-Türkiye ilişkileri, Ankara'nın 30 Haziran 2013'teki gösterilerin ardından yasaklı Müslüman Kardeşler'e verdiği destek nedeniyle on yıldır süren kopukluk ve gerginliğin ardından giderek normalleşme eğilimine girdi.

Mart 2021'de Ankara, Mısır ile diplomatik temasların yeniden başladığını duyurdu. Türk makamları daha sonra Müslüman Kardeşler yanlısı üç kanaldan (Mekameleen, Vatan ve eş-Şark) ‘Mısır'a karşı kışkırtıcı programlarını durdurmalarını ya da Türkiye topraklarından yayınlarını kalıcı olarak durdurmalarını’ talep etti.

Mısır eski Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Mısır Dış İlişkiler Konseyi üyesi Reha Ahmed Hasan, Mısır İçişleri Bakanlığı'nın Türkiye'ye yaptığı atfın ‘Ankara-Kahire ilişkilerini etkilemeyeceğini’ söyledi. Hasan Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “Ankara, Kahire ile ilişkilerine önem veriyor ve şu anda komşu ülkelerle sıfır sorun politikası izliyor” dedi. Hasan, İçişleri Bakanlığı açıklamasında Hasm Hareketi’nin Türkiye'ye kaçan Müslüman Kardeşler unsurlarıyla bağlantısına atıfta bulunulmasını ‘örgüt unsurlarının 2013 yılında Türkiye'ye kaçtığı gerçeğini kabul ettiği ve Ankara'ya yönelik herhangi bir suçlama içermediği’ değerlendirmesinde bulundu.